tanımlara etkileşim gelmeyince gelen acaba görünmez mi oldum düşüncesi
an itibarıyla kendimi yalnız hissetmeme sebep olan durumdur. * görünmez değilsin sevgili nerininmetaforu demek isteyen var mı?
ek: ayy çok tatlısınız.
-ay ağlıycim çok duygulandım seri favlar için müteşekkirim yahu.
ek: ayy çok tatlısınız.
-ay ağlıycim çok duygulandım seri favlar için müteşekkirim yahu.
devamını gör...
keşke ben de yapabilsem dediğimiz şeyler
(bkz: çocuk). düşündükçe bunalıyorum. iyi bir anne olamayacağımdan korkuyorum bazen. kendime yetemezken başka birinin sorumluluğu düşüncesi beni geriyor. bir de ülkenin ve dünyanın hali malûm.
devamını gör...
gün olur asra bedel
(bkz: cem yayınevi) 'nden 'gün uzar yüzyıl olur' adıyla basılmış efsane bir kitaptır.
devamını gör...
normal sözlük trakyalılar cemiyeti
59 plaka numarası ile başvurumu yaptığım cemiyet. kayıt için dilekçemi an itibari ile yönetime ulaştırdım.
(bkz: ayırlı olsun)
(bkz: ayırlı olsun)
devamını gör...
arkadaşın ölmesi
arkadaşın ölmesinden kötüsü, ölen arkadaşınızı 3 parça halinde enkazdan çıkartmanızdır.*
devamını gör...
kulüp
netflix'in pr'ı son derece iyi yapılmış bir yerli dönem dizisi.
ilk sezonu az önce bitirdim. öncelikle sonda söyleyeceğimi en başta söyleyeyim. dizi çok durağan.
ilk defa 1.25 hız ile izlemenin faydasını gördüm. bazı sahnelerde hatta 1.50 hız ile izledim. tamam dönem dizisi ve bazı sahnelerin ağır işlemesi, psikolojik tahlillerin getirdiği bazı sekanslar durağanlık yaratabilir ama burda komple bir akıcılığın olmadığı hal söz konusu.
konusu ilgi çekici. zaten insan bu yüzden izliyor bu diziyi. ancak işleniş biçimi çok yavan geldi bana. daha doğru ifade ile “daha iyisi olabilirdi” diyeyim. spoiler olmaması için içeriğe pek girmiyorum. ancak az biraz 50li dönemler hakkında fikir sahibi olan kişi dizide işlenen konudaki birçok alt metindeki temaların havada asılı kaldığını çok rahatlıkla gözlemleyebilir. misal; (bkz: varlık vergisi)'nin bahsi geçiyor bir bölümde, ancak bu vergi nedir, ne amaçla çıkarılmıştır hiçbir perspektif yok, sadece karakterlerin bakış açısıyla öyle yarım yamalak ele alınıverilip geçiştirilivermiş. normal bir dizi olsa bu kabul edilebilir ancak dönem dizisi iddiası varsa bu boşlukları doldurmak gerekir.
dizi şu an 6 bölüm olarak sahada. 5 bölüm de yakında geleceği konuşuluyor. muhtemeldir ki bu kısımda da 6-7 olayları işlenecektir.
oyunculuklar, mekan seçimi, kostümlerden bahsetmek gerekirse; burası diziyi kurtaran kısım sanırım. salih bademci, fırat tanış, metin akdülger efsane oynamışlar. gökçe bahadır eskiden beri pek beğendiğim bir oyuncu değil ancak bu dizide fena iş çıkarmamış, mathilda karakterinin ruhunu iyi yansıtabilmiş. yine de insan mathilda karakterini demet evgar oynasaydı neler olurdu acaba diye de hayal kurmadan edemiyor diziyi izlerken. tam oynayacağı tarzda bir karakter çünkü.
fragmana ve pr çalışmalarının ürünü olan sosyal medya mecrasındaki yorumlara bakıp yüksek beklenti içerisinde izlerseniz sizi hayal kırıklığına uğratabilecek bir dizi. onun dışında öyle bir izleyeyim bakalım gözüyle bakarsanız tatmin edebilir.
ilk sezonu az önce bitirdim. öncelikle sonda söyleyeceğimi en başta söyleyeyim. dizi çok durağan.
ilk defa 1.25 hız ile izlemenin faydasını gördüm. bazı sahnelerde hatta 1.50 hız ile izledim. tamam dönem dizisi ve bazı sahnelerin ağır işlemesi, psikolojik tahlillerin getirdiği bazı sekanslar durağanlık yaratabilir ama burda komple bir akıcılığın olmadığı hal söz konusu.
konusu ilgi çekici. zaten insan bu yüzden izliyor bu diziyi. ancak işleniş biçimi çok yavan geldi bana. daha doğru ifade ile “daha iyisi olabilirdi” diyeyim. spoiler olmaması için içeriğe pek girmiyorum. ancak az biraz 50li dönemler hakkında fikir sahibi olan kişi dizide işlenen konudaki birçok alt metindeki temaların havada asılı kaldığını çok rahatlıkla gözlemleyebilir. misal; (bkz: varlık vergisi)'nin bahsi geçiyor bir bölümde, ancak bu vergi nedir, ne amaçla çıkarılmıştır hiçbir perspektif yok, sadece karakterlerin bakış açısıyla öyle yarım yamalak ele alınıverilip geçiştirilivermiş. normal bir dizi olsa bu kabul edilebilir ancak dönem dizisi iddiası varsa bu boşlukları doldurmak gerekir.
dizi şu an 6 bölüm olarak sahada. 5 bölüm de yakında geleceği konuşuluyor. muhtemeldir ki bu kısımda da 6-7 olayları işlenecektir.
oyunculuklar, mekan seçimi, kostümlerden bahsetmek gerekirse; burası diziyi kurtaran kısım sanırım. salih bademci, fırat tanış, metin akdülger efsane oynamışlar. gökçe bahadır eskiden beri pek beğendiğim bir oyuncu değil ancak bu dizide fena iş çıkarmamış, mathilda karakterinin ruhunu iyi yansıtabilmiş. yine de insan mathilda karakterini demet evgar oynasaydı neler olurdu acaba diye de hayal kurmadan edemiyor diziyi izlerken. tam oynayacağı tarzda bir karakter çünkü.
fragmana ve pr çalışmalarının ürünü olan sosyal medya mecrasındaki yorumlara bakıp yüksek beklenti içerisinde izlerseniz sizi hayal kırıklığına uğratabilecek bir dizi. onun dışında öyle bir izleyeyim bakalım gözüyle bakarsanız tatmin edebilir.
devamını gör...
insanlığa dair anlam verilemeyen şeyler
fikirlere gözü kapalı bir şekilde bağlanmak. fanatizm dediğimiz bu olay asla anlayamayacağım bir şey. dini konularda, siyasi konularda benden başka herkes haksız, herkes yanlış yolda düşüncesi maalesef toplumların en büyük sorunu hale geldi. kimse karşıdakini dinlemek istemiyor, onun fikri olması bile kişiyi rahatsız eder durumda. ayrıca doğuştan sahip olduğumuz şeylerden olan millet, ten rengi gibi özellikler üzerinden övünmek, dışlanmak da asla anlam veremeyeceğim şeylerden birisi. bununla övünmek, bununla başkalarını dışlamaya çalışmak, zulmetmek insanlık değildir.
devamını gör...
hayattan zevk alıyorum aktiviteleri
tiyatro ve fuarlardı benim için. ama malum pandemi her şeyi elimizden aldığı gibi onları da aldı.
t: hayattan zevk alıyorum aktivitelerinin bahsedildiği başlık.
t: hayattan zevk alıyorum aktivitelerinin bahsedildiği başlık.
devamını gör...
tek cümleyle hayatı tanımla
hayat analatılamayacak kadar karmaşık, üç beş kelime ile ifade edilebilecek kadar basit. doğmak, büyümek, yaşlanmak ve ölmek. al sana bir cümlede hayat. ama bu kadar mı gerçekten? değil elbet. hayat öyle birşey ki, içerisinde türlü türlü duygular barındıran. bir inendir, bir çıkandır hayat. dengesi yoktur ki. bazen bir an bir ömre bedelken, kimi zaman yaşanılan yıllar boşunadır. nereden başlayıp, nasıl anlatacaksın onu? cümleler tarif edebilir mi? edemez. yani demem o ki, hayatı anlatan cümleler yoktur, hayat yaşanmalıdır, tarif edilemez.
devamını gör...
200 bin yıllık homo sapiens bilmecesi
bilim insanlarının ekim 2019 tarihli son açıklamasına göre ilk insanların anavatanı botsvana isimli afrika ülkesi!
şu an kurak bir bölge olsa da ilk insanların 200.000 yıl önce botsvana’da zambezi nehri’nin güneyinde kalan bölgede yaşadıkları düşünülüyor.
bölge incelendiğinde, bölgenin 200.000 yıl önce çevresinden izole sulak ve insanlar için elverişli bir ortam olduğu ortaya çıkıyor.
bölge şartları sebebiyle insanların 70 bin yıl burada kaldığı ve ardından 130 bin yıl önce üç grup şeklinde dağılıp göç ettikleri düşünülüyor . ilk grup kuzeydoğuya, 20 bin yıl sonra ikinci grup güney batıya göç etti. üçüncü grup ise bu bölgede kaldı. bazı çevreler tarafından kabul gören, bazıları tarafından ise hala tartışılan bu son gelişmeler yaşayan son insan türü homo sapiens in buradan dünya’ya yayıldığını öngörüyor.
buradan yola çıkarak, en iyi ihtimalle 130 bin yıldır varolan modern insan
( homo sapiens ) , ne hikmetse küçük ama özünde büyük bir çok engel karşısında ne yapacağını hala bilmiyor .
mesela kansere çare bulamıyor, sınırlı uzay çalışmalarıyla kendini avutuyor covid denen bir virüse teslim oluyor .
daha da önemlisi, bütün bunlara etkin çözüm yolları bulamazken, yani teknik olarak üstesinden gelemezken,
dünyada nereye, nasıl bir boşluğa, nasıl bir işe yaramazlığa, nasıl bir kapitalizm canavarı yaratıldığına da adeta parmak basılıyor, herşey bütün çıplaklığıyla insanlığın gözü önüne dökülüveriyor.
corona sürecinde gelinen noktada önce ülkeler, ardından tüm dünya, 20 gün, sadece 20 gün bütün insanlığın evlerine kapanması olayını bir türlü gerçekleştiremiyor.
20 gün insanların üretmeden, paraya sermayeye kölelik etmeden evinde oturmasına imkan tanımayan, tanıyamayan 200 bin yıllık homo sapiens .
ne dersiniz ,size de geçen bu 200 bin yıl, boşa geçmiş gibi
gelmiyor mu ?
şu an kurak bir bölge olsa da ilk insanların 200.000 yıl önce botsvana’da zambezi nehri’nin güneyinde kalan bölgede yaşadıkları düşünülüyor.
bölge incelendiğinde, bölgenin 200.000 yıl önce çevresinden izole sulak ve insanlar için elverişli bir ortam olduğu ortaya çıkıyor.
bölge şartları sebebiyle insanların 70 bin yıl burada kaldığı ve ardından 130 bin yıl önce üç grup şeklinde dağılıp göç ettikleri düşünülüyor . ilk grup kuzeydoğuya, 20 bin yıl sonra ikinci grup güney batıya göç etti. üçüncü grup ise bu bölgede kaldı. bazı çevreler tarafından kabul gören, bazıları tarafından ise hala tartışılan bu son gelişmeler yaşayan son insan türü homo sapiens in buradan dünya’ya yayıldığını öngörüyor.
buradan yola çıkarak, en iyi ihtimalle 130 bin yıldır varolan modern insan
( homo sapiens ) , ne hikmetse küçük ama özünde büyük bir çok engel karşısında ne yapacağını hala bilmiyor .
mesela kansere çare bulamıyor, sınırlı uzay çalışmalarıyla kendini avutuyor covid denen bir virüse teslim oluyor .
daha da önemlisi, bütün bunlara etkin çözüm yolları bulamazken, yani teknik olarak üstesinden gelemezken,
dünyada nereye, nasıl bir boşluğa, nasıl bir işe yaramazlığa, nasıl bir kapitalizm canavarı yaratıldığına da adeta parmak basılıyor, herşey bütün çıplaklığıyla insanlığın gözü önüne dökülüveriyor.
corona sürecinde gelinen noktada önce ülkeler, ardından tüm dünya, 20 gün, sadece 20 gün bütün insanlığın evlerine kapanması olayını bir türlü gerçekleştiremiyor.
20 gün insanların üretmeden, paraya sermayeye kölelik etmeden evinde oturmasına imkan tanımayan, tanıyamayan 200 bin yıllık homo sapiens .
ne dersiniz ,size de geçen bu 200 bin yıl, boşa geçmiş gibi
gelmiyor mu ?
devamını gör...
pabucumun sanatisti
oldukça üretken ve pek de hoş bir normal sözlük yazarı.
okuyun okutturun, öyle bir yazar.
(bkz: kocaman alkış)
okuyun okutturun, öyle bir yazar.
(bkz: kocaman alkış)
devamını gör...
normal sözlük yazarlarının sevmediği özellikleri
bende çok kafaya takıyorum. ayroca çok takıntılıyımdır.
devamını gör...
an itibarıyla yazarların nerede olup ne yaptığı sorusu
tavşanımı seviyorum, sizlere selamı var.
devamını gör...
black
(bkz: pearl jam)' in aşmış eseri. eddie'nin sesine sağlık.
mtv unplugged
albüm kaydı
konser dk 2.00 ye dikkat
bir kadına yazılabilecek en iyi şarkıyı yazmışlardır kendileri
mtv unplugged
albüm kaydı
konser dk 2.00 ye dikkat
bir kadına yazılabilecek en iyi şarkıyı yazmışlardır kendileri
devamını gör...
gördüğünüzde aklınıza bir film veya dizi getiren nesneler
ben ne zaman rulo yapılmış bir halı görsem aklıma hep mavi boncuk filmi gelir. içinden her an emel sayın çıkacak gibi gelir hep.
devamını gör...
zamanla öğrenilen şeyler
pek çok şey öğreniriz ama ben bu zamanda öğrendiğimi yazmak istiyorum.
"neyi öğrendim biliyor musunuz? bazı insanlara sevgi tuhaf geliyormuş, iyleştirici etkisi var diyorlar bu kişilerde yan etkisi oluyor daha çok. şaşırtıcı. bu grupta olmadığım için mutluyum. samimi, hissettirilen, çıkarsız sevginin hastasıyım, nadir bulunuyor zaten. "
"neyi öğrendim biliyor musunuz? bazı insanlara sevgi tuhaf geliyormuş, iyleştirici etkisi var diyorlar bu kişilerde yan etkisi oluyor daha çok. şaşırtıcı. bu grupta olmadığım için mutluyum. samimi, hissettirilen, çıkarsız sevginin hastasıyım, nadir bulunuyor zaten. "
devamını gör...
sorceress
ressam georges merle'in 1883 tarihli tablosunun adı. eser 1883'te paris salon'unda sergilenmiş.
une sorcière au xve siècle (a fifteenth-century sorceress) (1883)
tablodaki kadının büyücü olduğunu gösteren pek çok detay var: arkaplandaki beş köşeli yıldız, tablonun sağındaki iskelet ve ters haç gibi. en belirgin detay ise önündeki voodoo bebeği, iğne kalbinin üzerinde. ilginç.*
bu detayları görmesek bile kadının gözlerinden anlayabiliriz. bu nasıl bakış, biraz korkutmuyor değil. karanlık bazı işlerin döndüğü belli.
sevdiğim bir detayı da paylaşarak tanımımı bitireyim. eserlerde ilginç mücevher detaylarına bayılıyorum.

kaynak
une sorcière au xve siècle (a fifteenth-century sorceress) (1883)tablodaki kadının büyücü olduğunu gösteren pek çok detay var: arkaplandaki beş köşeli yıldız, tablonun sağındaki iskelet ve ters haç gibi. en belirgin detay ise önündeki voodoo bebeği, iğne kalbinin üzerinde. ilginç.*
bu detayları görmesek bile kadının gözlerinden anlayabiliriz. bu nasıl bakış, biraz korkutmuyor değil. karanlık bazı işlerin döndüğü belli.
sevdiğim bir detayı da paylaşarak tanımımı bitireyim. eserlerde ilginç mücevher detaylarına bayılıyorum.

kaynak
devamını gör...
ilginç etimolojik bağlantılar
"ulan, lan" kelimelerinin kökü "evlat, erkek evlat" manasındaki "oğlan" sözüne dayanır.
kelimenin başındaki "o" sesi, zamanla "u"ya dönüşmüş, sonra da "ulan" ve "lan" şeklinde aşınmaya uğrayarak varlığını sürdürmüştür. (bkz: ali akar) (bkz: düşünen türkçe)
kelimenin başındaki "o" sesi, zamanla "u"ya dönüşmüş, sonra da "ulan" ve "lan" şeklinde aşınmaya uğrayarak varlığını sürdürmüştür. (bkz: ali akar) (bkz: düşünen türkçe)
devamını gör...
zulmü himaye edenlerin kanlı masalları
çağlar boyunca; hak yiyerek saltanat sürdürenlerin, ihtiyacından fazla mal mülk depolayıp sosyal dengeyi alt üst edenlerin, lider, sözü geçen, saygın insanlar yapıldığı toplumlarda, mutlu sonla biten hikayeler yazılmadı, yazılamazdı.
ve tarih boyunca hepimizin bildiği bin türlü belanın vaatlerle süslendiği, yüzlerce gece masalları yazıldı.
saltanat masallarının, ana hedefindeki hiçbir kurban, iştahı kabarık kurdun önündeki, kırmızı başlıklı kız kadar şanslı olamadı.
ve şimdi yine, karanlıkla aydınlığın çarpıştığı, çıvgın bir gece masalındayız.
kurgusu değişmeyen öykümüzün, bu bölümünde hürriyet ve özgürlük kısmına geldik.
mümkünse kapatın gözlerinizi ve mutlak sonu, tebessümle yaslanıp izleyin.
ve tarih boyunca hepimizin bildiği bin türlü belanın vaatlerle süslendiği, yüzlerce gece masalları yazıldı.
saltanat masallarının, ana hedefindeki hiçbir kurban, iştahı kabarık kurdun önündeki, kırmızı başlıklı kız kadar şanslı olamadı.
ve şimdi yine, karanlıkla aydınlığın çarpıştığı, çıvgın bir gece masalındayız.
kurgusu değişmeyen öykümüzün, bu bölümünde hürriyet ve özgürlük kısmına geldik.
mümkünse kapatın gözlerinizi ve mutlak sonu, tebessümle yaslanıp izleyin.
devamını gör...
