bal yerine reçel yapan arı (yazar)
mahlasındaki tatlı ve şirinlik, paylaşımlarına da yansımış güzel bir yazar.
sıkılmadan keyifle okuyor ve takip ediyorum.
sıkılmadan keyifle okuyor ve takip ediyorum.
devamını gör...
kötü yapmana rağmen keyif aldığın şey
yeni bir tarif denemek.
devamını gör...
kadın ve erkeğin arkadaş olması
"arkadaşlık" anlamına verilen önem doğrultusunda değişebilecek durumdur. genç yaşlarda insanın gönlü hafiften kayabiliyor yani orası ayrı bir konu, hepimiz yaşamışızdır. "neden hiç aramıyorsun, ben arıyorum-sen aramıyorsun" gibi triplerle karşılaşmadığım arkadaşlıklarım oldu. ne zaman arasak sanki arada mesafeler yokmuşcasına konuşabileceğimiz, nikah şahidi bile olabileceğimiz * arkadaşlıklar ku-ra-bi-li-riz. yeter ki arkadaşlıktan beklentimiz ve isteğimiz belli olsun. hemcinslerimizle olan aynı tür muhabbet ve düşünce yapısından da biraz uzaklaşmış olur, yeni şeyler öğrenebiliriz. her şeyde niyet önemli, niyet.
devamını gör...
maruz kalınmak istenmeyen sorular
birçok soru var böyle ama son zamanlarda, yani çalışmak durumunda kaldığım dönemin başından itibaren, çalıştığım her yeni iş yerinde ya da iş bünyesinde tanıştığım her insanla aramda geçen diyaloglar hep aynı. tahmin edileceği üzere karşı taraf bu söz konusu maruz kalınmak istenmeyen soruları soruyor:
birinci soru: "ee, madem meslek sahibisin, neden burada bu işi yapıyorsun?"
(cevap veririm)
ikinci soru: "anne baba neci, neredeler?"
(cevap veririm, detay vermesem de verdiğim genel cevaptan annemle babamın ayrı olduğu açığa çıkar)
üçüncü soru: "birbirlerine hayırları olmamış, sana da mı faydaları yok, yardım etmiyorlar da mı çalışıyorsun?"
(biraz sinirlenirim, yansıtmadan cevap veririm, diyalog soru cevap formatından çıkıp benim adıma "acıyan" ifadeler kullandıkları, benim de "yapacak bir şey yok, başımın çaresine bakıyorum" ana fikirli ifadeler kullandığım bir şekle bürünür, sonra da biter.)
yaklaşık on kez bu konuşmayı yapmışımdır, daha doğrusu kendimi bu konuşmanın içinde bulmuşumdur. bunların birçoğu meraklı ve işgüzar insanlardı, ama bir iki tanesi gerçekten beni merak ederek ve anlamaya çalışarak yaklaştı. geçenlerde müşterinin biri erken geldi, yanımdakilerle sohbet ederken dikkatini çektim, yine o klasik diyalog yaşandı. anlattım, benzer cümleler duydum ama adam halime yazıklanmak yerine benim ne kadar sorumluluk sahibi ve güçlü birisi olduğuma odaklandı. işletme sahibine beni övdü bir süre, biraz çekindim. lafını yarıda kesip bana döndü ve "sizi utandıracak bir şey söylemiyorum umarım?" dedi kibar bir şekilde. bilakis memnun olduğumu, çalışmaktan da utanmadığımı söyledim. hala her geldiğinde selam verip hal hatır sorar misal. ama herkes böyle değil işte. çoğunlukla sizin hikayenizdeki zayıflığınızı görüp, yarın öbür gün bunu size karşı kullanabilmek için bilmek isterler. böyle insanların sorduğu düz bir "nasılsın?" a bile maruz kalmak istemiyorum artık.
birinci soru: "ee, madem meslek sahibisin, neden burada bu işi yapıyorsun?"
(cevap veririm)
ikinci soru: "anne baba neci, neredeler?"
(cevap veririm, detay vermesem de verdiğim genel cevaptan annemle babamın ayrı olduğu açığa çıkar)
üçüncü soru: "birbirlerine hayırları olmamış, sana da mı faydaları yok, yardım etmiyorlar da mı çalışıyorsun?"
(biraz sinirlenirim, yansıtmadan cevap veririm, diyalog soru cevap formatından çıkıp benim adıma "acıyan" ifadeler kullandıkları, benim de "yapacak bir şey yok, başımın çaresine bakıyorum" ana fikirli ifadeler kullandığım bir şekle bürünür, sonra da biter.)
yaklaşık on kez bu konuşmayı yapmışımdır, daha doğrusu kendimi bu konuşmanın içinde bulmuşumdur. bunların birçoğu meraklı ve işgüzar insanlardı, ama bir iki tanesi gerçekten beni merak ederek ve anlamaya çalışarak yaklaştı. geçenlerde müşterinin biri erken geldi, yanımdakilerle sohbet ederken dikkatini çektim, yine o klasik diyalog yaşandı. anlattım, benzer cümleler duydum ama adam halime yazıklanmak yerine benim ne kadar sorumluluk sahibi ve güçlü birisi olduğuma odaklandı. işletme sahibine beni övdü bir süre, biraz çekindim. lafını yarıda kesip bana döndü ve "sizi utandıracak bir şey söylemiyorum umarım?" dedi kibar bir şekilde. bilakis memnun olduğumu, çalışmaktan da utanmadığımı söyledim. hala her geldiğinde selam verip hal hatır sorar misal. ama herkes böyle değil işte. çoğunlukla sizin hikayenizdeki zayıflığınızı görüp, yarın öbür gün bunu size karşı kullanabilmek için bilmek isterler. böyle insanların sorduğu düz bir "nasılsın?" a bile maruz kalmak istemiyorum artık.
devamını gör...
amy winehouse
özellikle back to black, rehab ve you know i'm no good şarkıları ile tanınan, ne yazık ki genç yaşında hayatını kaybetmiş olan ingiliz şarkıcı ve söz yazarıdır.
27 yaşında hayatını kaybeden onlarca ünlüden sadece biri olduğundan dolayı 27'ler kulübü listesinde ismi bulunmaktadır. (bkz: 27'ler kulübü)
27 yaşında hayatını kaybeden onlarca ünlüden sadece biri olduğundan dolayı 27'ler kulübü listesinde ismi bulunmaktadır. (bkz: 27'ler kulübü)
devamını gör...
saniyelik salaklıklar
az önce yaptığım ve kendi kendime oğlum harbi salaksın dediğim birkaç saniyelik olaydır. evin içinde kapısı kısmen açık olan odaya geçeceğim. kapıyı itekliyorum sanki arkadan da biri kapıyı bana itekliyor. eee evde yalnızım. ensemden soğuk bir ter boşaldı. titrek bir ses tonu ile, -hoop kimsin!! ses yok. itekliyorum kapı bana doğru arkadan ittiriliyor. yumruğu sıktım kapıyı hızlıca geriye çarptıracağım ve üzerine abanacağım sonra yer misin yemez misin? fırsat vermek yok. çünkü fırsat verirsem o beni haklayacak. çünkü bize böyle öğrettiler askerde. ölmek yok. neyse derin bir nefes aldım gücümü topladım. sol elimle kapıyı itekledim, yine bir kuvvet arkadan bana doğru ittiriyor kapıyı. sağ elimi ve sağ omzumu o aralıktan arkaya çıkarttım ve var gücümle -ulaann!! diye abanmaya yeltenecekken bir baktım kimse yok. yere eğilmemle hass.tir demem bir oldu. koltuğun puf yastığı. sert sünger olunca kapıyı yumuşak bir biçimde bana ittiriyor. neyse ömrümden ömür gitti.
devamını gör...
federico garcia lorca
1898 ile 1936 yılları arasında yaşamış ispanyol şair ve oyun yazarıdır. franco'nun söndürdüğü ışıklardan bir tanesidir.
vurulup bırakılmış sokağa
yüreğinde bir hançer.
kimseler tanımıyor onu
nasıl da titriyor fener!
anam,
nasıl da titriyor fenercik
sokakta!
gün doğuyordu.
kimseler yansımıyordu kuru ayazda
aralık kalan gözlerinde.
sokakta bırakılmış bir ölü işte
yüreğinde bir hançer
ve onu kimseler tanımıyor.
şaşırtı-ezginin günlüğü
vurulup bırakılmış sokağa
yüreğinde bir hançer.
kimseler tanımıyor onu
nasıl da titriyor fener!
anam,
nasıl da titriyor fenercik
sokakta!
gün doğuyordu.
kimseler yansımıyordu kuru ayazda
aralık kalan gözlerinde.
sokakta bırakılmış bir ölü işte
yüreğinde bir hançer
ve onu kimseler tanımıyor.
şaşırtı-ezginin günlüğü
devamını gör...
bim'in eskisi gibi ucuz olmaması
acı ama gerçek durumdur. mahalle bakkalı ile başlayan market alışverişi serüvenim, bakkalların bir bir kapanması ile süper marketlere evrildi. önce yerel çapta faaliyet yürüten marketler türedi. pek sevemedim onları, sahipleri hala küçük esnaf modundaydı.
daha sonra bim türedi. başta ''bu ne lan böyle'', ''kasiyer yok yeaaa'' falan dedim ama ürünler ucuz olunca faydacı köylü modunda tav oldum. gel gelelim ki korona, abd-çin gerilimi, abd-iran gerilimi, akdeniz meselesi vs. derken ekonomide ahenkle halay çekmeye başlayınca bim'deki ürünlerin etiketlerinin yangınlı meyve tabağı gibi bana göz kırptığını fark ettim. yani alasın var. ama eskisi gibi ucuz değil. ulan şunu da al bunu da al diyorsun, ama kasaya gidince pavyon hesabı gibi hesapla karşılaşıyorsun.
hakkını da yemeyeyim bir migros veya karfura gitsem daha fazla hesap çıkacak. o yüzden bim hala benim sevgilim. ama işte, pahalı lan yine de pahalı...
daha sonra bim türedi. başta ''bu ne lan böyle'', ''kasiyer yok yeaaa'' falan dedim ama ürünler ucuz olunca faydacı köylü modunda tav oldum. gel gelelim ki korona, abd-çin gerilimi, abd-iran gerilimi, akdeniz meselesi vs. derken ekonomide ahenkle halay çekmeye başlayınca bim'deki ürünlerin etiketlerinin yangınlı meyve tabağı gibi bana göz kırptığını fark ettim. yani alasın var. ama eskisi gibi ucuz değil. ulan şunu da al bunu da al diyorsun, ama kasaya gidince pavyon hesabı gibi hesapla karşılaşıyorsun.
hakkını da yemeyeyim bir migros veya karfura gitsem daha fazla hesap çıkacak. o yüzden bim hala benim sevgilim. ama işte, pahalı lan yine de pahalı...
devamını gör...
yazarların mahlaslarının bir üst seviyesi
cilt kanseri
devamını gör...
pandemide kendini geliştiren insan
insanlar saydıkça yaptıklarını korkuyorum valla. herkes aldı başını gitti, ben de işte yatıyorum hala. netflix gurusu olma yolunda ilerliyorum bir de. sayılıyor mu ki o? cahil cühela kaldık mı yoksa?
devamını gör...
nilhan osmanoğlu'nun atatürk paylaşımı
peki yarbay mustafa kemal olmasaydı o tüfekler, mühimmatlar ne bokuma yarayacaktı diye de bir soru sorsa böyle düşünmezdi. ulan yunanlılar ülkeye ayağını bastığında 7 yaşında çocuklara annelerinin önünde tecavüz ettiler. çok sevdiğiniz osmanlı devletinin kurucularının türbelerini yıkıp yağmaladılar. o türbelerin içinde kadınların ırzına geçip naaşların üstüne tuvaletlerini yaparken nerdeydiniz peki? savunaydınız ya? sizin yapamadığınızı atatürk ve bir avuç inanmış türk milleti yaptı. utanıyorum siz ve sizin gibilerden.
devamını gör...
dibe vurmak
herkesin böyle bir dönemden geçtiği olmuştur. bu dönem kendinle yüzleşme ve gözlerinizin daha iyi görmesini sağlayacaktır. çocukken yere düştüğümüzde bezen ebeveynler kaldırmadan ayağa kalkarsın ya dibe vurmadan da kendin kalkmalısın o zaman daha güçlü oluyorsun. ne yaşıyorsan sonuna kadar hakkını vereceksin.
devamını gör...
normal sözlük yazarlarının en büyük fobisi
solucan hatta arkadaşları.
dünyadan yok olsalar yada bana hiç görünmeseler.
köylü olup solucandan korkmam ironi değil.
dünyadan yok olsalar yada bana hiç görünmeseler.
köylü olup solucandan korkmam ironi değil.
devamını gör...
aşk
bir elif şafak kitabıdır.
sadece “ çiçek abbas” ve “ komser şekspir” filmleri sayesinde yönetmen olarak görebildiğim, kendisinden kesinlikle hoşlanmadığım, saçma sapan bir yönetmen olan ve reklam yönetmenliğinde bile elinden bir iş gelmeyen sinan çetin, mevlana ile ilgili bir film yapmaya karar verir ve bunun için de elif şafak ile anlaşır. elif şafak hikayeyi yazar ama sinan çetin yazılan hikayeyi hiç beğenmez.
proje rafa kalkar. elif şafak bu hikayeyi bir roman yapar. ama romandan başka her şeye benzer. yine de tam bir pazarlama harikası çıkar ortaya. çok satsın diye de pembe ve gri olmak üzere iki kapak yaptırır. istediği gibi de olur. böylelikle kadınlar pembe erkekler gri kapaklı kitabı alabilecektir. edebi inceliğe bakar mısınız? (!) hiç cinsiyetçi bir yaklaşım da değil!
az yetenekli bir yönetmenin bile sinemaya aktarmaya değer bulmadığı bu romanımsı oluşum türkiye okurları tarafından çok sevilir, bir anda çok satan olur. her yerde reklamları döner, billboardlar elif şafak’ın aşkından geçilmez. edebiyat tarihinde yeri olur mu bilemem ama pop kültürümüzün vaz geçilmezi olacağı kesindir.
acaba elif şafak mı daha kötü yazar sinan çetin mi daha kötü yönetmen karar veremedim. bence berabere!
sadece “ çiçek abbas” ve “ komser şekspir” filmleri sayesinde yönetmen olarak görebildiğim, kendisinden kesinlikle hoşlanmadığım, saçma sapan bir yönetmen olan ve reklam yönetmenliğinde bile elinden bir iş gelmeyen sinan çetin, mevlana ile ilgili bir film yapmaya karar verir ve bunun için de elif şafak ile anlaşır. elif şafak hikayeyi yazar ama sinan çetin yazılan hikayeyi hiç beğenmez.
proje rafa kalkar. elif şafak bu hikayeyi bir roman yapar. ama romandan başka her şeye benzer. yine de tam bir pazarlama harikası çıkar ortaya. çok satsın diye de pembe ve gri olmak üzere iki kapak yaptırır. istediği gibi de olur. böylelikle kadınlar pembe erkekler gri kapaklı kitabı alabilecektir. edebi inceliğe bakar mısınız? (!) hiç cinsiyetçi bir yaklaşım da değil!
az yetenekli bir yönetmenin bile sinemaya aktarmaya değer bulmadığı bu romanımsı oluşum türkiye okurları tarafından çok sevilir, bir anda çok satan olur. her yerde reklamları döner, billboardlar elif şafak’ın aşkından geçilmez. edebiyat tarihinde yeri olur mu bilemem ama pop kültürümüzün vaz geçilmezi olacağı kesindir.
acaba elif şafak mı daha kötü yazar sinan çetin mi daha kötü yönetmen karar veremedim. bence berabere!
devamını gör...
the trooper
british heavy metalinin öncüsü ıron maiden'ın 1983'te çıkan piece of mind adlı albümünün 5.şarkısıdır. şarkının gitar riffi ise oldukça ikoniktir,her gitarist en az 1 kere çalmıştır bu riffi.ayrıca solosu da süperdir.
(bkz: iron maiden) (bkz: piece of mind)
(bkz: iron maiden) (bkz: piece of mind)
devamını gör...
blacklist
her alanda kullanılması muhtemel yasak listesidir. bir engelleyicidir. açıkça belirtilenler dışında tüm öğelere izin veren temel bir erişim kontrol mekanizmasıdır. bu listedeki öğelere erişim reddedilir ya da bu listedeki öğeler listenin aktif olduğu alanda kullanılması yasaklanmıştır.
devamını gör...
yazarların en sevdiği ağaç türü
leylak ağacı.
devamını gör...
normal sözlük yazarlarının ölümden döndüğü anlar
-doğmadan önce doktorun sakat bu çocuk aldırın demesi ve son dakika vazgeçişleri
-okuldan çıkmış yürüyorken arkadan bi şeyin beni ittirmesi ve düştüğüm yerde arabanın beni az daha itmesi
-araba kullanmayı öğrenirken gaz ve freni karıştırıp az kalsın küçük bir uçurumdan yanımdakilerle yuvarlanacağımı anladığım sırada frene basmam.
-okuldan çıkmış yürüyorken arkadan bi şeyin beni ittirmesi ve düştüğüm yerde arabanın beni az daha itmesi
-araba kullanmayı öğrenirken gaz ve freni karıştırıp az kalsın küçük bir uçurumdan yanımdakilerle yuvarlanacağımı anladığım sırada frene basmam.
devamını gör...