belçika
batı avrupada yarısı fransızca konuşan valon, diğer yarısı felemenk'lerin olduğu bir krallıktır.
yüzölçümü 30.528 km²'dır.
küçücük bir ülke olduğuna bakmayın, kendi yüzölçümünün 80 katı büyüklüğünde sömürgeleri vardı.
eskiden kongo, burundi, ruanda gibi elmasın bol olduğu afrika ülkelerini açıktan sömüren, tarlalarda yeterince çalışmadığı için çocukların ellerini kesen, hayvanat bahçesi misali yerlerde siyahları ziyaretçilere sergileyen... ülkedir.
belçika'nın açıktan sömürüsünü patrice lumumba bitirdi ama belçika lumumba'yı öldürttü ve artık kapalı bir sömürü devam ediyor. mesela belçika'da bir gram bile elmas çıkmamasına rağmen dünyada elmas piyasasını elinde tutan ülkedir.
yüzölçümü 30.528 km²'dır.
küçücük bir ülke olduğuna bakmayın, kendi yüzölçümünün 80 katı büyüklüğünde sömürgeleri vardı.
eskiden kongo, burundi, ruanda gibi elmasın bol olduğu afrika ülkelerini açıktan sömüren, tarlalarda yeterince çalışmadığı için çocukların ellerini kesen, hayvanat bahçesi misali yerlerde siyahları ziyaretçilere sergileyen... ülkedir.
belçika'nın açıktan sömürüsünü patrice lumumba bitirdi ama belçika lumumba'yı öldürttü ve artık kapalı bir sömürü devam ediyor. mesela belçika'da bir gram bile elmas çıkmamasına rağmen dünyada elmas piyasasını elinde tutan ülkedir.
devamını gör...
normal sözlük yazarlarının karalama defteri
özgüvenimin az biraz yükselmesi için kayda değer başarı isteyen zihnim, düşmesi için en ufak rüzgarı yeterli görüyor.
ama rüzgardan bol ne var ki şu hayatta? stabil bir özgüvenle dümdüz yaşayıp gitmek için ne olması lazım? mucize mi bekliyorsun, gelmeyecek. seni çekip çıkaracak insan mı bekliyorsun? gelmeyecek.
gel sevgili özgüvenim sen gel.. düşme bu kadar kolayca, sen düştükçe yaşamak nasıl da zorlaşıyor. gereksiz olsun yükselişin, manasız olsun, hatta isterse kibirlice olsun ama yüksel... yeter ki düşme.
yüksel, yüksel ki iyi kötü idame ettireyim şu hayatı. yüksel ki bir yerlere dikiş tutturayım. yüksel ki insanlara katlanabileyim, aralarına karışıvereyim sanki hep aralarındaymışımcasına.
sen varoluşuna anlam ararsın, bu bilmediğin yolculukta da kendine yoldaşlar ararsın. kim bilir belki de varoluş amacın çöp tenekesinde ağzı kapalı poşetten çıkamayan arı için elini çöpe sokup poşedi yırtmaktı, veya otobüste telefonuna dalmış taklidi yapmaktan vazgeçip yorgun adama yer vermekti.
kendine büyük misyonlar yüklemek.
kim dedi ki var oluş anlamın kitleleri etkileyecek diye? sen de devasa çarkların yanında küçük dişlisindir belki de.
minik eylemler, anlık işe yarayışlar gene de yadsınamaz küçük etkiler.
düşme sevgili özgüvenim bakma sen ne geçmişe ne geleceğe ne mistik anlamlara. oralardan almak zorunda değilsin motive edicini, ellerin ayakların beynin de yeterli. küçük dişli ol, olmayıversin ulvi amaçların, büyük şeyler başaramayıver, sen de günü kurtar. ve doğanın bir parçası olarak kalabildiğin kadar hayatta kal.
ama rüzgardan bol ne var ki şu hayatta? stabil bir özgüvenle dümdüz yaşayıp gitmek için ne olması lazım? mucize mi bekliyorsun, gelmeyecek. seni çekip çıkaracak insan mı bekliyorsun? gelmeyecek.
gel sevgili özgüvenim sen gel.. düşme bu kadar kolayca, sen düştükçe yaşamak nasıl da zorlaşıyor. gereksiz olsun yükselişin, manasız olsun, hatta isterse kibirlice olsun ama yüksel... yeter ki düşme.
yüksel, yüksel ki iyi kötü idame ettireyim şu hayatı. yüksel ki bir yerlere dikiş tutturayım. yüksel ki insanlara katlanabileyim, aralarına karışıvereyim sanki hep aralarındaymışımcasına.
sen varoluşuna anlam ararsın, bu bilmediğin yolculukta da kendine yoldaşlar ararsın. kim bilir belki de varoluş amacın çöp tenekesinde ağzı kapalı poşetten çıkamayan arı için elini çöpe sokup poşedi yırtmaktı, veya otobüste telefonuna dalmış taklidi yapmaktan vazgeçip yorgun adama yer vermekti.
kendine büyük misyonlar yüklemek.
kim dedi ki var oluş anlamın kitleleri etkileyecek diye? sen de devasa çarkların yanında küçük dişlisindir belki de.
minik eylemler, anlık işe yarayışlar gene de yadsınamaz küçük etkiler.
düşme sevgili özgüvenim bakma sen ne geçmişe ne geleceğe ne mistik anlamlara. oralardan almak zorunda değilsin motive edicini, ellerin ayakların beynin de yeterli. küçük dişli ol, olmayıversin ulvi amaçların, büyük şeyler başaramayıver, sen de günü kurtar. ve doğanın bir parçası olarak kalabildiğin kadar hayatta kal.
devamını gör...
bengaripsengüzeldünyaumutlu ile dünyadan uzak
ağlamıyorum sözlük, gözüme ilk anons olma şerefini bahşeden bengaripsengüzeldünyaumutlu üfledi...
devamını gör...
gece uçuşu
antoine de saint -exupery tarafından yazılmış bir eser.
yazar bu eserinde arjantin anılarını hayatı sorgulayıcı ve derin anlamlar bulabileceğimiz biçimde bizlere aktarıyor.
havacılık sektöründe görev yapan kargo uçaklarının mücadelesini anlatıyor.
yenilgilerin, üzse de zaferlerin ayak sesleri olabileceğini vurguluyor.
yazar bu eserinde arjantin anılarını hayatı sorgulayıcı ve derin anlamlar bulabileceğimiz biçimde bizlere aktarıyor.
havacılık sektöründe görev yapan kargo uçaklarının mücadelesini anlatıyor.
yenilgilerin, üzse de zaferlerin ayak sesleri olabileceğini vurguluyor.
devamını gör...
normal sözlük dizi film kulübündeki tuhaf yayın
kulübü açarken hiç bu kadar konu bakımından açılacağımızı düşünmemiştim. * içimde şu an çocuğum büyümüş gibi hem bir burukluk var hem de konu bakımından hafif bir gerginlik ve komedi durumu var. yayınımız sohbetimiz bol olsun, konu çerçevemiz de açılabildiği kadar açılsın. sevgilerle. ha bu arada hepinizi bekliyoruz. *
devamını gör...
ülkeler sözlük yazarı olsaydı alacakları nickler
gana- cenaze mi var o zaman dans
norveç- zenginin malı züğürdün çenesini
suudi arabistan- erkeklerin diyarı
fas- her şey rengarenga
türkiye- ben iyiyim çevrem kötü
norveç- zenginin malı züğürdün çenesini
suudi arabistan- erkeklerin diyarı
fas- her şey rengarenga
türkiye- ben iyiyim çevrem kötü
devamını gör...
hatıra olsun diye saklanan garip nesneler
lise yıllarından kalan tüpün içinde sakladığım kendi kanım.
devamını gör...
solcuların ülkeyi 20 yıl öncesine götürme gayreti
ülkenin en büyük problemi bu.. ''ayrımcılık''
bu ülkenin insanlarında bir veba var.. adı ; ayırmak, izole etmek, sınıflandırmak ve aşağılamak.
tarih boyunca bu ülke sadece bundan çekti.dini ayırdılar, insanları ayırdılar, mezhepleri ayırdılar, şimdi siyasi düşüncesi farklı olanı ayırıyorlar.
bir kere solcu dediğiniz akımın babası atatürk'tür. sevsenizde sevmesenizde bu ülkeyi o adam kurdu.o adam olmasaydı ne sınırınız olacaktı, ne pasaportunuz ne kimliğiniz.yediğiniz kabın içerisine tuvaletinizi yapıp bir de bağıra bağıra leşliğinizi göstermeyin.
herkesin görüşüne saygım var ama bir noktaya kadar.kimse diğerinin görüşünü eleştiremez, küçük düşüremez ve en önemlisi ortada yanlış varsa ''savunamaz.''
şu an ülkenin durumu berbat. ekonomik olarak , sosyolojik olarak , psikolojik olarak ülke çöktü. çocuklar daha bebeklikten itibaren yoksulluk ile tanışıp, gelecek kaygısı taşıyor.o bayıldığınız, vizesini almaya çalıştığınız hatta göçmenlik için başvurduğunuz hatta bazılarınızın çirkinleşerek kaçak olarak gittiği ülkelerde gençler ''bugün hangi partiye gitsem, hangi üniversiteyi seçsem '' diyerek yaşıyor.aynı zaman diliminde, aynı yaş grubunda farklı kaygılar taşıyoruz.
şimdi geldik asıl konuya ;
bir ülke yanlış yönetiliyorsa, yanlıştır.solcusu içinde ,sağcısı içinde, azınlığı içinde.kimse şu an içinde yaşadığımız ülkenin standartlarını savunamaz.insanlar şu an 1 yıllık maaşı ile avrupada/amerikada 1 hafta tatil yapamaz.neyi savunuyorsunuz?
şu an zaradan sırtınıza kıytırık bir mont alamazsınız.tommy hilfiger, calvin klein , levis vb markalardan bahsetmiyorum bile.ülkede ''orta sınıf'' diye bir şey kalmadı. zenginler- fakirler oldu ülke.eskiden orta sınıf olan herkes, şu an fakir sınıfına indi.millet mutfağından kıstı, kıyafet dolabından kıstı, kadınlar ped ücretini düşünüyor, ailesinin isteklerini karşılayamadığı için insanlar intihar ediyor bu ülkede derdiniz ne sizin ?leş gibi cehalet kokuyorsunuz.
eskiden 1 adam çalışıp, 10 kişilik aile nüfusunu doyuruyordu bu ülkede.beyniniz yetmiyorsa, açın tarih okuyun o da yetmiyorsa , türk filmlerini izleyin.bayıldığınız yeşilçam komedilerinde 1 aile babası zorda olsa 7-8 gırtlak doyuruyordu.
ülkenin her şeyi çökmüş, hala solcu-sağcı derdindesiniz.ülkenin vatandaşı bir, yaşatılanlar bir.ben cumhuriyet döneminde, bir kere halkın böyle ekonomik kriz yaşadığını, eğitimin bu hale geldiğini , dış politikada bu kadar kötü bir izlenime sahip olduğumuzu görmedim.ülkeyi tek adam yönetiyordu üstelik.o adam bu ülkenin taşını , toprağını işledi.fabrikalar kurdu, sanat müzeleri açıldı.. 1950'den sonra türkiyenin sanat- müze tarihine bakın bir..
o begenmediğiniz atatürk, arapça, bulgarca ve farsça’yı da orta düzeyde biliyor, ingilizce, fransızca, rusça ve almancayı iyi düzeyde konuşuyordu. 7 dil ! 7 !! hayatı boyunca 9 kitap yazdı o adam!hayırdır siz kimsiniz ? kimi eleştiriyorsunuz bir dönün bakın.çoğunuzu nutuk kitabıyla dövmek istiyorum.
bir de şu ana bakın.ben daha doğmamış çocugumun özgürlüğünün kaygısını taşıyorum.üstelik evli bile değilim. düşünün ülkenin halini.her önüne gelen göçmenlik bürosuna başvurup, göç etmeye çalışıyor şu an siz neyi tartışıyorsunuz? ya kara cahilsiniz dünyadan haberiniz yok ya da boş boş internette kendi düşüncenizi yaymaya çalışan çıkarcılarsınız.
sinirlendirmeyin beni.kaldırın kafanızı dünyaya bakın biraz.
eğitim eğitim her şeyin başı işte.
bu ülkenin insanlarında bir veba var.. adı ; ayırmak, izole etmek, sınıflandırmak ve aşağılamak.
tarih boyunca bu ülke sadece bundan çekti.dini ayırdılar, insanları ayırdılar, mezhepleri ayırdılar, şimdi siyasi düşüncesi farklı olanı ayırıyorlar.
bir kere solcu dediğiniz akımın babası atatürk'tür. sevsenizde sevmesenizde bu ülkeyi o adam kurdu.o adam olmasaydı ne sınırınız olacaktı, ne pasaportunuz ne kimliğiniz.yediğiniz kabın içerisine tuvaletinizi yapıp bir de bağıra bağıra leşliğinizi göstermeyin.
herkesin görüşüne saygım var ama bir noktaya kadar.kimse diğerinin görüşünü eleştiremez, küçük düşüremez ve en önemlisi ortada yanlış varsa ''savunamaz.''
şu an ülkenin durumu berbat. ekonomik olarak , sosyolojik olarak , psikolojik olarak ülke çöktü. çocuklar daha bebeklikten itibaren yoksulluk ile tanışıp, gelecek kaygısı taşıyor.o bayıldığınız, vizesini almaya çalıştığınız hatta göçmenlik için başvurduğunuz hatta bazılarınızın çirkinleşerek kaçak olarak gittiği ülkelerde gençler ''bugün hangi partiye gitsem, hangi üniversiteyi seçsem '' diyerek yaşıyor.aynı zaman diliminde, aynı yaş grubunda farklı kaygılar taşıyoruz.
şimdi geldik asıl konuya ;
bir ülke yanlış yönetiliyorsa, yanlıştır.solcusu içinde ,sağcısı içinde, azınlığı içinde.kimse şu an içinde yaşadığımız ülkenin standartlarını savunamaz.insanlar şu an 1 yıllık maaşı ile avrupada/amerikada 1 hafta tatil yapamaz.neyi savunuyorsunuz?
şu an zaradan sırtınıza kıytırık bir mont alamazsınız.tommy hilfiger, calvin klein , levis vb markalardan bahsetmiyorum bile.ülkede ''orta sınıf'' diye bir şey kalmadı. zenginler- fakirler oldu ülke.eskiden orta sınıf olan herkes, şu an fakir sınıfına indi.millet mutfağından kıstı, kıyafet dolabından kıstı, kadınlar ped ücretini düşünüyor, ailesinin isteklerini karşılayamadığı için insanlar intihar ediyor bu ülkede derdiniz ne sizin ?leş gibi cehalet kokuyorsunuz.
eskiden 1 adam çalışıp, 10 kişilik aile nüfusunu doyuruyordu bu ülkede.beyniniz yetmiyorsa, açın tarih okuyun o da yetmiyorsa , türk filmlerini izleyin.bayıldığınız yeşilçam komedilerinde 1 aile babası zorda olsa 7-8 gırtlak doyuruyordu.
ülkenin her şeyi çökmüş, hala solcu-sağcı derdindesiniz.ülkenin vatandaşı bir, yaşatılanlar bir.ben cumhuriyet döneminde, bir kere halkın böyle ekonomik kriz yaşadığını, eğitimin bu hale geldiğini , dış politikada bu kadar kötü bir izlenime sahip olduğumuzu görmedim.ülkeyi tek adam yönetiyordu üstelik.o adam bu ülkenin taşını , toprağını işledi.fabrikalar kurdu, sanat müzeleri açıldı.. 1950'den sonra türkiyenin sanat- müze tarihine bakın bir..
o begenmediğiniz atatürk, arapça, bulgarca ve farsça’yı da orta düzeyde biliyor, ingilizce, fransızca, rusça ve almancayı iyi düzeyde konuşuyordu. 7 dil ! 7 !! hayatı boyunca 9 kitap yazdı o adam!hayırdır siz kimsiniz ? kimi eleştiriyorsunuz bir dönün bakın.çoğunuzu nutuk kitabıyla dövmek istiyorum.
bir de şu ana bakın.ben daha doğmamış çocugumun özgürlüğünün kaygısını taşıyorum.üstelik evli bile değilim. düşünün ülkenin halini.her önüne gelen göçmenlik bürosuna başvurup, göç etmeye çalışıyor şu an siz neyi tartışıyorsunuz? ya kara cahilsiniz dünyadan haberiniz yok ya da boş boş internette kendi düşüncenizi yaymaya çalışan çıkarcılarsınız.
sinirlendirmeyin beni.kaldırın kafanızı dünyaya bakın biraz.
eğitim eğitim her şeyin başı işte.
devamını gör...
şu an hissettiğiniz burukluğun sebebi
hayatımın hiçbir zaman yoluna giremeyeceğini farkettim.
devamını gör...
küçük bir zebellah
iyi ki tanıdığım çoookça sevdiğim,benim için arkadaştan da öte pamuk gibi kalbi olan, şeker mi şeker, oldukça bilgili, sevgi dolu kalbi olan biricik insan:)) öyle tatlı tatlı konuşur, sever ki hiç sıkılmaz insan sohbetinden, sebepsiz mutluluk verir. bir de öyle güzel yazar ki şiirlerini, yazılarını tüm samimiyetini hissettirir.kalemi de kalbi gibi eşsizdir. aslında onu anlatmaya kelimeler yetmez hem çok anlatmayayım çünkü o benim en sevdiğimm:))
devamını gör...
şiddete meyilli erkek
arkadaş bile olunmaması gereken erkektir.
devamını gör...
taribo west
sol bek ve stoperde hatasız oynayan,adeta bir zırh.transfer etmemek aptallıktır.
kornerlerde kafaya çıkarsa genelde kaçırmaz.
kornerlerde kafaya çıkarsa genelde kaçırmaz.
devamını gör...
bir yazar ile karşılıklı artı oy vermek
sevdiğim sevmediğim hiçbir yazara yapmadığım şeydir. akışta görüp beğenmişsem oyumu veririm, dikkatimi çektiyse profiline girer yine beğendiklerime okuyarak oy veririm. ama sırf gelmiş beğenmiş diye gidip oy yağmuruna tutamam kimseyi. ay bana ne babamın kızı mısın.
devamını gör...
tezer özlü
"ölemiyordum çünkü daha yaşamaya başlamamıştım." eğer okumaya başlarsanız sizi ezerek üstünüzden geçer.
''...daha güzel yaşam diye bir şey yok.''
eserleri de şöyledir:
eski bahçe(1978), öykü
çocukluğun soğuk geceleri (1980), roman
auf den spuren eines selbstmords (bir intiharın izinde 1983),roman
yaşamın ucuna yolculuk (1984), roman
eski bahçe - eski sevgi (1987), öykü
kalanlar (1995), deneme
zaman dışı yaşam (2000), senaryo
''...daha güzel yaşam diye bir şey yok.''
eserleri de şöyledir:
eski bahçe(1978), öykü
çocukluğun soğuk geceleri (1980), roman
auf den spuren eines selbstmords (bir intiharın izinde 1983),roman
yaşamın ucuna yolculuk (1984), roman
eski bahçe - eski sevgi (1987), öykü
kalanlar (1995), deneme
zaman dışı yaşam (2000), senaryo
devamını gör...
hiponatremi
plazma sodyum değerinin 135meq/l altında olması durumudur.
temel sebep su tutulumuna bağlı solüsyon ya da renal(böbrekten)sodyum kaybıdır.
klinik bulgu olarak genellikle konfüzyon(bilinç bulanıklığı),letarji,papil ödem (göz çevresinde) gelişebilir.
hiponatremik hastada ilk olarak serum ozmolaritesi çalışılarak gerçek mi dilüsyonel mi ayırt etmek gerekir.
hipovolemik(kan volüm düşüklüğü ile giden) hiponatremi nedenleri arasında kusma,ishal, aşırı terleme, yanık,peritonit,pankreatit gibi idrarla atılan sodyumun azlığı (<20meq/l)ile karakterize durumlar olurken diüretik kullanımı,mineralokortikoid(aldosteron) eksikliği,tuz kaybettiren nefropatiler sodyum kaybının (>20meq/l) olduğu durumlarda vardır.
övolemik hiponatremide ilk akla gelmesi gereken uygunsuz adh sendromudur. ayriyeten aşırı bira alımı, aşırı su içimi,glukokortikoid eksikliği de neden olabilir.
hipervolemik hiponatremi yapanlar neden arasında kalp yetmezliği,siroz,nefrotik sendrom yer alır.
tedavisinde ciddi olgularda%3 lük nacl kullanılırken asemptomatik olgulardan sodyum düzeyi yavaş yavaş düzeltilmelidir.aksi takdirde santralnpontin miyelinozis gelişme riski vardır.
temel sebep su tutulumuna bağlı solüsyon ya da renal(böbrekten)sodyum kaybıdır.
klinik bulgu olarak genellikle konfüzyon(bilinç bulanıklığı),letarji,papil ödem (göz çevresinde) gelişebilir.
hiponatremik hastada ilk olarak serum ozmolaritesi çalışılarak gerçek mi dilüsyonel mi ayırt etmek gerekir.
hipovolemik(kan volüm düşüklüğü ile giden) hiponatremi nedenleri arasında kusma,ishal, aşırı terleme, yanık,peritonit,pankreatit gibi idrarla atılan sodyumun azlığı (<20meq/l)ile karakterize durumlar olurken diüretik kullanımı,mineralokortikoid(aldosteron) eksikliği,tuz kaybettiren nefropatiler sodyum kaybının (>20meq/l) olduğu durumlarda vardır.
övolemik hiponatremide ilk akla gelmesi gereken uygunsuz adh sendromudur. ayriyeten aşırı bira alımı, aşırı su içimi,glukokortikoid eksikliği de neden olabilir.
hipervolemik hiponatremi yapanlar neden arasında kalp yetmezliği,siroz,nefrotik sendrom yer alır.
tedavisinde ciddi olgularda%3 lük nacl kullanılırken asemptomatik olgulardan sodyum düzeyi yavaş yavaş düzeltilmelidir.aksi takdirde santralnpontin miyelinozis gelişme riski vardır.
devamını gör...
yastıkname
bin yıl önce kaleme alınan japon edebiyatının önemli eseri.
sarayda imparatoriçenin nedimeliğini yapan sei şonagon isimli kadının kaleme aldığı bu eserde hem o dönemin japonyası ile ilgili hem de o dönemin kadın erkek ilişkileri hakkında çok fazla bilgiye ulaşmak mümkün. özellikle şu pasaj çok dikkat çekici;
evde yaşayıp sadakatle eşlerine hizmet eden, gelecekten tek bir heyecan verici beklentileri olmayan, ama yine de tam anlamıyla mutlu olduklarına inanan bütün o kadınları düşündüğümde, küçümsemeyle doluyor içim.
sarayda imparatoriçenin nedimeliğini yapan sei şonagon isimli kadının kaleme aldığı bu eserde hem o dönemin japonyası ile ilgili hem de o dönemin kadın erkek ilişkileri hakkında çok fazla bilgiye ulaşmak mümkün. özellikle şu pasaj çok dikkat çekici;
evde yaşayıp sadakatle eşlerine hizmet eden, gelecekten tek bir heyecan verici beklentileri olmayan, ama yine de tam anlamıyla mutlu olduklarına inanan bütün o kadınları düşündüğümde, küçümsemeyle doluyor içim.
devamını gör...
örnek vatandaş (yazar)
örnek bir vatandaş mıdır bilemem ama örnek bir yazar olduğundan emin olduğum yazardır. bilgi doludur tanımları. sözlüğün güzide yazarları arasındadır, çok da kibardır kendisi. yeşillenmiş şimdi de. yeşil nicki profilindeki kediciğin gözleriyle pek de uyumlu olmuş. sözlüğümüzde daim olması dileğiyle.
devamını gör...


