kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

tanımak istediğim, saygıyı hak eden kibar kardeşimiz.yolum düşerse evinin bahçesinde demli çayını içmek istediğimi de belirteyim.
devamını gör...

beyaz dut.
dağ çileği.
napolyon kirazı.
devamını gör...

honoré de balzac tarafından kaleme alınmış ve dilimize kibar fahişelerin ihtişamı ve sefaleti olarak veya kibar fahişeler ismi ile çevrilmiş eser. esasında yazarın comédie humaine koleksiyonunun bir parçası olan ve illusions perdues'un devamı niteliğinde sayabileceğimiz bir eser diyebiliriz.

eser dört ayrı bölümden oluşmaktadır bunlar sırasıyla; esther heureuse, à combien l’amour revient aux vieillards, où mènent les mauvais chemins, la dernière incarnation de vautrin olarak adlandırılmıştır. balzac dönemini oldukça iyi aktrabilmiş olsa da karakterler biraz çiğ geldi diyebilirim. dönemin toplum yapısını az çok anlayabilmek için güzel bir eser ama karakterler ne kadar derin yazılmış gibi görünsede klişe olmaktan sıyrılamamışlar. lucien karakterini bunun biraz dışında tutacağım, ben çarpık bir ahlak anlayışına sahip karakterleri açıkçası seviyorum belki bundan ötürü çok objektif yaklaşamıyorum ama düşününce karakterlerin büyük çoğunluğu ahlaki açıdan çarpık zaten. yeraltı dünyası, fuhuş ve adalet sisteminin çirkin taraflarını; topumun yüzündeki maskeyi söküp çıkarır gibi net ve çarpıcı aktarmış balzac fakat buna rağmen trajik biten üzücü bir aşk hikayesi olarak yer etti aklımda. okuması biraz güç açıkçası, balzac kolay okuyup anlam verilecek biçimde yazmıyor. betimlemelerle boğuşmaktan konunun ucu kaçtığı çok oluyor, ana hikayede bulunan karakterler de biraz sönük kaldığı için okuyucu için işkence halini almaya başlayabiliyor. yine de döneme tuttuğu ayna açısından okunmaya değer ama le père goriot ve illusions perdues okuyup bıraksanız da bir şey değişmezdi muhtemelen.

--- alıntı ---

ıl n’est pas inutile de faire observer que de si considérables fortunes ne s’acquièrent point, ne se constituent point, ne s’agrandissent point, ne se conservent point, au milieu des révolutions commerciales, politiques et industrielles de notre époque, sans qu’il y ait d’immenses pertes de capitaux, ou, si vous voulez, des impositions frappées sur les fortunes particulières. on verse très peu de nouvelles valeurs dans le trésor commun du globe. tout accaparement nouveau représente une nouvelle inégalité dans la répartition générale. ce que l’état demande, il le rend ; mais ce qu’une maison nucingen prend, elle le garde. […] forcer les états européens à emprunter à vingt ou dix pour cent, gagner ces dix ou vingt pour cent avec les capitaux du public, rançonner en grand les industries en s’emparant des matières premières, tendre au fondateur d’une affaire une corde pour le soutenir hors de l’eau jusqu’à ce qu’on ait repêché son entreprise asphyxiée, enfin toutes ces batailles d’écus gagnées constituent la haute politique de l’argent. certes, il s’y rencontre pour le banquier, comme pour le conquérant, des risques ; mais il y a si peu de gens en position de livrer de tels combats que les moutons n’ont rien à y voir. ces grandes choses se passent entre bergers. aussi, comme les exécutés (le terme consacré dans l’argot de la bourse) sont coupables d’avoir voulu trop gagner, prend-on généralement très peu de part aux malheurs causés par les combinaisons des nucingens. qu’un spéculateur se brûle la cervelle, qu’un agent de change prenne la fuite, qu’un notaire emporte les fortunes de cent ménages, ce qui est pis que de tuer un homme ; qu’un banquier liquide ; toutes ces catastrophes, oubliées à paris en quelques mois, sont bientôt couvertes par l’agitation quasi marine de cette grande cité. les fortunes colossales des jacques cœur, des médici, des ango de dieppe, des auffredi de la rochelle, des fugger, des tiepolo, des corner, furent jadis loyalement conquises par des privilèges dus à l’ignorance où l’on était des provenances de toutes les denrées précieuses ; mais, aujourd’hui, les clartés géographiques ont si bien pénétré les masses, la concurrence a si bien limité les profits, que toute fortune rapidement faite est : ou l’effet d’un hasard et d’une découverte, ou le résultat d’un vol légal. perverti par de scandaleux exemples, le bas commerce a répondu, surtout depuis dix ans, à la perfidie des conceptions du haut commerce, par des attentats odieux sur les matières premières. partout où la chimie est pratiquée, on ne boit plus de vin ; aussi l’industrie vinicole succombe-t-elle. on vend du sel falsifié pour échapper au fisc. les tribunaux sont effrayés de cette improbité générale. enfin le commerce français est en suspicion devant le monde entier, et l’angleterre se démoralise également. le mal vient, chez nous, de la loi politique. la charte a proclamé le règne de l’argent, le succès devient alors la raison suprême d’une époque athée. aussi la corruption des sphères élevées, malgré des résultats éblouissants d’or et leurs raisons spécieuses, est-elle infiniment plus hideuse que les corruptions ignobles et quasi personnelles des sphères inférieures.

ikinci bölüm: à combien l'amour revient aux vieillards.

--- alıntı ---
devamını gör...

karton toplayan adam çocuk sahibi olmaya layık değil. ölsün. ülkenin yarısı ölsün belki o zaman çocuk yapmaya layık olanlar kalır geriye.

ha bu arada arkadaşlar ne oldum değil ne olacağım sözünü düşünün. bugün milyonluk olup 3 çocuğa bakabilecek insan yarın iflas edip sıfırı çekebilir. yani aşırı büyük konuşmalar yapmadan önce bir düşünün. düşünün sadece.
devamını gör...

artık bıkkınlık getiren, tam insan olamamış, homoerectus kitledir.

sen evlenene kadar her kadınla yatmayı düşün hatta yat, sonra evleneceğim kadın bakire olsun... yok öyle dünya efendim. seks bir zevk işidir kadın da bu zevkten mahrum kalmadı diye yadırganmamalı. önemli olan bacak arası değil, beyinde ne düşündüğüdür.
devamını gör...

öncelikle kullanılan kelimenin "adam" değil "insan" olmasını isterdim...

doğma büyüme istanbul'luyum ben de ama kendimi bildim bileli de gitme hayali kurup henüz bir adım bile uzaklaşamadığım şehrimdir istanbul. çünkü ailem burada, sevdiklerim burada, işim, arkadaşlarım, alıştığım düzen ve düzensizlik burada, keşmekeş, kalabalık burada, trafiğin alası burada ama sahil de burada, özgürce gezebilen kediler, köpekler de... adalar'mış yok efendim orası şöyle güzel, burası böyle güzelmiş konularına hiç girmeyeceğim.
benim alıştığım her şey istanbul aslında. bazen lanet etsem de, isyan bayraklarını çekip "ne yapıyorum ben kendime?", "yetti" desem de kopmak zor bu şehirden. ama başka şehirlerde sakin sakin yaşayan insanlara imrenmiyor değilim. yani efendim sezen aksu'nun dediği gibi "ne böyle senle ne de sensiz"dir bu şehir. ama bir yandan da ben a şehrindeyim sen b şehrindesin diye birbirimizi üzmeye gerek var mı? matematik problemi çözer gibi aradaki mesafeleri bulmaya ya da iki resim arasındaki 7 fark gibi farklarımızı gözler önüne sermeye? üstünlük yarışına girmeye? umalım ki herkes memnun olsun yerinden... *
sevgiler herkese *
devamını gör...

yine evi temizleyeceğim saatte dinleyeceğim müko yayın. allam n’olursun anonslar yüksek mi yüksek çıksın. bir yandan su akarken bir yandan omen tonrom nasıl güzel şarkı ismi, ne güzel şarkı, ellerimi yıkadıktan sonra tekrar açarım bunu ben ehe diyebileyim. inanın ki lüks bir şey istemiyorum.

iyi yayınlaaaaaaar. *
devamını gör...

selvi
kesinlikle sülün gibi bir kız ya da kadındır.
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

buz gibidir. içine girince ayaklarla ısıtma çabası içine girilir.
devamını gör...

harika bir oyun aslında bir şaheser tek kelime ile. baştan sona geralt ile o eşsiz atmosferlerde gezinmesi,görevlerin derinlliği,film gibi senaryosu ile ölmeden mutlaka oynanması gereken bir oyun.
devamını gör...

bir şey bilmek yada bilmemekten bağımsız olarak eğer kendini iyi ifade edemeyen, özgüvensiz biri değilse iyi bir gözlemcidir.
devamını gör...

2017 yılında iletişim yayınları tarafından yayımlanan tanıl bora ve mustafa ciftci kitabı. kitapla ilgili tanıtım için
buradan
kitapta yenge kavramının sırf cinselliği ya da evin gelini olmadığı yönünde pek çok bilgi ve örnek de mevcut. türkiye'de futbolcularin seksi eşlerine yenge denilmesi, televizyon dizilerindeki yengelerin incelenmesi, semra özal'ın yengelik makamı, yenge kelimesinin etimolojik bağlantıları, ülkemizdeki cinsiyet rolleri üzerinden yenge kavrami ve buna paralel erkeklik olgusu farklı kişiler ve farklı anlatım tarzıyla verilmeye çalışılmış.
devamını gör...

hayatta kendinize yapabileceğiniz en büyük iyiliklerden biri.
devamını gör...

şarkı seni bilinmedik alemlerde gezdirir. benim de yıllardır dinlemekten çok keyif aldığım etkileyici bir şarkıdır.
devamını gör...

dinlemek, önemsemektir, görmektir, ciddiye almaktır. çocukları ciddiye almamak mevzusu önceki yüzyıllarda kalması ve günümüzde de asla tekrarlanmaması gereken bir tavır, bakış açısıdır. anlıyorum ebeveyn olanlar çocukken bu muameleye maruz kaldılarsa bilinçdışı mekanizmaları onları bildikleri davranışa itiyor ancak bunun bir yerden kırılması gereklidir. çocukları dinlemek onları gerçek anlamda dinlemekten söz ediyorum pek çok çatışma, kriz durumlarının önünü kesecektir. farkında olunmaz çoğu zaman ama bir çocuğun davranışı onun içinde bulunduğu gelişimsel döneme göre değerlendirilmediğinde çok yanlış çıkarımlar doğrultusunda bir o kadar yanlış tepkiler verilmektedir. sonuç ise boşluk, hayal kırıklığı ve ebeveyn çocuk arasında güvensiz bağlanma olmaktadır. doğru değerlendirme sadece dinlemeyle olur. o zaman çocuğun niyeti, bakış açısı ve ne yapmaya çalıştığı anlaşılır. buna göre yapıcı, kararlı çözümler üretilir. ancak tam tersi durum sistematik olarak tekrarlandığında çocuk dinlemeyi sağlam bir şekilde öğrenemediği gibi en çok güvendiği insanların kendini dinlemediğini bilecek ve ona göre davranacaktır. çaresiz kaldığı ya da çıkmazda kaldığı konuları danışmayacaktır ; çünkü dinlenmiyor. sevdiği, keyif aldığı, mutlu olduğu şeyleri paylaşmayacaktır çünkü dinlenmiyor. bu böyle uzar gider. gerçekten ciddiye alınıp konuşulmayan, dinlenilmeyen çocuklar ciddiye almasını da öğrenemez. kendine karşı da önemsizlik, değersizlik gibi yanlış algılar oluşturur. bunlar bir çırpıda oluşmadığı için öyle bir kerede de giderilemez. böyle böyle birbirine bağıran, derdini anlayışsız ve hoşgörüsüz anlatan-anlatamayan- yıkan, kıran bireyler ve toplum oluşuyor.
devamını gör...

dans.

bacağıma kramp girdiğinde bile kalkıp devam etmişliğimi bilirim.
devamını gör...

dux'un ukdesidir.

nerde tıbbi bir terim, bir film önerisi ve yorumu varsa sevgili robins ordadır. hatta anlamadığınız tüm cümlelerde de onu hemencecik bulabilirsiniz . ne dediğini anlamak için belli bir bilgi seviyesine ve tecrübeye sahip olmanız gerekli. anlayacağınız biz faniler için oldukça zor bir durum. ah robins o afili dünyana bizi de alsana *
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim