zaman tüneli
türkiye'de tartışma kültürü
bol bol itham ve niyet okuma içerir.
zaten siz öylesiniz, siz böylesiniz veya öyle olsun diye yaptınız, böyle olsun diye yaptınız şeklinde. tartışmak neden hep bir muharebe meydanına dönüyor hiç anlamıyorum. maksat doğruyu bulmak ve doğru bulunduğumuzu savunmaksa eğer illa hasım gibi tartışmaya gerek yok ama gel de bunu bu kazmalara anlat.
zaten siz öylesiniz, siz böylesiniz veya öyle olsun diye yaptınız, böyle olsun diye yaptınız şeklinde. tartışmak neden hep bir muharebe meydanına dönüyor hiç anlamıyorum. maksat doğruyu bulmak ve doğru bulunduğumuzu savunmaksa eğer illa hasım gibi tartışmaya gerek yok ama gel de bunu bu kazmalara anlat.
devamını gör...
ilgi açlığı
analarından gördükleri ilgiyi partnerlerinden de bekleyen erkeklerde çok görülür.
devamını gör...
tarih bölümü için ilahiyat mezunu şartı koyan üniversite
kadroya alınacak kişi bellidir. tüm potansiyelleri elemek adına, alacakları kişinin özgeçmişine uygun ilan açmışlardır. burası türkiye, oluyor böyle şeyler. yaşadığınız haksızlıkları ciddiye almayın ve kişiselleştirmeyin. hukuksuzluk her konuda gökyüzünde süzülüyor.
devamını gör...
kafayı boşaltma yöntemleri
kurek cekmek. arkanizda sevgiliniz size sarilirken gun de batiyorsa arkada. tum kafalar bosalir
devamını gör...
hayat sevince güzel
arzu film imzalı, yönetmenliği temel gürsu tarafından yapılmış, 1971 tarihli yeşilçam filmi.

senaryosu, filmin başrol oyuncusu zeynep değirmencioğlu'nun babası hamdi değirmencioğlu tarafından yazılmıştır. polyanna'yı yeşilçam dokunuşu ile türk kasabasına uyarlamış cesur bir hamledir ama bunu o kadar steril, o kadar risksiz, o kadar pürüzsüz bir alanda yapıyor ki, koca kasabayı bir rehabilitasyon merkezine çeviren ayşe'ye en azından küçük bir ofis tahsis etmek istiyorsun.
yeşilçam'ın kendine has kadim hastalığı olan doz aşırılığı bu filmde de bütün haşmeti ile başımızdan aşağıya dökülüyor elbette. trajedi varsa full trajedi, iyi karakter başka seçeneği yokmuşçasına iyi, kötü alabildiğine kötü, kahraman da bitmek tükenmek bir enerji ile hiç yorulmayan, yan karakterler de bir cümle ile hayat felsefesi değişen karikatürize tipler. insan ister istemez düşünüyor, "acaba bu kasabaya kirli gerçeklik en son ne zaman uğradı?" herkes duygularını içsellestirmek yerine bir anda "acımadı ki" moduna geçip diğer sahneye geçiyor ayşe ile.
yeşilçam filmlerinde en sevdiğim şey, oyuncunun potansiyelini sonuna kadar kullanma durumudur. mesela bu film de aslında bir bakıma müzikal bir film denilebilir. zira yan karakterlerden (ayşe'nin teyzesi handan hariç) başrollere, iyisinden kötüsüne, yardımcı oyunculara kadar herkes filmin bir sekansinda şarkı söyleyip dans ediyor. bunun mükemmelliği tartışılabilir orada değilim ama dönemi içerisinde değerlendirdiğimizde bugünden epey ilerde bir deney. fakat ben bu müzikal sahneleri izlerken, restoranın karşısında dans edip "yemeğinden saç mı çıktı, üzülmeee" şeklinde şarkı söyleyip dans edildigi anda gülme krizine girdim. belki de fayt kılaptan hemen sonra denk geldiğim için sinirimi bozdu, bilmiyorum. çükün düşsün tyler durden. her neyse.
çocukluğumda da defalarca denk gelip izlemişimdir bu film. youtube'daki izleyici çoğunluğunun aksine benim favori filmim değildi hiçbir zaman. sert gerçekler beybi demek istiyorum; ama bugünden tekrar bakınca bu film tuhaf bir tanıdıklık hissi veriyor. sosyal medyada sürekli karşılaştığımız "negatif düşünme, pozitif ol, evrene pozitif mesaj gonder" şeklindeki içerikleri hatırlatıyor. işte o toksik olumlamanın ilk tohumları, ayşe'nin bu kasabada attığı pembe adımlarla başlıyor hissi veriyor.
üzülmüyor ayşe, kırılsa da hemen kaynıyor, çatışma desen bir gülümseme ile püfff... yorulmuyor da ayşe. "ya ben de yoruldum, biraz da siz idare edin" dese filmin tüm dokusu kaybolur.
günümüz dünyasında da böyle değil mi bu işler? kötü hissettiğinde "hadi silkelen, pozitif düşün" diyenler; gerçek sorunları tek cümle motivasyon ile çözmeye çalışanlar; içsel kargaşaya bir nohut büyüklüğünde iyi niyet sürerek kendini tedavi ettiğini zannedenler.
film bu şekilde bakınca, iyimserlige lafı olmayan ama aşırı dozu da fark eden izleyicide şu etkiyi yaratıyor:
"sorunu çözmek başka, görmezden gelmek başka". sağlıklı duygular yerini aceleci bir iyilesme baskısına bırakıyor. duygusal tükenme, sınırlar, insan kapasitesi ve tatsiz konular insan olmanın gerçeklikleridir.
sonda tam gerçek bir şey oluyor. ayşe bir kaza geçiriyor ve kötürüm kalıyor. öncesinde de sevdiği adamın annesi tarafından örseleniyor zaten. tam da olması gerektiği gibi tepki gösterip hayata bir miktar da o küsecekken, belki bir sövüp rahatlayacakken bu defa da kasabalılar izin vermiyor duygularını yaşamasına. :d
neyse işte, sıcak, renkli, mantık aramamak koşulu ile tatlı bir nostalji. zaten yeşilçam'ı yeşilçam yapan da bu uçları.

senaryosu, filmin başrol oyuncusu zeynep değirmencioğlu'nun babası hamdi değirmencioğlu tarafından yazılmıştır. polyanna'yı yeşilçam dokunuşu ile türk kasabasına uyarlamış cesur bir hamledir ama bunu o kadar steril, o kadar risksiz, o kadar pürüzsüz bir alanda yapıyor ki, koca kasabayı bir rehabilitasyon merkezine çeviren ayşe'ye en azından küçük bir ofis tahsis etmek istiyorsun.
yeşilçam'ın kendine has kadim hastalığı olan doz aşırılığı bu filmde de bütün haşmeti ile başımızdan aşağıya dökülüyor elbette. trajedi varsa full trajedi, iyi karakter başka seçeneği yokmuşçasına iyi, kötü alabildiğine kötü, kahraman da bitmek tükenmek bir enerji ile hiç yorulmayan, yan karakterler de bir cümle ile hayat felsefesi değişen karikatürize tipler. insan ister istemez düşünüyor, "acaba bu kasabaya kirli gerçeklik en son ne zaman uğradı?" herkes duygularını içsellestirmek yerine bir anda "acımadı ki" moduna geçip diğer sahneye geçiyor ayşe ile.
yeşilçam filmlerinde en sevdiğim şey, oyuncunun potansiyelini sonuna kadar kullanma durumudur. mesela bu film de aslında bir bakıma müzikal bir film denilebilir. zira yan karakterlerden (ayşe'nin teyzesi handan hariç) başrollere, iyisinden kötüsüne, yardımcı oyunculara kadar herkes filmin bir sekansinda şarkı söyleyip dans ediyor. bunun mükemmelliği tartışılabilir orada değilim ama dönemi içerisinde değerlendirdiğimizde bugünden epey ilerde bir deney. fakat ben bu müzikal sahneleri izlerken, restoranın karşısında dans edip "yemeğinden saç mı çıktı, üzülmeee" şeklinde şarkı söyleyip dans edildigi anda gülme krizine girdim. belki de fayt kılaptan hemen sonra denk geldiğim için sinirimi bozdu, bilmiyorum. çükün düşsün tyler durden. her neyse.
çocukluğumda da defalarca denk gelip izlemişimdir bu film. youtube'daki izleyici çoğunluğunun aksine benim favori filmim değildi hiçbir zaman. sert gerçekler beybi demek istiyorum; ama bugünden tekrar bakınca bu film tuhaf bir tanıdıklık hissi veriyor. sosyal medyada sürekli karşılaştığımız "negatif düşünme, pozitif ol, evrene pozitif mesaj gonder" şeklindeki içerikleri hatırlatıyor. işte o toksik olumlamanın ilk tohumları, ayşe'nin bu kasabada attığı pembe adımlarla başlıyor hissi veriyor.
üzülmüyor ayşe, kırılsa da hemen kaynıyor, çatışma desen bir gülümseme ile püfff... yorulmuyor da ayşe. "ya ben de yoruldum, biraz da siz idare edin" dese filmin tüm dokusu kaybolur.
günümüz dünyasında da böyle değil mi bu işler? kötü hissettiğinde "hadi silkelen, pozitif düşün" diyenler; gerçek sorunları tek cümle motivasyon ile çözmeye çalışanlar; içsel kargaşaya bir nohut büyüklüğünde iyi niyet sürerek kendini tedavi ettiğini zannedenler.
film bu şekilde bakınca, iyimserlige lafı olmayan ama aşırı dozu da fark eden izleyicide şu etkiyi yaratıyor:
"sorunu çözmek başka, görmezden gelmek başka". sağlıklı duygular yerini aceleci bir iyilesme baskısına bırakıyor. duygusal tükenme, sınırlar, insan kapasitesi ve tatsiz konular insan olmanın gerçeklikleridir.
sonda tam gerçek bir şey oluyor. ayşe bir kaza geçiriyor ve kötürüm kalıyor. öncesinde de sevdiği adamın annesi tarafından örseleniyor zaten. tam da olması gerektiği gibi tepki gösterip hayata bir miktar da o küsecekken, belki bir sövüp rahatlayacakken bu defa da kasabalılar izin vermiyor duygularını yaşamasına. :d
neyse işte, sıcak, renkli, mantık aramamak koşulu ile tatlı bir nostalji. zaten yeşilçam'ı yeşilçam yapan da bu uçları.
devamını gör...
ilgi açlığı
böyle birini tanıyorum maalesef. herkesle iyi geçinip, ilgi toplamazsa ölecekmiş... ne kadar itici göründüğünü bir de benim gözümden görebilse keşke.
devamını gör...
argo
normal sözlük'te yazmaya çalışırken kendimi çaresizce şerif amca gibi hissediyorum.
bu durumun sebebi olan şeye de argo denir.
bu durumun sebebi olan şeye de argo denir.
devamını gör...
kafayı boşaltma yöntemleri
-yürümek
-müzik dinlemek
-oyun oynamak *
-bir şeyler izlemek*
-sevdiğin insanlarla vakit geçirmek, sohbet etmek
-müzik dinlemek
-oyun oynamak *
-bir şeyler izlemek*
-sevdiğin insanlarla vakit geçirmek, sohbet etmek
devamını gör...
mallıkta sınır tanımayan insan
adamın biri hawaii'de bir eğlence dalışında penisini bir dev deniztarağının içine sokmuş. gördüğüm en büyük mallıklar arasında ilk 20'ye falan girebilir. hastanelik olmuş sonra bittabi. penisi kopmadıysa şans. gerçek bir kafasızlık örneği. böyle başa böyle tarak demişler. * normalde insanların yaralanmalarıyla dalga geçmem de bu adam hak ediyor bunu bence.
devamını gör...
ilgi açlığı
aile her şeydir. her şey...
ailede yeterince sevgi göremezsen dışardan beslenirsin. ihtiyaç duyduğun, sende eksik olan bütün duyguları tamamlamak için hep arayış içerisinde olursun ve ne yazık ki çoğu zaman yanlış yerlerde yanlış insanlara denk gelirsin.
kimseyi yargılamamak, negatif bir şekilde hor görmemek lazım. insanların yaptığı davranışlar hep bir amaca ve isteğe bağlıdır. kimin hangi konuda eksikliği olduğunu bilemeyiz.
ailede yeterince sevgi göremezsen dışardan beslenirsin. ihtiyaç duyduğun, sende eksik olan bütün duyguları tamamlamak için hep arayış içerisinde olursun ve ne yazık ki çoğu zaman yanlış yerlerde yanlış insanlara denk gelirsin.
kimseyi yargılamamak, negatif bir şekilde hor görmemek lazım. insanların yaptığı davranışlar hep bir amaca ve isteğe bağlıdır. kimin hangi konuda eksikliği olduğunu bilemeyiz.
devamını gör...
tavuk suyu
tavuğu sıkarak elde edilen sudur. suyu çıkardıktan sonra tavuk o hızla kaçar ve kocası horoz bey'e şikayet eder. o da gelir ve sizin ebenizi sıkar.
not: @türkiye büyükşehir belediyesi köy tavuğu ile yapılsın demiş. köy tavuğunun kilosu 435, normal tavuğun kilosu 135 yetele. beynimizi tavuk ekmek dönerle mi yedik?
not: @türkiye büyükşehir belediyesi köy tavuğu ile yapılsın demiş. köy tavuğunun kilosu 435, normal tavuğun kilosu 135 yetele. beynimizi tavuk ekmek dönerle mi yedik?
devamını gör...
rehber
yerli yabancı her şeyi dahil etsem bile gelmiş geçmiş en iyi müzik gurubudur benim nazarımda
devamını gör...
gençlerin en gözde yatırım aracı nedir
bekaret
devamını gör...
gençlerin en gözde yatırım aracı nedir
enstrüman ve stüdyo malzemesi*
devamını gör...
27 kasım 2025 fenerbahçe ferencvaros maçı
temas bile olmayan her pozisyonda yerlerde yuvarlanıp penaltı bekliyor, hakemin etrafını sarıp baskı altına almaya çalışıyorlar. nene'nin gözüne el geliyor, ayaktan zerre temas yok, yerde mhy taklaları atıyor, sanırsın mayına bastı.
dk 60 olmadan o genç kazma, maçın sonlarına doğru sikkoyar atılmalıydı.
uzatmalarda arap ligi balonu doğrudan atıldı. yanılmıyorsam böyle bir kez daha atılmıştı. türkiye liginde de benzerlerini yaptı ama nedense atılamadı. alıştı tabii ama avrupa'da affetmezler işte.
dk 60 olmadan o genç kazma, maçın sonlarına doğru sikkoyar atılmalıydı.
uzatmalarda arap ligi balonu doğrudan atıldı. yanılmıyorsam böyle bir kez daha atılmıştı. türkiye liginde de benzerlerini yaptı ama nedense atılamadı. alıştı tabii ama avrupa'da affetmezler işte.
devamını gör...
kimsenin yazarların yaptığı yemeği merak etmediği gerçeği
#3805267 aynen. fikir veriyor.
devamını gör...



