bu başlığa birşeyler yazmayı bekledim. nasıl yazsam, ne anlatsam deprem anını mı? depremden sonrasını mı? yoksa sonuçlarını mı? nasıl kelimelere dökebilirim, yaşanılanları, hissedilenleri, kaybettiklerimizi nasıl anlatabilirim. orada ölmüş olmak mı? yoksa yaşamak mı daha iyiydi hala karar verebilmiş değilim. size garip gelebilir kendime verdiğim ve hala yerine getiremediğim bir sözümü anlatacağım inşallah bir gün yerine getirebilirim. depremin 2. günü tüpraş yangını yüzünden ailemle beraber kaçtık. istanbul kayışdağında bir meydan da araba da kalıyoruz.yanımızda birkaç komşumuz daha var rezil durumdayız. ailemin yanında sigara içmediğim için bir kahveye girdim çay sigara yapıyorum, haberleri izliyorum, yarımcadan naklen yayın yapılıyor kısa bir bilgi vereyim tüpraş patlarsa menzili yaklaşık 10km fakat sorun tüpraş değil yanındaki gübre fabrikası ve tüpraş patlarsa gübre fabrikasını patlatıyor ve gübre fabrikası patladığında 100km çapında canlı kalmıyor. haberi sunan spiker 2...3 km den arkasında tüpraş yangını görünecek şekilde haberi verirken merkezde de reha muhtar var. reha muhtar (sözlükte küfür yasak anladınız siz) denen yaşam formu spikere heyecanlı heyecanlı "patlıycak yani dimi kesin patlıycak iyi çekin aman patlasın" gibi birşeyler söylüyor.kontrolümü hayatımda hiç kaybetmedim o an hariç inanın karşımda olsa çıplak ellerimle ısırarak öldürsem hırsımı alamazdım.o an bir yemin ettim bir gün karşıma çıkarsa ona öyle bir kafa atacağım ki, tek bir kafa sadece, hayatını tekerlekli sandalyede geçirecek. 21 sene oldu 90 yaşındada olsa farketmez o kafayı yiyecek inşallah.
devamını gör...
o kadar kişinin ölümünde birinci dereceden sorumlu olan mütahit şuan dışarda elini kolunu sallayarak gezmektedir.ülkedeki hukuk anlayışını her 17 ağustos'ta istemsizce sorgularım.allah tekrarını yaşatmasın.
devamını gör...
21 yıl önce bu gece sarsıntıyla fırladık yataklardan. her ne kadar gece çalışmaya ve sarsıntı gibi fiziksel uyarımlara aşina olan bir işte çalışsam da daha önce yaşadığım hiç bir şeye benzemeyen bir şeydi bu...

uyku sersemi ne olduğunu anlamak, hızla harekete geçmek o kadar zordu ki, ancak yaşayan bilir.

sarsıntı bittikten yaklaşık 10-15 sn sonra elektrikler gitti. ev ahalisi kalktık ve pencerelere çıkan, sokağa koşan insanlara baktık. herkes şaşkın birbirine bakıyordu, anlamsız konuşmalar havada uçuşuyordu.
radyoyu açtık, doğru düzgün bir şeyler duymaya çalışıyorduk, salak bir radyo dje denk geldik ne olduğunu anlamadan boş boş konuşuyordu.
o zamanlar daha revaçta olan bir radyo kanalına denk geldik, izmit ve adapazarı'nın çok büyük hasar aldığını, depremin merkezinin henüz tespit edilemediğini ama izmit civarı olduğunu söylüyordu.

biz istanbul'da nispeten hafif hissetmiştik bu acıyı, sabah olunca da devletin acizliğini hissetmeye başlamıştık. bana hüsamettin'i bulun diyen ecevit'i duyduk. ( en azından vatandaşına karşı sorumluluk duygusuyla hareket etmeye çalışıyordu devlet. vatandaşı fırçalayan ya da döven bürokrat yoktu o zamanlar).

gün ağırınca ortaya çıkan görüntülere bakıyorduk tv.de

helikopterle çekildiği için sadece kuş bakışı görünen çatılar vardı. sanki bina kısmen de olsa sağlam görünüyordu tepeden bakınca. hiç düşünememiştik olduğu gibi çöktüğünü ya da düşünmek istememiştik. adapazarı'nda yaşayan çok yakın akrabalar ve dostlarımızdan haber alamıyorduk, telefonlar kesikti (cep telefonları dahil) sadece haber bültenindeki helikopterden çekilen görüntüleri vardı bildiğimiz.

2.günde artık madem haber alamıyoruz çıkalım yola bulalım dedik. tem otobanı üst geçit çöktüğü için kapalı, e-5 sadece acil ulaşıma açıktı (ambulans, yardım kamyonları vs).

beykoz-şile-ağva-kandıra-kefken-adapazarı güzergahından gitmeye karar verdik. benzincilerde 5 milyon tlden fazla benzin verilmesi yasaktı, bunun da ancak çeyrek depo gibi bir karşılığı vardı. bir benzinciye durumu anlatıp rica ettik, kabul etti doldurdu depoyu.

eski yol daracık ve virajlı, tüm trafiği oraya yönlendirmiş devlet. koca otobüsler geliyor karşılaşıyorsun geçmek için toprak zemine çıkıyorsun ancak zar zor geçiyoruz.
öyle böyle geldik adapazarı'na, bildiğimiz tüm yollar yıkıntıdan kapanmış, televizyonda gördüğümüz o çatılar aslında olduğu yerde çökmüş binalar.
bir ara yolda giderken öndeki araç durdu, biz de durduk. yandaki bina 45 derece bize doğru yatmış, yıkılsa altında kalacağız. öyle böyle bir korku değil bu yaşanan.

akrabaların evine gittik ev sağlam ama onlar evde değiller. diğerine gittik o da sağlam onlar da yok. haber alamıyoruz delireceğiz.. neyse bir adam gördük bizim bakındığımızı görünce kimsiniz diye sordu. akrabaları görmüş "sağlamlar merak etmeyin ben sabah gördüm" dedi... üzüntü sevinç keder hepsi bir arada ne yapacağımızı şaşırdık. akrabalar sağlam ama o kadar çok ölü var ki etrafta...

deprem sonrası devletin yardımından önce civardan it kopuk tayfası geldi.
soyguna yağmaya gelmişler. etrafı dikkatle inceleyip mezar soygunculuğu yapıyorlar. askere gerekirse vur emri verilmiş ama kolay mı...

biz oralardayken telefonla eve haber gelmiş, sadece biz iyiyiz merak etmeyin diyebiliyorlar sonra kesiliyor telefon.

dönüyoruz tırıs tırıs eve haber alamadık diye...

2 gün sonra düzen biraz daha sağlanmış, tem otobanı yarım da olsa açılmış, yardımlar daha organize gitmeye başlamış.
akrabaları almaya gidiyoruz 1 ay bizde kalıyorlar. sonra dönüyorlar, evleri sağlam olduğu halde ruh sağlıkları orada yaşamalarına müsade etmiyor başka yere taşınıyorlar.

kendimize erzak vs ayarlarken bir yandan da bölgeye yardım malzemesi ayarlıyoruz. konserve yiyecek, ıslak mendil ve çok fazla miktarda çocuk bezine ihtiyaç olduğunu duyuyoruz. genelde yiyecek yardımı yapıldığı için bu tarz ihtiyaçlar ikinci planda kalmış ama aslında elzem.

bu anlattıklarım deprem felaketini çok hafif atlatan bizlerin yaşadığı şeyler. öyle büyük trajediler yaşanıyor ki, dehşete düşüyoruz.

en önemli trajedi, 20.000 ölü olursa kanunen afet bölgesi ilan etmesi gerekirken devletin resmi ölü sayısını yaklaşık 17.000 olarak açıklaması ve ilan etmemesiydi.

(bu arada özel iletişim vergileri, özel tüketim vergileri güya 1 yıllığına bu yaraları sarmak için çıkartılmıştı ama halen ödeniyor)

bir süre deprem çantaları(el feneri, düdük, ufak tefek acil ihtiyaçlar) kapıların önünde yaşadık ama zaman unutturdu bıraktık bu önlemleri.

geriye veli göçer'in bir kaç sene yatıp tekrar inşaat şirketi açması, binlerce ölü yaralı, çadırkentlerde kışı geçirmek zorunda kalan afetzedeler, "7.4 yetmedi mi?" pankartı açan türbanlı bacımın provakasyonu, afet toplanma alanlarına yapılan avm'ler kaldı...

allah bir daha yaşatmasın böyle felaketi...
devamını gör...
ailemin ilk çocuğunun 7. ayda düşük yapıp ölmesine sebep olan deprem. 2 yıl sonra da ben ilk çocukları oluyorum.
22 yıl geçmesine rağmen depremin izlerini taşıyor şehir. kocaeli'de kafanızı hangi tarafa çevirirseniz çevirin bu izleri görebilirsiniz, hele de gölcük için çok çok daha fazla olan durum. buralara uğradıysanız görürsünüz ki hiçbir şekilde ders alınmamıştır. eski, yüksek ve depremden yara almış binalar bir hayli fazladır ve değirmendere,mobil ve donanma mahallesi'ndeki o binalar olası bir marmara depreminde yıkılmaması neredeyse imkansızdır. hele o mobil ve donanmadaki binalar yol kenarındadır.
devamını gör...
sevdiklerimizi kaybettik. allah kimseye yaşatmasın.
devamını gör...
7.4 büyüklüğünde meydana gelen depremde, istanbul, bolu, bursa, eskişehir, kocaeli,sakarya,yalova'da 18373 kişi öldü. 48901 kişi yaralandı.
daha büyük bir yıkım istanbul'da bekleniyor.
havada konuşmamanın, görmemenin kahrolası hüznü ..ve herkes kapatmış elleriyle yüzünü...
''
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel''
devamını gör...
deprem sonrası tütünçiftlikte yaşayan akrabalarımızı bulmak için iki araçla 4 kuzen yola çıktık. arabalara bulabildiğimiz faydalı olabilecek her türlü malzemeyi doldurarak. sokmadı asker tütünçiftliğe ve bizi gölcüğe yönlendirdi.
hani savaş filmlerinde olur ya, bombalanan şehirler, ona benzerdi gölcük. kıyamet yeri gibi...
akut bizi bir bölgeye yönlendirdi. 4 apartman var yanyana, ikisi çökmüş biri çöktü çökecek biri ayakta. iş makinesi de gelmiş, bizde baretleri maskeleri taktık çalışmaya başladık.
beyin ilginç, bugün düşündüğümde aklıma belli belirsiz birkaç şey bıraktı, kalanlar silindi...
hiç canlı çıkaramadık, sanırım 20 civarında cesedi ellerimizle taşıdık. gece bölgede nöbet tuttuk, yağmaya gelenlerli elimizdeki demir çubuklarla engelledik..
tek diyebileceğim deprem evet felaket ama deprem sonrası yaşanabilecek olanlar çok daha felaket. allah yaşatmasın bir daha o kıyamet günlerini..
devamını gör...
enkazdan 2 saat sonra kendi çabamla çıktığım, en yakın arkadaşımı kaybettiğim, enkazdan çıktıktan sonra hemen arama kurtarma çalışmalarına yardım etmeye başladığım...

türkiye izcilik federasyonu üyeliğim sebebiyle ertesi gün jandarma ile deniz üzerinden gölcük donanmaya geçtiğim, maalesef yıkılan koğuş binasından canlı asker çıkartamadığım,

3 gün sonra geri dönerek akrabalarımı aradığım, şehri terk ettiklerini öğrendikten sonra tekrar arama kurtarma çalışmalarına katılıp hollandalı bir ekiple enkaz enkaz dolaştığım...

bir hafta sonrasında ise morg olarak kullanılan olimpik buz pateni sahasında, yakınlarını arayanlara yardımcı olduğum...

ve bütün bunları sadece 16 yaşındayken yaşadığım olay.**
devamını gör...
hayatımın o kusursuz, mutlu döneminin noktalandığı olaydır. depremi düzce’de yaşadım. orada da tüm yıkıcılığını gösterdi ve o zamanlar bolu ilçesi olan şehrin ağzına sıçtı. bizim ev tek katlı olduğu için bir zarar görmedik ama korkudan günlerce bahçede yattık. üç ay sonra asıl anamızı belleyen 12 kasım düzce depremi oldu. aylarca çadırda kaldık. annemin hastalığı o çadırlarda başladı hep. zaten ezelden beri böbrekleriyle sorunu varken, iyice üşüttü. yaklaşık altı ay sonra da bir anda hastalandı ve vefat etti.
deprem maddi anlamda benden bir şey almadı ama manevi anlamda çok şey götürdü. dolaylı yoldan annemin ölmesine sebep oldu, bütün arkadaşlarımın taşınmasına ve benim gerçek anlamda tek başıma kalmama sebep oldu. okulların aylarca kapalı olmasına ve daha birçok şeye sebep oldu.
devamını gör...
insanların korkusunu kullanarak "deprem olacak evlerinizi boşaltın" diyen hırsızların türediği deprem.
devamını gör...
bizzat yaşadığım depremdir. sokaklar film seti gibiydi. çok büyük bir şoktu.binaların altından sesler geliyordu.sokak ortasına yere ekmekler bırakılıyordu ihtiyacı olan gelip alsın diye.şöyle bir ortamda bile yağma yapan insanlar vadı.erdemli anadolu insanı… neyse hangi kısmını anlatacağımı şaşırdım.yaşamayana anlatması zor . umarım bir daha kimse yaşamaz.sakarya deprem sonrası bina anlamında üzerine düşeni yaptı.istanbulda yaşanacak olası bir büyük depremi düşünmek bile istemiyorum
devamını gör...
vefat eden sayısı asla 18 bin civarında değildi. babam arama ve kurtarma çalışmalarına gitmişti. hiç bir zaman o yaşadıklarını anlatmadı. depreme uyanık şahit olmuştuk. 2 saat önce erdek'ten dönmüştük. deniz suyu normalin üstünde bir sıcaklığı vardı. deniz canlıları kıyıya kadar gelmişti. vardı bir anormallik ama herkes gibi kimsenin aklına deprem gelmemişti.
devamını gör...
kıyamet kopuyor zannetmişti annem.
devamını gör...
o gece gerçekten çok ama çok sıcaktı. ben tv izliyordum, abim diğer odada uyanıktı.
saat 2:30 falandı sıcaktan gittim duş aldım geldim. 3:00 gibi yattım uyuyayım diye ama ne mümkün.
abim benim üstüme kapandı ben aradan dışarı bakıyordum, binalar resmen çatılarını birbirlerine tokuşturuyorlardı.
dışarıdan çığlıklar, feryatlar geliyordu. evde ne varsa devrilmişti, resmen ev altüst olmuştu.
yaklaşık 3 ay dışarıda yattık. havalar biraz soğuyunca eve dönelim dedik ama bu sefer de düzce depremi oldu.
okullar 2 ay kapalı kalmıştı, çok ama çok kötüydü. çocuk halimla tam bir travmaydı.
en çok gücüme giden ise yalova'dan geçerken çok ağır bir koku oluşmuştu.
inşallah bir daha böyle bir afet yaşamayız.
devamını gör...
çocuktum ve dünyayı gördüğüm yer kadar sanıyordum. depremin sallaması değil sallamaya başlamadan önce ki gelen gürültü beni hep ürkütmüştür. izmit'li olup tüpraşın patlamasından da sallanan toprakların çocuğuyum yada tüpraşın patlaması değil de gerçekten deprem oluyordu ayırt edemiyorum ama gözlerimle yanışını izlediğimi hatırlıyorum. ilk depreme uyandığımda penceremin önünde ki elma ağacının sağa sola yattığını hatırlıyorum. ve şuan nerede deprem olursa olsun korkarak takip ediyorum. kimsenin başına gelmemesini istediğim olaydır ve beni hep korkutmaya devam edecektir.
devamını gör...
on bir yaşında yaşadığım, hayatımı öncesi ve sonrası şeklinde ayıran yıkım.
devamını gör...
bir inşaat mühendisi olarak konuyu değerlendirmek istiyorum müsaadenizle.

o zamanlar çocuktum. ankara’da yaşıyorum. gece 03.02 de oldu deprem bilen bilir. uyandım. diğer yatakta ablam yatıyor. abla deprem mi oldu dedim. yat uyu bir şey olmadı dedi ama ortalık zifiri karanlıktı. bu şaşıracağımız bir olaydı. çünkü evimizin karşısında karakol vardı ve bizim elektriğimiz gitse bile onların ki yanardı ama her yer kapkaraydı. düşünün ankara’dayız diyorum oradakilerin hali niceydi.

ertesi gün haberlere baktığımda binaları tek kat gibi gördüğüm o televizyondaki görüntü hala beynime kazınmış bir halde. bir mühendis olarak o görüntüyü unutmamaya yemin ettim ben.

bakın arkadaş. o dönemde büyük yanlışlar vardı. bir kere yönetmelik falan dinleyen yok ( ki yönetmelikte o zamanlar büyük eksiklikler söz konusuydu) kim ne kum kullanmış, ne çimento kullanmış, ne demir kullanmış, beton sınıfı ne hak getire. kimsenin bildiği yok. parası olan müteahhit olmuş. mühendislere soran danışan mühendis çalıştıran yok.

şimdi durum nasıl peki. ders aldık mı yaşananlardan. almadık arkadaş. kimse kusuruma bakmasın istanbul da olan binaların çoğu hala ayaklı mezarlık. c8 sınıfı beton çıkan binalar var (şu an ki yönetmelikte minimum c25 olmalı) ((bkz: zümrütapartmanı) acilen tüm binalar denetlenmeli. yönetmeliğe uymayan binalar tahliye edilip bir an önce yıkılmalı.

mühendis çalıştırmak zorunluluk olmalı, denetmen çalıştırmak zorunlu olmalı (bana zaten zorunlu demeyin çoğu uzaktan imza ile çalıştıran iş yerleri mevcut yıl olmuş 2021)

hep söyledim hala söylüyorum deprem değil binalar öldürür.
devamını gör...
yaşananlar çok çok acı.
deprem sonrası istanbul’a döndüğümde avcılar tam bir hayalet şehir olmuştu.yol neredeyse ikiye bölmüştü ilçeyi : deniz tarafı depremden daha çok etkilenen taraftı.
binalar gözle görülür şekilde hasarlıydı, biraz makyajla birçoğunkısa sürede toparlandı.dış görünüşü düzeldi.(sonra da el değiştirerek ucuza alınanların yeni sahiplerini zengin(!) yaptığını tahmin etmek zor değil) ancak içinde sağlamlaştırma adına neler olduğunu bilmiyoruz.ilçede oturan bir arkadaşım içinde sinema da olan bir binada merdivenlerin tamamıyla çöktüğünü ama teftişe gelenlerin ‘az hasarlı’ raporu verdiğini söylemişti.
ağır hasarlılara orta, orta hasarlıya da az hasarlı raporu verilerek bir önceki raporun revize edildiğini çok duyduk o zamanlar.
deprem bölgesinde yaşıyoruz, uzmanlar yeni ve şiddetli bir depremin bizi beklediğini söylerken gerçekte yapılan nedir?hazır mıyız?
ibb istanbul için şöyle bir rapor sunmuş:
buradan çalışma sayfası ilçe ilçe
riskli bölgeler gösterilmiş, olası bir depremdeki ölü ve yaralı sayılarının tahmini yapılmış :(
raporu incelemek beni hayli üzdü.
devamını gör...
22 sene olacak, hatırlıyorum da kıyamet gibi bir gündü. ne haberleşe ne de iletişim vardı. ülkenin bir kısmı yerle bir olmuştu, binlerce insan binaların altında uyurken can verdiler. allah tekrarını göstermesin.
devamını gör...
nasıl başladığı, nasıl bittiği hep aklımda.
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"17 ağustos 1999 gölcük depremi" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim