orijinal adı: the grapes of wrath
yazar: john steinbeck
yayım yılı: 1939
1929 yılı büyük buhranı sonrası insanların yaşamış oldukları ekonomik yıkımın yanında yaşamış oldukları psikolojik yıkımı da anlatan klasik eserdir. romanda kriz sonrası açlık, yoksulluk, göç ve ailelerin parçalanması konuları işlenmiştir.
yazar: john steinbeck
yayım yılı: 1939
1929 yılı büyük buhranı sonrası insanların yaşamış oldukları ekonomik yıkımın yanında yaşamış oldukları psikolojik yıkımı da anlatan klasik eserdir. romanda kriz sonrası açlık, yoksulluk, göç ve ailelerin parçalanması konuları işlenmiştir.
- pulitzer kurgu ödülü (1940)
- roman dalında amerikan ulusal kitap ödülü (1940)
- roman dalında amerikan ulusal kitap ödülü (1940)
öne çıkanlar | diğer yorumlar
başlık "son bir kahve" tarafından 26.12.2020 22:48 tarihinde açılmıştır.
1.
steinbeck bunu 1939 yilinda yayimladi. abd'deki 1930 ekonomik ve toplumsal buhranin etkilerini cok guzel anlatir. topraklarini ve evlerini kaybeden, ve sermaye tarafindan it muamelesi goren insanlarin dusunceleri ve hislerini cok guzel yansitir. zaten azicik akli olan bir insan o donem yasanan durumun abd ve dunyayi, ya bizdensin ya kizilsin diyerek ikiye ayirdigi ve dunyayi toplumsal olarak ikinci dunya savasina hazirladigini anlayacaktir. yani tek basina bagimsiz bir olay anlatmamistir steinbeck. kitabin bas karakteri her ne kadar tom joad da olsa steinbeck buyuk resmi casy uzerinden gosterir.
devamını gör...
2.
türkçesi gazap üzümleri olan romanın 1940 yapımı filmidir.
romanda ve filmde 1930 lu yıllar boyunca süren büyük buhran zamanında insanlığın dramı ve fakir halkın içler acısı durumu kapitalizm eleştirilerek anlatıldığı için abd de yazar john steinbeck komünist olarak damgalanır.
film gösterime girince fırsatı kaçırmak istemeyen stalin hemen bunu değerlendirmek ister. sscb' de film geniş çaplı gösterime sokulur ve işte kapitalizm bu denir. ancak sscb halkı en fakir amerikalının bile altında nasıl araba olduğunu sorgulamaya başlayınca stalin filmi apar topar sinemalardan kaldırtır.
romanda ve filmde 1930 lu yıllar boyunca süren büyük buhran zamanında insanlığın dramı ve fakir halkın içler acısı durumu kapitalizm eleştirilerek anlatıldığı için abd de yazar john steinbeck komünist olarak damgalanır.
film gösterime girince fırsatı kaçırmak istemeyen stalin hemen bunu değerlendirmek ister. sscb' de film geniş çaplı gösterime sokulur ve işte kapitalizm bu denir. ancak sscb halkı en fakir amerikalının bile altında nasıl araba olduğunu sorgulamaya başlayınca stalin filmi apar topar sinemalardan kaldırtır.
devamını gör...
3.
komünizm propagandası yaptığı gerekçesiyle 1939 yılında kütüphanelere sokulmayan ve yakılan bir eserdir. john steinbeck’in, insanı okurken hüzünlere gark eden muhteşem başyapıtıdır. ailenin parçalanışı, yavaş yavaş dağılışı, savrulan hayatlar ancak buna rağmen sürekli diri tutulan bir umut.
devamını gör...
4.
kitabın sonu enteresan bir yerde bitiyor. kendisinden sonra uzunca zaman sonra kitap okuyamazsınız. müthiş bir kurgu . bankalar ve kapitalizmin en iyi anlatıldığı romandır. sonradan siyah beyaz olsa da bir filme çekilmiştir ama favorim kitaptır. okuyunuz.
devamını gör...
5.
o kadar fazla mesaj var ki, bunları tatava yapmadan maddeler halinde sıraladım:
<yasaların çiğnenmesinin nedeni, insanların ihtiyaçlarını yeterince karşılamamasıdır>
<kapitalizm, gelenekleri yıkar; aile kavramını parçalar, sunduğu özgürlükle insanları uzaklaştırır>
<bir kere insan öldürmeye alışmış kişi, bir daha yapacaktır> (bunu diğer kitapların birikiminden doğan bir mesaj olarak da düşünebiliriz)
<yaşam, erkekler için sıçrayışlarla ilerlerken, kadınlar için ırmak misali akar. durumları değerlendirme yetisi, bu haritaya daha kontrollü bir şekilde bakan kadınlarda bulunmalıdır>
<insanoğlu yalnız kendi dar çevresindeki insanlar için merhametli. bu halkanın dışındaki kişiler için ise pragmatik bir ilişki söz konusudur.>
<birlikten kuvvet doğar>
<halk mecbur bırakıldığı zaman çalar. yasalar halkı, halk yasaları korumalıdır. aksi takdirde, sistem bozuktur>
<ezilene baskı uygulamak, onu ezmez; aksine, öfkesinin kendisini diriltmesine yarar. ezilen baskı ile çoğalır, baskı ile güçlenir.>
<yasaların çiğnenmesinin nedeni, insanların ihtiyaçlarını yeterince karşılamamasıdır>
<kapitalizm, gelenekleri yıkar; aile kavramını parçalar, sunduğu özgürlükle insanları uzaklaştırır>
<bir kere insan öldürmeye alışmış kişi, bir daha yapacaktır> (bunu diğer kitapların birikiminden doğan bir mesaj olarak da düşünebiliriz)
<yaşam, erkekler için sıçrayışlarla ilerlerken, kadınlar için ırmak misali akar. durumları değerlendirme yetisi, bu haritaya daha kontrollü bir şekilde bakan kadınlarda bulunmalıdır>
<insanoğlu yalnız kendi dar çevresindeki insanlar için merhametli. bu halkanın dışındaki kişiler için ise pragmatik bir ilişki söz konusudur.>
<birlikten kuvvet doğar>
<halk mecbur bırakıldığı zaman çalar. yasalar halkı, halk yasaları korumalıdır. aksi takdirde, sistem bozuktur>
<ezilene baskı uygulamak, onu ezmez; aksine, öfkesinin kendisini diriltmesine yarar. ezilen baskı ile çoğalır, baskı ile güçlenir.>
devamını gör...
6.
(bkz: john steinbeck)'in pulitzer ödüllü olan 1939 yılında yayımlanmış romanı.
roman o yılların ekonomik durumlarının insanların üzerindeki sosyolojik etkilerini detaylı bir şekilde incelemiştir.
klasik eserler arasında en çok okunma oranıyla da başarısını kanıtlamıştır.
roman o yılların ekonomik durumlarının insanların üzerindeki sosyolojik etkilerini detaylı bir şekilde incelemiştir.
klasik eserler arasında en çok okunma oranıyla da başarısını kanıtlamıştır.
devamını gör...
7.
büyük buhran döneminde oklahoma'dan, california'ya toprakları verimsizleşmesi nedeniyle göç eden bir ailenin yaşadıklarını diğer birçok insanın yaşadıkları ile beraber anlatılan roman. göç etmelerinin sebebi birçok meyve toplayıcısının işe alındığını belirten ilanlardır. orada iş olduğunu düşünürler ama aslında bu ilanlar işçi enflasyonu yaratıp işverenlere ucuz işçi sağlar. kitapta anlatılan aile kurgu olsa da gerçekte bunları yaşayan insanların olduğunu bilmek yürek burkar. kitabın içine biraz geç girilir ama girildiğinde o ailenin bir üyesi gibi hissettiren eserlerdendir. 1940 yılında filmi çekilmiştir ama kitabının yanında sönük kalmıştır.
devamını gör...
8.
sümerilerden bu yana gelen bir sorun var o da toprak sahibi olmak. toprağı kaybetmek kökleri kaybetmektir.
bu kitap amerikan rüyasının öteki yüzünü çizer bize.aslında burada çok çalışma,refah,zenginlik gibi kavramların nasıl kazanıldığı belli olmaktadır.kapitalist sistemde başarıya ulaşan her zaman zengin iş adamları ve mal sahipleridir.çiftçiler ve göçmenler sadece kullanılıp atılacak çöp gibi muamele görür. tom joad karakterini amerikalı ince memed olarak gördüm.ikisi de aynı şekilde sisteme baş kaldıran karakterlerdir. oklahama'dan california'ya göçerken büyükanne ve büyükbaba 'ya yaşadıkları topraktan ayrılmak çok zor gelir.onları topraklarından sürenler de aynı kişilerdir california'da açlığa mahkum edenler de...
john steinbeck öyle bir kitap yazmış ki güncelliği hala devam etmekte.anlattığı şeylerin aynısı yaşanıyor. joad ailesi gerçektir onları her yerde görebilirsiniz. tom,rozaşarn,noah,connie ve al her zaman küçük hayatları ve büyük sorunlarıyla gerçek karakterler olacaklar.
mükemmel bulduğum nadir kitaplardandır.kalınlığına bakmadan kesinlikle okuyun.
''adam başını ağır ağır iki yana salladı. rose of sharon tek memesini açtı.''bunu yapmalısın dedi.''adamın başını tutup kendine çekti.bir ara başını kaldırdı,ambarın karşı tarafına doğru baktı,dudakları birleşti,esrarlı biçimde gülümsedi.
şu ana kadar okuduğum kitaplardan en iyi son paragraflardan birine sahiptir.
bu kitap amerikan rüyasının öteki yüzünü çizer bize.aslında burada çok çalışma,refah,zenginlik gibi kavramların nasıl kazanıldığı belli olmaktadır.kapitalist sistemde başarıya ulaşan her zaman zengin iş adamları ve mal sahipleridir.çiftçiler ve göçmenler sadece kullanılıp atılacak çöp gibi muamele görür. tom joad karakterini amerikalı ince memed olarak gördüm.ikisi de aynı şekilde sisteme baş kaldıran karakterlerdir. oklahama'dan california'ya göçerken büyükanne ve büyükbaba 'ya yaşadıkları topraktan ayrılmak çok zor gelir.onları topraklarından sürenler de aynı kişilerdir california'da açlığa mahkum edenler de...
john steinbeck öyle bir kitap yazmış ki güncelliği hala devam etmekte.anlattığı şeylerin aynısı yaşanıyor. joad ailesi gerçektir onları her yerde görebilirsiniz. tom,rozaşarn,noah,connie ve al her zaman küçük hayatları ve büyük sorunlarıyla gerçek karakterler olacaklar.
mükemmel bulduğum nadir kitaplardandır.kalınlığına bakmadan kesinlikle okuyun.
''adam başını ağır ağır iki yana salladı. rose of sharon tek memesini açtı.''bunu yapmalısın dedi.''adamın başını tutup kendine çekti.bir ara başını kaldırdı,ambarın karşı tarafına doğru baktı,dudakları birleşti,esrarlı biçimde gülümsedi.
şu ana kadar okuduğum kitaplardan en iyi son paragraflardan birine sahiptir.
devamını gör...
9.
781 sayfaydı. ' biter mi? ' 'nasıl biter?' diye başlayıp, 'ne çabuk bitti?' 'neden bitti?' diyerek bitirdiğim kitaptır.
bitirdiğimde omzumda öyle büyük bir yük hissettim ki, karnım aç, dilim damağım kurumuş, üstüm başım sırılsıklam bir halde şiltemde uzanmış halde buldum sanki kendimi. halbuki oklahama'dan california'ya giderken o eski kamyonda ne kadar da mutlu ve umutluydum.
steinbeck gerçekten harika bir iş yapmış. kendinizi içinde hissedeceğiniz, joad ailesinin bir üyesiymişçesine ailenin tüm dertlerine ortak olacağınız bir eser çıkarmış ortaya. kapitalizmin vahşi yüzünün daha net görüldüğü bir dönemi sinir krizleri içinde yaşıyorsunuz. kitap bittiğinde öfkeli bir kızıl olarak devam ediyorsunuz hayatınıza.
kadının toplumdaki yerinin değişimi için buhran döneminin bir kırılma noktası olduğunu da görebiliyorsunuz. ana karakterinin ipleri eline aldığı, baba figürünün işlevsiz kalmasıyla ananın nasıl söz sahibi olmaya başladığını görünce toplumdaki kadın erkek dinamiklerinin nasıl geri dönülmez biçimde değiştiğini de gözlemleyebiliyoruz. bir bakıma kadın hakları sürecinin hızlanmasına vesile olmuş bir dönem de diyebiliriz.
finali gerçekten etkileyici olmakla bende bir yarım kalmışlık hissi de uyandırdı. tom ne oldu, noah aileden ayrıldı bir yerlerde yolları kesişir, belki o aileyi kurtarır dedim olmadı. connie davarı pişman olur geri gelir ya da rozaşarn'ı her yerde arar falan dedim olmadı. aile kalan hayatında neler yaşadı? al denen çapkın arkadaş, aggie ile evlendi mi? alp er tunga öldü mü? ıssız acun kaldı mı? oki'ler öçün aldı mı? valla kafamda hep bunlar var. ama yine de her şeyin çok güzel olduğu, ana'nın o beyaz bahçeli evine kavuştuğu ve ailenin mutlu bir hayat sürdüğüne inanmak istiyorum. doyasıya et, kahve ve üzüm yedikleri bir ömürleri olmuştur. kitabın bize verdiği umut bunu gerektiriyor. hoş, her umut kursağımızda kaldı ama steinback de toprak sahipleri de polisler de bundan sonrasına karışamaz nasılsa. gerisi bizim hayal gücümüze kalmış.
edit: sansür
bitirdiğimde omzumda öyle büyük bir yük hissettim ki, karnım aç, dilim damağım kurumuş, üstüm başım sırılsıklam bir halde şiltemde uzanmış halde buldum sanki kendimi. halbuki oklahama'dan california'ya giderken o eski kamyonda ne kadar da mutlu ve umutluydum.
steinbeck gerçekten harika bir iş yapmış. kendinizi içinde hissedeceğiniz, joad ailesinin bir üyesiymişçesine ailenin tüm dertlerine ortak olacağınız bir eser çıkarmış ortaya. kapitalizmin vahşi yüzünün daha net görüldüğü bir dönemi sinir krizleri içinde yaşıyorsunuz. kitap bittiğinde öfkeli bir kızıl olarak devam ediyorsunuz hayatınıza.
kadının toplumdaki yerinin değişimi için buhran döneminin bir kırılma noktası olduğunu da görebiliyorsunuz. ana karakterinin ipleri eline aldığı, baba figürünün işlevsiz kalmasıyla ananın nasıl söz sahibi olmaya başladığını görünce toplumdaki kadın erkek dinamiklerinin nasıl geri dönülmez biçimde değiştiğini de gözlemleyebiliyoruz. bir bakıma kadın hakları sürecinin hızlanmasına vesile olmuş bir dönem de diyebiliriz.
finali gerçekten etkileyici olmakla bende bir yarım kalmışlık hissi de uyandırdı. tom ne oldu, noah aileden ayrıldı bir yerlerde yolları kesişir, belki o aileyi kurtarır dedim olmadı. connie davarı pişman olur geri gelir ya da rozaşarn'ı her yerde arar falan dedim olmadı. aile kalan hayatında neler yaşadı? al denen çapkın arkadaş, aggie ile evlendi mi? alp er tunga öldü mü? ıssız acun kaldı mı? oki'ler öçün aldı mı? valla kafamda hep bunlar var. ama yine de her şeyin çok güzel olduğu, ana'nın o beyaz bahçeli evine kavuştuğu ve ailenin mutlu bir hayat sürdüğüne inanmak istiyorum. doyasıya et, kahve ve üzüm yedikleri bir ömürleri olmuştur. kitabın bize verdiği umut bunu gerektiriyor. hoş, her umut kursağımızda kaldı ama steinback de toprak sahipleri de polisler de bundan sonrasına karışamaz nasılsa. gerisi bizim hayal gücümüze kalmış.
edit: sansür
devamını gör...
10.
çok süper roman olmakla beraber, buradaki "tüm zenginler kötü ve pisliktir" subliminali, yılmaz güney'in arkadaş adlı filmindeki basit anlatımda da mevcuttur. bazı yerleri, eğer insan değilseniz sizi ağlatır (insan adam ağlamaz, pek sevmem insanı ben). mesela ana'nın kamptaki çocuklara yemek dağıttığı sekans insanı derinden etkiler. ya da malum memeden süt içme olayı insanı bir tuhaf yapar. (filmde yok bu). açlık kötüdür ama bu kez şakalı komik anlamda değil, gerçek anlamı ile açlıktır bu. mezarlıklara gidince oluşan "vay lan yalan dünya, bir gün şu toprakta yatacağım" hissiyatının bir benzerini oluşturur insanda bu roman. şeyime mi sokacam bu mal-mülk hırsını, ne boş işler peşindeyiz be diye kendinizi sorgulatır (bunlar şahsi şeylerim..görüşlerim)
------
bu roman sayesinde edindiğim pek bir güzel bilgi olan grev kırıcı kavramını da hatırlatmak isterim. bu durum hala günümüzde bile proleter kardeşlerimizin bir türlü, "haydin dünyanın mıncığına koycaz birleşiyoruz beyler" diyememesinin nedenidir. örneğin siz 10 cent'e çalıştırdığınız ve isyan edip grev yapan işcileri 5 cent'e çalışmaya razı başka işciler ile korkutur veya sindirirseniz, artık kimse sesini çıkaramaz olur. ve nedense dünyada hala grev kırıcılar mevcuttur. bunlara hem kızılır, hem empati yapılınca kızılmaz. karışık işlerdir.
bu kült eser hakkında böyle bok gibi ve daldan dala bir tanım girmekten de utanıyorum aslında.. yine de, chatgpt'ye robot gibi şeyler yazdıran, bir şeyin anca offical künyesini yazan z-ciciş nesilden ricam, sözlükleri sözlük gibi kullanmaları ve "kendi pencerelerinden" olayı anlatmaları. bu yüzden bu basit tanımımı şimdilik idare edin. "abucuk gubucuk" yazın yeterki "kendi çıkarımınız" olsun. wikipedia sözlükçülüğünden sıtkım sıyrıldı olm be. özellikle gece vakitlerinde ilham geldikçe, ağlak ağlak yazarım ben buraya daha.
bana göre bu eserde, gorki'nin abartı komünizm övgüsü ayarında bir taraflılık var (bence ööle). hatta kitapta anlatılan bazı kavramlar ve durumlar günümüzde geçersizdir veya çok abartılmıştır.. ama yine de candır gazap üzümleri. tıpkı bizim için şampiyon filmindeki bold pilot'ın sahibi sayın özdemir atman bey'in dediğine benzer bir mantıkla, açlık ile yüzyüze insanlara umut verir gazap üzümleri. son düzlükte geriden gelip başarma umudu verir. bir türlü birleşemez bu insanlar fakat, bir gün birleşince "kazanacakları" umuduna sahip olurlar bu kitap/film ile. film de bombadır. zaten henry fonda boş boş baksa bile izlerim babayı, harika adam. verirdim kız olsam.
------
bu roman sayesinde edindiğim pek bir güzel bilgi olan grev kırıcı kavramını da hatırlatmak isterim. bu durum hala günümüzde bile proleter kardeşlerimizin bir türlü, "haydin dünyanın mıncığına koycaz birleşiyoruz beyler" diyememesinin nedenidir. örneğin siz 10 cent'e çalıştırdığınız ve isyan edip grev yapan işcileri 5 cent'e çalışmaya razı başka işciler ile korkutur veya sindirirseniz, artık kimse sesini çıkaramaz olur. ve nedense dünyada hala grev kırıcılar mevcuttur. bunlara hem kızılır, hem empati yapılınca kızılmaz. karışık işlerdir.
bu kült eser hakkında böyle bok gibi ve daldan dala bir tanım girmekten de utanıyorum aslında.. yine de, chatgpt'ye robot gibi şeyler yazdıran, bir şeyin anca offical künyesini yazan z-ciciş nesilden ricam, sözlükleri sözlük gibi kullanmaları ve "kendi pencerelerinden" olayı anlatmaları. bu yüzden bu basit tanımımı şimdilik idare edin. "abucuk gubucuk" yazın yeterki "kendi çıkarımınız" olsun. wikipedia sözlükçülüğünden sıtkım sıyrıldı olm be. özellikle gece vakitlerinde ilham geldikçe, ağlak ağlak yazarım ben buraya daha.
bana göre bu eserde, gorki'nin abartı komünizm övgüsü ayarında bir taraflılık var (bence ööle). hatta kitapta anlatılan bazı kavramlar ve durumlar günümüzde geçersizdir veya çok abartılmıştır.. ama yine de candır gazap üzümleri. tıpkı bizim için şampiyon filmindeki bold pilot'ın sahibi sayın özdemir atman bey'in dediğine benzer bir mantıkla, açlık ile yüzyüze insanlara umut verir gazap üzümleri. son düzlükte geriden gelip başarma umudu verir. bir türlü birleşemez bu insanlar fakat, bir gün birleşince "kazanacakları" umuduna sahip olurlar bu kitap/film ile. film de bombadır. zaten henry fonda boş boş baksa bile izlerim babayı, harika adam. verirdim kız olsam.
devamını gör...