161.
o zaman şu klasik hale gelmekte olan güzel şiir "ben içeri düştüğümden beri"yi bırakalım.


ben içeri düştüğümden beri güneşin etrafında on kere döndü dünya.
ona sorarsanız : "lafı bile edilmez, mikroskobik bir zaman."
bana sorarsanız : "on senesi ömrümün."
bir kurşun kalemim vardı ben içeri düştügüm sene.
bir haftada yaza yaza tükeniverdi.
ona sorarsanız: "bütün bir hayat."
bana sorarsanız : "adam sen de, bir iki hafta."
katillikten yatan osman,
ben içeri düştüğümden beri,
yedi buçuğu doldurup çıktı,
dolaştı dışarlarda bir vakit,
sonra kaçakçılıktan tekrar düştü içeri,
altı ayı doldurup çıktı tekrar,
dün mektup geldi, evlenmiş,
bir çocuğu doğacakmış baharda.

şimdi on yaşına bastı, ben içeri düştüğüm sene, ana rahmine düşen çocuklar.
ve o yılın titrek, ince, uzun bacaklı tayları,
rahat , geniş sağrılı birer kısrak oldular çoktan.
fakat zeytin fidanları hala fidan, hala çocuktur.

yeni meydanlar açılmış uzaktaki şehrimde ben içeri düştüğümden beri.
ve bizim hane halkı bilmediğim bir sokakta görmediğim bir evde oturuyor.

pamuk gibiydi, bembeyazdı ekmek, ben içeri düştüğüm sene.
sonra vesikaya bindi,
bizim burda, içerde,
birbirini vurdu millet yumruk kadar, simsiyah bir tayın için.
şimdi serbestledi yine, fakat esmer ve tatsız.

ben içeri düştüğüm sene, ikincisi başlamamıştı henüz.
daşav kampında fırınlar yakılmamış, atom bombası atılmamıştı hiroşima' ya.
boğazlanan bir cocuğun kanı gibi aktı zaman.
sonra kapandı resmen o fasıl, şimdi üçüncüden bahsediyor amerikan doları.
fakat gün ışığı her şeye rağmen ben içeri düştüğümden beri.
ve "karanlığın kenarından onlar ağır ellerini kaldırımlara basıp doğruldular" yarı yarıya...

ben içeri düştüğümden beri güneşin etrafında on kere döndü dünya.
ve aynı ihtirasla tekrar ediyorum yine,
"onlar ki toprakta karınca, suda balık, havada kuş kadar çokturlar,
korkak,cesur, cahil, hâkim ve çocukturlar,
ve kahreden yaratan ki onlardır,
şarkılarımda yalnız onların maceraları vardır."

ve gayrısı,
mesela benim on sene yatmam,
laf'ı güzaf.

devamını gör...
162.
gözlerim gözünde aşkı seçmiyor
onlardan kalbime sevda geçmiyor
ben yordum ruhumu biraz da sen yor
çünkü bence şimdi herkes gibisin

yolunu beklerken daha dün gece
kaçıyorum bugün senden gizlice
kalbime baktım da işte iyice
anladım ki sen de herkes gibisin

büsbütün unuttum seni eminim
maziye karıştı şimdi yeminim
kalbimde senin için yok bile kinim
bence sen de şimdi herkes gibisin .

birde bunu (bkz: cem karaca)' dan dinleyin.
devamını gör...
163.

o mavi gözlü bir devdi.
minnacık bir kadın sevdi.
kadının hayali minnacık bir evdi,
bahçesinde ebruli
hanımeli açan bir ev.

bir dev gibi seviyordu dev.
ve elleri öyle büyük işler için hazırlanmıştı ki devin,
yapamazdı yapısını,
çalamazdı kapısını
bahçesinde ebruli
hanımeli açan evin.

o mavi gözlü bir devdi.
minnacık bir kadın sevdi.
mini minnacıktı kadın,
rahata acıktı kadın,
yoruldu devin büyük yolunda.
ve elveda! deyip mavi gözlü deve,
girdi zengin bir cücenin kolunda
bahçesinde ebruli
hanımeli açan eve.

şimdi anlıyor ki mavi gözlü dev,
dev gibi sevgilere mezar bile olamaz:
bahçesinde ebruli
hanımeli açan ev…
devamını gör...
164.
şu an yanımda olmanı çok isterdim..
ama değilsin..
sen oradasın; ve orası ne
kadar şanslı olduğunu bilmiyor.

nazım hikmet
devamını gör...
165.
başım köpük köpük bulut, içim dışım deniz
ben bir ceviz ağacıyım gülhane parkında
budak budak, şerham şerham ihtiyar bir ceviz
ne sen bunun farkındasın, ne polis farkında
devamını gör...
166.
sür gemiyi dalgaların gözüne..
kulak asma fikretin sözüne..
çocuğun anan
olan:
denize inan.
alarga gönül.
daha alarga
daha alarga
daha
daha!

alarga gönül
alarga..
devamını gör...
167.
kitaba düştüm,
sabahtan akşama kadar okuyorum.
kitaplar akıllı
kitaplar aptal.
kitaplar büyük
kitaplar çocuk.
kitaplar en uzak, en güzel yolculuk
fakat kısır
fakat sensiz...
devamını gör...
168.
yaşamak şakaya gelmez,
büyük bir ciddiyetle yaşayacaksın
bir sincap gibi mesela,
yani, yaşamanın dışında ve ötesinde hiçbir şey beklemeden,
yani bütün işin gücün yaşamak olacak.
devamını gör...
169.
tahir olmak da ayıp değil zühre olmak da
hattâ sevda yüzünden ölmek de ayıp değil,
bütün iş tahirle zühre olabilmekte
yani yürekte.

meselâ bir barikatta dövüşerek
meselâ kuzey kutbunu keşfe giderken
meselâ denerken damarlarında bir serumu ölmek ayıp olur mu?

tahir olmak da ayıp değil zühre olmak da
hattâ sevda yüzünden ölmek de ayıp değil.

seversin dünyayı doludizgin
ama o bunun farkında değildir
ayrılmak istemezsin dünyadan
ama o senden ayrılacak
yani sen elmayı seviyorsun diye
elmanın da seni sevmesi şart mı?
yani tahiri zühre sevmeseydi artık
yahut hiç sevmeseydi
tahir ne kaybederdi tahirliğinden?

tahir olmak da ayıp değil zühre olmak da
hattâ sevda yüzünden ölmek de ayıp değil
devamını gör...
170.
...
su başında durmuşuz,
çınar, ben, kedi, güneş, bir de ömrümüz.
suda suretimiz çıkıyor,
çınarın, benim, kedinin, güneşin, bir de ömrümüzün.
suyun şavkı vuruyor bize,
çınara, bana, kediye, güneşe, bir de ömrümüze...
(bkz: masalların masalı)
devamını gör...
171.
“yüz yıl oldu yüzünü görmeyeli,
belini sarmayalı,
gözünün içinde durmayalı,
aklının aydınlığına sorular sorular sormayalı,
dokunmayalı sıcaklığına karnının.
yüz yıldır bekliyor beni
                    bir şehirde bir kadın.
aynı, daldaydık, aynı daldaydık
aynı daldan düştük ayrıldık.
aramızda yüz yıllık zaman,
                          yol yüzyıllık.”
devamını gör...
172.
delikanlım!.
iyi bak yıldızlara,
onları belki bir daha göremezsin.
belki bir daha
yıldızların ışığında
kollarını ufuklar gibi açıp geremezsin..

delikanlım!.
senin kafanın içi
yıldızlı karanlıklar
kadar
güzel, korkunç, kudretli ve iyidir.
yıldızlar ve senin kafan
kâinatın en mükemmel şeyidir.
devamını gör...
173.
o şimdi ne düşünüyor,
şu anda, şimdi, şimdi...
devamını gör...
174.
piraye için yazılmış saat 21 şiirleri'nden


ilk göz göze geldiğimiz günkü elbiseni çıkar sandıktan,
giyin, kuşan,
benze bahar ağaçlarına...
hapisten mektubun içinde yolladığım karanfili tak saçlarına,
kaldır, öpülesi çizgilerle kırışık beyaz, geniş alnını,
böyle bir günde yılgın ve kederli değil, ne münasebet,
böyle bir günde bir isyan bayrağı gibi güzel olmalı nâzım hikmetin
kadını..
devamını gör...
175.
saat 21'i vuranda
burada kampanalar çalardı
burada hasret ve dert
sen nerdeydin?
bugün...
bugün görüş günümüz
herkes geldi, sen nerdeydin?
aynı daldaydık
aynı daldan düştük ayrıldık
aramızda yüzyıllık zaman
yol yüzyıllık.
tam yüzyıl...
devamını gör...
176.
gözler var,
annedir
gözler var,
bebeklerinde yanan iki damla ışıkla
nefret ve kinden ibaret.
gözler var,
muhabbet.
gözler var,
buğdayları güneşli bir harman manzarası gibi bakıyorlar.
ve sonra ikide bir
ve sonra yine o göz,
inatla ve ısrarla bakan
ve yarılmış kaşı
ve pınarından sızmakta kan.
devamını gör...
177.
ben bir ceviz ağacıyım
gülhane parkı'nda
yapraklarım suda balık gibi kıvıl kıvıl
yapraklarım ipek mendil gibi tiril tiril
koparıver gözlerinin gülüm yaşını sil
yapraklarım ellerimdir
tam yüz bin elim var
yüz bin elle dokunurum sana istanbul'a
yapraklarım gözlerimdir
şaşarak bakarım
yüz bin gözle seyrederim seni istanbul'u
yüz bin yürek gibi
çarpar çarpar yapraklarım.
ben bir ceviz ağacıyım
devamını gör...
178.
bilim insanları 'izafiyet teorisi' diyor nazım da 'ben içeri düştüğümden beri'

ben iceri düstügümden beri güneşin etrafında on kere döndü dünya.
ona sorarsanız : "lafı bile edilmez, mikroskobik bir zaman."
bana sorarsanız : "on senesi ömrümün."
bir kurşun kalemim vardı ben içeri düştügüm sene.
bir haftada yaza yaza tükeniverdi.
ona sorarsanız: "bütün bir hayat."
bana sorarsanız : "adam sen de, bir iki hafta."

katillikten yatan osman,
ben içeri düştügümden beri,
yedi buçuğu doldurup çıktı,
dolaştı dışarlarda bir vakit,
sonra kaçakçılıktan tekrar düştü içeri,
altı ayı doldurup çıktı tekrar,
dün mektup geldi, evlenmiş,
bir çocuğu doğacakmış baharda.

şimdi on yaşına bastı,
ben içeri düştüğüm sene, ana rahmine düşen çocuklar.
ve o yılın titrek, ince, uzun bacaklı tayları,
rahat , geniş sağrılı birer kısrak oldular çoktan.

fakat zeytin fidanları hala fidan, hala çocuktur.

yeni meydanlar açılmış uzaktaki şehrimde ben içeri düştüğümden beri.
ve bizim hane halkı bilmediğim bir sokakta görmediğim bir evde oturuyor.

pamuk gibiydi, bembeyazdı ekmek
ben içeri düştüğüm sene.
sonra vesikaya bindi,
bizim burda,içerde, birbirini vurdu millet
yumruk kadar, simsiyah bir tayın için.
şimdi serbestledi yine,
fakat esmer ve tatsız
(...)
devamını gör...
179.
"seni düşünmek güzel şey
seni düşünmek ümitli şey
dünyanın en güzel sesinden
en güzel şarkıyı dinlemek gibi bir şey
fakat artık ümit yetmiyor bana
ben artık şarkı dinlemek değil
şarkı söylemek istiyorum"
nazım hikmet
devamını gör...
180.
bir boğaziçi yolculuğuna hazır olun...


kuzguncuk
beykoz'da oturmalı
beykoz'da çalışan adam.
fakat kuzguncuk şirin yerdir
ve gayet nefis yapar gül reçelini
pansiyoncu madam
ve kızı raşel…
aynada bir kartpostal:
bir manzara nis şehrinden.
iskemle, karyola, konsol…
denize nazırdı pencereleri…
güneşte tavana suların ışıltısı vurur,
karanlık şilepler geçerdi geceleri
insanı olduğu yerde
eli böğründe bırakarak…
selim’in odası havadardı.
kırmızı yazmalar kururdu yandaki boş arsada.
sağda cevdet paşa yalısı.
yalıda bir tavus kuşu
bir de mebrure hanım vardı.
mebrure hanım
tafta entariler giyerdi.
çok ihtiyardı
ve mavi gözleri kördü.
tentene işlerdi mebrure hanım.
uyanır bir beyaz güle başlar,
uyurken dağıtırdı gülünü…
merhum cevdet paşa yalısında
mebrure hanımı unutmuşlardı…
beykoz'da oturmalı
beykoz'da çalışan adam.
fakat kuzguncuk şirin yerdir
ve kırmızı yazmalar kuruyan boş arsadan
dünyayı zapta gidecek olan
pulsuz balıklar gibi çıplak çocukların
her akşam dinlerdi çığlıklarını selim…
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"geceye nazım hikmet'ten bir şiir bırak" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim