21.
yarım kalmış bir gerçek tam bir yalandır.
devamını gör...
22.
gerçek, sizin olana direnmenizdir.
devamını gör...
23.
kurmaca bataklığındaki insana acı verir.
devamını gör...
24.
devamını gör...
25.
26.
benim güldürme yöntemim gerçeği açık açık söylemek. zira yeryüzünün en büyük şakasıdır, gerçek...
devamını gör...
27.
gerçekler hem acıdır hem de acıtır demişler.
devamını gör...
28.
ilk çocuklukta tamamı ile kaybedilen büyüdükçe unutulan ve yalnızca rüyalar ve şuuruna varılmayan göstergeler ile kendini ortaya koyan, insanın ilksel hali.
devamını gör...
29.
emile zola kitabıdır.
yobazların elinde tamamen çürüyüp gitmiş, alçak gazetelerle zehirlenmiş, bir daha çıkmayacak biçimde, gırtlağına kadar bilgisizlik, adilik bataklığına saplanmış bir ülke.
yobazların elinde tamamen çürüyüp gitmiş, alçak gazetelerle zehirlenmiş, bir daha çıkmayacak biçimde, gırtlağına kadar bilgisizlik, adilik bataklığına saplanmış bir ülke.
devamını gör...
30.
aslına uygun olan, varlığı hakkında şüphe olmayan, hakiki, hakikat.
devamını gör...
31.
emile zola'nın yazdığı son kitaptır.
“ah! iğrenç gazete, halkı yozlaştıran ve mahveden bir zehir saçıyor. ülkede adaletsizlik ve eşitsizliğin nedeni bu; insanları, henüz gözü açılmamış fransız halkını zehirliyor çünkü bu halk basit ve sıradan tutkularını pohpohlayan masallara çok çabuk kanıyor. daha da kötüsü bu gazete önce her yere ulaştı, herkesin eline geçti, tarafsız kaldı, hiçbir partiyi tutmadı, sadece tefrika romanları, gündelik olay haberleriyle, herkesin, en düşük zekâlı insanların bile anlayabileceği hoş ve sevimli yazılarıyla… bu şekilde, yıllarca, masumların, yoksulların, kendi başlarına düşünmekten aciz insanların dostu, kâhini, günlük ekmeği oldu. ama artık rakipsiz olduğundan bu durumundan yararlanmaya kalkışıyor; müşterisi bol, yobazların ve gericilerin parayla satın alınmış bir aleti haline geldi, parasal dalaverelere, karanlık siyasal maceralara karışıyor. fikir mücadelesi yapan gazetelerin yalan söylemeleri, küfür etmeleri anlamsız, bir yere götürmez böyle şeyler. bir hizibi desteklerler, herkes bilir bunu, gazetenin baş sayfasında açıkça yazılıdır bu."
“ah! iğrenç gazete, halkı yozlaştıran ve mahveden bir zehir saçıyor. ülkede adaletsizlik ve eşitsizliğin nedeni bu; insanları, henüz gözü açılmamış fransız halkını zehirliyor çünkü bu halk basit ve sıradan tutkularını pohpohlayan masallara çok çabuk kanıyor. daha da kötüsü bu gazete önce her yere ulaştı, herkesin eline geçti, tarafsız kaldı, hiçbir partiyi tutmadı, sadece tefrika romanları, gündelik olay haberleriyle, herkesin, en düşük zekâlı insanların bile anlayabileceği hoş ve sevimli yazılarıyla… bu şekilde, yıllarca, masumların, yoksulların, kendi başlarına düşünmekten aciz insanların dostu, kâhini, günlük ekmeği oldu. ama artık rakipsiz olduğundan bu durumundan yararlanmaya kalkışıyor; müşterisi bol, yobazların ve gericilerin parayla satın alınmış bir aleti haline geldi, parasal dalaverelere, karanlık siyasal maceralara karışıyor. fikir mücadelesi yapan gazetelerin yalan söylemeleri, küfür etmeleri anlamsız, bir yere götürmez böyle şeyler. bir hizibi desteklerler, herkes bilir bunu, gazetenin baş sayfasında açıkça yazılıdır bu."
devamını gör...
32.
gerçek izafidir, bu yüzden hiçbir konuda tek bir gerçek hakikât değildir.
devamını gör...
33.
aslolan bir gerçek var, allah çarpsın soluk borumu hissetmiyorum.
devamını gör...
34.
en basit tanımıyla, duyu organlarımızla topladığımız bilgilerin, beynimizde işlenmesi sonucu ortaya çıkan algıdır, varlığını inkar edemediğinizdir ya da bunun gibi bir şeydir işte.
mesela elinizde bir karpuz dilimi tutuyorsunuzdur ve o karpuz dilimi, dokunduğunuz, kokusunu ve tadını aldığınız, gördüğünüz için gerçektir. gerçeklik, su götürmeyendir. ama benim için değil, benim gerçeğim siz "sanrı" görmemişlerden farklı. * o halde gerçek de görecelidir, kişiseldir. nedir bu?
sanrı demişken size oturup da uzun uzun "vay şöyle de gördüm, kayış da şöyle koptu" diye anlatacak değilim zannediyorsanız, yanılıyorsunuz. anlatacağım çünkü canım sıkılıyor. *
efenim, vakti zamanında ergen bir bebeyken, zannederdim ki filozoflar boş konuşuyor, bu kadar niye sorgulamışlar altı üstü bir olan gözünle gördüğün, elinle tuttuğun dünyayı? varlık nedir, yokluk ne, hiçlik nasıl, gerçek kim? "bu kadar laf salatasına gerek var mı?" derdim dünyam yamulmadan önce.
adına bipolar dedikleri duygu-durum bozukluğundan mustaribim ve tip 1 olduğu için hipomaninin üstüne çıkabiliyor, büyük mani atakları geçirebiliyorum maalesef. şansıma, ilk yaşadığım mani, psikotik maniydi (böyle deniyormuş tıpta), yani baya baya halüsinasyona bağlıyorsunuz, kafanızın tahtaları gıcır gıcır ediyor efenim. işte bu tecrübe, bana gerçeğin ne olduğunu kesintisiz iki sene kadar sorgulatmakla birlikte, bir daha asla eski gerçeklik algıma dönemememe sebep oldu.
gerçeğim değişti, her şey şüpheli, varlığım, uzayda kapladığım yer, içtiğim su, ayağımı bastığımda hissettiğim toprak...
biraz daha açayım bunu size; sanrılar ilk başladığında (ki uyuşturucu madde kullananlarda da bu yaşanıyor), görsel ve işitsel olarak şaşırtmaya başlıyor aklınız sizi. gördüğünüzü gördünüz mü? o ses neydi, dışarıdan mı geldi yoksa kendi kafamın içinden mi? hey, kafamın içi ne kadar geveze öyle. ancak, sanrının şiddeti, artık koku, o kokunun ağızda bıraktığı tadı ve dokunmak duyularına sirayet edince, orada gerçekliğiniz tamamen değişiyor. doktorlar "gerçeklikten kopmak, zaman, mekan algısını yitirmek" diyorlar buna efenim.
vakti zamanında, doktorumla minik sitemli bir diyalog yaşamıştık; son sanrı tecrübemin ardından aklım normal(!) insanlar alemine geri döndüğünde, kendisinin odasına bir hışımla girip "doktor bey, bana söyleyin bu ne?! nedir bunlar?! halüsinasyon diyorsunuz, psikoz diyorsunuz bir sürü adı var ama nedir bu? kafamın içini kemirip duran bir gerçeklik sorgusu var ve kurtulamıyorum bundan. bakın ben aptal biri değilim, gördüğüm şeyi -yanlış görmüş, zannetmişim- diye inkar edebilirim, duyduğum şeyi -yanlış işitmişim- diye geçiştirebilirim ama lütfen söyleyin, aynı zamanda kokusunu alıp dokunabildiğim bir şeyin gerçek olmadığını beynime nasıl kabul ettirebilirim?!" diye sormuştum.
kendisi "onların tıp dilindeki adı sanrı, onların hepsi senin gerçeğin" demişti. demek ki, bana ayrı bir gerçek daha var normallerden(!)... kime anlatsam "deli" diyecekleri bir gerçek ve bunu kendime saklamayı, seneler önce anlaşılamadığını fark ettiğimde, öğrendim. şimdi normali taklit ederek yaşıyorum. gerçek ise, içimde hapis.
mesela elinizde bir karpuz dilimi tutuyorsunuzdur ve o karpuz dilimi, dokunduğunuz, kokusunu ve tadını aldığınız, gördüğünüz için gerçektir. gerçeklik, su götürmeyendir. ama benim için değil, benim gerçeğim siz "sanrı" görmemişlerden farklı. * o halde gerçek de görecelidir, kişiseldir. nedir bu?
sanrı demişken size oturup da uzun uzun "vay şöyle de gördüm, kayış da şöyle koptu" diye anlatacak değilim zannediyorsanız, yanılıyorsunuz. anlatacağım çünkü canım sıkılıyor. *
efenim, vakti zamanında ergen bir bebeyken, zannederdim ki filozoflar boş konuşuyor, bu kadar niye sorgulamışlar altı üstü bir olan gözünle gördüğün, elinle tuttuğun dünyayı? varlık nedir, yokluk ne, hiçlik nasıl, gerçek kim? "bu kadar laf salatasına gerek var mı?" derdim dünyam yamulmadan önce.
adına bipolar dedikleri duygu-durum bozukluğundan mustaribim ve tip 1 olduğu için hipomaninin üstüne çıkabiliyor, büyük mani atakları geçirebiliyorum maalesef. şansıma, ilk yaşadığım mani, psikotik maniydi (böyle deniyormuş tıpta), yani baya baya halüsinasyona bağlıyorsunuz, kafanızın tahtaları gıcır gıcır ediyor efenim. işte bu tecrübe, bana gerçeğin ne olduğunu kesintisiz iki sene kadar sorgulatmakla birlikte, bir daha asla eski gerçeklik algıma dönemememe sebep oldu.
gerçeğim değişti, her şey şüpheli, varlığım, uzayda kapladığım yer, içtiğim su, ayağımı bastığımda hissettiğim toprak...
biraz daha açayım bunu size; sanrılar ilk başladığında (ki uyuşturucu madde kullananlarda da bu yaşanıyor), görsel ve işitsel olarak şaşırtmaya başlıyor aklınız sizi. gördüğünüzü gördünüz mü? o ses neydi, dışarıdan mı geldi yoksa kendi kafamın içinden mi? hey, kafamın içi ne kadar geveze öyle. ancak, sanrının şiddeti, artık koku, o kokunun ağızda bıraktığı tadı ve dokunmak duyularına sirayet edince, orada gerçekliğiniz tamamen değişiyor. doktorlar "gerçeklikten kopmak, zaman, mekan algısını yitirmek" diyorlar buna efenim.
vakti zamanında, doktorumla minik sitemli bir diyalog yaşamıştık; son sanrı tecrübemin ardından aklım normal(!) insanlar alemine geri döndüğünde, kendisinin odasına bir hışımla girip "doktor bey, bana söyleyin bu ne?! nedir bunlar?! halüsinasyon diyorsunuz, psikoz diyorsunuz bir sürü adı var ama nedir bu? kafamın içini kemirip duran bir gerçeklik sorgusu var ve kurtulamıyorum bundan. bakın ben aptal biri değilim, gördüğüm şeyi -yanlış görmüş, zannetmişim- diye inkar edebilirim, duyduğum şeyi -yanlış işitmişim- diye geçiştirebilirim ama lütfen söyleyin, aynı zamanda kokusunu alıp dokunabildiğim bir şeyin gerçek olmadığını beynime nasıl kabul ettirebilirim?!" diye sormuştum.
kendisi "onların tıp dilindeki adı sanrı, onların hepsi senin gerçeğin" demişti. demek ki, bana ayrı bir gerçek daha var normallerden(!)... kime anlatsam "deli" diyecekleri bir gerçek ve bunu kendime saklamayı, seneler önce anlaşılamadığını fark ettiğimde, öğrendim. şimdi normali taklit ederek yaşıyorum. gerçek ise, içimde hapis.
devamını gör...
35.
gerçek,tüm sogukluguna, tüm acimazsizligina rağmen daima bilmek istediğim tek şeydir yalanların geçici haz olduğunu bildigimden geçici süreliğine bile bana haz vermeyendir.
devamını gör...
36.
subjektif değil, objektif olarak sıralamak gerekirse şayet;
1-bir seçim şansımız olmadığı zaman diliminde dünyaya geliyoruz.
2-bir seçim şansımız olmadığı coğrafyada dünyaya geliyoruz.
3-bir seçim şansımız olmadığı anne, babaya sahibiz.
4-belli bir yaşa gelene kadar, hayatımız konusunda adam akıllı karar veremiyoruz.
5-18'inden sonra kısıtlı olarak bazı kararlara sahibiz.
6- iş-ev-uyku döngüsüne giriliyor.
7-öyle, böyle, bir düzen kurup, olursa birkaç evlat yetiştiriyoruz.
8-toprak oluyoruz.
9-2121'de dünyada bizi tanıyan hiçbir kimse kalmayacak.
10-tüm endişelerimiz yersiz, tüm çekincelerimiz aptalca. hepsi. istisnasız.
1-bir seçim şansımız olmadığı zaman diliminde dünyaya geliyoruz.
2-bir seçim şansımız olmadığı coğrafyada dünyaya geliyoruz.
3-bir seçim şansımız olmadığı anne, babaya sahibiz.
4-belli bir yaşa gelene kadar, hayatımız konusunda adam akıllı karar veremiyoruz.
5-18'inden sonra kısıtlı olarak bazı kararlara sahibiz.
6- iş-ev-uyku döngüsüne giriliyor.
7-öyle, böyle, bir düzen kurup, olursa birkaç evlat yetiştiriyoruz.
8-toprak oluyoruz.
9-2121'de dünyada bizi tanıyan hiçbir kimse kalmayacak.
10-tüm endişelerimiz yersiz, tüm çekincelerimiz aptalca. hepsi. istisnasız.
devamını gör...
37.
belki de inandığımız tek yalanlardır gerçekler.
devamını gör...
38.
doğru ile en çok karıştırılan kavramdır. oysa doğru kişiden kişiye değişebilirken, gerçek tek ve değişmezdir.
devamını gör...
39.
ilkokul öğretmeni özgür düşünceli marc'ın yahudi öğretmen arkadaşı simon'a atılan yeğeni zephirin'i öldürdü iddiasını çürütme davası ile başlayıp yüzyılların getirdiği bağnaz kilise ile aydın düşüncenin kapışmasının anlatıldığı gerçekliğini her devir koruyan bir emile zola başyapıtı.
devamını gör...
40.
gerçek çıplak ve arsızdır. hafifmeşrep olmasından mütevellit zikredildiğinde yalan muamelesi görür.
haliyle her gerçek, bir manşet doğurur.
haliyle her gerçek, bir manşet doğurur.
devamını gör...
"gerçek" ile benzer başlıklar
gerçek kesit
59