orijinal adı: life after loss: the lessons of grief
yazar: vamık volkan - elizabeth zintl
yayım yılı: 1993
psikiyatri profesörü vamık volkan ve yazar elizabeth zintl'in birlikte kaleme aldığı eser, kayıpların ardından yaşanan zorlu ve acı verici olan yas sürecini ve bu sürecin nedenleriyle birlikte psikolojideki yerini okuyucuya aktarıyor.
yazar: vamık volkan - elizabeth zintl
yayım yılı: 1993
psikiyatri profesörü vamık volkan ve yazar elizabeth zintl'in birlikte kaleme aldığı eser, kayıpların ardından yaşanan zorlu ve acı verici olan yas sürecini ve bu sürecin nedenleriyle birlikte psikolojideki yerini okuyucuya aktarıyor.
öne çıkanlar | diğer yorumlar
başlık "zamansız kelebek" tarafından 24.08.2023 14:27 tarihinde açılmıştır.
1.
küçük bir zebellah ukdesi.
gidenin ardından; 1932 doğumlu kıbrıs doğumlu amerika'da yaşayan psikiyatr vamık cemal volkan ve elizabet zintl işbirliğinde yazılmış, 163 sayfalık eser. yas hakkında kaleme alınmış, bütün yasların birbirinden farklı olduğuna, yası karşılama biçimlerimize, birini sonsuza dek kaybettikten sonra onun ölümü ile bizim onun yokluğunda yeniden doğuşumuza parmak basıyor.
ölümün gerçekliği, acısı, kabullenişi, inkârı, ölenin kalanı yeniden doğurmasını düşündürüyor.
ön söz ise biz kaybettiklerimiziz cümlesi ile başlıyor. gerçekten de öyle. biz kaybettiklerimizle yaşarız ve kaybettiklerimiz bizimle yaşar. biz kaybettiklerimiziz. yasımız dünyaya bakışımızı, o güne kadar elde ettiğimiz benliğimizi, bizi kesin bir şekilde düşünmemizi sağlar ve değiştirir. kitapta ölen birinin öldüğüne inanmak için onu defnedilirken görmek gerektiğini de söylüyor. eğer birinin öldüğünü söyledilerse ama biz onu görmeden defnedildiyse ölümünü kabullenmek neredeyse olanaksızlaşıyor. başka bir yere, şehre gitti, yaşıyor sanıyoruz. cenaze törenlerinin aslında kalanlar için, öldüğünü anlasın diye yapıldığını anlıyoruz.
yas, yitirme, kayıplarla baş etmeye çalışma, hayatın aldıklarına alışma çabası ve ölümün psikoloji bağlamında etkilerinin profesyonel biçimde aktarıldığı iyi bir kitaptı.
yitimlerim için ağlayamıyorum, mezarlık ziyaretleri yapamıyorum, onları kaybettiğime inanamıyorum.
bebekliğimizden itibaren insan olmanın başkalarına gereksinim duyma bilinciyle yaşarız. besleyecek ve giydirecek biri olmazsa bebek ölür. biraz daha büyüdüğümüzde, bir annenin sevgisi olmadan asla yaşayamayacağımızı psişik olarak algılarız. ister gerçekleşmiş, ister tehdit şeklinde olsun ayrılık her zaman tehlikelidir. yaşam ile ilgili öğrendiğimiz ilk gerçeklik de budur.
kayıplar'da, vietnam'da ölen amerikalı askerlerin aileleriyle yapılmış görüşmelere yer verilmiştir. erkek kardeşinin cesedini hiçbir zaman görmemiş olan genç bir kadın yadsımasını nasıl dışa vurduğunu şöyle anlatmıştır:
uzun süre, "bu yalnızca bir yanlışlık. ölen paul değil." diye düşündüm. o'nu aramayı düşünüyordum. gerçekten... hem zaman zaman bazı hikayeler duyuyorsunuz. birisi künyesini kaybediyor ya da onun gibi bir şey. sonra künye başkasının üzerinde bulunuyor. bunun gibi bir şey oldu ve kendimi sanki paul'ü değil, bir başkasını gömmüşüz gibi hissediyordum.
ilişkimizin bizim için ne anlam ifade ettiğini ve neyi yitirdiğimizi değerlendirebilmek için bağlantılarımızın yavaş çekim tekrarını yaparız.
pratik olarak, yitime ait düşüncelerimizi her gün hatırlamaz, tekrarlamaz ve bu düşüncelerimize duygusal olarak yanıt veremez hale geldiğimizde yas sonlanmış demektir.
gidenin ardından; 1932 doğumlu kıbrıs doğumlu amerika'da yaşayan psikiyatr vamık cemal volkan ve elizabet zintl işbirliğinde yazılmış, 163 sayfalık eser. yas hakkında kaleme alınmış, bütün yasların birbirinden farklı olduğuna, yası karşılama biçimlerimize, birini sonsuza dek kaybettikten sonra onun ölümü ile bizim onun yokluğunda yeniden doğuşumuza parmak basıyor.
ölümün gerçekliği, acısı, kabullenişi, inkârı, ölenin kalanı yeniden doğurmasını düşündürüyor.
ön söz ise biz kaybettiklerimiziz cümlesi ile başlıyor. gerçekten de öyle. biz kaybettiklerimizle yaşarız ve kaybettiklerimiz bizimle yaşar. biz kaybettiklerimiziz. yasımız dünyaya bakışımızı, o güne kadar elde ettiğimiz benliğimizi, bizi kesin bir şekilde düşünmemizi sağlar ve değiştirir. kitapta ölen birinin öldüğüne inanmak için onu defnedilirken görmek gerektiğini de söylüyor. eğer birinin öldüğünü söyledilerse ama biz onu görmeden defnedildiyse ölümünü kabullenmek neredeyse olanaksızlaşıyor. başka bir yere, şehre gitti, yaşıyor sanıyoruz. cenaze törenlerinin aslında kalanlar için, öldüğünü anlasın diye yapıldığını anlıyoruz.
yas, yitirme, kayıplarla baş etmeye çalışma, hayatın aldıklarına alışma çabası ve ölümün psikoloji bağlamında etkilerinin profesyonel biçimde aktarıldığı iyi bir kitaptı.
yitimlerim için ağlayamıyorum, mezarlık ziyaretleri yapamıyorum, onları kaybettiğime inanamıyorum.
bebekliğimizden itibaren insan olmanın başkalarına gereksinim duyma bilinciyle yaşarız. besleyecek ve giydirecek biri olmazsa bebek ölür. biraz daha büyüdüğümüzde, bir annenin sevgisi olmadan asla yaşayamayacağımızı psişik olarak algılarız. ister gerçekleşmiş, ister tehdit şeklinde olsun ayrılık her zaman tehlikelidir. yaşam ile ilgili öğrendiğimiz ilk gerçeklik de budur.
kayıplar'da, vietnam'da ölen amerikalı askerlerin aileleriyle yapılmış görüşmelere yer verilmiştir. erkek kardeşinin cesedini hiçbir zaman görmemiş olan genç bir kadın yadsımasını nasıl dışa vurduğunu şöyle anlatmıştır:
uzun süre, "bu yalnızca bir yanlışlık. ölen paul değil." diye düşündüm. o'nu aramayı düşünüyordum. gerçekten... hem zaman zaman bazı hikayeler duyuyorsunuz. birisi künyesini kaybediyor ya da onun gibi bir şey. sonra künye başkasının üzerinde bulunuyor. bunun gibi bir şey oldu ve kendimi sanki paul'ü değil, bir başkasını gömmüşüz gibi hissediyordum.
ilişkimizin bizim için ne anlam ifade ettiğini ve neyi yitirdiğimizi değerlendirebilmek için bağlantılarımızın yavaş çekim tekrarını yaparız.
pratik olarak, yitime ait düşüncelerimizi her gün hatırlamaz, tekrarlamaz ve bu düşüncelerimize duygusal olarak yanıt veremez hale geldiğimizde yas sonlanmış demektir.
devamını gör...