hayatın anlamı

güzel yaşamaktır. okumak, izlemek, dinlemek, gezmek, yemek, içmek, sevmek, sevilmek, yaşamak, dünyada olduğun her saniyenin hakkını vererek yaşamaktır.

bir resim yapar gibi yaşamamız gerek. çünkü silgi yok.

genellikle kazandığımız şeylerde aranır ve kaybettiğimiz insanlarla ölçülür.

sevgiyi baki kılmak

"ne için" sorusu hayatın bir anlamı ya da amacı var mı? tarzı bir soru ve yine bence yanlış bir soru. hayattaki düşüncelerin, hareketlerin, duyguların nihai bir amacı ta ki biz belirleyene kadar yoktur. satre'a göre amaç-anlam sen belirlersen var. bu amacı oluşturmayınca ya da oluşturamayinca varoluş sancısı çekiyoruz. bir amaç olamadığını düşünmek, amaçsız olmak kötü bir şey değil. belli ki orada bir yerde bir amaç var ve bulmamız lazım onu.
spinozaya göre özgür irade diye bir şey yok. ona göre bunu kabullenince her şey daha da kolaylaşıyor ve doğa-tanri ile bütünleşmek böyle başlıyor. doğa-tanrı bildiğimiz teist inançlardan çok farklı. daha çok panteizm inancına işaret ediyor. bu düşünce modern biyolojiyle (ekoloji), veganlıkla ve anarşizmle de örtüşüyor.

hayatın anlamını bulamadığımız için anlamsız olan şeylere anlam yüklüyoruz. türküm. türk olmakla gurur duyuyorum. ama iskoçyada doğsam iskoç olmaktan gurur duyacaktım. ee o zaman? (bkz: son iskoçyalı)
türkiyede doğdum, müslümanım diyorsun. islam dışında her din tu kaka. iyi de babacım japonyada doğsan güneşe tapacaktın, ne iş?
futbol takımı tutuyorsun, bu konuya çok girmek istemiyorum her şey taze, olanlar ortada, rakip takımı ya da taraftarlarını elinden gelse bir kaşık suda boğacaksın. tamamen tesadüf üzerine o takıma gönül vermişsin bu arada.
siyasi parti için aynı. doğduğun şehir, ilçe hatta mahalle için bile aynı. anlam yüklediğimiz şeylere bak! örnekleri çoğalt babam çoğalt.
hayatın gerçek anlamını bulamadığımız için ne kadar kendi özgür irademizle seçemediğimiz, bize dayatılan inanç, olgu, kavram varsa ahtapot gibi sarılıyoruz.
inancım hayatın anlamının çevremizin bize sunduğu kavramların çok dışında olduğu. bakış açımızı değiştirebilirsek onu bulacağız. kolay değil, henüz bulamadım. arıyorum.
(bkz: hayatın anlamının hayatın anlamını aramak olması)

gün doğarken, gün batarken, zaman akıp giderken bilgece bir mutluluk takınmayı öğrenmedikçe huzura kavuşamaz insan.
hayatın anlamı daha az çalışıp daha fazla dinlenmektir. hayatın anlamı hayatı yaşamaktır.

buraya ait olma hissini yaşamak artık pek güç. çünkü koparıldık gökyüzünden, kuşlar gibi neşeli dans etmeyi unuttuk. anlamını onlar her gün tekrar ediyor. onlar hangi düzenin bileşeni olarak hareket ediyorsa orada en güzel anlam. onun bir ağacın, bir kuşun sevincini besleyen şeylerde olduğunu görmemiz ve hissetmemiz lazım. anlam neşe bulmaktır..

içine çektiğin hava bilmem ki ne zaman sana huzur getirecek.
diyorum ki, aradığın en büyük anlam huzurda, mutluluk devşirmekte. güzel olanla, senin için olanla beslenmekte...
kaygısı az bir ömürde. ögrenme ve yaşama hevesinde. kendini dinlendirmekte, eğlendirebilmekte.
bunlardan çok başka, öte bir anlam arayışına girmenin faydası yok.
sana yolları açacak şey zaten bu basit bilince ermekle mümkün.

sahip olduklarının şükrünü eda edebilecek kadar mutlu olsun herkes...

eşitlik, adalet ve üretim gibi kavramlar aklına gelmiyorsa; adam gibi beslenme, barınma, iş, aş ve evlilik gibi şartları her kişiye layık görmüyorsan, ülkenin ve dünyanın kaymağını yiyen böyükbaşlara bir tepkin yoksa; tefeci, tekelci ve köleci düzenle sorunun yoksa, namus, iffet, ırz gibi kavramlar çağa ve zamana göre senin için değişiyorsa ve içeriği tamamen saydığım mevzularla ilgilenmek olan bir yol tutmamışsan zaten ha varsın ha yoksun. şurada yayılan sığır bile senden daha fazla sorumluluk sahibi ve üzerine düşen görevi yapıyor.

yok

hayatın anlamı; yaptıklarındır. çok uzun konudur.

"bence" spesifik veya evrensel bir şey söylenmesi beklenemez.

bütün hayatlar bireysel olduğu kadar göreceli olma özelliği taşıdığı için anlamlar da kişiden kişiye değişir.

herkes fark ettiği ve idrak edebildiği kadarıyla yaşar, fark etmek ise iş işten geçtikten sonra kafaya dank eden hatalar bütününden ibarettir denilebilir.

insandan insana farklılık gösteren arayış.

nedir bu hayatın anlamı. kimine göre üç beş eğlenip yasayıp ölücez kimine göre öbür dünyaya imtihan. kimine göre sevgi aşk zart zurt.

"bu yaşama bir sürünün içinde yaşayan, kendiliğinin hiç farkında olmayan bir koyun olmak için mi geldik? hayır, bunda hiçbir erdem, hiçbir anlam yok. yaşama anlamı biz veririz ve verebileceğimiz tek anlam, bu dışsal, fiziksel yaşamın dışında ruhsal ve ussal bir kendiliğin ortaya çıkmasıdır. yalnızlık budur. o yüzden yalnızlık, düşünmenin yazgısıdır. kitap okurken, dış dünyadan kendinizi nasıl yalıttığınızı hayal edin. iyi bir roman okurken, iyi bir kitaba gömülmüşken, iyi bir film seyrederken dünya umurunuzda olur mu? ben yemek yemek istemedim. yemek yemeyi beni okumaktan alıkoyan bir eylem olarak gördüm. ruhun ve aklın yalnızlığı ya da yalnızlığın akla ve ruha mahsus olma nedeni tutkudan kaynaklanıyor. kendini inceleme, kendini tanıma, kendini geliştirme tutkusu. bu tür insanların kendini oyalama derdi yoktur. ama sürüye bir bakın, en büyük sorunu boş zaman sorunudur. kendini nasıl oyalayacaklarını bilmezler."

dücane cündioğlu

eğer bir anlamı olsaydı çok anlamsız olurdu.

insanın anlam arayışı ölene kadar sürüyor. öldüğünde de mecburen sonlanıyor bu arayış. hayatın yek bir anlamı yok oysa.
bana göre hayatın anlamı büyüdükçe çocukluğa dönmektir. yaratıcılığa, neşeye ve masumluğa.

(bkz: aşk)

"sana göre aşk laftan ibaret, bana göre hayatın anlamı"

çok kurcalarsak bir anlamı çıkmayacak siz varmış gibi yaşayın yine de.

yoktur. insanlar hayata bir anlam yüklerler ve öyle yaşarlar.

hayatın anlamı şuanda tam olarak;
sınırsız alkol ve hovardalık yapmaktır.

bi abım gecen gun cok guzel bi sey soyledi:
-hayatı intihar edecek kadar degerli bulmuyorum.

takılıyoruz iste gencolar. hepsi bu.

kavrayabildiğin kadardır.