hiç gelmeyecek birini beklemek

hiç gelmeyecek birini bekleme eylemi.

tanım yaptım yine.

şimdi ne yazayım? leylâ'ya selam söyleyin, onu ben nerelerde aradım da bulamadım.

sokuk instagram aşklarınız belkii utanır.

çoktan gelmiş birini beklemekten daha az acı verir.

beklemeyiniz gidiniz

beklemek beklemek beklemek ah beklemek

bekleme
o habersiz senin beklediğinden; başkasının şakasına gülüyor belki şu an, başkasını düşünüyor; belki o da başkasını bekliyor başka bi yerde
hiç o taraklarda bezi yok belki
belki seni unutmuş yahut hiç hatrında değilmişsin
olan sana oluyo yani
bekleme ilerle
saat geç oldu zaten otobüs bile gelmez bu saatte
belki beklesen
ıslık falan çal işte
oyala kendini

beyhude bir çabadır zira çok uzun süre beklediğiniz kişi gelse bile bu bahtsızlıkla geldiği gibi başına kötü bir şey gelir.

beklemek cehennemdir der shakespeare ve ekler ama beklerim seni.

çok zordur. hele bir de toprağın altındaysa daha zor.

zor bir dönemden geçmemize neden olur, işin aslı eğer gelmeyeceğini kabullendiğimiz zaman işleri yoluna koyma zamanı gelmiştir demek.

bir umuttur yaşamak gibi bişey..

zamanım kıymetli benim kardeşim. saçma sapan beklemelerle uğraşamam

sen beklerken o başkalarına veriyor elini, ayağını, gönlünü...

kurduğunuz hayalleri reddetmenin, en ince ayrıntısına kadar inşa ettiğiniz hayal dünyasını enkaza çevirmenin zor gelmesindendir.

yan yana gün batımını izlemekten tutun, işten döndüğünüzde akşam karşılıklı pişirdiği yemeği yerken ona söyleyeceğiniz güzel sözlere, yüzündeki gülümsemeye; sarılıp koklamalarınızdan tutun da olası kavgalarınıza kadar her şeyi zaman içinde hayal edersiniz. ince ince işlersiniz. bir süre sonra, tüm geleceğinizin onunla birlikte olacağını düşünürsünüz. sonra o yok olur. hayalinizin başkahramanı silinip gitmiştir.

geriye gün batımını izlemek için oturduğunuz sandalye ve siz kalırsınız. solunuza bakarsınız, o yoktur. akşam yemeğinin tadı tuzu kaçmıştır; o yoktur. boşluğa sarılır, havayı koklarsınız. bu noktaya gelene kadar, ayaklarınızın zemine basıp gerçeği kabullenmeye başlayana kadar geçen süre işte budur: hiç gelmeyecek birini beklemek. acınası durur; insanı zayıflatır lakin yaşamın bir gerçeğidir. saygı duymak gerekir; kınamak ise ayaktakımının işidir. kimsenin kalbinde kolay kolay sevgi filizlenmez; hiç kimse öylesine zamanını, duygularını birine saplayıp yaşamını ve zihnini sağlıksız bir hale sokmaz. gönül işleri çok karmaşık ve yoğun yaşanan duygulardan oluşur.

bildiğin halde engel olunamayan buna rağmen hayatın devam ettiğinin farkında olduğun bir his.

belki döner diye hep kapıya bakmaktır.

hayatın kısa ve her anın değerli olduğunu bilmeyen insan işidir. kimsenin de umurunda değildir beklemesi. eline de bir şey geçmez. aksine fırsatların tamamını kaçırır bu beklenti. bunu yapanlar genelde genç insanlar olduklarından zamanın kıymetinin henüz farkında değillerdir. ömür hep bu yaşlarda aynen böyle devam edecek zannederler. geç kaldıklarını çok daha sonra anlayacak ve yıllarını boşa harcadıklarında hissettikleri tek şey pişmanlık olacak. duygularınızın esiri olmayın ve ömrünüzün en dinamik yıllarını boşa harcamayın.

bu işin bokluğu "hiç gitmeyecekmiş gibi duran" birini sevmekle başlıyor.

bunu o an yaparken, yani beklerken “gelmeyecek” demiyorsunuz. gelecek umuduyla baktığınız için umudunuzu her geçen gün tazelemeye çalışıyorsunuz. sabır diliyorsunuz, dualar ediyorsunuz belki. bu süreçte o kadar yıpranıyorsunuz ki ama bu yıpranmayı “ona değer” olarak görüyorsunuz. çektiğiniz acılar ona beslediğiniz duyguların gerçek olduğunu size kanıtlayan şey haline geliyor.
kimsenin böyle bir şey yaşamasını istemem ama insanlar da bunu seçmiyor..

hani ayda yılda bir olsun rüyalarımda göreyim, yeter ki göreyim dediğimdir. hiç gelmeyeceğini bilsem bile, ruhen sarılacak bir başkası olmadığı için beklemektir.

çok büyük bir zaman kaybı. binlerce insan var. eğer ihtiyaç duyuyorsan git başkasına yükle o anlamı. binlerce dansöz var. o değil de tüm olayın senin yüklediğin anlamdan ibaret olduğunu ve karşındaki kişinin aslında kim olduğunun o kadar da eşsiz bir anlamı falan olmadığını bilmek aşırı heves kaçıran bir şey değil mi? çok tatsız bir realite. tabi böyle değilmiş gibi kendimizi dahi kandıracağız ki oyalanalım.