hiç küfür etmeyen insan
başlık "senigidifindikkiran" tarafından 30.10.2023 23:49 tarihinde açılmıştır.
1.
ben liseye kadar etmezdim ama liseden sonra ağzımdan gayri ihtiyari çıkmakta. burada zaten küfür edemem orası ayrı.
devamını gör...
2.
biraz küfür etmelidir.
devamını gör...
3.
kalitedir. kendini yok yere ya da çok kere sıkandır. keşke bende olsam dediğim kişidir. yapamadığımdır. günde 7 vakit yaptığım etkinliktir. allah küfre düşürmesin diye içimden geçendir.
devamını gör...
4.
benim gözümde sahtedir. özellikle türkçe konuşanlar için.
dil, zihinden çok sinirsel bir olgudur. bir gün boyunca, özellikle bu ülkede hiç küfür etme hissi doğmadan konuşabiliyorsanız, ya betonerme gibi sinirleriniz vardır, ya da kolpa atıyorsunuzdur.
youtube'da takip ettiğim bir kanal var. kendisi 'esnaf'. canlı yayın sohbetinde nispeten argo bir sözcüğü gördükten sonra demez mi "biz le-a-ne bile demeyiz, öyle saygısız sözcükler kullanmayız" diye.
s****r lan, lan demeyen esnafı bırak, baba mı olur? le-a-ne ne lan?
kardeşim, bu sözcükler* dilin bir parçası. kötü bir amaca sahip değiller. lan diye abarttığın sözcük oğlan sözcüğünden gelme. sen kendi uydurduğun bir prensip olarak kullanmıyor olabilirsin, ne diye milleti küçük görüyorsun?
gelelim milli yaramıza*: a**** koyim.*
bırak koyuversin kardeşim. ortada bir kadını bırakın, bir özne bile yok. "nabıyon a**** koyim" lafı ne diye bu kadar dokunuyor size yahu? size söylenmesinden rahatsız olursunuz, gayet anlarım, size karşı söylememeye de çalışırım, ama ortamda sen varsın ve rahatsız oluyorsun diye ben arkadaşlarımla nasıl konuşacağımı senin pipinin* keyfine göre ayarlayamam. yüksek sesli konuşup kafanı gibmiyorsam sen de kulak ardı ediver, zira ben senin "alamanya'da sokağa işiyolla" propagandana, yandaki kızların giyimine yaptığın yorumlara üzülerek katlanıyorum.
dyo:*
dil, zihinden çok sinirsel bir olgudur. bir gün boyunca, özellikle bu ülkede hiç küfür etme hissi doğmadan konuşabiliyorsanız, ya betonerme gibi sinirleriniz vardır, ya da kolpa atıyorsunuzdur.
youtube'da takip ettiğim bir kanal var. kendisi 'esnaf'. canlı yayın sohbetinde nispeten argo bir sözcüğü gördükten sonra demez mi "biz le-a-ne bile demeyiz, öyle saygısız sözcükler kullanmayız" diye.
s****r lan, lan demeyen esnafı bırak, baba mı olur? le-a-ne ne lan?
kardeşim, bu sözcükler* dilin bir parçası. kötü bir amaca sahip değiller. lan diye abarttığın sözcük oğlan sözcüğünden gelme. sen kendi uydurduğun bir prensip olarak kullanmıyor olabilirsin, ne diye milleti küçük görüyorsun?
gelelim milli yaramıza*: a**** koyim.*
bırak koyuversin kardeşim. ortada bir kadını bırakın, bir özne bile yok. "nabıyon a**** koyim" lafı ne diye bu kadar dokunuyor size yahu? size söylenmesinden rahatsız olursunuz, gayet anlarım, size karşı söylememeye de çalışırım, ama ortamda sen varsın ve rahatsız oluyorsun diye ben arkadaşlarımla nasıl konuşacağımı senin pipinin* keyfine göre ayarlayamam. yüksek sesli konuşup kafanı gibmiyorsam sen de kulak ardı ediver, zira ben senin "alamanya'da sokağa işiyolla" propagandana, yandaki kızların giyimine yaptığın yorumlara üzülerek katlanıyorum.
dyo:*
devamını gör...
5.
bi ara ciddi ciddi birakmistim küfürü böyle bildigin h8c küfür etmeyen biriydim. ama küfürsüslük cok zor. hele ki böyle bir dönemde böyle bir dönemde.
bu arada cok güzel küfür ederim.
bu arada cok güzel küfür ederim.
devamını gör...
6.
iş hayatına atılana kadar bendim. sonra depremle birlikte şu ana kadar yaşadığımız insanlar (akraba) var. hep 3-5 tane olan aynı küfürleri etsem de ediyorum. kendime "küfürbaz haydo'nun kız versiyonu oldun yeter susss artık." desem de nafile. aile apartinda 6 aileyken olay bitmezdi. sonrasında gelenlerden birisi benim sinsiriçe olan 2 yengemi neredeyse 3'e katlayacak potansiyelde ve bunlar 3'lü de takılıyor nasıl ortalığı karıştırdıklarını anlatamam. işte o gelene sövüyorum. normalde hakaret bile etmeyen beni o kadın bozdu. öyle bir illet. arkasından sövmek bile kesmiyor yüzüne ve dolu dolu sövmek istiyorum. ve nasıl birikmişim anlatamam. kaç ay oldu yani patlayacak fırsat kolluyorum.
annemlere önden bilgilendirme yaptım. "bakın ben bu kadına çok pis kinlendim ve doldum. patlarsam onu da benle patlatacağım ona göre. kavga etme çabasına girerse ayırmaya geleni küserim..."
böyle deme sebebim bizimkilerin şoka girmemesi. ve bu raddede olduğumu anlayıp onu gereksiz yere evde tutmamaları. çünkü normalde tersim çok pis ve bu kadar ayı sabrede sabrede geçirmişsem artık şükretsinler. patlarsam "çok bile dayandı." diyecekler.
çünkü ben "evi yıkıldı sus, maddi sıkıntılar çekiyorlar sus, çocuklarının bazıları uzakta sus, ev sahibi değil misafir o sus vs." dedim.
ama dediğim şeylerin onda hiçbir yeri yok. hayatı normal gidiyormuş gibi davranıyor ve bizden daha çok ev sahibi ha. ne yemek yapılacak kendi karar verir, bahçedeki sebzeleri kafasına göre koparir, malzemeleri kafasına göre kullanır ben bizim malzemeleri kullanmaya gelince elimden kolumu koparırcasına çekip alır "idareli kullanalım az var." der. ulan ev sahibi biziz biz size böyle davranmıyoruz öyle şeyler yapmıyoruz sen nasıl yaparsın özellikle de sana hiç sempati duymayan bana hem de o hareketi?
sonra kızları var, işlere neredeyse hiç el sürmezler ve biz ablamla ne olursa olsun yapıyoruz ya da yardım ediyoruz ya onda bile elinize sağlık yok ne var biliyor musunuz "benim kızlarım daha hamarat, zaten sizin yaptığınız bir şey yok." yüzüme bakıp bunları demekten utanmadı ama ben ona alaylı gülerken utandım. saniyelik göz göze geldim ve bunu görsün istedim sonra yüzümü çevirdim. "o hamaratli kızlarından kaç aydır haber alınamıyor. şu an bile onlar değil biz varız. ilk bir haber alalım sonra hamaratlığı konuşuruz." dedim böyle dememin sebebi de damarıma bastı yoksa ben duymazdan geliyordum da aptallık etmişiz. kıçını kaldırmaktan aciz kızlarına güzelleme yapıyor. neredeyse hep, birlikte yemek yaptık son 2-3 ay ayrı yiyoruz ama annem yemek yolluyor. ve ben hiç ağzından elinize sağlık lafı duymadım. ona yemek götürmüşum (annemin zoruyla) bana diyor ki "niye bunu getirdin, dün ben yapmıştım bundan yenilmedi döktüm. geri götür bunu."
ben burada da sinirlendim. annemi yaklaşık 2 hafta yatağa düşürdü ve ona rağmen bize gelip "yemekte hesabımızı kattiniz mi?" diye sorma yüzsüzlugunde birkaç defa bulundu. annem hasta olunca biz az hasarlı evimize geçtik yoksa onlarlaydik eve geçme şansımıza rağmen neyse.
yemeği o gün ben yapmıştım. biraz sert bir şekilde "benimki yenilir çünkü güzel yaptım. ve ben sana getirmedim sadece buradaki herkes için getirmişim. tabak kalacak." dedim sonu bastırarak. gerizekalıya bak...
annemi yataklık etmeden önce yemek yapma saatlerinde o kadar çok kaytardı ki ve bunun sorun çıkardığını görmesine rağmen yaptı bunu. hanımefendi misafirliklere gidiyor. kızları yok zaten, o da yok.
bir ara annemler yardım kolisi için gitmişti. yemek ona ve teyzeme kalıyordu. teyzemin misafirliği uzun sürmüş o zaten habersiz kayboluyor ve anca yemek kurulma saatinde geliyor.
annem geç gelmişti ve gördü yemeğe girişilmemiş, geldi sinirden beni azarladı. ben ise ne yemek yapılacağını bile bilmiyorum çünkü ben annem hasta olmadan önce oradan bağımi kestim. evde yapıyorum evde yiyorum ama annemler çok yorulmasın diye yardıma çıkıyorum vs.
beni azarladı ben de sinirlendim. sonra ben kuzenimle hazırlık yaparken saat neredeyse 5-5.30 gibi geldi ve gülerek iniyor "kızlar ne yapıyorsunuz?" dedi böyle kor gibi. artık ben sinirliyim ya yukardan yokuşu inerken duydum sesini bana yetti. sonra böyle bilmez ve aptala yatması beni daha çok kızdırdı. "bu saatte ne yapabiliriz, gördüğün üzere yemek hazırlığı yapıyoruz." dedim ters bir şekilde. sonra bana dedi ki "bunların yarına kalacağını söylemişlerdi. niye yapıyorsunuz ki?"
"yarına kalacağını söylemiş olsalardı şu an yapıyor olmazdık. ayrıca bu yarına kalıyor diye yemek yapılmayacağı anlamına mı geliyor?" dedim yüzüne bakmadan konuşuyorum ayrıca.
o gün var ya gitmiş anneme demiş ki "asra bana kaba davrandı. tersindeydi." tabi benim haberim yok. başka olayı konuşulurken annem bunu söyledi. dedim "ne nee, cidden böyle mi söylemiş? niye direkt bana demiyorsun ya? mis gibi kabalık yapacağım fırsatı almışsın elimden."
annem ona "onun hiçbir suçu yokken ona bağırdım o yüzden sinirliydi. siz dışarıya çıktığınızda yemek olayı aksamıyor ama ben nadiren çıksam da illa aksayacak." gibisinden bir şeyler demiş. ben de anneme "iyi en azından bir şeyler demeye başlamışsın. ama yine de sana kızgınım. resmen kendi yaptığı g.tlukleri görmeyip beni sana şikayet etmiş daha ilkinde."
sonra bir gün dedemler balık tutmuştu. bize yollamışlar cimrilikten az bir şey ve haftada neredeyse 2 kez idi. o yüzden balığı geri çevirdim. canlı kesmek zorunda kalmıştım ya (bunu yazmıştım başka bir başlıkta.) artık balık göresim yoktu. üstüne ablamla annem hastaydı direkt bana kalacak, hiç gerek yok yani.
neyse sonrasında bizimle evde yiyen dayım(o kadın yüzünden cnku ona da dışarıda rahat vermedi) onlara yardım ederken balığı birlikte yıkayıp bana tertemiz göndermiş. yemek saatinde ben onları unlarken bu o. geldi niye geldi hatırlamıyorum. o bize özellikle mutfağa gelince hiç ağzımı açmıyorum yüzüne de bakmıyorum eğer tek değilsem.
geldi ben unluyorum, annemle balık hakkında konuştular biraz sonra bana döndü "asra balığı geri çevirince çok şaşırdık. çok ayıp etti." dedi. ben de "balığı pişiremeyecekken geri yollamamın neresi ayıp? ben yemek yapmışım zaten gerek yoktu yani."
"olsun sonuçta deden yollamış, bu yaptığın saygısızlık annen öğretmedi mi, ben öğreteyim o zaman." dedi.
o bakmadığım sıfatına bir dönüşüm var "kim yollarsa yollasın, dedem diye veya büyük diye yiyecek ziyanı yapmayacağım. benim için asıl saygısızlık bu." deyip bıraktım karşımda duran anneme. çünkü sonrası onu ilgilendiriyor ve kendisi burada hoş orada olmasa "saygı kelimesini ağzına alacak en son insan bile değilsin. ki bu saygı olayıyla karşıma gelecek kişi de. öğretme olayına gelirsek insan bilmediği bir şeyi öğretemez. o yüzden ilk önce öğren sonra öğretmeye kalk." derdim yani hemen dövmezdim.
annem hiçbir şey demedi. ona bir hayal kırıklığıyla bakışım var o an. kendi de gittikten sonra sinirle "iadeyi saygısızlık olarak mı görüyorsun? dediği gibi sen bana öğretememiş misin?" dedim. durdu bir süre "bana cevap ver, evet ya da hayır?" öyle görmediğini biliyorum yoksa bu şekilde başlamazdım. bilmek istediğim önünde ona küfür gibi edilen lafı neden ona sokmadığı. "hayır görmüyorum."
"iyi bundan sonra o da benden saygı görmeyecek. çünkü sen öğretememissin. dünya'nın en aşağılık kadını sayılabilir ve ondan saygı hakkında laf yedin. bana da yedirdin sana inanamıyorum. lafı iade etmeyeceğini bilseydim ben ederdim. bugün benimle hiç konuşma! onu başımıza sessiz kalışlarınla daha çok sarıyorsun. bir de sustuğun yere bak! dibimde ona bakışımla kafamın içinde onu dövdüm biliyor musun?! ah delirteceksiniz beni! bir daha, bak yemin ediyorum eğer ki bana maneviyattan ya da ahlaktan konuşursa ağzına sicmayan asra değil! o saygı olayını da ona o zaman yedireceğim."
sonra biz nar ekşisi yaptık. 3.5 çuval çıktı gitmiş 7-8 çuval çıktı demiş bizimle o gün narı dövmesine rağmen. (yani miktarı gördü)
geldi burada işleri karıştırdı.
sonra ki günlerde annemle konuşmaya geldi ben mutfaktayken. beni resmen kovmak istedi mutfaktan. sanki olduğu ortama ve ona bayılıyorum. ablama çay götürmek için seslendim önüme döndüm"asra bizi yalnız bırakır misin?"
mutfak oturma odası ya da salon değil. ben işimi keyfine özellikle senin keyfine göre hiç ayarlayamam. "tamam." dedim sadece. ama çıkmadım çünkü işim bitmedi. ona çay koyarken kendime sade soda açtım bira bardağına döktüm. 3 mandalina sıktım içine çok yavaş döktüm çünkü aşırı köpük çıkıyor neyse. bu süreçte o isteğini tekrarladı. sinirlendim. önüme döndüm, kollarımı önümde bağladım ve bakışlarım direkt yüzünü döverken "hakkımızda yalan dolan konuşup annemle dertleşmeye yüzün var. geçen balık iadesi için saygısızlık dedin. sen de kızlarına yüzsüzluğu veya yalan dolanı mı öğretiyorsun? iyi bir öğretmensin bunlarda hakkını yememek lazım. ayrıca gördüğün üzere burası mutfak, oturma odası ya da salon veya evinin mutfağı değil. keyfine göre çıkamam çünkü keyfin için aksatmayacağim işlerim var. ister bekle ister git unrumda değil. konuşma yerini bile bilmeyen seni dert edinecek değilim. ha bir de o kadar halt yerken hiç özür dilemesini bilir misin mesela karşındaki kadından? o kadınla bana iyi bak, annem ama hiç benzemeyiz. iyilik anlayışı neredeyse enayilik sayılacak kadar ama benim hak etmeyene zerre iyilik veya incelik anlayışım yok. yediğin bklari tek başına yerken tek başına çözmesini öğren. annemin migreni var, git başkalarının başını ağırt. biz seni dinleyelim burada sen başımıza çorap ör. yattığın aptalığına sicarim. -biraz durup_ ıhmm ben en son çıkıyordum değil mi? -tepsiyi alıp kapıya giderken gülümseyerek- iyi dertleşmeler." dedim.
ben balkona varmadim hop kapı sesi. "umarım kapımızı son kapatışın olur."
g.t korkusundan ağzını bile açamadı. bunlara böyle davranacaksın. görmezden değil yüzlerine vuracaksın. çünkü anlayış demezler derler ki bu enayi yaptığımı görmüyor veya görse bile bir şey demiyor daha yapayım. demez değer bileyim vs.
daha nice olayları var...
ben maneviyata ve ahlaka çok değer veririm. onu o kadar ay rencide etmeden çekmemin sebebi özel durumuydu. ulan yer açtık diye her gün mü her an mı pişman edilir bir insan. herkesi karıştırdı burada. herkese zarar verdi. annem onun çıkardığı sorunlardan çok kez hasta oldu. daha hastayken gelip o oruspuyu dinleyecek. demiyor kafam ağrıyor sen de bana masal anlatma vs. dinlerim diyor. o da kör sanki görmüyor yüzünün halini; cansız, gözünü açamıyor doğru düzgün, solgun, hasta gibi yani bariz.
anneme yüklüyor annem bize dağıtıyor, babama da yüklüyor babam anneme ve bize dağıtıyor, nenem ve dayıma da yüklüyor onlar da herkese yine. bu kadının eve geçmesini, hakkında konuşulmasını vs. istemiyorum artık. babamda annemden farksız davranıyor. böyle kardeşin allah bin türlü belasını versin. böyle insanın yuzlerce kez versin hepsini bizden uzağa atsın.
dert varken bin dertler çünkü. hep yük koyuyor. sensin eşek, sen taşı. böyle insanların ne kendisini ne de onlarla ilgili şeylerini taşırım.
benden de nefret ediyor ha, çünkü ben dobrayım. yeri geldiğinde çatır çutur konuşurum. ailemin veya kendimin bu tarz şeylerini bile çekmiyorum. onu mu çekeceğim? ki çektim ama. özel durum olmasa ilk haftadan zehir ederdim. ama hiçbir şey yapmadım. yapsam bu kadar ay duramazdı.
ne anne, ne kardeş, ne eş, ne çocuk, ne gelin yemin ediyorum olduğu hiçbir anlamı taşımıyor. çok iğrenç çok.
ölüm bir ona var sanki. bu yüzden annemle babama sinirleniyorum. ve hatta "bu hâla buradayken ben ölürsem zehir ettiği günlerin ah'ı ikinize. hiç umrumda değil. evde huzur bırakmadı, ailenin içinden geçti ama küçük bir çocuk gibi sabır ve anlayış gösteriyorsunuz, hiç düzeldi mi yok. daha da boka bağlıyor. ve ciddi söylüyorum onun zehir ettiği günler içinde ölürsem mezarıma gelmeyin. ülkenin genelinde yaşatmıyorlar zaten daha kendi evimin içinde de yaşayamıyorum. onun mezarına giderseniz tamam? sizi istemiyorum. önden gidersem onun nasıl içinizden geçtiğini de izleyeceğim. çünkü ben olmayacağım. gideceğiniz mezarım olur mu bilmem ama olursa sizi istemiyorum. onu eve sokan kimseyi istemiyorum. ona hak etmediği değeri veriyorsunuz bize de hak etmediğimiz değersizliği. biz düştüğünüz durumdan çok memnunuz sanki. sizi o düşürmüş o! o düşünmemiş sizi! neyse. ben susayım siz gidin onu dinleyin. normal halinizde ben agritiyorum başınızı! ama o siz hastayken şifa oluyor değil mi?!
sizde haksızlık yapıyorsunuz. ve dengeyi sağlamak için bizi gözden çıkartınız. çekirdek aile içi dengeyi değil onunkini seçtiniz çünkü. hakkım helal değil. göz göre göre yiyen hiç kimseye helal değil. çocuğun hakkı ebeveynlerinde hiç olmazmış gibi davranıyorsunuz. bence gayet var da kör göremez. siz de helal etmeyin eğer öyle bir durum varsa. benim içim çok rahat. gerçek yüzünü gördüğüm andan itibaren bir kez yüzüne bakamayacağım insana sırf siz üzülmeyin diye aylardan beri tahammül ediyorum. o basit insan evimize giriyor! deprem bir ona oldu, bir onun psikolojisi etkilendi, bir o, sadece o! herkese utanmadan yük koyan kendi, onunkiyi de sırtlarken sizinkilerden almaya çalışan bizi görmüyorsunuz. kendi evimde duramıyorum ya! hep bahçeye gidiyorum. kendi evimde hep tartışma seslerine uyanıyorum. buna siz neden oluyorsunuz. o adi kadını bile affederim ama ikinizi asla. niye çünkü o şerefsiz ve düşmanca davranıyor. ama siz sözde sevgili ebeveynlersiniz. sizin ki daha acı ve asıl ihanet benim nazarımda. bizi değil onu seçtiniz. peki, ben de sizi değil kendimi seçiyorum. bu demek oluyor ki o kadın sizin değerinizden faydalanmayacak. yok sıfıra bile değil her şeyiyle eksiye inecek. ve sizin değeriniz onunkiden çokta farklı olmayacak. neredeyse 1 yıl olmak üzere. ve benim bu tarz kimselere harcayacak 1 saniyem bile yok. yabancıyla aile, aile ile yabancı olun. ilk siz ölürseniz o ölmüş gibi sayacağım. yani mezarımiza gelme demenize gerek yok yakinindan geçmem. hayat seçimlerden ibaret. o yüzden ne seçtiğinizi unutmayın. isteye dayalı ve bilinçli bir olay demek istediğim. 4 kişi o kişiliksiz etmiyor. bununla daha ayrı ilgileneceğim. bu küfrün hesabını size çok ağır keseceğim. 1 kişiye 1 kişiliksiz olsa da aynı olurdu. çünkü içinde her türlü ben varım. bunu ikinize çok pis ödeteceğim. size bu cüreti hayatımdaki konumunuz verdiyse darmadağın edeceğim o konumları! bağı kopardınız o hâlde ipi yakmamda bir sakınca yok. etrafa sıçrarsa iple başka yerleri tutuşturasım gelmiştir.
olayın başından sonuna kadar herkes sorumlu. ve ben bunda hiç kimseyi pas geçmeyeceğim. o yüzden dikkat edin.
ister ciddiye alın ister gülün geçin. ben bu satılmışlığı, kime satılmışlığı vs. unutmam ama size hep hatırlatacağım. cehennem mi istiyorsunuz onun yaşattığını cennet saydırmazsam görün..."
sonuç; umursamadılar ya da öyle davranmak istediler. aile fertlerinde kişiliksiz varsa ben atarım ama kişiliksizi getiren, öncelik hâline getiren olursa ben çıkarım. benim midem bu şeyleri kimse de almaz ama sizin ki kendinizde bile alıyor. iğreniyorum ve utanç kaynağısınız, en az onun yaptıkları kadar rezil bir hareketti...
annemlere önden bilgilendirme yaptım. "bakın ben bu kadına çok pis kinlendim ve doldum. patlarsam onu da benle patlatacağım ona göre. kavga etme çabasına girerse ayırmaya geleni küserim..."
böyle deme sebebim bizimkilerin şoka girmemesi. ve bu raddede olduğumu anlayıp onu gereksiz yere evde tutmamaları. çünkü normalde tersim çok pis ve bu kadar ayı sabrede sabrede geçirmişsem artık şükretsinler. patlarsam "çok bile dayandı." diyecekler.
çünkü ben "evi yıkıldı sus, maddi sıkıntılar çekiyorlar sus, çocuklarının bazıları uzakta sus, ev sahibi değil misafir o sus vs." dedim.
ama dediğim şeylerin onda hiçbir yeri yok. hayatı normal gidiyormuş gibi davranıyor ve bizden daha çok ev sahibi ha. ne yemek yapılacak kendi karar verir, bahçedeki sebzeleri kafasına göre koparir, malzemeleri kafasına göre kullanır ben bizim malzemeleri kullanmaya gelince elimden kolumu koparırcasına çekip alır "idareli kullanalım az var." der. ulan ev sahibi biziz biz size böyle davranmıyoruz öyle şeyler yapmıyoruz sen nasıl yaparsın özellikle de sana hiç sempati duymayan bana hem de o hareketi?
sonra kızları var, işlere neredeyse hiç el sürmezler ve biz ablamla ne olursa olsun yapıyoruz ya da yardım ediyoruz ya onda bile elinize sağlık yok ne var biliyor musunuz "benim kızlarım daha hamarat, zaten sizin yaptığınız bir şey yok." yüzüme bakıp bunları demekten utanmadı ama ben ona alaylı gülerken utandım. saniyelik göz göze geldim ve bunu görsün istedim sonra yüzümü çevirdim. "o hamaratli kızlarından kaç aydır haber alınamıyor. şu an bile onlar değil biz varız. ilk bir haber alalım sonra hamaratlığı konuşuruz." dedim böyle dememin sebebi de damarıma bastı yoksa ben duymazdan geliyordum da aptallık etmişiz. kıçını kaldırmaktan aciz kızlarına güzelleme yapıyor. neredeyse hep, birlikte yemek yaptık son 2-3 ay ayrı yiyoruz ama annem yemek yolluyor. ve ben hiç ağzından elinize sağlık lafı duymadım. ona yemek götürmüşum (annemin zoruyla) bana diyor ki "niye bunu getirdin, dün ben yapmıştım bundan yenilmedi döktüm. geri götür bunu."
ben burada da sinirlendim. annemi yaklaşık 2 hafta yatağa düşürdü ve ona rağmen bize gelip "yemekte hesabımızı kattiniz mi?" diye sorma yüzsüzlugunde birkaç defa bulundu. annem hasta olunca biz az hasarlı evimize geçtik yoksa onlarlaydik eve geçme şansımıza rağmen neyse.
yemeği o gün ben yapmıştım. biraz sert bir şekilde "benimki yenilir çünkü güzel yaptım. ve ben sana getirmedim sadece buradaki herkes için getirmişim. tabak kalacak." dedim sonu bastırarak. gerizekalıya bak...
annemi yataklık etmeden önce yemek yapma saatlerinde o kadar çok kaytardı ki ve bunun sorun çıkardığını görmesine rağmen yaptı bunu. hanımefendi misafirliklere gidiyor. kızları yok zaten, o da yok.
bir ara annemler yardım kolisi için gitmişti. yemek ona ve teyzeme kalıyordu. teyzemin misafirliği uzun sürmüş o zaten habersiz kayboluyor ve anca yemek kurulma saatinde geliyor.
annem geç gelmişti ve gördü yemeğe girişilmemiş, geldi sinirden beni azarladı. ben ise ne yemek yapılacağını bile bilmiyorum çünkü ben annem hasta olmadan önce oradan bağımi kestim. evde yapıyorum evde yiyorum ama annemler çok yorulmasın diye yardıma çıkıyorum vs.
beni azarladı ben de sinirlendim. sonra ben kuzenimle hazırlık yaparken saat neredeyse 5-5.30 gibi geldi ve gülerek iniyor "kızlar ne yapıyorsunuz?" dedi böyle kor gibi. artık ben sinirliyim ya yukardan yokuşu inerken duydum sesini bana yetti. sonra böyle bilmez ve aptala yatması beni daha çok kızdırdı. "bu saatte ne yapabiliriz, gördüğün üzere yemek hazırlığı yapıyoruz." dedim ters bir şekilde. sonra bana dedi ki "bunların yarına kalacağını söylemişlerdi. niye yapıyorsunuz ki?"
"yarına kalacağını söylemiş olsalardı şu an yapıyor olmazdık. ayrıca bu yarına kalıyor diye yemek yapılmayacağı anlamına mı geliyor?" dedim yüzüne bakmadan konuşuyorum ayrıca.
o gün var ya gitmiş anneme demiş ki "asra bana kaba davrandı. tersindeydi." tabi benim haberim yok. başka olayı konuşulurken annem bunu söyledi. dedim "ne nee, cidden böyle mi söylemiş? niye direkt bana demiyorsun ya? mis gibi kabalık yapacağım fırsatı almışsın elimden."
annem ona "onun hiçbir suçu yokken ona bağırdım o yüzden sinirliydi. siz dışarıya çıktığınızda yemek olayı aksamıyor ama ben nadiren çıksam da illa aksayacak." gibisinden bir şeyler demiş. ben de anneme "iyi en azından bir şeyler demeye başlamışsın. ama yine de sana kızgınım. resmen kendi yaptığı g.tlukleri görmeyip beni sana şikayet etmiş daha ilkinde."
sonra bir gün dedemler balık tutmuştu. bize yollamışlar cimrilikten az bir şey ve haftada neredeyse 2 kez idi. o yüzden balığı geri çevirdim. canlı kesmek zorunda kalmıştım ya (bunu yazmıştım başka bir başlıkta.) artık balık göresim yoktu. üstüne ablamla annem hastaydı direkt bana kalacak, hiç gerek yok yani.
neyse sonrasında bizimle evde yiyen dayım(o kadın yüzünden cnku ona da dışarıda rahat vermedi) onlara yardım ederken balığı birlikte yıkayıp bana tertemiz göndermiş. yemek saatinde ben onları unlarken bu o. geldi niye geldi hatırlamıyorum. o bize özellikle mutfağa gelince hiç ağzımı açmıyorum yüzüne de bakmıyorum eğer tek değilsem.
geldi ben unluyorum, annemle balık hakkında konuştular biraz sonra bana döndü "asra balığı geri çevirince çok şaşırdık. çok ayıp etti." dedi. ben de "balığı pişiremeyecekken geri yollamamın neresi ayıp? ben yemek yapmışım zaten gerek yoktu yani."
"olsun sonuçta deden yollamış, bu yaptığın saygısızlık annen öğretmedi mi, ben öğreteyim o zaman." dedi.
o bakmadığım sıfatına bir dönüşüm var "kim yollarsa yollasın, dedem diye veya büyük diye yiyecek ziyanı yapmayacağım. benim için asıl saygısızlık bu." deyip bıraktım karşımda duran anneme. çünkü sonrası onu ilgilendiriyor ve kendisi burada hoş orada olmasa "saygı kelimesini ağzına alacak en son insan bile değilsin. ki bu saygı olayıyla karşıma gelecek kişi de. öğretme olayına gelirsek insan bilmediği bir şeyi öğretemez. o yüzden ilk önce öğren sonra öğretmeye kalk." derdim yani hemen dövmezdim.
annem hiçbir şey demedi. ona bir hayal kırıklığıyla bakışım var o an. kendi de gittikten sonra sinirle "iadeyi saygısızlık olarak mı görüyorsun? dediği gibi sen bana öğretememiş misin?" dedim. durdu bir süre "bana cevap ver, evet ya da hayır?" öyle görmediğini biliyorum yoksa bu şekilde başlamazdım. bilmek istediğim önünde ona küfür gibi edilen lafı neden ona sokmadığı. "hayır görmüyorum."
"iyi bundan sonra o da benden saygı görmeyecek. çünkü sen öğretememissin. dünya'nın en aşağılık kadını sayılabilir ve ondan saygı hakkında laf yedin. bana da yedirdin sana inanamıyorum. lafı iade etmeyeceğini bilseydim ben ederdim. bugün benimle hiç konuşma! onu başımıza sessiz kalışlarınla daha çok sarıyorsun. bir de sustuğun yere bak! dibimde ona bakışımla kafamın içinde onu dövdüm biliyor musun?! ah delirteceksiniz beni! bir daha, bak yemin ediyorum eğer ki bana maneviyattan ya da ahlaktan konuşursa ağzına sicmayan asra değil! o saygı olayını da ona o zaman yedireceğim."
sonra biz nar ekşisi yaptık. 3.5 çuval çıktı gitmiş 7-8 çuval çıktı demiş bizimle o gün narı dövmesine rağmen. (yani miktarı gördü)
geldi burada işleri karıştırdı.
sonra ki günlerde annemle konuşmaya geldi ben mutfaktayken. beni resmen kovmak istedi mutfaktan. sanki olduğu ortama ve ona bayılıyorum. ablama çay götürmek için seslendim önüme döndüm"asra bizi yalnız bırakır misin?"
mutfak oturma odası ya da salon değil. ben işimi keyfine özellikle senin keyfine göre hiç ayarlayamam. "tamam." dedim sadece. ama çıkmadım çünkü işim bitmedi. ona çay koyarken kendime sade soda açtım bira bardağına döktüm. 3 mandalina sıktım içine çok yavaş döktüm çünkü aşırı köpük çıkıyor neyse. bu süreçte o isteğini tekrarladı. sinirlendim. önüme döndüm, kollarımı önümde bağladım ve bakışlarım direkt yüzünü döverken "hakkımızda yalan dolan konuşup annemle dertleşmeye yüzün var. geçen balık iadesi için saygısızlık dedin. sen de kızlarına yüzsüzluğu veya yalan dolanı mı öğretiyorsun? iyi bir öğretmensin bunlarda hakkını yememek lazım. ayrıca gördüğün üzere burası mutfak, oturma odası ya da salon veya evinin mutfağı değil. keyfine göre çıkamam çünkü keyfin için aksatmayacağim işlerim var. ister bekle ister git unrumda değil. konuşma yerini bile bilmeyen seni dert edinecek değilim. ha bir de o kadar halt yerken hiç özür dilemesini bilir misin mesela karşındaki kadından? o kadınla bana iyi bak, annem ama hiç benzemeyiz. iyilik anlayışı neredeyse enayilik sayılacak kadar ama benim hak etmeyene zerre iyilik veya incelik anlayışım yok. yediğin bklari tek başına yerken tek başına çözmesini öğren. annemin migreni var, git başkalarının başını ağırt. biz seni dinleyelim burada sen başımıza çorap ör. yattığın aptalığına sicarim. -biraz durup_ ıhmm ben en son çıkıyordum değil mi? -tepsiyi alıp kapıya giderken gülümseyerek- iyi dertleşmeler." dedim.
ben balkona varmadim hop kapı sesi. "umarım kapımızı son kapatışın olur."
g.t korkusundan ağzını bile açamadı. bunlara böyle davranacaksın. görmezden değil yüzlerine vuracaksın. çünkü anlayış demezler derler ki bu enayi yaptığımı görmüyor veya görse bile bir şey demiyor daha yapayım. demez değer bileyim vs.
daha nice olayları var...
ben maneviyata ve ahlaka çok değer veririm. onu o kadar ay rencide etmeden çekmemin sebebi özel durumuydu. ulan yer açtık diye her gün mü her an mı pişman edilir bir insan. herkesi karıştırdı burada. herkese zarar verdi. annem onun çıkardığı sorunlardan çok kez hasta oldu. daha hastayken gelip o oruspuyu dinleyecek. demiyor kafam ağrıyor sen de bana masal anlatma vs. dinlerim diyor. o da kör sanki görmüyor yüzünün halini; cansız, gözünü açamıyor doğru düzgün, solgun, hasta gibi yani bariz.
anneme yüklüyor annem bize dağıtıyor, babama da yüklüyor babam anneme ve bize dağıtıyor, nenem ve dayıma da yüklüyor onlar da herkese yine. bu kadının eve geçmesini, hakkında konuşulmasını vs. istemiyorum artık. babamda annemden farksız davranıyor. böyle kardeşin allah bin türlü belasını versin. böyle insanın yuzlerce kez versin hepsini bizden uzağa atsın.
dert varken bin dertler çünkü. hep yük koyuyor. sensin eşek, sen taşı. böyle insanların ne kendisini ne de onlarla ilgili şeylerini taşırım.
benden de nefret ediyor ha, çünkü ben dobrayım. yeri geldiğinde çatır çutur konuşurum. ailemin veya kendimin bu tarz şeylerini bile çekmiyorum. onu mu çekeceğim? ki çektim ama. özel durum olmasa ilk haftadan zehir ederdim. ama hiçbir şey yapmadım. yapsam bu kadar ay duramazdı.
ne anne, ne kardeş, ne eş, ne çocuk, ne gelin yemin ediyorum olduğu hiçbir anlamı taşımıyor. çok iğrenç çok.
ölüm bir ona var sanki. bu yüzden annemle babama sinirleniyorum. ve hatta "bu hâla buradayken ben ölürsem zehir ettiği günlerin ah'ı ikinize. hiç umrumda değil. evde huzur bırakmadı, ailenin içinden geçti ama küçük bir çocuk gibi sabır ve anlayış gösteriyorsunuz, hiç düzeldi mi yok. daha da boka bağlıyor. ve ciddi söylüyorum onun zehir ettiği günler içinde ölürsem mezarıma gelmeyin. ülkenin genelinde yaşatmıyorlar zaten daha kendi evimin içinde de yaşayamıyorum. onun mezarına giderseniz tamam? sizi istemiyorum. önden gidersem onun nasıl içinizden geçtiğini de izleyeceğim. çünkü ben olmayacağım. gideceğiniz mezarım olur mu bilmem ama olursa sizi istemiyorum. onu eve sokan kimseyi istemiyorum. ona hak etmediği değeri veriyorsunuz bize de hak etmediğimiz değersizliği. biz düştüğünüz durumdan çok memnunuz sanki. sizi o düşürmüş o! o düşünmemiş sizi! neyse. ben susayım siz gidin onu dinleyin. normal halinizde ben agritiyorum başınızı! ama o siz hastayken şifa oluyor değil mi?!
sizde haksızlık yapıyorsunuz. ve dengeyi sağlamak için bizi gözden çıkartınız. çekirdek aile içi dengeyi değil onunkini seçtiniz çünkü. hakkım helal değil. göz göre göre yiyen hiç kimseye helal değil. çocuğun hakkı ebeveynlerinde hiç olmazmış gibi davranıyorsunuz. bence gayet var da kör göremez. siz de helal etmeyin eğer öyle bir durum varsa. benim içim çok rahat. gerçek yüzünü gördüğüm andan itibaren bir kez yüzüne bakamayacağım insana sırf siz üzülmeyin diye aylardan beri tahammül ediyorum. o basit insan evimize giriyor! deprem bir ona oldu, bir onun psikolojisi etkilendi, bir o, sadece o! herkese utanmadan yük koyan kendi, onunkiyi de sırtlarken sizinkilerden almaya çalışan bizi görmüyorsunuz. kendi evimde duramıyorum ya! hep bahçeye gidiyorum. kendi evimde hep tartışma seslerine uyanıyorum. buna siz neden oluyorsunuz. o adi kadını bile affederim ama ikinizi asla. niye çünkü o şerefsiz ve düşmanca davranıyor. ama siz sözde sevgili ebeveynlersiniz. sizin ki daha acı ve asıl ihanet benim nazarımda. bizi değil onu seçtiniz. peki, ben de sizi değil kendimi seçiyorum. bu demek oluyor ki o kadın sizin değerinizden faydalanmayacak. yok sıfıra bile değil her şeyiyle eksiye inecek. ve sizin değeriniz onunkiden çokta farklı olmayacak. neredeyse 1 yıl olmak üzere. ve benim bu tarz kimselere harcayacak 1 saniyem bile yok. yabancıyla aile, aile ile yabancı olun. ilk siz ölürseniz o ölmüş gibi sayacağım. yani mezarımiza gelme demenize gerek yok yakinindan geçmem. hayat seçimlerden ibaret. o yüzden ne seçtiğinizi unutmayın. isteye dayalı ve bilinçli bir olay demek istediğim. 4 kişi o kişiliksiz etmiyor. bununla daha ayrı ilgileneceğim. bu küfrün hesabını size çok ağır keseceğim. 1 kişiye 1 kişiliksiz olsa da aynı olurdu. çünkü içinde her türlü ben varım. bunu ikinize çok pis ödeteceğim. size bu cüreti hayatımdaki konumunuz verdiyse darmadağın edeceğim o konumları! bağı kopardınız o hâlde ipi yakmamda bir sakınca yok. etrafa sıçrarsa iple başka yerleri tutuşturasım gelmiştir.
olayın başından sonuna kadar herkes sorumlu. ve ben bunda hiç kimseyi pas geçmeyeceğim. o yüzden dikkat edin.
ister ciddiye alın ister gülün geçin. ben bu satılmışlığı, kime satılmışlığı vs. unutmam ama size hep hatırlatacağım. cehennem mi istiyorsunuz onun yaşattığını cennet saydırmazsam görün..."
sonuç; umursamadılar ya da öyle davranmak istediler. aile fertlerinde kişiliksiz varsa ben atarım ama kişiliksizi getiren, öncelik hâline getiren olursa ben çıkarım. benim midem bu şeyleri kimse de almaz ama sizin ki kendinizde bile alıyor. iğreniyorum ve utanç kaynağısınız, en az onun yaptıkları kadar rezil bir hareketti...
devamını gör...
7.
benimdir, hiç de zorlanmadan hayatımı idame ediyorum. kullanmıyorum diye şiddete de meyyalim yok. gayet normal bir dille de rahatsız olduğum şeyleri dile getirebiliyorum. dolayısıyla devamlı küfredenleri ve artık normalleştirenleri de hem anlamam hem de duymak da çok rahatsız eder.
hiç konuşmadan birisinin kafasını kırmak yerine hakaret eden ya da küfreden ilk insanın medeniyetin temellerini attığı düsturunu kabul ederek toplumsal bir kurtuluş yöntemi sayılabilir. kontrol mekanizması olması da ilginç, bir nevi acziyet belki de.
hiç konuşmadan birisinin kafasını kırmak yerine hakaret eden ya da küfreden ilk insanın medeniyetin temellerini attığı düsturunu kabul ederek toplumsal bir kurtuluş yöntemi sayılabilir. kontrol mekanizması olması da ilginç, bir nevi acziyet belki de.
devamını gör...
8.
insanlık evrimini tamamlayamadan birbirini yok etme noktasına geliyordu ki küfür diye bir şey icat edildi.
devamını gör...
9.
okula gidipte kufur ogrenmeyen varmi .hele uğur dündar o naif gördüğümüz adami bile kufur makinesine cevirdikleri ani izledim..
devamını gör...
10.
benimdir, şöyle açıklayayım.
çocukluğum dahil, hayatımda kimsenin şahsına küfretmedim. çünkü yetiştirilme şeklim böyleydi.
ama statta ettim, maç izlerken ettim, anlık başıma gelen kötü şeylere ettim.
ama şükürler olsun kimsenin yüzüne karşı küfretmedim, bundan sonra da edeceğimi zannetmiyorum.
çocukluğum dahil, hayatımda kimsenin şahsına küfretmedim. çünkü yetiştirilme şeklim böyleydi.
ama statta ettim, maç izlerken ettim, anlık başıma gelen kötü şeylere ettim.
ama şükürler olsun kimsenin yüzüne karşı küfretmedim, bundan sonra da edeceğimi zannetmiyorum.
devamını gör...
11.
bu şekilde küfür etmeden küfürden beter edebilir.
devamını gör...
12.
normal sözlük yazarıdır.*
devamını gör...
13.
buyrun benim.
devamını gör...
14.
kadınlara gerçekten hiç yakıştıramıyofsdsds yakışmıyor ciddiyim.
biraz narin olun ya. sözlükte yaşamaktan insanlıktan çıktınız iyice.
birlikte dört duvar arasında vodkalarımızı içerken, sizleri ıslah etmek isterdim. çok ayrı yöntemlerim var kızlar. bunu bilin isterim.
biraz narin olun ya. sözlükte yaşamaktan insanlıktan çıktınız iyice.
birlikte dört duvar arasında vodkalarımızı içerken, sizleri ıslah etmek isterdim. çok ayrı yöntemlerim var kızlar. bunu bilin isterim.
devamını gör...
15.
yakın zamana kadar bendim.
sonra can yücel ustanın dediği gibi ''bu kadar o... çocuğu varken gelde küfür etme'' modundayım .
sonra can yücel ustanın dediği gibi ''bu kadar o... çocuğu varken gelde küfür etme'' modundayım .
devamını gör...
16.
babam.
'lan' bile demez. küçükken bir arkadaşıma 'eşek' dediğimi duyduğunda çok azarlamıştı. mülayim adam.
'lan' bile demez. küçükken bir arkadaşıma 'eşek' dediğimi duyduğunda çok azarlamıştı. mülayim adam.
devamını gör...
17.
küfür etmemek benim için bir kadının çekiciliğini arşa çıkarıyor. saygı duyup sevdiğim insandır.
devamını gör...
18.
stresini içinde biriktirir
devamını gör...
19.
etmem. yanımda da edilmesini istemem. şahsen ağzıma yakıştırmam küfrü. sakin bir insanım zaten genel olarak. o yüzden sinirlenince "tüh ağızımdan kaçtı" gibi bir bahanem de olmaz. argo kullanıyor muyum, evet. salak gerizekalı aptal mal gibi kelimeler bence kullanılmalı. ama millet öyle bir sövüyor ki sosyal medyada filan yahut sokakta denk geldiğimde "oha" demekten ileriye gidemiyorum. son zamanlarda arttı zaten bu küfür etme olayı. ilkokula giden çocuk, benim bile şimdi edemeyeceğim küfrü o zaman ediyor. (bizzat duyduğum için söylüyorum.) ben onun yaşındayken "sanane" denmesine "saman ye" diyerek karşılık verip çok büyük hakaret ettim sanan birisiydim.
devamını gör...
20.
teoride ve pratikte hepimizin hayatında en az bir yıllığına var olan insan . bi düşünün bi bak.... hatırladınız onu di mi? onlar çok şahsına munhasırlar ya cidden. yakından tanımak lazım. nedenleri niçinleri bize bişeyler öğretir muhakkak.
devamını gör...