21.
en çok heveslendiğim ve bir an önce gelmesini beklediğim gündü.
efendim ben okumayı yazmayı biraz erken söktüm. o da meraktan. ablamla ağabeyim oturup bir kağıtta bir şeyler okuyorlardı ve ben de bir şey anlamıyordum. yani okumayı sökmem aslında kıskançlığımdan geldi bir anlamda.
okumayı yazmayı söktüğümde 5 yaşımdaydım. ablam da erken söktüğünden okula erken yazdırılmıştı. benim dönemimde okula başlama yaşı 7 idi. ablam erken başladığında , sınıftakiler de büyük olunca adaptasyon sorunu yaşadığından beni erken yazdırmadılar okula.
ben de çocukluk arkadaşım meryem ile evden kaçıp okula gitme planları yapardım. önünde çiçek baskı olan bir de çantam vardı; ona kitap defter koyup ana yola çıkıp bir araba durdurmaya bile kalktıydık(kazara yaşıyorum resmen).
neyse efendim tüm çabam başarısız olunca ben 7 yaşıma kadar bekledim. okula başladığım gün de en mutlu olduğum günlerden biriydi. ama bir gariplik vardı; ben olabildiğince mutlu iken,çocuklar ağlıyordu. çok garipseyip , ‘okula başladılar mutlu olmaları lazım’ diye düşündüğümü dün gibi hatırlıyorum.
ilk iki sınıfı okutan öğretmenim de iyiydi. sadece derste türkiye haritası çizmeme kızardı; o da ayrı bir hikaye konusu.
efendim ben okumayı yazmayı biraz erken söktüm. o da meraktan. ablamla ağabeyim oturup bir kağıtta bir şeyler okuyorlardı ve ben de bir şey anlamıyordum. yani okumayı sökmem aslında kıskançlığımdan geldi bir anlamda.
okumayı yazmayı söktüğümde 5 yaşımdaydım. ablam da erken söktüğünden okula erken yazdırılmıştı. benim dönemimde okula başlama yaşı 7 idi. ablam erken başladığında , sınıftakiler de büyük olunca adaptasyon sorunu yaşadığından beni erken yazdırmadılar okula.
ben de çocukluk arkadaşım meryem ile evden kaçıp okula gitme planları yapardım. önünde çiçek baskı olan bir de çantam vardı; ona kitap defter koyup ana yola çıkıp bir araba durdurmaya bile kalktıydık(kazara yaşıyorum resmen).
neyse efendim tüm çabam başarısız olunca ben 7 yaşıma kadar bekledim. okula başladığım gün de en mutlu olduğum günlerden biriydi. ama bir gariplik vardı; ben olabildiğince mutlu iken,çocuklar ağlıyordu. çok garipseyip , ‘okula başladılar mutlu olmaları lazım’ diye düşündüğümü dün gibi hatırlıyorum.
ilk iki sınıfı okutan öğretmenim de iyiydi. sadece derste türkiye haritası çizmeme kızardı; o da ayrı bir hikaye konusu.
devamını gör...
22.
yanlış sınıfa girmiştim.*
devamını gör...
23.
hayal kırıklığı. duvar kenarı ikinci sıraya yalnız oturmuştum, uzun bir süre de öyle kaldım. hemen arkadaş edinirim oyun oynarım zannediyordum ama o işler çok geç oldu.
devamını gör...
24.
bulunduğum sınıftaki akranlarımın çoğundan farklı olarak deli gibi mutluydum.* maalesef o çocuktan bir eser kalmadı artık.
devamını gör...
25.
anne anne diye ağlayanlara gülmüştüm.
dümdüz gittim oturdum ders dinledim.
dümdüz gittim oturdum ders dinledim.
devamını gör...
26.
o kadar hatırlıyorum ki hiç hatırlamıyorum
devamını gör...
27.
zerre bir şey hatırlamamdan dümdüz geçtiğini farz ediyorum, hayatımın gelecek yılları ile ilgili minik bir tüyoymuş meğer.
devamını gör...
28.
daha önce anlatmış olmalıyım. iki yaş büyütülerek okula başlatılmışım. (okuma yazmayı çok erken öğrenmiş olmam böyle ödüllendirilmiş.!) canım öğretmenim aile dostumuz annemin arkadaşı, benim de ikinci annem konumunda ve gerçekten beni seviyor, zaten o güvenle okuldayım. ikide bir çişim geliyor kadıncağız bir dakika çocuklar deyip dersi aralayıp beni öğretmenler tuvaletine götürüyor, nereye dokunsam koşturup elimi yüzümü siliyor, teneffüslerim öğretmenler odasında geçiyor, herkesin ilgisi, sempatisi üstümde sevimli maskot seçilmişim filan.(o yıllarda kreş, anasınıfı vs daha icat edilmemiş, neanderhal çağdayız yani.) tabii kadıncaazın beklentisi benim bir süre sonra iyi kötü alışıp kendisinin de nefes alacağı ümidi. nitekim birkaç gün sonra beni sınıfın en düzenli, temiz, bakımlı ve tartışmasız güzel kızı şeyda ile en ön sıraya oturttu. şeyda benden iki üç yaş büyük. büyük ihtimalle de abla sorumluluğunun farkında. bunu da en özenle yapmak suretiyle öğretmene çocukça yaranma telaşında. saçımı düzeltip, ellerimi ayakkabılarımı siliyor, yerli yersiz öpüp sarılmalarla öğretmenden takdir beklentisinde..
ben mi..! ben büyülenmişçesine şeydaya bakmaktan başka hiç bir şey görmüyor duymuyor(muşum)um ki.. şeydanın saçları çok güzel, şeydanın gözleri, ağzı, dişleri, elleri, kokusu, sesi çok güzel. şeyda bu dünyadan olamaz.. ben hiçbir şeyin farkında değilim, şeyda da farkında değil. ama bizi seyrederken gülmekten katılan canım öğretmenim farkında. artık öğretmenler odasına ikimizi de götürüyor ve tüm öğretmenler bu büyük aşk karşısında kahkahalarını tutamıyorlar.. beni tek rahatsız eden şeydanın ikide bir 'bak çişin gelince söyle' tembihleri ve tuvalete götürme ısrarları.
kısaca küçüklük başa bela kardeşim.. hayatının aşkını bulduğunun bile farkında olmuyorsun. üstelik sevimli falan da olsa sonuçta alemin maskarası oluyorsun. bunu da sana büyüdüğünde anlatıyorlar.. aşka birazcık saygı yahu.. insanın şeydasını kaybetmesi ne demek siz biliyor musunuz. 4.5 yaşında aşk vurgunu yemek nedir bileniniz var mı.. en azından, hiç olmazsa bari gülmeyin dimi.. !! ama nerdee..
ben mi..! ben büyülenmişçesine şeydaya bakmaktan başka hiç bir şey görmüyor duymuyor(muşum)um ki.. şeydanın saçları çok güzel, şeydanın gözleri, ağzı, dişleri, elleri, kokusu, sesi çok güzel. şeyda bu dünyadan olamaz.. ben hiçbir şeyin farkında değilim, şeyda da farkında değil. ama bizi seyrederken gülmekten katılan canım öğretmenim farkında. artık öğretmenler odasına ikimizi de götürüyor ve tüm öğretmenler bu büyük aşk karşısında kahkahalarını tutamıyorlar.. beni tek rahatsız eden şeydanın ikide bir 'bak çişin gelince söyle' tembihleri ve tuvalete götürme ısrarları.
kısaca küçüklük başa bela kardeşim.. hayatının aşkını bulduğunun bile farkında olmuyorsun. üstelik sevimli falan da olsa sonuçta alemin maskarası oluyorsun. bunu da sana büyüdüğünde anlatıyorlar.. aşka birazcık saygı yahu.. insanın şeydasını kaybetmesi ne demek siz biliyor musunuz. 4.5 yaşında aşk vurgunu yemek nedir bileniniz var mı.. en azından, hiç olmazsa bari gülmeyin dimi.. !! ama nerdee..
devamını gör...
29.
ilk gün şu parklardaki komando tırmanma bilmem neysinin üzerine çıkmış bir de oturmuştum sonra zil çalınca inemedim aşağıya ben de atladım. sonra bacağım boydan boya yarıldı ve kanıyor hayvan gibi. herkes ağlıyor anneleri gidiyor diye ben ise kanayan bacak ile etrafa bön bön bakıyorum. neyse çıkışta da kimse gelmedi almaya o bacakla eve kadar gittim,eve girince herkes bi şok ablaaa sonra azar yedim bir de.
devamını gör...
30.
yanlış şubeye gitmiştim ilk günü b yerine c şubesinde geçirmiştim.
devamını gör...
31.
oturduk işte sıraya başladık aşık olmaya.
devamını gör...
32.
hayatımda ilk ve tek yaptığım yanlışı yaparak kızlar tuvaletine girmemdi. öğretmenden izin alarak kız öğrenci ile beraber memişhanenin yolunu tuttuk. ama kızla aynı mekana girdim ve farkında değilim. çıkarken kız öğrenci bana bir şeyler söyleyip parmağıyla bir yeri işaret ediyor. ben de aval aval kızın yüzüne bakıyor, anlamıyorum ne diyor bu böyle? diyerekten. ilerleyen günlerde fark ettim orada iki tuvalet olduğunu, biri erkek diğeri de kız. ben kız olanına girmişim ve o günkü kız öğrenci de meğer bana kız tabelasını işaret edip yanlış yere girdiğimi anlatmaya çalışıyormuş. biz ne bilelim o zamanlar lavaboların cinsiyete göre ayrıldığını. bizimki de çocukluk işte...
devamını gör...
33.
okulun yanan lambalarından dolayı hastanedeyiz sanmıştım. korkmuştum o yüzden.
devamını gör...
34.
eşyalarımı toplayıp ağlayarak kaçmaya çalışmıştım kapıda yakaladılar
devamını gör...
35.
garip bir şekilde o güne dair hiçbir şey hatırlamıyorum.
devamını gör...
36.
kimseye görünmeden eve kaçmıştım. ben okumak istemiyorum demiştim. sonra hayatımın en büyük şanslarımdan biri olan ilkokul öğretmenim beni okula, okumaya aşık etti.
devamını gör...
37.
benimki unutulacak gibi değil ya.
okulun ilk günü güney koreli bir bebeyi yanıma oturtular. zaten ben ne haldeyim bir de bu japon başıma bela oldu diyorum. mal mal birbirimize bakmıştık ders boyunca. ne salak salak işler ya. bir de bunu bana emanet ettilerdi. tenefüste de yanımda durdu öylece. babası konsolosmuş, sonra evlerine gittik yine tek kelime konusmadan bir şeyler yedirdiler bana falan. 1 sene birlikte dolandik ne o doğru düzgün türkçe öğrendi ne de ben. girdiden de belli zaten. *
okulun ilk günü güney koreli bir bebeyi yanıma oturtular. zaten ben ne haldeyim bir de bu japon başıma bela oldu diyorum. mal mal birbirimize bakmıştık ders boyunca. ne salak salak işler ya. bir de bunu bana emanet ettilerdi. tenefüste de yanımda durdu öylece. babası konsolosmuş, sonra evlerine gittik yine tek kelime konusmadan bir şeyler yedirdiler bana falan. 1 sene birlikte dolandik ne o doğru düzgün türkçe öğrendi ne de ben. girdiden de belli zaten. *
devamını gör...
38.
çok itibar görmüştüm okul müdüründen. koca adam eğilerek konuşuyordu karşımda; iki yüzlü sayılara kadar saydım, alfabeyi tanıyorum diye. işi hafifledi tabii, haklı. bir şakalar bir şeyler... çok şımardım sonra. popülerlik ve bilgelik gömleğini aynı anda taşımakta zorlandığım anlar oldu ama iyi idare ettim bence.
devamını gör...
39.
annem götürmüştü beni okulun ilk günü. çok heyecanlı olduğumu hatırlıyorum ve sınıfa girdiğimde ne kadar mutlu olduğumu. öğretmenim başında bir sürü kalabalık deftere bir şeyler yazmaya çalışıyor. kalabalık; öğrenciler,veliler ağlayan çocuklar... sonra annem kardeşim kucağında benim elimden tutup öğretmen masasına yaklaştırmıştı. konuşmaya başladılar ben elimi iki yanağımın arasına almış öğretmenimi ve annemi izliyorum...
devamını gör...
40.
ortalık ağlayan bebelerle doluydu. neden ağladıklarını hiç anlayamamıştım.
devamını gör...