41.
kapitalizm, kime göre neye göre. arz talep karışık daha ne olsun.
devamını gör...
42.
gölgesini satamadığı ağacı kesen, insan sömüren işçi sınıfının bedenini, emeğini sattığı sistemdir
devamını gör...
43.
sürekli bozulan konforlu bir araba gibidir. dıştan o kadar güzel görünür ki insanın aklı çıkar. alımlı, koltukları rahat mı rahat, malzeme kalitesi dersen saf deri, über lüx bir arabaya benzer. ama o kadar sık bozulur, sizi o kadar çok yolda bırakır ki canınızdan bezdirir lanet edersiniz varlığına.
devamını gör...
44.
merhum sanatçı dilber ay'ın yorumu şöyledir:
"şu hayatta ne kadar güzel insan tanıdıysam hepsi de bu gapitalizmden nefret ediyolardı. benim böyle şeylere pek aklım ermez gardaş; ama, bu gapitalizmin çok şerefsiz bi şey olduğu besbelli!".
"şu hayatta ne kadar güzel insan tanıdıysam hepsi de bu gapitalizmden nefret ediyolardı. benim böyle şeylere pek aklım ermez gardaş; ama, bu gapitalizmin çok şerefsiz bi şey olduğu besbelli!".
devamını gör...
45.
dünyanın en adil sistemidir. risk alabilme, piyasayı doğru okuyabilme vb. gibi cesaret ve özellikleriniz varsa sizi dipten başa ulaştırabilir. yine aynı şekilde kendinizi bir kaç yıl içinde bastayken dipte de bulabilirsiniz.
illa ki eksi yönleri vardır lakin komünizmden çok daha adildir. komünizm bireyleri eşit konuma getirerek yetenekli olan bireyin yeteneğini yeteneksiz birey lehine sömürür. aslında sömürünün büyüğü komünist sistemdedir. ha keza komünizm de işçi sınıfının anası ağlarken tatil, çalışma saatleri gibi kavramların doğmasını sağlamıştır. daha insanca şartlar sunmuştur. fakat mevzu bahis hangisinin daha adaletli olduğuna gelirse ben kapital sistemi çok daha önde buluyorum.
insanın doğası bana göre bencillik üzerine kurulu ve bu utanılacak bir şey de değil, bir kuşun uçması kadar doğal. iyilik adını verdiğimiz şeyler bile kendimizi tatmin etme ve kendi mutluluğumuzu sağlama amacından başka bir şey değil. o yüzden de kapital sisteme ayrıca destek veriyorum. komünizmin ekonomik modeli hayata geçse de uzun süre ayakta kalmaz ki kalmadı da.
illa ki eksi yönleri vardır lakin komünizmden çok daha adildir. komünizm bireyleri eşit konuma getirerek yetenekli olan bireyin yeteneğini yeteneksiz birey lehine sömürür. aslında sömürünün büyüğü komünist sistemdedir. ha keza komünizm de işçi sınıfının anası ağlarken tatil, çalışma saatleri gibi kavramların doğmasını sağlamıştır. daha insanca şartlar sunmuştur. fakat mevzu bahis hangisinin daha adaletli olduğuna gelirse ben kapital sistemi çok daha önde buluyorum.
insanın doğası bana göre bencillik üzerine kurulu ve bu utanılacak bir şey de değil, bir kuşun uçması kadar doğal. iyilik adını verdiğimiz şeyler bile kendimizi tatmin etme ve kendi mutluluğumuzu sağlama amacından başka bir şey değil. o yüzden de kapital sisteme ayrıca destek veriyorum. komünizmin ekonomik modeli hayata geçse de uzun süre ayakta kalmaz ki kalmadı da.
devamını gör...
46.
birkaç kişinin konforu için milyonların acı çekmesini sağlayan sistemdir. milyonlar ağlayacak ki o birkaç kişi servetine servet katsın olay bundan ibaret.
devamını gör...
47.
16. yüzyılda serbest piyasa ekonomisi olarak ortaya çıkmış, üretim araçlarının özel mülkiyetine ve bunların kar amacı güderek işletilmesine dayanan bir ekonomik sistemdir.
düzenleme okulu'na göre kapitalizm kendine içkin olan çelişkilerinden ötürü dönemsel, yapısal krizlerine göre farklı birikim ve düzenleme biçimleri şekillendirmektedir. aşağı yukarı sanayi devrimi'i ile başlayıp 1929 buhranı'na kadar devam eden döneme yaygın birikim rejimi denilmektedir. devlet o dönem aralığında piyasadan uzakta, sermaye ise mutlak sömürü biçiminde emekçilerden kar elde etmektedir. sosyal devlet denilen olgu yoktur. yine bu dönemde henüz sanayi-finans sermayesi evliliği ile oluşan tekelleşme gerçekleşmemiştir. 1929 ana akım iktisadın "deflasyon sarmalı" diye tanımladığı, sosyalist literatürde aşırı birikim krizi olarak tanımlanan krizdir. 1929 sonrası gelen 2 savaş sonucu kapitalizm, varlığını devam ettirebilmek için, "sosyal devlete", refah toplumuna dönük revizyona mahkum kalmıştır. bu yeni düzenleme, birikim dönemine düzenleme okulu "yoğun birikim rejimi" diye tanımlamaktadırlar. devletin, kitle üretimi/fordizm yani tekellerle kurduğu ittifak temelli model ile tüm dünyada orta sınıfı belirli ölçüde güçlenirken, zenginler kapitalizm törpülemiş, ama hayatta kalmayı da başarmıştır. 1960-70'lere yani avrupa'daki ve japonya'daki sermayede toparlama ile daha rekabetçi bir dünya baş gösterince sistem yeni düzenleme, birikim modeline ihtiyaç duymuştur. işte günümüzde değişimini sezdiğimiz bu 3. modele "esnek birikim rejimi" denilmektedir. sermaye bu evrede tüm dünyaya yayılmış, rekabetten dolayı belirsizlik, rekabet, güvensizlik, geçicilik tabana yayılmıştır. dahası sermaye giderek tüm dünyayı neoliberalizm, enformasyon sektörü altında tek tipleştirmeyi başarmış, bu uğurda sol liberal ideoloji kullanılmıştır. yani sermaye ulusötesi hale geldikçe ulus devlet onlar için değişmesi gereken atıl araçlar olmaya başlamıştır. bu durum abd içinde geçerlidir. tüm bu 3 evre bizlere sermayenin basamak basamak nasıl tohumdan fidana, fidandan ağaca geliştiği ve günümüzde tüm ulus devletler için tehdit haline geldiğini göstermektedir. işte bu realite abd seçimlerinde de kendini göstermekte, türkiye'deki partilerin konumunu da. ancak bu 3. model, esnek birikim rejimi 2008 krizi ile ağır yaralando, corona ile ölüm döşeğinde. şimdi 1929 sonrası gibi ciddi bir değişim, atılım, reform yapmazda bu onun ölümü demek olacak. yani 4. birikim rejimi modelinin arifesindeyiz. ancak insanlık olarak her zaman ki gibi bunu her şey bitince anlayacağız.
düzenleme okulu'na göre kapitalizm kendine içkin olan çelişkilerinden ötürü dönemsel, yapısal krizlerine göre farklı birikim ve düzenleme biçimleri şekillendirmektedir. aşağı yukarı sanayi devrimi'i ile başlayıp 1929 buhranı'na kadar devam eden döneme yaygın birikim rejimi denilmektedir. devlet o dönem aralığında piyasadan uzakta, sermaye ise mutlak sömürü biçiminde emekçilerden kar elde etmektedir. sosyal devlet denilen olgu yoktur. yine bu dönemde henüz sanayi-finans sermayesi evliliği ile oluşan tekelleşme gerçekleşmemiştir. 1929 ana akım iktisadın "deflasyon sarmalı" diye tanımladığı, sosyalist literatürde aşırı birikim krizi olarak tanımlanan krizdir. 1929 sonrası gelen 2 savaş sonucu kapitalizm, varlığını devam ettirebilmek için, "sosyal devlete", refah toplumuna dönük revizyona mahkum kalmıştır. bu yeni düzenleme, birikim dönemine düzenleme okulu "yoğun birikim rejimi" diye tanımlamaktadırlar. devletin, kitle üretimi/fordizm yani tekellerle kurduğu ittifak temelli model ile tüm dünyada orta sınıfı belirli ölçüde güçlenirken, zenginler kapitalizm törpülemiş, ama hayatta kalmayı da başarmıştır. 1960-70'lere yani avrupa'daki ve japonya'daki sermayede toparlama ile daha rekabetçi bir dünya baş gösterince sistem yeni düzenleme, birikim modeline ihtiyaç duymuştur. işte günümüzde değişimini sezdiğimiz bu 3. modele "esnek birikim rejimi" denilmektedir. sermaye bu evrede tüm dünyaya yayılmış, rekabetten dolayı belirsizlik, rekabet, güvensizlik, geçicilik tabana yayılmıştır. dahası sermaye giderek tüm dünyayı neoliberalizm, enformasyon sektörü altında tek tipleştirmeyi başarmış, bu uğurda sol liberal ideoloji kullanılmıştır. yani sermaye ulusötesi hale geldikçe ulus devlet onlar için değişmesi gereken atıl araçlar olmaya başlamıştır. bu durum abd içinde geçerlidir. tüm bu 3 evre bizlere sermayenin basamak basamak nasıl tohumdan fidana, fidandan ağaca geliştiği ve günümüzde tüm ulus devletler için tehdit haline geldiğini göstermektedir. işte bu realite abd seçimlerinde de kendini göstermekte, türkiye'deki partilerin konumunu da. ancak bu 3. model, esnek birikim rejimi 2008 krizi ile ağır yaralando, corona ile ölüm döşeğinde. şimdi 1929 sonrası gibi ciddi bir değişim, atılım, reform yapmazda bu onun ölümü demek olacak. yani 4. birikim rejimi modelinin arifesindeyiz. ancak insanlık olarak her zaman ki gibi bunu her şey bitince anlayacağız.
devamını gör...
48.
din, devlet ve ihtiyaçlar hiyerarşisi olduğu sürece karuni olarak kıyamete değin sürecek olan dişli. herkes direkt yahut dolaylı yoldan kapitalizmin değirmenine su taşır. hepimiz bu değirmenin altında un ufak olan buğday taneleriyiz.
kapitalizm, homo sapiens'in yüksek tepelere ve dağ sırtlarına sırtını dayayıp onlara güvenmekle başlamış oldu. ortalıkta neadertaller'den geçilmiyordu... zor zamanlardı azizim zor.
kapitalizm, homo sapiens'in yüksek tepelere ve dağ sırtlarına sırtını dayayıp onlara güvenmekle başlamış oldu. ortalıkta neadertaller'den geçilmiyordu... zor zamanlardı azizim zor.
devamını gör...
49.
devamını gör...
50.
sartre, varoluş özden önce gelir der. birçoklarının temel dünya görüşünün zıttıdır bu. yani ruhun ve karakterinle doğmazsın; önce var olursun, sonra özüne ulaşmak için çabalarsın ve sen olursun.
alper canıgüz olayı daha da ileri taşır. cehennem çiçeği'ne şöyle başlar: "bilirsiniz insanlar doğar, ölür ve sonra büyür." yani insan ancak kendi yok oluşuyla yüzleştiğinde büyür, olgunlaşır. nolan'ın joker'i de benzerdir. kara şövalye'nin ilk sahnesinde joker, seni öldürmeyen şey, seni tuhaflaştırır der.
yani en temelde bir birey olarak varoluşumuz ve benliğimiz, çabalarımızla ve hayat mücadelemizle alakalıdır. kapitalizm tam bu noktada devreye girer.
marx insan için, meşgalesinde kendi kendini yaratır der. insan, tüm yeteneklerini ve yaratıcı güçlerini kullanarak bir değer üretir. beyaz peynir, müzik ya da kafasözlük... yarattığı değer (ürün ya da servis), kişiye doyum ve haz verir: "kişi emek süreci içinde doğa ile birlikte kendini, kişiliğini, yeteneklerini ve bilincini de dönüştürmektedir. yani, birey kendi çalışma faaliyeti ile kendi kendini de yaratmaktadır."
kapitalizm ise burada anlatılan 'değer' kavramını 'mübadele değeri'ne indirgeyerek, senin-benim-bizim, herkesin karakterini kökünden değiştirir. artık bir şey'in kullanım değeri ya da içsel değerinden ziyade, 'karşılığında neyi satın alabileceği' önem kazanır. aşk, dostluk, hayaller... sermayenin emek üzerindeki tahakkümü ve daha fazla sermaye üretme amacını sürdürerek içine düştüğü döngü çok açık. ama bırak sistem seviyesindeki yozlaşmayı... bahsettiğim, bizzat senin hissedebileceğin bir şey. bir alıntıyla bitirelim:
--- alıntı ---
şayet kapitalizm bir hastalıksa etinizi yiyen cinstendir; etinizi bitirince kemiklerinizi gübre niyetine satarak elde ettiği kârı şekerkamışı hasadını kaldırmaya yatırır, ardından hasadı mezar taşınızı ziyaret etmek için para ödeyen turistlere satar.
--- alıntı ---
alper canıgüz olayı daha da ileri taşır. cehennem çiçeği'ne şöyle başlar: "bilirsiniz insanlar doğar, ölür ve sonra büyür." yani insan ancak kendi yok oluşuyla yüzleştiğinde büyür, olgunlaşır. nolan'ın joker'i de benzerdir. kara şövalye'nin ilk sahnesinde joker, seni öldürmeyen şey, seni tuhaflaştırır der.
yani en temelde bir birey olarak varoluşumuz ve benliğimiz, çabalarımızla ve hayat mücadelemizle alakalıdır. kapitalizm tam bu noktada devreye girer.
marx insan için, meşgalesinde kendi kendini yaratır der. insan, tüm yeteneklerini ve yaratıcı güçlerini kullanarak bir değer üretir. beyaz peynir, müzik ya da kafasözlük... yarattığı değer (ürün ya da servis), kişiye doyum ve haz verir: "kişi emek süreci içinde doğa ile birlikte kendini, kişiliğini, yeteneklerini ve bilincini de dönüştürmektedir. yani, birey kendi çalışma faaliyeti ile kendi kendini de yaratmaktadır."
kapitalizm ise burada anlatılan 'değer' kavramını 'mübadele değeri'ne indirgeyerek, senin-benim-bizim, herkesin karakterini kökünden değiştirir. artık bir şey'in kullanım değeri ya da içsel değerinden ziyade, 'karşılığında neyi satın alabileceği' önem kazanır. aşk, dostluk, hayaller... sermayenin emek üzerindeki tahakkümü ve daha fazla sermaye üretme amacını sürdürerek içine düştüğü döngü çok açık. ama bırak sistem seviyesindeki yozlaşmayı... bahsettiğim, bizzat senin hissedebileceğin bir şey. bir alıntıyla bitirelim:
--- alıntı ---
şayet kapitalizm bir hastalıksa etinizi yiyen cinstendir; etinizi bitirince kemiklerinizi gübre niyetine satarak elde ettiği kârı şekerkamışı hasadını kaldırmaya yatırır, ardından hasadı mezar taşınızı ziyaret etmek için para ödeyen turistlere satar.
--- alıntı ---
devamını gör...
51.
olayın uzmanlığının dışından, düz vatandaş olarak diyebilirim ki; günümüz medeniyetini oluşturmada öncü olmuş fakat zengini daha zengin, fakiri daha fakir yapmıştır.
devamını gör...
52.
kim derse ki kapitalizm doğaya ve insana aykırıdır, o kişi kapitalizm hakkında da doğa hakkında da hiç bir şey bilmiyordur. çok değil iki doğa belgeseli bile izleseniz kapitalizmin doğadaki rekabet ve hiyerarşi sisteminin günümüzdeki mükemmeleştirilmiş boyutunun bir mikro hali olduğunu görülebilir.
bebekler dünyaya hiç de masum yaratıklar olarak doğmazlar. insan doğduğu zaman çırılçıplak, vahşi, aç bir hayvandır. erdem, onur ve insan hakları kavramlarını sonradan öğrenir yahut öğrenemez.
insanın dört ayaktan iki ayak üzerine kalkışı doğaya karşı yapılmış en devrimsel eylemdir. insan olma süreci bu itaatsizlik başkaldırısıyla yaşam bulur. hatta dinler tarihinde bile dünyada yaşam adem ve havva'nın itaatsizliğiyle başlar.
yaşadığımız bu kapitalist çağ insanlık öncesi tarihin cenderesidir. insanlık onurunun evrimi başkasının derdini dert edinecek kadar muhteşem bir hal almıştır. bu hal doğada başka hiç bir canlıda yoktur. gücün karşısında her türlü işkence ve baskıyı da göze alarak haklının yanında yer almak yine insan evrimine özgüdür. bu hal mutlaka galip gelecek ve insanlık tarihi bizim göreceğimiz kadar yakın bir soluktan yazılmaya başlanacaktır.
bebekler dünyaya hiç de masum yaratıklar olarak doğmazlar. insan doğduğu zaman çırılçıplak, vahşi, aç bir hayvandır. erdem, onur ve insan hakları kavramlarını sonradan öğrenir yahut öğrenemez.
insanın dört ayaktan iki ayak üzerine kalkışı doğaya karşı yapılmış en devrimsel eylemdir. insan olma süreci bu itaatsizlik başkaldırısıyla yaşam bulur. hatta dinler tarihinde bile dünyada yaşam adem ve havva'nın itaatsizliğiyle başlar.
yaşadığımız bu kapitalist çağ insanlık öncesi tarihin cenderesidir. insanlık onurunun evrimi başkasının derdini dert edinecek kadar muhteşem bir hal almıştır. bu hal doğada başka hiç bir canlıda yoktur. gücün karşısında her türlü işkence ve baskıyı da göze alarak haklının yanında yer almak yine insan evrimine özgüdür. bu hal mutlaka galip gelecek ve insanlık tarihi bizim göreceğimiz kadar yakın bir soluktan yazılmaya başlanacaktır.
devamını gör...
53.
vahşi kapitalizm bu kadar iyi anlatılamazdı
devamını gör...
54.
en kalabalık din.
devamını gör...
55.
şayet kapitalizm bir hastalıksa etinizi yiyen cinstendir; etinizi bitirince kemiklerinizi gübre niyetine satarak elde ettiği kârı şekerkamışı hasadını kaldırmaya yatırır, ardından hasadı mezar taşınızı ziyaret etmek için para ödeyen turistlere satar.
yedi ucuz şey üzerinden dünya tarihi
yedi ucuz şey üzerinden dünya tarihi
devamını gör...
56.
(bkz: ruj lekesi)
(bkz: greil marcus)
"bir gösteri olarak kapitalizm, bedensel ihtiyaçları doyurduktan sonra ruhun azrularına yönelmişti. tek tek erkeklere ve kadınlara yönelmiş, onların öznel duyguları ile yaşantılarına el koymuş, bir zamanlar hafızalardan kolayca silinebilen bu fenomenleri nesnel ve kolayca çoğaltılabilir metalara dönüştürmüş, onları fiyatlandırıp piyasaya sürmüş ve tekrar bu duygu ve yaşantıların asıl sahiplerine - gösterinin mahkumu olan ve bu türden şeyleri ancak piyasadan bulunabilir hale gelmiş olan insanlara- satmıştır. bir zamanlar senin benim olan şeyler, artık ulaşılmaz, ama aynı zamanda da, olanaklı dünyaların en iyisi olan bu dünyada ulaşılabilecek en çekici imajlar halinde sunulmaktaydı." s.119
(bkz: greil marcus)
"bir gösteri olarak kapitalizm, bedensel ihtiyaçları doyurduktan sonra ruhun azrularına yönelmişti. tek tek erkeklere ve kadınlara yönelmiş, onların öznel duyguları ile yaşantılarına el koymuş, bir zamanlar hafızalardan kolayca silinebilen bu fenomenleri nesnel ve kolayca çoğaltılabilir metalara dönüştürmüş, onları fiyatlandırıp piyasaya sürmüş ve tekrar bu duygu ve yaşantıların asıl sahiplerine - gösterinin mahkumu olan ve bu türden şeyleri ancak piyasadan bulunabilir hale gelmiş olan insanlara- satmıştır. bir zamanlar senin benim olan şeyler, artık ulaşılmaz, ama aynı zamanda da, olanaklı dünyaların en iyisi olan bu dünyada ulaşılabilecek en çekici imajlar halinde sunulmaktaydı." s.119
devamını gör...
57.
kara yönelik eğilim gösteren sistemlerin genel adıdır. bu işin içinde çin de var malesef ama çinin yaptığı şey kapitalizmi geliştirmek değil sadece kullanmak, basit bir oyun aslında, ben kapitalist olduğum sürece yıkamazlar ama işin içinde artık bitcoin var bütün hikaye çin e yüksek miktarda bitcoin aldırmak umarım kömünist parti halkının parasını böyle musibetlere yatırmaz.
devamını gör...
58.
her türlü değeri emellerine alet edebilen bir sistem. 'save the planet'; 'let's make the nature great again' yazılı kıyafetler türemiş. pazarlamaya yönelik adımlar bunlar. sloganları eyleme dönüştürmeye yönelik girişimler lazım. beğenmiyor değilim ama satın almıyorum.
devamını gör...
59.
sermaye sahibi olamayanların sermaye sahiplerini kutsadığı toplum biçimi.
devamını gör...
60.
ortada bir para varsa zenginlerin bölüştüğü, ortada bir borç varsa halkın ödediği sistem.
devamını gör...