21.
kapitalizmin yarattığı "modern tarafsızlık politikaları" da denebilir. sartre'ın "tarafsızlık ahlaksızlıktır." sözünü anlaşılır kılar. her ne kadar sartre'ın bir sürü hatası da bulunsa bilimsel anlamda bu sözünün haklılığını yaş aldıkça daha derinden anlıyorum.
devamını gör...
22.
modern liberalizmin doğduğu geliştiği yerin ingiltere olmasında benim kanaatimce yönetici elit ile halkın farklı kökenden gelmesi bir hayli etkili olmuştur. roma'nın britanya'dan çekilmesinden beri bu bölgeyi yöneten asillerle, halk çoğunlukla farklı kültürlerden gelmiştir. ango-sakson göçleri sırasında asiller bu cermen savaşçılarken, yerel briton onların tebaalarını oluşturmuştur. zamanla sakson kültürü zamanla bu kelt tebaayı asimile etmiştir, bu arada saksonlar da britonlar gibi hristiyanlaşmış böylelikle yeni bir britanya kültürü yaratılmıştır. bu yeni kültür ilk olarak danimarkalı vikinglerce sonrasında fransa'ya yerleşmiş vikinglerin yönettiği feodal normandiya düklüğünce boyunduruk altına alınmıştır.
yabancı asillerin boyunduruğu altında ingiliz halkının ve ironik bir şekilde anglo-norman asillerinin, yönetimde temsil edilmenin önemini, devlet yani mutlak güç ve tebaa arasında ilişkiyi, kral john gibi tiranların bu temsil haklarını nasıl elinden alabileceklerini öğretmiş ve bu ivmeyle libaralizme giden yol açılmıştır.
bu aşamadan sonra britanya'da ne despot mutlakiyetçi fransız kralları, rus çarları, ne faşist veya sosyalist diktatoryalar yer bulamamıştır. avrupa'nın fanatizminden uzak kalarak pax britannica'yı emin adımlarla ilerlemişlerdir.
türklerin de eğer benzer refaha kavuşması arzulanıyorsa, bu devlet ile tebaa ilişkisini anlaması, ota boka vatan sağ olsun demek yerine taleplerini iletmesi daha doğru olacaktır.
türkiye cumhuriyeti maalesef kurulduğu tarihten bu yana ne siyasi ne ekonomik refahın olduğu bir dönem yaşamıştır ancak buna karşın halk ekonomik ve siyasi belirsizliğe rağmen halk kendi talepleri doğrultusunda ülkeyi şekillendirmek yerine mutlak gücün korkarak seslerini çıkarmamışlardır.
yabancı asillerin boyunduruğu altında ingiliz halkının ve ironik bir şekilde anglo-norman asillerinin, yönetimde temsil edilmenin önemini, devlet yani mutlak güç ve tebaa arasında ilişkiyi, kral john gibi tiranların bu temsil haklarını nasıl elinden alabileceklerini öğretmiş ve bu ivmeyle libaralizme giden yol açılmıştır.
bu aşamadan sonra britanya'da ne despot mutlakiyetçi fransız kralları, rus çarları, ne faşist veya sosyalist diktatoryalar yer bulamamıştır. avrupa'nın fanatizminden uzak kalarak pax britannica'yı emin adımlarla ilerlemişlerdir.
türklerin de eğer benzer refaha kavuşması arzulanıyorsa, bu devlet ile tebaa ilişkisini anlaması, ota boka vatan sağ olsun demek yerine taleplerini iletmesi daha doğru olacaktır.
türkiye cumhuriyeti maalesef kurulduğu tarihten bu yana ne siyasi ne ekonomik refahın olduğu bir dönem yaşamıştır ancak buna karşın halk ekonomik ve siyasi belirsizliğe rağmen halk kendi talepleri doğrultusunda ülkeyi şekillendirmek yerine mutlak gücün korkarak seslerini çıkarmamışlardır.
devamını gör...
23.
liberalizm, her şeyden önce iktisadi ve siyasi sistemler olarak ayrı ayrı incelenmesi ve değerlendirilmesi gereken bir sistemdir.
bir kere iktisadi / ekonomik liberalizm; kapitalizm, nepotizm ve mafya, diğer bir ismiyle ahbap / çavuş ekonomisini fikren maskeli olsa da, pratikte destekleyen / yol veren bir sistemdir.
insan hakları evrensel bildirgesi ile de bireysel özgürlüğü teminat altına aldığını iddia eder. şöyle ki
* "bütün insanlar özgür, onur ve haklar bakımından eşit doğarlar."
* "hiç kimse kölelik veya kulluk altında bulundurulamaz."
gibi.
tüm bu ideolojik fikirler bütününe ve kuramsal taahhütlere hiçbir birey ne ahlaken, ne de bir yönetim sistemi olarak itiraz etmez. fakat tüm bu iyi niyetli ütopyaları gerçekleştirmek; bizzat yine iktisadi liberalizm 'in sunduğu, savunduğu ve koşut saydığı parametrelerden oluşan bu sistem ile imkansızdır. geçmişte köle diye tabir edilen sınıfın emeği sömürülürken, şimdi ise insanların fikirleri / mevcut zekaları / eğitimleri; özetle bireyler bir bütün olarak sömürülüyor. ki kol gücüne bağlı emek sömürüsünün devam ettiği de yadsınamaz bir gerçek. otomasyon sistemleri, robot teknolojisi gibi teknolojik devrimler ile sözde daha iyi / daha adil ve ütopik bir dünyanın bizi beklediği iddia edilse de, yakın gelecekte robotların, bizzat kendisini üreten insanların iş akdi feshini gerçekleştireceğini 4 yaşında maymun biliyor.
tamamen soyut taahhütlerden oluşan liberalizm, mülkiyet sorununu göz ardı ettiği için hiçbir zaman daha özgür / daha adil bir dünya hayalini gerçekleştirecek bir sistem değildir. daha doğrusu kolektif özgürlük için muhakkak ama muhakkak tabana yayılmış bir sistematik düzenden bahsetmek gerekir. bu 'devlet' i kutsallaştırmak değil; bilakis sosyalistlerin öncelikle mülkiyet sorununa parmak basmaları bir nebze olsun bu itirazların sebebini açıklamaktadır.
ayrıca liberalizm' en en büyük defolarından bir diğeri ise demokrasi ile çelişmesidir. son 20 yılda türkiye'de de reformüle edilerek ve seçim vaatleri olarak duyulduğu zaman toplumsal bir gülümsemeye yol açacak savların / taahhütlerin, pratik uygulamada siyasi erk ve kapital sahibi zümreler tarafından ne şekilde acımasızca yürürlüğe koyulduğu da ortadadır. fazla uzağa gerek gitmeye gerek yok.
rasyonel irrasyonalizm' in dediği gibi; cahilliğin bedeli, okumanın bedelinden düşük olduğu için seçmenler oy pusulasındaki tercihlerini mantıklarına göre değil; yanlış'a dayalı halüsinasyonları neticesinde yaparlar. bu da belki de en büyük toplumsal paradokstur ama bir nebze olsun çözümü de avrupa birliği ülkelerinin bir kısmında görülebilir.
dolayısıyla şahsi tavsiyem; politik demagojiye girecek ölçüde sistem değerlendirmesi yapmadan önce, muhakkak karşılaştırmalı üstünlükler teorisi , mutlak üstünlükler teorisi gibi en temel iktisadi kuramların ortaya çıkış sebeplerini ve dönem dünya siyasetini araştırmakla beraber; güncel modern teorilerle harmanlayarak nihai bir mantığa ulaşmanızdır.
hani deriz ya; insanın zikri neyse, fikri de odur diye. liberalizm, insan değildir ve zikrine de güven olmaz, fikrine de.
bir kere iktisadi / ekonomik liberalizm; kapitalizm, nepotizm ve mafya, diğer bir ismiyle ahbap / çavuş ekonomisini fikren maskeli olsa da, pratikte destekleyen / yol veren bir sistemdir.
insan hakları evrensel bildirgesi ile de bireysel özgürlüğü teminat altına aldığını iddia eder. şöyle ki
* "bütün insanlar özgür, onur ve haklar bakımından eşit doğarlar."
* "hiç kimse kölelik veya kulluk altında bulundurulamaz."
gibi.
tüm bu ideolojik fikirler bütününe ve kuramsal taahhütlere hiçbir birey ne ahlaken, ne de bir yönetim sistemi olarak itiraz etmez. fakat tüm bu iyi niyetli ütopyaları gerçekleştirmek; bizzat yine iktisadi liberalizm 'in sunduğu, savunduğu ve koşut saydığı parametrelerden oluşan bu sistem ile imkansızdır. geçmişte köle diye tabir edilen sınıfın emeği sömürülürken, şimdi ise insanların fikirleri / mevcut zekaları / eğitimleri; özetle bireyler bir bütün olarak sömürülüyor. ki kol gücüne bağlı emek sömürüsünün devam ettiği de yadsınamaz bir gerçek. otomasyon sistemleri, robot teknolojisi gibi teknolojik devrimler ile sözde daha iyi / daha adil ve ütopik bir dünyanın bizi beklediği iddia edilse de, yakın gelecekte robotların, bizzat kendisini üreten insanların iş akdi feshini gerçekleştireceğini 4 yaşında maymun biliyor.
tamamen soyut taahhütlerden oluşan liberalizm, mülkiyet sorununu göz ardı ettiği için hiçbir zaman daha özgür / daha adil bir dünya hayalini gerçekleştirecek bir sistem değildir. daha doğrusu kolektif özgürlük için muhakkak ama muhakkak tabana yayılmış bir sistematik düzenden bahsetmek gerekir. bu 'devlet' i kutsallaştırmak değil; bilakis sosyalistlerin öncelikle mülkiyet sorununa parmak basmaları bir nebze olsun bu itirazların sebebini açıklamaktadır.
ayrıca liberalizm' en en büyük defolarından bir diğeri ise demokrasi ile çelişmesidir. son 20 yılda türkiye'de de reformüle edilerek ve seçim vaatleri olarak duyulduğu zaman toplumsal bir gülümsemeye yol açacak savların / taahhütlerin, pratik uygulamada siyasi erk ve kapital sahibi zümreler tarafından ne şekilde acımasızca yürürlüğe koyulduğu da ortadadır. fazla uzağa gerek gitmeye gerek yok.
rasyonel irrasyonalizm' in dediği gibi; cahilliğin bedeli, okumanın bedelinden düşük olduğu için seçmenler oy pusulasındaki tercihlerini mantıklarına göre değil; yanlış'a dayalı halüsinasyonları neticesinde yaparlar. bu da belki de en büyük toplumsal paradokstur ama bir nebze olsun çözümü de avrupa birliği ülkelerinin bir kısmında görülebilir.
dolayısıyla şahsi tavsiyem; politik demagojiye girecek ölçüde sistem değerlendirmesi yapmadan önce, muhakkak karşılaştırmalı üstünlükler teorisi , mutlak üstünlükler teorisi gibi en temel iktisadi kuramların ortaya çıkış sebeplerini ve dönem dünya siyasetini araştırmakla beraber; güncel modern teorilerle harmanlayarak nihai bir mantığa ulaşmanızdır.
hani deriz ya; insanın zikri neyse, fikri de odur diye. liberalizm, insan değildir ve zikrine de güven olmaz, fikrine de.
devamını gör...
24.
türkiye'nin en büyük eksikliğidir. bütün sorunlarının temel kaynağı da budur.
devamını gör...
25.
fikir özgürlüğünü, eşitliği ve potansiyel gücü savunduğu için feministler, azınlıklar ve sosyalistler tarafından sevilmez. aslında milliyetçiler ve devletçiler de sevmez. neyse en liberal ülkelere bakarak da karar verebilirsiniz:
1. norway
2. sweden
3. denmark
4. finland
5. ıceland
6. new zealand
7. switzerland
8. canada
9. germany
10. australia
1. norway
2. sweden
3. denmark
4. finland
5. ıceland
6. new zealand
7. switzerland
8. canada
9. germany
10. australia
devamını gör...
26.
canım ülkemde islamcıları kemalistleri ülkücüleri ve solcuları kenetlemeyi başaran ender akımlardan bir tanesidir. türkiye'de malesef değerini kavrayanların oranı %1 bile çıkmaz.
devamını gör...
27.
ana teması mükemmel olup insan doğasına uymayan yönetim sistemidir.
bu problem de serbest piyasa ile çözülmüştür. yani doğa kanunları alınıp para düzlemine getirilmiştir. liberalizmin yanı başında palazlanan kapitalizm ise tamamlayıcısıdır. birileri üretir ve satar, diğerleri o fikirlerde çalışır ve satın alır.
sistemin adı ne olursa olsun her zaman bir kral vardır.
bu problem de serbest piyasa ile çözülmüştür. yani doğa kanunları alınıp para düzlemine getirilmiştir. liberalizmin yanı başında palazlanan kapitalizm ise tamamlayıcısıdır. birileri üretir ve satar, diğerleri o fikirlerde çalışır ve satın alır.
sistemin adı ne olursa olsun her zaman bir kral vardır.
devamını gör...
28.
mainstream tavır tarafından akp'ce uygulandığı zannedilen fakat zerre kadar alakası olmayan ideoloji. evet akp 2008 senesine kadar sadece ekonomik alanlarda bir mertebeye kadar liberal ekonomiyi uyguladı. 2008-2012 arası ise tökezleme evresiydi. 2012 sonrasında ise liberal ekonomi ile en ufak ilişkisi kalmadı. akp 2012'den beri neo-osmanlıcı/sağ popülist/avrupa şüphecisi/korumacı ve müdahaleci ekonomiyi benimsemiş bir partidir. kültürel liberalizm mi? akp'nin kültürel liberalizmle en ufak alakası olmadı.
devamını gör...
29.
özel mülkiyetin üretim araçları elde etmede kullanıldığı ekonomik sistemdir aynı zamanda. bu anlamda miras hukuku açısından da meseleye yaklaşıldığında insanlar arasındaki "fırsat eşitsizliği" yeniden gözden geçirilmesi gereken bir konudur.
devamını gör...
30.
sosyal ve hukuki sahada desteklenmesi, iktisadi manada dizginlenmesi gereken siyasi kurumdur.
devamını gör...
31.
bir ideoloji.
devamını gör...
32.
en ama en gerçekçi ve mantıklı ideolojidir.
devamını gör...
33.
ülkemizdeki anlamından çok daha farklı bir görüşü ifade eder.
konuyu anlamak için doğru okumaların yapılması gereklidir.
aslında bireyin özgürlüğünü korumaya çalışan, bireyin büyük bir bütünlük içerisinde kaybolmamasını savunan bir görüştür.
tarih boyunca ne zaman bir yerde toplumsal yapı oluştuysa, orada “her şey bu toplululuk içindir” görüşü gelişmiştir. o toplulukta ise birey diye bir kavram zaten yoktur.
liberalizm yukarıdaki görüşün aksine o büyük toplumsal yapı içerisindeki her bireyin görüşlerinin dikkate değer olduğunu savunur.
temelinde böyle bir düşünce vardır. tabi gerçekte bu ne kadar uygulanabilir ne kadar uygulanamaz tartışılır.
konuyu anlamak için doğru okumaların yapılması gereklidir.
aslında bireyin özgürlüğünü korumaya çalışan, bireyin büyük bir bütünlük içerisinde kaybolmamasını savunan bir görüştür.
tarih boyunca ne zaman bir yerde toplumsal yapı oluştuysa, orada “her şey bu toplululuk içindir” görüşü gelişmiştir. o toplulukta ise birey diye bir kavram zaten yoktur.
liberalizm yukarıdaki görüşün aksine o büyük toplumsal yapı içerisindeki her bireyin görüşlerinin dikkate değer olduğunu savunur.
temelinde böyle bir düşünce vardır. tabi gerçekte bu ne kadar uygulanabilir ne kadar uygulanamaz tartışılır.
devamını gör...
34.
35.
recep peker’in ‘’liberalizm, vatan hainliğidir’’ sözünün mahiyeti daha iyi anlaşılıyo bugünlerde.. savaş kazanmadan liberal olamıyosun malesef.
devamını gör...
36.
türkiye'de sıradan halk için amerikan köpekliği olarak görülen, elit s*lcularımız tarafından libos diye dalga geçilen, bireyin özgürlüğünü esas alan hukuki ve ekonomik gorustur.
kelime olarak liberte kökünden gelir.
maalesef ülkemizde fazlasıyla yanlış anlaşılıp tüm devlet kurumlarının özelleştirilmesi adı altında feci bir girişimle noktalanmistir. neyseki büyük ekonomist önderimiz liberalizmden daha iyi bir sistem üretti.
adı nasizm.
kelime olarak liberte kökünden gelir.
maalesef ülkemizde fazlasıyla yanlış anlaşılıp tüm devlet kurumlarının özelleştirilmesi adı altında feci bir girişimle noktalanmistir. neyseki büyük ekonomist önderimiz liberalizmden daha iyi bir sistem üretti.
adı nasizm.
devamını gör...
37.
bizleri kanser eden, modernizme uyumu ayn rand'ça yapılan idea
devamını gör...
38.
tek kurtuluştur.
devamını gör...
39.
kimileri tarafından kürtçülükle eşdeğer görülen, her liberal için liboş denip bir çuvala konup insafsızca damgalanan insanların ideolojisi. devlet enstrümanlarını kullanarak toplumsal mühendislik ile insanları kendilerine göre kalıplara sokan ya da sokmak isteyen, bireyi kitle ve grup içinde eritip bireyin özgürlüğünü kısıtlamaya çalışan her düşünceye karşıdır liberalizm. kürtçülükle de alakası yoktur. birkaç liboş kürtçülük yapıyorsa, akp'ye sırtını dayayıp liberalizm adına siyasal islamcıları büyütmüşse bu liberalizmin suçu değildir efendim. hem zaten tek bir liberalizm tipi de yoktur. kimi sadece ekonomik yandan liberaldir. lakin toplumsal konuda muhafazakardır. kimi serbest piyasa ekonomisi ve rekabetin keskin yanlarını törpüler ve bireysel özgürlüğü savunur. sosyal adalet ve bireysel özgürlükleri ön plana çıkarır. bana en yakın liberalizm tipi budur mesela. (bkz: sosyal liberalizm) dediğim gibi türkiye'de kimileri siyasal islamcıların büyümesini tamamen liberallere yıkıyor ve her liberali liboş, kürtçü, yetmez ama evetçi diye etiketliyor. büyük bir saçmalık. ahmet altan, engin ardıç gibi tiplere bakarak liberalizmi komple çöpe atmayın lütfen.
devamını gör...
40.
nasıl da bu kadar ucube anlamlar yüklenmiş bu güzide kelimeye. liberte kelimesinden türemiş ve özgürlük kelimesini ifade eden bu kelimeye, vatan hainliği diyeninden tut da milletin açlığına sebep olmaya kadar ciddi bir anlam skalası yüklemek ahmaklıktan başka bir şey değil.
devamını gör...