içime çok dokundu son tanımını okurken. ben de benzer bir durum yaşamıştım. bir daha elimi kullanamayacağım diye korkmuştum ameliyat olmadan önce. üstünden çok zaman geçti, etkisi bile kalmadı.
iyi olacaksınız, toparlanacaksınız ve buraya da deneyimlerinizi, mutluluğunuzu yazacaksınız inşallah! kalbim sizinle..
devamını gör...
#1915000 no'lu tanım ile ilgili
uzun zamandır takip etmediğim ama bir şekilde karşıma tweetleri çıktığından bazen epey tweetini okuduğum psikolog gibi görünmeye çalışan bir yazar bence.
bu yüzden kişileri çevresine topluyor çünkü psikolojik tespit yapanlar rağbet görüyor twitter'da.
geçmişinde ne var bilemiyorum ama her aile suçlu ona göre. "iyi aile yoktur." isimli kitabın yazarı. değişik bir karakter. aileleri sürekli suçlayan, yetersizlik pompalayan, akla gelmeyecek şeylerden travmalar yaratan iç karartıcı biri geliyor bana. sürekli yargılamanın, insanları yetersizlikle suçlamanın nesi faydalı anlamış değilim.
hele paylaşımınızdaki tweeti "e artık pes!" dedirtti. fakat yine tabi onaylayanlar var.
kendi bu kadar yargılarken assla eleştiri kabul etmiyor. anında basıyor engeli. kendi insanlara parmak sallasın ama kimse ufacık bir eleştiri dahi yapamasın.
devamını gör...
nesli tükenmekte olan bir insaniyetin, saygınlığın, entelektüelitenin ve de elden kayıp kaçan, geçen zamanı -küçüklükteki bir öğlen uykusu tadında- tasvir edermiş gibi bir mahlasın sahibi olan unique, nadide bir yazar.

burada kendimi bildim bileli takipteyim ve olacağım.
devamını gör...
bugün spotify'da kemal sayar'in radyo programını dinledim. orada şuna benzer cümleler söylediler. "imanın yarışı şükür, diğer yarısı sabırdır. sabır sadece yaşanılan zorluklar karşısında geçmesini beklemek degildir. sabır insanın kendisini güncellemesi, sorunlarla başa çıkmaya calismasidir. çok konuşan adamın susmak için gayret göstermesi de sabretmesi gereken bir iştir. sabretmek sessiz bir eylemdir. insan nefsi zaman zaman kibrine yenik düşer. sabrettigi şey görünsün ister. onaylansın, tebrik edilsin, takdir edilsin ister. oysa takdir edilmiş görünmüş şey gerçekten sabretmek midir?"

bu konuşma beni çok etkiledi. kimseden takdir beklemeden sabredebilmek insanı olgunlastirirken sürekli onay bekleyerek sabretmeye çalışmak ilişkiyi yormak ve kalbi katilastirmaktan başka bir işe yaramiyor. son bir kaç aydır kendi tecrubelerimden yola çıkarak edindigim yaşam tecrübesinin uzman bir dilde tarafından dile getirilmesi ne güzel bir duygu.
devamını gör...
#2146256
nice sağlıklı, mutlu seneler dilerim oğlunuza.
vefat edenleriniz için de allah rahmet eylesin, nur içinde yatsınlar inşallah.
devamını gör...
#2200703
çok geçmiş olsun. ağrısı, sızısı olmamasını diliyorum babanız için. çok zor bir süreç. sizlere de sabır diliyorum, dayanma gücü diliyorum.
o kadar etkileyici dile getirmişsiniz ki içinizdekileri...
allah sizlere güç, kuvvet versin yazar arkadaşım.
devamını gör...
#2215526 başınız sağ olsun, rabbim babanıza rahmetiyle muamele etsin, mekanı cennet olsun inşallah... kanser hastaları gerçekten de 2 kere ölüyor gibi geliyor bana da... dedem dağ gibi adamdı, sürekli şakalar yapan, cebinde şeker taşıyan, çocuk gördü mü hemen şeker verip güldüren, herkesin sevdiği saydığı çok değerli bir insandı. ama ne zaman ki kansere yakalanıp artık son günlerini evde geçirmek istediğinde günden güne eriyen, acılar içinde kıvranan bambaşka biri oldu... onun bir daha hiçbir zaman eskisi gibi olamayacağını anladığımız an, o eski dedem bizim için ölmüştü. onu ilk o zaman kaybedeceğimizi anlamıştık ki zaten çok kısa bir süre sonra da vefat etmişti... allah, tüm ölmüşlerimize rahmet eylesin. size ve ailenize de sabrı cemil versin..
devamını gör...
#2215526

başınız sağ olsun. sabır dilerim.
devamını gör...
babana allah rahmet eylesin.
devamını gör...
çok üzüldüm okuduğumda gerçekten. benim babam da seneler önce vefat etti ama biz görmedik bile nasıl olduğunu. ayrıydılar annemle. o başka şehirde yaşıyordu. bir gün pat diye haberi geldi sadece. yüksek tansiyondan dolayı kendi kendine, etrafında kimse yokken evde düşüp kalmış. habersizce göçmüş gitmiş bu dünyadan. son konuştuğumuzda hiçbir sorunu yoktu oysa.

başınız sağ olsun. mekânı cennet olsun.

allah annenize ve diğer tüm sevdiklerinize çok uzun yıllar sizinle birlikte olmayı, sağlıkla nasip etsin.
devamını gör...
yorgun ve hüzünlü hissediyorum sözlük. hangisi daha ağır basıyor diye sorarsan utanarak soylemeliyim ki yorgunluk ağır basıyor. gerçi belki de hüzünlü olduğum için bu kadar çabuk yoruluyorumdur bilemiyorum. gün boyu 7 saat uyuyup sabah 6 akşam 10 sürekli ayakta ve iş başındayım.
"hüzünlü olman normal,daha çok yeni diyor " cevremdekiler.


çevremde bulunan insanları da büyük bir şaşkınlık ile izliyorum. hayata bu kadar bağlı oluşları, olayları bu kadar çok icsellestirmeleri,doğru olan ve yapılması gerekeni bilip inatla tam tersi hareket etmeleri, sonrasında yaşadıkları pişmanlık sebebiyle savunma planları yapmaları...

hani şair diyor ya; üsuyorsan ceketimi al, günün en güzel saatleri bunlar." günün en güzel saatleri hangisi ? güne günaydın diyen serçelerin ötüştüğü fecr saatleri mi ? her evin kapısından duyulan tencere tabak seslerinin bir birine karıştığı, bebeklerin ve küçük çocukların huysuzlandıgi akşam ezanı zamanı mı? belki de sonbahar güneşinin ne yaktığı kavurdugu ne de ısıtıp sarıp sarmaladigi belki ancak aydınlattığı öğlen saatleri ? günün her saatinde ayrı bir anı canlanıyor kafamda. eskiden kalma bir gülümseme, bir umut ışığı, bir kavga ya da bekleyiş. bugünün icinde kalabildigim,bir iç konuşmam yok.

daha bir ay olmadı ama üzerinden yüzyıllar geçmiş gibi uzak ve soğuk uzay boşluğunda sallanmaya devam ediyorum. genellikle konuşmamaya çalışıyorum. konuşmaya çalışırken ya çok saçmalıyorum ya da başladığım cümleyi bitiremeyecek kadar konudan uzaklasiyorum.
dinlemek ise daha büyük problem. odaklanarak dinlemek ve ne soylendigini anlamak eskiye oranla çok daha zor iken şimdi bir de anlatılan hiç bir şeyin ilgimi çekmiyor oluşu hayatı cekilmez kılıyor. insanlar mi çok konuşuyor yoksa ben mi sabırsızım ? yaşlandıkça babama benziyorum sanki. daha ilk cümlenin başından karşı tarafın ne anlatacağı ve muhabbetin gideceği yer hakkında tahminlerim hep doğru çıkıyor. bu yüzden sohbet denilen şey; bildiğin bir masalı 500 üncü kez dinlemek gibi.

yolda ya da okulda karşılaştığım herkes yüzüme bakıp
"nasılsın ? nasıl oldun? diye soruyor. ne saçma bir soru ! "unuttum her şeyi, çok iyi, iyiyim" falan mı dememi bekliyorlar acaba ? ya da ben tam sakinlesmis hayata adapte olmaya çalışırken senin bu sorduğun soru ile ne kadar iyi olabilirim?

babam tam istedigi gibi evde annemin yanında, vücut bütünlüğü bozulmadan ve bir kez bile "çok ağrım var." diye ağlamadan vefat etti. annem bir kez bile kendisini kaybetmeden, tevekkül ve dirayet ile hayata tutunmaya devam ediyor. 15 yaşında yanibasinda abisini, gurbette kaldığı yıllarda ablası ve babasını kaybetmiş, annesinin son nefesinde elini tutmuş, 3 kardeşinin aynı gün vefat ettiğini ve üçünün de cenazesine gidememiş bir kadının eşinin ölümünden etkilenmesini beklememek gerekir. allah onu hep sevdiklerinin ölümü ile sınıyor çünkü.

dün bir ogrencim oyun hamurunu getirip "sana dogum günü pastası yaptım öğretmenim." dedi. kafamda "en son ne zaman yaş pasta yemiştim? " sorusu döndü durdu tüm gün. sonra aklıma belki geçtiğimiz sonbaharda abimlerde, küçük oğlumun doğum günü için yediğimiz pasta geldi. bitter çikolatalı ve muzlu. babam çok çok beğenmişti. "bir daha hep bundan alın." diye de şakayla karışık emir vermisti. oysa çocuklar meyveli beyaz pasta seviyordu yine de "tamam baba, ben de bundan seviyorum zaten, sen nasıl istersen." demiştim sırf çocuklara takılmak için. illa parasını vermek isteyen ama piyasadan da haberi olmayan babamı mutlu etmek için yarı fiyatını söylemiştik. "tabi, kaliteli pasta canım belli pahalı olduğu." demişti parayı zorla elimize tutustururken. eşimle yol boyu babamın saflığına gülmüştük. o günden sonra bir daha pasta yemek ne ona ne bize nasip olmadı. belki haftaya yine abime gideriz. erken doğum günü kutlaması için. bu defa pastayı istediğimiz gibi alabiliriz. artık dünya kocaman bir doğum günü pastasına benziyor benim için. yalnız bu pasta meyveli ve beyaz. çocukların sevdiği ama benim midemi bulandiran türden.

günlerim sabah ezanı ile başlıyor. bir mümineye yaraşır şekilde ibadetlerim ve görevlerim arasında mekik dokuyorum. sabah namazı, kahvaltı ve okul beslenmesi hazırlığı, evin yatakların toplanması, çocukların okula bırakılması, okuluma gidiş, 6 saat boyunca hiç oturmadan ve ara vermeden sınıftaki 3 tanesi engelli 7 tanesi bırak güneş cizmeyi kalem tutmayi bile öğrenmemis, 10 öğrenci ile ders, okul sonrası her güne yenisi eklenen kırtasiye ve giyim alışverişi ile koşarak eve varış. börek kek çay üçgeninde (sözde teselli vermek için gelen ama ya kendi ölen yakını anlatan ya da "kafası dagilsin diye anlattım" diyerek yaşam telasindan bahseden) en az 1 saat oturan eş dostun taziye ziyaretlerine katlanma, küçüğün ödev kontrolü, büyüğün ergenlik telasları, akşam yemeği hazırlığı, eş ile hasbihal etmeye çaba gösterme, sınıf evrak işlerini tamamlama, uzman öğretmenlik sınavı ve (başvurduğum aklımı seveyim) öba seminerlerini yetiştirmeye calışma, ertesi güne hazırlık ve yatış.

allah affetsin ama babamı hatırlamak için gereken zamanı otobüste ve namazda bulabiliyorum.

sanki hayat böyle koşturmaca ile devam ederken endoskopi için sıra bekliyorlarmıs gibi hissediyorum. ancak anneme gidince o oymalı koltuğun boş olduğunu, konsolun üstünde gözlüğünün olmadığını, kremalı bisküvilerin bittiğini, çay içerken eski muhabbetlerin kalmadığını görünce idrak ediyorum o siyah boşluğu. geçen gün okulda gelir gider hesabı ile ilgili bir kaç iş oldu. bir anda olanları içimden babama anlattığımı farkettim. "babam yok ki artık." dedim sonra. bunları anlatacağım kimse kalmadı artık. ondan başka kimsenin ilgisini çekmiyor böyle şeyler.

çocuklar ne kadar da çabuk kabul ediyor ölümü. yaşam kadar normal onlar için dedelerin ölmüş olması.


"artık daha fazla ac kalmayacağı, yediklerini kusmayacagi, halsizlik yasamayacagi güzel bir uyku. üstelik rüyasında cennette kalacağı köşkü de gösterecekler. bu kadar kolay iste.ağlayacak ne var bunda ?"


içimden hayatın tüm renklerini söküp almışlar gibi, yaşama amaclarim, gelecek planlarım ve gulucuklerim de babamla birlikte toprağa gomulduler belki. hayat; imanı güçlendirmek ve cevremdekileri mutlu etmek için tamamlanmasi gereken bir sınav benim için. allah iki cihanda sınavımızı geçmeyi nasip etsin. amin.
devamını gör...
bugün kafamın içinde hep seninle konuştum sözlük. bir şeyler karalayacaktım güya ama beynim ve vücudum o kadar yorgundu ve işlerim o kadar bitmek bilmeden artıyor ve artıyordu ki yazamadım. sonra bir rahatlama yöntemi olarak ınstagram'da yayınevlerinin sayfalarına bakayım dedim ve karşıma bu çıktı. işte sayfalarca yazsam kimsenin anlamayacağı benim de çözüm bulamayacağım bunalımlarımı anlatan cümle.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

hadi yatayım artık ben sözlük. ev halkı çoktan uyudu.
tanım:bir bünyeye hem ruhsal hem bedensel yorgunlukları sığdırmaya çalışan sözlük yazarı.
devamını gör...
#2283987 bazen iyi niyet engebeli bozuk yollara cikarabilir insani. bunun karsiliginda da kotu tecrubeler edinilebilir evet. insan cogu zaman ne yolun guzergahini ne de edinecegi tecrubenin nasil oldugunu öngöremez ve buna dair secim yapamaz. ama tecrubesi neticesinde neye evrilecegini ve nasil bir ders cikaracaginin secimini yapabilir, bu insanin elindedir sanki.
edindigin tecrubeye inat; iyi niyetini hala muhafaza etmen ve temkinli olmayi da unutmaman dilegiyle guzel yazar.
bu arada, gercekten insan pek nankordur...
devamını gör...
#2325787

ay teşekkür ederim. o senin akıllı bıdıklığın
ya zaten salatalık yemek su yemek gibi bir şey. evet bugün fazla su tüketmedim ama camış gibi uyudum.

en iyisi kahve yapayım.
devamını gör...
sözlüğe girip bildirimlerini görmemle dumur olduğım yazar.
tanıştık mı bilmiyorum hatırlamıyorum ama fazla melankoli iyi değil.
güleryüzlü bir hayat diliyorum.
devamını gör...
evet #2386369 no'lu tanımda bahsettiğiniz emekli astubay ve üç beş çapulcu aynı şeyleri dillendiriyor, çok haklısınız çünkü biz her zaman sizinki gibi zihniyetleri tespit edip ifşalamaya çalıştık.

bununla birlikte artı oylar ile alakalı #2299371 no'lu tanımda ne demişsiniz bir bakalım:

sen beğenmeye devam et, yeter ki anlamlı tanımları beğen.


sonra, #2336314 no'lu tanımda şaka ile karışık önüne gelene basıyorum artıyı demişsiniz. sonra bir baktım ki köylü'nün meşhur #2335557 no'lu alkol içenlere hakaret iceren tanımını beğenmişsiniz. evet gerçekten beğenilecek çok anlamlı bir tanım bu. ha bundan dolayı da bize çapulcu demenize şaşırmamam gerekir.

köylü'nün kirli zihiniyetine çanak tutan sizin gibiler veya halen bu mevzuyu anlamayanlar varsa, çatır çatır bu konuları temcit pilavı gibi tekrar tekrar servis ederim.*
devamını gör...
sevgili yazar, rica etsem beş dakikalığına mesaj alımınızı açabilir misiniz? teşekkür etmem gereken bir mesele var da. açamam derseniz de anlayışla karşılarım.

not: açtı, tatlı tatlı konuştuk.*
devamını gör...
ne zaman nickini görsem bir yerlere geç kaldım hissi uyanıyor. :)
devamını gör...
#2606787 tanımlamasına favorim yetmediği için kendi kendime üzüldüğüm yazar.

sözlük, şu kotaları artık kaldıralım lütfen.
devamını gör...
#2640100
dün gece yatarken bile güldüm. hala gülüyorum. allah da sizi güldürsün sayın yazar.
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"ne zaman gitti tren (yazar)" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim