normal sözlük yazarlarının karalama defteri
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
36
37
38
39
40
41
42
43
44
45
46
47
48
49
50
51
52
53
54
55
56
57
58
59
60
61
62
63
64
65
66
67
68
69
70
71
72
73
74
75
76
77
78
79
80
81
82
83
84
85
86
87
88
89
90
91
92
93
94
95
96
97
98
99
100
101
102
103
104
105
106
107
108
109
110
111
112
113
114
115
116
117
118
119
120
121
122
123
124
125
126
127
128
129
130
131
132
133
134
135
136
137
138
139
140
141
142
143
144
145
146
147
148
149
150
151
152
153
154
155
156
157
158
159
160
161
162
163
164
165
166
167
168
169
170
171
172
173
174
175
176
177
178
179
180
181
182
183
184
185
186
187
188
189
190
191
192
193
194
195
196
197
198
199
200
201
202
203
204
205
206
207
208
209
210
211
212
213
214
215
216
217
218
219
220
221
222
223
224
225
226
227
228
229
230
231
232
233
234
235
236
237
238
239
240
241
242
243
244
245
246
247
248
249
250
251
252
253
254
255
256
257
258
259
260
261
262
263
264
başlık "makedonyalı" tarafından 08.11.2020 16:43 tarihinde açılmıştır.
4541.
hayal sokak burası..bu sokağı anlatayım sana. çok bir numarası yok aslında ama önemli ve bilmen gereken bazı şeyler var. buranın en uğrak yeri altından her geçtiğimde sönen sokak lambası. benimle pek iyi değil arası ama seni seveceğinden şüphem yok. tam altında bir bank var. manzarası denize bakmaz ama senle oturursak bütün arş-ı âlâ seyre durur senden oluşan bu manzarayı. az aşağıda sarı bir ışık var gördün mü? orası birbirini seven insanların buluştuğu bir sabahçı meyhanesi.. tatlı bir amcanın meyhanesi, geçenlerde öldü amca.. tatlı bir teyze kaldı amcadan geriye, bütün sokağa emanet o teyze. artık sana da emanet, gözüm hiç arkada değil. o da sevecek seni. bazı mezeler var bana vermediği.. pek hazetmez benden ama belki seninle gidersek donatır masamızı.
unutmadan gel sana bir yer daha göstereyim, bir de pek meşhur çıkmaz sokağımız var. senin evin tam orası. sana gelince çıkacak başka bir köşem olmasın diye tam orayı tuttum sana. senden başka demir atacağım liman olmasın diye.. senin dalgan dışında dalga vurmasın kıyıma diye.. senden başka duvar olmasın dayanabildiğim diye.. senden başka el değmesin diye bedenime yanlışlıkla bile. bu sokak senle farklı bir anlam kazanacak gibi..
hayal sokağın en sevimli sakini, sen geldiğinden beri sokak biraz daha neşeli.. sokağın alışkanlıkları değişmeye başladı sanki. alıştın diye umut ediyorum artık. hem kulağıma geliyor bazen o sokak lambasını ziyaret ediyormuşsun, altındaki banka oturup seyrediyormuşsun hiçliği.. sabahçı meyhanesine de uğramışsın geçen, tatlı teyzem söyledi.. beni gördüğü için hâlâ memnun değil ama fark ediyorum seni getirdiğim için o bile değişti.
madem artık mahalleye alıştın, artık buranın anlamını konuşalım.. burası benim herkesten kaçıp sığındığım yerdi.. sonraları o kadar çok kaçmam gereken zamanlar oldu ki buraya yerleşme kararı verdim bende.. böyle başladı benim burada hikayem işte.. hani küçükken mahallende abiler olurdu, bir sıkıntın olursa ilk gider onlara sığınırdın ya.. işte ben kimseden yemediğim dayağı onlara sığınırken yedim.. kime sığınak gözüyle baktıysam ilk o devrildi üstüme. kime açtıysam kendimi ilk o talan etti içimdeki çocuk odasını.. buraya kaçtım sonra işte.
burada kimsenin kimseyle işi yok. ne kimse kimseyi çok sever ne de kimse kimseden nefret eder. burada herkes ne kadar olması gerekiyorsa o kadar var.
burayı birine tarif etmeye kalkarsan eğer sokak lambasından başla anlatmaya.. sokakta olup biten herşeye şahittir o. sönerse hayat biter burada. o sokağın çocukların saklambaçta ebe olanına yardımcı olur o burada. saklananları ayyuka çıkartmak onun işidir.
sen burayı tarif etmek istersen meyhaneden bahset insanlara. o tatlı amcayı, güzeller güzeli teyzeyi herkes bilir. aşkı efsanelere konu olmuştur buralarda..
illa tarif edeceksen burayı birine o çıkmaz sokaktan bahset onlara. sakın dönmeye tenezzül etmesinler oraya.
sahi sen en iyisi tarif etme burayı kimseye....
unutmadan gel sana bir yer daha göstereyim, bir de pek meşhur çıkmaz sokağımız var. senin evin tam orası. sana gelince çıkacak başka bir köşem olmasın diye tam orayı tuttum sana. senden başka demir atacağım liman olmasın diye.. senin dalgan dışında dalga vurmasın kıyıma diye.. senden başka duvar olmasın dayanabildiğim diye.. senden başka el değmesin diye bedenime yanlışlıkla bile. bu sokak senle farklı bir anlam kazanacak gibi..
hayal sokağın en sevimli sakini, sen geldiğinden beri sokak biraz daha neşeli.. sokağın alışkanlıkları değişmeye başladı sanki. alıştın diye umut ediyorum artık. hem kulağıma geliyor bazen o sokak lambasını ziyaret ediyormuşsun, altındaki banka oturup seyrediyormuşsun hiçliği.. sabahçı meyhanesine de uğramışsın geçen, tatlı teyzem söyledi.. beni gördüğü için hâlâ memnun değil ama fark ediyorum seni getirdiğim için o bile değişti.
madem artık mahalleye alıştın, artık buranın anlamını konuşalım.. burası benim herkesten kaçıp sığındığım yerdi.. sonraları o kadar çok kaçmam gereken zamanlar oldu ki buraya yerleşme kararı verdim bende.. böyle başladı benim burada hikayem işte.. hani küçükken mahallende abiler olurdu, bir sıkıntın olursa ilk gider onlara sığınırdın ya.. işte ben kimseden yemediğim dayağı onlara sığınırken yedim.. kime sığınak gözüyle baktıysam ilk o devrildi üstüme. kime açtıysam kendimi ilk o talan etti içimdeki çocuk odasını.. buraya kaçtım sonra işte.
burada kimsenin kimseyle işi yok. ne kimse kimseyi çok sever ne de kimse kimseden nefret eder. burada herkes ne kadar olması gerekiyorsa o kadar var.
burayı birine tarif etmeye kalkarsan eğer sokak lambasından başla anlatmaya.. sokakta olup biten herşeye şahittir o. sönerse hayat biter burada. o sokağın çocukların saklambaçta ebe olanına yardımcı olur o burada. saklananları ayyuka çıkartmak onun işidir.
sen burayı tarif etmek istersen meyhaneden bahset insanlara. o tatlı amcayı, güzeller güzeli teyzeyi herkes bilir. aşkı efsanelere konu olmuştur buralarda..
illa tarif edeceksen burayı birine o çıkmaz sokaktan bahset onlara. sakın dönmeye tenezzül etmesinler oraya.
sahi sen en iyisi tarif etme burayı kimseye....
devamını gör...
4542.
sadık bir gün bayılmış bir şekilde hastaneye kaldırılır. sadık’ın hayatına gelirsek, çoğu insanda gördüklerinizde sadık’ta göremezseniz. kendisi 50 yaşlarının sonunda çalıştığı büronun muhasebecisidir. sadık’ın çalıştığı büro köhneleşmiştir adeta sadık’ın aynasıdır . bir başına çıktığı yemek saatlerinde sadece aynı yemekleri yer ve derinlere dalar sanki hiç ama hiç yaşanmamış bir şey varmışçasına…..
bir gün çalışma arkadaşlarının ona taktığı isim meftundur. bu isme gelecek olursak sadık yıllardan beri çalıştığı büronun adeta demirbaşı gibi aynı ama aynı yerdedir. bir gün geniş koridorlardan geçerek iş hanından çıkarak banklara oturur ve her zaman yemek saatinde taşıdığı sefer tasını çıkarır.
en sevdiği yemek olan kuru fasulye ve pilavı yemeye başlar o an bir his olur sadıkta. başı kararır ve yavaş yavaş dünya etrafında döner ve olduğu yere yığılır.
sadık gözlerini açtığında geniş bir hastanenin odasında karşısında asistanlığını yeni aldığı her halinden belli olan heyecanlı bir genç vardır. genç doktor sadık’ın gözlerini aralamasına pür dikkat kesilerek ilk kelimeyi ondan duymak istercesine susar. sadık ne oldu dediği vakit.
genç doktor konuşmaya başlar.
doktor: bir şeyiniz yok sadece bayıldınız.
sadık: her zaman yaptığım gibi banklarda oturuyordum ve aniden her şey karardı şeklinde bir cevap verir. sadık oldukça bu durumdan şüphelenmiştir. bir şeylerin kötü gittiğinin farkında olmasına rağmen doktorun ve hemen arkasında duran 20’li yaşlarında bir hemşirenin olduğunu fark eder. hemşire telaşla genç doktora bakar ve sadık o an sanki bir şeylerin saklandığını sezer ve
aniden ayağa kalkmak ister ancak kalkamaz ve sinirli bir sesle neyim var benim der?
doktor: bu söylediklerim sizin yarım asırlık ömrünüze ağır gelecek şeyler. lütfen taburcu olduktan sonra evinizde son günlerinizi geçirmek için sevdiklerinize ayırın.
sadık olan biten karşısında şaşkın bir şekilde afallayarak şu cevabı verir
sadık: peki taburcu olmam için ne yapmam lazım gerekli evrakları getirin ve çıkıyım buradan.
merdivenlerden çıkarken sallana sallana düşünmeye başlar. düşündükçe derinlere dalar. hastanede geçen konuşma aklına gelmiştir. sadık’ın genç doktorun sevdiklerinizle vakit geçirin derken anlam veremediği duygular vardı. sadık köhneleşmiş büronun aynası gibidir ve bunu kabullenmiştir. şimdiyse öleceğinin farkındadır. ama bu anlamsız dünyada anlamını yitirmiş ruh gibi kimsesiz bir şekildedir. aslında hepimiz bu hayatta biraz yalnız değil miyiz?
sadık evinin kapısını açmak için paltosunun cebine elini atar cebinde bir sürü gereksiz bir şeylerin olduğunun farkındadır ancak hayatındaki anlamsızlık gibi devam eder. sonun paslanmış anahtarını bulur. anahtarı cebinden yakaladığı gibi kapıyı ani bir çeviklikle açar. kapıyı açtığında loş bir ışık kapıdan apartman koridoru boyunca girer. buna bir anlam veremez. bu ışık süzgecinin dün gece açık bıraktığı perdelerden geldiğini fark eder ve iç geçirir. sadık ölecektir ve fazla vakti yoktur. hayattaki 50 yıllık anlam arayışının sonucu bir hiçlik mi olacaktır. o sırada 80’li yıllardan kaldığı her halinden belli olan tek kişilik koltuğa yönelmiş ve koltuğa oturup karşı duvardaki ailesinden yadigâr kalmış fotolara bakmaya başlamıştır. sadık babasıyla büyümüş ve annesini hiçbir zaman tanımamış bir çocukluk geçirmiştir. bu yüzden sadık sevmenin ne olduğunu tam kavrayamamış ve hayatı boyunca bu karabasan sadık’ı takip etmiştir. dolayısıyla hayatı boyunca bazı şeylere anlam verememiştir veya vermek işine gelmemiştir. sadık uzandığı koltukta hastanede kaldığı süredeki yorgunluk onun birden uykuya dalmasına neden olmuştur. uykuda çok anlamsız şeyler görmeye başlayan sadık birden karşısında kırmızı bluzlu 40’lı yaşlarında olduğu her halinden belli olan küt siyah saçlı bir kadın ona yaklaşmaya başlar. kadın büyük bir sakinlikle sadık’ın omzundan yakalar ve aniden dans etmeye başlarlar. sadık olan bitene anlam veremez ve dansa o da ayak uydurmaya başlar. müzik şiddetlendikçe şiddetlenir. birden dans kesilir ve aniden gelen karanlık………
sadık büyük bir hiddetle ve sırılsıklam ter içinde uyanmıştır. kendi kendine düşünmeye başlayan sadık bu rüyaya bir anlam veremez.
-sadık: bu rüya ne anlama geliyor hastalığımın bir tesiri mi diye sesli konuşur.
birden işini düşünür ama bugün tatildir. iş arkadaşları arasında onun işe tatillerde bile geldiği dedikodusu yayılmıştır. sadık, bu dedikoduları elbette görmezden gelmektedir elinde tek kalan işi olmasına rağmen içindeki duyguları ve düşünceleri her zaman birbirine zıt olmuştur. oysa ne umutlar vardı içinde şimdi bu umutların yerini yıllar geçtikçe soğuk bir karanlık almıştır aynı ölümünü bekleyen bir idam mahkûmu gibi…….. sadık yorgunluğun verdiği bitkinlikle tekrar olduğu koltuğa yığılmıştır. bütün gün bu koltukta vakit geçirebilirim diye sayıklamaya başlar. derken kapının zili çalmıştır. zilin çalmasıyla ayağa kalkan sadık kim acaba içinden düşünüp kapıya doğru gider. sadık kapıyı açar ve: kim o diye seslenir. benim diye sesini alan sadık, bunun eski arkadaşı hidayet olduğunu anlar ve derin bir oh çeker. hidayet merdivenleri tırmandıkça hüzünlü mırıldanışı sadık’ın kulağına kadar gelir. hidayet, sadık’ı gördüğü vakit buruk bir gülümsemeyle nerelerdeydin diye seslenir. sadık her zamanki kayıtsızlığıyla buradayım ya uykuya dalmışım. dün hastane beni oldukça yordu cevabını verir. sadık içindekileri çıkaramaz sadece bir anlık donuklaşır. hidayet, sadık’ın bu durumuna anlam veremez ve konuyu açar: neyin var sadık?
sadık: bir şeyim yok sadece yorgunum cevabını verir. hidayet fazla üstelemez ama sadık’ın davranışları onu ister istemez dikkatini çekmiştir. hidayet: son kez soruyorum sadık, neyin var?
sadık: aslında bir şey yok sadece dün gece gördüğüm rüya beni biraz etkiledi açıkçası.
hidayet: ne gördün be adam neyin var?
bir gün çalışma arkadaşlarının ona taktığı isim meftundur. bu isme gelecek olursak sadık yıllardan beri çalıştığı büronun adeta demirbaşı gibi aynı ama aynı yerdedir. bir gün geniş koridorlardan geçerek iş hanından çıkarak banklara oturur ve her zaman yemek saatinde taşıdığı sefer tasını çıkarır.
en sevdiği yemek olan kuru fasulye ve pilavı yemeye başlar o an bir his olur sadıkta. başı kararır ve yavaş yavaş dünya etrafında döner ve olduğu yere yığılır.
sadık gözlerini açtığında geniş bir hastanenin odasında karşısında asistanlığını yeni aldığı her halinden belli olan heyecanlı bir genç vardır. genç doktor sadık’ın gözlerini aralamasına pür dikkat kesilerek ilk kelimeyi ondan duymak istercesine susar. sadık ne oldu dediği vakit.
genç doktor konuşmaya başlar.
doktor: bir şeyiniz yok sadece bayıldınız.
sadık: her zaman yaptığım gibi banklarda oturuyordum ve aniden her şey karardı şeklinde bir cevap verir. sadık oldukça bu durumdan şüphelenmiştir. bir şeylerin kötü gittiğinin farkında olmasına rağmen doktorun ve hemen arkasında duran 20’li yaşlarında bir hemşirenin olduğunu fark eder. hemşire telaşla genç doktora bakar ve sadık o an sanki bir şeylerin saklandığını sezer ve
aniden ayağa kalkmak ister ancak kalkamaz ve sinirli bir sesle neyim var benim der?
doktor: bu söylediklerim sizin yarım asırlık ömrünüze ağır gelecek şeyler. lütfen taburcu olduktan sonra evinizde son günlerinizi geçirmek için sevdiklerinize ayırın.
sadık olan biten karşısında şaşkın bir şekilde afallayarak şu cevabı verir
sadık: peki taburcu olmam için ne yapmam lazım gerekli evrakları getirin ve çıkıyım buradan.
merdivenlerden çıkarken sallana sallana düşünmeye başlar. düşündükçe derinlere dalar. hastanede geçen konuşma aklına gelmiştir. sadık’ın genç doktorun sevdiklerinizle vakit geçirin derken anlam veremediği duygular vardı. sadık köhneleşmiş büronun aynası gibidir ve bunu kabullenmiştir. şimdiyse öleceğinin farkındadır. ama bu anlamsız dünyada anlamını yitirmiş ruh gibi kimsesiz bir şekildedir. aslında hepimiz bu hayatta biraz yalnız değil miyiz?
sadık evinin kapısını açmak için paltosunun cebine elini atar cebinde bir sürü gereksiz bir şeylerin olduğunun farkındadır ancak hayatındaki anlamsızlık gibi devam eder. sonun paslanmış anahtarını bulur. anahtarı cebinden yakaladığı gibi kapıyı ani bir çeviklikle açar. kapıyı açtığında loş bir ışık kapıdan apartman koridoru boyunca girer. buna bir anlam veremez. bu ışık süzgecinin dün gece açık bıraktığı perdelerden geldiğini fark eder ve iç geçirir. sadık ölecektir ve fazla vakti yoktur. hayattaki 50 yıllık anlam arayışının sonucu bir hiçlik mi olacaktır. o sırada 80’li yıllardan kaldığı her halinden belli olan tek kişilik koltuğa yönelmiş ve koltuğa oturup karşı duvardaki ailesinden yadigâr kalmış fotolara bakmaya başlamıştır. sadık babasıyla büyümüş ve annesini hiçbir zaman tanımamış bir çocukluk geçirmiştir. bu yüzden sadık sevmenin ne olduğunu tam kavrayamamış ve hayatı boyunca bu karabasan sadık’ı takip etmiştir. dolayısıyla hayatı boyunca bazı şeylere anlam verememiştir veya vermek işine gelmemiştir. sadık uzandığı koltukta hastanede kaldığı süredeki yorgunluk onun birden uykuya dalmasına neden olmuştur. uykuda çok anlamsız şeyler görmeye başlayan sadık birden karşısında kırmızı bluzlu 40’lı yaşlarında olduğu her halinden belli olan küt siyah saçlı bir kadın ona yaklaşmaya başlar. kadın büyük bir sakinlikle sadık’ın omzundan yakalar ve aniden dans etmeye başlarlar. sadık olan bitene anlam veremez ve dansa o da ayak uydurmaya başlar. müzik şiddetlendikçe şiddetlenir. birden dans kesilir ve aniden gelen karanlık………
sadık büyük bir hiddetle ve sırılsıklam ter içinde uyanmıştır. kendi kendine düşünmeye başlayan sadık bu rüyaya bir anlam veremez.
-sadık: bu rüya ne anlama geliyor hastalığımın bir tesiri mi diye sesli konuşur.
birden işini düşünür ama bugün tatildir. iş arkadaşları arasında onun işe tatillerde bile geldiği dedikodusu yayılmıştır. sadık, bu dedikoduları elbette görmezden gelmektedir elinde tek kalan işi olmasına rağmen içindeki duyguları ve düşünceleri her zaman birbirine zıt olmuştur. oysa ne umutlar vardı içinde şimdi bu umutların yerini yıllar geçtikçe soğuk bir karanlık almıştır aynı ölümünü bekleyen bir idam mahkûmu gibi…….. sadık yorgunluğun verdiği bitkinlikle tekrar olduğu koltuğa yığılmıştır. bütün gün bu koltukta vakit geçirebilirim diye sayıklamaya başlar. derken kapının zili çalmıştır. zilin çalmasıyla ayağa kalkan sadık kim acaba içinden düşünüp kapıya doğru gider. sadık kapıyı açar ve: kim o diye seslenir. benim diye sesini alan sadık, bunun eski arkadaşı hidayet olduğunu anlar ve derin bir oh çeker. hidayet merdivenleri tırmandıkça hüzünlü mırıldanışı sadık’ın kulağına kadar gelir. hidayet, sadık’ı gördüğü vakit buruk bir gülümsemeyle nerelerdeydin diye seslenir. sadık her zamanki kayıtsızlığıyla buradayım ya uykuya dalmışım. dün hastane beni oldukça yordu cevabını verir. sadık içindekileri çıkaramaz sadece bir anlık donuklaşır. hidayet, sadık’ın bu durumuna anlam veremez ve konuyu açar: neyin var sadık?
sadık: bir şeyim yok sadece yorgunum cevabını verir. hidayet fazla üstelemez ama sadık’ın davranışları onu ister istemez dikkatini çekmiştir. hidayet: son kez soruyorum sadık, neyin var?
sadık: aslında bir şey yok sadece dün gece gördüğüm rüya beni biraz etkiledi açıkçası.
hidayet: ne gördün be adam neyin var?
devamını gör...
4543.
canım hiçbir şeyi çekmiyor artık.
sigarayı bırakmama rağmen onu bile canım çekmiyor.
böyle daha mı iyi bilmem.
eskiden aşk ister, şehvet ister, muhabbet ister, güven ister, sevmek sevilmek ister... ister de ister.
şimdi oh mis.
param da cebimde kalıyor hep bak.
cimriliğimden değil harcayacağım pek yer yok.
neyse kriptoya yatırayım da ileride ne yapacağımı düşünürüm.
sigarayı bırakmama rağmen onu bile canım çekmiyor.
böyle daha mı iyi bilmem.
eskiden aşk ister, şehvet ister, muhabbet ister, güven ister, sevmek sevilmek ister... ister de ister.
şimdi oh mis.
param da cebimde kalıyor hep bak.
cimriliğimden değil harcayacağım pek yer yok.
neyse kriptoya yatırayım da ileride ne yapacağımı düşünürüm.
devamını gör...
4544.
insanın içinde histeri krizleri koparken, hiçbir şey yapmadan, hiçbir şey yokmuş gibi davranması da çok zormuş be.
devamını gör...
4545.
çalkalanmış ama hala yerinde duran bir denizim.
devamını gör...
4546.
zamanı tutmayı, durdurmayı o kadar çok isterdim ki... ne yaparsam yapayım hep keşkelerim olacakmış gibi hissediyorum. seçim yapmaktan nefret ediyorum, birini seçince aklım hep diğerinde kalıyor. sürekli kendimi 'ötekini seçseydim nasıl oldurdu' diye düşünürken buluyorum. alternatif bir sürü olasılığı düşünüyorum, zaman akıp gidiyor ve ben tam manasıyla doğrusunun bu olduğuna emin olamıyorum. kafamın içinde hep kavga ettiğim bir yanım var, haklı da zaman zaman ama işte mükemmelliyetçilik ya da daha farklı bir şey içime sindiremiyor hiçbir şeyi. böyle labirenti yukarıdan seyreden ve tüm ihtimalleri net gören biri gibi hakim olmak isterdim hayatımın her alanına. velhasıl kelam yoruldum işte, fazla düşünüyorum ve fazla kurguluyorum. beyin iflas edecek diye korkuyorum.
devamını gör...
4547.
bir insanın diğerini hayatında istememe hakkı vardır. ortada hiçbir sebep yokken bile insan dürüstçe ben seni istemiyorum diyorsa artık o insanın bulunduğu sokaktan bile geçilmez, ısrar edilmez. herkesin kendi hayatını yanlış ya da doğru bildiği şekilde yaşamaya hakkı vardır. sevmek saplantı değildir. birine fiziksel olarak zarar veremiyorum o zaman sözlerimle rahatsız edeyim demek kötülüktür. aynı ülkede olmadığınız için takip edemeseniz de herhangi bir kitle iletişim aracılığıyla bunu denemek ısrarlı takip suçudur. sana bunu ispat edeceğimi söylemiştim ve artık benden uzak dur.
devamını gör...
4548.
bilgisayarın arka planında lol açık. durumum dışarıda olarak görünüyor ben de başka işlerle uğraşıyorum. o arada bakıyorum alican da online. diyorum ki , aman pencereyi aşağıya çekeyim, hiç oyun havamda değilim; o sırada profil simgeme kayıyor imleç ve online görünüyorum. gelsin 3 el aram, 3 el tft artık. beceriksizligimin bedeli bu.
devamını gör...
4549.
bu ara yeni bir laughbuddy arayışındayım.
yeni anılar, yeni hikayeler dinleyip hönkürerek gülesim var.
kibarca güldüğüm şeylerden bıkıyorum ya...
yeni anılar, yeni hikayeler dinleyip hönkürerek gülesim var.
kibarca güldüğüm şeylerden bıkıyorum ya...
devamını gör...
4550.
eve gidip uyumak istiyorum. kafamı biraz da dinlemek istiyorum. çünkü bu aralar stresli geçiyor.
hastalıklar, iş, sosyal ilişkiler, her daim yalnız başına çabalamak...
hastalıklar, iş, sosyal ilişkiler, her daim yalnız başına çabalamak...
devamını gör...
4551.
bir şeyleri düşünmemek için kendimi sürekli yapay bir gürültünün içine dahil ettiğimi fark ettim.
devamını gör...
4552.
dünden beridir ki üzerimde kontrol altına alamadığım bir enerji var hava sıcaklığına ve regl sancısına inat. sabah uyanınca başlıyorum eve saldırmaya, yazık garibim küçücük ev, bir saatte bitiyor en detaylı temizliği. tabii ben ikna olmuyorum, yatak yıkamaya başlıyorum, nevresim, yastık kılıfı, çarşaf derken orada gözüme ilişen kedi tüyü beni yatak koruyucu da söküp yikamam gerektiğine kolayca ikna ediyor. yine bitmiyor. kılıfı yıkadım, alezi yıkadım eee, yastık yıkanmaz mı ki? ben yaparsam olur diyerek yine kendimi hızlıca ikna ediyorum ve yastığımı da yıkamaya atıyorum. durduramiyorum kendimi, engel olamıyorum. mikelari gözümle görsem silkecegim tek tek o düzeyde bir enerji.
bu sabah da kalktım, bütün çatal, kaşık ve bıçakları yıkadım, sildim. ev tertemiz şimdi.
napsam ben, kütüphane ile elbise dolabimin yerini mi değiştirsem?...
bu sabah da kalktım, bütün çatal, kaşık ve bıçakları yıkadım, sildim. ev tertemiz şimdi.
napsam ben, kütüphane ile elbise dolabimin yerini mi değiştirsem?...
devamını gör...
4553.
bir gün kafamdaki karalamaları silebilecek cesarete erişebilirsem bu yazarlara hediyem yazarların silme defteri olacaktır. silip tekrar bu kez karalamadığın doğru düzgün yazabildiğin yerler açabilmek için..
devamını gör...
4554.
yılları sayamıyorum artık. hele ki günler kesişince. yine öyle kesişmeli birgün bugün. günün anlam ve önemi iki zıt kutuba doğru gidiyor. ve ortasında yalnız başına düşünceler. zıt kutuplu iki günden birindeyim. içmek için bahaneye ihtiyacım yok bugün. çünkü içmeden geçiremem böyle günleri.
devamını gör...
4555.
zaman kavramını yavaş yavaş yitiriyorum . hiçbir şeye şaşırmıyorum . plan yapmıyorum . önemli olan tek şey masumluk hayatımda . masum düşünce , masum duygu ve saflık . geri kalan hiçbir şeyin önemi yok.
devamını gör...
4556.
korkuyorum ödüm patlıyor aynı şeyleri bir daha yaşamaktan.
umarım her şey düşündüğün gibi olur ve bende sonunda derin bir nefes alıp önüme bakabilirim.
umarım her şey düşündüğün gibi olur ve bende sonunda derin bir nefes alıp önüme bakabilirim.
devamını gör...
4557.
"hata yapmak
fırsatını adem'e veren sendin" diyor ya ismet, yaratıcıya karşı.
"bilmedim onun talihinden ne kadar düştü bana"
o fırsattan bize de düşmüş elbet.
"yanında huzur ve mutluluk bulduğu herkesten kaçmak
fırsatını bana veren sendin" demek isterdim ben de.
fırsatını adem'e veren sendin" diyor ya ismet, yaratıcıya karşı.
"bilmedim onun talihinden ne kadar düştü bana"
o fırsattan bize de düşmüş elbet.
"yanında huzur ve mutluluk bulduğu herkesten kaçmak
fırsatını bana veren sendin" demek isterdim ben de.
devamını gör...
4558.
morale motivasyona en ihtiyacım olan zaman diliminde zaten keyfim iyice kaçmışken, üstüne her gün ciddi anlamda yorulduğum yetmiyormuş gibi, iyiliğimin suistimal edilmesini geçtim, üstüne saçma sapan bir sürü diyaloğun ortasında buldum kendimi.
ortalıkta kaçak elektrik kablosu gibi dolaşacağım bir süre. sabrımı sınamasınlar benim.
ortalıkta kaçak elektrik kablosu gibi dolaşacağım bir süre. sabrımı sınamasınlar benim.

devamını gör...
4559.
bugün, birkaç senede bir olan akraba reunionun tam ortasında uyandım. hepimiz sıklıkla uykudayızdır, yaşayıp dururuz; zamanın nasıl geçtiğini fark etmeyiz: şeyler otomatikleşir. işte ben öyle bir anda uyanıverdim: rüzgarın kavaklardaki ıslığını işittim, kargaların sesini, ayağımda dolaşan karıncayı, yediğim karpuzu. hayat sahibi olduğumu, yaşıyor olduğumu ve bizzat anda olduğumu fark ettim.
yetişilmesi gereken, yapılması gereken, "zorundalık" taşıyan hiçbir eylem yoktu: benim tabiatım için nadir anlar. közlenmiş mısırımı kemirdim, ayağımdaki karıncayı elimle alıp attım, havadan sudan sohbete iştirak ettim. akrabalık ilginç bir müessese: sosyal hayatta karşıma çıksa bir merhabadan ileri samimiyet ilerletemeyeceğime inandığım insanlarla kan bağım var. kan bağı değişik biri.
yetişilmesi gereken, yapılması gereken, "zorundalık" taşıyan hiçbir eylem yoktu: benim tabiatım için nadir anlar. közlenmiş mısırımı kemirdim, ayağımdaki karıncayı elimle alıp attım, havadan sudan sohbete iştirak ettim. akrabalık ilginç bir müessese: sosyal hayatta karşıma çıksa bir merhabadan ileri samimiyet ilerletemeyeceğime inandığım insanlarla kan bağım var. kan bağı değişik biri.
devamını gör...
4560.
yarın semizotlu yoğurdu yesem
bi de yanına soda içsem
tamamdır.
bi de yanına soda içsem
tamamdır.
devamını gör...
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
36
37
38
39
40
41
42
43
44
45
46
47
48
49
50
51
52
53
54
55
56
57
58
59
60
61
62
63
64
65
66
67
68
69
70
71
72
73
74
75
76
77
78
79
80
81
82
83
84
85
86
87
88
89
90
91
92
93
94
95
96
97
98
99
100
101
102
103
104
105
106
107
108
109
110
111
112
113
114
115
116
117
118
119
120
121
122
123
124
125
126
127
128
129
130
131
132
133
134
135
136
137
138
139
140
141
142
143
144
145
146
147
148
149
150
151
152
153
154
155
156
157
158
159
160
161
162
163
164
165
166
167
168
169
170
171
172
173
174
175
176
177
178
179
180
181
182
183
184
185
186
187
188
189
190
191
192
193
194
195
196
197
198
199
200
201
202
203
204
205
206
207
208
209
210
211
212
213
214
215
216
217
218
219
220
221
222
223
224
225
226
227
228
229
230
231
232
233
234
235
236
237
238
239
240
241
242
243
244
245
246
247
248
249
250
251
252
253
254
255
256
257
258
259
260
261
262
263
264
"normal sözlük yazarlarının karalama defteri" ile benzer başlıklar
karalama
2