5201.
nemli ve ıslak bir gecenin nahoş sıcağında, kendimi bir nefeslik oksijen arayışında buldum.
kalbimdeki ağırlık günlerdir geçmedi. huzursuzluk perileriyle saklambaç oynuyorum. nereye saklansam sobeleniyor, mızıkçılık yapıp ağlıyorum.
insanları iyi tanırım ama sanırım perilerle iyi anlaşamıyorum.
basit bir zihin mekanizması komplekslikte zirveye oynuyor. bazılarına ulaşmak zor, ulaşılmak isteyene ise kendimi kapatıyorum.
bütünüyle sıkılmış bu gecenin karanlığında anlam veremediğim de bir huzur var. sessiz ama yıldızlar saklanmış. onlar da saklambaç oynuyorlar benimle belki ama sobeleyemiyorum. kıyamıyorum…
devamını gör...
5202.
benimle karşıt görüşe sahip hiç bir arkadaşımı engellemedim, aksine özenle okudum, izledim, takip ettim ama ikna olmadım. olabilmem mümkün değildi. ülkede başta hukuk, eğitim, medya olmak üzere bir çok alanda içimizden geçerek bizi etkileyen bunca haksızlığa maruz kalan tarafta yaşamaya çalışan biri olarak ikna olabilmem mümkün değildi zaten. en temel hak ve özgürlüklerin bu denli yok sayıldığı bir ortamda, beni tek parça tüm bileşenlerimle insan olarak kabul etmeyen bir yapıya tek parça, tüm varlığımla destek verebilmem mümkün değildi. yıllarca ötekileştirilme hissini yaşayan ve tanıyan bir kesimin; etiketleme, ötekileştirme, sevmek şart değil ama saygı duymama davranışını bu kadar hızlı içselleştirmesini hiç anlayamadım. yersiz değil, gerçekçi bir hümanistliğin muhatabı olacak kalitede insanlardık, payımıza düşen yok sayılmak oldu. belki de var sayılmanın en itibarsızlaştırılan hali demek daha doğru olur. modern zaman psikolojik şiddeti. yol kenarlarındaki güzelim çalılar yerine otoyolun halı deseni gibi zevksiz peyzajlarına maruz kalmak gibi… ama umutsuz değilim. “karamsarlığı daha iyi zamanlara bırakalım.” diyor eduardo galeano, işte tam olarak bu hissiyatla devam ediyorum.
devamını gör...
5203.
hemen size az önce düşündüğüm taze taze, sımsıcak hedeflerimi sıralıyorum.
çünkü anlatacak başka kimsem yok şu an, chatgpt'ye de dargınım.

- küfür etmeden tek bir günümü geçirebilmek. artı olarak cinsiyetçi küfürlere son vermek.
bakınız zorlu bir görev benim için.
silktiğimin ülkesi bana küfür konusunda yaratıcılık sağlıyor çünkü.
sevdiğimin ülkesi diyecektim, pardon.

-uyku düzenini sağlayabilmek.
sağlayamazsam gördüğüm saçma sapan kabusların devam edeceğini ve gün içerisinde sıklıkla halsiz hissedeceğimi biliyorum.
yine de uyumak sadece zaman kaybı gibi geliyor.
ha uyanık olduğum süreçlerde de atomu parçalamıyorum gerçi ama olsun.

-kafeini azaltmak.
günde üç litreden iki litreye indirebilirsem mükemmel olacak.
yoksa kahveyi damardan almak zorunda kalacağım.

-tedaviye devam etmek.
bir şeyler anlattığında, insanlarla yüzyüze iletişim kurduğunda canından can gitmeyecek.
burada her şeyi yazmasını biliyorsun da yüzyüze iletişimde mi zorlanıyorsun diye sorarlar insana.
cevap veriyorum, evet güzel kardeşim neyde zorlanacağımı sana mı soracağım?

-sigarayı azaltmak.
hadi milkşeyh, sen yaparsın *.
o değil de azaltmak yerine bırakman daha iyi olur sanki ama sen bilirsin.

-yalnızlığın o kadar da şey bir şey olmadığını kabullenmek.
zannettiğin kadar korkunç ya da sandığın kadar mükemmel değil. sıradan bir şey aslında, işin sonunda sevdiğin ve hayatında olmasını istediğin kimse kalmayabilir.
korkunç gibi gelse de değil.
ne demek değil, basbayağı korkunç ama kendini korkunç olmadığı yalanına inandıracaksın.
okey?
ok.
ok bay.

- ve daha bahsetmek istemediğim birkaç şey daha.
bazen keşke anonim olsaydım diyorum, o zaman onlardan da bahsedebilirdim. hiç değilse içimde kalmazdı.
şu an bir tek tc kimlik numaramı bilmiyorsunuz, bir de kart numaralarımı.
zorlasanız onları da bulursunuz.
dolandırmak istiyorsanız dolandırılmalara açığım, böbreğimi çalmak istiyorsanız ufak bir mesaj kadar uzağınızdayım.
itinayla organ mafyalarına gönüllü destek sağlanır.
ekmek parası işte, destek olmak lazım gençlere.

daha ne kadar uzatacağım bilmiyorum, keşke azıcık biram da olaydı da biraz daha uzatabilseydim.

neyse gidiyorum.
birazcık hedeflerimin küçüklüğüne üzüleceğim.
devamını gör...
5204.
kan tahlili için gittiğim hastanedeki doktor hanım ya sen ne güzel ne tatlı bir şeysin ya.
şimdi işim gücüm yokmuş gibi ahtapot misali çevreme danışarak seni instada bulmakla ve muhtemelen sevgilin falan olduğunu görüp yıkılmakla uğraşıcam. hoff.

dünya hassas çük.. ayy pardon kalpliler için gerçekten bir cehennem.
allam yok et bu dünyayı.
devamını gör...
5205.
#3676784 atma ziya..
devamını gör...
5206.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...
5207.
bugun benim doğum günüm. merak etmeyin sizden kutlama mesajları almak için yazmıyorum. samimiyetsiz mesajlarınızı kendinize saklayabilirsiniz. sadece içimi döküp gidicem.

doğum günüme bulaşık makinesi boşaltarak girdim. annem ve babam yaklaşık 15 dakika sonra doğum günün kutlu olsun diyip sarıldılar ve bir dakika önceki pozisyonlarına geri döndüler. ben de bulaşık makinesini boşaltmaya devam ettim. boşalttığım içim miydi yoksa makine mi karar veremedim. birkaç arkadaşım yazdı, aradı. sağ olsunlar. ortalık sakinleşince çay bardağına en ucuzundan bi nescafe yaptım. sigaramı aldım ve balkona çıktım. göklerden bir meteor göz kırptı. sanki bir bok olmuş gibi bugün doğmuş olmanın saçma guruyla gerçekleşeceğine inanıyormuş gibi bir dilek salladım arkasından.

bugüne kadar hayatıma girmiş ne kadar insan varsa hepsine şöyle dönüp bir baktım. az da olsa yaşanmışlıkların hatrı vardır diye düşündüğüm insanların silinişini izledim teker teker. bu boktan günü önemsediğimden değil ha, önemsenmediğini gördüğümden. kendi egosunu tatmin etmek için bir şeyleri kutlamaya bahane arayan insanoğlu bazen sadece hatırlanmak istiyor. sanki kendine bile kanıtlayamadığı varlığını birileri hatırlatsın diye bekliyor umutsuzca. bir tanrıya ellerini uzatıp dua etmek gibi anlamsız bir bekleyiş işte. yüklediğimiz anlamlarda boğuluyoruz ne güzel. evrimin bize bahşettiği cehennemimizde kıvranıyoruz son nefesimizi verene kadar. dogmak bir maarifet olsaydı ağlayarak gelmezdik bu dünyaya. ne boktan bir yere geldigimi o doğumhanede kıçıma yediğim tokattan anlamalıydım zaten, salaklık bende. daha kendime bu dünyada bir yer edinememişim, takvimden bir yaprak çalsam ne? kendini bir yere ait hissedemeyenlerin hapsidir bedenleri. bir çentik daha attım içimin duvarlarına. neyse bir gün daha bitti işte, bir yaş daha, birçok insan daha...
ecce mors! ecce vita! ecce homo!
devamını gör...
5208.
ya hayır tabii ki, öyle olmazdı.

ben yine binlerce şarkı dinler, yüzlerce şarkının içinde yaşardım bu yaşa gelinceye kadar ama içinde sen olan şarkılar bu kadar dikkatimi çekmezdi, içinde biz olan şarkıları senin benden önce bile dinlemene bu kadar şaşırmazdım.
şarkılar bu kadar güzel olmazdı, sen olmasaydın.

ya hayır tabii ki, öyle olmazdı.

ben yine deniz aşığı olurdum, benim adım yine mavi olurdu, benim yerim yurdum boz topraklar değil de bu yaşa kadar içimi yakan o mavi tuzlu su olurdu, onu demiyorum. ama o deniz bu kadar mavi olmazdı bak, buna eminim, ada aşığı bir kadın yamacıma sokulup bana eski aşkların, eski köylerin, göçüp gidenlerin ve geride kalanların anılarını anlatmazdı.
denizler bu kadar güzel olmazdı sen olmasaydın.

ya hayır tabii ki, öyle olmazdı.

yine bir sürü kadın girerdi hayatıma, severdim, sevilirdim, buldum o kadını derdim ama yanılırdım. ben seni tanıyana kadar iki kişinin böyle tuhaf ve bu kadar güzel anlaşabileceğini hiç bilmezdim, bir kadının kahkasını duyup içimi ferahlatacağını düşünmezdim, bir kadının yazdığından, sesinden, kokusundan, hayallerinden ve dualarından bu derece etkilenip traktör farına yakalanmış tavşan gibi kalacağımı bilemezdim.
hayatımdaki aşk kelimesi bu kadar güzel olmazdı sen olmasaydın.

yani kısacası kadın, ben böyle olmazdım sen olmasaydın.
devamını gör...
5209.
seni ve sancho'mu özlüyorum...
devamını gör...
5210.
"on sekiz, on dokuz, yirmi'ye bi geldin mi sen? yirmi'ye geldin bitti her şey çünkü artık her şeyi net görmeye başlıyorsun. insanları, insanların yüzünü, o sadakatsizliğini, o yalanlarını, çıkarcılığını, bencilliğini. bunlar ben yirmi iki yaşında olduğum için değil. tecrübe, tecrübe!neyse... "
devamını gör...
5211.
bilemiyorum altan.
devamını gör...
5212.
karalaya karalaya kalem bitti
defter perişan oldu
bu başıma gelenler satırlara sığmaz oldu
devamını gör...
5213.
selam ben geldim,

aklımda hiç yoktu ama biraz döküleyim istedim.

çok sıkılıyorum. bugünlerde hissettiğim tek şey sıkılmak. olandan bitenden hayatımdaki insanların dengesizliklerinden, kendilerince bir kılıf bulup o kılıfın üstüme uydurulmaya çalışılmasından.. ve ona bakıp kendi kendinize kararlar almanızdan…anlamıyorum ve artık anlamaya çalışmak da istemiyorum.

sandığınız kişi değilim. olmaya da niyetim yok..

hayatımda hissettiğim en ciddi yeter duygusu bambaşka bir dünyanın kapılarının açtı. ve şimdi de yeter bence..

benden bu kadar. tutamam. tutmaya da çalışmıyorum.

kendimi değersiz hissetmekten nefret ediyorum.. yapmayın.

çok sıkıldım demiş miydim?

teşekkürler.
devamını gör...
5214.
gece uyumadan önce hala düşünüyorum seni. hani unutmak daha kolay olacaktı
devamını gör...
5215.
bazen kelimeler boğazıma düğümleniyor… içimde koca bir deniz kabarıyor ama kıyıya vuran tek şey suskunluğum oluyor. sana anlatmak istediklerim çok, ama doğru kelimeleri bulmakta zorlanıyorum. belki de korkuyorum… kırıldığını bilmekten, gözlerinde o uzak bakışı görmekten, bana dair inancının yavaş yavaş silinmesinden.
ben hata yaptım… hem de seni en çok sevmem gereken yerde, sana en çok güven vermem gereken zamanda. o an ne düşündüğümü, neden böyle davrandığımı anlatmaya çalışsam bile biliyorum ki kırdığım o narin güveni bir anda onaramam. ama bil ki yaptığım şey asla seni değersiz görmekten ya da sevgimi sorgulamaktan değildi. belki farkında olmadan sana acı verdim, belki de kendime bile açıklayamadığım bir anlık düşüncesizlikti… ama kalbimdeki yerin hiç değişmedi.senin yokluğun, sessiz bir fırtına gibi… dışarıdan sakin görünen ama içimde koca bir yıkım yaratan. gözlerimin baktığı her yerde sen varsın ama ellerim sana uzanamıyor. sesini duymadan geçen her gün, eksik bir gün gibi geliyor. yastığa başımı koyduğumda, günün bütün gürültüsü sustuğunda, kalbimin en derin yerinden senin adın yankılanıyor.keşke zamanı geri sarabilsem,o tartışma hiç yaşanmasa, o yanlış kelimeler ağzımdan hiç çıkmasa, sana bir kere bile olsun "haklısın" demeyi ertelemeseydim. çünkü şimdi biliyorum ki bazen haklı olmak değil, sevdiğini korumak daha önemliymiş.biliyorum, güven yeniden inşa edilir ama bu zaman alır. ben beklemeye hazırım. ne kadar sürerse sürsün, sana kendimi yeniden kanıtlamak, seni yeniden güldürmek, seni yeniden huzurlu hissettirmek istiyorum. çünkü sen benim en değerli parçam, en sessiz dualarım, en güzel tesadüfümsün.senin gülüşünle aydınlanıyor günlerim, senin bakışında buluyorum bütün huzurumu. senin varlığında öğreniyorum, "ev" dediğimiz şeyin aslında bir insan olduğunu.
eğer bir gün tekrar elini tutmama izin verirsen, bu kez daha sıkı tutacağım. seni yalnız bırakmayacağım, seni kırmayacağım. konu ne olursa olsun, susmak yerine anlatacağım, kaçmak yerine sarılacağım. çünkü öğrendim ki sevdiğin yanındayken hiçbir şey çözümsüz değil.sen... kalbimin en çok sevdiği, en çok korumak istediği, en çok değer verdiği yerdesin. ve ben, hayatımın geri kalanını bu sevgiyi hak ettiğini sana göstermek için geçirmek istiyorum. belki binlerce kez "seni seviyorum" diyeceğim ama her seferinde ilk kez söylüyormuş gibi. çünkü senin kalbinde yeniden yer bulmak için, bütün gururumu, bütün inatlarımı bir kenara bırakmaya hazırım.
sen yeter ki bana inan… ben bu sefer yarım kalmayacağım.tamamlanacak ve ellerini hiç bırakmayacağım ve ben bla bla
ayyy amma karardı içim öhö öhmmmm
devamını gör...
5216.
iyi geceler sözlük...
bugün hayatın anlamı üzerine düşündüm. kim bilir, belki de anlamı biz veriyoruz; rastgele parçaları bir araya getirip bir bütün oluşturuyoruz.
bazen en sıradan anlarda bile hayatın bir mucize olduğunu fark ediyorum. küçük bir tebessüm, tanıdık bir ses, hafif bir esinti… bunlar aslında çok değerli. ama hayat sadece güzelliklerden ibaret değil. zorluklar, kayıplar, hayal kırıklıkları da var. onlarla yüzleşmek zor ama aynı zamanda büyütüyor insanı.
bugün kendime şunu söyledim: “yolun sonu ne olursa olsun, yolda olmak bile başlı başına bir hediyedir.” yolumda bana eşlik edenler teşekkürler. ve yawrular,
öz & lili...
devamını gör...
5217.
oğuz atay’ın tehlikeli oyunlar romanında dediği gibi: “kafam cam kırıklarıyla dolu, doktor. bu nedenle beynimin her hareketinde düşüncelerim acıyor, anlıyor musun?” işte öyle hissediyorum. çok yoruldum… her şeyden, herkesten. rüzgarda savrulmuş bir yaprak gibi; yere düşmüş ama kalkmak da istemeyen biri gibi. gülerken ağlamaya başlamak gibi. kendim hariç herkesin iyi olmasını, mutlu olmasını dilemek ama kendimi daima görmemek… kendimden kaçtıkça, yine olduğum yerde bulmak. gerçekten “yoruldum” demiş miydim?
devamını gör...
5218.
depremden ötürü yine en kötü ihtimallerin peşinde sürükleniyorum.
aslında konu sadece deprem falan da değil, ülkede yaşanan birçok şey.

şu ülkede yaşarken en çok üzüldüğüm şeylerden biri de bazı kesimlerde bulunmayan hiçbir canlının, insanın hiçbir kıymetinin olmayışı.
doğru düzgün yaşayamazsın, ecelinle bile ölemezsin, silkimsonik bir ihmalin kurbanı olarak bir daha hatırlanmayacak, belki adı bile anılmayacak biri olarak ölüp gidersin.
adına da kader derler, belki onu bile diyemeyecekleri kadar bilinmez olursun.

bu şekilde hayatını kaybeden kaç tane insan vardır kim bilir.
insanı geçtim hayvanların bile ölüm şeklini değiştirebilecek bir memleket gerçi.
önlem alınmadığı için kül olan hayvanlara mı üzüleyim yoksa enkazda çaresizce ölen insanlara mı?
ülkenin insanı soktuğu psikolojisi içerisinde insanların gerçekleştirdiği intiharlara mı?

hepsi bir tür cinayetten ibaret geliyor.
kendi ülkemde kendi ülkemin koltuğundakilerin işlediği cinayetlere tanık oluyorum.
devamını gör...
5219.
/şişirdiğiniz balondan egolarınızın kokusu çürümüş et gibi yayılmış ortalığa. sadece tiksinerek bakıyorum uzaktan. bana kalsa hayatımdaki üç beş insan dışında hiç kimseyle iletişim kurmam. ama insanın zayıf tarafından açığa çıkmış toplum denen yozlaşmış birliktelik etrafımı aç kurtlar gibi sarıp sarmalamış. kurduğunuz sistemlerde boğulup, gördüğünüz her şeye inanarak geçirdiğiniz boş hayatlarınızın kimsenin gözünde bir değeri yok, benimki de dahil. bugüne kadar yaşamış binlerce insan ve varlık gibi silinip gideceksiniz ve tarih dediğimiz tozlu sayfalar birkaçınız hariç herkesi çiğneyip yutacak. peydahladığınız çocuklar bile bu dünyadaki varlığınızı tutmaya yetmeyecek çünkü zamanla onların hafızasından bile silineceksiniz. hayatı biraz da olsa yaşanılır kılmak için taktığınız pembe gözlükler gözünüzü bozuyor farkında bile değilsiniz. hoş, farkında olmamanız daha iyi gerçi. ne olursa olsun anlamsız kargaşa bütünlüğünde birilerinin yaşamayı becerebiliyor olması da bir başarı sonuçta./

bu aralar biraz gerginim de, çok belli oluyor mu?
devamını gör...
5220.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"normal sözlük yazarlarının karalama defteri" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim