"az bilmek için, çok okumak gerekir"

peyami safa
devamını gör...
psikolojik tahlilleri başarılı. sözde kızlar hariç okuduğum tüm kitaplarını beğendiğim yazar. sözde kızlarla biraz cinsiyetçi bakması kitabın başlığının sözde erkek olsa içeriğiyle daha uyumlu olduğunu düşündüğüm, suçun kadındaymış gibi aktarıldığı herkesin eşit miktarda suçlu olduğunu okuyucunun görmesi zorlaştırılan bir kitabı olmasa daha çok tasvip edeceğim yazar.
devamını gör...
kaliteli yazar olduğu kadar da görece tuhaf tartışmalara da taraf olmuş kişidir.
hem nazım hikmet'le hem de aziz nesin'le kavga etmiş, köşesinden bu isimlere saydırmıştır.
devamını gör...
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...
"bir kahkaha atmalısın oğlum. bir kahkahanın halletmediği hiçbir mesele yoktur."

p.s.
devamını gör...
"ablamın yüzünde, bir dramın son perdesi gibi açılan gözkapaklarının altındaki acı bakışlar, en neşeli çiçeklerin bile rengini soldurabilir."
yalnızız /peyami safa
devamını gör...
zamanında cingöz recai serisinin bazı kitaplarını okumuş ve zaten polisiyeyi seven biri olarak beğenmiştim. geçtiğimiz günlerde sözde kızlar'ı alıp yeniden okumaya başlamak istediğim yazar
devamını gör...
sıradan insanların hikayesini sade ama melodik güzel bir türkçeyle anlatan büyük yazardır.
devamını gör...
dokuzuncu hariciye koğuşu isimli kitabı öyle dokunaklıdır ki, okurken ağlamamak imkansızdır.



t/ türk yazar.
devamını gör...
"zaman insanları değil, armutları olgunlaştırır" diye yeni mecmua'nın 1941 tarihli bir sayısında buyurmuş edebiyatçı.
devamını gör...
1899/1961 yılları arasında yaşamış türk polisiye yazarı. ahmet ümit'in sandığımız başkomser nevzat karakteri aslında peyami safa tarafından yazılmıştır. çalarken biraz daha dikkat etsek keşke ^^

server bedi mahlası ile yazmıştır.
çocukluğunda geçirdiği hastalık ise karşımıza dokuzuncu hariciye koğuşu olarak çıkmaktadır. kitaptaki çocuk kendisidir çünkü.

selma ve gölgesi adlı eseri mehmet güreli tarafından sinemaya da çekilmiştir.
dokuzuncu hariciye koğuşu
cingöz recai
fatih harbiye
yalnızız başyapıtları arasındadır.
oğlu merve'nin kaybından sonra kendisi de yaşamını yitirmiştir...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

onunla aramızda her şey o kadar bitmiş ki bir kelime bile konuşamıyoruz.
devamını gör...
nazım hikmet tarafından itin kıçına sokulmuş ve orada bırakılmış bir yazarımızdır:

bir provokatör üstünde hiciv denemeleri
“sen ölmedin, seni öldürdüler zavallı kadın.”
t.f.

sen çıkmadın
çıkardılar karşıma seni!
kıllı, kara elleriyle tutup enseni
gövdeni yerden bir karış kaldırdılar,
sonra birdenbire
bırakıp yere
seni pantolonumun paçasına saldırdılar.
bir düşün oğlum,
bir düşün ey yetimi safa
bir düşün ki, son defa
anlıyabilesin :
sen bu kavgada
bir nokta bile değil,
bir küçük, eğri virgül,
bir zavallı vesilesin!..
ben, kızabilir miyim sana?
sen de bilirsin ki, benim âdetim değildir
bir posta tatarına
bir emir kuluna sövmek,
efendisine kızıp
uşağını dövmek!.
sen de bilirsin ki, jurnal esnafı, senin gibiler
tutulup kulaklarından birer birer
teşhir edilirler..
ben, sadece söküp
bir fitnenin otuz iki dişini,
ve babıâli kaldırımlarına döküp
geleceğini, geçmişini
aldım omuzuma işte bu teşhir işini….
bir düşün oğlum,
bir düşün ve inkâr etme ki;
keteon matbaasında ut çalıp
ayak şarkıcılarına beste talim eylemek,
ve o biçare larus’un ırzına geçip
zatını âlim eylemek,
sana pek
zor geldi ki, demek;
aranızda dolaşır görünce
benim “orhan selim” adlı dilsiz
ve kolu bağlı gölgemi,
hemen azıya alıp gemi
faşisto-demokrato-liberal
bir jurnal
yazıp
delikanlıyı yere çalmak
ve bir miktarı minasip elden almak
istedin!..
elden alıp almamana
karışmam ama,
biz,
gölgemizi bile çiğnetmeyiz adama!

bir düşün oğlum,
bir düşün, ey, göbekli patron veletlerinin
“doğru yol” göstericisi,
bir düşün ey yetimi safa,
bir düşün ve hatırla ki, son defa :
o, takma aslan yeleli namık kemal üstadın senin;
abanoz ellerinden
zenci kölesinin
som altın taslarla şarap içerek
ve “didarı hürriyet”in dizinde
kendi kendinden geçerek :
“yüksel ki yerin
bu yer değildir,
dünyaya geliş
hüner değildir!” demiş…
sen de yükseldin uyup
onun sesine
“la dam o kamelya”nın fesli figüranlığından
ahmet haşimin “degüstasyon”daki iskemlesine..

bir düşün oğlum!
bir düşün ve mezarların hududunu aşma!
kendine güven üstat
babana değil,
bir ölüyü koluna takıp dolaşma!
öyle zart zurt eşilmez toprağı gidenlerin!
rahat bırak oğlum
rahat bırak uyusun
o muhterem “şehidi hürriyet” bey pederin!
hem böyle daha iyi.
çünkü bak ortada
ne yeni bir ingiliz-boer
harbi var,
ne de tebrik isteyen bir ingiliz elçiliği…
ölüleri rahat bırak oğlum.
rahat bırak uyusun benim de gidenlerim!
sen de bilirsin ki ben
ne dedemden
miras bekledim,
ne babamdan şeref, şan!
hasep, nesep, kan, soy sop işinde yoğum.
çünkü ne soyu sicilli bir buldoğum
ne de tecrübelik bir tavşan.
ben sadece ölen babamdan ileri,
doğacak çocuğumdan geriyim,
ve bir kavganın adsız neferiyim..

ey ihtisas mahkemeleri kaçağı
ve despinis kokonun aftosu,
ey marka malı kör
provokatör,
ve ey zavallı yetim…
yoktur şimşiri kahrını inkâra niyyetim…
kokla, çek ve iç,
üzülme hiç…
billahi cihan bilir ki, sen
kahraman, ulusal muhaliflerimizdensin!
kokla, çek ve iç
üzülme hiç.
yalnız, ara sıra
bakıp aynalara
bir deve derisinden beli değnekli hacivat düşün.
bir düşün oğlum :
müdahin, çelebi hazreti hacivatın
giyerek harp ilahı göbekli marsın üniformasını
kahramanane bir dalkavuklukla hesap sormasını.

bir düşün oğlum,
bir düşün ey sayın provokatör…
her dövüşen sersemdir senin için
her anlayıp inanan kör.
ve sen ki, bir fikre bağlanışın
azılı düşmanısın;
anlat bana nasıl oldu da şu,
anlat bana nasıl oldu da sen,
yanarak boynu müsellesli bir mason imanıyla
boyamak istedin süleymanın çift sütununu
o biçare “hürriyeti efkâr”ın kanıyla?
hem ne derin bir inanışmış ki, bu,
ne müthiş bir ateşle yanışmış ki, bu,
göze aldırmış sana
fenafil-maşrıkı âzam olmayı,
mason localarına üç defa bavurup
mason localarından üç defa kovulmayı.

bir düşün oğlum,
bir düşün ve inkâr etme ki;
gizli gece yolculuklarından kalmadır senin alın terin.
sen her gece
el ayak çekilince
“nuvel literer”in
bir arşınlık duvarından aşarak
ve parmaklarının ucuna basıp dolaşarak
yapraklarında onun,
apartırsın satırlarını birer birer
cingözle beraber.

fakat her duvar
bir karış değildir.
her duvardan atlamayı kesmez senin gözün
ve her fikrin açılmaz kapıları
maymuncuğuyla cingözün..
okuman lazım evlat.
evirip çevirmeyi, göze girmeyi, falan filan
bırakıp
okuman….

bir düşün oğlum,
bir düşün ey yetimi safa,
bir düşün ve benden öğren ki son defa :
fikir dediğin
şeyin
karabet ustanın uduna benzemez suratı.
o, ne şapırtılarla çiğnenen bir sakız,
ne “vatan-silistre”de abdullah çavuşun tiradı,
ne de “bir akşamdı”da müteverrim bir bayan ilacıdır.
o, şahlanmış bir savaş kılıcıdır.
bu ata atlıyacak yürek
ve bu kabzaya bilek
gerek….

nazım hikmet
devamını gör...
insanlar, yakın tarihin ya da şöyle demek daha doğru tanık oldukları tarihin sanatçılarının karakter özelliklerini, dünyaya bakışlarının hangi eğilime yakın olduğunu, siyasi duruşlarını ve hatta özel hayatlarını, kaynakların tazeliği ve kolay ulaşılabilirliğinden de faydalanarak bilebildikleri için o sanatçıları sadece sanatlarıyla değil bütün bu özellikleriyle de yargılamak hatasına düşerler.

her zaman şu örneği vermişimdir; resim sanatında, neredeyse erken rönesansı tek başına başlatacak devrimleri yapmış ve kendinden sonra gelenleri bir daha geri dönülmemek üzere etkilemiş ve gidişatı tamamen değiştirmiş giotto'nun * kişisel özelliklerine, sapık mı, cimri mi, kaba mı, sevilen ya da nefret edilen biri mi olduğuna dair bilgiler yok elimizde. dolayısıyla el mecbur onu büyük bir sanatçı olarak tartışmasız kabul ederiz. keza caravaggio'nun * yine kendi döneminde, kendinden sonra gelenleri içine alan ve kendi adı ile anılan bir üslubun yaratıcısı olduğunu, tıpkı giotto gibi yeni bir yol açacak bir meşaleyi tuttuğunu, son derece çalışkan ve üretken ve sanat tarihinin en büyük ustalarından biri olduğunu kabul ederiz ve fakat esasen bir katil, bir hırsız, bir gaddar olması bu kabulün önüne geçmez.

peyami safa'yı ne yazık ki "sağcı" olması nedeniyle ta odtü'yü bitirinceye kadar ben de reddettim; okumadım. tamamen bir ön yargı kıyıcılığı idi bu. sanırım bir yakın arkadaşımın kitaplarını hediye etmesiyle okumaya başladım ve anladım ki peyami safa iyi bir edebiyatçı. dili, fanteziye varan ama bir o kadar insana ait, hemen hepimizin içine düştüğü durumları bizim adımıza dillendiren akıcı üslubu nedeniyle de çok sevdim. yalnızız bugüne kadar okuduğum en iyi romanlardan biridir. dokuzuncu hariciye koğuşu, matmazel noraliya'nın koltuğu da okurken aynı lezzeti aldığım romanlarıdır.

ben bir referans olmayabilirim tabi ama böylesine bir kıymetin bir ön yargıya kurban edilmesine içim el vermiyor. nazım hikmet'in onu ne sebeple itin götüne sokup çıkardığını, onun aleyhine yazdıklarından çıkartabilmek çok kolay. nazım iyi bir şairdir ama peyami safa hakkında iyi bir referans olacak kadar objektif olduğunu düşünmüyorum.
devamını gör...
dokuzuncu hariciye koğuşu
yalnızız
fatih harbiye kitaplarının yazarı olup oğluna merve adını veren türk yazar.


mutlu ol, çünkü kimse senin üzgün olmanı umursamıyor.
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"peyami safa" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim