türk dizilerinin temel sorunu
başlık "çikolata şeker" tarafından 06.03.2021 16:21 tarihinde açılmıştır.
41.
cinsellik yok. iyi, kötü, az çok , komik veya değil , insan ilişkilerinde önemli bir yer tutan cinselliğin de dozunda olarak serpiştirilmesi gerekir diye düşünüyorum.
hep bi töre, gerginlik, silah , bi ortadoğu havası. ne kadersizmişiz be.
t. türk dizilerinin sorunlarının tespiti ve bu konuda görüşlerin bir araya getirildiği başlık
hep bi töre, gerginlik, silah , bi ortadoğu havası. ne kadersizmişiz be.
t. türk dizilerinin sorunlarının tespiti ve bu konuda görüşlerin bir araya getirildiği başlık
devamını gör...
42.
bir kadını kendi ayakları üzerinde durmasını göstermek yerine, bir erkekten alıp bir erkeğin yanına göndermeleri.
ne zaman bir kadının kendi ayakları üstünde durup, hayatına devam etmesini izleyeceğiz?
ne zaman bir kadının kendi ayakları üstünde durup, hayatına devam etmesini izleyeceğiz?
devamını gör...
43.
toplum vasatını yansıtamamaktır.
dizi senaryolarında bir kaç tema işlenir. zengin kız fakir oğlan*, aşiret, mafya, asker, polis temalı diziler vs vs.
asıl üzerinde konuşulması gereken; toplumun isteği bu doğrultuda olduğu için mi bu temalar işlenir, yoksa toplumu dizayn etmek için mi bu temalar işlenir? olmalıdır.
şahsi fikrim televizyon programlarının hemem hemen hepsinde, bir toplum mühendisliğinin söz konusu olduğu yönündedir. çünkü televizyon dediğimiz olgu; bir ikna mekanizmasıdır. bu mekanizma, kitleler üzerinde müthiş etkiler bırakır.
televizyonda gördüğümüz saati, elbiseyi, arabayı almak isteriz. televizyon dizilerinde ise; izlediğimiz, gördüğümüz hayatları yaşama isteği belirir. özgün senaryoların ortaya çıkmaması, yapılan işlerin tekrara düşmesi bu durumun sonucudur. yani bir dayatma söz konusudur. kabullenen zaten kabullenmiştir, asıl hedef kitle, kabullenmeyen kitledir. aslında izlediğimiz dizilerde bile, reklama maruz kaldığımız gerçeği söz konusudur.
türk dizilerinin sorunlarından biri de kendini tekrar etmesidir.
her yıl yaz dizilerinde gördüğümüz saçma sapan kurgular ile kendini tekrar eden yavan tatil dizileri, her sezon yeni baştan başka isimlerle izlediğimiz mafyavari kahramanlık öyküleri, polisiye tarzında başarılı olmuş dizilere tekrardan bir yenisinin eklenmesi; yeni şeyler üretmek yerine, denenmiş ve kolay olan garantili işlerdir.
bu durumun toplum tarafından karşılığı vardır. malum dizinin tişörtünün basılmış olması, her sokağa malum simgenin karalanmış olması; bu durumun toplum tarafından kabullendiğini gösterir.
asıl mesele; toplumun neyin iyi, neyin kötü olduğu noktasında doğru kararlar verememesidir. yapılan işlerin kalitesiz olmasının bir nedeni de, arz-talep döngüsünün sonucudur.
özgün dizilerin ortaya konulduğu zaman; efsane olmasının nedeni de bu durumdur. izleyici leyla ile mecnun* izlediğinde, daha önce izlemediği gerçek anlamda kaliteli bir iş görmüştür. ya da işler güçler* izlediğinde, öncesinde cesaret edilemeyen bir öykünün varlığını fark eder.
uzun lafın kısası; kaliteli işler bekliyor isek, kaliteli işlere destek vermeliyiz.
dizi senaryolarında bir kaç tema işlenir. zengin kız fakir oğlan*, aşiret, mafya, asker, polis temalı diziler vs vs.
asıl üzerinde konuşulması gereken; toplumun isteği bu doğrultuda olduğu için mi bu temalar işlenir, yoksa toplumu dizayn etmek için mi bu temalar işlenir? olmalıdır.
şahsi fikrim televizyon programlarının hemem hemen hepsinde, bir toplum mühendisliğinin söz konusu olduğu yönündedir. çünkü televizyon dediğimiz olgu; bir ikna mekanizmasıdır. bu mekanizma, kitleler üzerinde müthiş etkiler bırakır.
televizyonda gördüğümüz saati, elbiseyi, arabayı almak isteriz. televizyon dizilerinde ise; izlediğimiz, gördüğümüz hayatları yaşama isteği belirir. özgün senaryoların ortaya çıkmaması, yapılan işlerin tekrara düşmesi bu durumun sonucudur. yani bir dayatma söz konusudur. kabullenen zaten kabullenmiştir, asıl hedef kitle, kabullenmeyen kitledir. aslında izlediğimiz dizilerde bile, reklama maruz kaldığımız gerçeği söz konusudur.
türk dizilerinin sorunlarından biri de kendini tekrar etmesidir.
her yıl yaz dizilerinde gördüğümüz saçma sapan kurgular ile kendini tekrar eden yavan tatil dizileri, her sezon yeni baştan başka isimlerle izlediğimiz mafyavari kahramanlık öyküleri, polisiye tarzında başarılı olmuş dizilere tekrardan bir yenisinin eklenmesi; yeni şeyler üretmek yerine, denenmiş ve kolay olan garantili işlerdir.
bu durumun toplum tarafından karşılığı vardır. malum dizinin tişörtünün basılmış olması, her sokağa malum simgenin karalanmış olması; bu durumun toplum tarafından kabullendiğini gösterir.
asıl mesele; toplumun neyin iyi, neyin kötü olduğu noktasında doğru kararlar verememesidir. yapılan işlerin kalitesiz olmasının bir nedeni de, arz-talep döngüsünün sonucudur.
özgün dizilerin ortaya konulduğu zaman; efsane olmasının nedeni de bu durumdur. izleyici leyla ile mecnun* izlediğinde, daha önce izlemediği gerçek anlamda kaliteli bir iş görmüştür. ya da işler güçler* izlediğinde, öncesinde cesaret edilemeyen bir öykünün varlığını fark eder.
uzun lafın kısası; kaliteli işler bekliyor isek, kaliteli işlere destek vermeliyiz.
devamını gör...
44.
yapımcıların izleyicileri salak yerine koyması.
devamını gör...
45.
süresidir. o süreyi 45 dakika yap her sezonu en kotu 16 bölüm yap bak bakalım neler çıkıyor ortaya.
kore dizilerinin çoğu bu konseptte bile adam gibi iş çıkaramıyor bizimkiler her hafta 2 saat çekiyor.
kore dizilerinin çoğu bu konseptte bile adam gibi iş çıkaramıyor bizimkiler her hafta 2 saat çekiyor.
devamını gör...
46.
2 saat sürmesi. bu 2 saatin 1 saatinin bakışmalarla geçmesi
devamını gör...
47.
zafer algöz bir konuşmasında "sorsan herkes kadına karşı şiddete karşı ama aynı senarist kadına şiddet içeren diziler yazıyor, o kadar samimi isen ben böyle şeyler yazamam, yazmam dersin" demişti.
aslında bu söz dizilerin toplum davranışlarına nasıl etki ettiğini gösteriyor.
henüz süper baba, ekmek teknesi vs izlerken yine sorunlarımız vardı ama birileri bu kadar mafyatik değildi, ne zaman miroğlu denen saçma salak dizi geldi ardından bitirimler çıktı ve şimdi çevrene baksan herkes birer mafyacık. şiddetin her türlüsü bu şekilde normalleşmeye başladı.
aslında bu söz dizilerin toplum davranışlarına nasıl etki ettiğini gösteriyor.
henüz süper baba, ekmek teknesi vs izlerken yine sorunlarımız vardı ama birileri bu kadar mafyatik değildi, ne zaman miroğlu denen saçma salak dizi geldi ardından bitirimler çıktı ve şimdi çevrene baksan herkes birer mafyacık. şiddetin her türlüsü bu şekilde normalleşmeye başladı.
devamını gör...
48.
konuların hep birbirine benzemesi, yaratıcı konuların olmaması, varsa yoksa mafya, suç, yaz aşkı, aldatma, entrika. başka konu yok, oyunculuklar hep aynı modda yüzler değişik. dizi süreleri aşırı uzun, senaryoların neredeyse hepsi sağdan soldan arak ya da uyarlama. bir kaç tane iyi dizi var o kadar. en kötüsü de kaliteli giden bir dizide amerikan vari diyalogların dönmesi, atıyorum çatışma anında alaycı sohbetler etmek gibi.
devamını gör...
49.
"iyi bir film çekmek için üç şey lazımdır: senaryo, senaryo ve de senaryo." - alfred joseph hitchcock
söyleyeceklerim bu kadar...
söyleyeceklerim bu kadar...
devamını gör...
50.
kesinlikle dogal olmayan bir sey var.her sey cok uclarda ve abartılı gibi sanki.belli bir süre sonra sıkmaya baslıyor piyasa işleri ama online cekilen türk dizileri için yine de umut var.cok da hakkını yememek gerek türk senarist ve yönetmenlerin kaliteli içerikler nadir de olsa mevcut.sorun kesinlikle yapımcılarda bence.sacma projelere sırf tutar diye onay verip içerik çöplüğü yaratmak harcanan bütceyi yazık etmekten baska bir sey değil.
devamını gör...
51.
oyunculuğun pek iplenmemesi, ve güzelliğin hayat memat meselesi olması. para için, sponsorluk için oyunculuk yapan insanlar, yapımcılar. haftaya unutulacak senaryolar.
oysaki doktorlar' a bakıyorsun. bin yıllık dizinin her sahnesi özleniyor, akıllarda yer etmiş.
para , sanatın önüne geçince sanat ölür. unutkanlık başlar. yerinde sayma ve üretememe başlar.
oysaki doktorlar' a bakıyorsun. bin yıllık dizinin her sahnesi özleniyor, akıllarda yer etmiş.
para , sanatın önüne geçince sanat ölür. unutkanlık başlar. yerinde sayma ve üretememe başlar.
devamını gör...
52.
kısır döngüde kalmışlar. eski romanlarda hep aynı konu malum uçkur davası.
devamını gör...
53.
kim kime dum duma olayı. biri aşık oluyo sonra ayrılıyo ayrıldığı kişinin yakınıyla yakınlaşıyo sonra diğerini unutamıyo tekrar diğerine dönüyo filan. uzun zamandır tv de dizi izlemiyorum valla. çünkü izlemeye değer bir dizi dahi yok
devamını gör...
54.
kimin eli kimin cebinde değil seneryoları. ve özendirme politikası güdmek
devamını gör...
55.
dizi karakterlerinin evde dahi kuaförden çıkmış gibi dolanmaları hem de iki metre topukluyla.
gerçeklik bunun neresinde?
gerçeklik bunun neresinde?
devamını gör...
56.
sahneler hep bölüm sonuna doğru toparlanması ve gereksiz yere bakışmalar
devamını gör...
57.
1.5 saatlik dizi mi olur adamlar o sürede sezon yapıyor. yada 1000 den fazla bölümü olan? “arkası yarın” kuşağını sonsuzlukla mı sınıyorsunuz. gereksız uzatılan sahnele, gerçek hayattan uzak yaklaşımlar. ağdalı diyaloglar.
devamını gör...
58.
korunma yöntemlerinden haberdar olmamaları olabilir. ortalama bir türk dizinde bölüm başına 78 defa "bu çocuk kimden?" bakışı atılır.
devamını gör...
59.
''temel sorunu'' demek türk dizilerine adeta övgü olur. çünkü yalnızca ''bir'' tane ve temel bir sorun varmış gibi algılanır. halbuki ''sorunlar'' dersek ancak mevcut çarpıklığı daha doğru tanımlamış oluruz. o zaman başlayalım.
- süre olarak çok uzun. çok çok çok nadir de olsa konusunu ve oyuncu kadrosunu sevdiğim bir dizi yakalasam da bir iki bölüm sonra ''bu dizinin bir bölümüne ayıracağım zamanı, bir filme ayırırım hatta zaman artarsa youtube'dan video izlerim'' diye karar veriyorum. manyak mısınız abi? üç saat dizi mi olur yahu? bu nasıl bir akıl tutulmasıdır?
- özgünlükten uzak. hep aynı hikayeler, hep aynı hikayeler. ve herkes birbirini taklit ediyor. hani şu kayserilinin annesini siyaha boyayıp babasına ''bak sana yeni bir eş buldum, ama başlık parası lazım'' hikayesinde olan durum gibi.
- berbat oyunculuklar. her diziye kalburüstü bir kaç tane iyi oyuncu serpiştirip, etraflarına yeniyetme kendilerini yıldız sanan kadın ve erkekleri yerleştirmek suretiyle bize kakalıyorlar. yapmayın abi, aklımızla dalga geçmeyin. bir sürü platformun olduğu günümüz dünyasında ne oyuncular görüyor bu gözler. seyirciyi aptal yerine koymayın lan artık.
- boş boş geçen sahneler. sırf bölümün süresini uzatmak için oyuncular birbirlerine aptal aptal, uzuuun uzuuun bakıyorlar ya :d ben en çok ona gıcık oluyorum. lan oğlum, hiç hiç mi yönetmene ''abi böyle uzun uzun bakışmak çok salakça değil mi?'' diye sormuyorsunuz?
- çıplaklığın ön plana çıkartılması. bir bakın dizilerin çoğuna, başrol ya da başrole yakın kadınların üzerlerinde, çıplaklığı ucu ucuna engelleyecek kadar bir kıyafet oluyor. hani hikaye gereği bir partiye ya da ne bileyim baloya gidilir de bu şekilde kıyafet tercih edilir. ama bu insanlar her sahnede her an bu kadar çıplaklar. erkekler deseniz on numara vücutlarını sergilemek için ona uygun giyiniyorlar. tabii oyunculuk ve hikaye yetersiz kalınca yapımcılar vücutlara yatırım yapıyor demek ki. yazıkları olsun, sıçtınız işin içine iyice.
biz süper baba'yı, ferhunde hanımlar'ı, sıcak saatler'i, ikinci bahar'ı, hayat bilgisi'ni, ekmek teknesi'ni, ezel'i, biz size aşık olduk'u izlemiş insanlar olarak şu anda bize izletilen müsveddeleri dizi olarak kabul etmiyoruz.
- süre olarak çok uzun. çok çok çok nadir de olsa konusunu ve oyuncu kadrosunu sevdiğim bir dizi yakalasam da bir iki bölüm sonra ''bu dizinin bir bölümüne ayıracağım zamanı, bir filme ayırırım hatta zaman artarsa youtube'dan video izlerim'' diye karar veriyorum. manyak mısınız abi? üç saat dizi mi olur yahu? bu nasıl bir akıl tutulmasıdır?
- özgünlükten uzak. hep aynı hikayeler, hep aynı hikayeler. ve herkes birbirini taklit ediyor. hani şu kayserilinin annesini siyaha boyayıp babasına ''bak sana yeni bir eş buldum, ama başlık parası lazım'' hikayesinde olan durum gibi.
- berbat oyunculuklar. her diziye kalburüstü bir kaç tane iyi oyuncu serpiştirip, etraflarına yeniyetme kendilerini yıldız sanan kadın ve erkekleri yerleştirmek suretiyle bize kakalıyorlar. yapmayın abi, aklımızla dalga geçmeyin. bir sürü platformun olduğu günümüz dünyasında ne oyuncular görüyor bu gözler. seyirciyi aptal yerine koymayın lan artık.
- boş boş geçen sahneler. sırf bölümün süresini uzatmak için oyuncular birbirlerine aptal aptal, uzuuun uzuuun bakıyorlar ya :d ben en çok ona gıcık oluyorum. lan oğlum, hiç hiç mi yönetmene ''abi böyle uzun uzun bakışmak çok salakça değil mi?'' diye sormuyorsunuz?
- çıplaklığın ön plana çıkartılması. bir bakın dizilerin çoğuna, başrol ya da başrole yakın kadınların üzerlerinde, çıplaklığı ucu ucuna engelleyecek kadar bir kıyafet oluyor. hani hikaye gereği bir partiye ya da ne bileyim baloya gidilir de bu şekilde kıyafet tercih edilir. ama bu insanlar her sahnede her an bu kadar çıplaklar. erkekler deseniz on numara vücutlarını sergilemek için ona uygun giyiniyorlar. tabii oyunculuk ve hikaye yetersiz kalınca yapımcılar vücutlara yatırım yapıyor demek ki. yazıkları olsun, sıçtınız işin içine iyice.
biz süper baba'yı, ferhunde hanımlar'ı, sıcak saatler'i, ikinci bahar'ı, hayat bilgisi'ni, ekmek teknesi'ni, ezel'i, biz size aşık olduk'u izlemiş insanlar olarak şu anda bize izletilen müsveddeleri dizi olarak kabul etmiyoruz.
devamını gör...
60.
bıkmadılar aşk meşk dizileri çekmekten. çekiyorsunuz madem konular farklı olsun: kavgayla gelen aşk, zengin kız-fakir oğlan, aptal sekreter-patron...
hep aynı nakarat.
hep aynı nakarat.
devamını gör...