41.
yokluğu, insanlıktan utandıracak sonuçlar doğuran bir güç.
devamını gör...
42.
kişinin kendi niyeti veya davranışları hakkında kendi ahlaki değerlerini temel alarak yaptıklarını veya yapacaklarını ölçüp biçtiği bir kişilik özelliği olarak tanımlanır.
felsefe ise vicdanın bir yetenek olduğunu söyler, çünkü herkeste yoktur.
belki de dünyadaki en ağır terazisidir kalbin.
felsefe ise vicdanın bir yetenek olduğunu söyler, çünkü herkeste yoktur.
belki de dünyadaki en ağır terazisidir kalbin.
devamını gör...
43.
"vicdan en büyük mahkemedir." derler. o yüzden geceleri uykusuz kalabilir bir insan. ama bazen de en vahşice öldürülen bir duygudur.
devamını gör...
44.
(bkz: vicdanın affetsin)
devamını gör...
45.
sanırım üniv 3 yaz tatili...ev arkadaşlarım ali ve hüseyin (isimlere bak) mersindeyiz. hafiften illegal solun takıldığı büyük bir kafe var oradayız. hüseyin'in gözüne biri takıldı uzak masalarda, ali'ye bu o değil mi dedi, ali'de o dedi. ben tanımıyorum, bizimkilere musallat olmuş bir kaç kere reismiş.....
ulan malatya'da reissin mersin'de sol mekana geliyorsun çok ilginç. hüseyin mükemmel köpek takliti yapar, öyle bir havlar ki havaya zıplarsınız. 2-3 defa mekanın ortasında yüksek sesle havladı. herifin gözler bizim masaya dikildi ama nasıl bir bakış...ben yaptım siz etmeyin bakışı...ali maraşlı, hüseyin malatya haçovalı, ikiside zebellah...indirelim mi falan dediler bana, yapmayın dedim. aslında hiç elimizi sürmeden mekan sahibine iletsek herifi sürat kargoya verip karşı ödemeli yollarlardı malatya'ya. biz istişare ederken tüymüş ibne. neyse konuya gelelim, vicdanlıyız biz.....insanız.
ulan malatya'da reissin mersin'de sol mekana geliyorsun çok ilginç. hüseyin mükemmel köpek takliti yapar, öyle bir havlar ki havaya zıplarsınız. 2-3 defa mekanın ortasında yüksek sesle havladı. herifin gözler bizim masaya dikildi ama nasıl bir bakış...ben yaptım siz etmeyin bakışı...ali maraşlı, hüseyin malatya haçovalı, ikiside zebellah...indirelim mi falan dediler bana, yapmayın dedim. aslında hiç elimizi sürmeden mekan sahibine iletsek herifi sürat kargoya verip karşı ödemeli yollarlardı malatya'ya. biz istişare ederken tüymüş ibne. neyse konuya gelelim, vicdanlıyız biz.....insanız.
devamını gör...
46.
en ağır terazidir, insanların suç işlemelerini önler.
t/ kişiyi kendi davranışlarıyla ilgili olarak bir yargıda bulunmaya yönelten, kişinin kendi ahlak değerleri üzerinde dolaysız ve kendiliğinden yargılama yapmasını sağlayan, kişiye doğruyu ve iyiyi yapma yükümünü de yükleyen içsel güç olarak tanımlanır.
t/ kişiyi kendi davranışlarıyla ilgili olarak bir yargıda bulunmaya yönelten, kişinin kendi ahlak değerleri üzerinde dolaysız ve kendiliğinden yargılama yapmasını sağlayan, kişiye doğruyu ve iyiyi yapma yükümünü de yükleyen içsel güç olarak tanımlanır.
devamını gör...
47.
suç ve yasaklar ile doğrudan ilgilidir, bizi suçlardan vicdanımız korur.
vicdan azabı denen olgu kurşun yemekten beter bir şey olduğu için kimse kolay kolay vicdanını sızlatacak bir şey yapmak istemez, suç işlemez. yasalara karşı gelmez. içindeki terazidir vicdan. kimse duymasa vicdanı duyar.
şimdi arkamıza yaslanalım ve robotların dünyayı sardığını ve her gün arınma gecesi düzenlediklerini düşünelim.
onları suç işlemekten ne alıkoyacak?
ya vicdan yoksa, onları ne durduracak?
t/ kişiyi kendi davranışlarıyla ilgili olarak bir yargıda bulunmaya yönelten, kişinin kendi ahlak değerleri üzerinde dolaysız ve kendiliğinden yargılama yapmasını sağlayan, kişiye doğruyu ve iyiyi yapma yükümünü de yükleyen içsel güç olarak tanımlanır.
vicdan azabı denen olgu kurşun yemekten beter bir şey olduğu için kimse kolay kolay vicdanını sızlatacak bir şey yapmak istemez, suç işlemez. yasalara karşı gelmez. içindeki terazidir vicdan. kimse duymasa vicdanı duyar.
şimdi arkamıza yaslanalım ve robotların dünyayı sardığını ve her gün arınma gecesi düzenlediklerini düşünelim.
onları suç işlemekten ne alıkoyacak?
ya vicdan yoksa, onları ne durduracak?
t/ kişiyi kendi davranışlarıyla ilgili olarak bir yargıda bulunmaya yönelten, kişinin kendi ahlak değerleri üzerinde dolaysız ve kendiliğinden yargılama yapmasını sağlayan, kişiye doğruyu ve iyiyi yapma yükümünü de yükleyen içsel güç olarak tanımlanır.
devamını gör...
48.
seksenli yıllardayız. netekim paşa ve tayfası memleketin içine edeli 6 yıl geçmiş, insanların aslan kafa, bol kazaklar, omuzlarda vatka ve birbirleriyle kapışmak istercesine alabildiğine rüküş gezindiği dönemlerde yaşanmış yeni bir okul dönemi başlangıcıydı. henüz okul hayatına kavuşamamış ve bunun eksikliğini abilerinin okul defterlerini kurcalayıp onları ders çalışırken izleyerek okuma yazma öğrenmiş bir çocuktum. bir an evvel okula başlamayı, daha fazla şey öğrenmeyi öyle çok istiyordum ki okul yıllarımda bunun acısını geçirdiği her zorla gidilmiş okul gününde sıkıntıdan patlayıp uyuyarak, kaçmak isteyerek çıkaracaktım... okulun bu ilk günü öncesinde evde deli bir telaş hakim; defter ve kitapların yarına kadar kaplanması gerek! feci şekilde özeniyorum abilerime lakin henüz okula başlayacak yaşta değilim. kitaplardan defterlere sıra gelecekken bant bitiyor, acilen tedarik edilmesi lazım. ufak abim bu konularda dünyanın en uyuz insanı, hayatta gidip almaz. büyük olanı her zamanki gibi bu görevi de üstlenecek fakat aniden ortaya çıkıyorum, "ben alıcam, ben gidicem!!!" ev ahalisi epey şaşkın. tek başına ilk kez bir yere gitmek istiyorum. daha evvelinde tek başıma ekmek almak için bile gönderilmemişim lakin bu görevi kendim istiyorum. abim beni destekliyor, "artık yanında kimse olmadan dışarı gidip bir şeyler alabilecek kadar büyüdü bence..." ve nihayet hazırlanıp çıkma vakti geliyor. özenle giydirilip silahlandırılarak savaşa gönderilen, ölüme hazırlıklı askerler gibiyim. görev o derece kutsallaştırılmış... önce evin kapısı, sonra asansör ve en sonunda apartmanın kapısı açılıyor; özgürüm! hoplaya zıplaya gidiyorum iki apartman ötedeki bakkala. sanki o an benden daha mutlusu yokmuş gibi. "amca bana bi" tane selobant verir misin!" "buyur çocuğum, ...lira" (hafızam fil gibidir lakin memlekette enflasyon canavar gibi olunca ne yazık ki tutarı hatırlayamıyorum) aynı neşeyle oynayarak eve doğru yol alırken bant elimden uçuveriyor ve hoppadanak rögar kapağından içeri! ona bok nehirlerinde berbat bir yolculuk, bana göz yaşları, mutsuz son!.. hayır hayır hikaye burada sona ermeyecek elbet. ilk kez tek başıma bir şey almaya gönderilmişken bu büyük görevi böyle büyük bir beceriksizlikle yüzüme gözüme bulaştırdığımı söyleyip hayal kırıklığı olmamalıyım. cebimdeki kalan parayla gidip tekrar bant alsam gitti de kendine bir şeyler aldı, paranın tamamını harcadı diyecekler. gururuma yediremem bunu! gözümdeki yaşları siliyorum ve doğru bakkala. bir yolunu bulup bakkal amcayı oyalamalı ya da başka bir tarafa baktığını gördüğüm anda... hikayenin bu kısmını doğru tahmin etmişsinizdir. o minik bantlardan bir tanesini kaşla göz arasında cebime atıp soluk yüzüm daha da beyazlamış, gözler faltaşı gibi kocaman vaziyette eve dönüyorum. evdekiler telaşlı. neden bu kadar geciktiğimi soruyorlar. ufak abim detaycı, gözümdeki kızarıklığa ve ifadelerime takılıyor, "bir yaramzlıkl yapmış, ağlamış bu ya, belli!" ser veriyorum sır vermiyorum ve olay kapanıyor. artık tüm defterler ve kitaplar kaplanmış durumda. abilerim ertesi güne hazır!..
olayın üzerinden yıllar geçiyor ve ben bir türlü unutamıyorum yaptığım bu hatayı. bazı geceler kabuslarım oluyor o küçücük bant parçası. ateşten bir yaratık sürekli beni rahatsız ediyor ve çaldığın o bantın cezasını çekeceksin diyor. seneler sonra bir kahvaltı masasında evdekilere bu olaydan bahsediyorum. onlar için gülüp geçilecek bir mevzu gibi ama benim içimdeki sıkıntı tarifsiz... annem keşke paranın kalanıyla bant alsaydın da döndüğünde bize haber verseydin diyor. abim de her zamanki gibi onu destekliyor, "git ve bakkal amcaya bantın parasını ver. hakkını helal etmesini söylemeyi de unutma!"... o gün bakkal amcaya gidip olayı anlatıyorum ve ısrarla kabul etmemesine rağmen parasını vererek helallik alıyorum. artık içim rahat; geceleri beni rahatsız eden büyük bir yükten kurtuluyorum.
yıllar sonra aklıma gelen bu hikayeyle beraber kafamda kocaman bir soru işareti bir türlü rahat bırakmıyor beni. bugünlerde kendilerine tapan, ne yapıyorlarsa kabul ettirecekleri, düşünmekten ve sorgulamaktan uzak koyundan farksız nesiller yetiştirmek için daha ilk günden yalanlarla beslemeye çalıştıkları o küçücük çocuklara unuttukları insani değerleri aşılamamız gerektiğini hatırlatacağımız vicdandan mahrum büyükbaşların bulunduğu bir memlekette yaşıyor olmamız ne acı. illa ki dindar bir gençlik istiyoruz diye kasmadan önce, nefretten beslenmeyen, insanları ötekileştirmeyen, riyakarlık, fırsatçılık ve dolandırıcılıktan uzak sağduyulu bir nesil yetiştirmeli...
olayın üzerinden yıllar geçiyor ve ben bir türlü unutamıyorum yaptığım bu hatayı. bazı geceler kabuslarım oluyor o küçücük bant parçası. ateşten bir yaratık sürekli beni rahatsız ediyor ve çaldığın o bantın cezasını çekeceksin diyor. seneler sonra bir kahvaltı masasında evdekilere bu olaydan bahsediyorum. onlar için gülüp geçilecek bir mevzu gibi ama benim içimdeki sıkıntı tarifsiz... annem keşke paranın kalanıyla bant alsaydın da döndüğünde bize haber verseydin diyor. abim de her zamanki gibi onu destekliyor, "git ve bakkal amcaya bantın parasını ver. hakkını helal etmesini söylemeyi de unutma!"... o gün bakkal amcaya gidip olayı anlatıyorum ve ısrarla kabul etmemesine rağmen parasını vererek helallik alıyorum. artık içim rahat; geceleri beni rahatsız eden büyük bir yükten kurtuluyorum.
yıllar sonra aklıma gelen bu hikayeyle beraber kafamda kocaman bir soru işareti bir türlü rahat bırakmıyor beni. bugünlerde kendilerine tapan, ne yapıyorlarsa kabul ettirecekleri, düşünmekten ve sorgulamaktan uzak koyundan farksız nesiller yetiştirmek için daha ilk günden yalanlarla beslemeye çalıştıkları o küçücük çocuklara unuttukları insani değerleri aşılamamız gerektiğini hatırlatacağımız vicdandan mahrum büyükbaşların bulunduğu bir memlekette yaşıyor olmamız ne acı. illa ki dindar bir gençlik istiyoruz diye kasmadan önce, nefretten beslenmeyen, insanları ötekileştirmeyen, riyakarlık, fırsatçılık ve dolandırıcılıktan uzak sağduyulu bir nesil yetiştirmeli...
devamını gör...
49.
vicdanım ruhumdan nefret ediyor.
devamını gör...
50.
hayvanlarda olmamasının nedenini bir yaratıcı fikriyle düşünüyorum. çünkü diğer türlüsü bir bilinç bir düşünce. bir hareketinin hayvanın neden sonuç ilişkisi nedeniyle oluşacağından. o zaman evrimsel süreçte bir bilinç vicdan ahlak sahibi olmaları gerekti.
ağaçlarda hayvanlarda balık böcek vslerde bu olmadığına göre. bu insanın yaratılışında olmalı.
ağaçlarda hayvanlarda balık böcek vslerde bu olmadığına göre. bu insanın yaratılışında olmalı.
devamını gör...
"vicdan" ile benzer başlıklar
vicdan azabı
15