yazarların olmak istediği şiir
başlık "luminescence0" tarafından 22.11.2020 23:53 tarihinde açılmıştır.
61.
sürgün ülkeden başkentler başkentine
devamını gör...
62.
atillah ilhan-ben sana mecburum
ben sana mecburum bilemezsin
adını mıh gibi aklımda tutuyorum
büyüdükçe büyüyor gözlerin
ben sana mecburum bilemezsin
içimi seninle ısıtıyorum
ağaçlar sonbahara hazırlanıyor
bu şehir o eski istanbul mudur?
karanlıkta bulutlar parçalanıyor
sokak lambaları birden yanıyor kaldırımlarda yağmur kokusu
ben sana mecburum sen yoksun
sevmek kimi zaman rezilce korkudur
insan bir akşam üstü ansızın yorulur
tutsak ustura ağzında yaşamaktan
kimi zaman ellerini kırar tutkusu
birkaç hayat çıkarır yaşamasından
hangi kapıyı çalsa kimi zaman
arkasında yalnızlığın hınzır uğultusu
fatihte yoksul bir gramafon çalıyor
eski zamanlardan bir cuma çalıyor
durup köşe başında deliksiz dinlesem sana kullanılmamış bir gök getirsem haftalar ellerimde ufalanıyor
ne yapsam ne tutsam nereye gitsem
ben sana mecburum sen yoksun
belki haziranda mavi benekli çocuksun
ah seni bilmiyor kimseler bilmiyor
bir şilep sızıyor ıssız gözlerinden
belki yeşilköy'de uçağa biniyorsun
bütün ıslanmışsın tüylerin ürperiyor
belki körsün kırılmışsın telâş içindesin kötü rüzgâr saçlarını götürüyor
ne vakit bir yaşamak düşünsem
bu kurtlar sofrasında belki zor
ayıpsız fakat ellerimizi kirletmeden
ne vakit bir yaşamak düşünsem
sus deyip adınla başlıyorum
içim sıra kımıldıyor gizli denizlerin
hayır başka türlü olmayacak
ben sana mecburum bilemezsin..
ben sana mecburum bilemezsin
adını mıh gibi aklımda tutuyorum
büyüdükçe büyüyor gözlerin
ben sana mecburum bilemezsin
içimi seninle ısıtıyorum
ağaçlar sonbahara hazırlanıyor
bu şehir o eski istanbul mudur?
karanlıkta bulutlar parçalanıyor
sokak lambaları birden yanıyor kaldırımlarda yağmur kokusu
ben sana mecburum sen yoksun
sevmek kimi zaman rezilce korkudur
insan bir akşam üstü ansızın yorulur
tutsak ustura ağzında yaşamaktan
kimi zaman ellerini kırar tutkusu
birkaç hayat çıkarır yaşamasından
hangi kapıyı çalsa kimi zaman
arkasında yalnızlığın hınzır uğultusu
fatihte yoksul bir gramafon çalıyor
eski zamanlardan bir cuma çalıyor
durup köşe başında deliksiz dinlesem sana kullanılmamış bir gök getirsem haftalar ellerimde ufalanıyor
ne yapsam ne tutsam nereye gitsem
ben sana mecburum sen yoksun
belki haziranda mavi benekli çocuksun
ah seni bilmiyor kimseler bilmiyor
bir şilep sızıyor ıssız gözlerinden
belki yeşilköy'de uçağa biniyorsun
bütün ıslanmışsın tüylerin ürperiyor
belki körsün kırılmışsın telâş içindesin kötü rüzgâr saçlarını götürüyor
ne vakit bir yaşamak düşünsem
bu kurtlar sofrasında belki zor
ayıpsız fakat ellerimizi kirletmeden
ne vakit bir yaşamak düşünsem
sus deyip adınla başlıyorum
içim sıra kımıldıyor gizli denizlerin
hayır başka türlü olmayacak
ben sana mecburum bilemezsin..
devamını gör...
63.
anlatamıyorum
ağlasam sesimi duyar mısınız,
mısralarımda;
dokunabilir misiniz,
gözyaşlarıma, ellerinizle?
bilmezdim şarkıların bu kadar güzel,
kelimelerinse kifayetsiz olduğunu
bu derde düşmeden önce.
bir yer var, biliyorum;
her şeyi söylemek mümkün;
epeyce yaklaşmışım, duyuyorum;
anlatamıyorum.
orhan veli kanık
devamını gör...
64.
asaf halet çelebi - ibrahim
devamını gör...
65.
sürgü ülkeden başkentler başkentine.
devamını gör...
66.
en sevdiğim şiir olan yahya kemal beyatlının sessiz gemi adlı şiiri.
devamını gör...
67.
kafa sözlük yazarlarının olmak istediği şiirleri paylaştığı anket başlığı.
şükrü erbaş'ın ömür hanımla güz konuşmaları şiirinde ve de sohrap sepehri'nin suyun ayak sesi şiiri olmak isterdim.
şükrü erbaş'ın ömür hanımla güz konuşmaları şiirinde ve de sohrap sepehri'nin suyun ayak sesi şiiri olmak isterdim.
devamını gör...
68.
anadolu
beşikler vermişim nuha
salıncaklar hamaklar
havva anan dünkü çocuk sayılır
anadoluyum ben
tanıyor musun
utanırım
utanırım fıkaralıktan
ele güne karşı çıplak
üşür fidelerim
harmanım kesat
kardeşliğin çalışmanın
beraberliğin
atom güllerinin katmer açtığı
şairlerin bilginlerin dünyalarında
kalmışım bir başıma
bir başıma ve uzak
biliyor musun
binlerce yıl sağılmışım
korkunç atlılarıyla parçalamışlar
nazlı seher sabah uykularımı
hükümdarlar saldırganlar haydutlar
haraç salmışlar üstüme
ne iskender takmışım
ne şah ne sultan
göçüp gitmişler gölgesiz
selam etmişim dostuma
ve dayatmışım
görüyor musun
nasıl severim bir bilsen
köroğlunu
karayılanı
meçhul askeri
sonra pir sultanı ve bedrettini
sonra kalem yazmaz
bir nice sevda
bir bilsen
onlar beni nasıl severdi
bir bilsen urfa da kurşun atanı
minareden barikattan
selvi dalından
ölüme nasıl gülerdi
bilmeni mutlak isterim
duyuyor musun
öyle yıkma kendini
öyle mahzun öyle garip
nerede olursan ol
içerde dışarda derste sırada
yürü üstüne üstüne
tükür yüzüne celladın
fırsatçının fesatçının hayının
dayan kitap ile
dayan iş ile
tırnak ile diş ile
umut ile sevda ile düş ile
dayan rüsva etme beni
gör nasıl yeniden yaratılırım
namuslu genç ellerinle
kızlarım
oğullarım var gelecekte
herbiri vazgeçilmez cihan parçası
kaç bin yıllık hasretimin koncası
gözlerinden
gözlerinden öperim
bir umudum sende
anlıyor musun.
-ahmed arif
beşikler vermişim nuha
salıncaklar hamaklar
havva anan dünkü çocuk sayılır
anadoluyum ben
tanıyor musun
utanırım
utanırım fıkaralıktan
ele güne karşı çıplak
üşür fidelerim
harmanım kesat
kardeşliğin çalışmanın
beraberliğin
atom güllerinin katmer açtığı
şairlerin bilginlerin dünyalarında
kalmışım bir başıma
bir başıma ve uzak
biliyor musun
binlerce yıl sağılmışım
korkunç atlılarıyla parçalamışlar
nazlı seher sabah uykularımı
hükümdarlar saldırganlar haydutlar
haraç salmışlar üstüme
ne iskender takmışım
ne şah ne sultan
göçüp gitmişler gölgesiz
selam etmişim dostuma
ve dayatmışım
görüyor musun
nasıl severim bir bilsen
köroğlunu
karayılanı
meçhul askeri
sonra pir sultanı ve bedrettini
sonra kalem yazmaz
bir nice sevda
bir bilsen
onlar beni nasıl severdi
bir bilsen urfa da kurşun atanı
minareden barikattan
selvi dalından
ölüme nasıl gülerdi
bilmeni mutlak isterim
duyuyor musun
öyle yıkma kendini
öyle mahzun öyle garip
nerede olursan ol
içerde dışarda derste sırada
yürü üstüne üstüne
tükür yüzüne celladın
fırsatçının fesatçının hayının
dayan kitap ile
dayan iş ile
tırnak ile diş ile
umut ile sevda ile düş ile
dayan rüsva etme beni
gör nasıl yeniden yaratılırım
namuslu genç ellerinle
kızlarım
oğullarım var gelecekte
herbiri vazgeçilmez cihan parçası
kaç bin yıllık hasretimin koncası
gözlerinden
gözlerinden öperim
bir umudum sende
anlıyor musun.
-ahmed arif
devamını gör...
69.
çivi
ne sperm izi, ne doğmamış çocuk korkusu
çürük bir elma tadı dudaklarımda
artık korkmuyorum ayna
kızıl bir pencereden bakıyorum hayata
bir cinayeti paylaşıyoruz, ürkek
kırık dökük karanlığı kestikçe
çoğalıyoruz dar alanda
geniş aşklar yaşıyoruz
şimdi demiri hiç atılmamış
kırmızı sandallar geçiyor içimizden
alçalıp yükselen bir akşamda
sözlerin
boşalıyor ağzıma
bilindik suçlar işliyoruz
küf kokan odalarda
suç iyidir!
kirli bir delikten aktıkça
pıhtılaşan tırnak izidir, eskidir
ayna! gittikçe büyüyor içimdeki ölü
aşkın paslı bir çivi gibi
çiziyor yüzümü.
ne sperm izi, ne doğmamış çocuk korkusu
çürük bir elma tadı dudaklarımda
artık korkmuyorum ayna
kızıl bir pencereden bakıyorum hayata
bir cinayeti paylaşıyoruz, ürkek
kırık dökük karanlığı kestikçe
çoğalıyoruz dar alanda
geniş aşklar yaşıyoruz
şimdi demiri hiç atılmamış
kırmızı sandallar geçiyor içimizden
alçalıp yükselen bir akşamda
sözlerin
boşalıyor ağzıma
bilindik suçlar işliyoruz
küf kokan odalarda
suç iyidir!
kirli bir delikten aktıkça
pıhtılaşan tırnak izidir, eskidir
ayna! gittikçe büyüyor içimdeki ölü
aşkın paslı bir çivi gibi
çiziyor yüzümü.
devamını gör...
70.
ismet özel' in "münacaat" şiiri olmak isterdim.
devamını gör...
71.
göğe bakma durağı
devamını gör...
72.
istiklal marşı, herkes ayağa kalkıyor seni duyunca. yok böyle bir karizma.
devamını gör...
73.
ben sana mecburum.
devamını gör...
74.
sezai karakoç'tan köşe.
devamını gör...
75.
küçük iskender- sacrifice.
devamını gör...
76.
(bkz: hürriyet kasidesi)
devamını gör...
77.
(bkz: şükrü erbaş)(bkz: ömür hanımla güz konuşmaları)
devamını gör...
78.
en sevdiğim şiir olan atilla ilhan'dan 'ben sana mecburum' şiiri olurdu. ama eğer sevdiğimin benim için yazdığı bir şiir varsa en önce o.
devamını gör...
79.
sen beni öpersen belki de ben fransız olurum
şehre inerim bir sinema yağmura çalar
otomobil icad olunur zarifoğlu ölür
dünyadaki tüm zenciler kırk yaşından büyüktür.
– senagalliler dahil değil.
sen beni öpersen belki de bulvarlar iltihablanır
çağdaş coğrafyalarda üretir cesetlerini siyaset bilimi
o vakit bir sûfiyi tül darplarla gebertebilirsin
hayat bir yanıyla güzeldir canım, sen de güzelsin.
-yoksa seni rahatsız mı ettim?
sen beni öpersen belki de aşkımız pratik karşılık bulur
ne ikna edici bir intihar biçimidir şimdi göz göze gelmek
elbette ata binmek gibidir seni sevmek sevgilim
elbette gayet rasyoneldir attan atlamak.
-freud diye bir şey yoktur!
sen beni öpersen belki de ben gangsterleşirim
belki de şair olurum ve seni de aldırırım yanıma
bilesin; göğsümde hangi yöne açmış tek gülsün
yani ya bu eller öpülür, ya sen öldürülürsün.
-haydi iç de çay koyayım.
devamını gör...
80.
adonis - gece seni saklıyor
bu şuursuz beklemeler yıpratmaya başladı beni
geceler gündüze inat bulaşıyor ellerime camlardan
alnımı dayadığım pencereden dışarıyı seyrediyorum
karanlık kopkoyu bir karanlık sarmış şehri
sirenlerin umursamaz gürültüsü korkutuyor beni
ambulanslar hızlı hızlı seni taşıyormuşçasına huzursuzum
yoksun bulamıyorum seni
en son o gece gördüm seni gözlerine bakmadan gittim
baksam gidemezdim
özlediğimi söylediğimde gülmüştün
söylediğimde özlediğimi gülmüştün
gülmüştün özlediğimi söylediğimde
bu ilk
seni çok sevdim
tıpkı seni tekrar bulamayacağımı anladığımdaki kadar çok sevdim
ambulanslar hala gelip geçiyor
gece devam ediyor
geceyi soluyorum
ciğerlerim simsiyah
deniz kudurmuş geceye saldırır durur
kayalar bastırmaya çalışırken geceyi
tüm kumsal adını haykırıyor rüzgara
rüzgar şehri allak bullak ederek dağlara tırmanıyor
tüm geceyi kaldırıp altına bakıyorum
oralarda yoksun kara kızım
neredesin bulamıyorum
geceyi fırlatmaya çalışıyorum olmuyor
kötü bulaşmış şehre gece camlar simsiyah
alnıma simsiyah gece bulaşık
elimin tersiyle terimi siler gibi siliyorum geceyi
çirkin yazılmış el yazısı gibi duruyorum şu dünyanın üzerinde
kimse silipte yani baştan yazmak istemiyor
oysa öyle hasretim ki kerelerce defa yazılmaya
kağıt olsam kalem olsam cümle olsam nokta virgül olsam
gelsen
kilometrelerce kilometrelerce hasret dolu şiirler yazsan benimle
kitaplarca dolsam mısralarca ağlasam ellerinde
uyanıyorum ansızın bu şiirsel dünyadan
şehir kapkara karanlık
şiirler okuyup simsiyah boşluğa
seni çağıyorum sesime
bugün yırt bu geceyi baştan sona dolaş tüm şehri
bütün sokak lambalarını yak
bütün kapıları çal herkes uyansın
bir müjde olsun içinde senden bir şeyler olsun
bu gece şehir uyumasın
bu karanlık
bu şehir
bu gece
bu son olsun
bu gece bu simsiyah karanlığı yırtan bembeyaz çığlık
bana seni getiren müjde olsun
bu son olsun içinde sen olsun..
bu şuursuz beklemeler yıpratmaya başladı beni
geceler gündüze inat bulaşıyor ellerime camlardan
alnımı dayadığım pencereden dışarıyı seyrediyorum
karanlık kopkoyu bir karanlık sarmış şehri
sirenlerin umursamaz gürültüsü korkutuyor beni
ambulanslar hızlı hızlı seni taşıyormuşçasına huzursuzum
yoksun bulamıyorum seni
en son o gece gördüm seni gözlerine bakmadan gittim
baksam gidemezdim
özlediğimi söylediğimde gülmüştün
söylediğimde özlediğimi gülmüştün
gülmüştün özlediğimi söylediğimde
bu ilk
seni çok sevdim
tıpkı seni tekrar bulamayacağımı anladığımdaki kadar çok sevdim
ambulanslar hala gelip geçiyor
gece devam ediyor
geceyi soluyorum
ciğerlerim simsiyah
deniz kudurmuş geceye saldırır durur
kayalar bastırmaya çalışırken geceyi
tüm kumsal adını haykırıyor rüzgara
rüzgar şehri allak bullak ederek dağlara tırmanıyor
tüm geceyi kaldırıp altına bakıyorum
oralarda yoksun kara kızım
neredesin bulamıyorum
geceyi fırlatmaya çalışıyorum olmuyor
kötü bulaşmış şehre gece camlar simsiyah
alnıma simsiyah gece bulaşık
elimin tersiyle terimi siler gibi siliyorum geceyi
çirkin yazılmış el yazısı gibi duruyorum şu dünyanın üzerinde
kimse silipte yani baştan yazmak istemiyor
oysa öyle hasretim ki kerelerce defa yazılmaya
kağıt olsam kalem olsam cümle olsam nokta virgül olsam
gelsen
kilometrelerce kilometrelerce hasret dolu şiirler yazsan benimle
kitaplarca dolsam mısralarca ağlasam ellerinde
uyanıyorum ansızın bu şiirsel dünyadan
şehir kapkara karanlık
şiirler okuyup simsiyah boşluğa
seni çağıyorum sesime
bugün yırt bu geceyi baştan sona dolaş tüm şehri
bütün sokak lambalarını yak
bütün kapıları çal herkes uyansın
bir müjde olsun içinde senden bir şeyler olsun
bu gece şehir uyumasın
bu karanlık
bu şehir
bu gece
bu son olsun
bu gece bu simsiyah karanlığı yırtan bembeyaz çığlık
bana seni getiren müjde olsun
bu son olsun içinde sen olsun..
devamını gör...