yazarların unutamadığı çocukluk anısı
başlık "anonim yazar" tarafından 15.12.2020 03:15 tarihinde açılmıştır.
41.
benden 5 yaş küçük erkek kardeşim var. küçükken inanılmaz mızmız, her halta ağlayan bir çocuktu. benim sinirimi bozardı, annemde sürekli kardeşin ağlıyo oynayın, kardeşin nerde bul getir. sürekli kardeşimin bekçiliğini yapardım. bu durum benim canımı sıkmış olacak ki evimizin bahçesinde küçük kızılcık ağacı vardı tuttum kardeşimin kazağından ağacın dalına astım şimdi de ağla diye. ağacın altında da bu köpek vardı bu çok ağlayınca kıyamadım geri aldım bende naparsın abla yüreği. :)) şimdi askerde çok özledim keretayı. :(
devamını gör...
42.
ilkokul 2. sınıftayım. sınıfta âşık olduğum bir kız vardı. babasının işi dolayısıyla şehir değiştireceklerdi ve hâliyle 3. sınıfta okulda olmayacaktı. okulun son zamanlarında bunun için bizden bir hatıra istemişti. ben de bir kitap hazırlayıp kitabın arasına da fotoğrafımı koymuştum. bunları ona vermek ve vedalaşmak için yanına gittiğimde kitabı sırasına fırlatıp kaçmıştım. okulun arka bahçesine koşup ağlamıştım. ortaokula kadar rüyalarıma girmişti sonra hep.
devamını gör...
43.
rahmetli babam çok sinirli bir adamdı. 5-6 yaşlarındaydım. mahallede herkesin bisikleti iki tekerlekliye terfi edeli çok olmuştu. maddi durumumuz iyi olmadığından benim bisikletim hala üç tekerlekliydi. babam uyarmıştı beni "milletin bisikletine aokulduğun an gebertirim seni" diye. bir gün arkadaşın bisikletinin arkasından asılıyorken babam gördü gözleriyle işaret ederek eve çağırdı. "kesin gebertecek beni" dedim. anneme "üstünü değiştir şunun götüreceğim" dedi. hiç konuşmadan çarşıya indik. sigara parası yoktu biliyordum. bi mağazanın önünde durduk. "hangisi güzel bu bisikletlerin? " dedi. "hepsi" dedim. "olur mu ulan öyle sıpa? seç birini" dedi. ben inanamıyorum çünkü kuruş parası yok. neyse pinokyo yeni çıkmış seçtik pinokyoyu. on iki binlira hiç unutmam. on iki ay taksitle. peşinat vermedi, tanıdıkmış. deliler gibi seviniyorum. koltuğun altından tutuyor ben ilk defa iki tekerlekli bisiklet sürmeyi öğreniyorum. bu arada teşekkürler ediyorum konuşuyoruz. bir ara bi baktım cevap vermiyor. bi döndüm taa arkada uzakta kalmış. düştüm tabi. koşup geldi. öyle öğrendim sürmeyi. o akşam fazladan izin verildi bana bisikletimi sürmem için.
devamını gör...
44.
abim sağ olsun hiçbirini unutamam. unutmak istesem de unutturmuyor. ya ben bu büyük kardeşlerin küçüklerle dalga geçmesini anlamlandıramıyorum. 30 kişinin içinde konuşulan konu nasıl bir anda bana geliyor? hayır ben de bilsem, hatırlasam senin çocukluğunla dalga geçerim güzel abim.
unutamadıklarım arasında meyve bıçağı korkum başı çekiyor. neden korkuyordum bilmiyorum ama abim sırf çığlığımı duymak için bıçağı az biraz bana doğrultsa kaçardım.
daha abimle olan çok fazla şey var ama şimdilik bu kalsın.
unutamadıklarım arasında meyve bıçağı korkum başı çekiyor. neden korkuyordum bilmiyorum ama abim sırf çığlığımı duymak için bıçağı az biraz bana doğrultsa kaçardım.
daha abimle olan çok fazla şey var ama şimdilik bu kalsın.
devamını gör...
45.
anlatırsam linçlenirim.
devamını gör...
46.
abime sünnette takılan çeyrek altını, telefon jetonu sanıp,jetonlu telefona atmam. *
devamını gör...
47.
çok sıkıntılı bir anı çünkü unutmak istesem bile unutturmuyorlar.
örmüceklerden korkuyorum sözlük bunu biliyorsun.
çocukken annem uğur böcekli çorap giydirmeye çalıştığında bile bu örmücek ben bunu giymem üstüme çıkıyor bu diye ağlarmışım.
uzun süre örmüceklerden iğrendim sözlük. en son dövmesini yaptırdım.
bu dövmeden sonra kendimden iğrenmediğimi fark ettim.
galiba ben bir örmücekmişim sözlük.
örmüceklerden korkuyorum sözlük bunu biliyorsun.
çocukken annem uğur böcekli çorap giydirmeye çalıştığında bile bu örmücek ben bunu giymem üstüme çıkıyor bu diye ağlarmışım.
uzun süre örmüceklerden iğrendim sözlük. en son dövmesini yaptırdım.
bu dövmeden sonra kendimden iğrenmediğimi fark ettim.
galiba ben bir örmücekmişim sözlük.
devamını gör...
48.
özenle yaptığım ödevimi çantama koymak yerine elimde okula götürmeye karar vermiştim sonra çıkan bir rüzgarla havalandı.şaşkinliğimin ardından ağlamaya başladım ardından annem azarlamaya başladı,sonra bir abi koşmaya başlamıştı uçan ödevin ardından.sahi noldu o ödeve hala bilmiyorum.
devamını gör...
49.
ilkokul 1 falanımdır. aydın merkezde oturuyorduk o zamanlar. yani koşup oynardım sokakta ama hiç spor aktivitelerine katılmazdım, hiç de katılmadım hayatım boyunca, istisnalar ve beden dersleri dışında.
benden büyük bi çocuk ille ısrar etti koşma yarışı yapalım diye. kıl olmuştu bana, beni geçecek ve hava basacak aklınca. ben elbette geçtim bunu. abisi vardı kenarda, yediremedi. kardeşim şu yüzden geçildi falan deyip bizi bir daha yarıştırdı, ve bir daha... hepsinde geçtim elemanı. son yarışımızın ortasında annem balkondan eve çağırdı, kafamı çevirip ona cevap vererek koşmaya devam ettim ve gene kazandım. zaten çok hızlı koşarım. ortaokulda da milleti bayağı şaşırttığım 2 yarışım oldu ikisinde de ilk 3'e girerek. (20 kişi falan koşmuştuk ve rakiplerin arasında çok spor yapanlar vardı.)
spor yapmayı sevmemem, sporda yeteneksiz olduğum anlamına gelmiyor.
benden büyük bi çocuk ille ısrar etti koşma yarışı yapalım diye. kıl olmuştu bana, beni geçecek ve hava basacak aklınca. ben elbette geçtim bunu. abisi vardı kenarda, yediremedi. kardeşim şu yüzden geçildi falan deyip bizi bir daha yarıştırdı, ve bir daha... hepsinde geçtim elemanı. son yarışımızın ortasında annem balkondan eve çağırdı, kafamı çevirip ona cevap vererek koşmaya devam ettim ve gene kazandım. zaten çok hızlı koşarım. ortaokulda da milleti bayağı şaşırttığım 2 yarışım oldu ikisinde de ilk 3'e girerek. (20 kişi falan koşmuştuk ve rakiplerin arasında çok spor yapanlar vardı.)
spor yapmayı sevmemem, sporda yeteneksiz olduğum anlamına gelmiyor.
devamını gör...
50.
ilk aklıma gelen terliğimle ilgili oldu.
çocukken çifti ve ikili olan şeylerin tekinin kaybolmasıyla diğerinin üzüleceğini sanıyordum. çünkü hep birlikteler yani ve mahalle de bir teyzenin eşi ölmüştü ve baya ağladı. anca o da ölünce kavuşacaklarmış. neyse bir gün ben terliğimin tekini bulamadım. birkaç gün boyunca aramadığım yer kalmadı.
evin baya geniş alanı o zamanlar odalar şeklindeydi. hayvan odası vardı bir de tarımda kullanılan eşyaların ve samanların koyulduğu bir oda (daha bahçe dışında). 1 hafta veya 10 gün oldu ben terlikten ümidi kesmiştim. hem sevdiğim bir terlikti hem de teksiz kalmıştı. teki gelmediğine göre artık ölmüştür diye düşünüp 4-5 yaşında evde salonda terliği çakmakla tutuşturdum. plastik olduğu için zor yanarken bir de aşırı duman çıkarıyordu o yüzden balkon kapısını açmıştım ama nasıl acılıyım anlatamam sanki yanan benim. annem de o zamanlar dışarıda işlerle uğraşıyordu. ablam arada girip çıkarken fark ediyor "gerizekalı ne yapıyorsun, delirdin mi niye terliğini yakıyorsun?" diye bağırıp çağırıyordu telaşla. çeyreğinden fazlası yanmış terliği alıp dışarı atmak isterken ben onun önüne geçmeye çalışıyordum çünkü ateş; öldürücü ve yok edici. ya kendi de ölürse veya yok olursa diye.
artık daha fazla ağlıyordum. o beni ittiriyor ben bir şekilde sülük gibi yapışıp kalıyordum. "dokunma ölürsün, yok olursun aptal mısın?!"
"anne koş, ablam ölmek istiyor, ateşe elleyecek koş!"
en son beni baya sağlam ittirdi. 4 yaş büyük ablam beni 1.5-2 m uçurup kafamı duvara vurmama neden oldu. bu sefer ben kafamı tutup "elleme ateşe, bırak terliği öleceksin yok olacaksın diyorum anlamıyor musun?! ah kafam da acıyor!"
ablam terliği alıp fırlattı ama salon kapısı açık olmasına rağmen baya beyaz duman sisi oluşmuştu.
sonra ben yerimden kalkıp terliği görmeye çalıştım. "yok olup eşinin yanına gitti mi? kavuştular mı?"
"bu aptal fikrin yüzünden mi terliğini yakıp evde yangın çıkarmak üzereydin?!"
"koltuğun üzerinde yakmadım ki yerde yaktım. anne de yerde yakıyor hem.(dışarıda yer ateşi) ayrıca ölüp gitti mi şimdi, çok özleyeceğim. canım terliğim. -'_-'"
annem gelince karoyu siyahlaştırdığım ve yangın çıkarabilirmişim diye beni dövmüştü.
o zamanlar o kadar çok yangın dediler ki en son gerçekten de yangın çıkmıştı ama evde değil...
çocukken çifti ve ikili olan şeylerin tekinin kaybolmasıyla diğerinin üzüleceğini sanıyordum. çünkü hep birlikteler yani ve mahalle de bir teyzenin eşi ölmüştü ve baya ağladı. anca o da ölünce kavuşacaklarmış. neyse bir gün ben terliğimin tekini bulamadım. birkaç gün boyunca aramadığım yer kalmadı.
evin baya geniş alanı o zamanlar odalar şeklindeydi. hayvan odası vardı bir de tarımda kullanılan eşyaların ve samanların koyulduğu bir oda (daha bahçe dışında). 1 hafta veya 10 gün oldu ben terlikten ümidi kesmiştim. hem sevdiğim bir terlikti hem de teksiz kalmıştı. teki gelmediğine göre artık ölmüştür diye düşünüp 4-5 yaşında evde salonda terliği çakmakla tutuşturdum. plastik olduğu için zor yanarken bir de aşırı duman çıkarıyordu o yüzden balkon kapısını açmıştım ama nasıl acılıyım anlatamam sanki yanan benim. annem de o zamanlar dışarıda işlerle uğraşıyordu. ablam arada girip çıkarken fark ediyor "gerizekalı ne yapıyorsun, delirdin mi niye terliğini yakıyorsun?" diye bağırıp çağırıyordu telaşla. çeyreğinden fazlası yanmış terliği alıp dışarı atmak isterken ben onun önüne geçmeye çalışıyordum çünkü ateş; öldürücü ve yok edici. ya kendi de ölürse veya yok olursa diye.
artık daha fazla ağlıyordum. o beni ittiriyor ben bir şekilde sülük gibi yapışıp kalıyordum. "dokunma ölürsün, yok olursun aptal mısın?!"
"anne koş, ablam ölmek istiyor, ateşe elleyecek koş!"
en son beni baya sağlam ittirdi. 4 yaş büyük ablam beni 1.5-2 m uçurup kafamı duvara vurmama neden oldu. bu sefer ben kafamı tutup "elleme ateşe, bırak terliği öleceksin yok olacaksın diyorum anlamıyor musun?! ah kafam da acıyor!"
ablam terliği alıp fırlattı ama salon kapısı açık olmasına rağmen baya beyaz duman sisi oluşmuştu.
sonra ben yerimden kalkıp terliği görmeye çalıştım. "yok olup eşinin yanına gitti mi? kavuştular mı?"
"bu aptal fikrin yüzünden mi terliğini yakıp evde yangın çıkarmak üzereydin?!"
"koltuğun üzerinde yakmadım ki yerde yaktım. anne de yerde yakıyor hem.(dışarıda yer ateşi) ayrıca ölüp gitti mi şimdi, çok özleyeceğim. canım terliğim. -'_-'"
annem gelince karoyu siyahlaştırdığım ve yangın çıkarabilirmişim diye beni dövmüştü.
o zamanlar o kadar çok yangın dediler ki en son gerçekten de yangın çıkmıştı ama evde değil...
devamını gör...
51.
4 yaş dolaylarında, bahçede her zamanki itlik serserilik vazifemi yerine getirirken yanıma gelip de "merhaba eli ben baban" diyerek beni türkiye similasyonuna bir anda sokan rahmetli pederin halini unutamıyorum. ters ışıkla beraber öyle bir sinematografik giriş yapmıştı ki sanırsın baf'a aziz barnabas ayak bastı.
devamını gör...
52.
3-4 yaşında falanım. abim de benden 20 ay büyük. o yaz da her zamanki gibi didim'deki tavşanburnu orman kampı'nda çadır kurmuşuz. o zamanlar yazlığımız yoktu ve yaz tatillerimizde böyle yapardık.
o zamanlar liramızdaki sıfırlar duruyordu tabii... ama şimdiki duruma göre anlatayım. mesela bir sakız 2 lira diyelim. annem de bize 5 lira verecek, bakkaldan/büfeden kendimize birer sakız alalım diye. ama yanlışlıkla 50 lira vermiş. biz de bakkala parayı uzatıp sakız alacağız dedik, abimle. bakkal da "hepsiyle mi?" diyor. biz ne anlayalım. evet diyoruz. bakkal da 25 tane sakız veriyor. avuçlarımıza zar zor sığdırarak (belki kimisini düşürmüşüzdür, hatırlamıyorum) sevinçle çadıra dönüyoruz. annem şok. * sonra iade edildi tabii sakızların 2 tanesi haricindekiler. ehehe. unutamadığım bir çocukluk anımdır.
o zamanlar liramızdaki sıfırlar duruyordu tabii... ama şimdiki duruma göre anlatayım. mesela bir sakız 2 lira diyelim. annem de bize 5 lira verecek, bakkaldan/büfeden kendimize birer sakız alalım diye. ama yanlışlıkla 50 lira vermiş. biz de bakkala parayı uzatıp sakız alacağız dedik, abimle. bakkal da "hepsiyle mi?" diyor. biz ne anlayalım. evet diyoruz. bakkal da 25 tane sakız veriyor. avuçlarımıza zar zor sığdırarak (belki kimisini düşürmüşüzdür, hatırlamıyorum) sevinçle çadıra dönüyoruz. annem şok. * sonra iade edildi tabii sakızların 2 tanesi haricindekiler. ehehe. unutamadığım bir çocukluk anımdır.
devamını gör...
53.
balkondan aşağı zıplarken içeri çekilmemle 5 numara örgü şişinin ayak tabanımdan girip arka bileğimden çıkması ve kanlar içinde olan ayağımdan o şişi çektikten sonra ağlamam olabilir. aaa ya da balkon demirlerine tekme atarken kopan ayak parmağımı elime alıp komşuların kucağında acile parmak diktirmeye gidişim de olabilir. şey de olabilir ortaokulda saçımı çektiği için kovaladığım arkadaşımın kantinin kapılarını kapatmasıyla kantin kapısının camlarından içeri tekme atarak girmemle kanlar içinde kavga etmem de olabilir.
devamını gör...
54.
fenerbahçe ile trabzonspor arasında oynanan 31. başbakanlık kupası maçı.
yer ankara 19 mayıs stadyumu.
tarih 21 mayıs 1994
14 yaşındayım.para yok pul yok.gittim maçtan önce çevik poilslerin yanına.fenerbahçeli bir polis ağabeyle diyalog kurdum .param yok abi ben maçı izlemek istiyorum dedim.
yarım saat sonra yanıma gel maç başlamaya yakın içeri gireceğim,seni de içeri alacağım dedi.
gittim gerçekten de beni içeri aldı ben de gecekondu tribünlerinin tersindeki kale arkasına fenerbahçe tribünlerine ,ait olduğum yere geçtim.
tabi biz yine yenildik.4-3 yendi bizi sürekli ayağa kaldırılan sporun karadeniz yancısı hamsi gafalular.
fenerbahçe tribününde hemen arkamdaki taraftarlar koltukları kırıp sahaya atmaya başladılar.bir arbede ,bir kargaşa.baktım çevik polisler bizim tribüne doğru geliyor.onlarca polis ellerinde cop.
alllaaaahhhh vura vura yukarı doğru çıkıyorlar.
ben daha küçücüğüm ya.
alttan cop yememek için koşan gencolar benim üstümden geçmezmiş gibi ben koltukların arasındaki boşluğa düşmez miyim.
polislerden biri copuyla hunharca benim popoma vurmaz mı?
ulang ben mi kırdım koltukları?ben küçük bir çocuğum,masumum ,her önüne gelene de vurulmaz ki!
ayırt et,bak sağa sola değil mi?
kesin 6sayarlı bir polis vurmuştu bana anasını gergedanlar kovalayasıca.
ağlaya ağlaya çıktım stattan.nasıl canım acımıştı!
yer ankara 19 mayıs stadyumu.
tarih 21 mayıs 1994
14 yaşındayım.para yok pul yok.gittim maçtan önce çevik poilslerin yanına.fenerbahçeli bir polis ağabeyle diyalog kurdum .param yok abi ben maçı izlemek istiyorum dedim.
yarım saat sonra yanıma gel maç başlamaya yakın içeri gireceğim,seni de içeri alacağım dedi.
gittim gerçekten de beni içeri aldı ben de gecekondu tribünlerinin tersindeki kale arkasına fenerbahçe tribünlerine ,ait olduğum yere geçtim.
tabi biz yine yenildik.4-3 yendi bizi sürekli ayağa kaldırılan sporun karadeniz yancısı hamsi gafalular.
fenerbahçe tribününde hemen arkamdaki taraftarlar koltukları kırıp sahaya atmaya başladılar.bir arbede ,bir kargaşa.baktım çevik polisler bizim tribüne doğru geliyor.onlarca polis ellerinde cop.
alllaaaahhhh vura vura yukarı doğru çıkıyorlar.
ben daha küçücüğüm ya.
alttan cop yememek için koşan gencolar benim üstümden geçmezmiş gibi ben koltukların arasındaki boşluğa düşmez miyim.
polislerden biri copuyla hunharca benim popoma vurmaz mı?
ulang ben mi kırdım koltukları?ben küçük bir çocuğum,masumum ,her önüne gelene de vurulmaz ki!
ayırt et,bak sağa sola değil mi?
kesin 6sayarlı bir polis vurmuştu bana anasını gergedanlar kovalayasıca.
ağlaya ağlaya çıktım stattan.nasıl canım acımıştı!
devamını gör...
55.
şencan bir gün kolunda darbukayla eve girer...
*
çocukluktan itibaren delicesine hamur ve lego oynayan biri olarak parmaklarım gelişmişti. bu da biraz ritim yeteneği verdi bana. bir dönemim var ki, önümdeki su bardağından dahi bir şeyler çalmağa çalışıyordum.
vurmalı çalgılara ilgim vardı. babam antep seyahatinden bir gün darbukayla geldi. darbuka halen evde durur. birkaç defa derisi değişti tabii.
anaaa... benim bir dönem var koltuk altında darbukalı sarı bir çocuk... dabrukatör baryam gibi gezerim evin içinde.
sokağa inerim yine koltuk altımda darbukamla...
oradan çingenler geçse dese ki sen bizim çucuğumuzsun seni çalmışlar.
anama babama dönerim derim ki,
-abe ayvanlar madem çaldınız bari süleyin...
annem diyor aç mısın?
9/8 darbuka girizgahı yapmadan cevap veremiyorum...
adnan şenses gibi oldum tişörtün eteğini kıvırıyorum hem çalıyor hem oynuyorum.
-aç mısın?
-dum ta ta dum tata, sence? dum ta ta dum tata... sosis yap... dum ta ta dum tata... pattis yap... dum ta ta dum tata...
* * *
neyseki kızgın balık ayhan dönemim geçti. darbukayı elime alsam çalarım ama. iyi çalanı da dinlemeyi severim.
*
çocukluktan itibaren delicesine hamur ve lego oynayan biri olarak parmaklarım gelişmişti. bu da biraz ritim yeteneği verdi bana. bir dönemim var ki, önümdeki su bardağından dahi bir şeyler çalmağa çalışıyordum.
vurmalı çalgılara ilgim vardı. babam antep seyahatinden bir gün darbukayla geldi. darbuka halen evde durur. birkaç defa derisi değişti tabii.
anaaa... benim bir dönem var koltuk altında darbukalı sarı bir çocuk... dabrukatör baryam gibi gezerim evin içinde.
sokağa inerim yine koltuk altımda darbukamla...
oradan çingenler geçse dese ki sen bizim çucuğumuzsun seni çalmışlar.
anama babama dönerim derim ki,
-abe ayvanlar madem çaldınız bari süleyin...
annem diyor aç mısın?
9/8 darbuka girizgahı yapmadan cevap veremiyorum...
adnan şenses gibi oldum tişörtün eteğini kıvırıyorum hem çalıyor hem oynuyorum.
-aç mısın?
-dum ta ta dum tata, sence? dum ta ta dum tata... sosis yap... dum ta ta dum tata... pattis yap... dum ta ta dum tata...
* * *
neyseki kızgın balık ayhan dönemim geçti. darbukayı elime alsam çalarım ama. iyi çalanı da dinlemeyi severim.
devamını gör...