leyla ile mecnun replikleri
"ben iyi değilim ya.eskisi gibi değilim ben."
devamını gör...
güçlü kadınların ortak özelliği
güçlü “insanlar”, farkındaysanız insanlar diyorum cinsiyet ayırt etmiyorum* kendi kendine yetebilirler, sinir seviyeleri oldukça yüksektir öyle her şeye alınıp gücenmezler, bir eleştiri yapıldığında sakin karşılayan insanlardır. zorlukları çok gördüklerinden artık kendi kendine yetebilen insanlardır kısaca.
devamını gör...
israil
8.675.000 nüfuslu, yüzde 74'ü yahudi olan devlet. 21.000 km2 alana sahip kendi küçük hacmi büyük ülke. diasporası ermeniler yada rumlar gibi hikayeden diaspora değildir. tek başına ikisinide tokatlayacak güçtedir. son azerbaycan zaferinde bunu da görmüş olduk. yahudi lobisi ve israil azerbaycan'ı destekledi abd ve batı dünyası gık diyemedi.
devamını gör...
black mirror the entire history of you
black mirror’un 1.sezon 3.bölümü. bölümün yönetmenliğini brian welsh yapmış.
bölümün ana teması ‘yalan’. liam eşinin onu aldattığına inanır ve geçmiş hatıralarını deşmeye başlar. yeni bir teknoloji sayesinde, geride kalmış, süpürülmüş tüm hatıralar tekrar hatırlanabilmektedir.
her şeyi hatırlamak iyi bir şey midir? liam da bu gerçeklerle nasıl yüzleşecektir?
aslında , anılarımızı kafamızda nasıl farklılaştırdığımıza iyi bir örnek bu bölüm. geçmişte bazı konularda kendimizi haklı görürken, bu teknolojiyle, tekrar canlandırınca, be kadar büyük farklılıklar olduğunu görüyoruz. iyi bildiklerimiz kötü, kötü bildiklerimiz iyi olabiliyor. aslında bu bölümde , insanların iyi hatıraları hatırladığı üzerinde duruşmuş ama aynı fikirde değilim bu konuda. insanlar bana göre, iyiyi hatırlamaktansa, yaptığı hataları hatırlama eğilimindedir.
konusu itibariyle ilginç ve şaşırtan bir bölüm diyebilirim.
bölümün ana teması ‘yalan’. liam eşinin onu aldattığına inanır ve geçmiş hatıralarını deşmeye başlar. yeni bir teknoloji sayesinde, geride kalmış, süpürülmüş tüm hatıralar tekrar hatırlanabilmektedir.
her şeyi hatırlamak iyi bir şey midir? liam da bu gerçeklerle nasıl yüzleşecektir?
aslında , anılarımızı kafamızda nasıl farklılaştırdığımıza iyi bir örnek bu bölüm. geçmişte bazı konularda kendimizi haklı görürken, bu teknolojiyle, tekrar canlandırınca, be kadar büyük farklılıklar olduğunu görüyoruz. iyi bildiklerimiz kötü, kötü bildiklerimiz iyi olabiliyor. aslında bu bölümde , insanların iyi hatıraları hatırladığı üzerinde duruşmuş ama aynı fikirde değilim bu konuda. insanlar bana göre, iyiyi hatırlamaktansa, yaptığı hataları hatırlama eğilimindedir.
konusu itibariyle ilginç ve şaşırtan bir bölüm diyebilirim.
devamını gör...
erkeklere hakaret eden yazar
ıstedigini soyleyen, istemedigini isitir sozunun karsiligi bir isyandir. kisilerin nasil giyinmesi gerektigi konusunda gram soz hakkina sahip degiliz. hic birimiz! bu kadin icin de, erkek icin de gecerli bir durumdur. cinsiyetleri ayristirmak bir hata, bir de nasil giyinmesi gerektigine laf etmek ayri bir hatadir. boyle sert cikislari gormek istemiyorsak, once biz ne soyledigimize donup bir bakacagiz.
devamını gör...
normal sözlük yazarlarının sözlüğü sahiplenmesi
benim gibi huysuz ve memnuniyetsiz bir tipi bile bu psikolojiye soktu.
tanım : gözlemlediğim kadarıyla olan durum.
tanım : gözlemlediğim kadarıyla olan durum.
devamını gör...
olmak istenen cansız varlık
bulut olmak isterdim. her şeyi içine atıp dolunca dayanamayıp ağlıyor bulutlar da bizler gibi.. *
devamını gör...
predestination
devamını gör...
sohbeti bitiren cümleler
az işim var ben sana 10 dakika sonra dönsem olur mu?
dönmedi.
dönmedi.
devamını gör...
güne bir video bırak
devamını gör...
islami feminizm
erkeklerin erilliğinden başka derdi olmamasına kızan islamcı kadınların icadı olan feminizm.
bir dönemdir, bir akımdır.
ihtiyacı olana göredir.
ihtiyacı olmayan kullanmasın.
ihtiyacı olana versin.
bir dönemdir, bir akımdır.
ihtiyacı olana göredir.
ihtiyacı olmayan kullanmasın.
ihtiyacı olana versin.
devamını gör...
evde sıkılmayan asosyal tip
evde sıkılmamanın asosyallik olduğunu bize öğrettiğin için teşekkür ederim sevgili yazar, canım yazar, hanimiş bakalım yazar.
kendi kendine yetebilen tiptir. gerektiğinde sosyalleşir.
kendi kendine yetebilen tiptir. gerektiğinde sosyalleşir.
devamını gör...
3.murat zamanında maymunların idam edilmesi olayı
tarihimiz, çok ilginç olaylara tanıklık etmiştir. osmanlı imparatorluğu'nun 12. padişahı olan sultan 3. murat han (ya da sultan murat veya 3. murat) da bunun en ilginç örneklerinden birisinin baş aktörüdür. oldukça başarılı bir kumandan, zeki bir savaş stratejisti ve son derece eğitimli bir kişiydi.
tarihin bu kesidinin ikinci aktörü ise maymunlar... ancak daha spesifik olarak, istanbul'da yaşayan maymunlar! özellikle yavuz sultan selim dönemindeki fetihler ve fethedilen bölgelerden getirilen mallar (ki bunlara canlılar da dahildir) sebebiyle istanbul'daki maymun popülasyonu dikkate değer miktarda bir artış göstermiştir. ancak bu hayvanlar öylesine, zevk olsun diye osmanlı topraklarında taşınan hayvanlardan ibaret olmamışlardır. çeşitli nitelikleri sebebiyle hem ev hayvanı olarak kullanılmışlar, hem de çok sıradışı amaçlara alet edilmişlerdir. bu amaçlardan birisi de, osmanlı donanması'nda görev almalarıdır!
16. yüzyılın akdeniz'deki en güçlü donanmasına sahip olan osmanlı imparatorluğu, söz konusu maymunları eğiterek özellikle donanma gemilerinde gözcü olarak kullanmışlardır. elbette ki osmanlı donanması'nda maymunların kullanılması kör bir tesadüf değildir. tam tersine, bu yakın kuzenlerimizin yüksek zekaları ve insanlarda olmayan bazı nitelikleri sebebiyle bu işlere harika birer aday olarak karşımıza çıkmaktadırlar. dursun gürlek tarafından kaleme alınan kültür dünyamızdan manzaralar isimli kitap içerisinde konu şu şekilde anlatılmaktadır:
bu hayvanlar, görme yeteneklerinin çok güçlü olması nedeniyle, eğitilerek böyle değerlendiriliyorlardı. maymunlar, çok uzak mesafelerden kalyonları fark ederler ve belli ses ve hareketlerle aşağıdakilere haber verirlerdi. eğitilmiş maymunlar azapkapı çarşısında satışa sunulurlardı. maymun dükkânları bugünkü unkapanı köprüsü’nün şişhane tarafının, haliç kıyısında bulunan sokullu mehmet paşa camii kenarındaydı.
ibrahim hakkı konyalı ise konuyla ilgili şunları yazıyor:
kuzey afrika tamamen türk sınırları içine alındıktan sonra istanbul’a çok sayıda maymun getirilmişti, üçüncü sultan murat devrinin refahlı ve zengin halk tabakaları arasında maymun bir süs ve oyuncak olmuştu.
maymunların zekası modern bilim sayesinde de yakından tanıdığımız bir gerçekliktir. insan haricinde doğada karşınıza çıkabilecek en zeki, dolayısıyla en fazla eğitilebilir hayvanlardan birisi de bu canlılardır. ne yazık ki kaynaklarda spesifik olarak hangi maymun türünün özellikle donanmada kullanıldığı belirtilmemiş; bu nedenle çok kesin bir analiz yapmak mümkün değil. ancak coğrafi gerekçeler ve çeşitli görsellerden elde edilen bilgiler çerçevesinde bu maymunların, insanların da dahil olduğu kuyruksuz maymunların en yakın kuzen grubu olan eski dünya maymunları arasından macaca cinsi makaklar olması çok olası gözükmektedir. bu canlıların yüksek zekası, fazlasıyla eğitilebilir oldukları gerçeği, hareketlerinin insansılığı dönemin kumandanlarının ve eğitmenlerinin dikkatini çekmiş olmalıdır. öyle ki, kemaleddin ebu abdullah ed-demirî tarafından kaleme alınan hayâtü’l-hayevan isimli kitapta hem terzilikte görev alan, hem de kuyumculukla uğraşan maymunlardan söz edilmektedir. aynı kaynağa göre yemen'deki maymunlar bakkallık ve kasaplık gibi işlerde bile çalıştırılmıştır.
tabii ki bu durum herkesin hoşuna gitmiyordu. bazı osmanlı vatandaşları ve güç sahipleri, maymunların insanlarla bu kadar iç içe olmasından hiç de hoşnut değildi. öyle ki, sultan muradın imamlığını yapan ve daha sonra rumeli kazaskeri olan manisalı molla abdulkerim efendi adeta "maymun düşmanı" seviyesine varacak kadar bir nefret besliyordu. maymunların oyun ve eğlenceye alet edildiğini düşünüyor, bunun müslüman halkı yoldan çıkardığına inanıyordu. bu nefreti öyle boyutlara ulaşmıştı ki, her maymun gördüğünde hayvanın asılmasını emrettiği, dolayısıyla adının "maymunkeş imam"a çıktığı rivayet edilmektedir. dursun gürlek, 1590-1591'li yıllara denk gelen olayları şöyle anlatıyor:
bilhassa hicri 999 yılında istanbul meydanlarındaki bütün büyük ağaçlar, sanki maymundan meyve vermiş ağaçlara benzemişti. iri maymunlar için özel idam sehpaları bile kurularak cesetleri halka teşhir ediliyordu. abdulkerim atına atlar, semt semt dolaşır, idam edilecek maymunların iplerini kendi eliyle çekerdi.
bu olaylar kimi zaman toplu katliam düzeyine de ulaşmıştır. son derece tutucu olan abdulkerim efendi, ayrıca maymunların fuhuş amacıyla ve kadınların kendilerini tatmin etmek amacıyla kullanılmasından da korkmakta; halkın bu sebeple de yoldan çıkacağını düşünerek maymunlara daha da fazla nefret beslemektedir. çeşitli kaynaklara göre bu olaylardan birisi şu şekilde yaşanmış ve abdulkerim efendi'ye "maymunkeş" lakabını kazandırmıştır:
tüm hikaye bu dini bütün mollanın fatih camii’nde verdiği bir cuma vaazıyla başlıyor, molla, ateşli bir konuşmayla 'kadınların bu maymunları fena işlerde kullandığını' anlatıyor. cuma çıkışı kızgın kalabalık önde bizim molla, azapkapı ve galata’daki maymun satıcılarını basıyor. tarihçiler o günü 'istanbul’da dalında maymun sallanmayan tek bir ağaç kalmadı.' diye anlatır. molla, yakalanan maymunları kendi elleriyle asıyor, iri maymunlar için ayrı idam sehpası hazırlıyor. istanbul’un maymunlarının hikayesi maalesef bu şekilde sona eriyor, yapılan katliama tanık olan halk o günden sonra mollaya 'maymunkeş' lakabını takıyor. tarihçiler, maymunkeş abdülkerim efendi’nin vefatında birçok hayvansever istanbullu’nun kutlamalar yaptığından bahseder.
murat bardakçı da bu tarihi verileri doğruluyor. reşad ekrem koçu tarafından kaleme alınan eserlerden yola çıkan bardakçı, 17. yüzyılda maymunların topluca katliyle ilgili koçu'nun şunları yazdığını belirtiyor:
yelken ve kürek devri gemiciliği zamanında direklerin tepesine tırmanarak korsan gözcülüğü yapan tálimli maymunlardan istifade edilirdi. istanbul'da tersane kapısı önünde ‘‘gemi maymunu’’ yatiştirip satan esnaf dükkánları vardı. bir gün üçüncü murad'ın hürmetini kazanmış olan váizlerden abdülkerim efendi 'kadınlar maymunları fuhuş aleti yaparlar' deyip başına binlerce kişiyi topladı, bu dükkánları bastı ve zavallı hayvanları idam ettirdi’.
sunay akın ise 23 mart 2007'de sabah gazetesi'ne yazdığı insanlar cehennemi başlıklı köşe yazısında şöyle anlatıyor:
istanbul'da yasaklanan hayvan yalnızca sokak köpeği olmamıştır. kuzey afrika'nın, imparatorluk sınırlarına katılmasından sonra kente getirilen ve zenginler arasında bir süs oyuncağına dönüşen maymunlar da yasaklardan paylarına düşeni fazlasıyla almışlardır. halk arasında yaygınlaşan maymun sevgisine düşman olan, ııı. murat'ın imamı ve sonradan rumeli kazaskeri görevine atanan molla abdülkerim efendi'dir. nefretinden dolayı 'maymunkeş imam' olarak anılan abdülkerim efendi zamanında, istanbul'da neredeyse dallarına bir maymun asılmayan ağaç kalmamıştır. iri yapılı maymunlar için özel idam sehpaları bile hazırlatan maymunkeş imam, atıyla istanbul'u gezmekte, zavallı hayvanların iplerini bizzat kendi elleriyle çekmekteydi. oysa, osmanlı donanmasının akdeniz'de kurduğu egemenlikte büyük payı vardır maymunların! özellikle ıı. beyazıt'tan sonra, maymunların uzağı görmedeki başarılarından faydanılmak amacıyla onları birer dürbün gibi kullanma yoluna gidilmiştir. gelibolu ve istanbul'daki tersanelerde özel bir eğitimden geçirilen maymunlar, görev yaptıkları gemilerin direklerinde gözlerini ufuktan ayırmaz ve bir gemi gördüklerinde aşağıya haber verirlerdi.
--- alıntı ---
evrimagaci.org/3-murat-zama...
--- alıntı ---
tarihin bu kesidinin ikinci aktörü ise maymunlar... ancak daha spesifik olarak, istanbul'da yaşayan maymunlar! özellikle yavuz sultan selim dönemindeki fetihler ve fethedilen bölgelerden getirilen mallar (ki bunlara canlılar da dahildir) sebebiyle istanbul'daki maymun popülasyonu dikkate değer miktarda bir artış göstermiştir. ancak bu hayvanlar öylesine, zevk olsun diye osmanlı topraklarında taşınan hayvanlardan ibaret olmamışlardır. çeşitli nitelikleri sebebiyle hem ev hayvanı olarak kullanılmışlar, hem de çok sıradışı amaçlara alet edilmişlerdir. bu amaçlardan birisi de, osmanlı donanması'nda görev almalarıdır!
16. yüzyılın akdeniz'deki en güçlü donanmasına sahip olan osmanlı imparatorluğu, söz konusu maymunları eğiterek özellikle donanma gemilerinde gözcü olarak kullanmışlardır. elbette ki osmanlı donanması'nda maymunların kullanılması kör bir tesadüf değildir. tam tersine, bu yakın kuzenlerimizin yüksek zekaları ve insanlarda olmayan bazı nitelikleri sebebiyle bu işlere harika birer aday olarak karşımıza çıkmaktadırlar. dursun gürlek tarafından kaleme alınan kültür dünyamızdan manzaralar isimli kitap içerisinde konu şu şekilde anlatılmaktadır:
bu hayvanlar, görme yeteneklerinin çok güçlü olması nedeniyle, eğitilerek böyle değerlendiriliyorlardı. maymunlar, çok uzak mesafelerden kalyonları fark ederler ve belli ses ve hareketlerle aşağıdakilere haber verirlerdi. eğitilmiş maymunlar azapkapı çarşısında satışa sunulurlardı. maymun dükkânları bugünkü unkapanı köprüsü’nün şişhane tarafının, haliç kıyısında bulunan sokullu mehmet paşa camii kenarındaydı.
ibrahim hakkı konyalı ise konuyla ilgili şunları yazıyor:
kuzey afrika tamamen türk sınırları içine alındıktan sonra istanbul’a çok sayıda maymun getirilmişti, üçüncü sultan murat devrinin refahlı ve zengin halk tabakaları arasında maymun bir süs ve oyuncak olmuştu.
maymunların zekası modern bilim sayesinde de yakından tanıdığımız bir gerçekliktir. insan haricinde doğada karşınıza çıkabilecek en zeki, dolayısıyla en fazla eğitilebilir hayvanlardan birisi de bu canlılardır. ne yazık ki kaynaklarda spesifik olarak hangi maymun türünün özellikle donanmada kullanıldığı belirtilmemiş; bu nedenle çok kesin bir analiz yapmak mümkün değil. ancak coğrafi gerekçeler ve çeşitli görsellerden elde edilen bilgiler çerçevesinde bu maymunların, insanların da dahil olduğu kuyruksuz maymunların en yakın kuzen grubu olan eski dünya maymunları arasından macaca cinsi makaklar olması çok olası gözükmektedir. bu canlıların yüksek zekası, fazlasıyla eğitilebilir oldukları gerçeği, hareketlerinin insansılığı dönemin kumandanlarının ve eğitmenlerinin dikkatini çekmiş olmalıdır. öyle ki, kemaleddin ebu abdullah ed-demirî tarafından kaleme alınan hayâtü’l-hayevan isimli kitapta hem terzilikte görev alan, hem de kuyumculukla uğraşan maymunlardan söz edilmektedir. aynı kaynağa göre yemen'deki maymunlar bakkallık ve kasaplık gibi işlerde bile çalıştırılmıştır.
tabii ki bu durum herkesin hoşuna gitmiyordu. bazı osmanlı vatandaşları ve güç sahipleri, maymunların insanlarla bu kadar iç içe olmasından hiç de hoşnut değildi. öyle ki, sultan muradın imamlığını yapan ve daha sonra rumeli kazaskeri olan manisalı molla abdulkerim efendi adeta "maymun düşmanı" seviyesine varacak kadar bir nefret besliyordu. maymunların oyun ve eğlenceye alet edildiğini düşünüyor, bunun müslüman halkı yoldan çıkardığına inanıyordu. bu nefreti öyle boyutlara ulaşmıştı ki, her maymun gördüğünde hayvanın asılmasını emrettiği, dolayısıyla adının "maymunkeş imam"a çıktığı rivayet edilmektedir. dursun gürlek, 1590-1591'li yıllara denk gelen olayları şöyle anlatıyor:
bilhassa hicri 999 yılında istanbul meydanlarındaki bütün büyük ağaçlar, sanki maymundan meyve vermiş ağaçlara benzemişti. iri maymunlar için özel idam sehpaları bile kurularak cesetleri halka teşhir ediliyordu. abdulkerim atına atlar, semt semt dolaşır, idam edilecek maymunların iplerini kendi eliyle çekerdi.
bu olaylar kimi zaman toplu katliam düzeyine de ulaşmıştır. son derece tutucu olan abdulkerim efendi, ayrıca maymunların fuhuş amacıyla ve kadınların kendilerini tatmin etmek amacıyla kullanılmasından da korkmakta; halkın bu sebeple de yoldan çıkacağını düşünerek maymunlara daha da fazla nefret beslemektedir. çeşitli kaynaklara göre bu olaylardan birisi şu şekilde yaşanmış ve abdulkerim efendi'ye "maymunkeş" lakabını kazandırmıştır:
tüm hikaye bu dini bütün mollanın fatih camii’nde verdiği bir cuma vaazıyla başlıyor, molla, ateşli bir konuşmayla 'kadınların bu maymunları fena işlerde kullandığını' anlatıyor. cuma çıkışı kızgın kalabalık önde bizim molla, azapkapı ve galata’daki maymun satıcılarını basıyor. tarihçiler o günü 'istanbul’da dalında maymun sallanmayan tek bir ağaç kalmadı.' diye anlatır. molla, yakalanan maymunları kendi elleriyle asıyor, iri maymunlar için ayrı idam sehpası hazırlıyor. istanbul’un maymunlarının hikayesi maalesef bu şekilde sona eriyor, yapılan katliama tanık olan halk o günden sonra mollaya 'maymunkeş' lakabını takıyor. tarihçiler, maymunkeş abdülkerim efendi’nin vefatında birçok hayvansever istanbullu’nun kutlamalar yaptığından bahseder.
murat bardakçı da bu tarihi verileri doğruluyor. reşad ekrem koçu tarafından kaleme alınan eserlerden yola çıkan bardakçı, 17. yüzyılda maymunların topluca katliyle ilgili koçu'nun şunları yazdığını belirtiyor:
yelken ve kürek devri gemiciliği zamanında direklerin tepesine tırmanarak korsan gözcülüğü yapan tálimli maymunlardan istifade edilirdi. istanbul'da tersane kapısı önünde ‘‘gemi maymunu’’ yatiştirip satan esnaf dükkánları vardı. bir gün üçüncü murad'ın hürmetini kazanmış olan váizlerden abdülkerim efendi 'kadınlar maymunları fuhuş aleti yaparlar' deyip başına binlerce kişiyi topladı, bu dükkánları bastı ve zavallı hayvanları idam ettirdi’.
sunay akın ise 23 mart 2007'de sabah gazetesi'ne yazdığı insanlar cehennemi başlıklı köşe yazısında şöyle anlatıyor:
istanbul'da yasaklanan hayvan yalnızca sokak köpeği olmamıştır. kuzey afrika'nın, imparatorluk sınırlarına katılmasından sonra kente getirilen ve zenginler arasında bir süs oyuncağına dönüşen maymunlar da yasaklardan paylarına düşeni fazlasıyla almışlardır. halk arasında yaygınlaşan maymun sevgisine düşman olan, ııı. murat'ın imamı ve sonradan rumeli kazaskeri görevine atanan molla abdülkerim efendi'dir. nefretinden dolayı 'maymunkeş imam' olarak anılan abdülkerim efendi zamanında, istanbul'da neredeyse dallarına bir maymun asılmayan ağaç kalmamıştır. iri yapılı maymunlar için özel idam sehpaları bile hazırlatan maymunkeş imam, atıyla istanbul'u gezmekte, zavallı hayvanların iplerini bizzat kendi elleriyle çekmekteydi. oysa, osmanlı donanmasının akdeniz'de kurduğu egemenlikte büyük payı vardır maymunların! özellikle ıı. beyazıt'tan sonra, maymunların uzağı görmedeki başarılarından faydanılmak amacıyla onları birer dürbün gibi kullanma yoluna gidilmiştir. gelibolu ve istanbul'daki tersanelerde özel bir eğitimden geçirilen maymunlar, görev yaptıkları gemilerin direklerinde gözlerini ufuktan ayırmaz ve bir gemi gördüklerinde aşağıya haber verirlerdi.
--- alıntı ---
evrimagaci.org/3-murat-zama...
--- alıntı ---
devamını gör...
mouchette
robert bresson'un geroges bernanos’nun romanı olan mouchette’i 1967’de senaryolaştırıp sinema dünyasına hediye ettiği film ötesi şaheser. robert bresson, mouchette için tam bir sefalet ve acımasızlık’tır der. gerçekten sefaletide acımasızlığıda bu filmde hançer gibi kalbimize saplar. film aslında savaşın yıkımlarının eseri olan insanların sevgisizliği ve ruhsuzluğunu anlatarak başlar annesi yatalak olan mouchette abisi ve kundakta olan kardeşi ile annesinin başında olan ifadesizliği aslında bir çok ifade barındırmaktadır. mouchette ne okulda ne kasabada ne ailesinden kimseye sevgi gösterir soğuktur kendisini bile sevmez. okulda olan koro sahnesinde bunu çok çok iyi anlarız herkesin şarkı söyleyip eğlenirken mouchette'in öyle soğuk duruşundan. ailenin sefaleti savaş sonrasında olan durumları siyah beyaz bir etki ile gözümüze gözümüze sokar çıkmayacak şekilde yönetmen. küçük ayaklı büyük papuçlu bir kızdır mouchette ve onu hissederiz kalbimizde. aslında herkes acımasız herkes sevgisizdir mouchette'e karşı yatalak annesi hariç ama o sadece mouchette karşı değil kendisi giderse çocukları ne olacak diye düşünür. büyük papuçları ile yürüyemeyişiyle yüreğinize bir öküz oturur hele son sahnede kendisini suya bırakırken gözyaşlarınızı tutamayabilirsiniz.
klasik robert bresson tarzı iç çatışmalar ve karanlıkla dolu bir film ağlamak istiyorsanız izleyebilirsiniz efendim.
edit :ah tavşan sahnesi izleyip yazdığım için ağlarken yazmayı unutmuşum.
klasik robert bresson tarzı iç çatışmalar ve karanlıkla dolu bir film ağlamak istiyorsanız izleyebilirsiniz efendim.
edit :ah tavşan sahnesi izleyip yazdığım için ağlarken yazmayı unutmuşum.
devamını gör...
üzülmemiş gibi yapmak
çok zordur kalbin kırıkken gülümsemeye çalışmak. içimizdeki duyguları yaşamalıyız. ancak bazı anlar oluyorki saklamak zorunda hissediyorsun. biri sizi üzebilmişse ona bu gücü siz vermişsinizdir. bazen sakladığımız şey ona verdiğimiz güç oluyor işte.
devamını gör...