bir şey bedavaysa ürün sizsiniz
katıldığım önermedir.
özellikle reklam sayesinde para kazanan mobil uygulamalar için geçerlidir.
anket doldur para kazan gibi uygulamalar da bu tanımın içine girer.
özellikle reklam sayesinde para kazanan mobil uygulamalar için geçerlidir.
anket doldur para kazan gibi uygulamalar da bu tanımın içine girer.
devamını gör...
kabak kızartması
normalde sevmediğim ama annemin bir yerden (kesin yemek programıdır) öğrendiği tarifle yaptığı şeklini bayılarak yediğim kızartma çeşidi.
tarife gelecek olursam; ince dilimlenmiş kabakları, kaynamış suya atıyoruz (ocağın altı yanıyor olacak) ve biraz karıştırıp çok bekletmeden (kabaklar kendini salmadan biraz yumuşayınca) alıyoruz. süzdükten sonra soğuk sudan geçirip pişme süresini durmasını sağlayıp iyice soğuması için bir köşede beklemeye bırakıyoruz. soğuyan kabak dilimlerini un ve su ile hazırladığımız bulamaça iyice buladıktan kızgın yağa atıp kızarınca alıyoruz. üzerine sos olarak ise, sarımsaklı yoğurt ve dereotunu karıştırıp ister üstüne dökerek ister banarak tüketiyoruz.

çıtır çıtır çok güzel oluyor ve undan dolayı da kabak yediğiniz pek anlaşılmıyor. sıcak ya da soğuk tüketmek mümkün. ikisi de ayrı güzel. sadece sıcakken çıtır, soğuyunca yumuşak oluyor. damak zevkinize göre artık.
kabak çiçeğini de (bilmeyenler için her kabağın çiçeği yenmiyor bu arada, dolma yapılan çiçekten yapılabilir) benzer şekilde kızartıp (bu sefer haşlamadan) aynı sosla tüketiyoruz. o da çok güzel oluyor. ikisi de kahvaltıda, yemek yanında garnitür ya da rakı mezesi olarak tüketmek mümkün.
son olarak zahmetli gibi gözükse de aslında çok kolay. anlatırken ve okurken öyle görünüyor sadece. kabak sevmeyenlere kesinlikle tavsiye ederim.
tarife gelecek olursam; ince dilimlenmiş kabakları, kaynamış suya atıyoruz (ocağın altı yanıyor olacak) ve biraz karıştırıp çok bekletmeden (kabaklar kendini salmadan biraz yumuşayınca) alıyoruz. süzdükten sonra soğuk sudan geçirip pişme süresini durmasını sağlayıp iyice soğuması için bir köşede beklemeye bırakıyoruz. soğuyan kabak dilimlerini un ve su ile hazırladığımız bulamaça iyice buladıktan kızgın yağa atıp kızarınca alıyoruz. üzerine sos olarak ise, sarımsaklı yoğurt ve dereotunu karıştırıp ister üstüne dökerek ister banarak tüketiyoruz.

çıtır çıtır çok güzel oluyor ve undan dolayı da kabak yediğiniz pek anlaşılmıyor. sıcak ya da soğuk tüketmek mümkün. ikisi de ayrı güzel. sadece sıcakken çıtır, soğuyunca yumuşak oluyor. damak zevkinize göre artık.
kabak çiçeğini de (bilmeyenler için her kabağın çiçeği yenmiyor bu arada, dolma yapılan çiçekten yapılabilir) benzer şekilde kızartıp (bu sefer haşlamadan) aynı sosla tüketiyoruz. o da çok güzel oluyor. ikisi de kahvaltıda, yemek yanında garnitür ya da rakı mezesi olarak tüketmek mümkün.
son olarak zahmetli gibi gözükse de aslında çok kolay. anlatırken ve okurken öyle görünüyor sadece. kabak sevmeyenlere kesinlikle tavsiye ederim.
devamını gör...
ebeveyn yalanları
çoğu zaman kendi istekdiklerini çocuklara yaptırabilmeleri için söyledikleri yalanlardır.
"eğer bunu yaparsan istediğin bisikleti alırım."
"eğer benim sözümden çıkmazsan sana en pahalı ayakkabıyı alırım."
"eğer bunu yaparsan istediğin bisikleti alırım."
"eğer benim sözümden çıkmazsan sana en pahalı ayakkabıyı alırım."
devamını gör...
80 tl'ye normal sözlük hesabını satan yazar
10 yıl sonra 800 liraya bile zor geri alır, en azından neden olmasındı swh.
düzeltme: 800 lira çok bir para değil artık. keza para da değil. hoş bu yazıyı yazarken de değilmiş zaten.
düzeltme: 800 lira çok bir para değil artık. keza para da değil. hoş bu yazıyı yazarken de değilmiş zaten.
devamını gör...
yeni bir şey öğrenmenin verdiği haz
öğrenmek, keşfetmek insan için haz veren bir duygudur. çünkü keşfettikçe insan anlamlandırmaya başlar. anlamlandırmak ise insanı aydınlatır. bu yaşanan aydınlanma ise haz verir.
devamını gör...
genel müdür
bu baslik nasil acilmamis olabilir ya ahsjsj.
genelde alayi iskolik oldugundan zaman, mekan ayirt etme yetilerini kaybetmislerdir ve etraflarindaki herkesi kendileri gibi sanirlar. mudurlerin sahi* olarak bilinir diyerek tanimi suraya birakayim.
gelelim beni bu tanima iten sebebe. bende bunlarin dallamalarindan var bir tane, sinirimi ziplatti gece gece.
sirketimin, bulundugum pozisyon sebepli bana tahsis ettigi bir sirket hattim bulunmasina ve yine pozisyonum geregi bu hatti 7/24 acik tuttugum bilinmesine ragmen; saat tam 23:40’ta, kisisel numaramdan -ustelik whatsapptan- bilmem hangi gunku toplantinin katilimci sayisini sorma curetini gosterebiliyor.
asla acil olmayan bir konu olmasini gectim; diyelim uykularin kacti dusunmekten, bu kadar onem veriyorsun, mail at olm?
nerede kurumsallik? is ahlaki? mesai saatleri?
reis “uyudun mu?” mesaji atsaydin?
yasimiz genc, gece erken uyumuyoruz, rahat davraniyoruz diye bu kadar yapilmaz. tabii bekariz basimizda erkek yok.*
ya senin benim kisisel alanimi kisitlamaya ne hakkin var? kac yasina gelip is hayati/ozel hayat ayrimini yapamiyor insanlar deliricem.*
neyse ki aklimi kullanabilen makul bir insanim, sabah 8’i bekliyorum heyecanla agzinin payini vermek icin. allahin kekolayziri mudurum olmasan icinden gecerdim, dua et.
genelde alayi iskolik oldugundan zaman, mekan ayirt etme yetilerini kaybetmislerdir ve etraflarindaki herkesi kendileri gibi sanirlar. mudurlerin sahi* olarak bilinir diyerek tanimi suraya birakayim.
gelelim beni bu tanima iten sebebe. bende bunlarin dallamalarindan var bir tane, sinirimi ziplatti gece gece.
sirketimin, bulundugum pozisyon sebepli bana tahsis ettigi bir sirket hattim bulunmasina ve yine pozisyonum geregi bu hatti 7/24 acik tuttugum bilinmesine ragmen; saat tam 23:40’ta, kisisel numaramdan -ustelik whatsapptan- bilmem hangi gunku toplantinin katilimci sayisini sorma curetini gosterebiliyor.
asla acil olmayan bir konu olmasini gectim; diyelim uykularin kacti dusunmekten, bu kadar onem veriyorsun, mail at olm?
nerede kurumsallik? is ahlaki? mesai saatleri?
reis “uyudun mu?” mesaji atsaydin?
yasimiz genc, gece erken uyumuyoruz, rahat davraniyoruz diye bu kadar yapilmaz. tabii bekariz basimizda erkek yok.*
ya senin benim kisisel alanimi kisitlamaya ne hakkin var? kac yasina gelip is hayati/ozel hayat ayrimini yapamiyor insanlar deliricem.*
neyse ki aklimi kullanabilen makul bir insanim, sabah 8’i bekliyorum heyecanla agzinin payini vermek icin. allahin kekolayziri mudurum olmasan icinden gecerdim, dua et.
devamını gör...
kendime saygım var davranışları
cahille muhabbeti kesmek.
devamını gör...
aşk üçgeni
her zaman bir "dördüncü"yü içinde barındırmasa bile; hem geometrik, hem de yakıştırma anlamında "yamuk" olan yapıdır.
devamını gör...
türkçüler ülkücüler ve ulusalcılar
türk milliyetçileri arasında pratikte bir ayrım söz konusu olmasa da teoride olan ayrımın en bariz göstergesidir. bu konuda bir çok okuma yapmış birisi olarak aşağıdaki cümleleri sarf etmem gerektiğini düşünüyorum.
türkçüler; türkçü kavramı, hüseyin nihal atsız'ın tabiri ile, simitçi veya limoncu manasındaki "cı","cu" ekini almaz. türkçülük bir aidiyeti belirtir. bu aidiyet türk milletine olan bir aidiyetin tecellisidir. türkçülük denildiği zaman tabi akıllara mustafa kemal atatürk ve onun fikir babası olarak nitelendirdiği ziya gökalp gelmektedir. ziya gökalp'ten önce türkçülük çalışmaları başlamış olsa bile, türkçülük fikirlerini sistematikleştirerek ortaya bir yapı çıkaran ziya gökalp olmuştur. hüseyin nihal atsız'ın ırkçı söylemleri olsa dahi kendisi türk milletine hizmet eden fakat ırken türk olmayanları da, yaptıkları çalışmalardan dolayı türk olarak nitelendirmiştir. türk ırkçısı mıdır? evet, ama onun ırkçılığı milletini aşırı sevmekten gelmektedir. yoksa diğer bütün ırkları yok edelim. hepsini öldürelim modunda değildir. ziya gökalp, yusuf akçura, zeki velidi togan, hüseyin nihal atsız bu isimlerin tamamını iyi bir şekilde incelediğiniz zaman bir çok alanda çalışmalar yürüttüklerini ve eserleri olduğunu göreceksiniz. nihal atsız'dan örnek verecek olursak bir yandan osmanlı kroniklerine çalışırken, bir yandan roman ve şiirleri ile gönlümüze taht kurmuştur. diğer yandan türk tarihinin meselelerine eğilirken, türkçülük fikrinin adeta bir işçisi gibi çalışmış, devamlı suretle fikir üretmiştir.
ulusalcılık; xıx. yüzyılın sonlarında osmanlı toplumunda türkçülük rağbet görse bile, aslında temele indiğimizde dünya toplumları için fransız ihtilaliyle birlikte milliyetçilik akımları kendini göstermeye başlamıştı. milliyetçilik kavramı ortaya çıktığında yanında eşitlik, özgürlük, demokrasi kavramları da vardır. yani milliyetçilik aslında gayet cumhuriyetçi ve demokratik bir kavramdır. adı da milliyetçilik değil, daha çok ulusçuluktur. peki bu ulus nitelendirmesi nedir? ulus nitelendirmesi avrupalı yazarlar tarafından çok tartışılmış ve nihayetinde ortak toprak parçası üzerinde yaşayan, ortak kültür ve tarihi mirasa sahip, ortak bir dil kullanan insanlarla ifade edilmiştir. gazi mustafa kemal atatürk her ne kadar en büyük türk milliyetçilerinden birisi olsa dahi ortaya koymuş olduğu ilkeler onun milliyetçilik fikrini fransız ihtilalinde olduğu gibi yan kavramlarla tamamlamıştır. bu sürecin sonunda bu tip bir milliyetçiliği benimseyenler genelde kendini ulusalcı olarak nitelendirmişlerdir.
ülkücülük; ülkücülüğün ne demek olduğunu anlamak için, ülkücülüğü kuran, kitabını yazan alparslan türkeş'in hayatını ve eserlerini iyi tahlil etmek gerekir. alparslan türkeş 9 ışık olarak adlandırdığı eserinde ülkücülüğün 9 temel ilkesini ortaya koymuştur. 9 ilkeden birisi olan ahlakçılık kısmında ise bu görüşlerin temelini adeta özetlemiştir. türk töresi ve islam inancı bu görüşün temelini oluşturmuştur. 1965'ten sonra türkiye'deki öğrenci olaylarına baktığımız zaman sovyet rusya destekli ve bulgaristan üzerinden finanse edilen sol gruplar komünizm propagandası yaparken darwinizmi de anlatıyordu. anadolu insanları komünizme karşı sadece türk milliyetçiliği ile değil islami bir tavırla da karşı koymaktaydı. özellikle sovyetlerin sınırları dahilinde bulunan türk coğrafyalarında ibadetin yasaklanması ve ezan sesi gibi dini ritüellerin engellenmesine dair bilgiler anadolu da hızla yayılmıştı. türk topluma da bir reaksiyon geliştiriyordu. bu reaksiyon müslüman ve türk vurgusu bulunan ülkücü harekette tecelli etti.
açık şekilde ifade etmek gerekirse üç grupta sekülerdir. üç grupta ilerlemeye açıktır. aradaki ufak ayrıntılar ortak mutabakatta eritilebilecek şekildedir. hasretimiz türk milliyetçilerinin birliğinedir.
türkçüler; türkçü kavramı, hüseyin nihal atsız'ın tabiri ile, simitçi veya limoncu manasındaki "cı","cu" ekini almaz. türkçülük bir aidiyeti belirtir. bu aidiyet türk milletine olan bir aidiyetin tecellisidir. türkçülük denildiği zaman tabi akıllara mustafa kemal atatürk ve onun fikir babası olarak nitelendirdiği ziya gökalp gelmektedir. ziya gökalp'ten önce türkçülük çalışmaları başlamış olsa bile, türkçülük fikirlerini sistematikleştirerek ortaya bir yapı çıkaran ziya gökalp olmuştur. hüseyin nihal atsız'ın ırkçı söylemleri olsa dahi kendisi türk milletine hizmet eden fakat ırken türk olmayanları da, yaptıkları çalışmalardan dolayı türk olarak nitelendirmiştir. türk ırkçısı mıdır? evet, ama onun ırkçılığı milletini aşırı sevmekten gelmektedir. yoksa diğer bütün ırkları yok edelim. hepsini öldürelim modunda değildir. ziya gökalp, yusuf akçura, zeki velidi togan, hüseyin nihal atsız bu isimlerin tamamını iyi bir şekilde incelediğiniz zaman bir çok alanda çalışmalar yürüttüklerini ve eserleri olduğunu göreceksiniz. nihal atsız'dan örnek verecek olursak bir yandan osmanlı kroniklerine çalışırken, bir yandan roman ve şiirleri ile gönlümüze taht kurmuştur. diğer yandan türk tarihinin meselelerine eğilirken, türkçülük fikrinin adeta bir işçisi gibi çalışmış, devamlı suretle fikir üretmiştir.
ulusalcılık; xıx. yüzyılın sonlarında osmanlı toplumunda türkçülük rağbet görse bile, aslında temele indiğimizde dünya toplumları için fransız ihtilaliyle birlikte milliyetçilik akımları kendini göstermeye başlamıştı. milliyetçilik kavramı ortaya çıktığında yanında eşitlik, özgürlük, demokrasi kavramları da vardır. yani milliyetçilik aslında gayet cumhuriyetçi ve demokratik bir kavramdır. adı da milliyetçilik değil, daha çok ulusçuluktur. peki bu ulus nitelendirmesi nedir? ulus nitelendirmesi avrupalı yazarlar tarafından çok tartışılmış ve nihayetinde ortak toprak parçası üzerinde yaşayan, ortak kültür ve tarihi mirasa sahip, ortak bir dil kullanan insanlarla ifade edilmiştir. gazi mustafa kemal atatürk her ne kadar en büyük türk milliyetçilerinden birisi olsa dahi ortaya koymuş olduğu ilkeler onun milliyetçilik fikrini fransız ihtilalinde olduğu gibi yan kavramlarla tamamlamıştır. bu sürecin sonunda bu tip bir milliyetçiliği benimseyenler genelde kendini ulusalcı olarak nitelendirmişlerdir.
ülkücülük; ülkücülüğün ne demek olduğunu anlamak için, ülkücülüğü kuran, kitabını yazan alparslan türkeş'in hayatını ve eserlerini iyi tahlil etmek gerekir. alparslan türkeş 9 ışık olarak adlandırdığı eserinde ülkücülüğün 9 temel ilkesini ortaya koymuştur. 9 ilkeden birisi olan ahlakçılık kısmında ise bu görüşlerin temelini adeta özetlemiştir. türk töresi ve islam inancı bu görüşün temelini oluşturmuştur. 1965'ten sonra türkiye'deki öğrenci olaylarına baktığımız zaman sovyet rusya destekli ve bulgaristan üzerinden finanse edilen sol gruplar komünizm propagandası yaparken darwinizmi de anlatıyordu. anadolu insanları komünizme karşı sadece türk milliyetçiliği ile değil islami bir tavırla da karşı koymaktaydı. özellikle sovyetlerin sınırları dahilinde bulunan türk coğrafyalarında ibadetin yasaklanması ve ezan sesi gibi dini ritüellerin engellenmesine dair bilgiler anadolu da hızla yayılmıştı. türk topluma da bir reaksiyon geliştiriyordu. bu reaksiyon müslüman ve türk vurgusu bulunan ülkücü harekette tecelli etti.
açık şekilde ifade etmek gerekirse üç grupta sekülerdir. üç grupta ilerlemeye açıktır. aradaki ufak ayrıntılar ortak mutabakatta eritilebilecek şekildedir. hasretimiz türk milliyetçilerinin birliğinedir.
devamını gör...
normal sözlük yazarlarının karalama defteri
pericles gibi geldiğim bu şehri, yeni yaralarla, zırhım eski bir kumaş gibi dökülmüş halde terkediyorum. bazı yenilgiler, büyük zaferlerin o kadar da büyük olmadığını farkettiğinde başlıyor. edebiyata sığınıyorum, kan kaybeder gibi kelime kaybederken bile. tek bir yerinde bile bir savaş kaybetmediğim bu şehri, delik deşik bir halde geride bırakıyorum. ilk adımımda yüzüme vuran aydınlık şimdi son kez sırtıma vuruyor, gölgemi şehrin dışına taşırarak. hasbelkader ayaktayım, göğsümde bunca yara varken, hasbelkader ayaktayım muhtemel. bir dolu kurşundandır yüreğim. bütün dünya benim varsayıp merdivenlerini geçtiğim bu şehirden, ufak bir toz tanesi olduğumun bilincinde dönüyorum. zaferlerden yoksun koca bir hayata, bir mağlubiyet daha ekleyip dönüyorum sırtımı .
...ve bilmiyorum, insanlar savaşları nasıl kazanır, hiç bilmiyorum. yorgun argın, ayakta duramayacak kadar yara içindeyken hangi mücadeleden galip çıkar insan, bilmiyorum. bilmiyorum, bunca umutsuzluğa rağmen ayakta kalmanın ne kazandırdığını. çürüyorum, içten içe . koca bir yükü sırtımda taşımaktan darmadağın halim. hiç sevilmiyor oluşum bir nişan gibi zırhıma iliştirilmiş, pericles gibi girdiğim bu şehri, akhilleus'dan bin beter terk ediyorum. yorgunum, bulduğum ilk bedenin üzerine yığılıp kalacak kadar. cümleler silikleşiyor, kafamın içi yangın yeri. içimde bir şey öldü , biliyorum. ölmez sandığım bir şeyin, cesedini yakıyorum içimde. ben, bugün ilk kez bir tanrıya yalvarmanın hayalini taşıyorum bir meşale gibi. arkamda bir şehir var, içinde kendimi de yakmak istediğim. bir çok uzvum eksik, yine de sürünmeden terk ediyorum. biraz daha yaşamak için kaçtığım ne tür zarar varsa, içinde buluyorum kendimi artık, yaşama bir parça inanç gösterecek cürreti bulamadığımdan. içten içe ölüyorum ve biliyorum ben öldükten sonra kimse bir kitap gibi beni okuyamayacak.
yaşım 27, sylvia plath'i gereğinden daha erken anladım.
tüm maruzatım budur.
...ve bilmiyorum, insanlar savaşları nasıl kazanır, hiç bilmiyorum. yorgun argın, ayakta duramayacak kadar yara içindeyken hangi mücadeleden galip çıkar insan, bilmiyorum. bilmiyorum, bunca umutsuzluğa rağmen ayakta kalmanın ne kazandırdığını. çürüyorum, içten içe . koca bir yükü sırtımda taşımaktan darmadağın halim. hiç sevilmiyor oluşum bir nişan gibi zırhıma iliştirilmiş, pericles gibi girdiğim bu şehri, akhilleus'dan bin beter terk ediyorum. yorgunum, bulduğum ilk bedenin üzerine yığılıp kalacak kadar. cümleler silikleşiyor, kafamın içi yangın yeri. içimde bir şey öldü , biliyorum. ölmez sandığım bir şeyin, cesedini yakıyorum içimde. ben, bugün ilk kez bir tanrıya yalvarmanın hayalini taşıyorum bir meşale gibi. arkamda bir şehir var, içinde kendimi de yakmak istediğim. bir çok uzvum eksik, yine de sürünmeden terk ediyorum. biraz daha yaşamak için kaçtığım ne tür zarar varsa, içinde buluyorum kendimi artık, yaşama bir parça inanç gösterecek cürreti bulamadığımdan. içten içe ölüyorum ve biliyorum ben öldükten sonra kimse bir kitap gibi beni okuyamayacak.
yaşım 27, sylvia plath'i gereğinden daha erken anladım.
tüm maruzatım budur.
devamını gör...
kadınların çantasının içindekiler
bozuk batarya
çöp bulamadığım için çantama tıktığım fişler*
çöp bulamadığım için çantama tıktığım fişler*
devamını gör...
kafa dengi arkadaş bulmanın zorluğu
mazhar alanson'un da dediği gibi yalnızlık ömür boyu.
(bkz: anlaşılmanın dünyanın en zor şeyi olması)
(bkz: anlaşılmanın dünyanın en zor şeyi olması)
devamını gör...
bütün erkekler aynısınız diyen kadın
benim ne suçm var ben evde teleğvizion izloom
devamını gör...
uykuya dalamamak
zihnin düşüncelerle meşgul olmasından kaynaklı olan durumdur. fiziksel olarak çok yorgun dahi olsan zihnin çok aktifse uykuya dalamıyorsun. bu yüzden çok uykum olsa bile çoğunlukla uyumak için min yarım saat dönüp dururum. birbirine karışmış düğüm olmuş kulaklık misali karmaşık olan zihnimde düşünceler bütük bir hızla cirit atar. ne zaman ki biraz yavaşlamaya başlar o aralarda bir yerlerde uykuya dalarım.
devamını gör...
hayatınızın mottosu olan sözler
''yapraksız kaldın diye gövdeni kesme, bu işin baharı var''
(bkz: mevlana)
(bkz: mevlana)
devamını gör...
karşı cinste hayran olunan özellik
sadece karşı cinste değil tüm insanlarda, zeka..
devamını gör...
ezel
bitmiyor.
izlemeye başladığım güne lanet olsun. tamam iyi hoş, tamam güzel dizi, tamam hatta en süper türk dizisi; ama bitmiyor. bahar'ın sahnelerini atlıyorum, mümtaz'ın, meliha'nın; bitmiyor. uzun bakışma sahnelerini, son ses müzik dayanan diğer doldurma sahneleri, insafsız dram sahnelerini de atlıyorum; gene bitmiyor.
şu dizi zamanında televizyona çekileceği yerde şimdilerin dijital platformlarında çekilse ne güzel olacakmış halbuki. bu haliyle varı yoğu bırakıp, hayatla bütün ilişiğinizi kesseniz bile bitirmek ortalama 15 günü buluyor. 15 gün!
bitmiyor.
izlemeye başladığım güne lanet olsun. tamam iyi hoş, tamam güzel dizi, tamam hatta en süper türk dizisi; ama bitmiyor. bahar'ın sahnelerini atlıyorum, mümtaz'ın, meliha'nın; bitmiyor. uzun bakışma sahnelerini, son ses müzik dayanan diğer doldurma sahneleri, insafsız dram sahnelerini de atlıyorum; gene bitmiyor.
şu dizi zamanında televizyona çekileceği yerde şimdilerin dijital platformlarında çekilse ne güzel olacakmış halbuki. bu haliyle varı yoğu bırakıp, hayatla bütün ilişiğinizi kesseniz bile bitirmek ortalama 15 günü buluyor. 15 gün!
bitmiyor.
devamını gör...
22. yüzyılda açılacak başlıklar
bir fantastik risotto ukdesi.
(bkz: 21. yüzyılda yaşayanların çok ezik olmaları)
(bkz: 5 şubat 2156 uçan arabamı uzaylıların kaçırması)
(bkz: akp ne zaman iktidarı bırakacak sorunsalı)
(bkz: 21. yüzyılda yaşayanların çok ezik olmaları)
(bkz: 5 şubat 2156 uçan arabamı uzaylıların kaçırması)
(bkz: akp ne zaman iktidarı bırakacak sorunsalı)
devamını gör...