onur ünlü'nün yazıp yönettiği başrollerini (bkz: serkan keskin) (sait), (bkz: osman sonant) (orhan), (bkz: tansu biçer) (turgut), (bkz: nadir sarıbacak) (nazım),(bkz: fatih artman) (aziz) oynadığı 2015 yılında yayınlanmış kanal d dizisidir.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

beş parmağın beşi de bir olmaz misali, her bir kardeş ismini 5 ünlü edebiyatçımızdan almıştır. sait faik abasıyanık, orhan veli, turgut uyar, nazım hikmet, aziz nesin. her bir kardeşi ayrı ayrı tanıyıp sevmenizi sağlayan, aynı evde yaşayan dizideki karakterlere değinmek istiyorum.

beş kardeşin en büyüğü sait başeğmez; balıkçıdır. anne ve babalarını depremden kaybeden sait, ne olursa olsun her şekilde kardeşlerinin yanında olmuş, onlara önce babalık sonra ise abilik etmiştir. koruyup kollamış, zor zamanlarında destek olmuştur. azılı rakibi olsa da yine de en büyük dostu kudret olmuştur sait'in. ama iki dostun büyük aşkı fahriye'dir. fahriye ise ikisini de terkeder ve gider. dizinin ilerleyen kısımlarında gelse de ne sait'i bulur yerinde ne de kudret'i. her yer de karşınıza çıkacak o replik anlatır fahriye ile sait'in aşkını...

fahriye: gömleğin de güzelmiş.
sait: salı pazarından almıştık birlikte. hatırladın mı?
fahriye: sahi mi bu o gömlek mi ? ay,allah iyiliğini versin. eskimedi mi bu hala?
sait: hatırası olan şeyler eskimiyor be fahriye.


onu terkeden sonra da dönen fahriye'yi unutamamıştır sait. ama yine gideceğini bilir ve şu sözleri der, içine doğmuş gibi;

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

zamanla fahriye ile olamayacaklarını anlar sait. peşinden koştuğu fahriye'nin yerine , çocuk gibi peşinden koşan canan hanımcığına bir şans verir. "biz hep birlikte tatlı bir hayatımız olsun istiyoruz. çünkü sizi seviyoruz sait bey ''der. öyledir de. canan hanım abilerine muhtaç dört kardeşi de ayırmaz. sait için de önemli olan o'dur. canan hanıma "ben de sizi seviyorum" der.

nazım başeğmez karakteri: benim ve belki de çoğu kişinin en çok sevdiği karakterdir nazım. çocuk ruhludur. ismi gibi edebiyat aşığıdır. gazetecidir. abisi sait'e en düşkünü, çocuk gibi bakıma en muhtacı ve en hassas kalplisi o'dur. az ama öz konuşur. bazen öyle cümleler kurar ki, kelimeler susunca nazım konuşmuş olur. "sevelim! der . her şeye rağmen. hayat geçiyor, hayat geçecek. aralarda birbirimizi ne kadar çok seversek yanımıza o kar kalacak "der. mesleğine aşıktır nazım. gazete yazıları yayınlansın diye elinde kameralarla maceraya atılır. başı belaya girer ama yine de kalbinin saflığıyla kurtulur. şans eseri de hayatının aşkıyla tanışır.

korkma der ona. cebinden nazım hikmet'li defterini çıkarır veee "bakın nazım hikmet. kötü olan birisi cebinde nazım hikmet taşır mı?
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

evinin bahçesinde kullanılmayan kömürlüğü çalışma alanı yapar. ne zaman canı sıkılsa kapanır oraya, ve içini döker satırlara.

gelelim mahallenin imamı turgut'a; kardeşlerin en uysalı, sakini, en efendisi, en dini bütün olanı. varı yoğu işidir onun için. aşk onun için camiidir, dualardır,kıldığı namazlardır. aşık olur o da. sesine vurulur önce kızın. sonra eşsizliğine. aşkını, odasının kapısına yazdığı şu sözlerle anlatır. "bir derdim var. bin dermana değişmem, lütfen rahatsız etmeyin".
turgut denince akla hep şu sahne gelir ve dizinin fişinin çekilmesine neden olur."
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

camiye hırsız girer. fakat turgut camiye giren hırsızı yakalamak için kamera sistemi alır ve kamerayı televizyona bağlar.
bunun üzerine biri “camide televizyon olur mu? günah” şeklinde karşılık verir.
turgut ise buna cevaben “öyle mi diyorsun. e camide hırsız var o günah değil mi?”şeklinde cevap verir.

orhan başeğmez: dizinin en eğlenceli, en komik, en safı. tek gayesi vardır hayatında o da şarkı söylemek. isteği ile yeteneği arasında dağlar kadar fark vardır. ses yarışmasına katılmak, şarkıcı olmak ister. önce badigart'lık yapar ama sonra işler karışır ve şarkı söylemeye başlar. şanssızdır orhan. hatta bu şansızlığını şöyle dile getirir;" niye beni kimse ciddiye almıyor? biliyorum, herkes aptalın teki olduğumu düşünüyor ama aptal falan değilim. beni ciddiye almıyorlar çünkü ben insanlarda merhamet uyandırıyorum. insanlar birine acıdıkları zaman, onu ciddiye almıyorlar.saygı duyduklarını ciddiye alıyorlar.korktuklarını ciddiye alıyorlar.hatta sevdiklerini !ama kimse acıdığı birini ciddiye almıyor.dilenciye para verirsin ama nasılsın? diye sormazsın, onun gibi bir şey.ama hani bizim birbirimize karşı merhametli olmamız gerekiyordu ?kim uydurdu bunu ?kimin yalanı bu ?

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

en haylazı, en yaramazı, nefes bile alsa başını belaya sokan, kardeşlerin en küçüğü aziz başeğmez: araba galerisinde araba teslimatı yapan aziz, kazandığı parayı at yarışına yatırır, bazen en yükseklere çıkar genel müdür olur, bazen ise dolmuşa binecek parayı zor bulur. behzat ç'deki harun gibidir aziz'de. küfürü sever, başını belaya sokar ama abilerine laf ettirtmez. kavga çıksa,mevzu olsa ilk o gider. başına buyruktur. her şeye eyvallahı da yoktur. kendini şöyle ifade eder aziz;" az biraz gamsız olduğumu söylerler, kahır keder tutmam. en büyük tutkum varsa yoksa atlar!bana soru sordunuz mu anında cevabını alırsınız. neyse o, yalan yok! abilerimi severim ama en çok kartay'ı severim.seviyorum ama at işte,az paramı yemedi".

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel


her sabah kardeşlerini bu şarkıyla uyandırır sait. hangimiz sevmedik.
dizi bu şarkıyla başlar bu şarkıyla biter. kırmızı kamyonetle başlar, kırmızı kamyonetle biter. 5 kardeşle başlar ve 5 kardeşle biter.

ülkemizde iyi ve güzel olan şeylerin kıymeti bilinmediği gibi bu dizininde kıymeti bilinmez. 13. bölümde final yapar.

o güzel insanlar o güzel kırmızı kamyonete binip gittiler.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

hüseyin turan.
kedi
bir dönem kullandım.
o dönemi gelen için buraya bırakıyorum.
devamını gör...

tıp fakültelerinin mezuniyet töreninde kullanılan ve dünya tabipler birliği cenevre bildirgesindeki hekimlik andı'nın en güncel tercümesi şu şekildedir:
hekimlik mesleğinin bir üyesi olarak;
yaşamımı insanlığını hizmetine adayacağıma,
hastanın sağlığına ve esenliğine her zaman öncelik vereceğime,
hastamın özerkliğine ve onuruna saygı göstereceğime,
insan yaşamına en üst düzeyde saygı göstereceğime,
görevimle hastam arasına ; yaş, hastalık ya da engellilik, inanç, etnik köken, cinsiyet, milliyet, politik düşünce , ırk, cinsel yönelim, toplumsal konum ya da başka herhangi bir özelliğin girmesine izin vermeyeceğime ,
hastamın bana açtığı sırları , yaşamını yitirdikten sonra bile gizli tutacağıma,
mesleğimi vicdanımla, onurumla ve iyi hekimlik ilkelerini gözeterek uygulayacağıma,
hekimlik mesleğinin onurunu ve saygın geleneklerini bütün gücümle koruyup geliştireceğime,
mesleğimi bana öğretenlere, meslektaşlarıma ve öğrencilerime hak ettikleri saygıyı ve minnettarlığı göstereceğime,
tıbbi bilgimi hastaların yararı ve sağlık hizmetlerinin geliştirilmesi için paylaşacağıma,
hizmeti en yüksek düzeyde sunabilmek için kendi sağlığımı, esenliğimi ve mesleki yetkinliğimi korumaya dikkat edeceğime,
tehdit ediliyor olsam bile, tıbbi bilgilerimi, insan haklarını ve bireysel özgürlüklerini çiğnemek için kullanmayacağıma,
kararlılıkla, özgürce ve onurum üzerine,

ant içerim.


bu yeminin hipokrat yada onun öğrencilerinden birisi tarafından yazıldığı kabul edilir. özgün metin yıllar içinde değişikliğe uğramıştır. özgün metnin çevirisi ise şu şekildedir:

hekim apollon, asklepios, higiya, panacea üzerine ve bütün tanrı ve tanrıçaların huzurunda yemin ederim ki, yeteneğim ve gücüm elverdiğince bu and ve sözleri tutacağım:

bu sanatta hocamı, babam gibi tanıyacağım, rızkımı onunla paylaşacağım, ihtiyacı olursa kesemi onunla bölüşeceğim, çocuklarına kardeşim gibi bakacağım ve öğrenmek isterlerse bu sanatı ücretsiz öğreteceğim; ilaç reçetelerini, şifai bilgileri ve diğer bilgileri sadece ve sadece kendi evlâtlarıma, hocamın çocuklarına ve hekimlik kurallarına uygun sözleşmeyle bağlı ve and içmişlere öğreteceğim.

yeteneğim ve hâkimiyetim ölçüsünde hastalarımın iyiliği için tedaviler önereceğim ve asla kimseye zarar vermeyeceğim.

isteyen hiç kimseye öldürücü bir eczayı ne vereceğim ne de bunu tavsiye edeceğim; benzer şekilde, bir gebe kadına çocuk düşürmesi için ilaç vermeyeceğim.

hayatımın ve sanatımın saflığını koruyacağım.

iç organlarındaki taşı keserek almayı, hastalığı çok açık olan hastalarda bile, işin ehli olan (cerrah)lara bırakacağım.

hangi eve girersem gireyim, bütün kasıtlı kötülük ve suistimallerden ve özellikle de ister hür ister köle olsun erkek ve kadınların vücudunu kötüye kullanmaktan kaçınarak, sadece hastaya yardım için gireceğim.

gerek sanatımın icrası sırasında gerekse insanlarla gündelik ilişkideyken edindiğim bilgileri ortalığa saçmayacağım, bir sır olarak saklayacağım ve kimseye açmayacağım.

bu yemine sadık kalırsam hayatımı ve mesleki uygulamalarımı insanların tümünden ve her zaman saygı görerek mutlulukla sürdüreyim, ama ona ihanet eder ya da çiğnersem tam tersini yaşayayım.
devamını gör...

gözleri ömre bedel, yönetmenliğini ülkü erakalın, yapımcılığını metin bükey, senaryosunu suavi sualp ve sadık şendil'in yazdığı 1964 yılı yapımlı sinema filmidir. cüneyt arkın, türkan şoray, ekrem bora başrolleri paylaşırlar bu filmde ekrem bora efsane bir kötü adam profili sergiler filmin konusuna gelirsek:

karanlık işler çeviren bir adam olan turgut(ekrem bora), zengin bir piyanist olan suat’ın(cüneyt arkın) evini soymayı planlamaktadır. turgut, bunun için de sevgilisi leyla’yı(türkan şoray) kullanmaya karar verir. leyla, turgut’un isteği üzerine kendisinden etkilenen suat ile görüşür. ancak beklenmeyen bir durum gelişir ve suat ve leyla arasında büyük bir aşk başlar. geçmişinden utanan leyla, kendisini suat'a fakir ve yalnız bir kadın olarak tanıtır. mutlu çift bir süre sonra ilişkilerini evlilikle taçlandırır. ancak leyla’nın geçmişi peşini bırakmayacaktır bu geçmiş ise turgut'un ta kendisidir.

bu filmi izlerken cüneyt arkın'ın oynadığı suat karakterinin saf aşkına aşık olmamak elde değil. hele türkan şoray'ın güzellği bu filmde bir başkadır. gözleri aşka gülen şarkısı ise filme ayrı bir tat katmaktadır.
devamını gör...

bir insanın başka bir insanı mutlu etmesi için öncelikle kendisi mutlu olmalıdır. mutluluk bulaşıcıdır. muhtemelen kocası da onu mutlu etmiyordur.
devamını gör...

katılmadığım önermedir.

rapunzel yoldan geçen bir erkeğe değil, sevdiği erkeğe saçlarını uzatmıştır.
devamını gör...

çömelme oturuşu anlamına gelmektedir. kalça, diz ve bacak kaslarını çalıştıran bir harekettir.

hem ağırlık hem de ağırlıksız yapılan bir harekettir. son yıllarda pek fazla rövanştadır. özellikle kadınlar olmak üzere erkeklerinde dahil olduğu bu furya kalkık bir popo içindir.

antremanlı değilseniz ve abarttıysanız vay halinize tabi. yıllırca spor yapmış bir insan olarak dönem dönem sporu bırakıyorum. bu dönem - hatta bayağı uzun bir dönem olan bu dönem- olduğu gibi. neyse efem dönemlerden bir dönem yine 6 - 8 ay ara vermişim başladım spora ama nasıl bir başlamak evlerden ırak. bir squat ki bir squat. yaparken kolay zeytin yağından kıl çeker gibi ama ertesi günü kelimelerle anlatamam. bildiğin yatalak oldum. yürüyemiyor hatta oturduğum yerden kalkamıyordum. masajı bilmem neydi anam ağladı. masajı anam yaptığı için tabi.

neysem efem yani demeye çalıştığım bilinçli bir şekilde yapılması gereken bir hareket. hiç bilinmiyorsa bir hoca denetiminde olmalı diye düşünüyorum çünkü kaslar ve kas hareketleri şakaya gelmiyor.

harika bir harekettir ki dikkatli ve uzun soluklu yapıldığında sonucu pek keyif verir.
devamını gör...

canım yatağıma yattığım andır.
(bkz: klinomani)
devamını gör...

kek.
devamını gör...

şu videoda ki kapıyı kim ürettiyse aşıyı o üretsin ben alırım net:
devamını gör...

şüphesiz iki tabak kelle paçadır.
devamını gör...

affedin ama çok uzun olduğundan ilk tanımını okumadığım başlıktır.
filmi çıkarsa gelen kutuma portakal atın lütfen.
devamını gör...

çocuğa sorumluluk vermeyip, her işi onun yerine yapmak.
devamını gör...

ingilizcede, latincede "s" ekinin çoğul anlam vermesine benzer bir işlev türkçede de "z" ekiyle görülüyor. siz, biz, göz, omuz, diz sözcüklerinin sonunun z harfiyle bitmesi bu sebepten. tarihin eski dönemlerinde latince ve türkçenin aynı kaynaktan kökler aldığı düşünülüyormuş.
devamını gör...

kökeni algonquin dilinden gelmektedir. bu sebeple sadece algonquin kabilesi için rüya öngörüsünde bulunan şamanı tanımlar. diğer kabileler için bu tarz bir anlam ihtiva etmemektedir. mesela lakotalar için bir nevi geçiş dansıdır. savaş öncesinde, eski savaşçıların ruhlarının kendilerine yardımcı olabilmesi ve onlarla savaş meydanında düşmana karşı savaşmaları için öte alemden çağrılmalarını amaçlanır. lakotalar açısından hayalet dansının bir başka versiyonu gibidir. çoğu kabile içinse kutsal yaşam çemberini tamamlamak adına yapılan bir ritüel olarak göze çarpar. bu ritüelin en önemli kavramlarından birisi ''kartalın nefesi'' tabiridir. pow-wow dansı yapan yerliler geçmişteki ruhların döngüyü tamamlamak adına kendileri ile dans ettiğine inanırlar. bu ruhları görebilmek ise öyle kolay değildir. kendileri ile dans eden ruhları görenlerin kartal nefesi sayesinde bu görüşe sahip olduğuna inanılır. tabi bunun içinde bir takım keyif verici maddeler alınır. * o esnada ruhları görenlerin kalbine ve kulağına bir ezgi fısıldandığına inanılır. bu ezgi herkes için farklılık arz eder. ömür boyu bu ezgiyi duyanın kalbinde ve kulağında kalacaktır. kimseye söylenmez ve kimseye öğretilmez. kişi bunu sadece kendisi için mırıldanır ve böylece yaratıcıya yeryüzündeki tüm nimetler için özel bir şekilde teşekkürünü sunma imkanına sahip olur.

tabi günümüzde artık pow-wow eski anlamından çok uzak bir ritüel. kültürel mirası yaşatmak adına yapılan festivaller haline bürünmüş durumda. farklı kabilelerden gelen insanların birbirleri ile temasını sağlayan aynı zamanda da ticari olarak gelir elde edilen ve yarışmaların düzenlendiği bir şölen.



davul en önemli enstrümanlardan birisidir. ve günümüzde dans harici davul yarışmaları da düzenlenir. davul grupları bu şölenlerin olmazsa olmaz unsurlarından birisidir.

devamını gör...

bir yapının kendisini, çevresini veya bir parçasını içeren fotoğrafları elde etmeyi amaçlayan fotoğraf dalına mimari fotoğrafçılık denir. mimari fotoğrafçılıkta ana öğe binadır. editorial amaçla mimari fotoğraf çekilebildiği gibi binanın öncesi, sonrası vb. gibi teknik amaçlarla da mimari fotoğraf çekilebilir. mimari fotoğrafta insan detayı kullanmak ölçek olarak başarılı bir seçim olabileceği gibi ana amaç orjinal kareler olmaldır. mimari fotoğrafçılığın en etkili isimlerinden birisi frederick evans dır. fotoğraf çekmeden önce binanın her açıdan gözlemlenmesi, tripod, geniş açı lens, full frame makina, kısık diyafgram kullanımı, uv, polarize filtre kullanımı, doğal ışık içi doğru zaman ve açı seçimi, yapay ışık, difüzör ve reflektör kullanımı gerektiğinde yapılması gereken olmazsa olmazlardır. binanın çekilmeden önce detaylı gezilmesi, orjinal kurgunun yaratılması etkileyici fotoğraf elde etme şansını oldukça arttırır . unutulmamalıdır ki her gün önünden binlerce insanın geçtiği ( geçeceği), insnaların gözünün aşina olduğu binaları farklı bir dil ile anlatmak gerçek anlamda sanatsal bir fotoğraf elde etmek için tüm konsantrasyonunuzu vermenizi gerektirir. mimari fotoğrafçılıkta illa ufuk çizgisi gibi detaylara uymaya gerek yoktur. sınırların zorlanması etkileyici fotoğrafları doğurur.
devamını gör...

olumsuz duygularınızla savaşmayın, onları kabul edin. mutluluk normal değildir. -steven hayes
devamını gör...

yazılarını büyük bir şevkle okuduğum çok ender yazarlardan kendisi,ara ara bir merhaba kaleminize sağlık desem mi diye düşünmüyor değilim.
kaleminize sağlık efenim..
devamını gör...

an itibari ile öğrendiğim, sonra ne olacağımızı merak ettiğim durum.
devamını gör...

cehennemden
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim