aaaa, öğleyin duyduğumda neden acaba demiştim. kudüs'ü kurtarıyormuşuz meğer.
filistin halkı hiçbir konuda bizden yana destek vermemiş olsa da biz onların da hakkını savunmaya devam ediyoruz.
camiden selayı duyan israil halkının ve ordusunun bir daha böyle bir şey yapmaya cesareti olmayacağı çok net.
devamını gör...

(bkz: yoldaşı ona göster)
devamını gör...

oldukça gereksiz olan ve insanı sinir edecek olan eylemdir. adı üstünde 'cahil' her şeyi biliyor yani.

imam şafii'nin de dediği gibi : ' bir delille kırk alimi yendim de kırk delille bir cahili yenemedim'.

hiç gerek yoktur.
devamını gör...

yunanca kökenli bir sözcüktür. amaçsız kurlaşma diyebiliriz en kısa hali ile. sonuca varmayan, istenen ve beklenen flörtvari sohbetlerin ortada kalması bir üste taşınamaması.
-günümüz ilişkilerinde genellikle sıkça yaşanılan durumdur.
devamını gör...

luis de la higuera'nın 2006 yılında piyasaya sürdüğü, harika bir konusu olsa da bunu hiç etmiş eseri. bu romanı yıllar önce antalya migros avm'nin d&r'ında görmüş ve almak istemiştim ama param yetmemişti, o süre zarfından sonra unutmuştum varlığını, geçen sene bir şekilde hatırlayıp sipariş ettim ve bir köşede okunmayı beklemişti, gün itibariyle bitti.

spoiler vermeden anlatmaya çalışacak olur isem, 1600'lü yıllarda tuhaf bir köye bir kilise inşa ediliyor ve temel atılma kısmında iskelet bulunuyor, bu iskeletin bir azizeye ait olduğu düşünülüyor ama iskelet araştırılmaya başlanıyor, papalık olaya el koyuyor ve işler karışıyor.

bu iskeletin tarihi, kim olduğu, gerçekten bir azizeye mi yoksa başka bir şeye mi ait olduğu kısmını bir güzel merak ettiriyor yazar ama son 20 sayfaya kadar hiçbir şey öğrenemeden bir oraya, bir buraya, "bir an önce bitsin artık..." diyeceğimiz gereksiz ve bir şey kazandırmayan detaylarda boğmuş bizi sevgili yazar. üstüne hiç tatmin edecek bir son olmayınca da kitap oldukça başarısız bir hale bürünmüş...
devamını gör...

1957 detroit’te, yaşamanın en ucuz olduğu dönemde geçen stephen king’in kitabından uyarlanan gençlik filmi.



iki başrol karakter var.
arnold; şimdiye kadar izlenilen tüm filmlerin klişesi nerd’ümüz.
dennis; nerd’ün tek arkadaşı olan cool çocuk.
lisenin ilk günü bizim nerd dayak yerken arkadaşı yanında olup ona yardım etmeye çalışıyor. okul çıkışında bizim nerd’ü eve bırakmak üzere yollardayken aniden kırmızı külüstür bir araba çarpıyor arnie’nin gözüne ve hemen durup incelemeye geçiyorlar. yaşlı bir dede arabayı 250 dolarese satıyor bizimkilere. dede arabanın adını christine koymuş ve bizim çocuklar bunu bozmuyor.

artık araba arnie’nin. eve gittiğinde ailesi on yedi yaşındaki çocuklarının araba almasına hiç sıcak bakmıyorlar. tartışıyorlar ve arnie ceketini alıp, çıkıyor evden. dennis’le birlikte christine’i tamir ettirmeye gidiyorlar.

gel zaman git zaman o tamirci arnie’nin patronu olup, garajını kullanmasına izin veriyor. christine gün geçtikçe daha da güzelleşirken arnie’nin karakteri de değişime uğruyor. o ezik çocuk artık bir çalışan, kendi başının çaresine bakabilen bir genç yetişkin oluyor. bunun yanı sıra arnie artık ailesi ile tartışmaktan çekinmeyen, arkadaşı dennis’in platonik aşkı ile sevgili, giyim tarzı düzgün fakat ağzı bozuk birine dönüşüyor.

asıl gizem konumuz arabamız christine. her kim ki arnie’ye yamuk yapmışsa ve/veya christine’e bok atıyorsa, arabayı sevmediğini sözlü veya arabaya girişerek belirtiyorsa başına iş açılıyor ve felaket yollarla acı çekerek can veriyor. christine’e ne mi oluyor?

orasını da izleyip gör seni miskin mirket.
devamını gör...

hayat, yaşantı aramak değil, kendimizi aramaktır.

cesare pavese
devamını gör...

cam bardak, 1850'li yıllarda avrupa'da başlayan sanayi devrimi sonrası gelişen cam sanayi ile ortaya çıktı. sapı, ayağı, kulpu olan avrupa formundaki çay bardaklarının bu yüzden maliyeti de fazla oluyordu. beykoz'da 1900'lü yıllarda kurulan cam fabrikasında ilk kez sapsız, ayaksız, kulpsuz cam bardak üretildi ve bugünkü ince belli çay bardağı biçimine yakın bir bardak üretilmiş oldu.

ince belli bardak, türkiye'de çay demleme ile birlikte en temel hassasiyeti oluşturuyor. en nihayetinde türkiye'de çay tavşankanı olmalı, demlemeli ve ince belli bardakta içilmelidir. bardaklar jumbo, azman, xxl gibi isimler yanında ajda diye de anılmıştır. bu ajda ismiyle ilgili söylentiler ve kafa karışıklığı mevcuttur. bir söylentiye göre ajda pekkan, paşabahçe firmasından ince bellinin daha büyüğünü üretmesini istemiş ve kendisi için beş koli bardak imal edilmiş. sonra misafirleri de bu bardağa ajda bardağı ismini layık görmüşler. diğer söylentiye göre de ajda bardak tabiri tamamen asılsızdır. paşabahçe ürettiği bu bardağa aida ismini verir ama bunu okuyan harf benzerliği, belki de görmek istediği şekilde "ajda" diye okur.

edit : hikayenin gerçeği #1095703 no'lu tanımda yazılıdır.
devamını gör...

ben şu konuda şöyle iyiyim, böyle mükemmelim, aslında bunda çok iyiyimdir bıdı bıdı diye ötmesine karşın herhangi bir icraatına dünya gözüyle tanık olma şerefine erişemediğimiz maldan hallice tiplerdir.

ha bir de bunların kardeşi var; böyle süt dökmüş kedi kıvamında takılıp "aslında ben sinirlenince çok feci şeyler olur, çok pis patlarım, tersim çok pistir." elemanı... e tersini de gördük hani tatlım. en ufak vakada götüm götüm kaçtın kancık gibi?

lan yoksa tersim pistir derken kıçını dönüp kaçtığından bahsediyordu da ben mi yanlış anladım? swh
devamını gör...

eskiler yer versin artık yenilere
laf atıp durmayın yeni gelenlere
mekanı devretme zamanın gelmiş
bay bay diyelim afillibirbeye
devamını gör...

ortamda açtığınızda orada bulunan herkesin kafasını kaldırıp şaşkınlıkla size bakmasını garanti eden pleasure slave adlı şarkıya sahip gruptur.

kings of metal albümü efsanedir. severiz.
devamını gör...

her ülkede farklı işleyiş söz konusu maalesef kalabalık ülkelerde o alan çok dar. pandemide bile arayı açıp bekleme,durma eylemini gerçekleştiremedik doğru düzgün. otobüsler minibüsler tıklım tıklımken yaşam alanını konuşamadık bile. burası finlandiya özellikle bu ülkede kişisel alana çok dikkat ediliyor.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
araya mesafe koymak önemlidir.
sınırlarımızı korumalıyız olabildiğince.
devamını gör...

neyin kafası olduğunu anlamadığım söylemdir.

ayrıca ne osmanlısı ne tokadı fanatikler mutlu oluyorlar mı böyle tabirlerle.

vaayy osmanlı tokadını biden'ın suratına indirmişiz mi diyorlar çok ilginç.
devamını gör...

hiç okumadığım kadar tanım okudum bugün, ufuk açan muhteşem tanımlar.
yeni yazarlar keşfettim; sosyal bilimler, sanat, edebiyat alanında makale gibi yazan yazarlar.
fırsat bulunca bu yazarlar için nickaltı edebiyatı yapmayı düşünüyorum.
sözlüğün ya da en azından takipçilerimin bu yazarlarla tanışmasını çok isterim.
mutluyum yani.
devamını gör...

albüm baştan sona dinlenirse hazzı apayrıdır o nedenle uzun yolculukların vazgeçilmezidir. pink floyd'un en sevdiğim albümü değildir ama bütün parçalarını beğendiğim tek albümü olabilir.
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
psikoz yaşayan vikingler tarafından katliama uğramış bir kelt halkından bir kadının hikayesini yazmışlar ve bulmaca oyunu haline de getirmişler.
grafikleri de bir o kadar gerçekçi ve ayrıntılı.

imkanınız varsa kesinlikle oynamalısınız diyebileceğim bir oyun.
psikoz yaşayan kişileri daha iyi anlayabilirsiniz.

tabii oyunu oluştururken psikoz yaşamış kişilerden yardım da almışlar, hikayelerini dinlemişler ve adamlara helal olsun: 3d ses sistemi de yapmışlar.

hastaların durumunu resmen bize yaşattılar.
hastalar da artık bu kadar da anlatılması inanılmaz diyerek oyunu yapanları kutluyorlar.

burada daha ayrıntılı bir şekilde anlatılmış.
devamını gör...

hahah beni nasıl tanıyor canım kankım yaaa.

en yakın arkadaşının dedikodusunu yapmış deyolaaa.
devamını gör...

(bkz: bitmeyen kavga)
john steinbeck'in 1930ların işçi sınıfı mücadelesini anlattığı kitabıdır.

" adı joy'du. kızıllardandı. anladınız değil mi ? bir kızıldı o. sizin gibilerin her zaman yeterli aşı ve kuru bir yatağı olması gerektiğine inananlardandı. kendisi için hiçbir şey istemezdi. o bir kızıldı." mac haykırdı. " ne olduğunu iyi anladınız mı ? pisliğin biri, devletin gözünde tehlikeli kişiydi. yüzüne dikkat edeniniz oldu mu bilmem, dövülmekten yamyassı olmuştu. aynasızlar kızıl diye onu bu hale koymuşlardı. elleri kırıktı, çenesi paramparçaydı. bir grev sırasında ön safta yeni gelen işçileri engellemeye çalışırken kırmışlardı çenesini. sonra onu içeri tıktılar. doktor geldi, onu görünce " lanet olası bir kızılı tedavi etmem," deyip çekip gitti. joy dağılmış çenesiyle orada öylece yatıyordu. tehlikeli biriydi doğru, çünkü sizin gibilerin karnı iyice doysun istiyordu." sesi gitgide alçaldı. uzman gözüyle etrafı inceledi. yüzlerin gerildiğini, ne dediğini duymak için herkesin kulak kabartarak öne doğru eğildiklerini görebiliyordu. "evet, tanırdım onu." sonra birden sesini yükseltti. " peki siz onun için ne yapacaksınız? onu ıslak bir çukura atıp üstünü çamurla mı örteceksiniz? sonra da arkanızı dönüp gideceksiniz, öyle mi ?"
kalabalığın içinde bir kadın hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı.
"o sizin için savaşıyordu," diye bağırdı mac. " bunu unutacak mısınız!"
kalabalıktaki işçilerden biri " tanrı aşkına, asla!" diye haykırdı.
mac bastırıyordu. " onu vurup öldürmelerine seyirci mi kalacaksınız?"
bu defa sesler koro halinde yükseldi. " haaa-yııııır!"
mac sesini alçalttı. " çamur çukuruna atıverip gidecek misiniz yoksa?"
"haaa-yııır!" artık bedenler hafifçe dalgalanmaya başlamıştı.
" kavgası sizin içindi. onu unutacak mısınız?"
"haaa-yııır!"
"şimdi yürüyerek kasabanın içinden geçeceğiz. o lanet olası aynasızların bizi durdurmalarına izin verecek misiniz?"
ortalık gürledi. " haaa-yııır!" kalabalık aynı tempoda dalgalandı. toparlanıp gereken cevaba hazırdılar.
mac bu defa ritmi bozdu. kalabalıktakiler şaşırmıştı. mac alçak sesle," bu ufacık tefecik adam hepimizin ruhudur," dedi.
"onun için dua etmeyeceğiz. onun duaya ihtiyacı yok. bizim de duayla işimiz yok. şimdi bize sopa lazım!" sy 196

"sanırım bu grevi kaybedeceğiz. fakat burada o kadar gürültü koparttık ki ,herhalde pamukta greve gerek kalmayacak. şimdi gazeteler bizim olay çıkardığımızı yazıyor. ama biz işçilere bir arada mücadele etmeyi öğrettik ; işçilerin bir araya geldiğinde gittikçe daha büyük , daha büyük bir kitle haline gelebildiğini gösterdik ,anlıyor musun? kaybetsek ne çıkar ki ? yaklaşık bin işçi burada nasıl greve gidildiğini öğrendi. bütün işçilere bir arada mücadele etmenin gerekliliğini öğrettiğimizde belki... belki torgas vadisi , bu vadinin büyük kısmı üç kişinin elinde kalmayacak artık . bir işçi daldan elma kopardı diye hapse girmeyecek ,anlıyor musun ? fiyatı yüksek tutmak için elmaları nehre dökemeyecekler . hele senin ve benim gibi insanların bağırsaklarını çalıştırmak için elmaya ihtiyacı varken , anlıyor musun ? bütüne bakmalısın london , yalnızca bu küçük greve değil." sy 244

steinbeck bu romanda özellikle örgütlü hareket etmenin önemine vurgu yapıyor. tek tek işçilerin karakterlerinin düşüncelerin çok önemli olmadığını ama büyük gruplar halinde hepsinin farklı tek bir kimliğe büründüğünü gösteriyor. bunu sağlamak için ana karakterlerimiz mac ile jimin propagandalarını bol bol görüyoruz. hatta bir bölümde mac, joya grup içinde propaganda yapmaktan vazgeçmesini ve kendi adamlarımız birbirlerini ikna etmeye daha fazla zaman harcıyor diye sitem etmesini okuyoruz. mac yine bir bölümde şartların kabul edilmeyerek grevin olabildiğince uzamasını ister, bu sayede işçiler nasıl örgütlü eylem yapılır, nasıl grev yapılır bunları daha iyi kavrayacaklarına inanır. onun için önemli olan mücadeleyi kazanmak ya da kaybetmek değildir, ki zaten kaybetmek söz konusu değildir. önemli olan mücadelenin sürekli daha büyük örgütlü gruplar halinde verilmesidir.
devamını gör...

uzun bi aradan sonra geri dönen birdemetpapatya herkese mutlu, sağlıklı, huzurlu yıllar diler *
devamını gör...

ülke o kadar mükemmel ki!
herkes mutlu, refah seviyemiz yüksek, eğitimli ve zengin nüfusumuz var.
devlet sadece patates değil, eti bile sokaklarda dağıtıyor, su bedava, doğalgaz karadenizden direkt evlere akıyor.
birilerinin olası kötü durumlar için plan yapması lazım.
ama bunu askeri kurumlar, profesyoneller değil de eli uzvunda çapsız adamlar düşünsün ve yazsın.
olası bir savaş hali mi?
yahu gurur duyulan favori damat bayraktar bey'in ürettiği drone'lar vardı hanny.....
dosta güven düşmana korku salmıyor muyuz?
ne yani bunlar boncuklu silah kadar mı değerli ( eee ben de aksini düşünmüyordum)!
dün bir adam atatürk'ü koruma kanunu anlatırken, sonu benzemesin ama menderes buna mecbur kalmıştı dedi, adama yapmadıklarını bırakmadılar!
şimdi siz beyfendi, istiklal harbi diyorsunuz, bu kesinlikle halkı galeyana getirmektir. evet biz de farkındayız birilerinin kucağından devlet yönetiliyor fakat sesimizi çıkarmıyoruz.
ben sizi vatan haini ilan ediyorum, derhal soylu beyfendiye haber verin.
bu yazarı 15 temmuzdan beter etsin!
hayallerde yaşıyor baağğzı tek hücreliler!
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim