uğur böceği
kınkanatlılar takımından bir böcek. (bkz: ladybug) bilimsel adı coccinella sp. olan uğur böcekleri yaprak bitlerini yiyerek beslenir. (bkz: predatör) (bkz: aphid).
uğur böcekleri tarımsal zararlı olan yaprak bitleriyle biyolojik mücadelede kullanılmaktadır. tarım bakanlığına bağlı entomoloji laboratuvarlarında uğur böcekleri üretilmekte ve doğaya salınmaktadır.
uğur böcekleri tarımsal zararlı olan yaprak bitleriyle biyolojik mücadelede kullanılmaktadır. tarım bakanlığına bağlı entomoloji laboratuvarlarında uğur böcekleri üretilmekte ve doğaya salınmaktadır.
devamını gör...
ceyda düvenci'nin kızının regl olmasını sosyal medyadan duyurması
dokuz mu? ben yerinde olsam bu işte bir terslik olabilir mi diye doktor araştırirdım .neyse hayırlı uğurlu olsun. bir annenin sevinci.
devamını gör...
albert camus
yabacıyla beni darmaduman etmiştir.kitabında bir dostoyevski karamsarlığının,dip duygusunun tadını almadım değil.sonra baktım iki yazarın vikipedi'ne gördüm ki ikiside akrep burcu.vayyy ne çektik be dedim...sonra gittim yattım.
devamını gör...
nazan öncel
gidelim buralardan ve beni hatırla şarkılarını asla dinlemekten vazgeçmeyeceğim şarkıcıdır.
devamını gör...
suça meyilli erkeklerle takılıp şiddet görüyorum diyen kadın
bir insanın itle, köpekle takılıyor olması it olan kimsenin şiddetini haklı çıkarmaz. bir insanın istediği kadar karakteri ve eylemleri kötü olsun, bu sırf onunla birlikte olduğu için şiddet gören bir kadının durumunu hafifletmez. bu zaten kadına şiddettir, ondan önce insana şiddettir kötü bir adamla birlikte olunca kadına şiddet olmuyor mu? o adamın bunu yapma ihtimalinin bulunması, eylemini aklıyor mu? yani toplumda statü sahibi, herkesçe it olmadığı tescilli bir adamın attığı tokatla it olan adamın attığı tokat bir değil mi? kimse kusura bakmasın insana, kadına şiddetin bir mazereti yok, olamaz. "itle köpekle takılıp dayağı yiyince kadına şiddet demek" ne anlama geliyor bu ifade? şiddeti normalleştiriyor apaçık. normal şiddet diye bir şey yok ama. elbette insan bu kadar tehlikeli bir dünyada vakit geçirdiği insanları gözden geçirmeli, seçici davranmalı. ama sırf bunu yapmadı diye mi o dayağı hak ediyor? bu, cevap beklediğim bir soru değil.
devamını gör...
dahi olan insanların melankolik olması
zeki insanlar her şeyin fazlasıyla farkındadırlar. diğer insanların tam olarak görmediği veya her yönüyle anlayamadığı şeyleri hemen görüp anladıklarından, olumsuz şeylerin de her daim farkındadırlar.
aradıkları şeyi her yönüyle bulamazlar, çünkü mükemmeli ararlar. böyle olunca sürekli biraz eksiktirler.
her şeyin ilerisini düşünürler, oluşabilecek yanlışların bilincindedirler.
bütün bunlar düşünüldüğünde mutsuzluğa daha yatkın, depresyonun daha içinde olurlar.
bu durumu açıklayan söz için; (bkz: cehalet mutluluktur)
aradıkları şeyi her yönüyle bulamazlar, çünkü mükemmeli ararlar. böyle olunca sürekli biraz eksiktirler.
her şeyin ilerisini düşünürler, oluşabilecek yanlışların bilincindedirler.
bütün bunlar düşünüldüğünde mutsuzluğa daha yatkın, depresyonun daha içinde olurlar.
bu durumu açıklayan söz için; (bkz: cehalet mutluluktur)
devamını gör...
chi enerjisi
çin tıbbının temel prensiplerinin en tepesinde yer alan bir kavram bu. kısaca evrensel hayat enerjisi diyerek geçmek isterdim fakat öyle geniş bir konu ki okudukça dallandı budaklandı. elimden geldiğince özünü kısa tutmaya çalışacağım.
evrende ki her şey canlıdır ve her biyodinamik varlığın bir chi'si vardır, inanılır. tüm evren sürekli iletişim ve enerji alışverişi içerisindedir, kabul edilir. bu evrensel hayat enerjisi bütünlüğünün tamamına chi enerjisi adı verilmektedir. evrende sürekli hareket halinde olan bu pozitif enerjiyi yaşamsal alanlara doldurabilmek ve mekanlarda bu enerjinin akışını sağlamak adına ortaya çıkan feng shui*, chi'nin çocuğudur.
çinlilerin hayatında farklı bir yeri bulunan bu enerji öğretisi bir çok kültürde kendisini göstermiştir. orta asyada şamanların yüce ruh'u, hint yoga kültürünün pranası, japonların ise ki öğretisi ve çokomelli kısım burası, bizim iman gücü bu chi'nin kültürlerce dillendirilme şekilleridir. hepsinin temelinde aynı prensip yatar, içimizde saklı olan enerjinin gücü..
eski çinde 3000 yıl önceden beri uygulanan bu öğreti o kadar etkili bir enerjiymiş ki, çin imparatorları kraliyet mensuplarına ve kraliyet tarafınca onay verilen kodamanlara uygun görmüş, tabi zaman içerisinde öğrenmeyen kalmamış. bu enerjiyi kullanarak el sıcaklığı ile bir çalıyı tutuşturabilenlerden, hastaları iyileştirenlere, cisimleri yerlerinden kaldıranlara kadar çeşit çeşit ustaları türemiş. hatta yok hava bükücü yok su bükücü olaylarının temelinde ve uzak doğu filmlerinde ki uçarlı kaçarlı, dönerli atarlı filmlerde yere konmadan havalarda kılıç çarpıştırlan sahnelerde bu öğretiyi ilkiklerine kadar öğrenmiş üstatlar temsil edilmiştir.
chi enerjisini ejderhalar temsil eder. ejderha simgeleri ile bütünlenmiş halde bulunan, ejderhanın elinde, ağzında, yanında, kafasında ve bilumum etrafında bulunan küreler chi enerjisini sembolize eder. evrensel ağda akacak olan enerji ile bütünleşmek, bedende bu enerjiyi kontrol edebilmek ciddi disiplin ve sıkı eğitim gerektirmektedir. chi ustası olmak, odaklanmak ejderhanın nefesine ve enerjisine odaklanmak anlamına gelir.
her şeyin bir zıttı olduğu gibi chi'nin de zıttı mevcuttur.
sheng chi*; hayatta arzu ettiğimiz tüm güzel enerjileri taşır.
sha chi*; korku, üzüntü ve olumsuz enerjileri taşır.
bedenlerimizde ki chi enerjisi vücutta göbek* çakramızdaki hara ya da tan tien denilen bölgede depolanır. hara, göbek deliğimizden 5 cm içeride enerjinin girdap gibi döndüğü bölgedir. chi enerjisinin vücutta depolandığı bir başka yer de auramızdır. bulunduğunuz mekana birisi geldiğinde, gelen kişiden ortama negatif veya pozitif bir enerji yayıldığını hissettiğiniz olmuştur, bu kişinin aurasında ki enerjiden kaynaklanmaktadır.
chi'yi elementlerden ateş temsil eder. ateş yaşamsal enerjinin kaynağıdır ve tamamen canlıdır. ejderhaların ağzından çıkan ateş kutsal soluktur. chi vücutta gezmesi, dönmesi gereken bir enerjidir. bunu en iyi sağlayacak olan, doğru ve iyi nefestir. sheng chi ve sha chi enerjilerinin vücutta dengeli olması da önemlidir. fazla sheng chi çakralarımızı aşırı çalıştırırken, fazla sha chide çakralarımızın tıkanmasına sebep olur. chi'nin azalması, durgunluğu veya dengesizliği kişiyi hasta edebilir.
chi enerjisini toplanması ve yönlendirilmesi kişiye göre değişkenlik gösterir fakat değişmez en önemli nokta erdemli insan olabilmek ve yaşama amaçlarımız içerisinden bencil istekleri çıkarabilmektir. düzenli yapılan meditasyon, yoga, reiki ve alternatif şifa sistemleriyle de bu enerji dengeleme ve depolama işi mümkündür ama bana göre her şeyden önce pozitif auraya sahip insanlar olmalı kişinin etrafında.
aura aurayı hissede hissede demişler*..
not: günün konusu başka bir şeydi aslında ancak o konunun bu konuyu da içermesinden dolayı bu konuyu incelemeye başladım ve inceledikçe gece karşılaştığım, aurasından pırlanta saçan bir insana ithafen bu konuyu irdelemeliyim diye düşündüm ve geldiğim nokta burası oldu. her ne kadar cümlelerimi kısa seçmeye çalışsam da sonuç ortada.
her daim aurası pozitif insanlarla dolsun etrafınız efendim. iyi insanlar iyi ki varsınız..
evrende ki her şey canlıdır ve her biyodinamik varlığın bir chi'si vardır, inanılır. tüm evren sürekli iletişim ve enerji alışverişi içerisindedir, kabul edilir. bu evrensel hayat enerjisi bütünlüğünün tamamına chi enerjisi adı verilmektedir. evrende sürekli hareket halinde olan bu pozitif enerjiyi yaşamsal alanlara doldurabilmek ve mekanlarda bu enerjinin akışını sağlamak adına ortaya çıkan feng shui*, chi'nin çocuğudur.
çinlilerin hayatında farklı bir yeri bulunan bu enerji öğretisi bir çok kültürde kendisini göstermiştir. orta asyada şamanların yüce ruh'u, hint yoga kültürünün pranası, japonların ise ki öğretisi ve çokomelli kısım burası, bizim iman gücü bu chi'nin kültürlerce dillendirilme şekilleridir. hepsinin temelinde aynı prensip yatar, içimizde saklı olan enerjinin gücü..
eski çinde 3000 yıl önceden beri uygulanan bu öğreti o kadar etkili bir enerjiymiş ki, çin imparatorları kraliyet mensuplarına ve kraliyet tarafınca onay verilen kodamanlara uygun görmüş, tabi zaman içerisinde öğrenmeyen kalmamış. bu enerjiyi kullanarak el sıcaklığı ile bir çalıyı tutuşturabilenlerden, hastaları iyileştirenlere, cisimleri yerlerinden kaldıranlara kadar çeşit çeşit ustaları türemiş. hatta yok hava bükücü yok su bükücü olaylarının temelinde ve uzak doğu filmlerinde ki uçarlı kaçarlı, dönerli atarlı filmlerde yere konmadan havalarda kılıç çarpıştırlan sahnelerde bu öğretiyi ilkiklerine kadar öğrenmiş üstatlar temsil edilmiştir.
chi enerjisini ejderhalar temsil eder. ejderha simgeleri ile bütünlenmiş halde bulunan, ejderhanın elinde, ağzında, yanında, kafasında ve bilumum etrafında bulunan küreler chi enerjisini sembolize eder. evrensel ağda akacak olan enerji ile bütünleşmek, bedende bu enerjiyi kontrol edebilmek ciddi disiplin ve sıkı eğitim gerektirmektedir. chi ustası olmak, odaklanmak ejderhanın nefesine ve enerjisine odaklanmak anlamına gelir.
her şeyin bir zıttı olduğu gibi chi'nin de zıttı mevcuttur.
sheng chi*; hayatta arzu ettiğimiz tüm güzel enerjileri taşır.
sha chi*; korku, üzüntü ve olumsuz enerjileri taşır.
bedenlerimizde ki chi enerjisi vücutta göbek* çakramızdaki hara ya da tan tien denilen bölgede depolanır. hara, göbek deliğimizden 5 cm içeride enerjinin girdap gibi döndüğü bölgedir. chi enerjisinin vücutta depolandığı bir başka yer de auramızdır. bulunduğunuz mekana birisi geldiğinde, gelen kişiden ortama negatif veya pozitif bir enerji yayıldığını hissettiğiniz olmuştur, bu kişinin aurasında ki enerjiden kaynaklanmaktadır.
chi'yi elementlerden ateş temsil eder. ateş yaşamsal enerjinin kaynağıdır ve tamamen canlıdır. ejderhaların ağzından çıkan ateş kutsal soluktur. chi vücutta gezmesi, dönmesi gereken bir enerjidir. bunu en iyi sağlayacak olan, doğru ve iyi nefestir. sheng chi ve sha chi enerjilerinin vücutta dengeli olması da önemlidir. fazla sheng chi çakralarımızı aşırı çalıştırırken, fazla sha chide çakralarımızın tıkanmasına sebep olur. chi'nin azalması, durgunluğu veya dengesizliği kişiyi hasta edebilir.
chi enerjisini toplanması ve yönlendirilmesi kişiye göre değişkenlik gösterir fakat değişmez en önemli nokta erdemli insan olabilmek ve yaşama amaçlarımız içerisinden bencil istekleri çıkarabilmektir. düzenli yapılan meditasyon, yoga, reiki ve alternatif şifa sistemleriyle de bu enerji dengeleme ve depolama işi mümkündür ama bana göre her şeyden önce pozitif auraya sahip insanlar olmalı kişinin etrafında.
aura aurayı hissede hissede demişler*..
not: günün konusu başka bir şeydi aslında ancak o konunun bu konuyu da içermesinden dolayı bu konuyu incelemeye başladım ve inceledikçe gece karşılaştığım, aurasından pırlanta saçan bir insana ithafen bu konuyu irdelemeliyim diye düşündüm ve geldiğim nokta burası oldu. her ne kadar cümlelerimi kısa seçmeye çalışsam da sonuç ortada.
her daim aurası pozitif insanlarla dolsun etrafınız efendim. iyi insanlar iyi ki varsınız..
devamını gör...
eleştiri ve hakaret arasındaki fark
eleştiri bir haktır. hakaret ise suçtur; asla bir hak tanımında yer almaz. kimse bir başkasına sırf canı istedi diye hakaret edemez.
şöyle ki;
aslında eleştiri hem yapıcı hem de yıkıcı şekilde yapılır ancak olması gereken "yapıcı eleştiri" olduğu için bununla ilgili yorumumu yapacağım. beğenmediğimiz, kusur bulduğumuz bir özelliği "neden böyle düşündüğümüzü ve nasıl olsa daha doğru geleceğini" söyleyerek eleştirebiliriz. eleştirinin bir çözümü de olmalı ki yapıcı olsun, bir işe yarasın.
hakaretin ise elle tutulur bir yanı, daha iyiye götürme gibi bir amacı yoktur. mazereti olamaz, hiçbir şekilde bahane olarak gösterilemez.
şöyle ki;
aslında eleştiri hem yapıcı hem de yıkıcı şekilde yapılır ancak olması gereken "yapıcı eleştiri" olduğu için bununla ilgili yorumumu yapacağım. beğenmediğimiz, kusur bulduğumuz bir özelliği "neden böyle düşündüğümüzü ve nasıl olsa daha doğru geleceğini" söyleyerek eleştirebiliriz. eleştirinin bir çözümü de olmalı ki yapıcı olsun, bir işe yarasın.
hakaretin ise elle tutulur bir yanı, daha iyiye götürme gibi bir amacı yoktur. mazereti olamaz, hiçbir şekilde bahane olarak gösterilemez.
devamını gör...
konvansiyonel savaş
iki düzenli ordunun bir cephede kitle imha silahlarını kullanmadan birbirlerine karşı tankla, tüfekle, stratejiyle mücadele ettikleri geleneksel savaş türüdür. bunun tam tersi de asimetrik savaştır.
konvansiyonel, yani conventional, 'geleneksel' demektir. ancak örf, adet anlamındaki geleneksellik değil, bir disipline bağlılık anlamındaki gelenekselliktir.
konvansiyonel, yani conventional, 'geleneksel' demektir. ancak örf, adet anlamındaki geleneksellik değil, bir disipline bağlılık anlamındaki gelenekselliktir.
devamını gör...
arı sokması
arı sokması durumunda iğne çıktıktan sonra o kısma kesi atarsanız şişmesinden ve zehirlenmesinden kurtulabilirsiniz. bunun için yanınızda eczaneden alabileceğiniz bir lanset bulundurmak faydalıdır.
özellikle yaz aylarında kutu içecek yerine bardaktan içmeyi tercih edin. kutu içeceğin içine girmiş arıyı yutmak istemezsiniz.
özellikle yaz aylarında kutu içecek yerine bardaktan içmeyi tercih edin. kutu içeceğin içine girmiş arıyı yutmak istemezsiniz.
devamını gör...
sevilen şiirin en vurucu dizeleri
devamını gör...
gogol’un dar paltosu
girdilerini okumaktan keyif aldığım, sözlüğün bir avuç kıymetli yazarından biri.
devamını gör...
sivas katliamı
bir vali, halkı eğlensin diye davet etti şehrine,
ülkenin bazı önemli aydınlarını ve sanatçılarını.
yakınları onlara dediler ki:
nesin'de şenliklerde olacakmış tehlikeli olabilir.
güldüler, bir aydın, bir sanatçı korkar mı hiç diye.
fısıltılar artmaya başlamıştı sivas'ta.
nesin gelecekmiş dediler hadi bir toplanalım.
bildiriler dağıtalım,
linç kültürünü halka yayalım da keyfimiz yerine gelsin.
böylelikle günler öncesinden kirli oyunlarına başladılar.
geldi canlarımız sivas'a,
canlarla buluşmak için.
bir kültür merkezinde; güneşli günlere,
halaylar çekildi, şiirler okundu, türküler söylendi.
bir kültür merkezinde, canlar canlar ile buluştu.
dışarda ise bir garip yaratıklar toplanmaya başlıyordu.
konuştukça değişik sesler çıkaran bu yaratıklar bir tuhaftılar.
iki caniydiler.
üç cahildiler.
saldırıya uğrayacaklarını anlayan canlarımız,
apar topar binayı terk ettiler.
kaçtılar, yaratık sürüsünden.
soluk soluğa, zor bela attılar kendilerini madımak oteli'ne.
oh dediler kurtulduk.
zavallılar bu seferde oteli sarmaya başladılar.
leş kargalarının iştahları iyice artıyordu.
insan yeyiciler, belediyenin her nasılsa,
otelin önüne koydukları taşları, canların yüreğine salladılar.
sürü artıyordu iyice, sesler kulakları sağır ediyordu.
canlarımız, o halde bile dışarıdaki insanlar için endişeleniyorlardı.
kendilerini otelde güvende sanıyorlardı.
nereden bileceklerdi kan emicilerin bu kadar kötü olabileceklerini.
içeride birbirlerine şiirler okuyan canlar,
bir yandan da giriş kapısına barikat kuruyorlardı.
insanların televizyonda olayı izlemesi gibi yöneticiler de izliyordu sadece.
şehrin belediye başkanının söylediği düşünülen şeyler kan dondurur cinstendi.
sürüye, gazanız mübarek olsun diyen başkan insanlığını orada bırakıyordu.
içeride biribirlerine sarılmış canlar türküler söylüyorlardı.
korkar mıydı hiç canlar, insan yeyicilerden.
taş atmak yetmedi sürüye.
azmettiricilerin etkisiyle kendini iyice kaybeden caniler,
madımak oteli'ni ateşe verdiler.
dumanlar yükselirken otelden içimiz kan ağlıyordu.
olaylara kimse müdahale edemiyordu.
canlar anladı olayı.
hiç ummadıkları geldi başlarına.
ama olsundu,
muhyiddin abdal'ın şu dizelerini hep birlikte söylediler.
sayılmayız parmak ile.
tükenmeyiz kırmak ile.
dumanlar içinde yanarken bile gülüyorlardı.
güçlüydüler.
çünkü çok iyi biliyorlardı ki,
tarih, yakanları değil yananları yazacaktı bir kez daha.
çünkü, çok iyi biliyorlardı ki,
kendilerinden sonra gelecek nesillerin de asla bu mücadeleyi bırakmayacaklarını.
mutluydular, kuşlar gibi hafiftiler.
gerçekleri her daim söylemişlerdi.
hiç eğilip bükülmeden dimdik yandılar.
vicdanları çok rahattı.
çünkü hiç kırmamışlardı canları.
taşla, sopayla saldıranlara, kalemle cevap vermiştiler hep.
mutlu mesut, dimdik yandılar.
canımız yandı, ciğerimiz yandı, hep beraber yandık.
küllerimizden yeniden doğmak üzere.
ülkenin bazı önemli aydınlarını ve sanatçılarını.
yakınları onlara dediler ki:
nesin'de şenliklerde olacakmış tehlikeli olabilir.
güldüler, bir aydın, bir sanatçı korkar mı hiç diye.
fısıltılar artmaya başlamıştı sivas'ta.
nesin gelecekmiş dediler hadi bir toplanalım.
bildiriler dağıtalım,
linç kültürünü halka yayalım da keyfimiz yerine gelsin.
böylelikle günler öncesinden kirli oyunlarına başladılar.
geldi canlarımız sivas'a,
canlarla buluşmak için.
bir kültür merkezinde; güneşli günlere,
halaylar çekildi, şiirler okundu, türküler söylendi.
bir kültür merkezinde, canlar canlar ile buluştu.
dışarda ise bir garip yaratıklar toplanmaya başlıyordu.
konuştukça değişik sesler çıkaran bu yaratıklar bir tuhaftılar.
iki caniydiler.
üç cahildiler.
saldırıya uğrayacaklarını anlayan canlarımız,
apar topar binayı terk ettiler.
kaçtılar, yaratık sürüsünden.
soluk soluğa, zor bela attılar kendilerini madımak oteli'ne.
oh dediler kurtulduk.
zavallılar bu seferde oteli sarmaya başladılar.
leş kargalarının iştahları iyice artıyordu.
insan yeyiciler, belediyenin her nasılsa,
otelin önüne koydukları taşları, canların yüreğine salladılar.
sürü artıyordu iyice, sesler kulakları sağır ediyordu.
canlarımız, o halde bile dışarıdaki insanlar için endişeleniyorlardı.
kendilerini otelde güvende sanıyorlardı.
nereden bileceklerdi kan emicilerin bu kadar kötü olabileceklerini.
içeride birbirlerine şiirler okuyan canlar,
bir yandan da giriş kapısına barikat kuruyorlardı.
insanların televizyonda olayı izlemesi gibi yöneticiler de izliyordu sadece.
şehrin belediye başkanının söylediği düşünülen şeyler kan dondurur cinstendi.
sürüye, gazanız mübarek olsun diyen başkan insanlığını orada bırakıyordu.
içeride biribirlerine sarılmış canlar türküler söylüyorlardı.
korkar mıydı hiç canlar, insan yeyicilerden.
taş atmak yetmedi sürüye.
azmettiricilerin etkisiyle kendini iyice kaybeden caniler,
madımak oteli'ni ateşe verdiler.
dumanlar yükselirken otelden içimiz kan ağlıyordu.
olaylara kimse müdahale edemiyordu.
canlar anladı olayı.
hiç ummadıkları geldi başlarına.
ama olsundu,
muhyiddin abdal'ın şu dizelerini hep birlikte söylediler.
sayılmayız parmak ile.
tükenmeyiz kırmak ile.
dumanlar içinde yanarken bile gülüyorlardı.
güçlüydüler.
çünkü çok iyi biliyorlardı ki,
tarih, yakanları değil yananları yazacaktı bir kez daha.
çünkü, çok iyi biliyorlardı ki,
kendilerinden sonra gelecek nesillerin de asla bu mücadeleyi bırakmayacaklarını.
mutluydular, kuşlar gibi hafiftiler.
gerçekleri her daim söylemişlerdi.
hiç eğilip bükülmeden dimdik yandılar.
vicdanları çok rahattı.
çünkü hiç kırmamışlardı canları.
taşla, sopayla saldıranlara, kalemle cevap vermiştiler hep.
mutlu mesut, dimdik yandılar.
canımız yandı, ciğerimiz yandı, hep beraber yandık.
küllerimizden yeniden doğmak üzere.
devamını gör...
kırmızı peçete teorisi
kalabalık bir ortamdasınız ve bir akşam yemeği için insanlar toplanmış. herkesin görebileceği bir yere bir avuç peçete bırakıyorsunuz.
gecenin sonunda insanların peçeteleri rahatlıkla kullandığını göreceksiniz. ve büyük ihtimalle tüm peçeteler tükenir .
yine aynı ortamdasınız ve aynı insanlar bu sefer aynı peçeteler yerine şık , kırmızı ve sürekli kullanılmayan farklı bir renkte bir peçete bıraktınız herkesin görebileceği bir yere. insanlar bu sefer peçeteleri fazla fazla almıyor israf etmiyor. işleri bitince atmak yerine tekrar tekrar kullanıyor.
işte insanlar gündelik hayatta sürekli gördükleri şeyleri , alışagelmişin dışında bir şey gördükleri zaman ona diğerlerine göre daha fazla değer yüklerler.
gecenin sonunda insanların peçeteleri rahatlıkla kullandığını göreceksiniz. ve büyük ihtimalle tüm peçeteler tükenir .
yine aynı ortamdasınız ve aynı insanlar bu sefer aynı peçeteler yerine şık , kırmızı ve sürekli kullanılmayan farklı bir renkte bir peçete bıraktınız herkesin görebileceği bir yere. insanlar bu sefer peçeteleri fazla fazla almıyor israf etmiyor. işleri bitince atmak yerine tekrar tekrar kullanıyor.
işte insanlar gündelik hayatta sürekli gördükleri şeyleri , alışagelmişin dışında bir şey gördükleri zaman ona diğerlerine göre daha fazla değer yüklerler.
devamını gör...
8 mart dünya emekçi kadınlar günü
tüm kadınların 8 mart dünya kadınlar gününü kutlarım.
bu kutlamadan ziyade bir türlü azalmayan kadına şiddetin son bulması dileğiyle...
bu kutlamadan ziyade bir türlü azalmayan kadına şiddetin son bulması dileğiyle...
devamını gör...
komik ad soyad kombinasyonları
oya bilir'in eşi kaya bilir demişti edebiyat öğretmenim 10 sene önce.
devamını gör...


