belçika brugge
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

siz sürekli ilgi, sevgi, şefkat gösteriyorsunuz. karşınızdaki insan ise robot gibi duruyor hep. size karşı asla ilgili görünmüyor. sıkışıp daralıyorsunuz, kalbiniz kırılıyor, ne yapacağınızı bilemiyorsunuz. içinizdeki "neden?" sorusunu dışarı asla vuramıyorsunuz.

daha sonra ufaktan kafa gidikleşmeye başlıyor. psikolojik sıkıntılar yaşıyorsunuz. korkular, endişeler, tedirginlikler... o zaman yaşadığınız toplu duygu durumlarına elmyra sendromu diyorlar işte.
devamını gör...

sanırım bu başlık bu sozluk'te olan son serzenişim olacak - en azından bir süre için - bir bilen nicki moderatör anladığım kadarıyla sözlük yönetimi tarafından, "algı yönetmek" için görevlendirilen bir zat. seçtiği haber siteleri, sürekli sozluk'te belli başlı bir kitleyi bir "tarafa" yönlendirme çabası ciddi anlamda mide bulandırıyor. yeter artık, ekşi sözlük'te yeteri derecede aptal yerine koyulduk, aynısını burada da yaşamak istemiyorum. birileri hdp'nin pkk uzantısı olduğunu düşünebilir buna bir itirazım yok, ancak bunu sözlük yönetimi yaparsa, bunu kabul etmem. bu haber çeşitli şekillerde verilebilirdi, en son haber gibi iğrenç bir sitenin bilinçli bir şekilde seçildiği ortada. bir bilen nicki muptezel, ali koç'un covid-19 haberini girerken de son derece gayri ahlaki bir üslup kullandı. ahlaksız adamın moderatör olmasını, kusura bakmayın buranın ileride nasıl bir yere evrileceği hakkında ciddi anlamda fikir veriyor.

sözlük yönetimi fenerbahce düşmanı mı?

sözlük yönetimi hdp'yi terörist bir parti olarak mı görüyor?

eger hayırsa, bir moderatör neden sürekli "algı yönetmek" gibi iğrenç bir yöntem için görevlendirilmiş durumda. şunu yapan moderatör olmasa, şu ana kadar defalarca müdahale edilmişti. arkadaşlar bir insanın ali koç covid'e yakalandı haberini verirken, kullandığı üslubun ahlaksızca olduğunu anlamak için çok zeki olmanız gerekmiyor. daha dün bu zat, fenerbahce'yle ilgili şike göndermesinde bulundu.

bir yerde, muhatabını aptal yerine koymasın şu ülkede dişimi kıracağım ya.
devamını gör...

çok tuhaf olmasa da, popüler kültürün dayattığı her şeyi; o çok popüler kitapları herkesten sonra okumak, bazı moda trendlerini modası geçtikten sonra giymek/yapmak, herkesin izlediği dizileri ve filmleri herkesten sonra izlemek -veya izlememekten- başka bir şey değildir.
devamını gör...

başkalarına göstermek için yaşayan insandır. kendine yazık ediyordur.
devamını gör...

synthwave 70 ve 80 lerdeki film ve oyun müziklerinden ilham alınarak yapılan retro tarz bir müzik türüdür. dahası bu dönemlerin tarzıdır.
sevdiğim 3-5 sanatçının eserlerinin her dinlendiğimde insanı enseden tutup 80 lerin miami sine yada cyberpunk bir dünyaya fırlatır. cyberpunk teması da tartışmasız beni benden alan yegâne konsepttir.
lazerhawk, speed machine, zombie hyper drive benim için en iyi synth ureticileridir.
devamını gör...

çünkü niye olmasın?

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

insanların birbirinden kopması veya uzaklaşması esasında kullanılan tabirdir.
devamını gör...

''ya cansu sen ne ettin bu millete de sana bir nickaltı bile açmadılar'' diyerek nickaltını açmış bulunduğum yazardır. ailecek takip edip nasıl yargı dağıtılırı adım adım izliyoruz. çok tatlı bir yazardır. eğlenceli ve lafı gediğine oturttuğu tanımları ise bambaşka bir haz verir. var olsundur.
devamını gör...

en sevdiğim animasyonlardan biridir. iki gün önce küçük kardeşime izlettim

--! spoiler !--

ilk önce böcek dünyada kaldı diye sonra da wall-e hafızasını kaybetti diye hüngür hüngür ağladı :)

--! spoiler !--
devamını gör...

cinsellik, neden ilişkiden ayrı tutulur anlamıyorum ki. severim de öperim de. hem de öyle onun öpmesini, dokunmasını falan beklemeden. ona yıllarca beklediği bir ödülü sunarmış gibisinden değil. sevdiğim için, ben istediğim için. bir söz var ya hani "bir sevişseniz rahatlayacaksınız," sanırım ülkece sorunumuz bu.

iki insan birbirlerine karşı bir şeyler hissedip bir şeyler yaşıyorken bile cinselliği ilişkiden ayrı tutup tutmamak oluyor dertleri ne yazık ki. bu olmasın lütfen. sevdiğini kırıp üzmemek olsun, incitmemeye dikkat etmek olsun ne bileyim ilgiyi eksik etmemek, sadık kalmak, sevgi, saygı, sadakat falan olsun. bunlar olmazsa yürümüyor.
devamını gör...

lise yıllarımda okuduğum bir roman. atatürk'ün de başı ucu kitapları arasında yer aldığını biliyordum ve alıp okumamda ki en büyük etken buydu, belki de aynı sayfalar da aynı duyguları yaşamış olabiliriz, aynı yerlerde ağlamış bile olabiliriz diye heyecanlandığımı hatırlıyorum. kitabın yazarı reşat nuri güntekin büyük bir üstat sahiden, kelimeleri ruhundan akıyor sanki.


romanın özetine gelecek olursak; feride, bir subayın kızıdır. küçük yaşta ebeveynlerini kaybeder ve teyzesinin yanında kalmaya başlar. teyzesi besime onu yatılı olarak notre dame de sion fransız lisesinde okutur. yaramaz bir çocuk olduğundan mütevellit okulda ona "çalıkuşu" adını takarlar. tatillerde teyzesinin köşkünde kalan feride, teyzesinin oğlu olan kamran'dan hoşlanır ve birbirlerini severler daha sonra da nişanlanır. kamran, sarışın ve yakışıklı bir gençtir. evlenmek üzereyken bir kadın mektup getirir. kamran'ın yurtdışında bulunduğu sırada münevver adında genç bir kadınla ilişkisi olduğunu öğrenir.


bunun üzerine feride, her şeyi bırakıp kaçar. anadolu'da öğretmenlik ister. o günden itibaren yaşadıkları not düşmeye başlar. bursa'da bir okula tayin edilir. kasabada kadrolar dolu olduğundan dolayı, kimsenin gitmeyi kabul etmediği zeyniler köyüne yerleşir. orada munise adında bir kızla tanışır.feride teselliyi munise de bulur ve evlat edinme kararı alır. ikisi mutlu bir yaşam sürerler. bu dönemde feride; bursa, çanakkale, izmir, kuşadası gibi yerlere taşınır. güzelliği başına dert olur ve gittiği yerlerde karşısına yeni erkekler çıkar. zeyniler köyünde tanışmış olduğu hayrullah beyle yeniden kuşadasında karşılaşır. doktor hayrullah bey, emekliye ayrılmış ve kuşadasına yerleşmiştir. ferideyi kızı gibi görerek korur. bu arada, munise hastalanır ve ölür. feride iyice yıkılmıştır. söylentilerin yayılmasından sonra doktor hayrullah beyle, kağıt üzerinde evlenirler. fakat aralarındaki ilişki baba-kız ilişkisidir. hayrullah bey, bir gün feridenin tutuğu notları bulur ve okur. feride, hala kamranı sevmektedir. hayrullah bey, öldükten teyzesinin yanına gitmesini ve kapalı zarfı kamran'a vermesini vasiyet eder. zarfın içinde günlük ve mektup bulunmaktadır. hayrullah bey, kamran'a ferideyi bırakmamasını söylemektedir. bunun sonucunda, hayrullah beyin vefatının ardından feride teyzesinin yanına gider. kamran, zarfın içinden çıkan günlüğü sabaha kadar okur ve bir daha feride'yi bırakmaz, tekrar birleşirler.
devamını gör...

küçükken sokakta da olsa evde de olsa her kavga sırasında bağıran insanları gördükçe söylenip durduğum şey. istemsizce yapıyodum artık ve annem de ona karşı yaptığımda çok kızıyordu ben de o kızdıkça daha da devam ediyodum*.

ayrıca gerçekten işime yarayacağını düşündüğüm bi bkz. şeyi olmuş, teşekkür ediyorum.*
devamını gör...

amerikalı gazeteci ve yazar.

eleştirdiği konuları olağanüstü hayal gücü ve mükemmel tasvirlerle bezeli şekilde anlatır. sanırım kafamdaki jack london tanımı tam olarak bu.

yıldız gezgini'nde hapishanedeki koşulları ve mahkumların maruz kaldığı işkenceleri anlatırken okuyucuyu bambaşka yerlere götürür. martin eden'da toplumdaki sınıflaşmadan ve bunun getirdiği yozlaşmadan bahsederken bir yandan da tertemiz bir aşkı anlatır. beyaz diş ve vahşetin çağrısı gibi kitaplarında hayvanlar, özellikle köpekler ve vahşi doğa hakkında epey bilgili olduğu görülebilir.
romanlarının yanı sıra biyografi, toplumsal eleştiri, fantastik türde hikaye derlemeleri de vardır.

1916'da henüz 40 yaşındayken hayatını kaybetmiştir. ölümü hakkında çeşitli söylentiler olsa da -bir okuyucusu olarak bana- intihar fikri daha mümkün gibi görünüyor.

overland monthly'de yazdığı öyküler, sonradan atlantic monthly adlı başka bir dergi tarafından keşfedilmesini sağlamış, aldığı telif ücreti 120 dolara çıkmış, jack london'un yayınevlerinin menziline girmesi de bu şekilde olmuş. üç kuruşluk telif ücretini beğenmezlik etmeyip dokuz ay boyunca düzenli bir biçimde o dergiye yazmaya devam etmesi, dünya çapında bilinir bir yazar haline gelmesini sağladığı için çok takdir edilesi bir hareket olmuş bence. *

overland monthly'de yazdığı öykülerin bir araya getirildiği bir kitap da var: the son of the wolf. türkçeye kurt dölü ve kurdun oğlu adlarıyla çevrilmiş, tüm bu entry, cem yayınları tarafından basılan bir edisyonun sunusundan gelmekte.
devamını gör...

ziyaaaa atmaa ziyaaaaa
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

neil degrasse tyson'ın çok sevdiğim bir sözü var, "hepimiz birbirimize biyolojik olarak, dünya'ya kimyasal olarak, evrene atomik olarak bağlıyız. evrenin içerisindeyiz, evren de bizim içimizde." maalesef insan tüm bağlarına ihanet ediyor gibi görünüyor.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

dişlerini fırçalarken acık bıraktığı çeşme için
_annem su böyle gereksiz akarsa suyumuz biter hayvanlar insanlar susuz kalır demiştim şimdi ne zaman boşa akan bir su görse bunu söylüyor.
evet ben yetiştiriyorum gurur duyuyorum..
devamını gör...

genç italya hareketinin kurucusudur. italyan milliyetçi'sidir.roma'da kurulu bir cumhuriyetçi hükümetin başına geçirilmiş ancak düşürülerek sürgünü gönderilmiştir.
devamını gör...

--- alıntı ---

16.yüzyılın sonların istanbulda doğdu. bir kapıkulu sipahisi'nin oğludur. hızlı ve güzel yazı yazması sebebi ile önce mali işlerden sorumlu kişi olarak saraya girdi. çok geçmeden sadrazam kemakeş kara mustafa paşa zamanında "tezkireci" yani resmi yazıları yazan kişi oldu. çok geçmeden sadrazam sultanzade mehmet paşa zamanında "mevkūfatçı" yani mevkufat adı altında toplanan kaçkın resmi, boşalmış timar ve vakıf gelirleri ile geleneksel vergilerden savaş için ayrılan para işleriyle uğraşan görevli oldu.

ardından 1646 yılında defterdar vezir olarak göreve getiridi. 17 eylül 1647’de vezîriâzam sâlih paşa’nın katli üzerine, vezîriâzamlık seferde bulunan mûsâ paşa’ya verilmişken o sırada getirildiği sadâret kaymakamlığında çevirdiği entrikalarla ve bir rivayete göre sultan ibrâhim’e sunduğu 300.000 kuruş karşılığında sadrazamlık makamını elde etti.

sadâret makamına getirildiği sırada devlet içeride büyük bir karışıklık içinde, dışarıda ise girit yüzünden venedik’le savaş halinde idi. çanakkale boğazı’nı tutan venedikliler bosna taraflarında da üstün durumdaydılar ve kırka sancağında bazı kale ve palankaları alarak ilerliyorlardı. bu arada stratejik önemi bulunan ve sınır boylarında yer alan klis kalesi de venedikliler’in eline geçti. vezîriâzam ahmed paşa, klis’in venedikliler’ce zaptedildiğini padişahtan sakladı ve bunu küçük bir kilise ve birkaç önemsiz palanka kaybı olarak gösterdi.

o sıralarda rumeli beylerbeyiliğinden ikinci vezirlikle istanbul’a getirtilen ve padişahın damadı olan fazlı paşa, gerçeği vezîriâzamın yanında sultan ibrâhim’e söylediği gibi onu rüşvet almak, devlet mansıplarını satmak ve gerçekleri padişahtan gizlemekle itham etti. bunları ilk defa duyan sultan ibrâhim fazlı paşa’yı azarladı; daha sonra hapsedilen fazlı paşa azak kalesi muhafızlığıyla istanbul’dan uzaklaştırıldı. ahmed paşa, gerçekleri padişahın öğrenebileceği endişesiyle sarayda savaşın konuşulmasını yasaklamış, bu arada venedik donanmasının çanakkale boğazı’nı kapattığını da padişahtan gizlemişti.

vezîriâzam ahmed paşa, bu tutum ve davranışlarıyla çeşitli kesimlerin tepkilerini çekmeye başladı. başta kara murad ağa olmak üzere yeniçeri ocağı ileri gelenleri de bu uygulamalardan rahatsızlık duymaktaydılar. yeniçeri ileri gelenlerinin düşmanlığını kazanan ahmed paşa bu muhalif grubu ortadan kaldırmaya çalıştı.


nitekim oğlu bâkî bey’in düğününe kara murad ağa ve arkadaşlarını da çağırarak onları topluca öldürtmek istediği, ancak ocak ağalarının bu davetin bir tuzak olduğunu öğrenerek düğünü terkettikleri belirtilir. yeniçerilerle olan anlaşmazlık ve onlar üzerinde otorite kurma mücadelesi vezîriâzamın sonunu hazırlayan sebeplerin başında gelir. ocak ağaları etmeydanı’ndaki orta cami’de toplandılar ve vezîriâzamın azlini kararlaştırdılar. ardından bu kararı şeyhülislâma bildirerek ondan ulemâyı ikna etmesini istediler.


fâtih camii’nde toplanan ağalar ve ulemâ meclisine sipahiler de katıldı. daha sonra vezîriâzam camiye davet edildi. ancak ahmed paşa durumu önceden öğrenip gizlenmişti. gelişmelerden haberdar olan sultan ibrâhim bir haseki göndererek cemiyetin dağılmasını istediyse de şeyhülislâm hoca abdürrahim efendi, hasekiye vezîriâzam kendilerine teslim edilmeden bunun mümkün olmayacağını söyledi.

öte yandan son gelişmelerden haberdar olan ve firar eden ahmed paşa, telhisçisi ve bir hizmetkârı ile kılık değiştirip bir heybe altın, değerli mücevherler ve şeyh hamdullah hattı bir mushafı alarak bazı tanıdıklarının evlerine sığınmak istedi, fakat hiçbiri tarafından kabul edilmedi. bunlardan hacı behram adlı bir kişinin ihbarı üzerine yakalandı ve o gece yarısı şeyhülislâm fetvasıyla boğularak öldürüldü.

cesedi çıplak olarak atmeydanı’nda bir çınarın altına konuldu ve burada “insan yağı mafsal ağrılarına iyi gelir” inancıyla kılıç darbeleriyle parça parça edildi. bundan dolayı ahmed paşa ölümünden sonra “bin parça” anlamına gelen hezarpâre lakabıyla anılmıştır.

--- alıntı --- buradan
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim