insan olamaz böylesi. ahlak, şeref yoksunu bir mahlukat.
devamını gör...

büyükada

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

tanım romanın analizi olmasından mütevellit ağır derecede spoiler içermektedir.

albert camus'nun 1942 yılında yayınlanan ilk ve en ünlü romanı. sanılanın aksine varoluşçu bir eser değildir, absürt edebiyatının ilk örneklerinden biridir.
okuması gayet kolay olan bir roman olsa da, gerçek anlamda anlaması basit değildir çünkü olan olaylar üzerine birçok farklı bakış açısıyla, birçok farklı çıkarımda bulunmak mümkün.

romandaki en bariz fikir, muhtemelen insanın varoluşunun absürtlüğü. absürt edebiyatının ana fikirlerinden birisi insanın varoluşunun, insan hayatının koşullarının absürtlüğüdür. yani insan, varoluşunu, varoluş koşullarını anlayabilecek kapasitede değildir. bir örnekle açıklarsak: en kolay örnek ölümdür. ölüm, insanın gerçek anlamda kavrayabildiği bir konsept değil. insan, bir taraftan ölümün hiç gelmeyeceğini düşünür, diğer taraftan da bir şekilde sonsuza kadar yaşayacağını düşünür (bkz: din). varoluşun absürtlüğü de bu nokta da giriyor. tek bir insanın varoluşu, hayatı bir bakıma anlamsızdır. bir insanın hayatı sahip olabileceği en önemli şey ve hayat, bir insanın deneyimleyebileceği en uzun olay. ancak tek bir insanın hayatı, bütün dünya (hatta günümüzde evren) ile karşılaştırıldığında anlamsız, ufak. hepimiz birkaç jenerasyona unutulup gitmiş olacağız. bir insanın hayatına yüklediği anlam ile bir insan hayatının evrensel anlamı arasındaki ilişki absürt yani bir tutuşmazlık var.

romanın başkarakteri, meursault da burada işe dahil oluyor. roman, bir ölümle başlayıp bir ölümle bitiyor. kitapın dönüm noktasında ise yine bir ölüm var. lakin meursault, ne annesinin ölümünü, ne öldürdüğü arabın ölümünü, ne de kendi ölümünü ciddiye alıyor. ciddiye almamak tam doğru kelime değil aslına bakarsanız; meursault, kitaptaki bütün ölümlerin karşısında kayıtsız, umursamaz. lakin romandaki üç ölüm de, meursault'nun hayatını derinden etkiliyor. sonuç olarak, romanda insan hayatına iki farklı bakış açısı olduğunu söyleyebiliriz: birincisi, meursault'nun bakış açısı, ki bu insan hayatının doğadaki yerine benzer. meursault, bütün roman boyunca dış etkenlerden çok etkileniyor. annesinin ölümünde, arabı öldürdüğünde ya da mahkeme salonunda havanın sıcaklığı meursault'nun düşünmesine bile engel oluyor. meursault, devamlı dış faktörlerden etkilenen güdülerinin farkında yani meursault, bir bakıma, doğa ve çevre ile harmoni içerisinde. insan hayatına bir diğer bakış açısı ise okuyucunun ve meursault'nun arkadaşlarının olaylara bakış açısı.

iki bakış açısı arasındaki fark nedir diye sorarsanız cevabı aslında tanımın en başında verdim: insanın hayata bakış açısı ile insan hayatının dünyadaki yeri arasında bir tutuşmazlık var. toplum ve doğa birbiri ile zıt düşüyor bir bakıma. lakin yabancı'yı ilk okuduğumdan beri aklımda bir soru var: yabancı kim? bu soruya ilk cevabınız meursault olacaktır. meursault, topluma yabancı. lakin meursault, çevresine yabancı değil, doğaya yabancı değil. aksine, doğanın bir yansıması gibi hareket ediyor. her harekete, hisleri çevresel faktörlerin bir sonucu bir bakıma. diğer taraftan, meursault'nun dışındaki karakterler, toplumun normlarına yabancı olmasalar da, kendi çevrelerine yabancılar. meursault'nun annesinin cenazesinde, annesinin huzurevinden bir arkadaşı da katılır ve bu karaktere, meursault'nun mahkemesi sırasında meursault'nun annesinin cenazesi sırasında ağlayıp ağlamadığı sorulur. adam, cenazede çok ağladığını ve ağlamaktan hiçbir şey göremediğini söyler. bu etki, romanın meursault'nun gözünden anlatılması ile daha da güçlü hale geliyor çünkü meursault'nun gözünden yabancı olan kendisi değil, olamaz da.

aynı zamanda, camus insan hayatının absürtlüğüne de değinmekte. meursault'nun, romanın başından sonuna kadar başına gelen bütün olaylar şans eseri ve kendi içinde mantıklıymış gibi gözükse dahi saçma. meursault'yu cinayete sürükleyen olaylar silsilesi tümüyle şans eseri ve öldürdüğü kişi de kendisiyle hiçbir alakası olmayan biri. hatta meursault'nun gözünde o kadar yabancı ki, ismi bile yok: "arap" denilip geçiliyor. meursault'nun mahkemesi ise tam bir saçmalık. meursault, annesinin cenazesinde nasıl davrandığının üzerine yargılanıyor. işlediği cinayetle hiçbir alakası yok olmamasına rağmen. meursault, bir bakıma iyi bir evlat olarak görülmediği için idama mahkum ediliyor. toplumun normlarına yabancı, oluşu meursault'yu suçlu yapıyor, arabı öldürmesi değil.
devamını gör...

ertesi gun yildirim nikahiyla evlilik cuzdani onune atilacak babadir.* sevgili piremses kizi 20 bin tl'lik koltuklarda oturunca ekstra mutlu mu olacak? yada dunyanin en rahat yataginda uyusa, huzuruna huzur mu katacak? sahsen hic sanmiyorum...
devamını gör...

trafikte; önünüze kıran, hatalı sollama yapan hatta ve hatta kırmızıdan sarıya geçen ısıkta arkadan daaaaaartt diye kornaya basanlara, sinirlenmeyip olsun diyip, kafa sallayıp gülümsediğiniz andır:)
devamını gör...

zorba ile konuşmayı çok isterdim. belki bana da hasapiko oynamayı öğretirdi..
devamını gör...

hem insta eklemiş hemde başlığı açmış. düşüyor mu böyle ?
devamını gör...

bana ozan tufan videosu attirdiniz ama ya.



olmasi gereken basliga birlestirilmis bir ukdenin kafa sözlük bug’ları sebepli silinmis gozukmesi sorunsalindan kaynakli eseleme cabanizi opuyor, keyifli sozlukler diliyorum.*
devamını gör...

1941-2011 yılları arasında yaşamış ses sanatçısıdır. asıl vatanı bir afrika ülkesi olancape verde'dir. müzisyen bir aileden gelmesine rağmen babasını erken kaybetmiş olması sebebiyle çocukluğunun uzun bir bölümünü yetiştirme yurtlarında geçirmek zorunda kalmıştır. çorap ve ayakkabı giymeksizin sahne alması sebebiyle; ''çıplak ayaklı diva'' lakabını almıştır. şehrinde ki barlarda bir süre sahne aldıktan sonra fransa'ya yerleşmiş ve fransızca şarkılar yazıp söylemeye başlamıştır. ölmeden önce son günlerini geçirmek istediği ülkesi için yazdığı şarkı ise en bilinenlerinden; ''sodade'' isimli şarkıdır.

kulaklarınızın pasını silmek için bir iki eserini bırakalım;

salif keita & cesaria evora - yamore
cesaria evora- petit pays*
cesaria evora- besame mucho
devamını gör...

tedavisi çok pahalı bir hastalığı olan çocuklar için yapılması gereken kampanyadır.

ekşi sözlükte gördüm bu kampanyaları. burada paylaşıp daha çok kişiye ulaştırmak istiyorum. damlaya damlaya göl olur arkadaşlar.






edit:, mert, öykü ve poyraz ali'nin kampanyaları çıkarıldı. öykü ve poyraz ali için kampanya tamamlandı mert için işe geç kalındı ilacı alması için gereken kilo sınırın aşmış maalesef.

edit: mert kilogram bakımından riskli gruba girdiği için maalesef zolgensma tadavisini alamayacak.

edit: metehan'ın kampanyası da tamamlandı.

edit: hamza'nın kampanyası da tamamlamıştır.

edit: aziz cemalin kampanyası da tamamlanmıştır.

edit: umut ve enis talha'nın da kampanyaları tamamlanmıştır.
devamını gör...

edebiyatta, halkın duygu ve düşüncesini özlü bir şekilde dile getiren, en duygusuz kişileri duygulandıran, en uyuşmuş gönülleri heyecanla dolduran bir halk şiiri türüdür.
hoyrat kelimesinin bu şiir türüne ad olması konusunda çeşitli görüşler vardır. bize göre hoyrat, gerek söz ve gerekse kendine has ezgisiyle yiğitlik ve mertlik havası uyandıran; sevda, gurbet, sevinç, keder, yas, vatan sevgisi, kin, v.b. duyguları işleyen; sanat kavramından az çok nasibini almış, klasik unsurlarla beslenmiş bir türk halk edebiyatı ve müziğinin birlikte adıdır.

düşte gör düş de gör/ hayalde gör düşte gör/bu aşktan çektiğimi/sen de bir yol düş de gör.
devamını gör...

güçlü bir kariyere sahip ve toplumda sözü dinlenen gibi tanımlardan ziyade kendi imkanları-imkansızlıkları içinde benliğini koruyarak yaşamayı bilen kadındır. cinsiyetle sınırlandırmaya da gerek yok her insanın olması gerektiği gibi.
devamını gör...

en dibe düşüldüğünde ve yukarıları kaplayan bütün o aşılamaz tepeler görülüğünde gelir çaresizlik.

dibi görmüşler iyi bilir ki o koca tepeleri tek seferde aşmak mümkün değildir.

ancak zaman ile birlikte, sabır ile birlikte, teker teker aşılır tepeler.

su akar yolunu bulur, sabır ve irade ile bir çaresi elbet bulunur.
devamını gör...

evet yoldaş benjo, bir dergi spoileri verdi. kurucu da belliymiş. acaba içerik nedir?
devamını gör...

çok konuşmaları. sessizliğe alışkın biri için azap gibidir.
devamını gör...

kahvaltıda havyar ve kaz ciğeri olması. net zenginlik belirtisi.
devamını gör...

bu kitabın bu kadar önemli olmasının sebebi yazarın kendisinin de akıl hastanesinde zaman geçirmiş olması ve kendi anılarından yola çıkarak gerçeklerle bezenmiş bu kitabı yazmasıdır. benzer zorluklarla yüzleşen veya psikolojik sorunlu yakınları olan insanların okuması gereken faydalı bir eserdir. psikolojik problemlerimiz 2020 yılında oldu da farkında değiliz sanki.
(bkz: sanagulbahcesivadetmedim) kaliteli yazılarını okurken bu kitabı tekrar okuma isteği duydum.
--! spoiler !--
kitaptan bazı alıntılar…
--! spoiler !--
deborah kibritin kuru yakıtı tutuşturduğunu hissetti. “adalet uygulanmıyorsa, namussuzluk örtbas ediliyorsa ve inançlarını koruyan insanlar acı çekiyorsa sizin gerçekliğiniz ne işe yarıyor peki?” ...
“bak dinle beni,” dedi furi (deborah’nın psikiyatristi). “sana hiçbir zaman gül bahçesi vadetmedim ben. hiçbir zaman kusursuz bir adalet vadetmedim. ve hiç bir zaman huzur ya da mutluluk vadetmedim. sana ancak bunlarla savaşma özgürlüğüne kavuşmanda yardımcı olabilirim. sana sunduğum tek gerçeklik savaşım. ve sağlıklı olmak, gücünün yettiği kadarıyla bu savaşımı kabul edip etmemekte özgür olmak demektir. ben yalan şeyler vadetmem hiç. kusursuz, güllük gülistanlık bir dünya masalı koca bir yalandır... üstelik böyle bir dünya çok can sıkıcı bir yer olur!”
ona bir anlatabilsem... diye düşündü furi. çölde doğup büyümüş bir insana, daha görmediği nice bereketli, verimli, olağanüstü derecede güzel topraklar olduğu nasıl anlatılabilirdi acaba?
deborah’ın okuduğu bütün kitaplar ona kesin ifadeler kullanmamasını, tartışmamasını ve duygularını belli etmemesini, neşeli ve yardımsever olmasını söylüyordu.
ölümden başka ölümler -daha kötüleri- de vardır.
sizin yalnızca bir çeşit soğuğunuz var; paltolarla halledebilecek bir soğuk.
acıyı kendi tekelinizde mi sanıyorsunuz?
anılar biçim olarak değişmeyebilir ama yıllar boyu önemlerinin vurgulanması onlara korkunç boyutlar kazandırabilir.
sevdiğiniz insanları korumak için hiçbir zaman dünyayı yeniden kuramayacağınızı anlatmaya çalışıyorum size.
bütün hasta insanların hastanelerde olduğunu mu sanıyorsun sen?
devamını gör...

bahar kokusu
devamını gör...

puhahahah diye güldüren başlık. teşekkürler maçın zor geçeceğini bilmiyordum özür dilerim. ömrün boyunca hep gül.
devamını gör...

sadece bilgisi olanların yapabildiğidir. şahsen ben okurken hiçbir şey anlamıyorum. ama yine de belki anlarım diye okumaktan da geri kalmıyorum. sonuç hüsran...

"zart zurt reseptörlerinin migliyedis ile bağlantılı ciguli korteksinde immunal kotanjuri ile zirzop edilmesidir." tarzında yazdığınız tanımların güzel türkçemizdeki anlamlarını da izah ederseniz; ben de ameliyata girecek değilim ama üç beş bir şeyler kapmış olurum diye düşünüyorum.

hani el yazını okuyamayız eyvallah ama, (bkz: doktor yazısı) arial fontunda yazılmışını da okuyabilelim lütfen. hepimiz için win-win bir durum olacaktır. öptüm sizi beyaz önlüklü yazarlarımız.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim