ellerin ağızdan daha fazla alkol tüketmesi
covid-19 ile gerçekleşen durum.
devamını gör...
imamoğlu’nun ellerini bağlaması bana göre suçtur
ulan derdinizi seveyim be! yahu bre adam utanmıyor musun? millet acından canına kıyıyor, adı üstünde iç işleri bakanı çıkıp iki kelam etsene bu iç iş değil mi? ha pardon bu sadece egonomi bakanının sorunu değil mi pardon! türbede el bağlamışmış, yahu o türbedekine sorsan bırakın bu işleri der.
devamını gör...
meja (yazar)
şu tanımda #758288 genel olarak lucifer hakkında yazdıklarının yanlış anlaşıldığını söyleyen yazarımız.
ben de sanırım lucifer hakkında yazdıklarını yanlış anlamışım. özür dilerim. kendisinin sözlük hakkındaki düşüncelerine saygı duyuyorum.
kafa sözlük trolleri başlığına girdiğim şu #756103 tanım; sözlükte yaşanan haksız gidişlere bir tepkiydi ve duygusaldı bir açıdan.
elbette troll trollüğünü yapacak ciddi yazan yine yazacak. bu değişmeyecek. ben de biliyorum. ama içinde bulunmaktan hoşlandığım yerin duyarsız yazarlarla dolması da hoşuma gitmiyor. bunu laik-seküler kesimin yaşam tarzı müdahalelerine verdikleri tepkilere benzetebilirsiniz. o tepkiler de sonuna kadar haklı tepkilerdir, yanlış anlaşılmasın.
meja'nın da lucifer'in yanında duruyormuş gibi görünmesini hem hazmedemedim hem de az önce değindiğim gibi anlamlandıramadım.
bağışlayın beni affınıza sığınıyorum.
ben de sanırım lucifer hakkında yazdıklarını yanlış anlamışım. özür dilerim. kendisinin sözlük hakkındaki düşüncelerine saygı duyuyorum.
kafa sözlük trolleri başlığına girdiğim şu #756103 tanım; sözlükte yaşanan haksız gidişlere bir tepkiydi ve duygusaldı bir açıdan.
elbette troll trollüğünü yapacak ciddi yazan yine yazacak. bu değişmeyecek. ben de biliyorum. ama içinde bulunmaktan hoşlandığım yerin duyarsız yazarlarla dolması da hoşuma gitmiyor. bunu laik-seküler kesimin yaşam tarzı müdahalelerine verdikleri tepkilere benzetebilirsiniz. o tepkiler de sonuna kadar haklı tepkilerdir, yanlış anlaşılmasın.
meja'nın da lucifer'in yanında duruyormuş gibi görünmesini hem hazmedemedim hem de az önce değindiğim gibi anlamlandıramadım.
bağışlayın beni affınıza sığınıyorum.
devamını gör...
danimarka'nın mültecilerin oturma iznini iptal etmesi
darısı türkiye'dekilerin başına
devamını gör...
selam ve dua lipa ile
mesajın ya da mailin sonuna yazılabilecek güzel temenni.
devamını gör...
frida kahlo
diego riveraya yazdığı mektup şöyledir;
diego rivera’ma..
seni sevmeye başlayalı çok uzun zaman oldu. küçük bir kız çocuğu idim, seni sevmeye başladığımda. şimdi ise bedeni çürümeye başlayan yaşlı bir kadınım. bütün bedenler çürüyor aslında diego’m. eskiyor bütün bedenler. ama acı çeken yüreği var ise bir bedenin, daha hızlı çürüyor o beden. benim acı çeken bir yüreğim var diego. seni sevmeye başladığım o günden beri, acı çeken bir yüreğim var. beni anlamadın demeyeceğim. beni anladın. zaten en dayanılmaz acı buydu. sen beni anladın. anladığın halde canımı yaktın diego…
ben de seni anlamak istedim. tüm hayatımı, hayatımın her bir zerresini seni anlamaya adadım. sen nereye gittiysen, ben de gittim. sen neye güldüysen ona güldüm. sen kimi sevdiysen onu sevdim. hangi kadınla seviştiysen o kadınla seviştim. bende bulamadığın ve başka kadınlarda aradığın şeyi keşfetmek için, senin öptüğün kadınları öptüm.
dokunduğun kadınlara dokundum… senin sevmediklerini de sevdim ben diego. neden sevmediğini anlamak için, onları… sevdim!!! ya da sevmeye çalıştım… içimdeki, sana dair olan öfkeyi dindirmek için yaptım belki.
öfkem dinmedi diego. her defasında körkütük aşık olarak, sana döndüm. ya da aslında senden hiç gitmemiştim.
seninle amerika’ya gelmemi istediğinde, benim olduğunu sandım. en büyük yanılgım oldu bu belki de. sen ne benim ne de başka bir kadının olamazdın. kimseye ait olamazdın sen ! ruhun buna izin vermezdi. oysa ki ben, sana ait oldum hep. yattığım tüm adamlar ile sana ait olarak yattım diego. acı çekerek seviştim onlarla…
bir tek senin çocuğunu doğurmak istedim. ah diego’m.. bu paramparça rahmimden nefret ettim, bebeğimizi tutamayınca. söküp atmak istedim rahmimi. sana çocuk doğurmayı beceremeyen bir organı taşımak yük oldu bana.
kanlar içinde kaldığımda beyaz çarşaflar üzerinde, bana nasıl acıyarak baktığını gördüm. nasıl korktuğunu, ölmemden. sırf bundan ölmedim ben diegom. sen acı çekme diye. ve beni terk ettiğinde, o kanlar içinde kaldığım günkü acı dolu bakışlarına sığınarak, acılı mektuplar yazdım sana. çaresizlik kokan, kadınlık onurumu ayaklar altına aldığım mektuplar yazdım. bana acı ve geri dön istedim. buna bile razıydım sevgilim.
senin çirkin olduğunu söyleyen annemden nefret ettim. sana benim gibi bakamayan herkesten. senin güzelliğini görememelerini anlayamadım hiç… kurbağa sevgilim, diego’m… bana dünyanın en büyük acısını yaşattın sen. gün be gün öldüm seni sevmeye başladığım ilk andan itibaren. ama sevgilim, bir daha gelseydim dünyaya yine seni severdim… canlı canlı çürüyeceğimi bilerek!
diego rivera’ma..
seni sevmeye başlayalı çok uzun zaman oldu. küçük bir kız çocuğu idim, seni sevmeye başladığımda. şimdi ise bedeni çürümeye başlayan yaşlı bir kadınım. bütün bedenler çürüyor aslında diego’m. eskiyor bütün bedenler. ama acı çeken yüreği var ise bir bedenin, daha hızlı çürüyor o beden. benim acı çeken bir yüreğim var diego. seni sevmeye başladığım o günden beri, acı çeken bir yüreğim var. beni anlamadın demeyeceğim. beni anladın. zaten en dayanılmaz acı buydu. sen beni anladın. anladığın halde canımı yaktın diego…
ben de seni anlamak istedim. tüm hayatımı, hayatımın her bir zerresini seni anlamaya adadım. sen nereye gittiysen, ben de gittim. sen neye güldüysen ona güldüm. sen kimi sevdiysen onu sevdim. hangi kadınla seviştiysen o kadınla seviştim. bende bulamadığın ve başka kadınlarda aradığın şeyi keşfetmek için, senin öptüğün kadınları öptüm.
dokunduğun kadınlara dokundum… senin sevmediklerini de sevdim ben diego. neden sevmediğini anlamak için, onları… sevdim!!! ya da sevmeye çalıştım… içimdeki, sana dair olan öfkeyi dindirmek için yaptım belki.
öfkem dinmedi diego. her defasında körkütük aşık olarak, sana döndüm. ya da aslında senden hiç gitmemiştim.
seninle amerika’ya gelmemi istediğinde, benim olduğunu sandım. en büyük yanılgım oldu bu belki de. sen ne benim ne de başka bir kadının olamazdın. kimseye ait olamazdın sen ! ruhun buna izin vermezdi. oysa ki ben, sana ait oldum hep. yattığım tüm adamlar ile sana ait olarak yattım diego. acı çekerek seviştim onlarla…
bir tek senin çocuğunu doğurmak istedim. ah diego’m.. bu paramparça rahmimden nefret ettim, bebeğimizi tutamayınca. söküp atmak istedim rahmimi. sana çocuk doğurmayı beceremeyen bir organı taşımak yük oldu bana.
kanlar içinde kaldığımda beyaz çarşaflar üzerinde, bana nasıl acıyarak baktığını gördüm. nasıl korktuğunu, ölmemden. sırf bundan ölmedim ben diegom. sen acı çekme diye. ve beni terk ettiğinde, o kanlar içinde kaldığım günkü acı dolu bakışlarına sığınarak, acılı mektuplar yazdım sana. çaresizlik kokan, kadınlık onurumu ayaklar altına aldığım mektuplar yazdım. bana acı ve geri dön istedim. buna bile razıydım sevgilim.
senin çirkin olduğunu söyleyen annemden nefret ettim. sana benim gibi bakamayan herkesten. senin güzelliğini görememelerini anlayamadım hiç… kurbağa sevgilim, diego’m… bana dünyanın en büyük acısını yaşattın sen. gün be gün öldüm seni sevmeye başladığım ilk andan itibaren. ama sevgilim, bir daha gelseydim dünyaya yine seni severdim… canlı canlı çürüyeceğimi bilerek!
devamını gör...
yemekten kıl çıkması
açık konuşayım çok uzun ve tomar tomar kıl çıkmadıysa kenara koyarım ve yemeğine devam ederim.
ha küçük bir kıldan da midem bulanırsa ilgili kişiye sessizce söylerim ve yardımcı olmasını isterim.
tabii ki doğru olanı işi temiz yapmak ama sonuçta robotlar yapmıyor bu yemekleri ve saç kılı kolay dökülen bir şey.
mesela tırnak çıksa veya sümük sv çıksa yemeğinin içinden boyutuna vs bakmam direkt ilgili kişiye söylerim.
çünkü tırnak, sümük gibi parçalar kolay kolay çıkan, dökülen şeyler değildir.
ha küçük bir kıldan da midem bulanırsa ilgili kişiye sessizce söylerim ve yardımcı olmasını isterim.
tabii ki doğru olanı işi temiz yapmak ama sonuçta robotlar yapmıyor bu yemekleri ve saç kılı kolay dökülen bir şey.
mesela tırnak çıksa veya sümük sv çıksa yemeğinin içinden boyutuna vs bakmam direkt ilgili kişiye söylerim.
çünkü tırnak, sümük gibi parçalar kolay kolay çıkan, dökülen şeyler değildir.
devamını gör...
seninki de dert mi
söyleyenin ağzının ortasına iki tane çakılası laf. insanların sürekli dert yarıştırmasından doğmuştur, neden bundan bu kadar zevk alındığı ise bir muammadır. özür dilerim senden daha beter olamadım, elimden bu kadarı geldi diye cevap verilmelidir.
devamını gör...
kadınların bakir erkek istememesi
hadi lan ordan dediğim saçmalık.
nur suresi 3. ayet
zina eden erkek ancak zinakâr veya müşrik bir kadınla evlenir, zina eden kadınla da ancak zinakâr veya müşrik bir erkek evlenir. bu müminlere haram kılınmıştır.
zina yapmış bir kadındır bunu isteyen. bakire kız istiyosanız bakir olacaksınız.
nur suresi 3. ayet
zina eden erkek ancak zinakâr veya müşrik bir kadınla evlenir, zina eden kadınla da ancak zinakâr veya müşrik bir erkek evlenir. bu müminlere haram kılınmıştır.
zina yapmış bir kadındır bunu isteyen. bakire kız istiyosanız bakir olacaksınız.
devamını gör...
melatonin
hayvanlar, mikroorganizmalar ve hatta bitkilerde dahi sentezlenen melatonin hormonu biyoritmi düzenlenmesinin yanı sıra güçlü bir antioksidan özelliği taşımaktadır. memelilerde yalnızca beyindeki epifiz bezi tarafından sentezlenen bu hormon antioksidan özelliği sayesinde kanser baskılayıcı bir faktör olarak tanımlanır. melatonin sentezi ve salgısı üzerinde doğrudan etki gösteren başlıca fiziksel etmenlerden biri ışıktır. yapılan çalışmalar canlıların gececil ya da gündüzcül olmasına bağlı olmaksızın melatonin üretimini geceleri gerçekleştirdiğini göstermektedir. karanlıkta sentezlenen hormon kısa süre içerisinde kan ve serebrospinal sıvıya geçerek bütün vücutta yayılır. melatoninin karanlığa bağlı olarak sentezlenmesi retinadan gelen sinyallere bağlı olarak anterior hipotalamusta bulunan süprakiazmatik çekirdek (scn) ismi verilen bölge tarafından yönetilir.
karanlık-ışık döngüsüne bağlı olarak değişen melatonin sinyali hücrelere, dokulara ve organlara günün hangi vakti olduğu bilgisini taşır. melatonin, sentezinin merkezi biyolojik saat (scn) tarafından yönetilmesi nedeni ile en güvenilir ve istikrarlı periferal zamanlama molekülüdür. ışığın varlığında süprakiazmatik çekirdek epifize melatonin salgısını baskılayacak sinyaller gönderirken, ışığın yokluğunda ise melatonin sentezini arttıracak sinyal gönderir. memelilerde melatonin ritminin sinyal mekanizması incelendiğinde clock (saat) genleri (clock, bmal1, cry1, cry2, cry3, per1 ve per2) olarak isimlendirilen bir dizi genin süprakiazmatik çekirdek ve epifizdeki 24 saatlik ekspresyonuna bağlı olduğu görülmektedir. sirkadiyen saat ve bu saatin ritmine bağlı fizyolojik olaylar clock genlerinin ekspresyonuna bağlıdır. fizyolojik ya da farmakolojik düzeyine bağlı olmaksızın uyku kontrolü, sirkadyen ritim, retinal fizyoloji, mevsimsel üreme aktivitesi, kanser gelişimi, immün aktivite, antioksidan ve serbest radikal indirgeme, kemik metabolizması ve gastrointestinal fizyoloji gibi birçok faklı fizyolojik süreçte rol oynamaktadır.
karanlık-ışık döngüsüne bağlı olarak değişen melatonin sinyali hücrelere, dokulara ve organlara günün hangi vakti olduğu bilgisini taşır. melatonin, sentezinin merkezi biyolojik saat (scn) tarafından yönetilmesi nedeni ile en güvenilir ve istikrarlı periferal zamanlama molekülüdür. ışığın varlığında süprakiazmatik çekirdek epifize melatonin salgısını baskılayacak sinyaller gönderirken, ışığın yokluğunda ise melatonin sentezini arttıracak sinyal gönderir. memelilerde melatonin ritminin sinyal mekanizması incelendiğinde clock (saat) genleri (clock, bmal1, cry1, cry2, cry3, per1 ve per2) olarak isimlendirilen bir dizi genin süprakiazmatik çekirdek ve epifizdeki 24 saatlik ekspresyonuna bağlı olduğu görülmektedir. sirkadiyen saat ve bu saatin ritmine bağlı fizyolojik olaylar clock genlerinin ekspresyonuna bağlıdır. fizyolojik ya da farmakolojik düzeyine bağlı olmaksızın uyku kontrolü, sirkadyen ritim, retinal fizyoloji, mevsimsel üreme aktivitesi, kanser gelişimi, immün aktivite, antioksidan ve serbest radikal indirgeme, kemik metabolizması ve gastrointestinal fizyoloji gibi birçok faklı fizyolojik süreçte rol oynamaktadır.
devamını gör...
evlenirdim denilen dizi karakterleri
leyla ile mecnun dizisindeki 2. leyla. (bkz: zeynep çamcı)
devamını gör...
kişide kaçma isteği uyandıran muhabbetler
karşımdaki kişinin devamlı kendini anlatması, hiç bana nasılsın diye sormaması ve beni dinlememesi, lafı bir şekilde kendisine getirmesi. bana değersiz hissettirir bu durum. sanki onun varlığını değerini pekiştirme ihtiyacını karşılamaktan başka bir işlevim yokmuş gibi gelir.
devamını gör...
ne güzel güldün
pinhanı gurubunun bir şarkısı.
aynı dönemin kavak yelleri dizisinin de müziği olarak kullanılmıştır.
zaten bu grubu ne zaman dinlesem o günlere giderim ister istemez.
yalandan da ne güzel güldün o akşam bana dizeleri de vurucu dizeleridir parçanın bana kalırsa.
bazen belirli bir kaç sahne oynatır kafamdan istemeden.
hoş parçadır.
aynı dönemin kavak yelleri dizisinin de müziği olarak kullanılmıştır.
zaten bu grubu ne zaman dinlesem o günlere giderim ister istemez.
yalandan da ne güzel güldün o akşam bana dizeleri de vurucu dizeleridir parçanın bana kalırsa.
bazen belirli bir kaç sahne oynatır kafamdan istemeden.
hoş parçadır.
devamını gör...
william congreve
ingiliz oyun yazarı'dır. oyunlarının mükemmel yapısı vardır.fakat buna karşılık sıkıcı stili ile tanınır.
devamını gör...
(tematik)
akustik gitar
yabancıların "steel string" dedikleri enstrüman. klasik gitar ile çok karıştırılır.
ikisinin de çalınma mantığı akustiktir, ancak akıllının biri böyle adlandırmıştır.*
gelelim ikisinin arasındaki farklara,
akustik gitarın telleri çeliktir. metaldir yani. klasik gitarın ise plastiktir. yine yabancılar klasik gitara bu yüzden "nylon string" derler.
headstock denen kısımlara bakın, mesela bu klasik bu da akustik.
akustik gitarların headstocklarında boşluk olmaz.
köprülere bakın, mesela bu klasik bu da akustik. klasik gitarda teller düğüm atarak köprüye sabitlenir. akustik gitarda ise, ne deniyor bilmiyorum, farklı bir yöntem kullanılır.
ikisinin de çalınma mantığı akustiktir, ancak akıllının biri böyle adlandırmıştır.*
gelelim ikisinin arasındaki farklara,
akustik gitarın telleri çeliktir. metaldir yani. klasik gitarın ise plastiktir. yine yabancılar klasik gitara bu yüzden "nylon string" derler.
headstock denen kısımlara bakın, mesela bu klasik bu da akustik.
akustik gitarların headstocklarında boşluk olmaz.
köprülere bakın, mesela bu klasik bu da akustik. klasik gitarda teller düğüm atarak köprüye sabitlenir. akustik gitarda ise, ne deniyor bilmiyorum, farklı bir yöntem kullanılır.
devamını gör...
iğde ağacı
çok su aramaması ve topraktaki azotu iyi depolayabilmesinden dolayı bahçelerde rahatlıkla yetişen ağaçtır. dikenli dalları ve erozyona karşı güçlü yapısı nedeniyle toprak kayması riski bulunan dik yükseltideki bölgelerde tercih edilir. 60 - 70 yıl kadar ömrü vardır.
devamını gör...
uzun süreli ilişkinin sırrı
anlamak bence. ama karşılıklı anlamak. istediğin gibi anlamak değil tabi. karşıdakinin istediği gibi anlamak. yoksa olmaz.
devamını gör...
mustafa kemal'in dayıları ve amcaları
(bkz: sözlükte uçurulmak)
devamını gör...
nazende sevgilim
vaktiyle bir koro ile söylediğim güzel şarkıdır.
devamını gör...
ah müjgan ah
sadri alışık'tan dinleyince insanın içine daha da işleyen bir şiiri vardır bu filmin. *
semtimizin bir tanesiydi müjgan.
saçları sırtına kadar sırma sırma dökülür
elleri ufacık, gözleri dört defa lacivertti.
ve de her ne hikmetse o da bana gönüllüydü.
öyle bir sevdim ki müjgan'ı, dünyamı şaşırdım,
haddimi bilemedim, evleniriz gibi geldi bana.
evimiz, yuvamız olur, ışığımız yanar,
fakir soframız kurulur gibi geldi.
sahil bahçesinde gazoz içerekten gizli gizli mal-ü hülya kurardık.
sonra da çarşılara giderdik.
eşya beğenirdik elden düşme;
aynalı konsolumuz topuzlu karyolamız bile olacaktı.
müjgan'ın her an her bi daim yanında olacaktım ama olmadı gitti.
nereye mi ? paraya gitti abicim paraya
nasıl da sevmiştim yıllarca ben seni
her akşam bekledim yollarını
elbet bir gün biz yuva kurarız derken
duydum evlenmişsin sen zengin bir gençle
zengin olsaydım sensiz kalmazdım
her an düşünüp seni hiç ağlamazdım
param olsaydı aşkım kalırdın
seve seve yanımda benimle yaşardın
nikah resimlerimizi de çektirdik.
sonra karpuzcu raşit ağabeyinin kayınbiraderine borç ederekten nişan yüzüklerimizi de yaptırmıştık.
ama müjgan takmadı bunu takamadı uçuverdi elimden.
meğer gizlice altın bir kafes bulmuş kendine.
müjgan'ın gelinliğini hususi diktirmişler,
benim gibi kiralık tel duvak almaya kalkışmamışlar.
öyle sevindim ki. mesut ve bahtiyar olsun diye dualar ettim.
müjgan gibi ben de birbirimize ettiğimiz sözleri ettiğimiz yeminleri unuttum.
bir daha mahalleye gelmedi müjgan, gelemedi.
bizim dar ve eski sokaklara otomobili sığmıyormuş dediler.
senede birkaç ay zaten avrupa'daymış dediler.
zaman şifalı bir ilaçtır unutursun dediler,
unuttum ben de. hiç aklıma gelmedi.
hatırlamıyorum bile müjganı. hatırlamıyorum
öptüğünü düşünüyorum dudak yerine parayı
para için açar mı sevişenler arayı
madem para mühimdi al koluna parayı
çantana da koy aldığın o kocayı
zengin olsaydım sensiz kalmazdım
her an düşünüp seni hiç ağlamazdım
param olsaydı aşkım kalırdın
seve seve yanımda benimle yaşardın...
semtimizin bir tanesiydi müjgan.
saçları sırtına kadar sırma sırma dökülür
elleri ufacık, gözleri dört defa lacivertti.
ve de her ne hikmetse o da bana gönüllüydü.
öyle bir sevdim ki müjgan'ı, dünyamı şaşırdım,
haddimi bilemedim, evleniriz gibi geldi bana.
evimiz, yuvamız olur, ışığımız yanar,
fakir soframız kurulur gibi geldi.
sahil bahçesinde gazoz içerekten gizli gizli mal-ü hülya kurardık.
sonra da çarşılara giderdik.
eşya beğenirdik elden düşme;
aynalı konsolumuz topuzlu karyolamız bile olacaktı.
müjgan'ın her an her bi daim yanında olacaktım ama olmadı gitti.
nereye mi ? paraya gitti abicim paraya
nasıl da sevmiştim yıllarca ben seni
her akşam bekledim yollarını
elbet bir gün biz yuva kurarız derken
duydum evlenmişsin sen zengin bir gençle
zengin olsaydım sensiz kalmazdım
her an düşünüp seni hiç ağlamazdım
param olsaydı aşkım kalırdın
seve seve yanımda benimle yaşardın
nikah resimlerimizi de çektirdik.
sonra karpuzcu raşit ağabeyinin kayınbiraderine borç ederekten nişan yüzüklerimizi de yaptırmıştık.
ama müjgan takmadı bunu takamadı uçuverdi elimden.
meğer gizlice altın bir kafes bulmuş kendine.
müjgan'ın gelinliğini hususi diktirmişler,
benim gibi kiralık tel duvak almaya kalkışmamışlar.
öyle sevindim ki. mesut ve bahtiyar olsun diye dualar ettim.
müjgan gibi ben de birbirimize ettiğimiz sözleri ettiğimiz yeminleri unuttum.
bir daha mahalleye gelmedi müjgan, gelemedi.
bizim dar ve eski sokaklara otomobili sığmıyormuş dediler.
senede birkaç ay zaten avrupa'daymış dediler.
zaman şifalı bir ilaçtır unutursun dediler,
unuttum ben de. hiç aklıma gelmedi.
hatırlamıyorum bile müjganı. hatırlamıyorum
öptüğünü düşünüyorum dudak yerine parayı
para için açar mı sevişenler arayı
madem para mühimdi al koluna parayı
çantana da koy aldığın o kocayı
zengin olsaydım sensiz kalmazdım
her an düşünüp seni hiç ağlamazdım
param olsaydı aşkım kalırdın
seve seve yanımda benimle yaşardın...
devamını gör...