18 yaşındayım, birkaç tane arkadaşım var ama hiç en yakın arkadaşım yok.
devamını gör...

iç anadolu bölgesinde yeni evli çiftler için kullanılan bir deyiştir. kalabalık aile halinde yaşanılan ve fındık fıstık gibi yemişlerin pahası bakımından değerli olduğu dönemlerde, aile büyükleri tarafından yeni evli çiftin gece tüketmesi için yastıklarının altına fındık fıstık benzeri yemişlerin bırakılması geleneği bu deyişi ortaya çıkarmıştır. kızlarının evlenmek isteyip istemediğini sorarken ya da evlenme yaşlarının geldiğini ifade ederken anaların, teyzelerin yastık altı fıstık mı istiyorsun şeklinde konuştukları bilinmektedir.
devamını gör...

herkes hüzünlü, herkes kendiyle küs, herkes karanlık nedense.

hüzün tadında güzeldir.
içinizdeki zehir belki başka birilerinin panzehiridir.
hiçbir karanlık sonsuza kadar süremez.

mutluluğun resmini çizebilirim nazım.
devamını gör...

işsizliğin sebebi devlet..

hiç düşündünüzmü, iş arayan herkesin işe girdiğini.. ya da bu mümkünmü? bilen varmı.. herkes işe girmesede en azından kısmen rahatlatsalar milleti.. bizi nelere razı olmak zorunda bırakıyorlar ya..

iş yok.. çünkü insanlar para kazanamıyor, esnaf bir şey satamıyor, parayla temizlik yapan, manikür yapan, boya badana yapan, iş yapamıyor, parası az olan bir halk var ortada.. iyi yaşamak için, parası yetmeyen bir halk, kendine bakmak için, evine bakmak için, karnını doyurduktan sonra, yaşadığını hissetmesi için, sadece kendisi istediği için hiçbir şey yapamıyor, işin kötüsü daha önceden yapmaya alıştığı şeylerden de, belkide yediği bazı besinlerden bile vazgeçmek zorunda kaldığı bir dönem yaşıyor..

yani insanların paraya ihtiyacı var, en etkili çözüm, bari belli bir yaş grubunu emekli etseler, piyasaya çok güzel etkileri olacaktır, ama yok sevgili sözlük maalesef yok...
bu iktidar yemin etmiş dibine kadar almaya, hep almaya, hepsini almaya, yoksa borca girip almaya ama vermemeye, vermek yok, gram vermek yok kimseye, ne para.. ne rahat.. işe de kendi adamları giriyor.. yazarken içime fenalık geldi, gittikleri günü görürüz inşallah...
devamını gör...

bence çok güzel düşünülmüş bir fikirdir. şayet kampanya kabul olunursa ben de kitabımı verebilirim. benim gidip de kitap alıp okuyabildiğim halk kütüphanesi var ancak köy öğrencilerinin her zaman merkeze gelememe gibi sorunları olabiliyor. o yüzden köy okullarına bağışta bulunmak çok daha güzel olur.
devamını gör...

ankara'da karanfil sokakta bulunan şehrin en meşhur kitapçılarından biri. hem kentin entelektüel ihtiyacına yanıt vermesiyle hem de insanların buluşma mekanı sorununa çözüm getirmesiyle bir çeşit amme hizmeti verir.

öğrenciyken beleş dergi ve kitap okuduğumuz çok olmuştur. allah affetsin.
devamını gör...

marx'ın tanımladığı proleter ile bugün inşaatta sucuklu yumurta yapan erhan abi'nin karşıladığı kavramın başkalaşmasından kaynaklı içi boşaltılmış bir felsefi/sosyolojik tanımlamadır kendisi.

proleter ve üst sınıf arasındaki sınıfsal gerilim, toplumların adaleti ve refahı için yapıcı bir işlev görevi görmektedir. elbette bu gerilim görmezden gelindiğinde ve proleteryanın özlük hakları hiçe sayıldığında ortada öfkeli gergin ve patlamaya hazır bir toplum olacaktır. ancak bu sınıfsal gerilim hesaba katılarak ve hakkaniyet içerisinde dizayn edilmiş iktisadi ve sosyokültürel dağılım toplumun tümünü uluslararası ölçekte yüceltecektir. teori kendi içerisinde buraya kadar doğru. bunun mümkün olması için de tüm proleteryanın bu amaç doğrultusunda birleşip sendikalaşması, birbirinin iyiliğini gözetmesi ve apaçık bir şekilde basiretli ve dürüst olması gerekir.

bugünkü işçi sınıfına baktığımızda bahsedilen sistemin işlerliği için en temel gereksinim olan iyi niyetin zerresi bulunmamakta. herkes bir rütbe daha yükselip mamadan bir çay kaşığı daha fazla almak için birbirinin cesedini çiğnemeye hazır. ortada bir örgütlenme değil, kaosun tanımladığı yeni bir düzen var. işverenlerin uyguladığı ''kontrollü bir açlık'' var. 21. yüzyılda özgürlük ekonomik büyüklük ile eşdeğer vaziyette. ekonomi bir dil gibi, ''currency'' yani akıntı/para birimi/geçerlilik içerisinde her bir birim'in bir cümleye, bir ''ifadeye'' tekabül ediyor. sana verilen ''maaş'' aslında ''ne kadar konuşacağının, ne kadar söz hakkının olduğunun'' emaresi. bu noktada demokrasi, tüm bu acı gerçeklik içerisinde ''ağrı kesici'' görevi üstlenen bir farmakolojik ajan gibi. tıpkı din gibi bir uyuşturucu.

edit: imla
devamını gör...

hislerime tercüman olan başlık. defalarca denememe rağmen iradesiz oluşumdan dolayı, hep başa sardığım durum.
bırakanlarla haşır neşir olduğumdan mütevellit, bu soruları kendilerine yönelttiğimde; aldığım cevapları paylaşmak isterim.

kesinlikle leş gibi kokma durumundan kurtuluyorsun. duşunu al, üzerine bir keyif sigarası tüttür. nerede o mis gibi şampuan, sabun kokusu? hoooop gitti. güzel kokmak yaşam kalitesini arttırır.

tat alma duyusunun daha işlevsel hale geldiği gerçeği. bunu çok merak ediyorum. bırakanlar yediğinin, içtiğinin daha lezzetli hale geldiğini söylüyor. kim istemez ki? al sana bir tane daha sebep.

zamandan tasarruf ettiklerini söylüyorlar. benim de en çok şikayet ettiğim durumların başında bu geliyor. ortalama 1 veya 2 saat güne yaydığımda, zamanımdan çalıyor. metropol keşmekeşi içerisinde bir hayli yoğun geçen hayatımızın 2 saati bu sigara yüzünden çöpe gidiyor. bir sebep daha.

ve sağlık. akciğer kanserinin baş sebeplerinden biri olan bu zıkkımı bıraktığımızda, ciğerlerimiz ortalama 1 yıl gibi bir süre içerisinde, yenileniyor. bu riski böylece minimuma indirgiyoruz.

ayrıca doğaya daha az zarar vermiş oluyoruz.

bunlar yeterli sebepler bırakmak için. gel gör ki irade nerede? 'iradee nerdesin cınım?' bir gün bu maddeleri, ben de birilerine anlatmak, paylaşmak istiyorum. umut hala var, fazla uzaklaşmış olamaz.
devamını gör...

sizden sonraki nesillere aktarabileceğiniz genelde sizin için evin en önemli kısmıdır. victor hugo kitaplık kurmak tapınak yapmak kadar asildir demiştir.
devamını gör...

kalabalık ortamlardan ışık hızıyla uzaklaşabilmem. çok kalabalık ve gürültülü ortamlardan pek hoşlanmayıp evimde battaniye altında çay içmeyi tercih etmem.
devamını gör...

son kışların uçtuğu zamana denk
bahar önü desem değil, öyle bir renk
mavi gibi de değil sanki, değil!
içim gibi karışık, katı bi renk
olsun dedim, huzur olmalı bu
aynaya baktım, boyu boyuma denk.
devamını gör...

futbolla pek alakam yoktur ama çocukluğumdan beri beşiktaş gözüme hep ayrı bir güzel gelmiştir.
devamını gör...

first folio veya ilk folyo.
william shakespeare'in ölümünün yedinci yılı olan 1623'de, komedi, geçmiş ve trajedi oyunlarını bir araya getiren ilk toplu basımıdır. shakespeare'in king's men'den iki arkadaşı olan john heminges ve henry condell tarafından bir araya getirilen 36 oyunu içermektedir. şimdiye kadar yayınlanan en etkili kitaplardan biri olarak kabul görülür ve tiyatronun en büyük yapıtı özelliğini taşımaktadır.

folyo baskıları lüks objeler olarak görülen büyük ve pahalı kitaplardı. basıma girecek metin mat ya da parlak kağıtlar üzerine dört sayfa olarak basılır, her yaprak daha sonra iki yaprak oluşturmak için bir kez katlanırdı. bu nedenle, bir folyo kitabın her yaprağı, orijinal yaprağın yarısı boyutundadır.

birinci folyo olmasaydı on ikinci gece, macbeth, julius caesar ve fırtına başta olmak üzere shakespeare oyunlarından on sekiz tanesi asla günümüze ulaşmayabilirdi. tahmini olarak 750 adet basılan ilk folyodan günümüze kadar 233 tanesinin ulaştığı biliniyor. yakın zamanda amerika new york'ta yapılan bir müzayedeye telefonla katılan üç alıcı arasında ki 6 dakikalık kıyasıya kapışma sonrasında 9,98 milyon dolara antikacı stephan loewentheil kitabı satın aldı.
stephan loewentheil, shakespeare oyunlarının ilk derlemesinin orjinalini, 'kitapların kutsal kasesi' diye niteledi.

ilk folyoda bulunan,
komediler*;
fırtına / verona'nın iki beyefendisi / windsor'un mutlu eşleri / ölçü için ölçü / hataların komedisi / boşuna patırtı / aşkın emeği kayboldu / bir yaz gecesi rüyası / venedik tüccarı / sevdiğin gibi / hırçın ehlileştirilmesi / iyi biten her şey / on ikinci gece / kış masalı.

geçmişler*;
kral john / richard ıı / henry ıv - bölüm 1 / henry ıv - bölüm 2 / henry v / henry vı - bölüm 1 / henry vı - bölüm 2 / henry vı - bölüm 3 / richard ııı / henry vııı.

trajediler*;
troilus ve cressida / coriolanus / titus andronicus / romeo ve juliet / atina timon / julius sezar / macbeth / hamlet / kral lear / othello / antony ve kleopatra / cymbeline.

komedi oyunlarından perikles ve iki soylu akraba ile tarihi oyunlarından edward ııı ilk folyoda yer almamaktadır.
devamını gör...

söz konusu renkteki kedilerin default ismi.
devamını gör...

haram olsa dahi bu (başkalarına zarar verecek boyutta bir bağımlılığa ulaşmadıktan sonra) içenden başka kimi ilgilendirir? bir dinin buyurdukları devlet politikasını neden etkilesin?
devamını gör...

türk lirası.
devamını gör...

sigara yaktıran olay
devamını gör...

ne kadar itici bir teyzemiz, çok rahatlıyormuş küfür ederken. ben rahatsız oldum.
devamını gör...

nuri bilge ceylan'a cannes'ın kapılarını bir daha kapanmamak üzere açan filmdir. nbc'nin taşra üçlemesi diye adlandırılan; (kasaba, mayıs sıkıntısı, uzak) serisinin son filmi. grand prix ödülünü sting takdim etmiştir.
taşralı - kentli çatışması çok etkili işlenmiştir.
filmin kamera arkasında zeki demirkubuz'u da sıkça görürüz. o aralar dostane ilişkileri devam etmekteydi.
devamını gör...

beni her defasında heyecanlandıran bildirim. kim, neden beni takip etsin? ben kimim, neyim, ne kadarım? yazdıklarım okunmaya değer mi gerçekten? aklımda deli ama tatlı sorular. *
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim