bir sanat eseri karşısında yaşam damarlarından birinin kopmasına benzer bir hal içine girerek geçici bir bitkisel hayat durumuna girmektir.

parma manastırı ve kırmızı ile siyah kitaplarının büyük yazarı stendhal santa croce bazilikasını gezerken gördükleri karşısında nutku tutulu, kalp atışı müthiş hızlanır; insanın aşık olduğunu anladığı o ilk anki duyguların kelebeklerden azade bir halini yaşar.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

bu durum bana türkiye’nin seri katilleri kolici ve çivici’nin aynı hücreye konacakları sırada kolici’nin korkup “ beni bu adamla aynı yere koymayın, o bir katil” diyerek ağlamasını hatırlattı. hazret öldürdüğü insanları kolilere koyup çöpe attığı için hapisteyken insanları çivi ile öldüren seri katilden sanki kendisi hayali koli ihracatından yakalanmış gibi korkması akıllara zarardı. stendhal de kendi yarattığı muhteşemlikler bir yanda dururken başka sanat eserlerinden böylesine etkilenerek beni çok şaşırtmıştır.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

bu sendromla ilgili başka bir konu ise chuck palahnuik’un bu sendromdan hareketle yazdığı “ günce” isimli romandır. chuck project mayhem isimli öyküyü bir araba tamircisi ilken yazan daha sonra ise dövüş kulübü isimli efsane romana çeviren, kapitalizme savaş açmış yazar arkadaşımızdır.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

girdiği bu savaşı kapitalizm saflarına geçerek kaybeden chuck stendhal sendromunun bir suç aracı olarak kullanılabileceğini gösterdiği romanı günce ile suç alemine girmek isteyen gençler için bir yöntemler rehberi kurmuş, ayrıca kapitalizm saflarında yerini aldığını bize kanıtlamıştır zira roman filme çekilmek için yazıldığını bar bar bağırmaktadır.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

eğer böyle bir sendroma yakalanırsanız ve hareket edemeyecek hale gelirseniz türkiye’de yaşadığınız hatırlamanız sizi hayatta tutacaktır.
devamını gör...

yorucudur.
devamını gör...

köyümün suyundan çay,
teyzemin elinden baklava,
yakında, 46 yıldır bakıyor olacağım manzaram.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
çünkü köylü olmak, mütevazi zevklere sahip olmak demektir.
devamını gör...

düzlüğün bittiği yerden atacağımız çok insan olurdu.
devamını gör...

mor ve ötesi yorumunu da beğendiğim güzel parça.

harun tekin bir röportajında sanırım, şarkıyı ilk yapmak istediklerinde hazır olmadıklarını düşünüp bıraktıklarını ve birkaç yıl aradan sonra yeniden deneyip şu anki şarkıyı yapabildiklerini anlatmıştı.
devamını gör...

zihniyetin dışa vurumudur. sorgulamayınız; öğrenmeyeniz, tartışmayınız, eleştirmeyeniz. sonuçta koyunsunuz; neden aykırı hareket ediyorsunuz serzenişidir.
devamını gör...

bir anton çehov öyküsüdür.

zihnimde oluşturduğum bir öykü listesi var. dünya edebiyatından en sevdiğim öykülerden oluşuyor bu liste. bu öyküde o listenin nadide üyelerinden biri.

hikayenin beni etkilemesinin en önemli nedeni elbette çehov öykücülüğüne beslediğim müthiş hayranlık. çehov bambaşka bir öykücüdür. onun yazarlığını övmek benim haddim değil.

diğer bir nedense yaşadığım benzer sayılabilecek bir olay. pansiyonlu bir okulda çalıştığım dönemlerde bir gece pansiyon nöbeti tutarken odamda kitap okuyarak saati iki etmiştim. öğrencilerin hepsi çoktan uyumuş olmasına rağmen bir erkek pansiyonunda her an tetikte olmak gerektiğini düşünerek şöyle bir dolaşmaya karar verdiğimde lavabolardan gelen su sesini duydum.

banyoya gittiğimde üç lavaboda üç öğrencinin abdest almakta olduğunu fark ettim. yatsı için çok geç sabah için çok erken olduğunu hesaplayarak ne yaptıklarını sordum. çünkü bu öğrencilerin namaz kılması için ya kendilerine kıyamet ile ilgili net bir mesaj gelmesi ya da çok büyük bir suç işlemiş olmaları gerekiyordu.

aldığım cevap gerçekten anında bana çehov’un öyküsünü anımsattı. bu güzel kardeşlerim yeni gelen öğrencilere akşam boyunca cin hikayeleri anlatmışlar ancak yeni gelenler korkmayıp fosur fosur uyurken bu aklı evveller korkup uykusuz bir geceye düşünce namaz kılıp korkularından arınma yöntemini tercih etmişler.

çehov’un öyküsünde de bir ruh çağırma seansında büyük filozof spinoza’nın ruhunu çağırıp “ bu gece ölecekleri” bilgisini alam arkadaşların evlerine gittiklerinde karşılaştıkları ve yazarın deyimiyle tabutomani’ye neden olan tabutları görmeleri konu ediliyor.


“eğer spinoza'ya inanmak gerekirse bu gece, rüzgârın inlemesini dinleye dinleye öleceğim. ne korkunç!”


aklında bu cümlelerle olan bitene bir anlam vermeye çalışan kahramanımız gerçekten korkunç bir noel gecesi yaşıyor, bence buna şahit olmalısınız.
devamını gör...

bazıları vardır ki sırf bu yüzden eşcinsel biriyle arkadaş olmak istemezler ki kendi tercihleridir ama her erkeği kendisine yürüyor sanan kadınlara da kezban sıfatını yapıştırmaktan çekinmezler. işte bu iki yüzlülüktür.
devamını gör...

yo ben kafa izninde değilim.
devamını gör...

geceye bir nazan öncel şarkısı bırakalım. ara ara dinlediğim. hep dinlediğim. bıktırmaz. bağımlılık yapar.

"hatırına sustum"

devamını gör...

bu kız "akıl yaşta değil baştadır"ın vücut bulmuş hâli.
evet tanımları, tavırları çok olgun amaaaa bu, benim ona küçük bir kız çocuğunu severcesine yaklaşma isteğimi değiştirmiyor.
hele hele burada da bana olan aşkını itiraf etmiş: #730602 bu kız benim kaderim agaa.*
bundan sonraaa bu kızıı üzeen karşısında beni buluuur.
kalp kalp kalp, gülücük gülücük gülücük *
devamını gör...

ben seni, sesini, kokunu çok özlüyorum. sonu gelmiyor bu özlemin, bitmiyor, durmuyor.

insanlar şey diyorlar; zamanla alışırsın... neye alışacağım ki aklım almıyor. zamanla daha çok özlemeyecek miyim? ne bileyim aylar geçiyor seneler geçecek her gün görmediğim gün sayısı artacak buna hazır değilim sanki ben...

hem yokluğunu kabullenemiyorum ki nasıl özleminle baş edeyim. canım çok yanıyor konuştuğumda cevap alamayınca, hayalini kurduğumuz şeyleri gerçekleştirdiğimde beraber sevinemeyince...

bazen hiç gitmemişsin gibi davranıyorum yok diyorum ya öyle değil o başka yerde diyorum ve o yüzden o yerlere gitmiyorum bu gerçekle yüzleşmemek için ama hayat öyle bir şey ki bir anda bak artık o yok diye yüzüme vuruyor.

bazen evde durup yaşanılan olayları sen karşındaymışsın gibi sana anlatıyorum mesela sonra bir şey geliyor napıyorsun sen diyorum. bekliyorum, karşımdaki senin özlediğim sesiyle anlatmasını, hasretimi cevaplamasinin bekliyorum. ama olmuyor...

özlem işte gelmeyen birine duyulunca çok daha zor oluyormuş...
devamını gör...

konuşmak, yemek, içmek gibi faaliyetlerimiz için aktif kullandığımız organdır.vücudumuzun en hızlı iyileşen organıdır. dil diğer kasların aksine asla yorulmaz. tıpkı parmak izi gibi dil izimizde sadece bize özeldir. dil şişmanlayabilir. ve dil rengi sağlığımızla ilgili bizlere ipucu verir.
devamını gör...

friends;
samimidir,
candır,
dosttur,
duygusaldır,
sıcak çikolata gibidir içinizi ısıtır,
moraliniz bozuk olduğunda size sarılır,
öyle nahiftir ki karakterlere bağlanırsınız.
ailenizin bir parçasıdır friends.

bu başlığın tanımı olmamalı dostlar...
devamını gör...

din felsefecileri her ne kadar çok sayıda farklı problem üzerinde çalışmayı seçmiş olsalar da alanın ana problemi, tahmin edileceği gibi, tanrı’nın var olup olmadığıdır.
devamını gör...

portakal sekmesindeki başarıları sonrası aşağıdaki gibi hissettiğini tahmin ettiğim yazar:
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

-kadına şiddet
-zam
-işsizlik
devamını gör...

atom numarası 64 olan, gd simgeli kimyasal element.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim