pogaca yanak*) olarak anilmaniza sebebiyet veren sovulesi bir durum.

ben de yuze kilo alanlar grubundayim.
normalde kilolu bi' insan degilim. hafif ruzgar ciksa ucarım yani. o derece. * ama bi lokma bi sey yesem hemen yanaklarima gider. zaten tombik olan yanaklarim daha da tombiklesir. gorenler ay ne kadan da datlusun, cok ponciksin dese de * benim hosuma gitmiyor bu durum.
devamını gör...

anne-babasının terbiye edemediği çocuğu bir zahmet siz terbiye etmeye kalkmayın. insan olan zaten şiddetin aciz işi olduğundan haberdardır. böyle insanlara prim verildikçe yine ezilen, mağdur olan veya şiddet gören kadın oluyor. eğer mazoşistseniz ayrı tabii.
devamını gör...

bir insanı tanıyamadığını fark etmekten daha kötüsü nedir?

şurada #1236490 sevgili miko, “sahi neden bu kadar az yazıyorsunuz?” diye sormak istediğini söylemişti. o gün bugündür aklıma geldikçe soruyorum bunu kendime. öyle ya biz, bize yöneltilen anlamlı bir soruyu bin kez beynimize mıhlamadan kafamızı yastığa koyamıyoruz.

hislerim, fikirlerim, olaylara bakışım, dünyaya bakışım. bunların herhangi bir insan tanesininkinden daha kıymetli olduğunu asla düşünmedim. zekasına hayran olduklarım için de aptal bulduklarım için de geçerliydi bu. öyle ki en aptal diye baktığım insanların bir sözünü/hareketini yıllar sonra bir yere konumlandırıp ulan ben ne kadar safmışım dediğim bir hayli olmuştur. bunları sevgili miko o tanımı bu bağlamda yazdığı için söylüyorum. benim neden az yazdığıma ilişkin arayışım insanları bu kıymetli fikirlerden niçin mahrum bıraktığımla alakalı değildi. sahiden ben bunca olaya/duyguya rağmen neden artık bu kadar az şey sarf ediyordum? bunu o tanımın girildiği günden beri düşünüyorum. burası girizgahın henüz sonu. ben son zamanlarda mesela sevgili güneş’in uzun tanımlarını okuyacak iradeyi bulamıyorum üzerime çöken anlamsız bir ağırlık sebebiyle. sizler de bu tanımı okumak için kendinizi zorlamayınız diye bir ufak uyarı.

neden az yazıyorum? bu soruyu genişletebiliriz aslında. sözlüğe neden daha az giriyorum? neden daha az kişiyle temas kuruyorum? twittera neden hiç girmiyorum bile artık? insanları neden daha az gözlemliyorum? metro istasyonunda aklıma gelmeyi bekleyen onca afili cümleyi neden kovalamıyorum artık? başladığım bütün şiirleri henüz ilk dörtlüğe varmadan neden yırtıp atıyorum? bir tanıma hevesle başlayıp neden sık sık aman be deyip silip canhıraş çıkıyorum sözlükten?

bunları kendime bir cevap bulmak ve bu cevabın gösterdiği uçurumu aşmak niyetiyle sordum kendime. net değilsem de bir cevabım var diye hissediyorum. en azından eğer cevap bu değilse asla başkası da değil. bu aslında bir yanıyla itiraf gibi olduğundan bu tanımı karalama defterine yazamadım.

bir insana çok güvendim. öyle ya hayatımızı dumura uğratan hemen hemen her şey bir insanla ilintili, ne tuhaf. daima samimi oldum bu hayatta, insanlar asla samimiyetimden şüphe etmediler. beni tanıyıp bana çarçabuk açılan onlarca insan var. sende şeytan tüyü var dediklerini defalarca kez işittim. bana kalırsa o şeytan tüyü samimiyetimden başka bir şey değildi. ben işte o güvendiğim insana bütün samimiyetle binbir kapımı açtım. çünkü bende o samimiyet ve içimdeki o binlerce kapıdan başka bir şey de yoktu. iki yılın sonunda henüz anlayamadığım bir şekilde her şey son buldu. son bulalı da bir yılı çoktan aşıyor. ancak bir soru var: hayatın merkezine bir insanı aldığınızda ve ona açılma ihtimali olan bütün kapıları o bütün samimiyetinizle açtığınızda, o insan herhangi bir kapıyı yüzünüze vurarak çıkarsa eğer, geriye ne kalır? cevabı biliyorsunuz; asla boşluk kabul etmeyen merkez ve hangisinden çıkarsanız kurtulacağınızı bilmediğiniz açık binlerce kapı.

benim onca tökezleyişimin, onca durağanlığımın, üretkenliğimin yok oluşunun, insanlara ve olaylara karşı hissizleşmemin, yalnızca kafama eserse ayda bir birşeyler geveleyişimin galiba sebebi bu. doğrusu bunu kendimden ummazdım. kendimi güçlü ve her şeye hazırlıklı sanırdım. meğer insan bütün planlarına rağmen daima her şeye hazırlıksız yakalanan bir varlıkmış. bütün yıkımlar, felaketler, ayrılıklar, ölümler insanı hazırlıksız yakalarmış. bu aslında insanın kibirlenmesinden başka şey değil. hazırlıklı olduğunda bütün yıkımlara, ayrılıklara, felaketlere ve hatta ölümlere kafa tutacağına dair kibir. velhasılı ben de kendimi güçlü ve hazırlıklı hisseder ve bir insandan yana bu denli sarsıntıya uğrayacağımı ummazdım. oysa açık binlerce kapının ortasında öylece bırakıldım. zaman geçtikçe aştım dedimse bu alışmaktı. unuttum dedimse yanılgı. bitti dedimse yalan. hislerimin binde biri yok diyebilirim ancak etkisiyle hayatımı kasıp kavuran bir boşluğa itildiğimi kendime itiraf etme cüretini göstermeliyim artık.

evet, bir insanı tanıyamadığını fark etmekten daha kötüsü, kıymet verdiğin o insanın seni asla tanıyamamış olduğunu fark etmektir. bu farkındalığın beni içine attığı enkazı üzerimden kaldırmak için ne belediye işçileri ne ağır vasıtalar. yalnızca ince, keskin bir ışık. onu göz ucuyla yakaladım. itirafa cüret etmek böylece kolaylaştı. neden bu kadar az yazıyorum? o enkazın altındayım, hepsi bundan. şimdilik.
devamını gör...

ablam o nasıl sestir? çok çok çok güzel, baya güzel. aaayyy öğrencin olasım geldi. sen anlat biz dinleyelim. yeminle hiç sıkılmam. müthiş bi diksiyon. *
devamını gör...

benle konuşmasınlar.
şaka ya, bir çok arkadaşım çay içmiyor.
içseler keşke ama olmazsa da olmasın.
devamını gör...

olunmaz mı hiç?
her sabah bir hevesle nickaltı mesaj sayısı kontrol edilir, eğer aynıysa bir hüzün çöker insanın üzerine...
demek ki der, demek ki bütün bir gece kimsenin aklına gelmemişim...
oysa o sayı bir arttıysa bile; surata yayılan gülümseme, günü aydınlatan güneşten daha parlak bir ışık verir kişiye...
devamını gör...

kusura bakma, özür dilerim, hatalıydım, bilmiyorum, afedersin... diye giden kelimelerdir
devamını gör...

kitaptır, makaledir bu tür şeyleri okumaktan hoşlanmıyorsanız gelmeyin. onun haricinde eğlencelidir. vize zamanı sorumlu tutulan pdflerden çoğu zaman bunalabilirsiniz, ama pes etmezseniz sonuç gayet olumlu olacaktır. bir de ögretim üyesi kaliteliyse dersler de baya akar gider, kendinizi anlatılan dönemde, savaşta hayal ederken bulursunuz.
devamını gör...

toksik insanlar.
devamını gör...

safkan olmayan hiçbir büyücünün hogwarts cadılık ve büyücülük okulunda eğitim görmesini istemediğinden, kendisi için sihir dünyasının hitler'i diyebiliriz. büyücülük kariyerinin oldukça büyük bir kısmı başarılarla dolu olmasına rağmen kendisi kötülüğün tarafında olmayı seçmiş, bu alanda hiç kimsenin cesaret dahi edemeyeceği işler başarmış ve büyücülük dünyasına korku salmıştır.

ayrıca böcürtünün kendi cesedi olması, kendisiyle ilgili en enteresan bilgilerdendir.
devamını gör...

bu hafta brezilya’da uygulanmaya başlanmış, türkiye’de de uygulanmasını bekleyen ve dillendiren ekonomistler vardır. saçmadır. kişinin bankadaki belirli bir mevduatının bilmem yüzde kaçına vergi getirilir. insanlar da parasını alır yastık altına koyar, ekonomi çarkında nakit akışı eksilir, hırsızlara da gün doğar.
devamını gör...

sütunlar ile ayrılan koridor ve salondan oluşan roma kamu yapısıdır.
devamını gör...

ezginin günlüğü'nden bir parça paylaşan yazar. güzel müzik zevki olan insanları seviyorum.
devamını gör...

diğer çocuklara ebeveynlik yapsın diye dünyaya getirilmiş zavallı insan. evde kardeşler arasında herhangi bir şey olursa karışmamış olsa dahi ilk ondan hesap sorulur. iyi yönleri de var tabi mesela ilk göz ağrısı old. için genellikle kararlarınız veto edilmez.
devamını gör...

bilmeyene anlatılmaz, bilmeyenle tartışılmaz sherlock.
devamını gör...

yapılacak en zalimce eylem olacaktır. bu zalimlik ise muhtemelen şu şekilde yapılacaktır:
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

içinizden bir ağaç geçtiğini hayal edin.

ayak tabanlarınızdan giriyor dalları ilkin. o ilk temas çok keskin, çok yabancı, çok korkutucu. ama engel olunamaz da aynı zamanda. kısım kısım ilerlemesi de içinizde. aklınız çıkıyor ama nafile. canınızı çok yakıyor kendine yol bulmaya çalışırken içinizde.
sert, acımasız; ve evet doğru, çok acılı. artacak da bu acı daha, biliyorsunuz üstelik. bazen siz galip geliyor, kırıyorsunuz birkaç dalını ama çoğunlukla o kazanıyor savaşı. yavaş yavaş ilerliyor bedeninizde. kasıklarınızdan da girdiğinde, artık geriye dönüş olmadığını kavrıyorsunuz. evet en zoru bu diyorsunuz. bundan daha fazlası olamaz. buraları geçtiğinde, yoluna devam ederken işim kolaylaşacak. sıkmam gerek dişimi. tüm varlığı ile; dalları ve gövdesiyle, yoluna sizi yararak devam ediyor ağaç. direniyorsunuz çok sinirlenip bazen, ama boşuna. tüm organlarınız yer değiştiriyor içinizde ona yol açmak için. belli bir noktadan sonra kendinizi hissetmeyi unutuyorsunuz. sadece ve tüm gerçekliğiyle ağaç oluyorsunuz. bütünleşmek değil, hala yabancı size, ne var ki o kadar büyük ki, başka bir şey düşünemez, hissedemez oluyorsunuz. değişim zordur, herkes bilir bunu. ama bu kadar zor olacağı okunarak öğrenilemezmiş zaten... ya da geçmiş deneyimler... peh!

göğsünüzün oralarda bir yerlerde işler değişmeye başlıyor. kalple karşılaşınca ağaç da bir şaşalıyor herhalde, bilemiyorum. incitmeden, hasar bırakmadan geçmeye çalışıyor sanki. bir iki çizik alsa da koruyor kendini o. bunu fark etmek korkunuzu da azaltıyor. sevmeye başlıyorsunuz dönüştürücünüzü. alışmak belki, kim bilir. ama hemen sonra başka bir süreç başlıyor. tahayyül edilemez olan kısım. en zoru... artık dallar ve gövde bedeninizden ayrıldığında, son aşama başladığında yani demek istiyorum; köklerin beyninizden ayrılma sürecinde en dibi görüyorsunuz. zifiri karanlık burası. ağaca değil kendinize yabancı olduğunuz bir dönemi yaşıyorsunuz çünkü aklınız kökler tarafından zapt edilmiş vaziyetteyken. ne kadar süredir devam ettiğinden tutun, neler olup bittiğine kadar hiçbir şeyden haberiniz yok. siz siz değilsiniz, kökler tüm beyninizi ele geçirdi. çok, çok zor evet, asla bitmeyecek gibi. ama bitiyor... bir gün, ansızın, çat diye! o sizi terk etmeye karar verdiğinde. her şey gibi...

vedalaşmak zor oldu ağacımla, doğru. tüm acısına rağmen ama, iyi ki girdi içime. iyi ki değiştirdi beni. iyi ki sağ salim atlatabildim bu süreci. tüm yüklerimden arındım. tüm varlığımı yeniden yarattım. tortusu, izi bile kalmadı içimde. kendimi yeniden doğurdum.

pişman değilim, yine olsa yine yaparım. ben bu'yum diyebilmenin yolu bu acıyı çekmekten geçiyordu ise şayet, yine olsun yine çekerim. razıyım. mutluyum. tatminim. tamamım.
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

fotoğraf üzerinde hiçbir oynama yapmadım
devamını gör...

2001 yılında remzi kitapevi'nden çıkan ömer zülfü livaneli kitabı. aynı yıl yunus nadi roman ödülünü almış.

kitabın kurgulanışı benim daha önce rastlamadığım bir biçimde tasarlanmış. önsözünde yazarın kitabın bazı bölümlerini yeniden yazdığını anlattığı bir yer var. yaptığım çıkarım farklı bulduğum kurgulanış eklemesi olduğuydu. aynı hikayeyi bir yaşayandan bir de yaşayanı dinleyen yazardan sunuluyor hikaye okuyucuya. dışarıdan ve içeriden olayların nasıl göründüğünü net bir şekilde okuyucuya gösteriyor bu özellik.

ben yazarın okuduğum iki romanına göre bu kitabı çok daha sevdim. sevdim dediysem de yazarı kendi yazdıkları içinde sevdim. fakat yukarıda bahsettiğim kısım bana çok farklı bir okuma deneyimi sunduğu için başarılı ve tavsiye edebileceğim bir nitelikte. beni livaneli kitaplarında asıl rahatsız eden ise geçmişte yaşanmış şeylerin anlatılana kadar laf kalabağı içermesi. (bkz: serenad) bu kitapta ise asıl anlatılana ulaşma arzusu hissetmedim. hikaye yaşanmış bitmiş değil devam ediyordu, geçmişten gelen izler geleceğide belirleyecekti çünkü, bitip tükenmiş bir hikaye değildi anlatılan. akıp giden devam eden bir hikaye idi.

benim gibi sevmemiş ama yeniden livaneli'ye şans tanımak isteyenlere, kurgulanışı ve yazımı konusunda farklı bir deneyim yaşamak isteyenlere akıcı, sürükleyici bu kitabı tavsiye ederim naçizane.
devamını gör...

allah'ım, neye ihtiyacım varsa
senden onu istiyorum.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim