dokunmamak.

eskiden çok eskiden sevmediğim insanlara dokunmak, sarılmak istememekle başlayıp şimdilerde ise suyunu çıkardığım şey.
ciğere,
çamaşır suyuna,
sirkeye,
turşu suyuna,
balık(ki rabbim beni ondan onu benden uzak etsin),
şeftali,
yağlı his bırakan herhangi bir şeye
dokunamıyorum ağlamak istiyorum evde yapmak zorunda kalınca. lateksler iyi ki var!
devamını gör...

1999-2001 yılları arasında ortaokullu bir bebe olarak her gün çerkezköy-çorlu arası giderkene leman'a sarmıştım. her leman'ın son sayfalarında l-manyak reklamı olurdu, robinson cruose & cuma falan vardı. leman'ın siyasi oluşu hoşuma gittiğinden çok yüz vermezdim l-manyak'a en başlarda. sonra o bir gün bunu da alam nolcak dedim sonra bir baktım hakan karataş, fatih solmaz, bahadır baruter, cüstün, büstün, memcoş, oky, bahadır boysal, memo tembel çizer, gürcan yurt filan bir nefeste hayatıma girmiş. şuan yaklaşık 20 yıl öncesine ait sayılar var elimde bebeyken okuduydum, hala dönüp dönüp bakarım.

mektuplaşabilirdiniz o zamanlar dergi ile internet yoktu garipti, mektupla mastder kartı verirlerdi. ortaokullu fotoğrafımı yollamıştım, fotoğraflı kartımı anam bu len diye hacıladıydı, sonra salak derneği gibi bir şey çıktıydı konu salağı ile ilgili olaraktan. son sayfalarında ıvır-zıvır alıp satanlar, grup elemanı arayanlar ücretsiz ilan verirdi. sonra lombak'a bölündüler sevdiklerimin çoğu orada diye onlara asıldım yine de almayı bırakmadım bir süre. sonra nasıl oldu bıraktım tümden bu adamları ben de hatırlamıyorum, işte o ara büyüdüm herhal.

ps: kenan yarar'ı nasıl unuttum yaw hilal gelirse oyar walla.
devamını gör...

sürekli ama sürekli kendini öven insanlar
devamını gör...

zavallı, çaresiz anlamında kullanılan kelimedir.

biçare yunus n'eylesin?
derdini kime söylesin?
bir dem tefekkür eylesin,
bu dünyanın hallerine.

- yunus emre -
devamını gör...

diyanet'in çok uzun zamandır para ve cinsellik dışında yaptığı yorum.

çok şaşkınım.
devamını gör...

dile benden ne dilersen. (birgün gerçekten böyle bişi olursa diye düşünmeden 1 milyar amerikan doları diyebilmek için antrenman yapıyorum.)
devamını gör...

türkçe "aman tanrım" manasına gelen ingilizce sözcük.
devamını gör...

ingilizce feasibility kelimesinden gelen; bir şeyin yapılabilir, uygulanabilir olduğunu belirten bir tanımdır. bunun için hazırlanan rapora fizibilite raporu veya fizibilite etüdü denir. illa ki türkçesini kullanacağım diyorsanız yapılabilirlik raporu olarakta kullanılır.

genelde dört aşamadan oluşur. konu ekonomik, teknik ve finansal açıdan araştırılır, dördüncü aşama yasal araştırmadır ama ülkemizde ileri demokrasi olduğu için buna pek bakılmaz. gavur dediğimiz adamlar bu rapora bakmadan adım atmazlar ama bizde genelde kervan yolda düzülür mantığı ile hareket edildiğinden hele başlayalım, bakalım ne olacak tadındadır.
devamını gör...

büyük usta aşık sümmani'nin memleketidir.

ayrıca peri bacaları ile de ünlüdür.
devamını gör...

kafa sözlük için eksi oy istemememin en büyük nedenidir. ateistler gelip namaz kuran allah başlıklarında toplu eksileme yapacak dindarlar chp alkol laiklik başlıklarına gidip toplu eksileme yapacaktır.
(bkz: kafa sözlük’e eksi butonu gelmeli mi anketi)
devamını gör...

2009 yılında çıkan duman şarkısıdır. ben daha çok can oflaz'ın cover yaptığı halini seviyorum.

devamını gör...

kesinlikle insanlara güvenimiz. çok klişe ama o kadar gerçek ki sırf bu sebeple kimseyi ciddiye alamıyorum.
bir de bir şeyin yoluna gireceği inancı.
devamını gör...

bazı mikobakteri türlerinin sebep olduğu hastalık. daha çok bilinen adıyla verem. taş devri zamanında hayvanlarda görülmüş. tüm tarih çağlarında da insanlarda görülmüş. hatta tarih öncesi çağlarda incelenen bazı insanlarda tüberküloz hasarlarına rastlanılmış. milattan önce 3000li yıllarda mısırlılar tüberkülozlu insan figürleri çizmişler. mö 2500li yıllarda hintliler tüberkülozu anlatmışlar yazılarında. insanlık tarihinin en eski hastalıklarından birisidir. insanlığı da fazlasıyla etkilemiş ḥāliyle. sanatçılar özellikle. romanlarda,şiirlerde,türkülerde,tablolarda...
''bahçelerde mor meni
verem ettin sen beni
nasıl verem olmayım
eller sarıyor seni'' çok sevdiğim bir türküden sözler. aslında bu hastalığa olan bakışı da özetliyor bir noktada çünkü insanın yaşadığı kederlerin onu verem yaptığı anlayışını birçok romanda var. hatta iyi insanların verem olduğuyla ilgili bir akım bile olmuş zamanında verem olmak kutsal bir olay gibi olmuş. birçok sanatçı da veremden ölmüş zaten. benim bu konuda en çok sevdiğim şiirlerden birisinin sahibi olan muzaffer tayyip uslu da 24 yaşında veremden ölmüş :(

kan adlı şiiri:
önce öksürüverdim
öksürüverdim hafiften
derken ağzımdan kan geldi
bir ikindi üstü durup dururken
meseleyi o saat anladım
anladım ama, iş işten geçmiş ola
şöyle bir etrafıma baktım
baktım ki yaşamak güzeldi hala
mesela gökyüzü
maviydi alabildiğince
insanlar dalıp gitmişti
kendi alemine''

'la miseria'
https://www.researchgate.net/profile/dr_yatish_agarwal/publication/320882628/figure/fig8/as:557853556645890@1510014060896/venezuelan-painter-cristobal-rojas-poleos-famous-work-la-miseria-the-misery-which-the_q640.jpg

'güneş girmeyen eve doktor girer' atasözünde de tüberkülozun etkisini göz ardı edemeyiz asla çünkü bu bakteri sıcağa ve neme karşı çok hassas. zaten eski dönemlerde verem hastaları tedavi altındayken bunlara çok dikkat edilmiş.güneş görmesine,havası temiz bir yer olmasına. sanatoryum denilen özel hastanelerde tedavi görmüşler. bunun ülkemizde de en güzel örneklerinden birisi heybeliada sanatoryumu'dur. atamızın isteğiyle kurulmuştur ama tabii o binaya da ihanet edilmiştir,diyanete peşkeş çekilmiştir.

https://listelist.com/wp-content/uploads/2020/09/dfg-750x375.jpg

dünyadaki her üç insandan birisine bu bakterinin bulaştığı düşünülüyor. her yıl 3 milyon kişi ölüyor. özellikle çeşitli sağlık sorunları olan hassas kişileri etkiliyor bu hastalık. yaşlılar,çocuklar,diyabet gibi kronik hastalığı olanlar,alkolikler,madde bağımlıları,kötü beslenenler vs.. bir başka sorunlardan birisi de gelişmemiş ülkelerde yan etkisi fazla olan ucuz ilaçların kullanılması.

en önemli bulaşma yolu damlacık covid19 gibi. bu bakteriler o kadar küçük ki direkt akciğerlere iniyorlar alveollere. orada alveoler makrofajlar var bunları yok etmeye çalışıyor hemen. makrofaj fagositoz yapıp içine alıyor. sonrasında lizozomla birleşmesi lazım ki bakteriyi yok edebilsin ama bu bakteri lizozomla birleşmesini engelliyor. böylece makrofaj bakteriyi öldüremiyor bakteri de o ortamda çoğalıp makrofajı öldürüp yayılıyor. tabii makrofaj kendi öldüremese bile t lenfositleri uyarır ona bu bakteriyi tanıtır antijen sunma denilen işlemle. t lenfosit de çok güçlü olan hücresel bağışıklık cevabını oluşturur. bu da durduramazsa insanı kan kusarak nefes alamadan ölüme götürebilecek bir hastalık bu. çoğu insanda hastalık oluşmuyor ama her şeye rağmen dünyada 3 milyon insan ölüyor korkunç bir sayı. birde bu hastalık öyle bir şey ki tabiri caizse uyuyup sonra uyanıp insanı ölüme götürebiliyor.

artık verem tedavisinde çok güçlü antibiyotikler kullanılıyor. hatta sadece bu bakteriye etki eden antibiyotikler var. aşısı da 1921 yılında bulunmuştur. bcg( bacillus-calmette-guerin) aşısı olarak geçer. bacillus bakterinin biçimini belirtir. calmette ve guerin de bulan kişiler. mycobacterium bovis bakterisinin hastalık yapma gücü yok edilerek hazırlanmış canlı bir aşı. tabii şimdi burada solunumla bulaşan şekline yol açan bakterinin adı mycobacterium tuberculosis. mycobacterium bovis hayvanlardan insana bulaşan versiyonu ve sütlerin pastörize edilmesiyle birlikte çok azalmıştır. bu aşıyla ilgili benim ilginç bulduğum bir nokta bu aşı mesane(idrar kesesi) kanserinde kullanılıyor. bağışıklık sistemini güçlendirip tümöre karşı etkili oluyor.

özellikle küçükken beni de çok fazla etkilemiş bir hastalıktır. çok korkardım,verem olacağımı düşünürdüm.
devamını gör...

bize göre komik bir türkçedir. aslında yaptığımızın sonradan zengin olmuş adamın fakirlerle dalga gecmesinden bir farkı yok. çünkü bize göre çok daha az değişmiş bir türkçeleri var. bizde köylü diline benzediği için komik oluyor.

bu türkçeyi komik bulmayı aşağılayıcı bulmak olarak görmüyorum. ama azerbaycanlı arkadaşlarımızın bir çoğu onları aşağıladığımızı düşünüyor. bence öyle değil.

şu bir gerçek ki azerbaycan'a gidip 10 dakika gülmeden durabiliyorsan ya türkiye türkü değilsindir ya da büyükşehirlerde yaşamıyorsundur.

daha uçağa binerken başlıyor komiklikler. əvvəlcə oksigen maskasını özünüzə, sonra da uşağınıza taxın aga bizde uşak lafını büyükler çocuklara söyler. gelin la buraya uşaklar gibi. adamlar selam demiyor salam diyor. azerbaycan'dan size salam getirmişem lafına gülmeyen de ne bilim... nasılsınız anlamında nicesiiiz? diyorlar. bebek körpe demek. bir dalin şampuan reklamı var ki yerlere yatıyorum her seferinde. dalin şampun dalin şampun... (bkz: swh)



abi bu kıza bitiyorum yaa. mektebe tez get tez get tez get bıktım yaa diyor. anlamakta zorlanabilirsiniz işin özeti şu. kızcağız daha ilkokulda ve erken kalkıp okula gitmekten, ders yapmaktan ödev yapmaktan sıkılmış. dahası daha ilkokuldaki kızcağız büyüyüp evlendiğinde de çocuk bakmak istemiyor. sfsdsf çok şeker yaa. benim burda güldüğüm kıza azerbaycan dili de değil. o küçüçük yaşında hayattan bezmesi. ana olacam yine eziyet olacag lafına her seferinde kopuyorum.



aşağıdaki video da azerbaycan'da dikkat etmeniz gerekenlerle ilgili. en bariz olan bizde yanlış olan ay balam kelimeleri. bala evlat demek. öyle sevgiliye falan söylenen bir şey değil.



bu da azerbaycan reklamları.



siz yine de azerbaycan'a giderseniz ya da ya da azerbaycan vatandaşı ile karşılaşırsanız hiç azwrbaycan dili komikliğinden ya da standart bize komik gelen şeylerden bahsetmeyin hiç. onlara komik gelmekten ziyade kızdırır ve çok anlamsızdır.

küçük bir bilgi: azerbaycan türkçesinde ne a ne de e olan açık e şeklinde okunan bir harf vardır. sembolü ise ə harfi. zengin bir dil aslında. bizde olmayan harfler var.
devamını gör...

iki gündür sözlükte göremediğim patrondur.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

"seni sevdim be tosunum." sözünü akıllara getiren başlıktır.
haber için tık
devamını gör...

buddha
lao tzu
confucius
atatürk
arthur schopenhauer
carl jung
devamını gör...

akıl yürütme biçimi ile yazdıklarını önemle takip ettiğim yazar.
devamını gör...

geçici korunan statüsündeki suriye vatandaşlarıyla diğer mülteci ve ülkeye kaçak giriş yapanların deport edilmesi istemi.bu şekilde toptan,âni bir deport hukuka ,ahlâka ve insan haklarına aykırıdır.ırkçılık yapmak niyetiyle söylenmiyorsa lafzen ırkçılık içeren bir cümle değildir.keza modern hukuk devletlerinin mevzuatlarında ve hukuk terminolojilerinde bolca "xxx olmayanlar...." ibaresi bulunmaktadır.
türk kelimesinin anayasal tanımı için;
(bkz: anayasa'nın 66.maddesi)

1 yıl sonra gelen ek tanım : tanımla alakalı gelen bir kaç mesaj üzerine yazma gerekliliği hasıl oldu.

toplu ve ani deportlar söz konusu olduğunda, idare ve yetkililer ne kadar ihtimamla davranırsa davransın istenmeyen trajik olaylar vukuu bulabilmektedir. ancak aynı kalabalıkları ülkeye aniden ve kontrolsüz doldurmak da bir o kadar hukuk dışıdır. yurttaşın hakkını hukukunu hiçe saymaktır. salt ideolojik veya dini saiklerle, bilim ve hukuk dışı, adeta keyfim ve politik / dini duruşum öyle emretti ben de aldım dercesine ülkeye alınan bunca ilkel kalabalık, toplumun sinir uçlarına zaten dokunmaktadır. tez zamanda memleket, bu " sessiz istila" dan kurtarılmalıdır. ancak işini iyi bilen, ülkesini tarih ve uluslararası hukuk önünde mahcup etmeden bu işi yapabilecek iradelerle bu iş yapılmalıdır. sorun, iktidar sahiplerinin bile isteye düştüğü kepazeliğe düşülmeden halledilmedilir.

ermeni tehciriyle bu yazdıklarımı aynı kategoride değerlendirip kıyaslayan yazar arkadaşlara ise tavsiyem muhakeme yeteneklerini artırmaya çalışmaları olacaktır. sakin olun, komik duruma düşmeyin, bilmediğiniz mevzulara sazanın ağa atladığı gibi atlamayın. ermeni tehciri dönemsel okunması gereken, koşulları ve konjonktürü bambaşka bir mevzudur. uzunca yazmaya lüzum da yok, mahlasımdan bu konuda ne görüşte olduğum az çok bilinebilir.

gazi atatürk 'ün de dediği gibi: "dünya kamuoyu, ermeni ahalisinin tehciri hususunda almaya mecbur kaldığımız karar için bize karşı haklı bir ithamda bulunamaz”
devamını gör...

stephen king'in yaratıcılığını konuşturduğu ve sonu çarpıcı biten romanlarından biridir. bakış açısından dolayı taktir etmiştim korkmaktan öte. iki de filmi bulunuyor, eski yapımı izlemiştim fakat kitaptaki tadı vermedi.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim