insanlıktan nasibimi almadım davranışları
engelli rampasına araç koymak.
devamını gör...
senden nefret ediyor olabilirim
angut olduĝumu söyleyip beni engellemiş yazardır. bari sebebini söyleseydiniz. birine hakaret etmek bu kadar kolay olmamalı.
devamını gör...
sakarya'da 16 yaşındaki gencin intihar etmesi
'nereye gidiyor bu gençlik' diye hayıflananlara haber içeriğindeki boş sandalyeyi gösteririz artık.
boşa gidiyor, boşu boşuna gidiyor gençlik. bu devirde çok zor olsa da hepsine yaşamaya değer umutlar diliyorum..
boşa gidiyor, boşu boşuna gidiyor gençlik. bu devirde çok zor olsa da hepsine yaşamaya değer umutlar diliyorum..
devamını gör...
ceza alan yazarın nickaltına gelip ceza aldığını ifşa etmek
hiçbir mantığı olmayan durum. hayır yani yazarın ceza aldığını ifşa etmenin mantığı nedir? başka hiçbir sözlükte böyle bir şey yok. dikkatimi çekiyor burada sık sık yapılıyor. yazarın aldığı cezayı ifşalamak, bir sözlük kuralı da bizim mi haberimiz yok. bu davranıştan vazgeçilmelidir. ceza alan yazar ile yönetim arasında kalmalıdır.
bakın yazarı cezalandırdık, kendinize çeki düzen mi verin mi mesajı veriliyor, böyle bir mantıkla yazıldığını sanmıyorum ama bu uygulamadan vazgeçilmelidir.
çünkü uygulamanın açıklanabilir bir mantığı yok. yönetim yazarı cezalandırır, olay biter.
gidip de yazarın nick altına 'x saat cezalandırılmıştır' yazmak hiç doğru bir davranış değil.
eminim ki sevgili yoldaş, bu konuda gerekli adımları atacaktır, gereğini yapacaktır. çünkü bunlar cidden mantıksız davranışlardır.
bakın yazarı cezalandırdık, kendinize çeki düzen mi verin mi mesajı veriliyor, böyle bir mantıkla yazıldığını sanmıyorum ama bu uygulamadan vazgeçilmelidir.
çünkü uygulamanın açıklanabilir bir mantığı yok. yönetim yazarı cezalandırır, olay biter.
gidip de yazarın nick altına 'x saat cezalandırılmıştır' yazmak hiç doğru bir davranış değil.
eminim ki sevgili yoldaş, bu konuda gerekli adımları atacaktır, gereğini yapacaktır. çünkü bunlar cidden mantıksız davranışlardır.
devamını gör...
karısı dururken ev işi yapan erkeğe söylenebilecek şeyler
ellerine sağlık bebiş ellerin dert görmesin
devamını gör...
geberen rasim'in şişko kızı mısın
lan bu insanlar nasıl bu kadar kötü olabiliyor anlamıyorum. naptılar sizi hiç mi kimse eğitmedi, hiç mi kimse şefkat göstermedi, hiç mi seven olmadı sizi olum ne biçim insansınız siz ya.
ya sizin allah belanızı versin.
ya sizin allah belanızı versin.
devamını gör...
yazarların izlediği eski diziler
*en son babalar duyar
*sıdıka
*yedi numara
*sıdıka
*yedi numara
devamını gör...
yazarların telefon rehberindeki kişi sayısı
altı. annem, babam,abilerim(2), iki yakın arkadaşım.
devamını gör...
beğeni alınca mutlu olan yazar
benim. ama phalaenopsis (yani orkidenin alt türü) başlığımı ne hiç dolduruyorsunuz ne de beğeniyorsunuz. ona çok üzülüyorıum işte. orkidelerle ne alıp veremediğiniz var !!!
devamını gör...
yozgat barlar sokağı
atlarla mekanlara girilmesi ile de pub kültürüne yeni bir soluk getirmiştir.
devamını gör...
yazarların en sevdiği yasak
kapalı alanda sigara içme yasağı. bu şekilde binaların leş gibi kokması önlenmiş oldu..
devamını gör...
sigarayı bırakmak
tavsiyemdir her aklınıza geldiğinde birazcık tuz yalayın. işe yaradığına dair birkaç bir şey okumuştum. ben denemedim daha tabii, o ayrı.*
en önemlisi beyninizi ikna edin.
en önemlisi beyninizi ikna edin.
devamını gör...
çukur
(bkz: andrey platonov) romanıdır, muhteşemdir.
eylem kararlılığımızda herhangi bir eksilme yoktu aslında. çok devrimci çocuklardık yaşımıza göre. mahallede eşitsizliklere müsade etmeyen, kendi arasında bıçkın, yerine göre cesur, şartlar el verdiği müddetçe isyankar çocuklardık. kuyu her zaman yerinde durdurdu. yağmur sonrası günlerde ufak bir tadilat gerekse de çukur kendini korumayı bilirdi. cebimizde ışıl ışıl misketlerle çukura doğru dönüp oyuna başladığımız anda ruhumuzda kapitalizmin gümbürtülü adımlarını duymamamız tek hatamızdı belki de. çukurdaki misketleri bir “ kapital” olarak beklerken misketini çukura ilk sokan kazanırdı tüm varımızı yoğumuzu. o zamanlar hepimiz biraz kapitalist olurduk.
kimse gerçekten savaşmaya niyetli değildi aslında, komutanlar bile. biz marmara’da kendi halinde bir birlikte zaman geçirmeye gelmiş, mecburi turistlerdik. arada bir laf olsun diye geçmemiz gereken bir parkur vardı işte. o parkura ilk girdiğimde italyan çukuruna kadar her şey yolunda gibiydi. ama çukurun önüne geldiğimde eğer içeri girersem asla çıkamayacağımı anladım. kafamı uzatıp aşağıya baktığımda omuzlarında tıpkı benimki gibi domino taşı yüklenmiş bir halde ordulara hükmeden üç asker daha gördüm. biri çukura baş kaldırmaya niyetli bir şekilde tırmanmaya çalışıyordu. diğeri yenilgiyi kabul etmiş bir şekilde sigarasını tüttürüp ıslık çalıyor, sonuncusu ise isyankar küfürler mırıldanıp anın tadını çıkartıyordu. ben de cezayı göze alıp çukurun etrafından dolandım. çukurdaki herkes, çukurun etrafından dolananlar dahil, kendi devrimini yapıyordu ve dünya işte böyle bir yerdi.
“ bilerek mi yanına
almadın giderken
başının yastıkta
bıraktığı
çukuru
güveniyordum
oysa ben sevgimize
vapur iskelesi
ya da tren istasyonundaki
saatin doğruluğu kadar
beni senin gibi
bir de annem terketmişti
ki göbeğimde durur
onun yokluğundan
bana kalan
çukur “
türk şiirinin yaşayan en büyük şairlerinden biri olan(bkz: sunay akın) yazmış bu şiiri. bence insanın dünyada terk edilmişliğine uygun bir şiir olmuş tam anlamıyla. biz ne kadar mücadele edersek edelim önemsenmeyen bir saatin doğruluğuna güvenilecek kadar bile güvenilir değiliz ve bu yüzden acı vermiyor artık yalnız bırakılmışlığımız dünya üzerinde. mücadelemiz başarı getiremeyen bir deneme sadece, teslim olmayalım mı insanoğlunun muhteşem yalnızlığının getirdiği mağlubiyete?
platonov kapitalizme karşı kazılan bir çukuru anlatmış romanında. tabutlarda yaşayan tutunamayanları anlatmış. çukur yenilgimizin son sığınağı. herkes sığınaklara!
eylem kararlılığımızda herhangi bir eksilme yoktu aslında. çok devrimci çocuklardık yaşımıza göre. mahallede eşitsizliklere müsade etmeyen, kendi arasında bıçkın, yerine göre cesur, şartlar el verdiği müddetçe isyankar çocuklardık. kuyu her zaman yerinde durdurdu. yağmur sonrası günlerde ufak bir tadilat gerekse de çukur kendini korumayı bilirdi. cebimizde ışıl ışıl misketlerle çukura doğru dönüp oyuna başladığımız anda ruhumuzda kapitalizmin gümbürtülü adımlarını duymamamız tek hatamızdı belki de. çukurdaki misketleri bir “ kapital” olarak beklerken misketini çukura ilk sokan kazanırdı tüm varımızı yoğumuzu. o zamanlar hepimiz biraz kapitalist olurduk.
kimse gerçekten savaşmaya niyetli değildi aslında, komutanlar bile. biz marmara’da kendi halinde bir birlikte zaman geçirmeye gelmiş, mecburi turistlerdik. arada bir laf olsun diye geçmemiz gereken bir parkur vardı işte. o parkura ilk girdiğimde italyan çukuruna kadar her şey yolunda gibiydi. ama çukurun önüne geldiğimde eğer içeri girersem asla çıkamayacağımı anladım. kafamı uzatıp aşağıya baktığımda omuzlarında tıpkı benimki gibi domino taşı yüklenmiş bir halde ordulara hükmeden üç asker daha gördüm. biri çukura baş kaldırmaya niyetli bir şekilde tırmanmaya çalışıyordu. diğeri yenilgiyi kabul etmiş bir şekilde sigarasını tüttürüp ıslık çalıyor, sonuncusu ise isyankar küfürler mırıldanıp anın tadını çıkartıyordu. ben de cezayı göze alıp çukurun etrafından dolandım. çukurdaki herkes, çukurun etrafından dolananlar dahil, kendi devrimini yapıyordu ve dünya işte böyle bir yerdi.
“ bilerek mi yanına
almadın giderken
başının yastıkta
bıraktığı
çukuru
güveniyordum
oysa ben sevgimize
vapur iskelesi
ya da tren istasyonundaki
saatin doğruluğu kadar
beni senin gibi
bir de annem terketmişti
ki göbeğimde durur
onun yokluğundan
bana kalan
çukur “
türk şiirinin yaşayan en büyük şairlerinden biri olan(bkz: sunay akın) yazmış bu şiiri. bence insanın dünyada terk edilmişliğine uygun bir şiir olmuş tam anlamıyla. biz ne kadar mücadele edersek edelim önemsenmeyen bir saatin doğruluğuna güvenilecek kadar bile güvenilir değiliz ve bu yüzden acı vermiyor artık yalnız bırakılmışlığımız dünya üzerinde. mücadelemiz başarı getiremeyen bir deneme sadece, teslim olmayalım mı insanoğlunun muhteşem yalnızlığının getirdiği mağlubiyete?
platonov kapitalizme karşı kazılan bir çukuru anlatmış romanında. tabutlarda yaşayan tutunamayanları anlatmış. çukur yenilgimizin son sığınağı. herkes sığınaklara!
devamını gör...
normal sözlük kulüp başkanlığı müracaatları
başkanlık bize göre değil. yine halkın yanında olacağım. yarışmacı arkadaşlara başarılar.
devamını gör...
şeriat yasalarına döneceğiz
laikliğe bize hak tanıyan cumhuriyet esaslarıni bir yol gösteren mustafa kemal atatürke binlerc milyonlarca kez teşekkür etsek azdir. paşam sen yüz yil değil 1000 yıl ileriyi görmüşsün resmen.
devamını gör...
geceye bir nostalji bırak
arı mayalı silgi: pembesi çilek kokar, yeşili de elma.
silmeye kıyamazdım,rengi kararır elimde kokusu biter diye.

çocukken nesneler insana bir başka görünür, daha yeni yeni tanımaya başladığınız hayatta bir kağıt parçası bile çok değerlidir.
hele hele her şeyin sınırlı sayıda olduğu ya da zorlukla edindiğiniz zamanlarda.
silmeye kıyamazdım,rengi kararır elimde kokusu biter diye.

çocukken nesneler insana bir başka görünür, daha yeni yeni tanımaya başladığınız hayatta bir kağıt parçası bile çok değerlidir.
hele hele her şeyin sınırlı sayıda olduğu ya da zorlukla edindiğiniz zamanlarda.
devamını gör...
american psycho
türkçeye amerikan sapığı olarak çevrilmiş pek bilinmedik bir yönetmenden pek bilindik bir film. başlığın açılmıştır diyordum. yanılmışım!
protagonistimiz sapık mıdır? evet, sapıktır. ama kime göre? psikopat mıdır, belki. benim için patrick bateman bir manyaktır orası aşikar. ama neticede varoluşunu anlamlandıramayan bir manyaktır. bu yönden benzeşiyoruz da, delilik babında da belki. kendisi belki de deliydi film boyunca. hay hay... ne olmuş yani? muhtemelen adapte sorunu yaşıyordu. hem bizi şekillendiren hep normlar olmamış mıdır?
patrick bateman kimdir, nedir, neden sapıktır, neden sapık olmayabilir bunun cevabını epilog verir:
--- spoiler ---
"artık aşılacak engeller yok. tek ortak yanım kontrol edilemez bir akıl hastası olduğum. kötü ve şeytaniyim. tüm sebep olduğum olayları ve onlara aldırmaz tavrımı artık geride bıraktım. acım sürekli ve keskin. hiç kimse için daha iyi bir dünya dilemiyorum. hatta acımı başkalarına yüklemek istiyorum. kimse kaçamasın istiyorum. tüm bunları itiraf ettikten sonra bile kötülükten arınamıyorum. cezalandırılmaya devam ediyorum. kendimle ilgili daha derin bir bilgi edinemiyorum. anlattıklarımdan elde edilecek yeni bir anlam yok. bu itirafın anlamı yok."
--- spoiler ---
filmdeki vahşet beni tatmin etti mi? evet, etti. aşırıya kaçmaması iyi olmuş dedim. denge iyi sağlanmış.
yukarıda patrick kendi kendine itiraf ediyor aslında. ben deliyim diyor. soralım öyleyse: deli olduğunun bilincinde olan bir kişi deli midir sahiden? veyahut davranışlarını, benliğini tarif edebilen kişiye deli denebilir mi? acısı sürekli ve keskinmiş! gülelim buna sevgili sözlük, gülelim! yüklemek istiyormuş diğerlerine acısını! sen de zevk alıyor olmayasın acından sayın bateman?
protagonistimiz sapık mıdır? evet, sapıktır. ama kime göre? psikopat mıdır, belki. benim için patrick bateman bir manyaktır orası aşikar. ama neticede varoluşunu anlamlandıramayan bir manyaktır. bu yönden benzeşiyoruz da, delilik babında da belki. kendisi belki de deliydi film boyunca. hay hay... ne olmuş yani? muhtemelen adapte sorunu yaşıyordu. hem bizi şekillendiren hep normlar olmamış mıdır?
patrick bateman kimdir, nedir, neden sapıktır, neden sapık olmayabilir bunun cevabını epilog verir:
--- spoiler ---
"artık aşılacak engeller yok. tek ortak yanım kontrol edilemez bir akıl hastası olduğum. kötü ve şeytaniyim. tüm sebep olduğum olayları ve onlara aldırmaz tavrımı artık geride bıraktım. acım sürekli ve keskin. hiç kimse için daha iyi bir dünya dilemiyorum. hatta acımı başkalarına yüklemek istiyorum. kimse kaçamasın istiyorum. tüm bunları itiraf ettikten sonra bile kötülükten arınamıyorum. cezalandırılmaya devam ediyorum. kendimle ilgili daha derin bir bilgi edinemiyorum. anlattıklarımdan elde edilecek yeni bir anlam yok. bu itirafın anlamı yok."
--- spoiler ---
filmdeki vahşet beni tatmin etti mi? evet, etti. aşırıya kaçmaması iyi olmuş dedim. denge iyi sağlanmış.
yukarıda patrick kendi kendine itiraf ediyor aslında. ben deliyim diyor. soralım öyleyse: deli olduğunun bilincinde olan bir kişi deli midir sahiden? veyahut davranışlarını, benliğini tarif edebilen kişiye deli denebilir mi? acısı sürekli ve keskinmiş! gülelim buna sevgili sözlük, gülelim! yüklemek istiyormuş diğerlerine acısını! sen de zevk alıyor olmayasın acından sayın bateman?
devamını gör...
cesaret ana ve çocukları
bertolt brecht tarafından ikinci dünya savaşı'nın patlak verdiği yıllarda yazılmış epik tiyatro. dilimize cesaret ana ve çocukları olarak çevrilmiştir. brecht, kapitalizm eleştirisini otuz yıl savaşı yıllarında geçen bir hikaye ve kendi çıkarları için savaşın devamlılığını isteyen mutter courage üzerinden aktarıyor. brecht bu savaş karşıtı oyunu sürgün yıllarında yazmıştır bunu da ek olarak belirtmek gerekir diye düşünüyorum çünkü sanatçının ruh hâli ve durumu muhakkak eserlerine yansıyor. izleyiciyi ve/veya okuyucuyu empati yapmaktan ziyade düşündürmek ve kendini sorgulatmak üzerine yazılmış bir eser ve açıkça bunu başarıyor olduğu da bir gerçek. izleyici ve/veya okuyucu bu oyunda ana karakter olan mutter courage'e empati duymak yerine oyun boyunca onun savaş yüzünden çocukları dahil her şeyini yitirmesine rağmen savaşı hâlâ bir kazanç kapısı olarak görmesine acıyor ve bunu açıkça gülünç buluyor ama dışarıdan son derece gülünç ve acınası gelen bu durumun mutter courage tarafından farkedilmemesi bize içinde dönüp durduğumuz düzeni en net hâli ile anlatıyor aslında. ben kendi adıma brecht'in çoğu eserine hayranlık duymamdan ötürü ve savaşı merkeze alıp savaş karşıtı görüş sunan eserlere ayrı bir ilgim olmasından dolayı okunması ve/veya izlenmesi taraftarıyım ama objektif bir şekilde yaklaştığımızda bile göz ardı edilemeyecek bir eser olduğu ortada. ülkemizde de sahnelenmiş bir oyun olduğunu belirtmek gerekir, zamanında semaver kumpanya tarafından sahnelenmiştir.
--- alıntı ---
so mancher wollt so manches haben
was es für manchen gar nicht gab:
er wollt sich schlau ein schlupfloch graben
und grub sich nur ein frühes grab.
--- alıntı ---
--- alıntı ---
so mancher wollt so manches haben
was es für manchen gar nicht gab:
er wollt sich schlau ein schlupfloch graben
und grub sich nur ein frühes grab.
--- alıntı ---
devamını gör...