kazıklı maria
sayesinde keşfettiğim fikirlerimi bana tanınan alan kadar özgürce ifade ettiğim kafa sözlüğü keşfetmeme sebebiyet vermiş kişidir.
siyah saçı müthiş olmuştur ayrıca
siyah saçı müthiş olmuştur ayrıca
devamını gör...
kazıklı maria
kitap incelemeleri ve çomar posting serisini bayılarak takip ettiğim unicorn saçlı kadın. (saçlarını siyaha boyamış ama olsun, o benim için hep unicorn olarak kalacak.)
devamını gör...
tarihte bugün
1894 - coca-cola ilk kez şişede satılmaya başlandı
1921 - londra konferansı sona erdi. itilaf devletleri barış önerdi.
1921 - türkiye cumhuriyeti'nin istiklâl marşı tbmm'de kabul edildi.
1971 - türk silahlı kuvvetleri, 12 mart muhtırası'nı verdi. başbakan süleyman demirel, bu gelişme üzerine istifa etti.
1985 - türkiye'nin ottawa büyükelçiliği'ne silahlı ermeni militanlarca saldırı düzenledi. bir kanadalı polis öldü. büyükelçi coşkun kırca yaralı olarak kurtuldu.
1995 - gazi mahallesi'nde alevilere ait üç kahvehane gece otomatik silahlarla tarandı 1 kişi öldü, 20 kişi yaralandı. takip eden olaylarda çok sayıda can ve mal kaybı oluştu.
2000 - papa ıı. john paul, kilisenin geçmişte yahudilere, muhaliflere, kadınlara ve yerlilere karşı işlediği günahlardan ötürü af diledi.
2003 - sırbistan başbakanı zoran dindiç, belgrad'da öldürüldü.
1921 - londra konferansı sona erdi. itilaf devletleri barış önerdi.
1921 - türkiye cumhuriyeti'nin istiklâl marşı tbmm'de kabul edildi.
1971 - türk silahlı kuvvetleri, 12 mart muhtırası'nı verdi. başbakan süleyman demirel, bu gelişme üzerine istifa etti.
1985 - türkiye'nin ottawa büyükelçiliği'ne silahlı ermeni militanlarca saldırı düzenledi. bir kanadalı polis öldü. büyükelçi coşkun kırca yaralı olarak kurtuldu.
1995 - gazi mahallesi'nde alevilere ait üç kahvehane gece otomatik silahlarla tarandı 1 kişi öldü, 20 kişi yaralandı. takip eden olaylarda çok sayıda can ve mal kaybı oluştu.
2000 - papa ıı. john paul, kilisenin geçmişte yahudilere, muhaliflere, kadınlara ve yerlilere karşı işlediği günahlardan ötürü af diledi.
2003 - sırbistan başbakanı zoran dindiç, belgrad'da öldürüldü.
devamını gör...
sümüklü halini bilirim senin ben diyen akraba
-eee sonra?
+sonrası?
-tutup sildin mi burnumu?
+....
-yoksa bıraktın mı kaderime?
+ya şimdi.
-bırak ya bırak! sadece kuru gürültüsün sen, halime seyircisin. bilsen ne olacak?
+sonrası?
-tutup sildin mi burnumu?
+....
-yoksa bıraktın mı kaderime?
+ya şimdi.
-bırak ya bırak! sadece kuru gürültüsün sen, halime seyircisin. bilsen ne olacak?
devamını gör...
daha mutlu olamam
dinleyenin ruh haline göre anlamı değişen şarkı. ya koca bir sırıtma ile daha mutlu olamam diye bağırıyorsunuz bundan daha fazla mutlu olmam mümkün değil diyerek ya da bundan sonra mutlu olamam diye düşünerek hıçkıra hıçkıra ağlarken dinliyorsunuz. konserde eşlik etmesi en keyifli şarkılardan biri. daha mutlu olamam
--- alıntı ---
hayatımdan çok memnunum
aşk bitti aşk aptallıktı
bir de sigarayı bıraksam
kimse tutamaz beni artık
--- alıntı ---
--- alıntı ---
hayatımdan çok memnunum
aşk bitti aşk aptallıktı
bir de sigarayı bıraksam
kimse tutamaz beni artık
--- alıntı ---
devamını gör...
kürk mantolu madonna
sabahattin ali'nin toplumcu gerçekçilik çizgisinden sıyrılıp yazdığı nadide eseri.
not: birazdan okuyacaklarınız kitabın edebi bir incelemesi niteliğindedir, dolasıyla hayli uzun... okumayacak arkadaşlar sol frameden devam etsin.
son birkaç yıldır en çok satanlar listesinden hiç düşmeyen, yediden yetmişe herkesin elinde gördüğüm, bilhassa sosyal medyada kapak yüzü ve içerisindeki sözleri ile yapılan paylaşımlar, sabahattin ali'nin bu eserine müthiş bir popülarite kazandırmıştı. belki üç beş yıl öncesinden başlayan bu furya, belirsizliğini koruyarak bir süre daha devam edecek gibi.
kitabın bu denli bir popülerlik kazanmasının esas mahiyetini merak ediyordum doğrusu. deyim yerindeyse yıllar sonra yeniden diriltildi bu eser. ama neden? neden herhangi bir yazarın, herhangi bir kitabı değil de, sabahattin ali'nin ''kürk mantolu madonna''sıydı. bahsi geçen kitabı öne çıkaran neydi? bunca yıldan sonra nasıl oluyordu da bu kadar geniş bir okur yelpazesinde rağbet görüyordu? kitabı okuma iştiyakımın temelinde yatan sebep buydu. kitabın içeriği ve edebi niteliklerinden ziyade, bir sosyolog gibi, toplumdaki bu popülaritenin sebebini öğrenmek adına okumaya koyuldum.
önsöz' de yer alan ''... dilinde ve anlatımında bir sadeleştirmeye gitmek gibi bir edebiyat barbarlığından kaçınan yayınevi...'' ibaresi bizlere, eseri, sabahattin ali'nin yazdığı kelimeler, cümleler ile okuyacağımız anlamına geldiğini kanıtlıyordu. kitabı okumaya başlamadan sevindirici bir haberdi. buradan yola çıkarsak; her edebi eser gibi ''kürk mantolu madonna''da da, başlıca, dil ve anlatım değerlendirilecek, irdelenecek ve gerekirse eleştirilecektir.
kitabın okuru pek yormadığına dikkat çekmek istiyorum. ilk kez 1943' de basılan eserin, günümüz türkçesine yabancı bir tarafı yoktu. osmanlıca kökenli kelimeler sık kullanılmamış. gayet açık ve anlaşılır bir türkçe ile kaleme alınmış. cumhuriyet sonrası dönemi düşündüğümüzde; harf devrimi ile beraber öztürkçeleştirilmeye çalışılarak üstünde enikonu oynanmış bir dil görüyoruz. böyle bir dilin oturması içinde belli bir zamana ihtiyaç duyulduğu muhakkak. bu çalışmaların devam ettiği dönemde ve henüz oturmamış bir dilde eser kaleme almak ise hem risktir, hem de büyük özveri ister. ''kürk mantolu madonna''yı da dil ve üslup bakımında incelerken bu ayrıntıları göz ardı etmemek gerekir.
sabahattin ali'nin ''kürk mantolu madonna''yı yazarken kullandığı dile hayran kalmamak elde değil. eser, sabahattin ali' nin, döneminin dilsel karışıklığından sıyrıldığını ve tükçeye ne kadar hakim olduğunu bizlere gösteriyor. duyguları ve olayları ifade ederken ki üslubu ise günümüz post-modern edebiyatçıları ve yazarlarına ders verilecek nitelikte. yazar, hiçbir anlam kargaşası yaşatmadan, sade bir anlatımla, duygu çoşkunumlarını ve olayları, rahatlıkla, tahayyül ettirebiliyor okuruna. söze girerken bahsettiğim '' okurunu yormayan'' anlatımı ise belirgin olarak betimlemelerde kendini hissettiriyordu. örnek vermek gerekirse:
--- alıntı ---
tekrar yüzüne baktığım zaman kalın ve biraz dağınık kaşlarını, bir şey düşünüyor gibi, kaldırmış olduğunu gördüm. gözkapaklarının ince mavi damarları belli oluyordu. siyah ve gür kirpikleri hafifçe titremekteydi ve bunların üzerinde mini mini birkaç yağmur damlası parlıyordu. saçları da yer yer ıslanmıştı.
--- alıntı ---
yukarıda maria puder adlı karakteri betimleyen sabahattin ali, bizlere, bayan puder'i kitabın içindeki kelimeler yığınından kurtarıp; gözümüzün önüne getirir derecesinde başarılı bir anlatım sergiliyordu. ve yormadan, bunaltmadan, bulandırmadan...
yalnızca betimlemeler değil; duygu devinimlerini de ifade edişi, yazarı, birçoklarında ayrı bir kefeye koymamızı gerektiriyordu.
--- alıntı ---
... yüzünü görmemiştim. onunla karşılaşmaktan bu kadar korktuğum halde şimdi beş altı adım arkasından yürüyordum. kadın bunu fark etmez görünüyordu. beni görmesi ihtimali karşısında saklanacak yer aradığıma göre ne diye buraya gelmiş ve yolunu beklemiştim? şimdi ne diye arkasından gidiyordum? acaba o muydu? gecenin herhangi bir saatinde bir sokaktan geçen bir kadının ertesi akşam gene aynı yerden geçmesi icap ettiğine nereden hükmediyordum? bütün bu suallere cevap verecek halde değildim. hiç eksilmeyen bir çarpıntı ile arkasından gidiyor ve birdenbire geriye bakıp beni görmesi ihtimalini düşündükçe daha çok heyecanlanıyordum...
--- alıntı ---
dil ve anlatım üzerine sözlerimi tamamlarken birtakım olgular üzerine kafamı kurcalayan sorunlara değinmek istiyorum. yarım asırdan fazla bir süre önce yazılan ve, daha önce bahsettiğim gibi, döneminin dilsel hengamesine rağmen bu denli nitelikli, akıcı, okurun zihnini uyandıran, bağlayan ve anlaşılır bir türkçe ile karşılaşınca doğrusu kendim ve nesildaşlarım adına utandım. dilimiz nereye gidiyor? kullandığımız türkçe ile kendimizi iyi ifade edebiliyor muyuz? sözlerin güzelliğini ve sihrini yavaş yavaş yitiriyor muyuz?... türkçemize sahip çıkmanın ve sabahattin ali çevresinde buna eğilmenin ilerleyen zamanlarda şahsımda çok su götüreceğini de belirtmek isterim.
cumhuriyet türkçesi, diye bir tarz olsa bunun en yetkin yazarlarından biri kuşkusuz sabahattin ali olurdu. zira,...
dipnot: kitap üzerine diğer değerlendirmelerim ilk fırsat bulduğum an devam edecektir. tekrar görüşmek dileğiyle, efendim. esen kalın!
not: birazdan okuyacaklarınız kitabın edebi bir incelemesi niteliğindedir, dolasıyla hayli uzun... okumayacak arkadaşlar sol frameden devam etsin.
son birkaç yıldır en çok satanlar listesinden hiç düşmeyen, yediden yetmişe herkesin elinde gördüğüm, bilhassa sosyal medyada kapak yüzü ve içerisindeki sözleri ile yapılan paylaşımlar, sabahattin ali'nin bu eserine müthiş bir popülarite kazandırmıştı. belki üç beş yıl öncesinden başlayan bu furya, belirsizliğini koruyarak bir süre daha devam edecek gibi.
kitabın bu denli bir popülerlik kazanmasının esas mahiyetini merak ediyordum doğrusu. deyim yerindeyse yıllar sonra yeniden diriltildi bu eser. ama neden? neden herhangi bir yazarın, herhangi bir kitabı değil de, sabahattin ali'nin ''kürk mantolu madonna''sıydı. bahsi geçen kitabı öne çıkaran neydi? bunca yıldan sonra nasıl oluyordu da bu kadar geniş bir okur yelpazesinde rağbet görüyordu? kitabı okuma iştiyakımın temelinde yatan sebep buydu. kitabın içeriği ve edebi niteliklerinden ziyade, bir sosyolog gibi, toplumdaki bu popülaritenin sebebini öğrenmek adına okumaya koyuldum.
önsöz' de yer alan ''... dilinde ve anlatımında bir sadeleştirmeye gitmek gibi bir edebiyat barbarlığından kaçınan yayınevi...'' ibaresi bizlere, eseri, sabahattin ali'nin yazdığı kelimeler, cümleler ile okuyacağımız anlamına geldiğini kanıtlıyordu. kitabı okumaya başlamadan sevindirici bir haberdi. buradan yola çıkarsak; her edebi eser gibi ''kürk mantolu madonna''da da, başlıca, dil ve anlatım değerlendirilecek, irdelenecek ve gerekirse eleştirilecektir.
kitabın okuru pek yormadığına dikkat çekmek istiyorum. ilk kez 1943' de basılan eserin, günümüz türkçesine yabancı bir tarafı yoktu. osmanlıca kökenli kelimeler sık kullanılmamış. gayet açık ve anlaşılır bir türkçe ile kaleme alınmış. cumhuriyet sonrası dönemi düşündüğümüzde; harf devrimi ile beraber öztürkçeleştirilmeye çalışılarak üstünde enikonu oynanmış bir dil görüyoruz. böyle bir dilin oturması içinde belli bir zamana ihtiyaç duyulduğu muhakkak. bu çalışmaların devam ettiği dönemde ve henüz oturmamış bir dilde eser kaleme almak ise hem risktir, hem de büyük özveri ister. ''kürk mantolu madonna''yı da dil ve üslup bakımında incelerken bu ayrıntıları göz ardı etmemek gerekir.
sabahattin ali'nin ''kürk mantolu madonna''yı yazarken kullandığı dile hayran kalmamak elde değil. eser, sabahattin ali' nin, döneminin dilsel karışıklığından sıyrıldığını ve tükçeye ne kadar hakim olduğunu bizlere gösteriyor. duyguları ve olayları ifade ederken ki üslubu ise günümüz post-modern edebiyatçıları ve yazarlarına ders verilecek nitelikte. yazar, hiçbir anlam kargaşası yaşatmadan, sade bir anlatımla, duygu çoşkunumlarını ve olayları, rahatlıkla, tahayyül ettirebiliyor okuruna. söze girerken bahsettiğim '' okurunu yormayan'' anlatımı ise belirgin olarak betimlemelerde kendini hissettiriyordu. örnek vermek gerekirse:
--- alıntı ---
tekrar yüzüne baktığım zaman kalın ve biraz dağınık kaşlarını, bir şey düşünüyor gibi, kaldırmış olduğunu gördüm. gözkapaklarının ince mavi damarları belli oluyordu. siyah ve gür kirpikleri hafifçe titremekteydi ve bunların üzerinde mini mini birkaç yağmur damlası parlıyordu. saçları da yer yer ıslanmıştı.
--- alıntı ---
yukarıda maria puder adlı karakteri betimleyen sabahattin ali, bizlere, bayan puder'i kitabın içindeki kelimeler yığınından kurtarıp; gözümüzün önüne getirir derecesinde başarılı bir anlatım sergiliyordu. ve yormadan, bunaltmadan, bulandırmadan...
yalnızca betimlemeler değil; duygu devinimlerini de ifade edişi, yazarı, birçoklarında ayrı bir kefeye koymamızı gerektiriyordu.
--- alıntı ---
... yüzünü görmemiştim. onunla karşılaşmaktan bu kadar korktuğum halde şimdi beş altı adım arkasından yürüyordum. kadın bunu fark etmez görünüyordu. beni görmesi ihtimali karşısında saklanacak yer aradığıma göre ne diye buraya gelmiş ve yolunu beklemiştim? şimdi ne diye arkasından gidiyordum? acaba o muydu? gecenin herhangi bir saatinde bir sokaktan geçen bir kadının ertesi akşam gene aynı yerden geçmesi icap ettiğine nereden hükmediyordum? bütün bu suallere cevap verecek halde değildim. hiç eksilmeyen bir çarpıntı ile arkasından gidiyor ve birdenbire geriye bakıp beni görmesi ihtimalini düşündükçe daha çok heyecanlanıyordum...
--- alıntı ---
dil ve anlatım üzerine sözlerimi tamamlarken birtakım olgular üzerine kafamı kurcalayan sorunlara değinmek istiyorum. yarım asırdan fazla bir süre önce yazılan ve, daha önce bahsettiğim gibi, döneminin dilsel hengamesine rağmen bu denli nitelikli, akıcı, okurun zihnini uyandıran, bağlayan ve anlaşılır bir türkçe ile karşılaşınca doğrusu kendim ve nesildaşlarım adına utandım. dilimiz nereye gidiyor? kullandığımız türkçe ile kendimizi iyi ifade edebiliyor muyuz? sözlerin güzelliğini ve sihrini yavaş yavaş yitiriyor muyuz?... türkçemize sahip çıkmanın ve sabahattin ali çevresinde buna eğilmenin ilerleyen zamanlarda şahsımda çok su götüreceğini de belirtmek isterim.
cumhuriyet türkçesi, diye bir tarz olsa bunun en yetkin yazarlarından biri kuşkusuz sabahattin ali olurdu. zira,...
dipnot: kitap üzerine diğer değerlendirmelerim ilk fırsat bulduğum an devam edecektir. tekrar görüşmek dileğiyle, efendim. esen kalın!
devamını gör...
ayın en çalışkan 10 yazarı hakkında ne dediler
yüzde 80 i kadın olan liste. liyakat yok. tanımların içeriğini geçtim 'höt' yazsa 50 like alacak kişiler ilk 3 hele. müthiş güvenilirliği tam liste. liste gibi liste.
devamını gör...
sadece 3 meyve seçme şansın olsa seçilecek meyveler
erik, elma, ananas
devamını gör...
teyit.org
çok güzel düşünülmüş isminin hakkını veren bir internet sitesidir.
doğru bilinen yanlışları teyit ettiğimiz bir sitedir.
doğru bilinen yanlışları teyit ettiğimiz bir sitedir.
devamını gör...
şeyh edebali
şeyh edebali (1206-1326), osmanlı devleti'nin kuruluş yıllarında yaşamış bir islam ilahiyatçısı, din bilgini, ahi şeyhi, osman gazi'nin kayınbabası ve hocası, râbi'a bala hâtun'un babasıdır. osmanlı devleti'nin fikir babasıdır.
şeyh edebali’nin 700 yıl önce osman gazi’ye verdiği vasiyet, sadece osman gazi’ye bırakılan bir vasiyet olmamış, yüzyıllar boyunca devleti yönetenlere rehber ve ışık olmuştur.
şeyh edebali’nin 700 yıl önce osman gazi’ye verdiği vasiyet, sadece osman gazi’ye bırakılan bir vasiyet olmamış, yüzyıllar boyunca devleti yönetenlere rehber ve ışık olmuştur.
devamını gör...
atatürk'e hakaretten ceza alan akademisyenin bunu şeref madalyası olarak görmesi
şeref kelimesinin telaffuzunun dahi sıfatına yakışmadığı bir provakatörün mide bulandırıcı şovu.
son zamanlarda bu moda oldu.ülkenin kurucu liderine ve düşüncesine düşman bir aile ve cemiyette yetişip iki satır bir şey okuduğunda kendini kanaat önderi sanan bu tenekeler, işine geldiğinde ifade özgürlüğü kavramını kalkan gibi kullanıp, çapına , cürmüne, zekasına bakmadan tüm yaşamı savaş ve mücadele ile geçmiş, entelektüel seviyesi yüksek, yaptığı siyasi ve askeri her hamle buram buram zeka kokan, başarıdan başarıya koşmuş, çağının çok ötesinde bir düşünce ve bakış açısına sahip, devrimci ve kurucu bir lidere çamur atabileceğini, eleştirebileceğini zannetmekteler.
faydalı bir eleştiri için yüksek bilgi birikimi,eleştiri kültürü ve iyi niyet gerekir.bu küflü peynirlerin ekşimiş ağızlarından eleştiri çıkabilir mi? temelsiz ,içi boş ve ahlaksızca tükürdükleri iftira ve hakaretle, milletinin gönlünde ölümsüzleşmiş bir devrimcinin ,bir fikir insanının klasını sarsabilirler mi?
gazi mustafa kemal atatürk öyle bir figür ,öyle kuvvetli bir düşüncedir ki; bir platformda ismi geçtiği an bir tarafa milleti,geleceği ve tüm insanlığın faydası adına çalışıp öğrenmeyi,sorgulamayı felsefe edinmiş vatanperverleri ;diğer tarafa da bölücüleri ,yalaka marjinal liboşları , modern mandacıları,çapsız arapçıları toplar.
son zamanlarda bu moda oldu.ülkenin kurucu liderine ve düşüncesine düşman bir aile ve cemiyette yetişip iki satır bir şey okuduğunda kendini kanaat önderi sanan bu tenekeler, işine geldiğinde ifade özgürlüğü kavramını kalkan gibi kullanıp, çapına , cürmüne, zekasına bakmadan tüm yaşamı savaş ve mücadele ile geçmiş, entelektüel seviyesi yüksek, yaptığı siyasi ve askeri her hamle buram buram zeka kokan, başarıdan başarıya koşmuş, çağının çok ötesinde bir düşünce ve bakış açısına sahip, devrimci ve kurucu bir lidere çamur atabileceğini, eleştirebileceğini zannetmekteler.
faydalı bir eleştiri için yüksek bilgi birikimi,eleştiri kültürü ve iyi niyet gerekir.bu küflü peynirlerin ekşimiş ağızlarından eleştiri çıkabilir mi? temelsiz ,içi boş ve ahlaksızca tükürdükleri iftira ve hakaretle, milletinin gönlünde ölümsüzleşmiş bir devrimcinin ,bir fikir insanının klasını sarsabilirler mi?
gazi mustafa kemal atatürk öyle bir figür ,öyle kuvvetli bir düşüncedir ki; bir platformda ismi geçtiği an bir tarafa milleti,geleceği ve tüm insanlığın faydası adına çalışıp öğrenmeyi,sorgulamayı felsefe edinmiş vatanperverleri ;diğer tarafa da bölücüleri ,yalaka marjinal liboşları , modern mandacıları,çapsız arapçıları toplar.
devamını gör...
orhan veli kanık
türk şiirinin mihenk taşlarından biridir. akademide hocalarımız, yahya kemal'den bile evvel getirirler onun şiirini. bir garip akımının bir garip şairi orhan veli, öncüsü olduğu akımı, ölürken bile "garipliğiyle" temsil etmiştir. satırlarından:
sokakta giderken, kendi kendime
gülümsediğimin farkına vardığım zaman
beni deli zannedeceklerini düşünüp
gülümsüyorum.
sokakta giderken, kendi kendime
gülümsediğimin farkına vardığım zaman
beni deli zannedeceklerini düşünüp
gülümsüyorum.
devamını gör...
oruç tutmayana düşman gibi bakan tip
oruç tutana büyük saygı duyuyorum. ancak oruç tutanın da oruç tutmayana saygılı olması gerektiğini düşünüyorum. şimdi iş yerine geldim. çay ocağını komple sökmüşler. su sebili bomboş. yani iki yudum şeyi onlara göstermeden içsek çok mu zorlarız insanları bilemiyorum. bana kalırsa hayatın akışı bozulmamalı. dileyen tutsun dileyen tutmasın. benim ona göstermeden içeceğim iki yudum çaydan rahatsız olan da bir zahmet tutmasın orucu. çünkü o öyle bir şey değil. mevzunun başkalarıyla alakası yok.
devamını gör...
platin
kuyumculuk sektöründe de kullanılan, ustasının zor bulunduğu, oksitlenmeye uzun süre dayanıklı, genellikle altın alerjisi olan insanların alyansta tercih ettiği, değerli bir maden.
doğada saf haliyle veya iridyum ile alaşım halinde bulunur. reaktif bir element olmadığı için vucüda zarar vermez.
korozyona immün ve aşınmaya karşı yüksek dirençlidir. 1.768 °c'de erir.
kuyumculuk sektöründe olan biri olarak altın satmaktan daha keyifli buluyorum bu madeni.özellikle uzakdoğu ülkelerinde insanların alım güçleri daha az olduğu için platin alyans konusunda ciddi bir talep var.
altındaki 24'lük ayar sistemi platinde geçerli olmayıp, ticari platin ürünlerinin çoğu 950 ayar olarak üretilir. yani elinizdeki platin alyans'ın yüzde 95'i saf platin, yüzde 5'i ise diğer katkı maddeleridir. kişisel görüşüm, palladium ile üretildiği zaman çok daha parıldayan ve altından daha asil bir görünüşe sahip olduğudur. alyans bazında konuşursak, altından daha ucuz olmasına rağmen genellikle altında tercih edilen 14 ayar ile karşılaştırıldığında içerisinde daha fazla saf maden bulunur(14 ayar altın mamüllerin içindeki saf altın oranı yaklaşık olarak yüzde 58'dir, platinde ise saf maden oranı yüzde 95'tir).
altın alerjisi olan veya dini sebeplerle altın takmayan insanlar genellikle gümüş'e yönelirler. ancak gümüş madeni hava ile tepkimeye girdiği zaman daha kolay oksitlenir ve 1 sene içerisinde hafiften kararmaya başlarken, platin madeni yıllarca kararmaz ve oksitlenmez(tıpta ve diş hastalıklarında kullanılmasının sebeplerinden biridir)
önceden ağır işlerde çalışan insanlar bu madenden yapılmış alyansları tercih ederlerdi.darbelere karşı olan sağlamlığı ve yüksek mukameveti olduğu için. ancak gençlerde de artık internetin sağladığı popülerlik sebebiyle yüksek talep olmaya başladı.
platinin ons/usd fiyatının volatilitesi yüksektir, özellikle türkiyede ithalatı son zamanlarda zorlaştırıldığı için piyasada fiziki platin zor bulunduğu için ons premium fiyatları +15'lerde gezdiğini gördü bu gözler.
doğada saf haliyle veya iridyum ile alaşım halinde bulunur. reaktif bir element olmadığı için vucüda zarar vermez.
korozyona immün ve aşınmaya karşı yüksek dirençlidir. 1.768 °c'de erir.
kuyumculuk sektöründe olan biri olarak altın satmaktan daha keyifli buluyorum bu madeni.özellikle uzakdoğu ülkelerinde insanların alım güçleri daha az olduğu için platin alyans konusunda ciddi bir talep var.
altındaki 24'lük ayar sistemi platinde geçerli olmayıp, ticari platin ürünlerinin çoğu 950 ayar olarak üretilir. yani elinizdeki platin alyans'ın yüzde 95'i saf platin, yüzde 5'i ise diğer katkı maddeleridir. kişisel görüşüm, palladium ile üretildiği zaman çok daha parıldayan ve altından daha asil bir görünüşe sahip olduğudur. alyans bazında konuşursak, altından daha ucuz olmasına rağmen genellikle altında tercih edilen 14 ayar ile karşılaştırıldığında içerisinde daha fazla saf maden bulunur(14 ayar altın mamüllerin içindeki saf altın oranı yaklaşık olarak yüzde 58'dir, platinde ise saf maden oranı yüzde 95'tir).
altın alerjisi olan veya dini sebeplerle altın takmayan insanlar genellikle gümüş'e yönelirler. ancak gümüş madeni hava ile tepkimeye girdiği zaman daha kolay oksitlenir ve 1 sene içerisinde hafiften kararmaya başlarken, platin madeni yıllarca kararmaz ve oksitlenmez(tıpta ve diş hastalıklarında kullanılmasının sebeplerinden biridir)
önceden ağır işlerde çalışan insanlar bu madenden yapılmış alyansları tercih ederlerdi.darbelere karşı olan sağlamlığı ve yüksek mukameveti olduğu için. ancak gençlerde de artık internetin sağladığı popülerlik sebebiyle yüksek talep olmaya başladı.
platinin ons/usd fiyatının volatilitesi yüksektir, özellikle türkiyede ithalatı son zamanlarda zorlaştırıldığı için piyasada fiziki platin zor bulunduğu için ons premium fiyatları +15'lerde gezdiğini gördü bu gözler.
devamını gör...
su içmek
bir türlü alışamadığım şey. su içmenin sağlık için gerçekten önemli ve gerekli olduğunu bilsem de sevemiyorum. hatta sırf su içiyo olmak için limonlu suya alıştırmaya çalışıyorum kendimi.*
devamını gör...
kendisinden olmayanı aşağılamak
hiçbirimiz doğduğumuz şehri, aileyi hatta bir ömür bize hitap edilen ismimizi bile kendimiz seçmedik. dini inançlarımızı bilinçli olarak seçmedik, yalnızca müslüman bir ailemiz var diye müslüman olduk bir çoğumuz. ten rengimizi, saçlarımızı, boyumuzu biz belirlemedik.
kendi tercihimiz olmayan hiçbir şey yüzünden yargılanmayı hak etmiyoruz. bu nedenle de kendisi gibi olmayanları aşağılayan, asıl kendisi aşağılıktır. kendin seçmediğin, hiçbir emeğin olmayan tamamen doğuştan sahip olduğun özelliklerin için başkalarına üstünlük taslayamazsın.
kendi tercihimiz olmayan hiçbir şey yüzünden yargılanmayı hak etmiyoruz. bu nedenle de kendisi gibi olmayanları aşağılayan, asıl kendisi aşağılıktır. kendin seçmediğin, hiçbir emeğin olmayan tamamen doğuştan sahip olduğun özelliklerin için başkalarına üstünlük taslayamazsın.
devamını gör...
28 temmuz 2021 türkiye orman yangınları
eş zamanlı çıkan ve ciğer yakan görüntülere sahip yangılardır. marmaris, mersin ve manavgat’taki yangınların kontrol altına almanın zor olduğu söyleniyor. helikopterle müdahale edilmeye çalışılan yerlerde de helikopterin bıraktığı su tazyikli olmadığı için su buharlaşıp çok bir işe yaramıyormuş. yazarken ellerim titriyor resmen. *
ekleme (30 temmuz, 11:35): toplam 71 yangından 57’si kontrol altına alınmış ama manavgat cayır cayır yanıyor hala, manavgat diye bir yer kalmadı kalmadı. bir sürü can yandı. * bir şeyler olsun artık lütfen.
ekleme (30 temmuz, 11:35): toplam 71 yangından 57’si kontrol altına alınmış ama manavgat cayır cayır yanıyor hala, manavgat diye bir yer kalmadı kalmadı. bir sürü can yandı. * bir şeyler olsun artık lütfen.
devamını gör...
mücadele
yorucudur.
devamını gör...