eğer taşınabilirliği önemli değilse, masaüstü bilgisayar dizüstü bilgisayar yerine çok daha akıllıca bir tercih olur. masaüstü bilgisayarda aynı paraya donanımsal olarak daha nitelikli bir sistem dizebilirsiniz. ancak taşımak zorundaysanız da dizüstü bilgisayar olarak msi veya monster tercih edilebilir.
devamını gör...

benim ideal erkek modelim babam gibi biri değil olacaksa bile olmasın lütfen o adamla başa çıkamam. babamla ilişkim ne iyi ne kötü, aile bazen huzurlu olsa da babam tarafından hep desteklenmedim. ki huzurlu falan olsak beni desteklese de öyle bir erkek modeli istemem.
devamını gör...

hepsini yicem.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

tam olarak nerede takıldığınıza göre değişir.

kötü niyetli bir bilim insanı tarafından 2011 yılında kaçırıldım. aykümün 138 olduğu söyleniyordu o zamanlar. aykü testi sırasında hava olsun diye son ses şarkı dinliyordum ve başka bir şarkıya bağıra bağıra eşlik ediyordum. hatta bir ara başımın üstünde durarak yapmak istedim testi ama lütfen dediler kendimizi daha fazla kötü hissetmek istemiyoruz.

ertesi gündü işte. kendimi bir odanın içinde buldum. odanın içinde bir yatak, koltuk, tohalöt ve bilgisayar vardı. bilgisayardan sadece uludağ sözlük diye bir siteye giriş yapmak mümkündü ama polis, kaçırıldım, yardım edin gibi en işime yarayan uyarıları yazmam mümkün değildi. bilgisayar direkt kendini kapatıyordu. p o l i s falan yine yazılamıyordu. ayrık yazabildiğim tek kelime y o r u l d u m idü.

yaklaşık 1 yıl takıldım o sözlük ortamında. vurdurmak, anan, zaaaaxd, qapak falan yazmayı öğrendim. yıl sonunda aykü testi yaptılar, 56 çıktı.

deneyin ikinci ayağında ekşi üyeligim başladı. oturduğum yerde 10k maaş almaya başladım. hiç gitmediğim filmlerin yarısında çıktım, zaman zaman sandalyeden düştüm, hiçbir şey beğenmedim, her şeye doymuş bir hale büründüm. 2 sene böyle devam etti, aykü testi yapıldı yine, 23 çıktı.

şu an deney için buraya gönderildim. sonuçlar çıkmadı, çıkınca paylaşırım. haklılık payı var yani arkadaşın. hıhı.
devamını gör...

öyleymiş böylemiş diye rivayetler döndüren yurdum insanına inat önce insan ol kavramını benimseyen,ne arar ise kendinde arayan,ilim ilim bilmektir, ilim kendin bilmektir
sen kendini bilmezsen, ya nice okumaktır nicesi için,ben beni bilmezdim hatır kırardım
meğer ilmim noksan imiş bilmedim..ne güzel felsefe be. ama halen ayrımcılık değil mi çünkü en kolayı.bilmediğini yerersin bir gün biri gelir seni yerer ağzın dilin tutulur anlatamazsın kendini bilmiyor ki cahil dersin ya işte öyle bir şey.
nicesini gördüm sevmeyen ama ilahi adaletide gördüm ben.
devamını gör...

bir caravaggio'da ben bırakayım.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

allah ben bir hazineydim keşfedilmek istedim diyor. baktığınızda bütün canlılarda onun izine rastlamak mümkündür. yaratıcı böylece kendini görüp anlayabiliyor. bu sebeple kendi zerrelerinde oluşan bu canlılar yine kendi büyüklüğü, azameti ve şiddeti karşısında bölünerek ve parçalanarak yok olurlar. böylece kendi azametini ve büyüklüğünü yine kendisi seyretmiş olur. canlılar arasında bu olağanüstü olayı keşfedebilcek tek canlı insandır. yani bazılarıdır. böylece insanlara irade ve seçme özgürlüğü vererek tekrar kafaları karıştırır. bunun yanında bazı ipuçları gönderir. olayın özeti ilk yaratılışta adem ve havva değil bütün mahlukatın yaratılmasıdır. ancak bu kez hikaye en başa döner ve her şey anlamsızlaşır. ışte bunun için zaman ile sınanır ve sınırlandırılırız. böylece sonsuz gücümüze bir engel koyar. ışte biz bu sonsuz kudretin baş mimarınının yaratılan, sonra yok edilen ve tekrar yaratılıp sonsuzluğa gönderilen zerreleriyiz.
devamını gör...

bugün "hey sen bokboğaz, sen kimseye bunu dikte edemezsin tmm?" şeklinde özetlenecek bir tür cevap entrysi okudum. bu, bizim ülkemizde çoğu meselede tartışma kültürünün ve üslubun oturmadığının en güzel örneğidir. aslında bu entry de o başlığa yazılmıştı ama özünde meselemiz tartışma kültürüdür. iyice saçmalamış ve acilen kurtarılması gereken kültürdür.

şimdi koca koca adamlar sözlüğe geliyor, bir konuda çok kızıyor ve "şu namussuzlara verip veriştirmenin zamanı geldi artık" diyor. kime ve ne hakkında olursa olsun , bu olay genellikle cennet mahallesindeli ferhat ile şirin arasındaki kavganın, az buçuk eğitim almış insanlardaki yansıması olarak gerçekleşiyor. bunun diğer eğitimli, az çok oturaklı insanlarda yarattığı hisse de ben boktanlık diyorum çünkü bu hissin tam olarak bir kelime karşılığını bulamadım.

bizim gibi, öyle ya da böyle bu lanet olası sözlüklere tanım girecek kadar görmüş geçirmiş ve okumuş insanların tartışma kültürüne en dipten başlaması hoş bir şey değil. "ey marilyn monroe, sen nesin ya ? kasımpaşalılığı senden öğrenecek değiliz biz ya, çok afedersiniz, eğer bilgi içerikli tanım girmeyeceksek de bundan şahsım adına ben gurur duyarım, anladın mı marilyn" bunun bir yolu yordamı vardır.

bir konuda birinin argümanını eleştireceğimiz zaman, ki bu aynı başlık altındaki direkt bir entryi de hedef alabilir, şahsın kendisini doğrudan muhatap almayız. bu şahsın söylediği şeylerin neresiyle sorunumuz varsa, orayı eleştiririz ve bu eleştiri, eğer hedefiniz gerçekten bir tartışmaya bakış açısı kazandırmak veya karşınızdakinin düşüncelerinin zararlarını ortadan kaldırmak gibi faydalı işlerse, mutlaka genel örnekler içermelidir. söz gelimi bize bilgi içerikli entry girmemizi dikte etmeye çalışan bir gavur oğlu gavura vereceğimiz tepki, bilgi içerikli entry-sözlük-literatür taramasının önemi ve bu konuda sözlüğün yeri-genel anlamda sözlüğün kullanım amaçları vs. ekseninde olmalıdır. bu eksende "ya işte falanca bir konuda entry okudum, t.aşak abidesi, öyle hoşuma gitti ki sevdiklerimizi kaybetmenin ne demek olduğunu anladım." gibi bir örnekle de argümanlarınızı güçlendirirsiniz.

benim meselem tartışma kültürü. bu varya bu, o kadar önemli bir şey ki; bizi, birbirimizi anlamamızı, ilişkilerimizi, entelektüel seviyemizi bir üst seviyeye çıkarmamızı vs. sağlayacak; sosyal yaşamın her türlü kılcal damarına sirayet edecek bir olgudur. tartışma kültüründen yoksun bir kültürde insanların birbirini anlaması imkansızdır; bugün sosyal medyadan arkadaş ortamlarına kadar tartışma kültürü ad hominem, whataboutism gibi araçlara kurban edildi. sadece bunlar değil; herkes kendi gerçekliğini ortada bir gerçek bırakmayana kadar ısrarla savunurken, aslında ne konuştuğumuzdan bile haberimiz yokken bir de şahsileştiriyoruz. savunduğumuz şeyin akla mantığa kalır yanı yokken, aksini savunanın şahsına hakaret edecek kadar kendimize güveniyoruz. işte bunların çatışması tüm platformları esir aldı ve interneti bir işkence malzemesi yaptı. insanlar stres atmak için yapılan platformlarda sinir küpü olmakla meşguller.

işte bu lanetten kurtulmak için elimizden geleni yapmalıyız. artık seviyesizliğin bir sınırı olmalı ve bu sınır cennet mahallesinden yukarıda bir yerlerde olmalıdır. tartışmalara bilgimizi ya da hiçbir tecrübemizi ortaya koymadan bir argüman atıp fanatik gibi savunmamalıyız; böyle durumlarda insan kendini seviyesizleştiremeden duramaz çünkü ortada temeli olmayan bir argümanı savunan biri olmuşsunuzdur. bilmiyorum demenin basit bir şey olduğunu, bilmediğimiz konularda kesin yargılara varabilecek yorumlar yapmanın temelli çöpe atılması gereken pis bir iş olduğunu bilmek ve en önemlisi, bir konuda ne kadar donanımlı olursak olalım; karşımızdakine söz hakkı verecek şekilde tartışmayı yönlendirmek gerekir.

tüm yazdıklarımın özeti: sosyal yaşamın, yani senin benim ile benim de falanca ile olası ilişkilerimi zehirleyen bu hastalığa karşı mücadele etmemiz gerektiğidir. benim yollarım, yöntemlerim bu şekildeyken, başkaları da başka yollarla bu işi halledebilir.
devamını gör...

haklı gerekçeleri olabilir. eğer siz, örneğin, çocukluk arkadaşlarınızdan daha iyi şartlarda yaşıyorsanız, o insanlar, hayata aynı yerden başlamış insanların neden onlardan daha şanslı olduğunu sorgulayabilir. hatta bu kişiler en yakınınızdaki kişiler bile olabilir. ben bu tür bir kıskançlığı kadere lanet okuma olarak görüyorum ve o kişilere hem hak veriyorum hem de onlar için üzülüyorum.
zeka seviyeleri ve başlangıç şartları aynı olsa bile bazı insanlar diğerlerinden daha şanslıdır, bunu kabul edelim.
devamını gör...

bekar ama mutlu bir kadın olarak..
devamını gör...

akp sloganı. yol ile başlanıp üçüncü köprü ve havalimanı ve taçlanmıştır. bir de 17-25 var ama o ayrı mesele.
devamını gör...

kendisine teklif edilen james bond rolünü reddetmiştir. milli hazinemizdir.şınav çekerken kendini çekmez dünyayı iter.
devamını gör...

atasözleri kıymetli tabii ama bazıları öyle çirkin, öyle can yakıcı ki bunları dilimizden silmek mümkünse aklımızdan da çıkarmamız gerek.
bir kaç örnek vermek gerekirse;
5 kız bir oğlanın yerini tutar mı? oğlansız evde duman tüter mi?
kız doğuran tez kocar.
oğlan doğuran övünsün, kız doğuran dövünsün.
15inde kız ya erde gerek ya yerde.
kızını dövmeyen dizini döver.
kızı kendi haline bırakırsan ya davulcuya kaçar ya zurnacıya.
dişi köpek kuyruk sallamazsa, erkek köpek peşinden gitmez.
yazmaya mecalim kalmadı artık. gerçekten toplumun yarısını oluşturan kadınların bu kadar aşağılanması hepimiz adına utanç verici. bunları hiç kullanmayın, mümkünse unutun hatta.
devamını gör...

bu mecrada fikirleri ciddiye almak için takipçi sayısının olması mı gerekli dedirten bir başlık.
devamını gör...

(bkz: kalbimiz seninle)
devamını gör...

biraz önce yazdım, türkiye de çocuklara değer verilmiyor, saygı duyulmuyor diye, şimdi bu başlığı gördüm, inanılmaz üzüldüm, şu an 12 yaşındaki yeğenimle ilgili sorunlar yaşıyoruz bizde, tek çocuk, tek torun, ama annesi ve babasının ayrı ayrı evlilikleri, evleri, çocukları hayatları var, anneannesinin evindeki odasından çıkmıyormuş, bazen 48 saat uyumuyormuş, herkes endişeli, aslında odasında mutlu da olabilir, dersleri çok iyi, arkadaşlarıyla görüşüyor gülüyor, oyun oynuyor, ama herşey bilgisayardan, internetten, salgından öncede böyleydi, yazın bile sokağa çıkmazdı, hiçbirşeyden şikayet etmez, hiçbir talebi olmaz, yeni oyunlar dışında, herkes çocuğa ne yapacağını söylüyor, onun adına düşünüyor, yani kişilik haklarına tecavüz ediyorlar, buda onu sinirlendiriyor, konuşmak istemiyormuş, halası olarak bir şey söylediğim zaman, sen bizden çokmu düşüneceksin çocuğumuzu diyor anne babası, cahillik öyle sağlam bir şeyki, bir insanın birşeyleri farketmesini sağlamak o kadar zorki,

hep yazıyorum, önce anne babaları eğitmek lazım, çocuklar görülmüyor, farkedilmiyor, ilgi istemesi bile suç sanki, kimse demekki ben ilgilenmemişim demiyor, ihtiyacı varsa tabiiki isteyecek, ne acıdırki alması gereken ilgiyi sevgiyi yine kendisinin hatırlatması gerekiyor, çabalaması gerekiyor, ilgilenmeyi değer vermeyi de bilmiyoruz bence, akıl vermek, yasak koymak ilgilenmek değildir, para vermek değer vermek değildir,

16 yaşında masum bir çocuğun acısı, üzüntüsü nasıl farkedilmez, demekki yüzüne bakmamışlar, gözlerine bakmamışlar, çocuğun bir derdi olduğunu anlamamışlar,

inşallah bunları gören anne babalar, kendilerine bir bakar, çocuklarının yüzüne bakar, konuşmalarını sağlar, çocuklarını anlarlar, yoksa böyle öldüklerinde çocuğun varlığını, değerini "farketmek" zorunda kalabilirler, allah korusun.

küçük olduğun için ciddiye alınmamak
#954240
devamını gör...

sevgili kardeşlerim!

bunu yazarların itiraf köşesinde itiraf etmek istiyordum lakin; burada başlığı görünce, tutamadım kendimi. artık bu baskıya dayanamadığımı elem duygularla ifade etmek isterim.

muhterem yazarlar!

ben, hiçbirinizin bilmediği üzere, ilişkilerinde sevgililerine bile berberine sadık olduğu kadar sadık olamamış bir herifim...

indirimler yaptılar!
bakım ürünleri hediye ettiler!
'yahu tamam, bize gelmiyorsun anladık. bari şu makineyi al' diyerek makineler verdiler, yine de berberimi bırakmadım.

berberim askere gitti.
aylarca berber dükkanının önünden geçmedim.
saçlarımı uzattım.
tezkere aldığı gün, bir yavuklunun gurbetten dönen yarine koşması gibi koştum berber dükkanına.
o berber önlüğünü bir gelinin duvağını kaldırır gibi geçirdim üstüme...

fakat...

tüm dünyanın içinde olduğu bu virüs belasından sebep;
zorunlu bir mağara adamı konseptine bürünmezden hemen önce;
birkaç sene evvel, bir belediye dairesinde evlilik akdini imzaladığım pek kıymetli eşim; kapanma boyunca her sabah muhteşem fikirlerle gelip; beni hipnoz olmuş tavşan yavrusu gibi peşinden koşturuyordu.
ekmek de yaptık, yağlıboya da yaptık...

kıymetli kardeşlerim...
en son, eşim yine her pandemi sabahında olduğu gibi parlak fikirle uyanacağı bir pandemi sabahına ''neden ben eşimin saçlarını kesmiyorum?'' sorusu ile uyandı...
o uyanış, benim on yıllardır yapmadığım, yapmayı şiddetle, esefle kınayarak reddettiğim bir şeyi maalesef ki yaptırdı...

evet kıymetli kardeşlerim...
bu benim itirafımdır...
ben berberimi nikahlı karımla aldatıyorum...

buradan, ümraniye'de, şirin dükkanında, belki de hala bir umutla beni bekleyen berber yusuf'a sesleniyorum...

yusuf!
çok üzgünüm kardeşim...
biliyorum, özür dilemek için çok geç...
affetmeye de gönül razı değil...
ama bil...
bunu istemeden yaptım...
mecburiyetten yaptım...
devamını gör...

safkan olmayan hiçbir büyücünün hogwarts cadılık ve büyücülük okulunda eğitim görmesini istemediğinden, kendisi için sihir dünyasının hitler'i diyebiliriz. büyücülük kariyerinin oldukça büyük bir kısmı başarılarla dolu olmasına rağmen kendisi kötülüğün tarafında olmayı seçmiş, bu alanda hiç kimsenin cesaret dahi edemeyeceği işler başarmış ve büyücülük dünyasına korku salmıştır.

ayrıca böcürtünün kendi cesedi olması, kendisiyle ilgili en enteresan bilgilerdendir.
devamını gör...

başıma gelmiş bir hadisedir. twitter’dan tanışıklığım olan biriyle numaralaşmanın ardından bir akşamüstü ansızın ses kaydı atarak şirinlik yüklemesi yaşatmıştır. samimiyet derecesine göre “senin dillerini yesinler kız.” tepkisi verilebilir. alıştıktan sonra herhangi bir ciddiye almama problemi yaratmıyor bende.*
devamını gör...

arada geçmişteki anılar zihnime doluşuyor, kalbim küt küt atmaya başlıyor, içimden bağırmak geliyor ama "dur kızım, şuanda bir tehlike yok, bu yanlış alarm" diyerek kendi kendimi sakinleştiriyorum.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim