çerkes dansı
her dansımız hareketli değildir. wuic, qafe gibi daha yavaş ilerleyenleri vardır ancak mahalli düğünlerde genelde apsuva,leperuj,şeşen gibi hareketli danslar tercih ediliyor.
devamını gör...
bering boğazı
ismini boğazı 1728 yılında geçen danimarkalı kâşif vitus bering'den almıştır. boğazın iki yakası arasında bir günlük tarih farkı vardır.
devamını gör...
yağmur yağdığında yapılabilecek en iyi şey
hemen gidip kendine içecek bir şeyler alman( mutfaktan).
hemen bir şiiri okuman, pencereyi açıp , yağmuru dinlerken.
hemen hayatta olduğuna şükretmen.
hemen sevdiğin bir şarkıyı yüksek sesle, dinlemen.
tüm hücrelerinle!
yağmur yağdığında nelr yapmamız gerektiğini belirten başlık.
hemen bir şiiri okuman, pencereyi açıp , yağmuru dinlerken.
hemen hayatta olduğuna şükretmen.
hemen sevdiğin bir şarkıyı yüksek sesle, dinlemen.
tüm hücrelerinle!
yağmur yağdığında nelr yapmamız gerektiğini belirten başlık.
devamını gör...
cihangir solcusu
memlekette en kanser kitlenin başında gelirler. kafa bin beş yüz olunca istanbul'un göbeğinden güneydoğu'ya ağıtlar yakarlar. git üç gün oralarda yaşa desen kendi konformist hayatlarından zerre ödün vermezler. bir yandan atatürkçü geçinip, diğer yandan seyit rıza'yı anma törenlerinde salya sümük birbirlerini teselli ederler. türk'üm dediğin an ırkçı, faşist diye ağızlarından köpükler saçarak nefret kusarlar. onlara göre batı'nın nimetleri kardeşce paylaşılmalı, doğu ise azınlıkların kontrolünde özerk bir yapıya kavuşmalıdır. ez cümle bulundukları ortam hızlıca terkedilmelidir.
devamını gör...
anarşi ve seks sorusu
27 eylül 1896 tarihli the alarm'ın 3. sayfasında yer alan emma goldman makalesi. bugün hala kurumlar, fahişelik, ataerkillik, anarşi, seks, bağımsızlık, kadın kavramları birleşince milyon soru türeyen beyne sahip bireylerin üzerinde düşünmesi farzdır.
--- alıntı ---
kuvveti ve kasları solgun, çelimsiz zengin kişiler tarafından oldukça beğenilen, ancak emeği açlık kurdunu kapısından uzak tutmaya ancak yeten işçi sınıfı erkekleri, onlara sabahtan akşama kadar kölelik yapmak ve harcamaları düşük tutmak üzere her türlü çabayı sarf etmek zorunda kalan eşlere veya ev-hizmetçilerine sahip olmak için evlenirler yanlızca. kadının, kocasının acınacak ücretinin ikisinin de yaşamını sürdürmesini sağlamak için devamlı çaba sarfetmekten sinirleri o kadar gerilir ki, giderek asabi hale gelir ve (yazık ki kısa zamanda umut ve planlarının kül olup uçtuğu sonucuna ulaşacak ve evliliğin gerçekten de başarısız olduğunu düşünmeye başlayacak olan) lordunun ve efendisinin sevgi talebini yerine getirmekte artık başarılı olamaz.
harcamalar azalmak yerine çoğaldıkça, evliliğinde çok az kuvveti olan, benzer şekilde kendini ihanete uğramış hisseden eş bu kuvvetinin tümünü de yitirir, ve devamlı açlık sıkıntısı ve korkusu, güzelliğini evliliğinin ardından kısa zaman içinde tüketir. giderek ümitsizleşir, ev işlerini ihmal etmeye başlar; ve kendisiyle kocası arasında, onlara yaşamlarındaki keder ve yoksullukları göğüsleme kuvveti verecek hiçbir sevgi ve sempati bağı da olmadığı için, birbirlerine daha da sıkıca kenetlenmek yerine birbirlerine giderek daha fazla yabancılaşırlar ve hatalarına karşı giderek daha tahammülsüz olurlar.
milyonerlerin yaptığı gibi klübe gidemeyen erkek meyhaneye gider, ve kederini bira veya viski bardaklarında boğmaya çalışır. ihmal edilişini bir sevgilinin kollarında unutmaya çalışamayacak kadar onurlu ve herhangi bir meşru eğlence ve uğraştan faydalanmak için fazlasıyla yoksul olan erkeğin kederinin talihsiz ortağı ise, ev diye adlandırdığı sefil ve derme çatma yerin içine sıkışıp kalır, ve kendini bu zavallı adamın eşi yapan ahmaklığa kötü kötü lanet eder.
ancak onların birbirlerinden ayrılmalarının hiçbir yolu yoktur.
ancak kanun ve kilise tarafından boyunlarına vurulan zincir ne kadar canlarını yakarsa yaksın, bu iki kişi onun kırılmasına müsade etmedikçe kırılamaz.
yasanın onlara özgürlük bahşedecek kadar merhametli olması için, özel yaşamlarının tüm detayları gözler önüne serilmelidir. kadın, kamu oyunda ayıplanır ve tüm yaşamı alt üst olur. bu utancın korkusu, kendisini ve pek çok kızkardeşini ezen insafsız sisteme karşı tek bir protestoya dahi girişmeksizin, onun evlilik yaşamının ağır yükü altında ezilmesine yol açar.
zengin olan skandaldan sakınmak için buna katlanır ,fakir ise çocukları uğruna ve kamu oyunun korkusuyla. onların yaşamları ikiyüzlülük ve yalanın uzun bir sürekliliğidir.
cinselliğini satan bir kadın onu satın alan adamları terk etme özgürlüğüne her zaman sahipken, “namuslu eş” ise onun canını yakan birlikten (evlilikten) kendisini kurtaramaz.
kilise ya da toplum öyle kabul etsin ya da etmesin, aşkla kutsanmamış, doğal olmayan tüm birlikler fahişeliktir. bu gibi birliklerin toplumun ahlakını ve sağlığını azaltmaktan başka bir yanı olamaz.
kadınları kadınlıklarını ve bağımsızlıklarını en yüksek fiyat teklif eden alıcıya satmaya zorlayan sistem, az sayıdaki kişiye arkadaşları (aynı toplumun üyeleri olan kişiler) tarafından üretilen refahla yaşama hakkı sunan sistemin bir dalıdır. emeklerinin meyveleri, refahın satın alabileceği her türlü lüksün içinde yüzen bir avuç aylak vampir tarafından emilirken, (toplumun) yüzde 99'u ise ruh ve bedenlerini ancak bir arada tutacak kadar (bir şey için) sabahtan akşama kadar güç koşullarda çalışmak ve kölelik yapmak zorundadır.
bir anlığına yirminci yüzyıl toplumsal sisteminin şu iki resmine bakın.
pahalı iç döşemeleri fakir erkek ve kadınların rahat koşullarda yaşamasını sağlayabilecek o muhteşem saraylara, refah sahiplerinin evlerine bir bakın. refah içindekilerin oğullarının ve kızlarının akşam yemeği partilerine bir bakın; tek bir tanesi suyla kuru ekmeğe talim eden açlık içindeki yüzlerceyi doyuracak olan bunlar lükstür. günlerini kendi kendilerini tatmin etmeye yarayan yeni uğraşlar (tiyatrolar, balolar, konserler, yatçılık, süs ve gösteriş ile sefahat için delicesine bir arayışla dünyanın bir yerinden başka bir yerine koşuşturma), icat etmekle geçiren o moda düşkünlerine bir bakın.
hiçkimsenin sevgi dolu bir tek sözcük ve şefkat dolu bir ilgi sarfetmediği çocukları çıplak ve aç bir şekilde sokaklarda koşuşturan, cehalet ve hurafelerle büyüyen, doğdukları güne lanet yağdıran; asla bir parça temiz hava dahi soluyamadıkları karanlık, rutubetli bodrumlarda (hayvan sürüsü gibi) kümelenen, yırtık pırtık elbiseler giyinen, sefaletin tüm yükünü beşikten mezara sırtında taşıyanlara bir bakın.
siz ahlakçılar, siz hayırseverler, bu iki resmin ürkütücü karşıtlığına bir bakın ve bana bunun suçlusunun kim olduğunu söyleyin! yasal yollarla veya başka şekillerde fahişelik yapmaya itilenler mi, yoksa kurbanlarını böylesi bir ahlaki bozulmaya itenler mi?
sebep fahişelikte değil, toplumun kendisindedir; özel mülkiyetin eşitsizliği(ne dayanan) sistemde, devlet ve kilise’dedir. suçsuz kadınların ve çaresiz çocukların soyulmasını, katledilmesini ve onlara şiddet uygulanmasını yasallaştıran bu sistemdedir.
bu canavar yok edilmedikçe, senato’da, tüm kamu dairelerinde, zenginlerin evlerinde olduğu gibi keza yoksulların sefil barakalarında da var olan bu hastalıktan kurtulamayız. insanoğlu kendi kuvvetinin ve yeteneklerinin bilincine ulaşmalıdır; daha yeni bir yaşam, daha iyi ve onurlu bir yaşam başlatmak için onların özgür olması gereklidir.
fahişelik, saygıdeğer dr. parkhurst ve diğer reformcuların kullandıkları araçlarla önlenemez. (fahişelik) onu besleyen sistem var oldukça sürecektir.
tüm bu reformcular çabalarını, her türlü suçun babası olan sistemi yıkmak için mücadele edenlerinkiyle birleştirdikleri ve tam bir eşitliğe dayanan bir sistem (her bir üyesine, erkeğe, kadına ve çocuğa emeğinin ürününün tamamını veren, doğanın hediyelerinden faydalanmakta ve en yüksek bilgiye erişmekte tamamıyle eşit haklar sunan bir sistem) inşa ettiklerinde, kadınlar kendi başlarına var olabilecek ve bağımsız olacaklardır. erkek artık sağlıksız, doğal olmayan tutkulara ve kötü huylara sahip olmazken, kadının sağlığı da artık bitip tükenmeyen zorlu çalışma ve kölelikle ezilmeyecek, o artık erkeğin kurbanı olmayacaktır.
her biri, fiziki kuvvet ve karşısındakine ahlaki güvenle evlilik haline girecektir. her biri diğerini sevecek ve saygı gösterecektir; ve sadece kendi refahları için değil, kendilerini mutlu edecek işlere yardım edecektir; aynı zamanda insanlığın evrensel mutluluğunu arzu edeceklerdir. bu tip bir birliğin ürünü zihinsel ve bedeni olarak güçlü ve sağlıklı olacaktır; ebeveynlerini onurlandıracak ve saygı göstereceklerdir; bunu görevleri olduğu için değil, ebeveynleri bunu hak ettiği için yapacaklardır. onlar bütün bir topluluk tarafından eğtilecek ve bakılacaklardır, ve kendi isteklerinin peşinden gitmekte serbest olacaklardır; ve onlara dalkavukluğu ve kendi arkadaşlarını (toplum üyelerini) soyma temel sanatını öğretmenin gereği kalmayacaktır. onların yaşamdaki amacı kardeşleri üzerinde iktidar kurmak değil, topluluğun her üyesinin saygı ve takdirini kazanmak olacaktır.
erkek ve kadın arasındaki birliğin onlar için tatminkar ve hoş olmadığı ortaya çıkarsa, sessizce ve arkadaşça ayrılacaklar ve sevimsiz bir birliği devam ettirerek evliliğin pekçok ilişkisini bayağılaştırmayacaklardır.
günün reformistleri eğer kurbanlara eziyet etmek yerine, çabalarını sebebi ortadan kaldırmak için birleştirirlerse, fahişelik artık insanlığın yüz karası olmayacaktır.
bir sınıfı baskı altına almak ve bir diğerini ise korumak ahmaklıktan daha kötü bir şeydir. bu bir suçtur. siz ahlak sahibi erkek ve kadınlar, başlarınızı öte tarafa çevirmeyin.
önyargılarınızın sizi etki altına almasına izin vermeyin: soruna önyargısız bir açıdan bakın.
kuvvetinizi heba etmek yerine, el ele verin ve bu bozuk, hastalıklı sistemin yıkılmasına yardım edin.
eğer evlilik yaşamı onurunuzu ve kendinize saygınızı çalmadıysa, eğer çocuklarım dediklerinizi seviyorsanız, onlar için olduğu kadar kendiniz için de kurtuluşu hedeflemeli ve özgürlüğü kurmalısınız. o zaman, ancak bundan (bu gerçekleştikten) sonra evlilik kurumunun kötülükleri son bulacaktır.
--- alıntı ---
--- alıntı ---
kuvveti ve kasları solgun, çelimsiz zengin kişiler tarafından oldukça beğenilen, ancak emeği açlık kurdunu kapısından uzak tutmaya ancak yeten işçi sınıfı erkekleri, onlara sabahtan akşama kadar kölelik yapmak ve harcamaları düşük tutmak üzere her türlü çabayı sarf etmek zorunda kalan eşlere veya ev-hizmetçilerine sahip olmak için evlenirler yanlızca. kadının, kocasının acınacak ücretinin ikisinin de yaşamını sürdürmesini sağlamak için devamlı çaba sarfetmekten sinirleri o kadar gerilir ki, giderek asabi hale gelir ve (yazık ki kısa zamanda umut ve planlarının kül olup uçtuğu sonucuna ulaşacak ve evliliğin gerçekten de başarısız olduğunu düşünmeye başlayacak olan) lordunun ve efendisinin sevgi talebini yerine getirmekte artık başarılı olamaz.
harcamalar azalmak yerine çoğaldıkça, evliliğinde çok az kuvveti olan, benzer şekilde kendini ihanete uğramış hisseden eş bu kuvvetinin tümünü de yitirir, ve devamlı açlık sıkıntısı ve korkusu, güzelliğini evliliğinin ardından kısa zaman içinde tüketir. giderek ümitsizleşir, ev işlerini ihmal etmeye başlar; ve kendisiyle kocası arasında, onlara yaşamlarındaki keder ve yoksullukları göğüsleme kuvveti verecek hiçbir sevgi ve sempati bağı da olmadığı için, birbirlerine daha da sıkıca kenetlenmek yerine birbirlerine giderek daha fazla yabancılaşırlar ve hatalarına karşı giderek daha tahammülsüz olurlar.
milyonerlerin yaptığı gibi klübe gidemeyen erkek meyhaneye gider, ve kederini bira veya viski bardaklarında boğmaya çalışır. ihmal edilişini bir sevgilinin kollarında unutmaya çalışamayacak kadar onurlu ve herhangi bir meşru eğlence ve uğraştan faydalanmak için fazlasıyla yoksul olan erkeğin kederinin talihsiz ortağı ise, ev diye adlandırdığı sefil ve derme çatma yerin içine sıkışıp kalır, ve kendini bu zavallı adamın eşi yapan ahmaklığa kötü kötü lanet eder.
ancak onların birbirlerinden ayrılmalarının hiçbir yolu yoktur.
ancak kanun ve kilise tarafından boyunlarına vurulan zincir ne kadar canlarını yakarsa yaksın, bu iki kişi onun kırılmasına müsade etmedikçe kırılamaz.
yasanın onlara özgürlük bahşedecek kadar merhametli olması için, özel yaşamlarının tüm detayları gözler önüne serilmelidir. kadın, kamu oyunda ayıplanır ve tüm yaşamı alt üst olur. bu utancın korkusu, kendisini ve pek çok kızkardeşini ezen insafsız sisteme karşı tek bir protestoya dahi girişmeksizin, onun evlilik yaşamının ağır yükü altında ezilmesine yol açar.
zengin olan skandaldan sakınmak için buna katlanır ,fakir ise çocukları uğruna ve kamu oyunun korkusuyla. onların yaşamları ikiyüzlülük ve yalanın uzun bir sürekliliğidir.
cinselliğini satan bir kadın onu satın alan adamları terk etme özgürlüğüne her zaman sahipken, “namuslu eş” ise onun canını yakan birlikten (evlilikten) kendisini kurtaramaz.
kilise ya da toplum öyle kabul etsin ya da etmesin, aşkla kutsanmamış, doğal olmayan tüm birlikler fahişeliktir. bu gibi birliklerin toplumun ahlakını ve sağlığını azaltmaktan başka bir yanı olamaz.
kadınları kadınlıklarını ve bağımsızlıklarını en yüksek fiyat teklif eden alıcıya satmaya zorlayan sistem, az sayıdaki kişiye arkadaşları (aynı toplumun üyeleri olan kişiler) tarafından üretilen refahla yaşama hakkı sunan sistemin bir dalıdır. emeklerinin meyveleri, refahın satın alabileceği her türlü lüksün içinde yüzen bir avuç aylak vampir tarafından emilirken, (toplumun) yüzde 99'u ise ruh ve bedenlerini ancak bir arada tutacak kadar (bir şey için) sabahtan akşama kadar güç koşullarda çalışmak ve kölelik yapmak zorundadır.
bir anlığına yirminci yüzyıl toplumsal sisteminin şu iki resmine bakın.
pahalı iç döşemeleri fakir erkek ve kadınların rahat koşullarda yaşamasını sağlayabilecek o muhteşem saraylara, refah sahiplerinin evlerine bir bakın. refah içindekilerin oğullarının ve kızlarının akşam yemeği partilerine bir bakın; tek bir tanesi suyla kuru ekmeğe talim eden açlık içindeki yüzlerceyi doyuracak olan bunlar lükstür. günlerini kendi kendilerini tatmin etmeye yarayan yeni uğraşlar (tiyatrolar, balolar, konserler, yatçılık, süs ve gösteriş ile sefahat için delicesine bir arayışla dünyanın bir yerinden başka bir yerine koşuşturma), icat etmekle geçiren o moda düşkünlerine bir bakın.
hiçkimsenin sevgi dolu bir tek sözcük ve şefkat dolu bir ilgi sarfetmediği çocukları çıplak ve aç bir şekilde sokaklarda koşuşturan, cehalet ve hurafelerle büyüyen, doğdukları güne lanet yağdıran; asla bir parça temiz hava dahi soluyamadıkları karanlık, rutubetli bodrumlarda (hayvan sürüsü gibi) kümelenen, yırtık pırtık elbiseler giyinen, sefaletin tüm yükünü beşikten mezara sırtında taşıyanlara bir bakın.
siz ahlakçılar, siz hayırseverler, bu iki resmin ürkütücü karşıtlığına bir bakın ve bana bunun suçlusunun kim olduğunu söyleyin! yasal yollarla veya başka şekillerde fahişelik yapmaya itilenler mi, yoksa kurbanlarını böylesi bir ahlaki bozulmaya itenler mi?
sebep fahişelikte değil, toplumun kendisindedir; özel mülkiyetin eşitsizliği(ne dayanan) sistemde, devlet ve kilise’dedir. suçsuz kadınların ve çaresiz çocukların soyulmasını, katledilmesini ve onlara şiddet uygulanmasını yasallaştıran bu sistemdedir.
bu canavar yok edilmedikçe, senato’da, tüm kamu dairelerinde, zenginlerin evlerinde olduğu gibi keza yoksulların sefil barakalarında da var olan bu hastalıktan kurtulamayız. insanoğlu kendi kuvvetinin ve yeteneklerinin bilincine ulaşmalıdır; daha yeni bir yaşam, daha iyi ve onurlu bir yaşam başlatmak için onların özgür olması gereklidir.
fahişelik, saygıdeğer dr. parkhurst ve diğer reformcuların kullandıkları araçlarla önlenemez. (fahişelik) onu besleyen sistem var oldukça sürecektir.
tüm bu reformcular çabalarını, her türlü suçun babası olan sistemi yıkmak için mücadele edenlerinkiyle birleştirdikleri ve tam bir eşitliğe dayanan bir sistem (her bir üyesine, erkeğe, kadına ve çocuğa emeğinin ürününün tamamını veren, doğanın hediyelerinden faydalanmakta ve en yüksek bilgiye erişmekte tamamıyle eşit haklar sunan bir sistem) inşa ettiklerinde, kadınlar kendi başlarına var olabilecek ve bağımsız olacaklardır. erkek artık sağlıksız, doğal olmayan tutkulara ve kötü huylara sahip olmazken, kadının sağlığı da artık bitip tükenmeyen zorlu çalışma ve kölelikle ezilmeyecek, o artık erkeğin kurbanı olmayacaktır.
her biri, fiziki kuvvet ve karşısındakine ahlaki güvenle evlilik haline girecektir. her biri diğerini sevecek ve saygı gösterecektir; ve sadece kendi refahları için değil, kendilerini mutlu edecek işlere yardım edecektir; aynı zamanda insanlığın evrensel mutluluğunu arzu edeceklerdir. bu tip bir birliğin ürünü zihinsel ve bedeni olarak güçlü ve sağlıklı olacaktır; ebeveynlerini onurlandıracak ve saygı göstereceklerdir; bunu görevleri olduğu için değil, ebeveynleri bunu hak ettiği için yapacaklardır. onlar bütün bir topluluk tarafından eğtilecek ve bakılacaklardır, ve kendi isteklerinin peşinden gitmekte serbest olacaklardır; ve onlara dalkavukluğu ve kendi arkadaşlarını (toplum üyelerini) soyma temel sanatını öğretmenin gereği kalmayacaktır. onların yaşamdaki amacı kardeşleri üzerinde iktidar kurmak değil, topluluğun her üyesinin saygı ve takdirini kazanmak olacaktır.
erkek ve kadın arasındaki birliğin onlar için tatminkar ve hoş olmadığı ortaya çıkarsa, sessizce ve arkadaşça ayrılacaklar ve sevimsiz bir birliği devam ettirerek evliliğin pekçok ilişkisini bayağılaştırmayacaklardır.
günün reformistleri eğer kurbanlara eziyet etmek yerine, çabalarını sebebi ortadan kaldırmak için birleştirirlerse, fahişelik artık insanlığın yüz karası olmayacaktır.
bir sınıfı baskı altına almak ve bir diğerini ise korumak ahmaklıktan daha kötü bir şeydir. bu bir suçtur. siz ahlak sahibi erkek ve kadınlar, başlarınızı öte tarafa çevirmeyin.
önyargılarınızın sizi etki altına almasına izin vermeyin: soruna önyargısız bir açıdan bakın.
kuvvetinizi heba etmek yerine, el ele verin ve bu bozuk, hastalıklı sistemin yıkılmasına yardım edin.
eğer evlilik yaşamı onurunuzu ve kendinize saygınızı çalmadıysa, eğer çocuklarım dediklerinizi seviyorsanız, onlar için olduğu kadar kendiniz için de kurtuluşu hedeflemeli ve özgürlüğü kurmalısınız. o zaman, ancak bundan (bu gerçekleştikten) sonra evlilik kurumunun kötülükleri son bulacaktır.
--- alıntı ---
devamını gör...
yazarların itiraf köşesi
sanıyorum ki bizler yeterince ilgi görmemiş insanlarız. ve burada ilgi bulmaya gelmişiz. peki herkes böyleyse neden kimse kimseye ilgi göstermiyor ve sadece gösterilmesini bekliyor. insanlık birgün kendi bencilliği içerisinde boğulacak ve bu arada hala diğer insanlara sitem ediyor olacak. bencillik bizi birgün tamamen bu evrenden silip atacak.
devamını gör...
tarihte bugün
anadolu'da ve istanbul'da çoğu lisenin yıllarca mezun verememesine sebep olan
her günü acı hikayelerle dolu olan
aydın olan olmayan osmanlı'nın varlığını sürdürdüğü her yerden gelen gençlerinin azimli mücadelesi sonunda kazanılan
18 mart çanakkale zaferi günü.
allah onlardan razı olsun.
her günü acı hikayelerle dolu olan
aydın olan olmayan osmanlı'nın varlığını sürdürdüğü her yerden gelen gençlerinin azimli mücadelesi sonunda kazanılan
18 mart çanakkale zaferi günü.
allah onlardan razı olsun.
devamını gör...
kaybettiğimiz yakınlarımızı chat robotu olarak diriltme projesi
işte bunlar hep black mirror’dan esinlenildi. sen hala izleme?
devamını gör...
z kuşağı bir kanser türüdür
2043 yılı ne kadar da uzak değil mi? hiç gelmeyecek gibi uzak. bakıyorum ekşideki 1999'da 2000'de açılmış başlıklara, bazıları günümüzde konuşulmaya devam eden abuk sabuk tartışmalar, bazıları tam da bu başlık altında konuşulan kuşak eleştirileri. o başlıklara yazan 25 yaşındaki gençler şu an 47 yaşındalar, tartıştıkları şeylerin büyük kısmı nasıl da önemsizleşti birden. neleri düşünmüşüz, neleri umursamışız diyorlar mıdır acaba? 2021 çok uzak geliyor muydu onlara da?
kuşak çatışması sümer tabletlerinde dahi yer alıyor, her yeni gelen bir öncekinin güncellenmiş versiyonu olarak doğduğu için eskiler ayak uyduramayıp fütursuzca kötüleme işine girişiyorlar. ekşideki y kuşağı başlığının ilk entrysi "bi de y cenerasyonu cikti ki ba$imiza sormayin", bunu yazan muhtelemen bir x kuşağı ve y kuşağından hoşnutsuz. şu anki y kuşağı ise aynısını x kuşağına yapıyor, x kuşağı alfa kuşağına, alfa kuşağı beta kuşağına yapacak. bizler sonsuz zaman dilimi içerisinde rastgele denk geldiğimiz maksimum 100 yılımızı tamamladığımızda her şey öylesine basit ve çabasız gelecek ki inanamayacağız. yana yakıla tartıştığımız birçok mesele gençliğimiz ellerimizden acımasızca kayıp giderken yerini sükunete bırakacak. siz en iyisi bırakın şu cart curt kuşağı işlerini de kendi işinize bakın. sure grandma, sure grandpa diyecekler bize, az kaldı.
kuşak çatışması sümer tabletlerinde dahi yer alıyor, her yeni gelen bir öncekinin güncellenmiş versiyonu olarak doğduğu için eskiler ayak uyduramayıp fütursuzca kötüleme işine girişiyorlar. ekşideki y kuşağı başlığının ilk entrysi "bi de y cenerasyonu cikti ki ba$imiza sormayin", bunu yazan muhtelemen bir x kuşağı ve y kuşağından hoşnutsuz. şu anki y kuşağı ise aynısını x kuşağına yapıyor, x kuşağı alfa kuşağına, alfa kuşağı beta kuşağına yapacak. bizler sonsuz zaman dilimi içerisinde rastgele denk geldiğimiz maksimum 100 yılımızı tamamladığımızda her şey öylesine basit ve çabasız gelecek ki inanamayacağız. yana yakıla tartıştığımız birçok mesele gençliğimiz ellerimizden acımasızca kayıp giderken yerini sükunete bırakacak. siz en iyisi bırakın şu cart curt kuşağı işlerini de kendi işinize bakın. sure grandma, sure grandpa diyecekler bize, az kaldı.
devamını gör...
16 ağustos 2021 sözlük'ün çok sakin olması
#1219007 çok katıldım, beğenme butonları bitince bir de entryi referans vereyim dedim. bir sonraki adım olarak da, bioya kaydedicem sjsjjsnk.
bazen o kadar boş yapıyorum ki, utanıyorum, yazmamak için durduruyorum kendimi. az da siz yazın yahu, bakmakla sözlük bireyi olunmaz.
bazen o kadar boş yapıyorum ki, utanıyorum, yazmamak için durduruyorum kendimi. az da siz yazın yahu, bakmakla sözlük bireyi olunmaz.
devamını gör...
cemil kavukçu
günlük, sıradan, muhtemelen hayat boyu hatırlan(a)mayacak olan yaşanmışlıkların ne kadar özel ve eşsiz olduğunun altını çizen yazar.
devamını gör...
geceye bir şarkı bırak
kerim tekin-akşamlar.
devamını gör...
peygamberler hakkında hiçbir arkeolojik kanıt olmaması
hoca come on, tutan come on!
tüm sözlükten özür diliyorum, tutamadım kendimi.
tutan beri gelsin! *
t:ilgilenmediğim önerme!
tüm sözlükten özür diliyorum, tutamadım kendimi.
tutan beri gelsin! *
t:ilgilenmediğim önerme!
devamını gör...
mühendislerin kullandığı kameraya benzeyen alet
total stationdur o kamera olsa duramazdınız. bu espirilerden yıldık harita mühendisleri olarak. en basit anlamı ile söylemek gerekirse; uzunluk, açı ve yükseklik ölçmeye yarayan elektronik ölçüm cihazı diyebiliriz. *
devamını gör...
kendini insan sarrafı sanan insan
aslında kandırılmaya çok müsait olan insan tipidir. biraz gazlamanız yeter böylelerini. ağamsın paşamsın kralsın dedin mi tamam.
devamını gör...
sahafların çakal oğlu çakal olması
tam tersi her seferinde indirim yapan hatta 4-5 kitabı hediye eden sahaflar da var.
devamını gör...
tahammül edilemeyen insan özellikleri
kibirli olan insan tipi.
hep ben merkezli konuşur.
her şeyin en iyisini o bilir.
mükemmeldir, hata yapma şansı da yoktur.
çevresinde çok insan vardır ama bir o kadar da yalnızdır. zannımca.
hep ben merkezli konuşur.
her şeyin en iyisini o bilir.
mükemmeldir, hata yapma şansı da yoktur.
çevresinde çok insan vardır ama bir o kadar da yalnızdır. zannımca.
devamını gör...
bir abinizin normal sözlük gözlemleri
görünen o ki, çoğunluk durumdan rahatsız. herkes meramını güzelce anlatmış. benzer şeyler yazıp, tekrara düşmek istemiyorum.
--- alıntı ---
1_ "şu anki ekşi" gibi olmak isteniyorsa, yani goygoyun, komikliklerin çok daha fazla olduğu eğlenceli zaman geçirmelik bir forum sitesi.
2_ "ilk zamanlardaki ekşi" gibi olmak isteniyorsa, ki benim gibi artık ekşiyi bırakıp yeni yerler arayıp gelen birçokları gibi, başlık sahibine hak vermeli
--- alıntı ---
şu kısmı ziyadesi ile önemsiyorum. gerek yazar arkadaşların, gerekse sözlük yönetiminin bir tercih ortaya koyması gerekiyor.
burada ki pek çok kişi sözlüklerin son dönemde düştüğü hali görünce, kafa sözlüğe can simidi gibi sarıldı.
ama her geçen gün emek verilen, bilgi içeren tanım ve başlıklara ulaşmak için iğne ile kuyu kazmak zorunda kalıyoruz.
ve önlem alınmazsa bu bıkkınlık yaratacak bir noktaya gelecek.
biz burada bunları konuşurken dahi umarsızca şikayet edilen mevzuları devam ettiren bir güruh var.
onlar için mevzunun önemi yok. burası biter, başka sözlük bulur ve zihinsel mastürbasyonlarına devam ederler.
kanımca sözlük yönetimi ve yazarlar bir yol ayrımında, ya böyle devam edecek ve troller ortalıkta mutlu mesut arzı endam edecek. ya da ciddi tedbirler alınıp, bunca insanın hassasiyeti göz önünde bulundurularak, sözlüğün kırmızı çizgileri kalın hatlarla çizilecek. ve taviz verilmeyecek.
insanlar eğlensin elbet, insanlar deşarj olsun, gülsün elbet, biz de takım elbiselerimizi giyip girmiyoruz sözlüğe lakin bu gidiş bu başlıkta serzenişte bulunan çoğu yazarı eninde sonunda yıldıracak.
ben bu dönüşümü uzun yıllar önce bizzat deneyimledim. şu an aynı tehlike burada da bağıra bağıra geliyor. ve ne yazık ki biraz hızlı oldu...
hayırlısı bakalım...
--- alıntı ---
1_ "şu anki ekşi" gibi olmak isteniyorsa, yani goygoyun, komikliklerin çok daha fazla olduğu eğlenceli zaman geçirmelik bir forum sitesi.
2_ "ilk zamanlardaki ekşi" gibi olmak isteniyorsa, ki benim gibi artık ekşiyi bırakıp yeni yerler arayıp gelen birçokları gibi, başlık sahibine hak vermeli
--- alıntı ---
şu kısmı ziyadesi ile önemsiyorum. gerek yazar arkadaşların, gerekse sözlük yönetiminin bir tercih ortaya koyması gerekiyor.
burada ki pek çok kişi sözlüklerin son dönemde düştüğü hali görünce, kafa sözlüğe can simidi gibi sarıldı.
ama her geçen gün emek verilen, bilgi içeren tanım ve başlıklara ulaşmak için iğne ile kuyu kazmak zorunda kalıyoruz.
ve önlem alınmazsa bu bıkkınlık yaratacak bir noktaya gelecek.
biz burada bunları konuşurken dahi umarsızca şikayet edilen mevzuları devam ettiren bir güruh var.
onlar için mevzunun önemi yok. burası biter, başka sözlük bulur ve zihinsel mastürbasyonlarına devam ederler.
kanımca sözlük yönetimi ve yazarlar bir yol ayrımında, ya böyle devam edecek ve troller ortalıkta mutlu mesut arzı endam edecek. ya da ciddi tedbirler alınıp, bunca insanın hassasiyeti göz önünde bulundurularak, sözlüğün kırmızı çizgileri kalın hatlarla çizilecek. ve taviz verilmeyecek.
insanlar eğlensin elbet, insanlar deşarj olsun, gülsün elbet, biz de takım elbiselerimizi giyip girmiyoruz sözlüğe lakin bu gidiş bu başlıkta serzenişte bulunan çoğu yazarı eninde sonunda yıldıracak.
ben bu dönüşümü uzun yıllar önce bizzat deneyimledim. şu an aynı tehlike burada da bağıra bağıra geliyor. ve ne yazık ki biraz hızlı oldu...
hayırlısı bakalım...
devamını gör...