anaaaa, kolu bacaa felan varmış, normal insan gibi ne acayip?*

eyluling olmasa tipinin farkında olamayacağımız adam kişisi.
devamını gör...

bunun yerine umursamamayı öneririm. daha çok işe yarıyor.
devamını gör...

bana minik beyaz bir kedi, tatlı beyaz bir yavru köpek veya bıcır bıcır konuşan küçük bir kız çocuğunu anımsatan kelimedir.

gerçekte ise yoğun bulutta bulunan su buharının aşırı soğuk ile karşılaşması sonucunda yağmura dönüşmeden donarak kristalleşmesi ile ortaya çıkan her bir tanesi muhteşem ve kendine özgü şekillenen doğa mucizesi taneciklerdir.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

kaynak
devamını gör...

adettendir diyerek şöyle bir örneğinin temel teşkil ettiğini düşündüğüm tavır, tarz, eylem.

bazı seslerin karakteri öyledir, sadece icrasında belli olur.

kaldı ki levent yüksel, rahmetli harun kolçak da dahil olmak üzere, aslen vokalist değil bas gitaristtir. sonradan kendi albümlerini yapmış ve kendine has bir çizgi yaratmıştır.

kısacası bağırmaktan öte yaptıkları "şey"ler, "dikkatli" dinlenirse çok daha derinde gizli ve niteliklidir.
devamını gör...

(bkz: öldürmeyip süründüren şeyler)
devamını gör...

''evet sayın türkiye, oy sonuçları açıklandıııı. ve iktidar partisi yeniden açık ara farkla iktidar oldu.''
devamını gör...

kıskanmak özgüven sorunlarından veyahut kendinle barışık olamamaktan gelir. ve bu hepimizde olan bir şey, insani bir şey.
fakat hayatınızda kıskançlık rol oynamaya başlıyorsa alarm çalıyor demektir.
kendinizle barışmaya çalışın, kendinize güvenin.
devamını gör...

arkadaşın ölmesinden kötüsü, ölen arkadaşınızı 3 parça halinde enkazdan çıkartmanızdır.*
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

"bir nehirde iki kere yıkanılmaz ve değişmeyen tek şey değişimin kendisidir." sözleriyle meşhur olan efesli filozof.
arkesi ateştir.
devamını gör...

bu arada yayladağ lokumu bizden de hunili fotoğraf istemiş. normal şartlarda böyle bir zorunluluğum olmamasına rağmen kendisini kırmak istemediğim için fotoğraf göndermeyi uygun buldum efem! * *

bayram vesilesi ile bayram hunim ile poz verdim.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

"görev almaya hazır olan insan" anlamına da gelen kelimedir.
devamını gör...

yıllarca dağlarda çobanlık yapmış ilkokul mezunu dedem ve babaannem, sözde okumuş etmiş üniversite mezunu yaşıtları fetö gibilerine hocaefendi derlerken benim minnoşlar fetöş diyordu. çoğu zaman belgesel izlerler, babaanem gılgamış destanı hayranı, bu yaşından sonra tarih kitabı okuyan bir kadın. ikisini alıp kitap fuarına saçlarımı savura savura göğsümü gere gere giderim. yıllarca eğitim müfettişliği yapmış kardeşi kaymakam olan sözde "eğitimli" komşumuz felsefeye safsata diyen, eşini hizmetçisi gibi gören birisidir. işte cumhuriyetin ve demokrasinin güzelliği devleti kimsenin tekeline bırakmaması, sırf sosyo-ekonomik durumundan ötürü vatandaşların fikrini ayrıştırmamasıdır.
devamını gör...

soylu sınıfı şıklar arasında yer alıyor mu?
yok yok ben yine ezilenden yana olurdum, hatta tanrı beni bir köyün ortasına bırakırdı, bu kafadan soylu falan çıkmaz diye.
el cevap; işte o köyde demirci veya ahşap ustası olurdum.
devamını gör...

isveçli vinterland'ın 1996'da yayımladığı kült melodic black metal albümü. zamanının çoğu melodic black grubunun yaptığı gibi dissection'ın kurduğu temel üzerine şekillenmiş bir tarzı var albümün ama tabii bunun kopyala-yapıştır tadında bir yaklaşım olduğunu düşünmemek gerek çünkü dissection zaten tür adına o kadar önemli bir grup ki etkisinin olmadığı bir albüm bulmak çok zor. vinterland çok başarılı bir şekilde bu müziğin üstüne koyarak (mesela ambient geçişler ve senfonik öğeler kullanarak) kendi tarzını yaratmış. ayrıca albümün ilginç bir davul tonu var ki böylelerine pek sık rastlanılmaz, seveni olduğu kadar sevemeyeni de çok ama albüme farklı bir hava kattığını düşündüğüm için benim hoşuma gidiyor.
kısaca gerçekten zamanla edindiği kült statüsünü hak ettiğini düşündüğüm bir albüm. grubun albüm çıktıktan 1 sene sonra dağılıp ortadan kaybolmuş olmaları üzücü. sonrasında 2011'de tekrar birleşmişler ama yakın zamanda yeni bir albüm çıkartma hazırlığında değiller gibi görünüyor.

ayrıca grup aslında albümü wings of sorrow adıyla çıkarmak niyetindeymiş ama basımda çıkan bir hata yüzünden ismi bir şekilde welcome my last chapter olarak basılınca öyle kalmasına karar vermişler. bu da ilginç bir bilgi olarak bulunsun.
devamını gör...

(bkz: victor hugo) tarafından yazılmış, dünya klasikleri denilince benim aklıma ilk gelen muhteşem eser. ilk kez ilkokul yıllarımda okumuştum ama sonra 5 ciltlik olan versiyonunu okuyunca anladım ki o yıllarda okuduğum sadece bir özetmiş. dünya tarihinde en çok okunan, en çok çevirisi yapılan, en bilinen eserlerin başında geliyor. 2012 yılında (bkz: les misérables) adıyla sinemaya uyarlandığında muhteşem bir müzikal izlemiştik. hugh jackman, russell crowe, anne hathaway ve amanda seyfried gibi muhteşem oyuncuların efsane oyunculuklarıyla adete bir görsel şölendi benim için. ve yanlış hatırlamıyorsam anne hathaway en iyi yardımcı kadın oyuncu oscar ödülünü kazanmıştı.
kitaba dönecek olursak öncelikle victor hugo'nun özgürlük, adalet, eşitlik gibi konuları çok önemsediğini ve bu kitabın da temeli ve ana fikrinin bu konular olduğunu söylemeliyim.
jean valjean. şimdiye kadar okuduğum kitaplardaki en sevdiğim bir kaç karakterden birisidir. eski bir mahkumdur ve bu eski bir mahkum olmasının yükünü ömrü boyunca çekiyor. ancak eski bir mahkum da olsa "iyi" bir insan olunabileceğini bize gösteriyor yazar. tabi okurken ağlamaktan sayfalar ıslana ıslana gidiyor.
mösyö myriel, jean valjean, javert, fantine, cosette, marius, gavroche, eponine... bütün karakterler kitabı okurken sanki kendi arkadaşlarım kendi ailem gibi hissetmiştim. onlarla üzülüp, onlarla sevindim. onlarla ağladım onlarla aç kaldım. onlara atılan bir suç sanki bana atılmış gibi sinirlendim. tabi tüm bunlar için kesinlikle 5 ciltlik uzun versiyonunu okumanız lazım.
ciltler ve sayfalar boyunca sefaletin adaletsizliğin altında ezilip bükülen bu insanların ortak yönleri yaşama dair umutları, yaşamak istemeleri ve bir şekilde hayatlarına anlam katacak bir şeyler bulmaları. ve yine konu burada her büyük yazar ve her büyük eserde olduğu gibi varoluşçuluğa geliyor.
sefiller ve victor hugo hakkında bir entry yazmak ne kadar doğdu bilmiyorum ama benim için çok önemli yeri olan bir klasik.
devamını gör...

iki adet istek şarkı isteyeceğim başlık.
- şebnem ferah/ deli kızım uyan
- musa eroğlu/ mihriban
teşekkürler.
devamını gör...

birçok çocuğun gelişiminde olumlu/olumsuz çok fazla etkisi olan bir kültürdür.

günümüzde popülerliğin ve paranın, manevi dünyaya da mutlak hakimiyet kurmaya başlamasıyla görüldü ki paradan ve maddiyattan hiçbir şey kaçamaz. bundan, hayatın en kayıtsız dönemi olan ergenlik dönemleri dahi kaçamadı. o yüzden bugünün internet kafe gençliği, ancak bir e spor takımında oynamak hedefiyle birleşiyor. bireyselcilik her tarafı sarmış, millet daracık alanda sigara içerken bile birbirinin yüzüne bakmıyor. bizim zamanımızda bu böyle değildi, şahane bir yerdi.

ben internet kafeye 6. sınıfta başladım ve lise son sınıfa kadar bu ortamdan hiç kopmadım. okuldan çıkardık, çantaları fırlatır internet kafenin önünde toplanırdık. önce ben giderdim, bakardım iki kişi var, muhabbet bir başlardı, bir iki bir iki derken bir bakardık ki merdiven, kafenin önü arkadaşlarla dolmuş. müthiş bir ortam, bir enerji vardı.

bireyselliğin içinden geçmiştik adeta. küçük bir komün gibi davranıyorduk, parası olmayana döner ısmarlanırdı, herkesten bozuk toplanıp kola çekirdek alınırdı ama parası olmayanlar da bundan faydalanırdı. ortama sonradan gelebilecekler için her daim fazladan bir pet bardak alınırdı, bu bana miras kalmıştır; her daim fazladan biri gelecekmiş ve soframa oturacakmış gibi bir yaklaşımda bulunurum; müthiş bir kazanım bana göre.

bir tane mühendis, uluslararası ilişkiler, edebiyat ve ingilizce öğretmenliği okuyan abilerimiz vardı. gerek futbol, basketbol, gerek siyaset, gerek hayat hakkında müthiş konuşmalarla büyüyorduk; o günlerde size neler kazandırdıklarını fark etmeyeceğiniz ama size taş gibi bakış açıları kazandıran müthiş konuşmalardı bunlar. neye merhamet edilmeliydi, neye kızılmalıydı, hangi konularda kitlesel hareket edilmeliydi ve kitlesel tepki gösterilmeliydi öğreniyorduk. topluluk içinde nasıl davranılması gerektiğini, sınırlara saygı gösterilmesi gerektiğini öğreniyorduk, bugün baktığımda adeta hepsi birer altın değerinde.

ergenlik sürecinde özellikle hayatta yeni keşfettiğimiz duygularımızı, alışkanlıklarımızı da test etme imkanı buluyorduk. sevdiğimiz kıza karşı neler yapmalıydık, kuru bir mesajla değil gözlerimizdeki ışıltıyla soruyorduk. her şeyi ben bilirimci davranmıyorduk çünkü etrafımızda babalar vardı, bu adamlar sevmişti, sevilmişti, bergen dinlemeyi, gülden karaböcek dinlemeyi onlardan öğrenmiştik bir defa. haddimizi aşarsak kulaklarımızdan tutar geçmişimizi s..ip atarlardı. saygıyı öğrenmiştik, sevgiyi öğrenmiştik, abilik ve kardeşlik öğrenmiştik.


bu dönemlerde internet kafe ortamı ikinci ailesi gibi olmuş arkadaşlar çok iyi bilirler ki bu ortamların o samimiyeti, o güzellikleri bir daha asla geri gelmeyecek. hayatımızın belli bir dönemine imza atan internet kafelere saygı ve sevgilerimi sunmak istiyorum; hayatımın sonuna kadar unutmayacağım.
devamını gör...

inceleme
olay yeri inceleme ekibinden biri gelmiş sanki. saç'ından bir parça, kan'ından bir damla alıp her birini özel korunaklı bölmeye yerleştirip, üzerinde derin araştırmalar yapacak gibi bakmak. abartmıyorum dış görünüşü incelemekten katil'in kim olduğunu bulabilecek kadar işinde uzman insanlar var. ellerinde bir mikroskopları eksik böylelerinin.
şimdi gelelim olayın ciddiyetine;
iletişim kurallarında takılmadığınız ve bu etabı geçtiğiniz bir insanla yüzyüze görüşmenizde nasıl çuvallayabileceğizi anlatacağım. şunu da belirteyim ben otorite değilim. elbetteki incelenmeyi sevecek, gururu okşanacak kişilerde olacaktır. ama bahsettiğimiz seviyeli bir şey ise - ki genellikle böyle olması temenni edilir- yazdıklarımı dikkate alabilirsiniz.
öncelikle kişisel alan mesafe sini korumak gerekir. bunu geçtik bu mesafeyi aşmayıp göz ile aşanların sınırını aşma meselesi üzerinde duralım.
uzun uzun,baştan aşağıya, karşıdaki insanın dikkatini dağıtacak kadar bakmak.
tren'e bakar gibi bakmak. bakarken ne söylendiğini anlamamak. ucunu kaçırmayın dostlar. karşınızdakini takmıyormuş gibi yapın demiyorum ama o tatlı,değerli mesafeyi korumanızı öneriyorum. röntgen çekip onu yeterince yorumlayamıyorsan teşhiş koyup akciğer'ini üşütmüşsün diyemiyorsan bir faydası yoktur.
bol şanslar diliyorum stressiz,öz güvenli ve sevgi dolu olmanızı temenni ediyorum..
devamını gör...

kulüpsüzleştiremediklerimizden misiniz? kulüpsüzler kulübü hemen yanı başınızda!
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim