sana laflar hazırladım
annemin "içimden yüzüne karşı küfür ettim" deyimini hatırlatmıştır. bende hep birilerine laflar hazırlarım ama çoğu zaman üzerinden vakit geçince tüm kızgınlığım yerini karşı tarafı yok saymak durumuna geçtiğinden boşa gider.
devamını gör...
ülkede youtube kanalı açmayan takribi 10 kişi kalması
yaklaşık olarak çiğ köfteci açmamış kişi sayısı kadar kalmıştır. herkes video çekiyorsa bu videoları kim izliyor o zaman sorusunu da akıllara getirir.
devamını gör...
öğretmen mi öğretemez yoksa öğrenci mi öğrenemez sorunsalı
bir öğretmen olarak diyorum ki "öğretmen öğretemez. "
devamını gör...
bir sözlük yazarına aşık olmak
2002 yılında başıma gelen hadise. ondan sonra bir yıl 1 organım eksik gezdim, evet evet kalbim.
devamını gör...
sözlük yazarlarının aldığı en güzel hediye
doğum günümde benim adıma lösev'e bağış yapmıştı abim. çok mutlu olmuştum. sonrasında ben de birkaç arkadaşımın doğum gününde yapmıştım ve onlar da benim doğum günümde bağış yaptılar. ama en değerlisi abimin bağışıydı. çünkü bizlere bunu hatırlatmış oldu.
devamını gör...
normal sözlük'ün 30 yaş üstü yazar kaynaması
nolmuş nolmuş? buradayız.
t: 30 yaş üstüne selam çakılan başlık
t: 30 yaş üstüne selam çakılan başlık
devamını gör...
evladımı ölüme cemaat değil ateizm sürükledi
allah kimseyi siyasal islam yalayıcısı bir kansız olacak; kendi evladının ölümünden dahi yalaklık yapacak kadar mundar etmesin denilesi beyan.
geride kalan 2 kız kardeşe çok üzülüyorum.
geride kalan 2 kız kardeşe çok üzülüyorum.
devamını gör...
kardeşi olanların bildiği şeyler
annesi tarafından sağlam yetiştirilmiş bir erkek kardeş can kurtarandır, yoldaştır, susuz kalsan sudur..
devamını gör...
1 mayıs işçi ve emekçi bayramı
yarın çalışarak kutlayacağım bayramdır. kulaklığı takıp elime kürek alıp ahde vefadan kara bulutları kaldır aradan ı açarak dans ederken toza toprağa bulanıp kendimden geçeceğim. 1 mayıııııııııs 1 mayıııııııs işçinin emekçinin bayramııııı dattararattattat....
devamını gör...
cahil insanlarla baş etme yolları
hehe diyip arkanıza bakmadan kaçın. ne derseniz diyin laf anlatamazsınız çünkü. cahil kalmasının sebebi sabit fikirli olmasıdır. yoksa etrafına bakan bile birşeyler öğrenir. öğrenmede de önemli olan niyettir. niyet yoksa hiç kendinizi yormayın değmez.
devamını gör...
yazarların en sevmediği ay
hava durumunun değişken olduğu ekim ve nisan ayları.
devamını gör...
edebiyattan anlayan kız vs mantıdan anlayan kız
benim bu başlık altında bir espri yapmam gerek ama espriyi bulamadım.
devamını gör...
öğretmen olmak
bazen çok yorucu olsa da keyiflidir, zevklidir. bazı velilerle gereksiz polemik yaşamasak aslında iyi olur lakin o da işin tuzu biberi işte. benim alanım beden eğitimi, branşımı da seviyorum. futbol olsun voleybol olsun basketbol olsun bu sene turnuvalar düzenledik. gerçekten turnuva yönetmek emek isteyen bir şey. antrenmanlar yapıyoruz müsabakalar için, ön hazırlık deyin adına. gecenin bilmem kaçına kadar sırf kazanma uğruna koşturarak çalışıyoruz lan. çok yorucu, çok meşakkatli bi yol fakat bu yolun sonunda güzel şeyler olacaksa da değer bence.
kaç gündür imanımız gevredi, kendimizden geçtik, hırpalandık gençlerle beraber ama ilk maçımızı aldık. bu çok güzel bir şey işte. bazıları beden eğitimi öğretmenlerini yatıyor olarak görür ama kazın ayağı öyle değil. deli gibi koşturuyoruz kaç gündür, şu zaman biraz rahatladık haftaya yine çalışmalar başlayacak. keşke herkesin dediği gibi olsa beden eğitimi öğretmenliği ben de isterim de olmuyor işte. öyle 3 tur koşu birkaç jimnastik hareketler falan yok biz de, yani ben de bu durum söz konusu değildir.
yani demem o ki; her mesleğin her branşın ayrı zorluğu var. bütün öğretmenlere sevgiler saygılar olsun. hakkımız ödenmez valla ha. *
kaç gündür imanımız gevredi, kendimizden geçtik, hırpalandık gençlerle beraber ama ilk maçımızı aldık. bu çok güzel bir şey işte. bazıları beden eğitimi öğretmenlerini yatıyor olarak görür ama kazın ayağı öyle değil. deli gibi koşturuyoruz kaç gündür, şu zaman biraz rahatladık haftaya yine çalışmalar başlayacak. keşke herkesin dediği gibi olsa beden eğitimi öğretmenliği ben de isterim de olmuyor işte. öyle 3 tur koşu birkaç jimnastik hareketler falan yok biz de, yani ben de bu durum söz konusu değildir.
yani demem o ki; her mesleğin her branşın ayrı zorluğu var. bütün öğretmenlere sevgiler saygılar olsun. hakkımız ödenmez valla ha. *
devamını gör...
google'dan kendine hastalık seçmek
özellikle son dönemlerde iyice popüler olmuş bir aktivitedir. kesinlikle googledan, sözlüklerden, hastanelerin risk grubunda olabilecek kişiler için ana sayfalarına koydukları kısa bilgilendirmeler okuyarak semptomları kendinize uydurarak belirli bir hastalığı yada fobiyi sahiplenmemiz gerekir.
son zamanlarda epeyce gözüme takılan bu konu hakkında uluslararası değerlendirme testlerini yapma yetkisi ve eğitimi olan birisi olarak sizlere bu konuda kendi tecrübelerimi aktarmak isterim.
öncelikle normal sınırlarının çok geniş olduğunu unutmamanız gerekir. bir takım konularda hassasiyetleriniz olması sizi psikolojik problemleri olan bir kimse yapmaz. karanlıktan rahatsız olabilirsiniz yada çok fazla suyla temas etmekten hoşlanmıyor olabilirsiniz bunlar hayatın içinde gayet olağan şeylerdir ancak ne zaman bu konu sizin hayatınız olağan akışı etkiliyor olur o vakit yalnızca alanında uzman bir psikiyatrist ile görüşebilirsiniz. bakın özellikle psikiyatrist olarak belirtiyorum çünkü başka hiç bir meslek grubunun özellikle psikolojik problemler ile ilgili tanı koyma yetkisi yoktur. psikologlar, pedagoglar, rehber öğretmenler aklınıza hangi meslek grubu geliyorsa psikolojik tabanlı olduğundan şüphelenen bir durumda tanı koyamaz. uluslararası geçerliği olan eğitimlere eşek yüküyle para ödeyerek katılıyoruz, zamanımızı veriyoruz ve üstüne lise, üniversite hayatınızda denk gelmeyecek kadar ağır sınavlara giriyoruz fakat bu eğitimler dahi bize tanı koyma yetkisi tanımıyor yalnızca hali hazırda tanı almış bireylere daha profesyonel yaklaşmamızı ve durumları daha analitik bir tabanda çözmek ve terapileri daha etkin şeklinde yürütmemize yardımcı oluyor. hali hazırda tanı almış kişilere müdahale edebilmek için bile insan üstü çaba harcadığımız dönemler oluyor anlayacağınız. youtube kanalları ve bilumum sosyal medya paylaşım sitelerinde bu kadar detaylı eğitim süreçlerinden geçmiş insanlar yazmıyor bu detayları unutmayın, kendinize haksızlık etmeyin.
ayrıca bunun cool olduğunu falan düşünüyorsanız düşünmeyin. her insanın bir takım hassasiyetleri, endişeleri, kaygıları ve korkuları olabilir bu bir hastalığa sahip olduğunuz anlamına gelmez yalnızca insan olduğunuz anlamına gelir ve her insan belirli dönemlerde bu tür zorluklarla mücadele etmektedir. hayatının belirli dönemlerinde belirli olgulardan rahatsız olan her insana tanı koymaya kalkılırsa dünya üzerinde sağlıklı kabul edebileceğimiz bir tane insan kalmaz.
belirli problemler artık hayatınızı yaşanmaz hale getiriyorsa örneğin; insan ilişkileriniz zayıfladığı için günlük yaşamsal faaliyetlerinizi sürdüremeyecek hale geldiyseniz, markete, bakkala, işe, okula gidemiyorsanız elbette bu risk grubunda olabilirsiniz ancak hala sosyal fobiye sahip olduğunuzu söyleyemezsiniz zira kendinize tanı koyabilecek kadar ne objektif yaklaşabilirsiniz ne de bu konuda tanı koyabilecek yetkinliğe sahipsiniz. işler çığrından çıkıyorsa en yakın psikiyatri kliniğinden randevu alıp probleminizi anlatarak bir uzmandan yardım isteyebilirsiniz. yapabilecekleriniz yalnızca bu kadardır.
son zamanlarda epeyce gözüme takılan bu konu hakkında uluslararası değerlendirme testlerini yapma yetkisi ve eğitimi olan birisi olarak sizlere bu konuda kendi tecrübelerimi aktarmak isterim.
öncelikle normal sınırlarının çok geniş olduğunu unutmamanız gerekir. bir takım konularda hassasiyetleriniz olması sizi psikolojik problemleri olan bir kimse yapmaz. karanlıktan rahatsız olabilirsiniz yada çok fazla suyla temas etmekten hoşlanmıyor olabilirsiniz bunlar hayatın içinde gayet olağan şeylerdir ancak ne zaman bu konu sizin hayatınız olağan akışı etkiliyor olur o vakit yalnızca alanında uzman bir psikiyatrist ile görüşebilirsiniz. bakın özellikle psikiyatrist olarak belirtiyorum çünkü başka hiç bir meslek grubunun özellikle psikolojik problemler ile ilgili tanı koyma yetkisi yoktur. psikologlar, pedagoglar, rehber öğretmenler aklınıza hangi meslek grubu geliyorsa psikolojik tabanlı olduğundan şüphelenen bir durumda tanı koyamaz. uluslararası geçerliği olan eğitimlere eşek yüküyle para ödeyerek katılıyoruz, zamanımızı veriyoruz ve üstüne lise, üniversite hayatınızda denk gelmeyecek kadar ağır sınavlara giriyoruz fakat bu eğitimler dahi bize tanı koyma yetkisi tanımıyor yalnızca hali hazırda tanı almış bireylere daha profesyonel yaklaşmamızı ve durumları daha analitik bir tabanda çözmek ve terapileri daha etkin şeklinde yürütmemize yardımcı oluyor. hali hazırda tanı almış kişilere müdahale edebilmek için bile insan üstü çaba harcadığımız dönemler oluyor anlayacağınız. youtube kanalları ve bilumum sosyal medya paylaşım sitelerinde bu kadar detaylı eğitim süreçlerinden geçmiş insanlar yazmıyor bu detayları unutmayın, kendinize haksızlık etmeyin.
ayrıca bunun cool olduğunu falan düşünüyorsanız düşünmeyin. her insanın bir takım hassasiyetleri, endişeleri, kaygıları ve korkuları olabilir bu bir hastalığa sahip olduğunuz anlamına gelmez yalnızca insan olduğunuz anlamına gelir ve her insan belirli dönemlerde bu tür zorluklarla mücadele etmektedir. hayatının belirli dönemlerinde belirli olgulardan rahatsız olan her insana tanı koymaya kalkılırsa dünya üzerinde sağlıklı kabul edebileceğimiz bir tane insan kalmaz.
belirli problemler artık hayatınızı yaşanmaz hale getiriyorsa örneğin; insan ilişkileriniz zayıfladığı için günlük yaşamsal faaliyetlerinizi sürdüremeyecek hale geldiyseniz, markete, bakkala, işe, okula gidemiyorsanız elbette bu risk grubunda olabilirsiniz ancak hala sosyal fobiye sahip olduğunuzu söyleyemezsiniz zira kendinize tanı koyabilecek kadar ne objektif yaklaşabilirsiniz ne de bu konuda tanı koyabilecek yetkinliğe sahipsiniz. işler çığrından çıkıyorsa en yakın psikiyatri kliniğinden randevu alıp probleminizi anlatarak bir uzmandan yardım isteyebilirsiniz. yapabilecekleriniz yalnızca bu kadardır.
devamını gör...
askerde eşini hamile karısıyla aldatmak
nasıl yani?kim aldatmış, askere giden kim?
devamını gör...
pinokyo yalnızlığı
carlo collodi’nin ölümsüz kahramanı pinokyonun sahip olduğu bazı özellikler sonunda mahkum olduğu yalıtılmıştık duygusudur.
bir marangoz olan gepetto ustanın yaptığı ve nasıl olduysa hayat bulan ve tahta olması dışında gerçek bir erkek çocuktan farkı olmayan bir kukla çocuktur pinokyo.
pinokyo yalnız bir çocuktur ve yalnızlık onun ebedi mahkumiyetidir. üç özelliği onu tek başına kalma tutsaklığına düşürmüştür. modern zamanda da bu özelliklere sahip olan insanların çevresi asla kalabalık olmayacaktır. bu yüzden bu karakter özellikleri yüzünden yalnız kalanların pinokyo yalnızlığı yaşadığını düşünüyorum ben.
birinci özellik nitelikli yalanlar söyleyememektir. insanlar çevrenizde olmak için onlara masum yalanlar söylemenizi bekler. onları rahatlatacak, onlara huzur verecek yalanlar ve sizin bu konuda yetkin olmanızı da isterler. zira yalan, anlaşılırsa tam anlamıyla bir yalan olur ve insanlar söylenen yalanların yalancıktan gerçek olmalarını isterler.
ikinci özellik özgün olmak. pinokyo gibi yaramaz ve kafasına estiğini yapan bir çocuksanız hayatınız zor olacaktır. insanlar onlara benzememizi bekler. siz ne kadar farklı olursanız onlar da sizden o kadar uzaklaşır. koydukları saçma kuralları kabul etmezseniz onlar da sizi kabul etmeyeceklerdir aralarına.
üçüncü özellik ise insan olmaya çalışmak. bu en zorlu mücadeledir. insanlar türlerini inkar eden varlıklardır. insanları balık olmaya çalışan birer kedi gibi görebilirsiniz. insan olmak için diğerlerine saygı gösterir, kendinizi ruhen zenginleştirmeye çalışır, bütün yaşam formlarına saygı duyar, yaşadığınız dünyayı güzelleştirmeye çalışırsanız diğer insanlar sizi iflah olmaz bir romantik sayacak ve sizden kaçacaktır yine.
ama siz unutmayın yalnız kalmak sadece pinokyoya özgü bir özellik değil. yalnız kalmaktan korkmayın. kendinizi tanısanız seversiniz bence.
ve yine aklınızda tutun yalnız kalmanın şartlarını: dürüstlük, özgünlük, insanlık ve tahta. zorunuza mı gitti!
bir marangoz olan gepetto ustanın yaptığı ve nasıl olduysa hayat bulan ve tahta olması dışında gerçek bir erkek çocuktan farkı olmayan bir kukla çocuktur pinokyo.
pinokyo yalnız bir çocuktur ve yalnızlık onun ebedi mahkumiyetidir. üç özelliği onu tek başına kalma tutsaklığına düşürmüştür. modern zamanda da bu özelliklere sahip olan insanların çevresi asla kalabalık olmayacaktır. bu yüzden bu karakter özellikleri yüzünden yalnız kalanların pinokyo yalnızlığı yaşadığını düşünüyorum ben.
birinci özellik nitelikli yalanlar söyleyememektir. insanlar çevrenizde olmak için onlara masum yalanlar söylemenizi bekler. onları rahatlatacak, onlara huzur verecek yalanlar ve sizin bu konuda yetkin olmanızı da isterler. zira yalan, anlaşılırsa tam anlamıyla bir yalan olur ve insanlar söylenen yalanların yalancıktan gerçek olmalarını isterler.
ikinci özellik özgün olmak. pinokyo gibi yaramaz ve kafasına estiğini yapan bir çocuksanız hayatınız zor olacaktır. insanlar onlara benzememizi bekler. siz ne kadar farklı olursanız onlar da sizden o kadar uzaklaşır. koydukları saçma kuralları kabul etmezseniz onlar da sizi kabul etmeyeceklerdir aralarına.
üçüncü özellik ise insan olmaya çalışmak. bu en zorlu mücadeledir. insanlar türlerini inkar eden varlıklardır. insanları balık olmaya çalışan birer kedi gibi görebilirsiniz. insan olmak için diğerlerine saygı gösterir, kendinizi ruhen zenginleştirmeye çalışır, bütün yaşam formlarına saygı duyar, yaşadığınız dünyayı güzelleştirmeye çalışırsanız diğer insanlar sizi iflah olmaz bir romantik sayacak ve sizden kaçacaktır yine.
ama siz unutmayın yalnız kalmak sadece pinokyoya özgü bir özellik değil. yalnız kalmaktan korkmayın. kendinizi tanısanız seversiniz bence.
ve yine aklınızda tutun yalnız kalmanın şartlarını: dürüstlük, özgünlük, insanlık ve tahta. zorunuza mı gitti!
devamını gör...
ben okb miyim dedirten şeyler
sosyal medyada surekli hesaplarimda sacma sapan bi seyimi paylasmismiyim diye yenileyip duruyorum istisnasiz 5- 10 dk yapiyorum bunu. dustayken sacimi iyice durulamadigimi dusunerek basligi kaldiramiyorum kafamdan, bu sebeplede dusta kalmam cok uzun suruyor. dezenfektani az sikarsam ya da elimi 20 saniyeden az yikarsam cevremdekilere virus bulastircakmisim gibi geliyor ve cok korkuyorum. her seyi ama her seyi kontrol etmeye calisiyorum ve eger herhangi bi seyi ben yapmazsam yeterli olmucakmis gibi dusunuyorum ve kafamda surekli kurmaya basliyorum...
devamını gör...
kafa sözlük
olaylara kafa atan, farklı bir duruş sergileyen, kurucusundan* mod ve ed'lerine* kadar işini * hakkıyla yapan insanların olduğu * platform. adı sözlük fakat kendisi her şeyiyle ruhumuzun kafasını, gözünü dağıtmalık mekan.
emeği geçen herkeslere teşekkür ediyorum. bizzat benim iç dünyamı olumlu yönde etkiledi. hayatımın çok zor bir dönemiydi buraya ilk katıldığım günler iyi olmamda hayata daha pozitif bakmamda etkisi azımsanamaz.*
ayrıca burası dışında başka sözlüklerde de bulundum ara ara dolaşın oralarda burayı mumla ararsınız.*
#14 gayet net şekilde ifade edilmiş olduğunu düşünüyorum. çok fazla anlam yüklemeye 'kraliyet ailesindeniz ama ah şu sirk palyaçoları olmasa' havalarına girmeye pek lüzum yok gibi. kurucu bile
bunları söylerken siz buradan tam olarak ne bekliyorsunuz?
kadınlı erkekli bir grup arkadaşın eğlenmek ve bir arada vakit geçirmek için oluşturduğu kar amacı gütmeyen bir platformdur. kurucusu, putin’e yakınlığı ile bilinen @yoldaş benjamin franklin’ dir. kafa sözlük, türkiye’de avrasyacı gençlerin yetişmesine hizmet etmek amacı ile kurulmuş olup kgb’den düzenli olarak fon almaktadır.
tabi ki bunlar birer şaka, putin napsın elin cin ali logolu sözlüğünü allasen?
amacımız; trafiğe, korna seslerine, uzun uzadıya bitmeyen mesailere, toplantılara, kalp sıkışmalara, strese, kirli siyasette, anksiyete krizlerine biraz olsun ara verip soluklanabileceğimiz bir platform yaratmak.
sence de çok hızlı dönmüyor mu dünya ?
kimseciklerin nazarı değmesin efem.kafa göz dalmaya devam edin. havadaki parmaklara değil 'kafa' lara odaklanmaya devam. sevgiler.
emeği geçen herkeslere teşekkür ediyorum. bizzat benim iç dünyamı olumlu yönde etkiledi. hayatımın çok zor bir dönemiydi buraya ilk katıldığım günler iyi olmamda hayata daha pozitif bakmamda etkisi azımsanamaz.*
ayrıca burası dışında başka sözlüklerde de bulundum ara ara dolaşın oralarda burayı mumla ararsınız.*
#14 gayet net şekilde ifade edilmiş olduğunu düşünüyorum. çok fazla anlam yüklemeye 'kraliyet ailesindeniz ama ah şu sirk palyaçoları olmasa' havalarına girmeye pek lüzum yok gibi. kurucu bile
bunları söylerken siz buradan tam olarak ne bekliyorsunuz?
kadınlı erkekli bir grup arkadaşın eğlenmek ve bir arada vakit geçirmek için oluşturduğu kar amacı gütmeyen bir platformdur. kurucusu, putin’e yakınlığı ile bilinen @yoldaş benjamin franklin’ dir. kafa sözlük, türkiye’de avrasyacı gençlerin yetişmesine hizmet etmek amacı ile kurulmuş olup kgb’den düzenli olarak fon almaktadır.
tabi ki bunlar birer şaka, putin napsın elin cin ali logolu sözlüğünü allasen?
amacımız; trafiğe, korna seslerine, uzun uzadıya bitmeyen mesailere, toplantılara, kalp sıkışmalara, strese, kirli siyasette, anksiyete krizlerine biraz olsun ara verip soluklanabileceğimiz bir platform yaratmak.
sence de çok hızlı dönmüyor mu dünya ?
kimseciklerin nazarı değmesin efem.kafa göz dalmaya devam edin. havadaki parmaklara değil 'kafa' lara odaklanmaya devam. sevgiler.
devamını gör...
james webb uzay teleskobu
aktüatör, bir objeyi sağa sola veya yukarı aşağı veya ileri geri hareket ettirmeye yarayan elektrikli veya mekanik kısmi motordur. birçok sektörde kullanılır. çiftçiler bile kullanır. mesela fransız şatolarında mahzende yatay depolanan şarap şişelerinin tortu oluşturmaması için çevrilmesini sağlar. yeraltındaki mahzenlerde yıllarca saklanan şişeler belirli periyotlarla 15 derece çevrilir. böylece tortu, şişenin her bir noktasına nüfuz eder ve daha lezzetli bir şarap elde edilir.
daha basiti, muhtemelen sizin evinizde de olan otomatik kapanan kapılarda dahi kapının hareket etmesini aktüatör sağlar.
bu teleskopta ise aynaların kalibre edilmesi için yine aynı aktüatör mekanizması kullanılıyor. teleskopta her bir ayna için ayrı motorlar var, toplam 132 aktüatör kullanılarak birincil ve ikincil aynalar hareket ettirilip kalibrasyon işlemi tamamlanacak. resmi duyuru sayfasında şimdilik bu motorlarda herhangi bir sıkıntı tespit edilmediği belirtilmiş. sadece bu motor hareketleri işlemi 3 ay sürecek çünkü hiçbir sıkıntı çıksın istemiyorlar. teleskoptaki enstrümanların istenilen sıcaklığa ayarlama işlemleriyle beraber en erken 5 ay sonra ilk verilerin geleceği ön görülüyor.
özetle, uzay çalışmaları topluma yeni teknolojiler kazandırdığı gibi toplumun kullandığı teknolojileri de sonuna kadar kullanıyor. dart projesinde de yine birçok ordunun kullandığı lazer güdümlü silahlar kullanılmıştı. yine önceki yıllarda astronotların kafasındaki fanus yüzünden görüş açıklarının kısıtlı olması sorunu, her iki bileğe yerleştirilen bir ayna ile çözülmüş ve hala kullanılıyor.

uzay çalışmaları çoğu zaman ticari kar sağlamaması nedeniyle hükümetlerin uzaya bütçe ayırması uzun yıllar boyunca angarya görüldü. mesela uzay çalışmalarında 60lı yıllara ait meşhur bi kalem krizi vardır. 1967 öncesinde astronotlar, bilye uçlu tükenmez kalemlerin yerçekimsiz ortamda yazamaması nedeniyle mecburen kurşunkalem kullanırdı. ancak kurşun kalemin kolayca kırılabilmesi ve parçaların yerçekimsiz ortamda astronotlar ve ekipmanlar için tehlikeli olduğu anlaşılması, endişeye yer açmıştı. bu durum karşısında alternatif arayışları başlar ve özel yatırımla 2 milyon dolarlık bir maliyetle fisher marka kalemler icat edilir. 1967den beri de hala bu kalemler kullanılıyor.


şimdi ben bunları niye anlattım*. göğün ardı için yapılan çalışmaların toplumun her kesimi tarafınca desteklenmesi gerekirken öyle olmuyor. paraya sahip olan parasını paylaşmıyor, dindarı desteklemiyor, düz dünyacısı her şeyin planlı bir uydurma operasyon olduğunu iddia ediyor, yoksulun umrumda dahi olmuyor. hal böyle olunca sektörün ilerleme ivmesi hayli yavaşlıyor. sci-fi filmlerde küçücük çipte fikibokyum* elementiyle çalışan uzay gemileri varken gerçek hayatta dikiz aynasıyla istasyonu tamir eden astronotlar var. olmamız gerekenden çok uzağız. çok ilkeliz. var olan gücümüzü farklı yerlere savuruyoruz. daha iyi bi gelecek için bütünleşme şart. ekonomik ve sosyal dağılımlar daha daha adaletli olmalı ki, uzay herkesin sorunu olabilsin ve herkes elini taşın altına koymak istesin. şimdilik öylesine bir medeniyetten çok uzağız. nüfusun %10'u açlıktan ölürken bir başka %10'un ilerleme kaydedebilmek için elinden gelen her şeyi yapması yeterli gelmiyor bana. arada bu kadar büyük uçurum olmamalı.
daha basiti, muhtemelen sizin evinizde de olan otomatik kapanan kapılarda dahi kapının hareket etmesini aktüatör sağlar.
bu teleskopta ise aynaların kalibre edilmesi için yine aynı aktüatör mekanizması kullanılıyor. teleskopta her bir ayna için ayrı motorlar var, toplam 132 aktüatör kullanılarak birincil ve ikincil aynalar hareket ettirilip kalibrasyon işlemi tamamlanacak. resmi duyuru sayfasında şimdilik bu motorlarda herhangi bir sıkıntı tespit edilmediği belirtilmiş. sadece bu motor hareketleri işlemi 3 ay sürecek çünkü hiçbir sıkıntı çıksın istemiyorlar. teleskoptaki enstrümanların istenilen sıcaklığa ayarlama işlemleriyle beraber en erken 5 ay sonra ilk verilerin geleceği ön görülüyor.
özetle, uzay çalışmaları topluma yeni teknolojiler kazandırdığı gibi toplumun kullandığı teknolojileri de sonuna kadar kullanıyor. dart projesinde de yine birçok ordunun kullandığı lazer güdümlü silahlar kullanılmıştı. yine önceki yıllarda astronotların kafasındaki fanus yüzünden görüş açıklarının kısıtlı olması sorunu, her iki bileğe yerleştirilen bir ayna ile çözülmüş ve hala kullanılıyor.

uzay çalışmaları çoğu zaman ticari kar sağlamaması nedeniyle hükümetlerin uzaya bütçe ayırması uzun yıllar boyunca angarya görüldü. mesela uzay çalışmalarında 60lı yıllara ait meşhur bi kalem krizi vardır. 1967 öncesinde astronotlar, bilye uçlu tükenmez kalemlerin yerçekimsiz ortamda yazamaması nedeniyle mecburen kurşunkalem kullanırdı. ancak kurşun kalemin kolayca kırılabilmesi ve parçaların yerçekimsiz ortamda astronotlar ve ekipmanlar için tehlikeli olduğu anlaşılması, endişeye yer açmıştı. bu durum karşısında alternatif arayışları başlar ve özel yatırımla 2 milyon dolarlık bir maliyetle fisher marka kalemler icat edilir. 1967den beri de hala bu kalemler kullanılıyor.


şimdi ben bunları niye anlattım*. göğün ardı için yapılan çalışmaların toplumun her kesimi tarafınca desteklenmesi gerekirken öyle olmuyor. paraya sahip olan parasını paylaşmıyor, dindarı desteklemiyor, düz dünyacısı her şeyin planlı bir uydurma operasyon olduğunu iddia ediyor, yoksulun umrumda dahi olmuyor. hal böyle olunca sektörün ilerleme ivmesi hayli yavaşlıyor. sci-fi filmlerde küçücük çipte fikibokyum* elementiyle çalışan uzay gemileri varken gerçek hayatta dikiz aynasıyla istasyonu tamir eden astronotlar var. olmamız gerekenden çok uzağız. çok ilkeliz. var olan gücümüzü farklı yerlere savuruyoruz. daha iyi bi gelecek için bütünleşme şart. ekonomik ve sosyal dağılımlar daha daha adaletli olmalı ki, uzay herkesin sorunu olabilsin ve herkes elini taşın altına koymak istesin. şimdilik öylesine bir medeniyetten çok uzağız. nüfusun %10'u açlıktan ölürken bir başka %10'un ilerleme kaydedebilmek için elinden gelen her şeyi yapması yeterli gelmiyor bana. arada bu kadar büyük uçurum olmamalı.
devamını gör...
