--- alıntı ---

baron pierre de coubertin (1 ocak 1863 - 2 eylül 1937), fransız pedagog, tarihçi ve sporcu. modern olimpiyat oyunları'nın kurucusudur.

italyan kökenli ve aristokrat bir fransız ailesinin çocuğu olarak 1863’de paris’te doğdu. ingiliz ve amerikan okullarındaki eğitim sistemini inceleme fırsatı buldu. bu onun eğitim anlayışının gelişmesine ve ülkelerdeki değişik sistemlerin avantajlarını ve dezavantajlarını görmesine sebep oldu. alman orduları karşısında fransa'nın bozguna uğrama nedenini fransız gençliğinin fiziksel olarak iyi yetişmemesine bağladı.

antik oyunların yapıldığı olympia antik kentinin o dönemde açığa çıkarılmasından doğan eski oyunlara genel ilgi onu da yakından ilgilendirdi. oyunların yeniden başlatılması fikrini planlamaya başladı.

bu planlarını açıklamak için 23 haziran 1894 günü paris, sorbonne'da bir kongre organize etti. bu kongrede oyunların tekrar başlatılmasını teklif etti. kongre sonunda uluslararası olimpiyat komitesi (ıoc) kuruldu ve pierre de coubertin genel sekreter oldu.

de coubertin, 1937 yılında cenevre'de ölene dek ıoc'nin onursal başkanı olarak kaldı. öldükten sonra komitenin genel merkezinin bulunduğu lozan'da gömüldü.

--- alıntı --- buradan
devamını gör...

dershaneye giderken çay ocağında arkadaşlarla içtiğim kutsal içecektir.
devamını gör...

okumak başka dünyalara konuk olma imkanı tanıdığı gibi, beyninizdeki nöronlarda yeni köprülerin kurulmasını yani bir şeyleri anlamlandırmanızı kolaylaştırır. bu kolaylığa ulaşmak için okumak gerekli bir eylemdir, bunun dışında insana yeni tatlarla, heyecanlarla karşılaşma olanağı verdiği gibi, okuduğu türe göre insana entelektüel birikim de kazandırır. her seferinde farklı bir düşünceyle karşılaşmak çok yönlü düşünmenize, daha doğrusu düşünmenize ve sorgulamanıza neden olur. tabii bu durumda ne okuduğunuz önemli; gidip pucca filan okuyorsanız, bu kadar büyük beklentilere girmemelisiniz. ama ne olursa olsun okumanın bir alışkanlık haline dönüşmesi taraftarıyım. en uyduruk kitaplar bile olsa, bahsettiğim gibi; en kötü, olaylardaki bağlantıyı kolay görmenize; bu sayede hem rasyonel zekanıza, hem de kültürünüze katkı sağlamaya yarayacaktır.. dünyayı sorgulayıp, mutsuz olmaya gelince; bir şeyleri okumak dünyayı sorgulama sürecinizin erken gelişine neden oluyor. farklı deneyimler insanın ufkunu açıyor ve tarihin tekerrürden ibaret olduğuna şahit oluyorsunuz. bu da sizi sorgulamaya iten nedenlerden biri. karşıdaki fikirleri düşünüp, sürekli "neden?" diye sordukça en sonunda sadece kitabı ya da yazarı değil, kendi düşüncelerinizi ve dünyayı sorguluyorsunuz. aslında ortada o kadar da kompleks bir argüman söz konusu değil. sorgulamak, sorgulamak istemek kişinin kendi tabiatıyla ilgili olduğu gibi; çoğu zaman herkesin eninde sonunda yaptığı bir şey. farklı olan ulaştıkları sonuçlar. bu sebepten insanlar "hey gibi kahpe dünya, kader kısmet" vs dedikleri gibi, "düşünüyorum; öyleyse varım" da diyebilmişlerdir.
devamını gör...

en yaşlı,en yüksek kalorili ve en yüksek karbon içerikli kömür türüdür.saflık yüzdesi oldukça fazladır ve ısınma amacıyla kullanılmaz. bunun iki sebebi vardır,birincisi bu kömürler doğada sınırlı sayıda bulunur ve bu yüzden çok pahalıdır.ikinci sebep ise çok yüksek enerji içermeleridir. bu nedenle kısıtlı kullanım alanı bulunur ve kimyasal tepkimelerde indirgeyici olarak, içme/atık su temizleme amacıyla ve lokomotiflerde kullanılırlar.
antrasit kömürü yandığında sıcak mavi bir alev ile yaklaşık 900 derece kadar bir ısı ortaya çıkar.zaten doğada en yakıcı alevler, mavi renkte olanlardır.
tutuşturması zordur ama yavaşça ve uzun sürede yanar. çok az duman çıkarsa da koku çıkarmaz.bu açıdan en temiz yanan kömürdür.bazı ev tipi ısıtma sistemlerinde de kullanılabilir ancak sıradan bir sobaya antrasit kömürü atılırsa o soba erimektedir.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

babamın beni unutulmuş kitaplar mezarlığı’na ilk götürüşü hiç aklımdan çıkmaz.

(bkz: rüzgarın gölgesi)
devamını gör...

nissan juke.
devamını gör...

anlamı olmayan şarkı sözleri hep saçmadır. adeyyo nannaneyo adeyyo nannaney.
devamını gör...

onaylanma duygusu. yani diğer adıyla elalem ne der duygusu. başkalarının düşüncelerini yaşarken kendini doyasıya yaşatmayan duygu.
devamını gör...

liseyi anadil almanca olarak okumuştum ama okulun anadil ingilizce bölümü de vardı. 11.sınıftım yanımda 9.sınıf ingilizcelerden bir çocuk vardı 2.yabancı dil almanca sınavındaydı. bütün ders kalem oynatmadı ben de üzülüp kendi kağıdıma kopya yazdım buna ama bir türlü bakmıyor çocuk. baksana ya derken öndeki kız döndü o sıra çocuk da benim kağıttan geçiriyor suçüstüyüz yani. kızı da tanıyordum gıcığın teki. hocaya söylemesin diye sanki ona seslenmiş gibi yapıp yapamadığın soru var mı demiştim. 2 kişinin sınavını yapıp kendi sınavımdan 60 alarak yılın enayisi seçildim.
devamını gör...

ilkokulu boş geçmiş insandır. kınıyorum, ben daha ana okulunda çok hızlıydım.
devamını gör...

aşık olduğu kişiyle evlenmek birinin yapabileceği en mantıklı şey değil mi zaten
devamını gör...

sasirilmamasi gereken olaydir. fakat kafa yapısı uyum çok önemli.
devamını gör...

satrancı yeni öğrenenlere, kaybetmenin acısını en başta tattırmak için yapılan mat çeşididir. böylelikle kişi, karşısındakinin hamlelerini tartmaya ve incelemeye erkenden başlar..
devamını gör...

müslüman kalmalarının sebebi olabilir.
devamını gör...

yapabilecek daha güzel bir aktivitem yok arkaaşlar.
devamını gör...

ne zaman eskiyor sevgiler
ödenen bedellerin acısı geçince mi?

“yağmur yağıyor, mutfak camındayım
nasıl üşüdüğümü bilemezsin
menekşelerim çiçek vermiyor artık anne
söylediğin gibi hep dibinden su verdim ama
şimdi telefon açsam sana
sesini duymakta yetmiyor ki
hep ayni cumleler.babamlar nasil? ılacini aldin mi? nedenini bilmedigim bir aglamak var icimde
bir yerlere sigdiramiyorum yuregimi
bazen dalip giderdin mutfakta yemek yaparken, tahta kasikla tencerenin basinda oylece
ne dusunurdun acaba?
ozlemek cok fena anne, anlamak seni daha da...
omuzlarim agriyarak uyaniyorum sabahlari
benim kizimin omuzlarini ovmasina daha cok var
gittikce sanami benziyorum ben?
ya da 'annenin kaderi kiza' dedikleri dogru mu?

'baban eskitir herseyi kizim, 'demistin bir kez
anlamamisim meger, eskiyormus annecigim
omzunu ovacak kalmiyormus meger ayni evin icinde
şimdi duysan bunlari, ne uzulursun mutsuz mu kizim diye, coktan kendinden vazgecmis bir sesle
mutsuz degilim de anne, yagmura ve mutfagimdaki kedere care bulamiyorum
evimi topluyor, toz aliyor, patlican kizartiyor, televizyon seyrediyor, aksam calan kapiyi aciyorum
actigimi goren olmuyor
pisirdigim yeniyor da, guzel olmus denmiyor
cay demleniyor demleniyor, demleniyor...
kederim mutfagimın her yerine yerlesiyor
ah nasil eskiyor hersey anne, nasil eskiyor
eskilerimi de atmaya kiyamiyorum
seni çok özlüyorum

bana yasakladığın bahçeler sanada mı uzaktı hep gidemeyişine ağladın mı sende
ne zaman eskiyor sevgiler
ödenen bedellerin acısı geçince mi?
işte böyle kalbimde bir acı şarkılar seni söyler.”

iclal aydın şiiri.
devamını gör...

bu ülke insanının cehaletini, aklı azıcık erenlerinse bu cehaletten nemalanarak, bu ülkede, bu ülkenin insanlarına nasıl din bezirganlığı yaptığını, yapabildiğini, üstelik neredeyse tamamının ceza almadığını gözler önüne seren bir ismail saymaz kitabıdır…

2019 ağustos’unda (bkz: iletişim yayınları)’ndan yayımlanan bu kitap, inançlı inançsız okuyan her okurunu dehşete düşürecek iddialar ile doludur.

bu kitap; tarikatların bu ülkede nasıl yuvalandığını, arapça bilmeyen, kuran’ı bir kere bile açıp okumamış insanların, din ve allah yolunda nasıl sapkınlıklara vardıklarının, aklını şeyhlerinin kirasına vermiş meczupların kendi ailelerini, kanlarını, canlarını, fert fert, nasıl şeyhlerine peşkeş çektiklerini, ne uğruna peşkeş çektiklerini gözler önüne sermektedir…

bu kitap; eski bakan yardımcılarının, milletvekillerinin bu batağa nasıl sürüklendiklerini, bu kandırmacayla nasıl kandırıldıklarını, nasıl milyonlarca lira dolandırıldıklarını gözler önüne seren; okuyan okuruna hayretler içerisinde ‘’bizi kimler yönetiyor yahu’’ dedirten bir kitaptır.

bu kitap, merdiven altı tarikatlara liderlik edenlerin toplum nezdinde nasıl itibar sahibi olduklarını, legal yahut illegal bir çok tarikatin artık tarikatlikten çıkıp holdingleştiklerini, ne gibi bütçeler, ne gibi rakamlar ile oynadıklarını gözler önüne seren bir kitaptır.

gazi’den bir alıntı ile tanımımı noktalamak isterim:

‘’bizi yanlış yola sevk eden habisler, biliniz ki çok kere din perdesine bürünmüşlerdir…’’
devamını gör...

camdan angry birds misali çöp poşeti fırlatmak, evet sözlük oturduğum sokakta bunu yapan anguslar mevcut.
devamını gör...

hurma çekirdeği. biri bana bereket getirir cüzdanına koy demişti. çocukken koymuştum, inanmasam bile hala taşıyorum atamıyorum.
devamını gör...

gaziantep yöresine ait bir türküdür. modern folk üçlüsü’nden ilk defa duymuştum ama dilan ekinci ve paul dwyer yorumu bir harika olmuş. aslında hüzünlü olup keyifli gibi hissettiren bir eser...

“deriko saçın örmezler
seni de bana vermezler...”


devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim