friedrich nietzsche
ölüyorum işte, kayboluyorum bir anda hiçim artık.yeniden gelir ama içine örüldüğüm düğümler, beni baştan yaratacaktır o! kendim de,sonsuzca yeniden gelişin bir nedeniyim.
böyle buyurdu zerdüşt
böyle buyurdu zerdüşt
devamını gör...
seksendört
türkiye'de nadir bulunan kaliteli müzik gruplarından birisidir. dinlenmesi tavsiye edilir.
devamını gör...
ölüm
"senin yorgunluklarını
hastanelere makbuz yaptılar
çekingen duruşunu intihara karşı
kullanıyorlar koğuşlarda
çünkü çoktan ölüm götürdü seni
ölüm ölüm
gündelik sözlerimiz arasında
geçecek kadar kaba."
ismet özel - üç frenk havası
hastanelere makbuz yaptılar
çekingen duruşunu intihara karşı
kullanıyorlar koğuşlarda
çünkü çoktan ölüm götürdü seni
ölüm ölüm
gündelik sözlerimiz arasında
geçecek kadar kaba."
ismet özel - üç frenk havası
devamını gör...
sözlüğün en kaliteli trolü olmak
bazen diyorum ki şu sözlükte troll olmak vardı. sonra diyorum boşver sütlü tarhana çorbası, sen ponçik kalbinle, saçma salak atarlarınla falan devam et.
devamını gör...
animasyon film önerileri
üniversiteden mezun olacağım sene katıldığım "mezuniyet sonrası iş bulma süreci ve psikolojisi" temalı bir konferansta, konuklar arasındaki psikolog ablamızın salonda bulunan 40 50 gence tavsiye ettiği inside out (film) mutlaka izlenmeli.
bunun dışında keyifle izlediğim yapımlar;
how to train your dragon serisi
shrek serisi
toy story serisi
ice age serisi
up
bunun dışında keyifle izlediğim yapımlar;
how to train your dragon serisi
shrek serisi
toy story serisi
ice age serisi
up
devamını gör...
bu yazara yakın zamanda çok fazla beğeni yaptığınız için oyunuz kaydedilmedi
eğer herhangi yardımcı algoritmalardan yararlanmadan, direkt belli bir zamana bağlı olarak işliyorsa çok büyük hata. hatta sözlüğü bildim bileli yapılan geliştirmeler arasında yarardan çok zarar getireceğini düşündüğüm tek yenilik. ve hatta bir gecede cahil kaldık.
zamanında bu konu hakkında bir iki kelâm etmiştim: #381985. kısaca şöyle demişim: "yeni keşfettiğim ya da hâlihazırda takip ettiğim yazarların ben yokken neler yazdığını açarım, (genelde muhteşem insanlar olduklarından ve muhteşem şeyler yazdıklarından) keyifle okurum ve doğal olarak da oylarım." mevzubahis alışkanlığımı da yitirmedim. hâlâ daha mürekkep yalamak adına yaptığım favori hobilerimden biri.
mesela, bu aralar sözlüğü okumaya pek vaktim olmuyor. başlıklar arasında gezinecek zamanım olmadığından, en azından takip ettiğim yazarları okumaya gayret gösteriyorum. var olsunlar, bu insanlar da genelde ürettikçe üreten bilgi ve deneyim fabrikaları oldukları için, yazdıkça yazmış oluyorlar. okuyorum, beğeniyorum ve hakkını vermek, oylamak istiyorum; ne yapacağım? yer imlerine kaydedip zamanın geçmesini mi bekleyeceğim? böyle saçmalık olur mu?
o yüzden, böyle bir sistem illa var olacaksa, girilerin uzunluğuna ve tahmini okunma sürelerine göre ayarlanabilir misal. eğer insanların okumadan oylamasından yakınıyorsak ve buna karşın önlem alıyorsak, okuyarak oylayan insanları da düşünmek gerek. ya da başlı başına oylama anonim kılınıp, yalnızca favoriler herkese açık görünebilir. böylece "çok oylayayım da millet de beni oylasın" düşüncesi geçerliliğini yitirir. ya da bunların dışında çeşitli yöntemler de geliştirilebilir elbette.
ama tahmin ettiğim gibi, örneğin "bir yazara 30 dakikada verilebilecek maksimum oy 5'tir" gibi basit bir sistemse, işte böylesi kolaya kaçmak olur ve sistemi hakkıyla kullanan insanları da olumsuz etkiler. zaten hakkıyla okuyup oylayan bir avuç insan var, onları da bu şekilde oylamaya küstürürsek, zaten pek de sağlıklı olmayan etkileşimi iyice mahvetmiş olmaz mıyız? herhalde oluruz.
zamanında bu konu hakkında bir iki kelâm etmiştim: #381985. kısaca şöyle demişim: "yeni keşfettiğim ya da hâlihazırda takip ettiğim yazarların ben yokken neler yazdığını açarım, (genelde muhteşem insanlar olduklarından ve muhteşem şeyler yazdıklarından) keyifle okurum ve doğal olarak da oylarım." mevzubahis alışkanlığımı da yitirmedim. hâlâ daha mürekkep yalamak adına yaptığım favori hobilerimden biri.
mesela, bu aralar sözlüğü okumaya pek vaktim olmuyor. başlıklar arasında gezinecek zamanım olmadığından, en azından takip ettiğim yazarları okumaya gayret gösteriyorum. var olsunlar, bu insanlar da genelde ürettikçe üreten bilgi ve deneyim fabrikaları oldukları için, yazdıkça yazmış oluyorlar. okuyorum, beğeniyorum ve hakkını vermek, oylamak istiyorum; ne yapacağım? yer imlerine kaydedip zamanın geçmesini mi bekleyeceğim? böyle saçmalık olur mu?
o yüzden, böyle bir sistem illa var olacaksa, girilerin uzunluğuna ve tahmini okunma sürelerine göre ayarlanabilir misal. eğer insanların okumadan oylamasından yakınıyorsak ve buna karşın önlem alıyorsak, okuyarak oylayan insanları da düşünmek gerek. ya da başlı başına oylama anonim kılınıp, yalnızca favoriler herkese açık görünebilir. böylece "çok oylayayım da millet de beni oylasın" düşüncesi geçerliliğini yitirir. ya da bunların dışında çeşitli yöntemler de geliştirilebilir elbette.
ama tahmin ettiğim gibi, örneğin "bir yazara 30 dakikada verilebilecek maksimum oy 5'tir" gibi basit bir sistemse, işte böylesi kolaya kaçmak olur ve sistemi hakkıyla kullanan insanları da olumsuz etkiler. zaten hakkıyla okuyup oylayan bir avuç insan var, onları da bu şekilde oylamaya küstürürsek, zaten pek de sağlıklı olmayan etkileşimi iyice mahvetmiş olmaz mıyız? herhalde oluruz.
devamını gör...
kişide kaçma isteği uyandıran muhabbetler
kadın-erkek muhabbetlerinin zirveye oynayacağı listedir. futbol ve dini tartışmalar da ikincilik için kapışabilir.
devamını gör...
doctor who
the rings of akhaten bölümü ile aklıma kazınan çok sevdiğim dizi. çok eğlenceli olduğunu düşünürüm halen de. belki yaşlandım biraz ama halen izleyebilirim rastlasam. işte o bölümden bir sahne: *
devamını gör...
gözlük
soğuk havalarda sıcak bir mekana girildiğinde buharlanışı kör eder insanı, nankör eder o an sayıp sövesiniz gelir o camlara.
devamını gör...
yoldaş bakkal rozet önerileri
sevgili iko, sen milinskiye bakma beşiktaşlı yap lütfeeen dediğim başlıktır.
devamını gör...
perestiş
dilimize farsça'dan geçmiş bir kelime olmakla birlikte tapma, tapınma anlamına gelen perestten türetilmiştir.
devamını gör...
martinik
karayipler dediğimiz bölgenin içinde yer alan yüzlerce irili ufaklı adadan biri olan martinik, fransız egemenliğinde bir adadır.
ilk olarak 1493'te kristof kolomb adayı keşfetmiş ama ispanyollar adaya ilgi göstermeyip bırakıp gitmiş. daha sonra fransızlar, 1635'te, 150 kişilik bir koloni kurup yerleşmişler. martinik, fransa'nın bir şehri kabul edildiğinden, adada fransız anayasası geçerli. para birimi euro. resmi dil fransızca. başkenti fort-de-france. diğer önemli kent st. pierre.
martinik'in sahil şerit uzunluğu 350 km. (yüzölçümü 1.950 km²) adaya tropik bir iklim hakim. adada dağlık kıyı şeridi ve volkanik kayaçlar çok fazla. ada topraklarının ancak 5'te 1'i tarıma uygun ve adanın karayipler'de yer alması, onu kasırgalara, sel felaketlerine karşı da korumasız bırakmakta.
adanın yiyecek ihtiyacının büyük kısmı ithal edilmek zorunda. bu da adayı fransa'ya muhtaç bırakıyor. adanın en önemli gelir kaynağı, doğal olarak turizm. bu nedenle iş gücünün büyük kısmı servis sektöründe çalışıyor.
adada, fort-de-france ve la trinite adında iki liman ve iki de havalimanı bulunmakta.
**kişisel not: dünyada epey yer gezmiş biri olarak uğrayamadığım yerlerden birisi de karayipler ve tabii bu ada. eğer pandemi olmasaydı, geçtiğimiz yıl buralarda olabilirdim. şimdi uzun süredir her şey belirsizlik içinde. turizmle yaşayan bu insanlar şimdi ne yapıyorlar diye düşünmeden edemiyor insan.
ilk olarak 1493'te kristof kolomb adayı keşfetmiş ama ispanyollar adaya ilgi göstermeyip bırakıp gitmiş. daha sonra fransızlar, 1635'te, 150 kişilik bir koloni kurup yerleşmişler. martinik, fransa'nın bir şehri kabul edildiğinden, adada fransız anayasası geçerli. para birimi euro. resmi dil fransızca. başkenti fort-de-france. diğer önemli kent st. pierre.
martinik'in sahil şerit uzunluğu 350 km. (yüzölçümü 1.950 km²) adaya tropik bir iklim hakim. adada dağlık kıyı şeridi ve volkanik kayaçlar çok fazla. ada topraklarının ancak 5'te 1'i tarıma uygun ve adanın karayipler'de yer alması, onu kasırgalara, sel felaketlerine karşı da korumasız bırakmakta.
adanın yiyecek ihtiyacının büyük kısmı ithal edilmek zorunda. bu da adayı fransa'ya muhtaç bırakıyor. adanın en önemli gelir kaynağı, doğal olarak turizm. bu nedenle iş gücünün büyük kısmı servis sektöründe çalışıyor.
adada, fort-de-france ve la trinite adında iki liman ve iki de havalimanı bulunmakta.
**kişisel not: dünyada epey yer gezmiş biri olarak uğrayamadığım yerlerden birisi de karayipler ve tabii bu ada. eğer pandemi olmasaydı, geçtiğimiz yıl buralarda olabilirdim. şimdi uzun süredir her şey belirsizlik içinde. turizmle yaşayan bu insanlar şimdi ne yapıyorlar diye düşünmeden edemiyor insan.
devamını gör...
şövale
çizim sehpası. resim sanatı ile ilgilenen kişilerin resim çalışması yaparken tuval koydukları ve çalışmalarını yaptıkları ahşap sehpadır. sanat galerilerinde tuvali sergilemek için dekor olarak da kullanılır.
genelde önde iki arkada tek ayak olmak üzere üç ayaklı olurlar. arka ayaktaki ayar vidaları ile eğim ayarlanır. ön tarafında bulunan ayarlı panel ile de tuvalin yüksekliğine ayarlanabilir.
iç mekanlarda çalışan sanatçılar genelde ağır ve büyük şövaleler kullanır. dışarıda kullanmak için daha hafif olan katlanabilir şövaleler tercih edilir
genelde önde iki arkada tek ayak olmak üzere üç ayaklı olurlar. arka ayaktaki ayar vidaları ile eğim ayarlanır. ön tarafında bulunan ayarlı panel ile de tuvalin yüksekliğine ayarlanabilir.
iç mekanlarda çalışan sanatçılar genelde ağır ve büyük şövaleler kullanır. dışarıda kullanmak için daha hafif olan katlanabilir şövaleler tercih edilir

devamını gör...
yazarların garip huyları
hemen her konuda sayılara takıntım var sözlük.
bu takıntı dürtüsellik yapıyor bende.
mesela, uyumak için alarm kuruyorum, normal insanlar güzel güzel saatlere kurarlar yarımlı, tamlı, çeyrekli değil mi? ben ne yapıyorum arasında ilişki olan iki sayının saatine kuruyorum. en basitinden bugün 18.30 civarında uyanmam gerekiyor ama yok! 18.81 diye bir saat olmadığına göre 18.36'ya kuruyorum, neden çünkü iki katı. ertelenme saati kaç bilin bakalım? evet 18.54, neden çünkü üç katı.
yine başka bir örnek, sözlükteki başlıklarda tanım girerken yuvarlanması gereken bir sayı var mı diye bakıyorum önce. mesela 9 tanım girildiyse 10. tanıma, 98 tanım girildiyse 100. tanıma yetişmeye çalışıyorum. çoğu zaman başarılı olamıyorum ama önemli olan niyet sözlük. evet biliyorum, sağlıklı bir düşünce tarzı değil. ama huy dedik garip dedik, daha ne olabilir ki?
siz bırakmadan ben kendi butonumu bırakayım aşağıya.*
(bkz: derdini seveyim butonu)
bu takıntı dürtüsellik yapıyor bende.
mesela, uyumak için alarm kuruyorum, normal insanlar güzel güzel saatlere kurarlar yarımlı, tamlı, çeyrekli değil mi? ben ne yapıyorum arasında ilişki olan iki sayının saatine kuruyorum. en basitinden bugün 18.30 civarında uyanmam gerekiyor ama yok! 18.81 diye bir saat olmadığına göre 18.36'ya kuruyorum, neden çünkü iki katı. ertelenme saati kaç bilin bakalım? evet 18.54, neden çünkü üç katı.
yine başka bir örnek, sözlükteki başlıklarda tanım girerken yuvarlanması gereken bir sayı var mı diye bakıyorum önce. mesela 9 tanım girildiyse 10. tanıma, 98 tanım girildiyse 100. tanıma yetişmeye çalışıyorum. çoğu zaman başarılı olamıyorum ama önemli olan niyet sözlük. evet biliyorum, sağlıklı bir düşünce tarzı değil. ama huy dedik garip dedik, daha ne olabilir ki?
siz bırakmadan ben kendi butonumu bırakayım aşağıya.*
(bkz: derdini seveyim butonu)
devamını gör...
organ bağışı
buradan
yıllar önce bu kamu spotuyla tanımış ve bilmiştim organ bağışını.
tabi kulağıma çalınmıştır ama dikkatimi çekmediği belli.
içerik o kadar duru o kadar yalın ki çok etkilenmiştim.
empati duygumu arttırmıştı ve ya organ bekleyen biri olsaydım ne olurdu demiştim?
izler izlemez karar vermiştim reşit olunca bağışlayacağım diye ve dediğimi de yaptım.
çocukken etkilendiğim bu video sayesinde, öldüğümde organlarım bağışlanabilir durumda olursa birden fazla kişiye can olacağım.
belki biraz mistik gelecek ama bağışlanan kişilerle beraber yaşayacağım.
videonun başında dediği gibi gün gelecek benim bu gözlere ihtiyacım kalmayacak
yıllar önce bu kamu spotuyla tanımış ve bilmiştim organ bağışını.
tabi kulağıma çalınmıştır ama dikkatimi çekmediği belli.
içerik o kadar duru o kadar yalın ki çok etkilenmiştim.
empati duygumu arttırmıştı ve ya organ bekleyen biri olsaydım ne olurdu demiştim?
izler izlemez karar vermiştim reşit olunca bağışlayacağım diye ve dediğimi de yaptım.
çocukken etkilendiğim bu video sayesinde, öldüğümde organlarım bağışlanabilir durumda olursa birden fazla kişiye can olacağım.
belki biraz mistik gelecek ama bağışlanan kişilerle beraber yaşayacağım.
videonun başında dediği gibi gün gelecek benim bu gözlere ihtiyacım kalmayacak
devamını gör...
yeni bir insanla tanışmaya üşenmek
şarkıda geçen ifadeyi hatırlatmıştır.
" bir daha bu yolları aynı hevesle yürür müyüm?"
" bir daha bu yolları aynı hevesle yürür müyüm?"
devamını gör...
engin günaydın'ı hangi yapımda izlersem izleyeyim burhan altıntop olarak göreceğim gerçeği
nedense aynısı bende binnur kaya için olan durum.her kırmızı oda izlediğim zaman doktor hanımın ayağa kalkıp ayağını yere vurup ''kenarın dilberi ! paçoz !'' diyceği aklımdan geçmiyor değil.
devamını gör...
siyasiler normal sözlük'te yazar olsa alacakları nickler
belalı püskevit (bkz: devlet bahçeli)
devamını gör...
normal sözlük’te radikal islamcı patlaması
her geldikleri yer gibi burayı da bok edebilirler. herkesten saygı duyulmasını bekleyip kimseye saygı göstermeyen kişilerdir.
devamını gör...