margay
kedicikler familyasının bir üyesi olan ve orta amerika ve güney amerika'da yaşayan yırtıcı bir kedicik.

margay'lar hakkında diğer kediciklere oranla daha az bilgi var, olan bilgilere de yakalanıp gözlemlenen kedişler sayesinde ulaşılmış. en yaygın bilgi kendilerinin hastalık yaydığı bilgisidir. son yıllarda margay'ların ciddi hastalıklara sebebiyet verdiği anlaşılmış ve bakıcılardan önem göstermeleri istenmiştir. ağaç tepelerinde neredeyse maymunlardan daha hızlı, daha çevik hareketler yaparlar.

oselo'lara çok benzer yapıları vardır. leopar benzeri kürkleri nedeniyle soyları tehlikeye girmiştir.

margay'lar hakkında diğer kediciklere oranla daha az bilgi var, olan bilgilere de yakalanıp gözlemlenen kedişler sayesinde ulaşılmış. en yaygın bilgi kendilerinin hastalık yaydığı bilgisidir. son yıllarda margay'ların ciddi hastalıklara sebebiyet verdiği anlaşılmış ve bakıcılardan önem göstermeleri istenmiştir. ağaç tepelerinde neredeyse maymunlardan daha hızlı, daha çevik hareketler yaparlar.

oselo'lara çok benzer yapıları vardır. leopar benzeri kürkleri nedeniyle soyları tehlikeye girmiştir.
devamını gör...
içinde gitme kelimesi geçen şarkı
sezen aksu - git
"git... git... git...
gitme dur ne olursun..."
"git... git... git...
gitme dur ne olursun..."
devamını gör...
cebimdeki yabancı
2018 yapımı serra yılmaz yönetmenliğinde senaristliği murat dişli'nin üstlendiği komedi filmi.
film 2016 yılında çekilmiş italyan yapımı perfetti sconosciuti'nin türk sinemasına kaçırılmış versiyonu diyebiliriz.
tek bir mekanda çekilen film çocukluk arkadaşlarının bir akşam yemeğinde buluşup oynadıkları bir oyunu ve sonrasında kaderlerinin nasılda değişebileceğini konu alır.
konu çocukluk arkadaşları olunca nasılda çocuklaşırız değil mi? ama kahramanlarımız sadece çocuklalmıyor her şeylerini bildiklerini sandıkları arkadaşlarının sırlarına talip oluyorlar.
gece boyu tüm telefonlar masada olacak gelen tüm aramalar hopörlerden yapılacak ve mesajlar sesli okunacak. zaten birbirlerinin her şeylerini bilen bu 7 arkadaş için sorun teşkil etmemeli bu durum değil mi? bazı maskeler düşecek bazı gerçekler ortaya çıkacak bazı ilişkiler çatırdayacak...
oyuncular belçim bilgin, buğra gülsoy, şükrü özyıldız
leyla lydia tuğutlu, serkan altunorak, şebnem bozoklu ve çağlar çorumlu olunca ekibe diyecek pek bir şey kalmıyor.
film bizi cebimizdeki yabancıya karşı uyarıyor mu ne dersiniz? serra yılmaz'ın ilk yönetmenlik deneyimi olan film eleştirilse de beğeni de topluyor.
ben filmi izlediğimde beğenmiştim. çok avrupai diyenler olmuş ama şuan ki türkiye'yi ya görmeyenlerin ya da görmezden gelenlerin yorumu gibi geldi bana. uyarlama olduğundan ve canım memleketime yakışmayan(!) karakterler barındırdığından da yapılmış olabilir bu yorumlar.
iyi seyirler tabi.
film 2016 yılında çekilmiş italyan yapımı perfetti sconosciuti'nin türk sinemasına kaçırılmış versiyonu diyebiliriz.
tek bir mekanda çekilen film çocukluk arkadaşlarının bir akşam yemeğinde buluşup oynadıkları bir oyunu ve sonrasında kaderlerinin nasılda değişebileceğini konu alır.
konu çocukluk arkadaşları olunca nasılda çocuklaşırız değil mi? ama kahramanlarımız sadece çocuklalmıyor her şeylerini bildiklerini sandıkları arkadaşlarının sırlarına talip oluyorlar.
gece boyu tüm telefonlar masada olacak gelen tüm aramalar hopörlerden yapılacak ve mesajlar sesli okunacak. zaten birbirlerinin her şeylerini bilen bu 7 arkadaş için sorun teşkil etmemeli bu durum değil mi? bazı maskeler düşecek bazı gerçekler ortaya çıkacak bazı ilişkiler çatırdayacak...
oyuncular belçim bilgin, buğra gülsoy, şükrü özyıldız
leyla lydia tuğutlu, serkan altunorak, şebnem bozoklu ve çağlar çorumlu olunca ekibe diyecek pek bir şey kalmıyor.
film bizi cebimizdeki yabancıya karşı uyarıyor mu ne dersiniz? serra yılmaz'ın ilk yönetmenlik deneyimi olan film eleştirilse de beğeni de topluyor.
ben filmi izlediğimde beğenmiştim. çok avrupai diyenler olmuş ama şuan ki türkiye'yi ya görmeyenlerin ya da görmezden gelenlerin yorumu gibi geldi bana. uyarlama olduğundan ve canım memleketime yakışmayan(!) karakterler barındırdığından da yapılmış olabilir bu yorumlar.
iyi seyirler tabi.
devamını gör...
çok bilgili olmaktan dolayı dışlanmak
bilgili olmaktan değildir o ukalalıktandır o(bkz: kırık olsa duramassın)
devamını gör...
feminizm çöplüktür
sonu "izm" ile biten her şeyin b*k olması gibi bu da b*ktur.
ciddiye almıyorum bu kişileri.
ciddiye almıyorum bu kişileri.
devamını gör...
sözlüğün seviyesini yükseltiyoruz kampanyası
daha önce de yazdım. çok ilginçtir ki sözlük formatı türkiye'ye ait baya canlı ve iyi bir kültürdür. 20 yıldan fazladır hayatımızda olan bir olgudur. kendine haiz bir dokusu vardır. sonradan açılan diğer sözlüklerle canlı bir doku ve kültüre dönüşmüştür.
fakat son yıllarda kendi yarattığımız güzel ruhları bile acı çektire çektire öldürdüğümüz bir dönemdeyiz. bu sözlüğün "küfürsüz sözlük" olayı da buna hizmet ediyor. neden bu sözlükte "lerli larlı" başlık açılamadığına dair tek bir rasyonel cevap olmaması da buna işaret. haa bu arada küfürlü bit tanım yazıldığında yüzde bilmemkaçını sansürle diyorlar. özür dilerim ama mezurem yok. keşke sözlüğe kaydolduğumda bir tane hediye etseydiniz.
gençlere otosansür dayatırsanız uzun vadede bir yaşam şansınız olmaz. otosansür çürüterek öldürür.
burayı ve yazarlarını seviyorum. harika anılarım oluştu. kurucalar da gerçekten çok değerli ve emekçi arkadaşlar. ama bakın arkadaşlar ben anılarımın ve emeğim olduğu yere sahip çıkarım. eleştirilerim bu yöndedir.
sözlüğü aynı türkiye gibi yönetiyorsunuz. çoğunlukla kendi koyduğunuz kurallara uymuyorsunuz. sorulara genellikle rasyonel cevaplarınız yok. ve daha nice şey.
şimdi beni de kuralları çiğnememe rağmen atacaksanız canınız sağolsun.
ben eleştirilerimle niteliği yükseltmeye çalıştım. fakat sözlük müddireyeti "al abi sana yetki hadi düzelt" derse kaçarım. konforumdan zerre ödün vermem.
bu şartlar altında her şeye rağmen emeklerine teşekkür ederim.
fakat son yıllarda kendi yarattığımız güzel ruhları bile acı çektire çektire öldürdüğümüz bir dönemdeyiz. bu sözlüğün "küfürsüz sözlük" olayı da buna hizmet ediyor. neden bu sözlükte "lerli larlı" başlık açılamadığına dair tek bir rasyonel cevap olmaması da buna işaret. haa bu arada küfürlü bit tanım yazıldığında yüzde bilmemkaçını sansürle diyorlar. özür dilerim ama mezurem yok. keşke sözlüğe kaydolduğumda bir tane hediye etseydiniz.
gençlere otosansür dayatırsanız uzun vadede bir yaşam şansınız olmaz. otosansür çürüterek öldürür.
burayı ve yazarlarını seviyorum. harika anılarım oluştu. kurucalar da gerçekten çok değerli ve emekçi arkadaşlar. ama bakın arkadaşlar ben anılarımın ve emeğim olduğu yere sahip çıkarım. eleştirilerim bu yöndedir.
sözlüğü aynı türkiye gibi yönetiyorsunuz. çoğunlukla kendi koyduğunuz kurallara uymuyorsunuz. sorulara genellikle rasyonel cevaplarınız yok. ve daha nice şey.
şimdi beni de kuralları çiğnememe rağmen atacaksanız canınız sağolsun.
ben eleştirilerimle niteliği yükseltmeye çalıştım. fakat sözlük müddireyeti "al abi sana yetki hadi düzelt" derse kaçarım. konforumdan zerre ödün vermem.
bu şartlar altında her şeye rağmen emeklerine teşekkür ederim.
devamını gör...
g3 piyade tüfeği
yazarlar ! müsadenizle g3'ü arz ederim.
7.62mm çapında 102 santim boyunda, şarjörle beslenen ve hava ile soğuyan, barut gazının geri tepmesi, icra yayının ileri itmesiyle yarı otomatik veya otomatik olarak atış yapabilen tek erin temel muharebe silahıdır.
1985 model severek kullandığım bir silahtı kendisi. zor zamanlarında yanında olur, arada bir trip atsa da güzel ayrıldık. ilgi delisiydi sürekli bakım istiyordu yoksa trip atıp duruyordu.
7.62mm çapında 102 santim boyunda, şarjörle beslenen ve hava ile soğuyan, barut gazının geri tepmesi, icra yayının ileri itmesiyle yarı otomatik veya otomatik olarak atış yapabilen tek erin temel muharebe silahıdır.
1985 model severek kullandığım bir silahtı kendisi. zor zamanlarında yanında olur, arada bir trip atsa da güzel ayrıldık. ilgi delisiydi sürekli bakım istiyordu yoksa trip atıp duruyordu.
devamını gör...
hoşlanılan yazarın girinizi beğenmemesi
aklıma bir laz atasözünü getiren hadise.
orada diyor ki sevdiğinu alamazsan aldiğinu sevecesin.
bu durumda ona benziyor biraz, beğenmeyeni alamıyosan beğeneni seveceksin.
orada diyor ki sevdiğinu alamazsan aldiğinu sevecesin.
bu durumda ona benziyor biraz, beğenmeyeni alamıyosan beğeneni seveceksin.
devamını gör...
türkiye ekonomide yeni bir şey deniyor başaracak inşallah
suyun altında nefes almayı deniyor olabilir; battı sonuçta.
yokluktan yapılan ekstrem denemeleri konu alan beyan.
yokluktan yapılan ekstrem denemeleri konu alan beyan.
devamını gör...
friedrich hölderlin
tam adı johann christian friedrich hölderlin olan şairdir.
hayatı boyunca hayal edemeyeceğimiz acılar çekmiştir. zaten kendisine acının ve melankolinin şairi derler.
onunla tanışmam şule gürbüz sayesinde olmuştu. "hölderlin hangi taş ezdi seni tadın böyle güzelleşmiş sorusunu soruyordu şule gürbüz" hölderlin küçük bir çocukken babasını, büyük babasını ve kardeşlerini kaybediyor.
sonra sevdiği kadında ölünce hölderlin acıdan deliriyor kendisi ailesinden kalma bir evde yaşamaya devam ediyor. işte böyle sebepler yüzünden kendisine mutsuzluğun ve melankolinin şairi diyorlar.
yaşadıklarından dolayı neden böyle şiirler yazdığını anlamak çok zor gelmiyor insana.
hölderlin doğayı anladığını insanları anlamadığını söyleyen bir şairmiş. kendisi bir kulede 36 yıl boyunca acı çekerek yaşamıştır.
insanın yaşadıklarının sanatına olan katkısı çok fazla oluyor. üslubunu belirliyor. hölderlin öyle bir şairmiş. yaşadıkları üslubunda belirleyici olmuş.
kendi canı çok fazla yandığı için kelimeleri yan yana koyarak okuyucularının canını yakmış.
kendisinin yaşadığı dönemde pek değeri bilinmemiş. öldükten sonra anlamışlar ve değerini bilmişler. bu işler maalesef her yerde böyle oluyor.
ben daha çok kendisinin şair tarafına odaklansam da kendisi aynı zamanda felsefecidir. kendisi çocukluğundan beri iyi bir din eğitimi almıştır. o yüzden şiirlerinde bol bol tanrıya sorular sorar veya onunla konuşur.
bütün bunları bilince şule gürbüz o soruyu sormakta çok haklıymış diyoruz.
hölderlin hangi taş ezdi seni tadın böyle güzelleşmiş?
hayatı boyunca hayal edemeyeceğimiz acılar çekmiştir. zaten kendisine acının ve melankolinin şairi derler.
onunla tanışmam şule gürbüz sayesinde olmuştu. "hölderlin hangi taş ezdi seni tadın böyle güzelleşmiş sorusunu soruyordu şule gürbüz" hölderlin küçük bir çocukken babasını, büyük babasını ve kardeşlerini kaybediyor.
sonra sevdiği kadında ölünce hölderlin acıdan deliriyor kendisi ailesinden kalma bir evde yaşamaya devam ediyor. işte böyle sebepler yüzünden kendisine mutsuzluğun ve melankolinin şairi diyorlar.
yaşadıklarından dolayı neden böyle şiirler yazdığını anlamak çok zor gelmiyor insana.
hölderlin doğayı anladığını insanları anlamadığını söyleyen bir şairmiş. kendisi bir kulede 36 yıl boyunca acı çekerek yaşamıştır.
insanın yaşadıklarının sanatına olan katkısı çok fazla oluyor. üslubunu belirliyor. hölderlin öyle bir şairmiş. yaşadıkları üslubunda belirleyici olmuş.
kendi canı çok fazla yandığı için kelimeleri yan yana koyarak okuyucularının canını yakmış.
kendisinin yaşadığı dönemde pek değeri bilinmemiş. öldükten sonra anlamışlar ve değerini bilmişler. bu işler maalesef her yerde böyle oluyor.
ben daha çok kendisinin şair tarafına odaklansam da kendisi aynı zamanda felsefecidir. kendisi çocukluğundan beri iyi bir din eğitimi almıştır. o yüzden şiirlerinde bol bol tanrıya sorular sorar veya onunla konuşur.
bütün bunları bilince şule gürbüz o soruyu sormakta çok haklıymış diyoruz.
hölderlin hangi taş ezdi seni tadın böyle güzelleşmiş?
devamını gör...
kendimi öldürmek için havaların açmasını bekliyorum
cesare pavese’nin yalnız kadınlar arasında isimli kitabın seksen dokuzuncu sayfasında geçen cümledir.
benim de içimden geçenleri ortaya koyduğu için bu cümleyi çok sevdim. çünkü ben de eğer bir gün ölürsem havaların açmasını beklemeye niyetliyim. şöyle serin bir bahar akşamı olsun istiyorum. eğer bu dünyaya bir gün veda edeceksem en azından bunun nasıl, ne zaman ve ne şartlar altında gerçekleşeceğine karar veren kişi olmak isterim.
sonbahar ya da ilkbahar yağmurlarının olduğu bir güne denk gelmemesi gerekir mesela. yağmurlu bir haftanın saçma sapan bir gününde insanlar cenazemde ayakta durmak ve ıslanmak zorunda olmamalı.
rüzgar kesinlikle kabul edilemez. cenazemde ayakta dikilen insanların saçlarının rüzgar yüzünden dağılmasını istemiyorum. uçuşan kıyafetlere maruz kalmak da istemiyorum ayrıca.
çok sıcak bir gün de rahatsız edici olur. ter içinde benim bedenen de dünyayı terk etmemi izlemek için gelen insanların homurdanmaları hoşuma gitmez sanırım. ya da tepemde bekleyen insanların her şeyi yelpaze gibi kullanma girişimleri bana komik gelebilir. ve insan kendi cenazesinde gülmemeli.
o yüzden serin bir bahar sonu uygun olabilir bunun için. ben zaten her zaman mayıs ayını çok yakışıklı bulmuşumdur. benim için mayıs yılın jön ayıdır. şık giyimli, güzel kokan ve kendinden emin bir ay. mayıs’ın sonu kendini haziran zannetme hatasına düşer, o yüzden mayıs sonu olmaz. mayısın başı ise henüz mayıs olmayı başaramamıştır, o yüzden mayıs balı da olmaz. bence 20 mayıs en uygun zamandır. havaların açmasını bekliyorum.
zaten ben ölürsem açık bir havada ve akşam üstü ölürüm.
benim de içimden geçenleri ortaya koyduğu için bu cümleyi çok sevdim. çünkü ben de eğer bir gün ölürsem havaların açmasını beklemeye niyetliyim. şöyle serin bir bahar akşamı olsun istiyorum. eğer bu dünyaya bir gün veda edeceksem en azından bunun nasıl, ne zaman ve ne şartlar altında gerçekleşeceğine karar veren kişi olmak isterim.
sonbahar ya da ilkbahar yağmurlarının olduğu bir güne denk gelmemesi gerekir mesela. yağmurlu bir haftanın saçma sapan bir gününde insanlar cenazemde ayakta durmak ve ıslanmak zorunda olmamalı.
rüzgar kesinlikle kabul edilemez. cenazemde ayakta dikilen insanların saçlarının rüzgar yüzünden dağılmasını istemiyorum. uçuşan kıyafetlere maruz kalmak da istemiyorum ayrıca.
çok sıcak bir gün de rahatsız edici olur. ter içinde benim bedenen de dünyayı terk etmemi izlemek için gelen insanların homurdanmaları hoşuma gitmez sanırım. ya da tepemde bekleyen insanların her şeyi yelpaze gibi kullanma girişimleri bana komik gelebilir. ve insan kendi cenazesinde gülmemeli.
o yüzden serin bir bahar sonu uygun olabilir bunun için. ben zaten her zaman mayıs ayını çok yakışıklı bulmuşumdur. benim için mayıs yılın jön ayıdır. şık giyimli, güzel kokan ve kendinden emin bir ay. mayıs’ın sonu kendini haziran zannetme hatasına düşer, o yüzden mayıs sonu olmaz. mayısın başı ise henüz mayıs olmayı başaramamıştır, o yüzden mayıs balı da olmaz. bence 20 mayıs en uygun zamandır. havaların açmasını bekliyorum.
zaten ben ölürsem açık bir havada ve akşam üstü ölürüm.
devamını gör...
bir insana yapılabilecek en büyük kötülük
eskiden herşeyinmiş gibi davranıp hic bir şey olmadan bir anda onu görmezden gelmek...
eskiden gözleri sana kocaman bir sevgiyle bakarken bir anda göz göze bile gelmeyecek şekilde uzak durması. yanı başından geçip umrunda bile olmamak.
bir anda oluşan değersizlik hissi
eskiden gözleri sana kocaman bir sevgiyle bakarken bir anda göz göze bile gelmeyecek şekilde uzak durması. yanı başından geçip umrunda bile olmamak.
bir anda oluşan değersizlik hissi
devamını gör...
saat 9'u 5 geçe saygı duruşunda bulunan insan
saygı duruşumuzu yaptık, marşımızı okuduk.
son sözümüz mustafa kemal'in askerleriyiz.
unutturamayacaksınız!
son sözümüz mustafa kemal'in askerleriyiz.
unutturamayacaksınız!
devamını gör...
cam kedibalığı
bilimsel adı kryptopterus bicirrhis olan bu balıklar glass catfish olarak da bilinir ve siluridae familyasına aittir.
barışçıl bir balık türü oldukları için “biz hem kediyiz, hem de balığız” diye kedilere mesaj vermişlerdir. ne olur ne olmaz diye saydam bir görüntü çizip “bak bizde et yok, sadece kılçık var, dişinin kovuğuna yetmeyiz” demişlerdir. kedilerin uykuya daldığı karanlığı severler. doğal yaşam alanları güneydoğu asya (hindistan, endonezya ve borneo) olan bu balıklar yaklaşık olarak 15 cm boyundadır. bu sevimli balıkların başı yukarda, kuyruğu aşağıda kendine özgü bir yüzme biçimi vardır.
barışçıl bir balık türü oldukları için “biz hem kediyiz, hem de balığız” diye kedilere mesaj vermişlerdir. ne olur ne olmaz diye saydam bir görüntü çizip “bak bizde et yok, sadece kılçık var, dişinin kovuğuna yetmeyiz” demişlerdir. kedilerin uykuya daldığı karanlığı severler. doğal yaşam alanları güneydoğu asya (hindistan, endonezya ve borneo) olan bu balıklar yaklaşık olarak 15 cm boyundadır. bu sevimli balıkların başı yukarda, kuyruğu aşağıda kendine özgü bir yüzme biçimi vardır.
devamını gör...
kartaca
günümüzde libya'da bulunan antik kent.
m.ö. 8. yüzyılda fenikelilerce koloni edilmiş. roma akdeniz'de yükselişe geçene kadar akdeniz ticaretini tekelinde bulunduran zengin bir devlettir. bulunduğu konum itibariyle deniz ticaretinde söz sahibi olmuştur. biri ticarî gemilere diğeri savaş gemilerine ait olmak üzere iki ayrı limana sahiplerdi. denizcilikte usta oldukları bilinmektedir. romalıların ilk gemilerini kartaca filosunu örnek alarak inşa ettiği söylenmektedir.
ordularında paralı asker ve filler kullandıkları bilinmekte. dünyanın hemen her yerinde olduğu gibi kartaca'nın da yönetici sınıfı asil ve zenginlerden oluşmaktaydı. yerli halktan aldıkları acımasız vergiler ve diğer halkları köleleştirmelerinden dolayı "insan avcıları" lakabına mazhar olmuşlardır.
m.ö. 3. yüzyıl ortalarında roma ile çıkarları çatışınca ikili mücadeleler başlamış. bu mücadeleler aralıklı olarak 100 yıl kadar sürmüştür. sonuçta roma bu savaşlardan galip ayrılmış, kartaca'nın görkemli günlerinden geriye yakılmış, yıkılmış evler kalmıştır.
roma m.ö. 146'da burayı eyalet hâline getirince toprakları kutsal ilan etmiş ve işlenmesini, konut yapılmasını yasaklamış, eskinin bu görkemli topraklarını yıllarca çöl gibi kurutarak cezalandırmıştır.
m.ö. 8. yüzyılda fenikelilerce koloni edilmiş. roma akdeniz'de yükselişe geçene kadar akdeniz ticaretini tekelinde bulunduran zengin bir devlettir. bulunduğu konum itibariyle deniz ticaretinde söz sahibi olmuştur. biri ticarî gemilere diğeri savaş gemilerine ait olmak üzere iki ayrı limana sahiplerdi. denizcilikte usta oldukları bilinmektedir. romalıların ilk gemilerini kartaca filosunu örnek alarak inşa ettiği söylenmektedir.
ordularında paralı asker ve filler kullandıkları bilinmekte. dünyanın hemen her yerinde olduğu gibi kartaca'nın da yönetici sınıfı asil ve zenginlerden oluşmaktaydı. yerli halktan aldıkları acımasız vergiler ve diğer halkları köleleştirmelerinden dolayı "insan avcıları" lakabına mazhar olmuşlardır.
m.ö. 3. yüzyıl ortalarında roma ile çıkarları çatışınca ikili mücadeleler başlamış. bu mücadeleler aralıklı olarak 100 yıl kadar sürmüştür. sonuçta roma bu savaşlardan galip ayrılmış, kartaca'nın görkemli günlerinden geriye yakılmış, yıkılmış evler kalmıştır.
roma m.ö. 146'da burayı eyalet hâline getirince toprakları kutsal ilan etmiş ve işlenmesini, konut yapılmasını yasaklamış, eskinin bu görkemli topraklarını yıllarca çöl gibi kurutarak cezalandırmıştır.
devamını gör...
kamyon arkası sözleri
azrail bile ayağıma gelecekse sen neyin tribindesin.
kamyon arkalarına yazılan atarlı giderli cümleler topluluğu.
kamyon arkalarına yazılan atarlı giderli cümleler topluluğu.
devamını gör...
köylü olduğu için utanmayan insan
gök tengri trolün bile kalitelisini nasip etsin deyip gittiğim başlık.
başka söze gerek yok.
başka söze gerek yok.
devamını gör...
türk halkının en bilgili olduğu konu
düşündürücü başlık.
kime bilgili deriz?
çaba gösterip bilgiyi elde edene deriz.
yani bilginin aile, çevre ya da başka bir kaynaktan değil, öz çabayla elde edilmesi gerekir.
şu durumda türk halkının kendi çabasıyla elde ettiği bir bilgi olması lazım.
ve bu bilgiler arasında en yaygın olanıdır bu başlıkta ifade etmemiz gereken.
peki türk halkının kendi çabasıyla elde ettiği bu en yaygın bilgi hangisi?
benim aklıma çay demlemekten başka bir şey gelmedi. o da ne kadar bilgiye dayanır bilemiyorum. yani çay demlemeyi araştırıp öğrenen ve uygulayan ne kadar insan vardır ki?
esasında bu genelleyebileceğimiz bir konu değil, dünyanın neresine giderseniz gidin.
kime bilgili deriz?
çaba gösterip bilgiyi elde edene deriz.
yani bilginin aile, çevre ya da başka bir kaynaktan değil, öz çabayla elde edilmesi gerekir.
şu durumda türk halkının kendi çabasıyla elde ettiği bir bilgi olması lazım.
ve bu bilgiler arasında en yaygın olanıdır bu başlıkta ifade etmemiz gereken.
peki türk halkının kendi çabasıyla elde ettiği bu en yaygın bilgi hangisi?
benim aklıma çay demlemekten başka bir şey gelmedi. o da ne kadar bilgiye dayanır bilemiyorum. yani çay demlemeyi araştırıp öğrenen ve uygulayan ne kadar insan vardır ki?
esasında bu genelleyebileceğimiz bir konu değil, dünyanın neresine giderseniz gidin.
devamını gör...