ses kaydının normal sesten farklı duyulması
ses kaydımızı normalden farklı duymamız bizi genelde olumsuz manada etkileyen bir şey. benim merak ettiğim şey şarkıcıları da olumsuz manada etkileyip etkilemediği. şarkıcılara şimdiye kadar böyle bir soru sorulduğuna denk gelmedim maalesef. belki de kayıtlarda duydukları sesi daha çok seviyorlardır. ne de olsa kayıtta duyulan sesleriyle beğeniliyor ve para kazanıyorlar.
devamını gör...
normal sözlük yazarlarının şiirleri
benim hiç siyah beyaz küçüklük fotoğrafım olmadı
renkli idi hepsi.
ama siyah beyaz bir hayatım var
tek renkde sensin.
renkli idi hepsi.
ama siyah beyaz bir hayatım var
tek renkde sensin.
devamını gör...
bal yerine reçel yapan arı (yazar)
tatlı mı tatlı, şirin mi şirin, yetenekli mi yetenekli, sevimlisinden bir yazarcıkk :)
devamını gör...
regl anıları
üstteki bir girdide "lütfen foto da koyulsun kuru kuru olmasın." denilmiş. o girdiyi okurken gözüm önümdeki nevresim örtüsünde yer alan regl lekesine kaydı.
ben onu her ay görüyorum ve ondan utanmıyorum. hiç utanmadım. övünmedim de, tiksinmedim de... regl olmak ergenliğe girmiş her kız çocuğu ve yetişkin kadın için soğan doğrarken gözünün yaşarması gibi bir şey ya da elinizin kesilmesi gibi. "eee ne olmuş yani?" denilecek bir şey.
regl ile arasındaki problemi çözememiş insanlar için söyleyecek bir sürü lafım var, o ayrı mesele ama niye bir anı anlatmam gerektiğini de anlayamadım. regl, gördüğümüz kötü bir rüya değil ki... her regl olduğumuzda hayat bizim için durmuyor. dolayısıyla "regl anısı" olabilecek bir şey yok. hani "suya girdim boğuluyordum" gibi sıradışı bir şey değil.
erkekler için reglin bir bilinmezlik ve merak uyandırıcı bir şey olduğunun farkındayım. ve sorabilirsiniz, elimden geldiğince kendi bedenimde yaşadıklarımı anlatabilirim. bence bunu merak etmek de çok anlaşılır bir şey. ben de erkek olsam, merak ederdim.
mesela ben bir erkeğin tek eliyle 20 kiloyu nasıl kaldırabildiğini çok merak ediyorum. çok küçük yaştan beri merak ediyorum üstelik. sesinin kalın olmasının nasıl bir his olduğunu, traş olmanın ferahlığını da merak ediyorum. çok isterdim ömrümün bir haftası erkek olmayı.
ben onu her ay görüyorum ve ondan utanmıyorum. hiç utanmadım. övünmedim de, tiksinmedim de... regl olmak ergenliğe girmiş her kız çocuğu ve yetişkin kadın için soğan doğrarken gözünün yaşarması gibi bir şey ya da elinizin kesilmesi gibi. "eee ne olmuş yani?" denilecek bir şey.
regl ile arasındaki problemi çözememiş insanlar için söyleyecek bir sürü lafım var, o ayrı mesele ama niye bir anı anlatmam gerektiğini de anlayamadım. regl, gördüğümüz kötü bir rüya değil ki... her regl olduğumuzda hayat bizim için durmuyor. dolayısıyla "regl anısı" olabilecek bir şey yok. hani "suya girdim boğuluyordum" gibi sıradışı bir şey değil.
erkekler için reglin bir bilinmezlik ve merak uyandırıcı bir şey olduğunun farkındayım. ve sorabilirsiniz, elimden geldiğince kendi bedenimde yaşadıklarımı anlatabilirim. bence bunu merak etmek de çok anlaşılır bir şey. ben de erkek olsam, merak ederdim.
mesela ben bir erkeğin tek eliyle 20 kiloyu nasıl kaldırabildiğini çok merak ediyorum. çok küçük yaştan beri merak ediyorum üstelik. sesinin kalın olmasının nasıl bir his olduğunu, traş olmanın ferahlığını da merak ediyorum. çok isterdim ömrümün bir haftası erkek olmayı.
devamını gör...
sepya
etimolojik olarak italyanca sepia "mürekkep balığı" sözcüğünden alıntı kelimedir. italyanca sözcük ise eski yunanca aynı anlama gelen sēpía σηπία sözcüğünden alıntıdır.
sepya mürekkebi, greko-romen medeniyetinde yazı yazmak için yaygın olarak kullanılmıştır. 19. yüzyıla kadar sanatçılar tarafından yaygın olarak kullanılmıştır. bu renk, grisaille (bir resmin yalnızca gri, sepya veya koyu yeşil tonlarında resmedildiği, 14. yüzyılda geliştirilmiş bir boyama tekniği) tekniğinde de kullanılmıştır. 18. yüzyılın son çeyreğinde, dresdenli profesör jacob seydelmann sulu boya ve yağlı boyalarda kullanılmak üzere konsantre bir sepya formunu çıkarmak ve üretmek için bir işlem geliştirmiştir.
sepya tonlama, siyah beyaz baskıların görünümünü kahverengiye çeviren, fotoğrafçılıkta kullanılan kimyasal bir işlemdir. bu renk artık genellikle antika fotoğraflarla ilişkilendirilmektedir.

fotoğraf grafik yazılım programlarının çoğu ve birçok dijital kamera, sepya tonlu baskıların görünümünü taklit etmek için bir sepya ton filtresi sunmaktadır.
ekleme: aynı zamanda sevgili yazarımız nikimyok'un verdiği bilgiye göre mürekkep balığına sepia officinalis denmektedir.
kaynak
sepya mürekkebi, greko-romen medeniyetinde yazı yazmak için yaygın olarak kullanılmıştır. 19. yüzyıla kadar sanatçılar tarafından yaygın olarak kullanılmıştır. bu renk, grisaille (bir resmin yalnızca gri, sepya veya koyu yeşil tonlarında resmedildiği, 14. yüzyılda geliştirilmiş bir boyama tekniği) tekniğinde de kullanılmıştır. 18. yüzyılın son çeyreğinde, dresdenli profesör jacob seydelmann sulu boya ve yağlı boyalarda kullanılmak üzere konsantre bir sepya formunu çıkarmak ve üretmek için bir işlem geliştirmiştir.
sepya tonlama, siyah beyaz baskıların görünümünü kahverengiye çeviren, fotoğrafçılıkta kullanılan kimyasal bir işlemdir. bu renk artık genellikle antika fotoğraflarla ilişkilendirilmektedir.

fotoğraf grafik yazılım programlarının çoğu ve birçok dijital kamera, sepya tonlu baskıların görünümünü taklit etmek için bir sepya ton filtresi sunmaktadır.
ekleme: aynı zamanda sevgili yazarımız nikimyok'un verdiği bilgiye göre mürekkep balığına sepia officinalis denmektedir.
kaynak
devamını gör...
bengaripsengüzeldünyaumutlu ile dünyadan uzak
hooaydaa, yine yola çıkıyoruz desene?
hadi hayırlısı bakalım, o zaman yola çıkma zamanı.
bu sefer kesin bak, hem sen bana şey attın ama ben ilk yayında vardım? hatırladım sonradan? hıh!
hadi hayırlısı bakalım, o zaman yola çıkma zamanı.
bu sefer kesin bak, hem sen bana şey attın ama ben ilk yayında vardım? hatırladım sonradan? hıh!
devamını gör...
starcraft
blizzard'ın geliştirmiş olduğu muazzam strateji oyunu. halen diablo ve starcraft oynamaya devam ediyorsak adamlar işlerini iyi yapmış demektir. kanımca strateji oyunları konusunda starcraft'ın eline kimse su dökemez. ırkların çok farklı özellikleri olsa dahi hangi ırkla oynarsanız oynayın, ırklar arasında inanılmaz bir denge olduğunu görürsünüz. ben genelde terran oynarım. zira protosslarla oynamayı seviyor olsam bile pylon sınırlaması beni ifrit eder. pylon inşa etmektense, terran işçilerini arı gibi çalıştırmayı daha çok seviyorum. artı terran işçileri sorumludur. inşaat bitene kadar inşaatta canla başla çalışırlar. protosslar öyle mi? yaptım oldu mantığı ile hareket ederler. cafcaflı bir çatışmanın içerisindeyseniz işçiyi unutma ihtimaliniz vardır ve bön bön ortalıkta olanı biteni izlerler. zerglere hiç girmeyelim ben onları yok etmeyi seviyorum. creep'ler midemi bulandırıyor. o zemini ve böceksi yapılarını gördükçe de içimde inanılmaz bir yok etme isteği oluşuyor. rakibim ya da rakiplerim zerg ise oyunun keyfi benim için bir kaç kat daha artıyor. tam bir imha makinesine dönüşüyorum*
oyun içi bazı unsurlar ise beni ziyadesiyle memnun eder. misal; battlecruiser'lardan gelen ''battlecruiser operational'' ve ''good day, commander.''sesleri bende antidepresan etkisi gösterir. * ''buna carrier has arrived!'' sözünü de ekleyebilirsiniz zira istemsiz bir gülümseme kaplıyor yüzümü bu sesi duyduğumda. zerglerle ilgili var olan her şeye ise kılım. nefret suçunu şu dünyada bir tek zerglere karşı işliyor olabilirim. geberesiceler *
oyun içi bazı unsurlar ise beni ziyadesiyle memnun eder. misal; battlecruiser'lardan gelen ''battlecruiser operational'' ve ''good day, commander.''sesleri bende antidepresan etkisi gösterir. * ''buna carrier has arrived!'' sözünü de ekleyebilirsiniz zira istemsiz bir gülümseme kaplıyor yüzümü bu sesi duyduğumda. zerglerle ilgili var olan her şeye ise kılım. nefret suçunu şu dünyada bir tek zerglere karşı işliyor olabilirim. geberesiceler *
devamını gör...
yazarların duydukları enfes cümleler
yola inanmışlar ile çıkılır, ikna edilmişler ile değil.
devamını gör...
odadaki en zeki insansan yanlış odadasın demektir
basit bir laf sokma cümlesidir. zeka öyle ölçülebilecek bir kavram olmadığı için kötü bir cümledir.
bu cümleyi kullanan insan pek zeki değildir.
bu cümleyi kullanan insan pek zeki değildir.
devamını gör...
bu herifi de hiç sevmem
kemal sunal'ın mülayim sert karakterine hayat verdiği korkusuz korkak isimli filmde geçen bir repliktir.
devamını gör...
islam’da kadının yeri
bakara 228. tamamen ilerde çocuğun kimden olduğu ile ilgili sıkıntı çıkmasın diye. üç ay geçsin önceki eşinden çocuğun olma ihtimalin var mı bak diyor. aynı şekilde kanun da var türk hukuk sisteminde.
sevgili gönül dostları kuran'ı kerim yolda gördüğü herhangi bir şeye tecavüz edebilme potansiyeli taşıyan iftiracı, ahlaksız, kadının hayvana eş tutulduğu bir topluma indirildi. döneminde gerçekten büyük bir devrimdir. araplar arasında kadın ilk kez insan yerine konmuştur. şimdi diyeceksiniz bunlar ayet her zaman geçerli bu da bildiğiniz gibi değil aslında. ayetler içerdikleri mesajlarca evrenseldir. eşlerinizi öldürmeyin, konuşun olmadı hafifçe dövün iftira atılmış olma ihtimali var temasını işleyen bir ayet var. şimdi eskiden olsa kadını öldürecek çünkü cahillikten bunun iftira olabileceğini düşünemiyor ya da düşünmüyor. kadın şu durumda yaşıyor sağ devam edelim. sayısız ayette insana, hayvana, doğaya zarar vermeyin der. peki şu yüzyılda gram beyni olan her tarafı zarar vermeyin diye yazılmış ayetleri gözardı edip karısını döver mi? dövmemesi gerekir. peki eşine iftira atılan hz. muhammed ne yapıyor? bu ayete rağmen eşiyle evleri ayırıp sadece konuşuyorlar ne şiddet var dövmek var. o zaman neymiş kıt beynimizle cımbızla seçip seçip dini yorumlamıyoruz. genele bakıp 1600 yıl önceki toplamları düşünüyoruz. sanki avrupa'da feminizm konuşuluyordu da mirastan az pay alan kadınlar dert oldu. günümüzde eşit pay verebilirsiniz ayrıca.
sevgili gönül dostları kuran'ı kerim yolda gördüğü herhangi bir şeye tecavüz edebilme potansiyeli taşıyan iftiracı, ahlaksız, kadının hayvana eş tutulduğu bir topluma indirildi. döneminde gerçekten büyük bir devrimdir. araplar arasında kadın ilk kez insan yerine konmuştur. şimdi diyeceksiniz bunlar ayet her zaman geçerli bu da bildiğiniz gibi değil aslında. ayetler içerdikleri mesajlarca evrenseldir. eşlerinizi öldürmeyin, konuşun olmadı hafifçe dövün iftira atılmış olma ihtimali var temasını işleyen bir ayet var. şimdi eskiden olsa kadını öldürecek çünkü cahillikten bunun iftira olabileceğini düşünemiyor ya da düşünmüyor. kadın şu durumda yaşıyor sağ devam edelim. sayısız ayette insana, hayvana, doğaya zarar vermeyin der. peki şu yüzyılda gram beyni olan her tarafı zarar vermeyin diye yazılmış ayetleri gözardı edip karısını döver mi? dövmemesi gerekir. peki eşine iftira atılan hz. muhammed ne yapıyor? bu ayete rağmen eşiyle evleri ayırıp sadece konuşuyorlar ne şiddet var dövmek var. o zaman neymiş kıt beynimizle cımbızla seçip seçip dini yorumlamıyoruz. genele bakıp 1600 yıl önceki toplamları düşünüyoruz. sanki avrupa'da feminizm konuşuluyordu da mirastan az pay alan kadınlar dert oldu. günümüzde eşit pay verebilirsiniz ayrıca.
devamını gör...
diş fırçalamak
ağız temizliği için yapılması elzem bir durum. en az 14 gün diş ve dil fırçalamadan ağız kokusu gitmez arkadaşlar. fırçalamayanlar da allah aşkına holoskoo der gibi yaklaşarak konuşmayın burnumuzun direkleri 7.0 ile yıkılıyor.
bu arada su kullanmadan, fırça ıslatmadan, en az 3 dk fırçalayanlar parmak kaldırsın bakalım görelim kimler benden. *
bu arada su kullanmadan, fırça ıslatmadan, en az 3 dk fırçalayanlar parmak kaldırsın bakalım görelim kimler benden. *
devamını gör...
üstünde ne var diye mesaj atan yazar
'kedi'
ne bekledi ne buldu yazarı.
ne bekledi ne buldu yazarı.
devamını gör...
kafa dengi arkadaş bulmanın zorluğu
hâlâ bulamadım ben de kendimle kaynatıyorum
devamını gör...
yaşlı insanların sevilmemesi ve fazlalık olarak görülmesi
daha bugun yuzlestigim gercek.
heleki hasta ise, bakmak iskence geliyor insanlara. bir zamanlar sen hasta iken o senin basinda sirkeli su ile sabahladi ama. nankorluge katlanamiyorum. katlanamiyorum cunku hic tanimadigim bir amcanin/teyzenin haline uzuluyor, bakimini yapiyorum, evet para karsiliginda ama zaten bana uygun olan meslek bu oldugu icin sectim. cunku ben boyleyim. yaslilara zaafim var. cunku biliyorum ki onun bir caresi yok, basta kendisi kimseye yuk olmak istemiyor ama olemiyor da. olmeyi istiyor yaslilar biliyor musunuz? sizin sidik kokuyor diye yaklasmadiginiz dedeleriniz neneleriniz ben idrar sondasi takarken"ölsem de kurtulsak kizim" diyorlar.
vallahi dayanamiyorum. tum gun ayni seyi dusundum ve bu basligi gorunce de tetiklendim. ulan caresiz bir insandan nasil nefret edebilirsin? yasli birini gorunce yüreğim sıkısiyor. hayati boyunca ya evde cocuk bakmis ya da calismis. simdi de oylece olecek. bu dusunce odumu kopariyor. yasim 22 60 yillik insandan daha eglenceli guzel bir hayatim vardi. nasil lan diyorum anlatiyorlar kalbim agriyor. insan nasil yillarca ayni hayati yasar baskasi icin ve bir ah etmez? sonra hastalaninca huysuzlasinca nasil nefret kaynagi olur?
evet kokuyorlar lan. sidik kokuyorlar. ter kokuyorlar. mutsuzlar, belki cahiller. hayatlarinin son demlerindeler. nasil kiyabilirsiniz? daha yasli dovenler var, yatalak dovenler falan. cok sinirlendim devam edemeyecegim.
heleki hasta ise, bakmak iskence geliyor insanlara. bir zamanlar sen hasta iken o senin basinda sirkeli su ile sabahladi ama. nankorluge katlanamiyorum. katlanamiyorum cunku hic tanimadigim bir amcanin/teyzenin haline uzuluyor, bakimini yapiyorum, evet para karsiliginda ama zaten bana uygun olan meslek bu oldugu icin sectim. cunku ben boyleyim. yaslilara zaafim var. cunku biliyorum ki onun bir caresi yok, basta kendisi kimseye yuk olmak istemiyor ama olemiyor da. olmeyi istiyor yaslilar biliyor musunuz? sizin sidik kokuyor diye yaklasmadiginiz dedeleriniz neneleriniz ben idrar sondasi takarken"ölsem de kurtulsak kizim" diyorlar.
vallahi dayanamiyorum. tum gun ayni seyi dusundum ve bu basligi gorunce de tetiklendim. ulan caresiz bir insandan nasil nefret edebilirsin? yasli birini gorunce yüreğim sıkısiyor. hayati boyunca ya evde cocuk bakmis ya da calismis. simdi de oylece olecek. bu dusunce odumu kopariyor. yasim 22 60 yillik insandan daha eglenceli guzel bir hayatim vardi. nasil lan diyorum anlatiyorlar kalbim agriyor. insan nasil yillarca ayni hayati yasar baskasi icin ve bir ah etmez? sonra hastalaninca huysuzlasinca nasil nefret kaynagi olur?
evet kokuyorlar lan. sidik kokuyorlar. ter kokuyorlar. mutsuzlar, belki cahiller. hayatlarinin son demlerindeler. nasil kiyabilirsiniz? daha yasli dovenler var, yatalak dovenler falan. cok sinirlendim devam edemeyecegim.
devamını gör...
wedding barikatları
klaus neukrantz tarafından sosyalist gerçeklik akımının henüz yeni yeni ortaya çıktığı dönemlerde, kaleme alınmış, özgün ve aynı zamanda eleştirel anlatımıyla dikkatleri üzerine çekmiş kitabının adıdır. hikâye her ne kadar gerçek bir olaydan hareketle doğmuş olsa da, bu olayın değerlendirmesi ve anlatımı kurgusal karakterler üzerinden yapılmıştır. neukrantz'ın bunu yaparken kullandığı dil ve gerçekçi anlatımı ise şapka çıkarılacak cinsten. misal yazarın kendisinin kurguladığı anna karakterinin olaylardan etkilenişi, olaylar karşısında geliştirdiği tavır ve sonrasında kendisinde oluşan değişim falan beni kitaba hayran bırakmıştır. kitabı bitirdiğinizde tüm o kurgusal karakterlerin o gün orada olduğunu düşünürsünüz. o gün derken tabi o kısma dair de iki kelam etmek lazım; wedding barikatları, 1929/1 mayıs'ı ve sonrasında ortaya çıkan, yaklaşık olarak bir ay süren olayları ele alır. o dönem zarfında katledilen 33 emekçinin anısına yazılmış bir edebi metindir diyebiliriz. bir nevi saygı duruşudur. bu kitabın kapağını kapattıktan sonra bertolt brecht'in zulümler yağmur gibi yağmaya başladığında adlı şiirini okursanız mevzu daha da bir anlamlı hale geliyor. sanki bu şiir, romanın son sözüymüş gibi bir şiir. ilginç bir tamamlayıcılığı var.
neyse bu kitapla ilgili bir mevzu daha var ki, fularlı cancağızlarımın çoğu bunu es geçer. ağızları dilleri lal oluverir. kafka'nın şatosunu öve öve bitiremeyen bu zevat, aynı bürokratik hantallığı ve aynı mekanizmaları çok daha gerçekçi anlatan neukrantz'ın kitabını beğenmezler. beğenmezler derken çoğunun okuduğuna bile inanmıyorum zira aradaki geçişken tavrı bile göremeyecek kadar kör olmaları bende bu kanıyı uyandırıyor *. size şato ile ilgili ezberlenmiş kelamlarını sıralarlarken, siz neukrantz'ın netliğinden bahsettiğinizde suratları buruş buruş olur. mevzuyu değiştirmek için 3684 takla atar ve size kıvırma konusunda manevra zenginliği sunarlar. peki bunun altını niye çizdim? kafka'nın şatosunu okumuş ve sevmişseniz bu kitabı okuyunuz. okuyunuz ki, söylediğim farkları ve neukrantz'ın bu konudaki hünerini görün. ha tabi ''sosyalist gerçeklik'' kavramı falan gibi tabirler sizi ürkütüyorsa, arkanıza bakmadan kitabın yanından uzaklaşın, zira öyle bir zihne sahipseniz bu kitabın size katacağı hiç bir şey yok. size spartakist derler, siz ısparta anlarsınız, nazilere gül gönderirsiniz allah muhafaza (!)
bakın bu kitap ciddi anlamda gerek ideolojik, gerek kurgusal, gerekse gerçeklik yönünden bir başyapıt. sosyal demokratların çıkmazlarını da bu kitapta açık ve net bir şekilde görebilirsiniz. yeri geldiğinde nasıl gerici bir tavra büründüklerini ve kapitalizmin katıksız çocuğu olduklarını algılamanızda, size rehber olabilir. bu arada ben bunları yazarken, halen michy batshuayi'nin muazzam topu alışı sonrasındaki vuruşunun nasıl direğe takıldığını, ayrıca larin'e verdiği o müthiş pasın neden golle sonuçlanmadığını düşünüyorum. yani benim derinliğim bu kadar. ama siz yine de tavsiyeme kulak verin ve bu kitabı okuyun!
neyse bu kitapla ilgili bir mevzu daha var ki, fularlı cancağızlarımın çoğu bunu es geçer. ağızları dilleri lal oluverir. kafka'nın şatosunu öve öve bitiremeyen bu zevat, aynı bürokratik hantallığı ve aynı mekanizmaları çok daha gerçekçi anlatan neukrantz'ın kitabını beğenmezler. beğenmezler derken çoğunun okuduğuna bile inanmıyorum zira aradaki geçişken tavrı bile göremeyecek kadar kör olmaları bende bu kanıyı uyandırıyor *. size şato ile ilgili ezberlenmiş kelamlarını sıralarlarken, siz neukrantz'ın netliğinden bahsettiğinizde suratları buruş buruş olur. mevzuyu değiştirmek için 3684 takla atar ve size kıvırma konusunda manevra zenginliği sunarlar. peki bunun altını niye çizdim? kafka'nın şatosunu okumuş ve sevmişseniz bu kitabı okuyunuz. okuyunuz ki, söylediğim farkları ve neukrantz'ın bu konudaki hünerini görün. ha tabi ''sosyalist gerçeklik'' kavramı falan gibi tabirler sizi ürkütüyorsa, arkanıza bakmadan kitabın yanından uzaklaşın, zira öyle bir zihne sahipseniz bu kitabın size katacağı hiç bir şey yok. size spartakist derler, siz ısparta anlarsınız, nazilere gül gönderirsiniz allah muhafaza (!)
bakın bu kitap ciddi anlamda gerek ideolojik, gerek kurgusal, gerekse gerçeklik yönünden bir başyapıt. sosyal demokratların çıkmazlarını da bu kitapta açık ve net bir şekilde görebilirsiniz. yeri geldiğinde nasıl gerici bir tavra büründüklerini ve kapitalizmin katıksız çocuğu olduklarını algılamanızda, size rehber olabilir. bu arada ben bunları yazarken, halen michy batshuayi'nin muazzam topu alışı sonrasındaki vuruşunun nasıl direğe takıldığını, ayrıca larin'e verdiği o müthiş pasın neden golle sonuçlanmadığını düşünüyorum. yani benim derinliğim bu kadar. ama siz yine de tavsiyeme kulak verin ve bu kitabı okuyun!
devamını gör...
osmanlıca
yazım sistemi çok saçmadır. kelime içindeki her harf aynı okunmaz ve bazı kelimeleri bildiğiniz ezberlemeniz gerekir. içinde bilinmesi gereken daha pek çok, sayılamayacak kadar fazla başka kurallar bulunduğundan tam anlamıyla öğrenmesi oldukça güçtür. bu işe yıllarını verenler bile arada duraksamadan okuyamazlar. o yüzden ben, şahsen de belli bir düzeyde osmanlıca okuyabilen bir kişi olarak, harf devrimi'nin çok mantıklı bir inkılap olduğunu söyleyebilirim. ama keşke bu inkılap yapılırken osmanlıca'nın zarafetini kaybetmeseydik. sadece harfler değişse idi. zira bugün konuştuğumuz türkçe, osmanlıca türkçesine kıyasla bir ayıptır bana kalırsa.
devamını gör...