kesinlikle zor değil:)

açıkcası bu tamamen kişinin bireysel iradesine göre değişen bir süreç.eğer idealist biri iseniz ve bir şeyler üretip, ortaya çıkartmayı seviyorsanız, hemencecik biterebilirsiniz bile.. şahsen ben çokta maksimum olmayan bir efor ile kısa sürede 46 sayfayı buldum.

tez ile alakalı bilinmesi gereken 4 ana temel şart var;

1) danışmanınızı iyi seçmek..

danışmanınızın kesinlikle sizin kendinize seçtiğiniz konu ile alakalı bilgisinin olması gerekiyor hatta tez yazdığınız konunun üzerine çalışan akademisyene yapışın çünkü sizin yazdığınız metini yönlendiren, bölüm çıkartırıp / eklettiren hatta jüride sizi savunan o.. eğer konunuz ile alakası olmayan bir hocaya gidersiniz, süreciniz kangren olabilir. - tabi jüride..


2) konu.. arkadaşlar en az danışman kadar önemli hatta danışmandan daha önemli bir olay var.. konu..
her tez için geçerli bu.. tez konusu %60 , danışman %40 etkendir.yani şöyle;

eğer tez yazmaya isteksizseniz ve kendinize seçtiğiniz konuyu hiç araştırmadan , öylesine seçtiyseniz ya da hiç ilginiz olmayan bir konuyu seçerseniz cayır cayır yanarsınız.

tez için ana kural ; kendinize gerçekten ilgili olduğunuz ve üzerine araştırma yapıp, sayfalarca yazacağınıza emin olduğunuz bir konu seçin.. tez konunuz sevdiğiniz bir şey olmazsa, o tez bitmez..
çünkü size tanımlanan süre boyunca ( 1 yıl..) , her kuyuya girip çıkıyorsunuz.. tez için milyonlarca kaynak araştırıp, referans çıkarıyorsunuzz.. bunların hepsi okuma + araştırma.. ittire ittire olur mu? - tabi hayır..


tez öyle ciddiyet isteyen bir alan ki.. baştan sağma yaparsanız , bağırır.. zibilyon tane hocanın elinden geçiyor o döküman.. danışmanınız + jüriniz kaç kişi ise o kadar kişi okuyor.. yani öylesine yazılmış metin danışmandan geçse bile, jüride ban yiyebilir… o yüzden aman baştan sağma yapmayın..

3) kendinizi disipline edin.. tez kendi kendine yazılmıyor..başına oturup dirsek, omuz, bel , sırtı çürütmeniz gerekiyor ( parmaklardan bahsetmiyorum bile..)

emek vermezseniz, dönem sonu ciltleteceğiniz bir dökümanınız olmaz..

4) referanslar..

referanslarınızı düzgünce ve olması gerektiği şekilde vermeniz gerekiyor.. sakın referans sallamak, alakasız kitap ve bölüm , kaynak adları vermek gibi hatalar yapmayın.. teziniz yök tarafından onaylanıyor ve akademik anlamda herkes tarafından ulaşılabilir hale geliyor.. yanlış verdiğiniz referanslar başınıza iş açabilir.ki yanlış referanslarla jüriye çıkma sansınız yok.. banko yakalanırsınız- bir alt başlıkta bahsettiğim olaydan ötürü-

5) intial..

bilmeyenler için.. kopyala - yapıştır yapmak.. tezin ilk kuralı = intial yok.. birine ait bir metini kendiniz yazmışsınız gibi tezinize eklerseniz, yakalanırsınız..
akademik dünyada tezlerin intiallerini avlayan bir program var.. akademisyenler her tez için bunu kullanıyor…eğer intial varsa, ( kopyalama) koydugunuz virgüle kadar çıkarıyor.. danışman + jüriden geçemezsiniz.. üstüne danışmanınız size takarsa.. bekleyin mezun olmayı çünkü bu literature’da “ sahtekarlık” anlamına geliyor. akademik dünyada feci bir olaydır. sakının..


bana gelince.. ben kendimi zorlamayı seven bir kadınım.. zorlamaktan zevk alıyorum çünkü zor olduğunda başarının böbürlenecek tarafı oluyor.. onurlanıyorum.. kendimi disipline sokup, mutlaka başına oturuyorum.. 46 sayfayı bilgisayar kendi kendisine doldurmadı sonuçta..

80 ya da 120 gibi bir sayfa sayısı olur diye düşünüyorum.. yüksek lisans tezi için 200’’lü sayfa sayıları fazla eğer sanat bölümü öğrencisi iseniz..sırf sayfa sayısı cok gözüksün diye her önünüze geleni tezinize yazmayın.. inanın jüri + danışman çakıyor..


boş yere bilgi karmaşası yarattığınız 150 sayfadansa, tüm kuralları barındıran 70-80 sayfa daha idealdir.inanın her hoca bunu söylüyor. “ tezinizde sayfa sayınız çok olsun diye, önünüze geleni eklemeyin.. zaten tez “ specific- özel bir alan” üstüne çalışmak demek.. küçük ölçekte yazdığınız için istesenizde uçamazsınız.. danışmanınız özellikle sizi seçtiğiniz konu ile ilgili sorgulayacak.. kurallara uymazsanız 400 sayfalık bile tez çıkar ama..


16278338 kere düzelttirirler size o tezi.. yazdığınızı düzeltmek daha büyük iş.. metinler arası bağlantılar, geçişler hep kayboluyor.. siz siz olun, yazarken temkinli davranın.. kronolojik sıralamaya, metinler- bölümler arası bağlantılara dikkat edin.. hele ki konu başlıklarınız ve içerik listeniz.. amanın iyi asılın.. sıkıntısız geçsin danışmandan ve jüriden teziniz..

hayırlısı olsun hepimiz için!


güncel not: 142 sayfa oldu.sanırım 200’ü bulacağım.. danışmanımla yaptığım görüşme baya iyi geçti.ufak bazı şeyler istedi ama tezin geneline dokunmadı.
devamını gör...

kedicilerle alkoliklerin amansız mücadelesi. araya manzara giriyor atletico madrid gibi. benim favorim kediciler.
devamını gör...

aspor’da futbol yorumculuğu yapan gazetecidir.

yazdıklarını okumadım, okumaya da niyetim yok. yorumlarını da çok fazla dinlemedim, sanırım bundan sonra da dinlemem. bunun nedeni de sadece bozuk diksiyonu değil.

eskiden televizyonda yorum yapmak, program yapmak için belli özelliklere sahip olmak gerekirdi, sanırım uzun bir zamandır bu gereklilik ortadan kalktı.

kahvede oturup göbeğini kaşıya kaşıya futbol yorumu yapan adamlar gibi konuşan ve konuştuğunun ne anlama geleceğini anlamaktan aciz adamlar televizyonda ahkam kesebiliyor. bu insanları da futbolu sevdiğini iddia eden insanlar keyifle izliyor. hele bir de kendi takımlarının lehine konuşuluyorsa bu tür insanlar bir anda duayen sayılmaya başlıyor.

türk futbolunun halini psv- galatasaray maçında görmüş olduk zaten ama türk spor medyasının halini de gözden kaçırmayalım.

bu arkadaş az önce yorumculuk yaptığı maçta aklınca bir espiri yapıp giorgio chiellini’nin trabzonlu olduğunu, at hırsızlarının olduğu bilmemne köyünden olduğunu söyledi.

bu tür espiriler internette bolca yapılıyor ancak bunu televizyondan canlı yayınlanan bir maç esnasında yapmak nasıl bir akıl tutulmasıdır. insan hiç mi düşünmez ne konuştuğunu? ben trabzonlu değilim ama oralı olsam eminim daha çok sinirlenirdim.

bence türk futbolunda düzelmesi gereken şeylerden biri de spor medyasıdır.
devamını gör...

tevrata göre kabil kardeşini* öldürdükten sonra yurdundan uzaklaşır.
çağdaş psikoloji kabil kompleksini büyük kardeşin küçük kardeşe duyduğu kıskançlık olarak adlandırır.
bunun dışında bir anlamı daha vardır cemil meriç'in bu ülke kitabında geçer
"işlediği cinayeti unutmak için vaka mahallinden uzaklaşan, vicdanın sesini yâdellerde unutmaya çalışan bir bedbahtın karanlık ve günahkar duyguları"



her dudakta aynı rezil şikayet: yaşanmaz bu memlekette! neden? efendilerimizi rahatsız eden bu toz bulutu, bu lağım kokusu, bu insan ve makine uğultusu mu? hayır, onlar türkiye'nin insanından şikayetçi. ınsanından, yani kendilerinden. aynaya tahammülleri yok. vatanlarını yaşanmaz bulanlar, vatanlarını "yaşanmaz"laştıranlardır.
türk aydını, kitab-ı mukaddes'in serseri yahudisi... hangi türk aydını? kaçanlar ne türk ne aydın. bu firar bir kabil kompleksi.

sayfa 97
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

"ben durdum sen dön dünya
kederim umman, derdim dağ
farkım ne ki dalında gülden,
sola sola kuruyup öldüm ya."
devamını gör...

dondurucu sivas soğuğunda ısınmak içindir kötü düşünmeyin.
devamını gör...

“baktın hayatın tadını çıkaramıyorsun; tadını kaçıranı, hayatından çıkar.”

birinin sözüydü ama tam şey yapamadım.
devamını gör...

suwen markasının mizah sayfalarına akım olmuş reklam sloganıdır:
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

güney afrika cumhuriyeti'nin üç başkenti vardır.
pretoria, yürütme
cape town, yasama
bloemfontein, yargı başkentidir.
üç başkentin olmasının sebebi 100 küsur sene önce sömürge zamanı, ingiliz'lerin elindeki cape güçlerinin, hollanda'lıların elindeki orange free state ve transvaal kolonilerini işgal etmeleri ve daha sonra güney afrika cumhuriyeti'nin kurulması sırasında, "orange free state"'in, "bloemfontein" şehri ve "transvaal"'in, "pretoria" şehrine ortak başkentlik verilmiştir.
devamını gör...

sanki bu favori yazarlar başlığına benziyor.
bir sürü kişi yazılabilir ancak;

evli olabilir
erkek olup sıkıntı çıkartabilir
kadın olup sıkıntı çıkartabilir
erkek olup ileri gidebilir
kadın olup ileri gidebilir*
(üstteki 4,bekar içindir)

mevzu sapıttı ama sanırım derdimi anlattım.*


mastor ukdesi
devamını gör...

el öpenlerin karması bol olsun sıraya girin evlatlarım. hepinize yetecek kadar karmam var.
devamını gör...

biz buraya arkadaş olmaya değil ciddi bir mesele için toplandık. lütfen amacımızdan şaşmayalım.
devamını gör...

vatan haini hdp’li, pegagalı, bölücü, türk düşmanı bir kürtçü ifadesi sandıysanız yanlış geldiniz. yılların ülkücüsü elinden bozkurt işareti, dilinden turan adı düşmeyen yılların mhp’lisi ve derin devlet adamı sedat peker ifadesidir. haydut devlet tanımının oksimoron olduğunu iddia eden arkadaşlara dinlettirmek gerekiyor. bu arada “kürtlerin hiç bir sorunu yok, var diyen bölücüdür” değil mi? dün beyaz toroslar bugün siyah transporterlar, dün çeşitli işkenceler bugün helikopterden atmalar.
devamını gör...

hikayede paranormal dedektifimiz hellboy'un 1956'da bir seri cinayet vakasını araştırmak üzere meksika'ya gittiği ve beş ay boyunca ortadan kaybolduğu dönemde yaşadığı olayların bir kısmını okuyoruz. çizgi romanda bir yaşayan ölüler hikayesinden bekleyeceğiniz pek çok şey var; frankenstein, bir kurt adam, biraz vampir, bir miktar hayalet, bir kaç hortlak ve birazcık da iblis (hayır zombiler yok çok şükür). tüm bunlara ek olarak hellboy'un daha genç olduğu ve inanmayacaksınız ama kostümlü mostümlü amerikan güreşi yaptığı bir zamanı görmek de oldukça eğlenceli.

hellboy'un sevdiğim yönlerinden bir tanesi ise "süper" özellikleri olmasına rağmen bir süper kahraman hikayesi olmaktan çok uzak olması.




hikayenin sonunda hellboy kurtarmaya çalıştığı kişilerin hiç birini kurtaramıyor. kendi ruhunu bile... tek söyleyebildiği ise "denedim".




hellboy içiyor, kafes dövüşlerine katılıyor, hatalar yapıyor ve bazı durumlarda elinden bir şey gelmiyor. bu anti-kahraman yönleri -her ne kadar insan olamasa da- karakteri daha insansı kılıyor, empati kurabildiğimiz ve sevebileceğimiz bir "yaratık" yapıyor.

zaten mignola'nın özgün tarzına diyecek hiç bir şey yok. çizimler benim bayıldığım klasik hellboy tarzında. hardcover ve kuşe kağıtla güzel bir baskı da yapılmış. tek olumsuz yönü biraz kısa bir öykü olması.
devamını gör...

aysar ayın etkisiyle huyunun değiştiğine inanılan kişi demekmiş.

umarım wattpad kurt adam hikayesi yazarları bu kelimeyi öğrenip erkek mafya kurt adam karakterlerine aysar ismini vermez. *
devamını gör...

aslında ismi bu şekildedir, ama steam'de direk olarak "master of orion ismiyle de geçer. esas olarak serinin 4. oyunu olsa da, ilk master of orion serisinin, 2016 senesinde reboot edilmiş halidir. 4x türünde bir oyundur. tamamen bildiğimiz galaksi ve uzay yönetim stratejisi tarzındadır.

birinci oyun çok eskiydi. artık teknik olarak oynaması mümkün değil. ikinci oyun gerçekten dev bir klasikti. ismi hala yıldızlarda yankılanır. üçüncü oyun ise büyük bir hayal kırıklığı olmuştu.

bunu da sonunda dün, 3 saatlik bir ilk oyunla test etme şansı buldum

oyun gerçekten güzel. 4x oyunlardaki o inanılmaz stratejik derinlik yok. mesela stellaris oynamış arkadaşlar bunu biraz daha basitleştirilmiş bulacaklardır. bazı insanlar bunu severler, bazıları ise sevmezler. stellaris gibi oyunlar son derece ince macro ve micro yönetim isterler. son derece sarsılmaz bir dikkat ve (açıkçası) zeka ister. saatler boyunca micro yönetim ile binlerce şeyi aynı anda çekip çevirmeniz gerekir.

master of orion böyle değil, ancak yakın. bir çok bağlamda bir tık basitleştirilmiş bir oyun görüyoruz. ancak 4x türüne yeni girip de stratejik zekasını konuşturmak isteyenler için bire bir olmuş. ilk 3 oyunun bütün iyi özelliklerini almış, kötü özelliklerini ise köreltmiş.

7.5/10 diyorum. yarım puanı da nostaljik değerinden veriyorum. ancak sadece bir klasiğin ismini kullanarak para kazandırmaya değil, seriyi samimi bir şekilde yeniden başlatmaya çalışmış ve başarmışlar.

bu kardeşiniz de ilk galibiyetini psilon ırkıyla almıştır.

tavsiyedir.
devamını gör...

torpaım.
özlediğim coğrafya.
devamını gör...

öncelikle covid'in sıradan grip virüsüne dönüştüğü bir yıl olsun, yeni yılınız kutlu olsun :)

ne istediğimizi bildiğimiz, üzerimizden ölü toprağını attığımız bir yıl olsun.. mutluluk da beraberinde gelir herhalde
devamını gör...

sıra bekleyen çaylaklar tarafından gün yüzü görmemiş küfürlere maruz kaldığınız sözlük. tanımlarınız sol fremada gözle görülemeyecek şekilde ışık hızıyla kaybolur. kaliteli yazarlar fazla ama kalite giderek düşmektedir. ayrıca bir tanımla anında yaftalanırsınız.
devamını gör...

bir türlü sevemediğim yiyecek. bir tek bu da değil, hazır olan hiçbir yemeği sevmiyorum. mecbur kalmadıkça da tüketmem. resmen ilaç kokusu geliyor burnuma bu gıdalardan. şu hazır çorbaları tüketeceğime salçalı su içerim daha iyi.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim