artık görüşülmeyen yakın arkadaş
ne zaman ki onlara onlar gibi yaklaşmaya başladım ve bıraktım, çabanın sadece benim tarafımdan zorla yürütüldüğünü fark ettiğim an çoğu şey için geç kalmıştım. üzgünüm. artık görüşmeyip geride bırakarak önümüze bakmak en doğrusu.
devamını gör...
feministlik uğruna filozofları aşağılamaya kalkan cahil insan
bir kişinin düşüncesinin saçma/yanlış/saygısızca/cinsiyetçi olduğunu düşünmek veya belirtmek ne zamandan beri aşağılamak oluyor?
ha tabii sırf filozof, bilim insanı, sanatçı vb. diye körü körüne dediklerini takip etmeyi seçiyorsa bazıları, o başka*. işte asıl cahillik budur.
bir de kişinin kendi cinsiyetçiliğini beslediği için bu isimlerin cinsiyetçi söylemlerini gururla oraya buraya kopyala yapıştır yapan kişiler de var elbette. bence onlar hakkında konuşmaya bile gerek yok, tek yaptıkları ctrl+c, ctrl+v'ye basmak çünkü.
edit: bu da amacı cinsiyetçi söylemleri ctrl+c, ctrl+v yapmak ve sözlüğü cinsiyetçi başlık ve tanımlarla doldurmaya çalışmak olan yazara verdiğim ikinci ve son prim olsun.
edit 2: tarih; savaşlara, açlığa, doğal afetlere, reform-rönesans'a olduğu gibi ''cadı avı'' altında yakılan kadınlara da şahitlik etmiştir. kadınların tek yapması gerekenin ev işleriyle uğraşmak olarak görülen bir geçmişte, kadınların zihninin bilim, felsefe gibi konularla uğraşmak için uygun olmadığını söylemek, empatiden yoksunluk ve geniş çaplı düşünememektir. demek ki filozof da olsan tam manasıyla düşünemeyebiliyorsun. kadınların yaptıkları sabote ediliyor, birçok şeyden alıkonuluyor, diri diri yakılıp toprağa gömülüyor, ama çıkıp da insanlar ''kadınların zihni yetersiz'' diyebiliyor. yahu zihinlerini gösterebilecekleri fırsatı vermediniz ki. ama onlar yine de, tüm baskılara rağmen bir şekilde o kabuklarından çıkmaya çalışmayı başardı.
bu filozofların kurdukları cinsiyetçi cümlelerin üzerinden yüzyıllar geçti, 21. yüzyıldayız ve gururla bu sözlere hak verenler, körü körüne, reddetmeyi eleştirenler var. cinsiyetçiliğin kişileri ve toplumu geriye götürmekten başka bir şeye yaramadığını görebiliyorum. eğer bu körlükse, cinsiyetçiliğe hak verecek cümleleri görmeyi reddettikleri için gözlerimle gurur duyarım.
ha tabii sırf filozof, bilim insanı, sanatçı vb. diye körü körüne dediklerini takip etmeyi seçiyorsa bazıları, o başka*. işte asıl cahillik budur.
bir de kişinin kendi cinsiyetçiliğini beslediği için bu isimlerin cinsiyetçi söylemlerini gururla oraya buraya kopyala yapıştır yapan kişiler de var elbette. bence onlar hakkında konuşmaya bile gerek yok, tek yaptıkları ctrl+c, ctrl+v'ye basmak çünkü.
edit: bu da amacı cinsiyetçi söylemleri ctrl+c, ctrl+v yapmak ve sözlüğü cinsiyetçi başlık ve tanımlarla doldurmaya çalışmak olan yazara verdiğim ikinci ve son prim olsun.
edit 2: tarih; savaşlara, açlığa, doğal afetlere, reform-rönesans'a olduğu gibi ''cadı avı'' altında yakılan kadınlara da şahitlik etmiştir. kadınların tek yapması gerekenin ev işleriyle uğraşmak olarak görülen bir geçmişte, kadınların zihninin bilim, felsefe gibi konularla uğraşmak için uygun olmadığını söylemek, empatiden yoksunluk ve geniş çaplı düşünememektir. demek ki filozof da olsan tam manasıyla düşünemeyebiliyorsun. kadınların yaptıkları sabote ediliyor, birçok şeyden alıkonuluyor, diri diri yakılıp toprağa gömülüyor, ama çıkıp da insanlar ''kadınların zihni yetersiz'' diyebiliyor. yahu zihinlerini gösterebilecekleri fırsatı vermediniz ki. ama onlar yine de, tüm baskılara rağmen bir şekilde o kabuklarından çıkmaya çalışmayı başardı.
bu filozofların kurdukları cinsiyetçi cümlelerin üzerinden yüzyıllar geçti, 21. yüzyıldayız ve gururla bu sözlere hak verenler, körü körüne, reddetmeyi eleştirenler var. cinsiyetçiliğin kişileri ve toplumu geriye götürmekten başka bir şeye yaramadığını görebiliyorum. eğer bu körlükse, cinsiyetçiliğe hak verecek cümleleri görmeyi reddettikleri için gözlerimle gurur duyarım.
devamını gör...
trainspotting
romandan sinemaya uyarlanan danny boyle filmi. film edinburgh'de geçer, uyuşturucu bağımlısı gençlerin etrafında döner. oldukça çarpıcı sahneler vardır filmde,izlenilmelidir. benzetildiği requim for a dream ile konu olarak benzerlik gösterse de aralarında dağlar kadar fark vardır.
devamını gör...
sıkça söylenen yalanlar
iyiyim
sonra arayacağım
bi ara kesin görüşelim
sensiz ben yapamam
seni seviyorum
seni sonsuza dek seveceğim...vb.
sonra arayacağım
bi ara kesin görüşelim
sensiz ben yapamam
seni seviyorum
seni sonsuza dek seveceğim...vb.
devamını gör...
monokromatik
devamını gör...
dil piercingi
yakın zamanda yaptırmayı düşündüğüm piercingtir. konuşmamın çok gerek olmayacağı dönemlere girdiğim an yaptıracağım zira konuşmada biraz problem yaşatıyor.
devamını gör...
sendrom
belirti ya da bulguların bir araya gelerek oluşturdukları klinik tablodur.
devamını gör...
normal sözlük yazarlarının çizimleri

miyazaki en sevdiğim çizgi ustası.
birbirinden güzel filmleri var: müthiş karakterler bolca hayal gücüyle bütünleşmiş.
ilk izlediğim eseri de ‘komşum totoro’ oldu.anneleri hastahanede olan iki kız kardeş,babalarıyla birlikte bir köye taşınınca, orman ruhları,onların hayatlarının bir parçası olur.günler maceralarla doludur.
bu da benim çizdiğim mei,taş üzerine akrilik.
devamını gör...
walter bishop
fringe dizisinde john noble tarafından dahiyane bir oyunculukla canlandırılan değerli bir hoca karakteridir. maşallah walter hoca, her şeyin hocası ve bilim adamıdır. paralel evrenler arasında kapı açacak kadar iyi bir fizikçidir. en amansız ölümcül hastalıklara şurup üretebilecek kadar kimyasal tıp bilir. her türlü ameliyatı yapabilecek kadar iyi bir cerrahtır. bütün hayvan hastalıklarından anlayan bir veterinerdir. felsefe ve edebiyat kitaplarından okumadığı ve bilmediği yoktur.
dünya döndükçe allah başımızdan eksik etmesin kendisini.
dünya döndükçe allah başımızdan eksik etmesin kendisini.
devamını gör...
hostile sexism
ambivalent sexism yani kararsız cinsiyetçiliğin iki alt kolundan biridir. hostile sexism, düşmanca cinsiyetçilik anlamına gelir.
diğeri ise benevolent sexism yani hayırsever cinsiyetçilik'dir.
isminden de anlaşılacağı üzere düşmanca cinsiyetçilik yani hostile sexism, bir cinsiyet hakkında açıkça olumsuz ve düşmanca değerlendirmeler yapmaktır. bunu yapan kişiler, cinsiyet eşitliğini geleneksel değerlere (örneğin: ataerki ile büyümek) bir hakaret olarak görürler. düşmanca cinsiyetçiliğe en çok uğrayan cinsiyet kadınlar'dır.
kadınların erkekleri baştan çıkarmaya çalışmaktan başka işe yaramadığını, manipülatif, merhametsiz, öfkeli, güçsüz ve yetersiz olduklarını ıslarla hem de büyük bir ısrarla belirten kişiler düşmanca cinsiyetçi hatta bence daha doğru bir ifadeyle kadın düşmanıdır. aynısını erkeklere yapanlar da elbette erkek düşmanıdır fakat en çok örneğini kadınlar yaşamaktadır. tabii diğer cinsiyetlerin uğradığı düşmanca cinsiyetçilikten bahsetmeme gerek bile yok sanırım, her gün, her yerde görmek mümkün. baskın olanın azınlık olana düşmanlık beslemesi hiç de uç bir örnek değil.
biyolojik, psikolojik, zihinsel farklılıklar sadece cinsiyetler arasında değil, bireyler arasında geçerlidir. hepimiz birbirimizden farklıyız. farklılıklarımız, eşit olmayacağımız anlamına ve bir diğerine düşmanca duygular besleme anlamına gelmemeli.
diğeri ise benevolent sexism yani hayırsever cinsiyetçilik'dir.
isminden de anlaşılacağı üzere düşmanca cinsiyetçilik yani hostile sexism, bir cinsiyet hakkında açıkça olumsuz ve düşmanca değerlendirmeler yapmaktır. bunu yapan kişiler, cinsiyet eşitliğini geleneksel değerlere (örneğin: ataerki ile büyümek) bir hakaret olarak görürler. düşmanca cinsiyetçiliğe en çok uğrayan cinsiyet kadınlar'dır.
kadınların erkekleri baştan çıkarmaya çalışmaktan başka işe yaramadığını, manipülatif, merhametsiz, öfkeli, güçsüz ve yetersiz olduklarını ıslarla hem de büyük bir ısrarla belirten kişiler düşmanca cinsiyetçi hatta bence daha doğru bir ifadeyle kadın düşmanıdır. aynısını erkeklere yapanlar da elbette erkek düşmanıdır fakat en çok örneğini kadınlar yaşamaktadır. tabii diğer cinsiyetlerin uğradığı düşmanca cinsiyetçilikten bahsetmeme gerek bile yok sanırım, her gün, her yerde görmek mümkün. baskın olanın azınlık olana düşmanlık beslemesi hiç de uç bir örnek değil.
biyolojik, psikolojik, zihinsel farklılıklar sadece cinsiyetler arasında değil, bireyler arasında geçerlidir. hepimiz birbirimizden farklıyız. farklılıklarımız, eşit olmayacağımız anlamına ve bir diğerine düşmanca duygular besleme anlamına gelmemeli.
devamını gör...
normal sözlük yazarlarının en büyük zaafları
mangal yapmak.
devamını gör...
en iyi arkadaşlıkların dayandığı temel
o yapıyorsa vardır bir bildiği diyecek kadar güvenmek
devamını gör...
yarıda bırakılan kitaplar
canan tan-piraye
franz kafka-milenaya mektuplar
yok arkadaş ne kadar zorlasam da bir türlü okunmuyorlar.
franz kafka-milenaya mektuplar
yok arkadaş ne kadar zorlasam da bir türlü okunmuyorlar.
devamını gör...
yaşlıların aynı hikayeyi defalarca anlatması
kimi zaman insanı bıktırır, "anne/baba bunu bir milyonuncu anlatışın" şeklinde tepki de verdirir. hatta bazen onların hafızalarıyla ilgili kuruntulara kapılmamıza neden olur.
oysa yaşlı insanların yaşanmış bir olayı her defasında ilk kez anlatıyormuş gibi heyecanla anlatması onların hafızalarında bir sorundan ziyade o olayı tekrar tekrar hatırlamayı sevmelerinden, hikayeden bitmez bir tat almalarındandır.
aksi de ihtimal dışı değil tabii.
oysa yaşlı insanların yaşanmış bir olayı her defasında ilk kez anlatıyormuş gibi heyecanla anlatması onların hafızalarında bir sorundan ziyade o olayı tekrar tekrar hatırlamayı sevmelerinden, hikayeden bitmez bir tat almalarındandır.
aksi de ihtimal dışı değil tabii.
devamını gör...
karayip adaları
(bkz: karayipler)
devamını gör...
yeni anayasada 1921 ruhu
twitter'da yakın tarih hakkında çözümlemeleri ve doğru çıkarımlarıyla siyasi hamleleri yorumlayan con sinov, saray ittifakının yeni anayasa projesine hdp'nin niçin yeşil ışık yaktığını anlatmış. bilgiselini aşağıdadır;
"yeni anayasa tartışmalarından hemen sonra bakan "1921 ruhuyla taçlandıracağız" diyor akabinde hdp genel başkanı "1921 ilham alınabilir diye cevap veriyor. başka bir iktidar mensubu "herkesle oturur konuşuruz" diye pas veriyor.
bu 1921'in sırrı nedir? anlatayım.
1* iktidar ve hdp'nin 1921 anayasasına ilgi duymasının birbirinden farklı sebepleri var. fakat o konuya sonra geleceğim. önce 1921'in ne olduğunu öğrenmek gerekiyor.
atatürk, milli mücadele'ye başladığında en büyük hedefi ülkedeki tüm güçleri birleştirmekti.
2* atatürk bu nedenle devletin geleceğine yönelik fikirlerini açıklayarak farklı fikirlerdeki insanların kopup gitmesini istemedi. hatta cumhuriyet fikrini bile uzun süre dile getirmedi. çünkü milli mücadele'nin içinde saltanat yanlıları da vardı.
3* milli mücadele'nin içinde saltanatçılar, şeriatçılar, adem-i merkeziyetçiler, liberaller, türkçüler, sosyalistler hatta mandacılar bile vardı.
atatürk, tüm bu grupları, memleketin kurtarılması adına çevresinde tutmaya çalıştı. bu yüzden devleti şekillendirici adımlar atmadı.
4* atatürk bu politikasını o kadar katı uyguladı ki saltanatı, savaş sona erdikten sonra kaldırmak için harekete geçti. cumhuriyet'in ilanı için lozan'ın sona ermesini bekledi.
5* askeri mücadele bitinceye dek devleti şekillendirici ve yeniden dizayn edici adımlar atmayan atatürk, bu süreci "geçici bir yöntem" ile sürdürdü.
mesela, meclisin başkanı vardı ama bir devlet başkanı seçilmemişti.
6* işte, 1921'de kabul edilen teşkilat-ı esasiye kanunu, "devleti şekillendirme konusunda kapsamlı hükümler bulundurmuyordu.
23 maddelik anayasanın 14 maddesinde, yerel yönetimleri ve taşra teşkilatlarını düzenlenirken bakanların nasıl seçileceği konusu düzenlenmemişti.
7* 1921 anayasasının yerel yönetimleri güçlü tutması atatürk'ün geçici dönem için uygun gördüğü bir stratejiydi. bu sayede yerel yönetimler istanbul'a sıkı sıkıya bağlı olmadan ankara'ya tabi olacak yetkiye sahip oluyordu.
böylece ankara, anadolu'yu yanında tutabilecekti.
8* anayasa metnine baktığımızda yerel yönetimler için "muhtariyet" sözcüğünün geçtiğini görürüz ki hdp'yi amiyane tabirle "tav" eden nokta burasıdır.
hdp, "muhtariyet" kavramını yerel özerklik olarak yorumluyor ve 1921 anayasası'na göz kırpıyor.
9* devletlerin merkezi yönetimi kuvvetli oldukça yerel yönetimleri merkeze bağlı olur. fakat yerel yönetimlere verilen güç arttıkça artık adem-i merkeziyetten söz edilir.
hdp'nin temel hedefi türkiye'nin merkeziyetçi yapısının değiştirilmesidir. yerel özerkliktir.
10* haliyle hdp için 1921 anayasası demek, adem-i merkeziyetçilik demektir. yerel özerklik demektir.
devamında yerel yönetimlerin başkentten mümkün olduğunca bağımsız hareket etmek, kendi idari yapılanmalarını, meclislerini, bayraklarını hatta mümkünse ordularını oluşturmaktır.
11* özetlemek gerekirse, atatürk'ün 1921'de, dönemin şartlarında geçici olarak uyguladığı stratejik bir hamle, hdp için nihai ve kalıcı bir hedeftir.
hdp'nin 1921 anayasası söyleminden hemen sonra yeşil ışık yakması hiç şaşırtıcı olmadı.
12* hdp'nin niyeti amacı belli, peki iktidar neden 1921 anayasası söylemini kullandı?
işin orasını anlayabilmek için tarihe geri dönüp hikayeyi ileriye sarmak gerekiyor.
13* atatürk, milli mücadele'nin askeri ve diplomatik safhası sona erdikten sonra yukarıda bahsettiğim geçici dönemi sona erdirdi. ve devleti dizayn etmeye başladı.
cumhurbaşkanlığı getirildi. merkezi yönetim güçlendirildi. sıkı bir üniter devlet oluşturuldu.
14* devamında hilafet kaldırıldı. inkılaplar başladı. tarikatların faaliyetlerine son verildi. eğitim kurumları birleştirildi. dini işleri idare eden başkanlık kuruldu. ve devamında laiklik politikaları uygulanmaya başlandı.
türk milliyetçisi bir devlet dizayn edildi.
15* işte, iktidarın 1921 söyleminin ardında bu inkılapların yokluğu yatıyor. iktidar, söz konusu inkılapların yer almadığı, devletin henüz kemalist esaslara göre dizayn edilmediği bir anayasayı makbul kabul ediyor.
16* 1921 anayasasında kemalizm yoktur. inkılaplar yoktur. iktidarın 1921 söyleminin nedeni budur.
1921 anayasasında güçlü merkezi yönetim yoktur. kısmi adem-i merkeziyetçilik vardır. hdp'nin 1921 söyleminin nedeni budur.
17* hem iktidar hem hdp, yeni anayasayı devletin yeniden şekillendirilmesi ama "kendi istedikleri yönde" şekillendirilmesi için sürpriz sayılabilecek bir ortak payda buluverdi. böylece her haliyle ilginç bir paslaşmaya tanık olduk.
18* şimdi buradan herkese soruyorum:
iktidar, devleti yeniden şekillendirmek istiyor.
hdp, tüm stratejisini yerel özerklik için üzerine kuruyor.
peki, bu ülkenin milliyetçileri ve atatürkçüleri ne yapıyor? hedefleri nelerdir? programları nelerdir? çözümleri nelerdir?
bazı teknik kavramları detaya inip boğmamak adına, herkesin anlayabileceği yüzeysellikte yazmak durumunda kaldım.
politika çukurunda boğulup bir hdp'linin bir atatürkçü'ye atatürkçülük taslaması gibi saçmalıklara itibar edilmeyen günler dilerim.
bilgisel sona ermiştir."
"yeni anayasa tartışmalarından hemen sonra bakan "1921 ruhuyla taçlandıracağız" diyor akabinde hdp genel başkanı "1921 ilham alınabilir diye cevap veriyor. başka bir iktidar mensubu "herkesle oturur konuşuruz" diye pas veriyor.
bu 1921'in sırrı nedir? anlatayım.
1* iktidar ve hdp'nin 1921 anayasasına ilgi duymasının birbirinden farklı sebepleri var. fakat o konuya sonra geleceğim. önce 1921'in ne olduğunu öğrenmek gerekiyor.
atatürk, milli mücadele'ye başladığında en büyük hedefi ülkedeki tüm güçleri birleştirmekti.
2* atatürk bu nedenle devletin geleceğine yönelik fikirlerini açıklayarak farklı fikirlerdeki insanların kopup gitmesini istemedi. hatta cumhuriyet fikrini bile uzun süre dile getirmedi. çünkü milli mücadele'nin içinde saltanat yanlıları da vardı.
3* milli mücadele'nin içinde saltanatçılar, şeriatçılar, adem-i merkeziyetçiler, liberaller, türkçüler, sosyalistler hatta mandacılar bile vardı.
atatürk, tüm bu grupları, memleketin kurtarılması adına çevresinde tutmaya çalıştı. bu yüzden devleti şekillendirici adımlar atmadı.
4* atatürk bu politikasını o kadar katı uyguladı ki saltanatı, savaş sona erdikten sonra kaldırmak için harekete geçti. cumhuriyet'in ilanı için lozan'ın sona ermesini bekledi.
5* askeri mücadele bitinceye dek devleti şekillendirici ve yeniden dizayn edici adımlar atmayan atatürk, bu süreci "geçici bir yöntem" ile sürdürdü.
mesela, meclisin başkanı vardı ama bir devlet başkanı seçilmemişti.
6* işte, 1921'de kabul edilen teşkilat-ı esasiye kanunu, "devleti şekillendirme konusunda kapsamlı hükümler bulundurmuyordu.
23 maddelik anayasanın 14 maddesinde, yerel yönetimleri ve taşra teşkilatlarını düzenlenirken bakanların nasıl seçileceği konusu düzenlenmemişti.
7* 1921 anayasasının yerel yönetimleri güçlü tutması atatürk'ün geçici dönem için uygun gördüğü bir stratejiydi. bu sayede yerel yönetimler istanbul'a sıkı sıkıya bağlı olmadan ankara'ya tabi olacak yetkiye sahip oluyordu.
böylece ankara, anadolu'yu yanında tutabilecekti.
8* anayasa metnine baktığımızda yerel yönetimler için "muhtariyet" sözcüğünün geçtiğini görürüz ki hdp'yi amiyane tabirle "tav" eden nokta burasıdır.
hdp, "muhtariyet" kavramını yerel özerklik olarak yorumluyor ve 1921 anayasası'na göz kırpıyor.
9* devletlerin merkezi yönetimi kuvvetli oldukça yerel yönetimleri merkeze bağlı olur. fakat yerel yönetimlere verilen güç arttıkça artık adem-i merkeziyetten söz edilir.
hdp'nin temel hedefi türkiye'nin merkeziyetçi yapısının değiştirilmesidir. yerel özerkliktir.
10* haliyle hdp için 1921 anayasası demek, adem-i merkeziyetçilik demektir. yerel özerklik demektir.
devamında yerel yönetimlerin başkentten mümkün olduğunca bağımsız hareket etmek, kendi idari yapılanmalarını, meclislerini, bayraklarını hatta mümkünse ordularını oluşturmaktır.
11* özetlemek gerekirse, atatürk'ün 1921'de, dönemin şartlarında geçici olarak uyguladığı stratejik bir hamle, hdp için nihai ve kalıcı bir hedeftir.
hdp'nin 1921 anayasası söyleminden hemen sonra yeşil ışık yakması hiç şaşırtıcı olmadı.
12* hdp'nin niyeti amacı belli, peki iktidar neden 1921 anayasası söylemini kullandı?
işin orasını anlayabilmek için tarihe geri dönüp hikayeyi ileriye sarmak gerekiyor.
13* atatürk, milli mücadele'nin askeri ve diplomatik safhası sona erdikten sonra yukarıda bahsettiğim geçici dönemi sona erdirdi. ve devleti dizayn etmeye başladı.
cumhurbaşkanlığı getirildi. merkezi yönetim güçlendirildi. sıkı bir üniter devlet oluşturuldu.
14* devamında hilafet kaldırıldı. inkılaplar başladı. tarikatların faaliyetlerine son verildi. eğitim kurumları birleştirildi. dini işleri idare eden başkanlık kuruldu. ve devamında laiklik politikaları uygulanmaya başlandı.
türk milliyetçisi bir devlet dizayn edildi.
15* işte, iktidarın 1921 söyleminin ardında bu inkılapların yokluğu yatıyor. iktidar, söz konusu inkılapların yer almadığı, devletin henüz kemalist esaslara göre dizayn edilmediği bir anayasayı makbul kabul ediyor.
16* 1921 anayasasında kemalizm yoktur. inkılaplar yoktur. iktidarın 1921 söyleminin nedeni budur.
1921 anayasasında güçlü merkezi yönetim yoktur. kısmi adem-i merkeziyetçilik vardır. hdp'nin 1921 söyleminin nedeni budur.
17* hem iktidar hem hdp, yeni anayasayı devletin yeniden şekillendirilmesi ama "kendi istedikleri yönde" şekillendirilmesi için sürpriz sayılabilecek bir ortak payda buluverdi. böylece her haliyle ilginç bir paslaşmaya tanık olduk.
18* şimdi buradan herkese soruyorum:
iktidar, devleti yeniden şekillendirmek istiyor.
hdp, tüm stratejisini yerel özerklik için üzerine kuruyor.
peki, bu ülkenin milliyetçileri ve atatürkçüleri ne yapıyor? hedefleri nelerdir? programları nelerdir? çözümleri nelerdir?
bazı teknik kavramları detaya inip boğmamak adına, herkesin anlayabileceği yüzeysellikte yazmak durumunda kaldım.
politika çukurunda boğulup bir hdp'linin bir atatürkçü'ye atatürkçülük taslaması gibi saçmalıklara itibar edilmeyen günler dilerim.
bilgisel sona ermiştir."
devamını gör...
uzun hava
halk müziğinin ölçüsüz olan formuna denir. uzun havalar, anadolu'nun değişik bölgelerinde bozlak, türkmani, maya, hoyrat, divan, ağıt gibi adlarla anılır. bunlar genellikle karacaoğlan, emrah, ruhsati, sümmani ve daha birçok bilinen halk ozanlarının deyişleri üzerine yakılmıştır.
devamını gör...
doğrusunu unutturan sözler
-mondragon ateşkes antlaşması
-riks
-şemşiye
-riks
-şemşiye
devamını gör...