zaman tüneli

bir hüngürdetme hadisesi.

paranoyak hanıma sevgilerimle..

özellikle keyfi veya suistimal edenler için yapılması gereklidir.

o şehrin genel taksi tarifesinin en az 5 katı ücret alınmalı ve ücret hastadan peşin alınmalıdır.

en çok da lise ve kyk kız yurdunda kalan kız öğrencilerin ailelerine yazacaktır.

burada fransızca ne dediğini merak ettiniz mi hiç. ben ettim etmez olaydım.

uzaylı ararsa açmayın meşgule atın, yapay zeka insanlığın sonunu getirebilir, uzaylı olsa şuna benzerdi, bigbang den önce ne vardı sorusuna cevap veremeyiz.

bu ve benzeri fikirleri, söylemleri "bilim dünyasını ikiye böldü" manşetleriyle pazarlanırdı.

biz orda degiliz yalnız.
sonra neden mesajlarımı gormuyor duymuyor demeyin de;)

o fermanda fatih hrstiyanları inancında özgür bırakıyor yalnız. yani gayet ılıman, hümanist filan bir ferman o. kanuni'nin kutsal roma cermen'e yolladığı 40 okkalık alaycı mektupları filan değil o ferman! bunu övünülecek bir şeymiş gibi anlatıyorlar bir de. bu sözlükte maaşlı aktroll olduğunu bilmiyordum.
hadi atatürk'ün yaptığı gibi papa'yı iznik'e sokmayıp, iznik'te hristiyan mirasının canlandırılmasına izin vermeyin de göreyim! hadi bütün yabancı okulları kapatıp, bütün misyonerleri ülkeden kovun da göreyim atatürk gibi!

siz de bordro çıktınızı elinize alıp bu insanlık dışı çalışma saatlerine rağmen verilen bu insanlık dışı maaşla artık çalışmıycam diye istifa için gidiyo musunuz ik ya rüyanızda?

vasat fikirleri bir ara sürekli gündem olduğundan acayip antipati beslediğim biriydi. böyle kusacak kadar tiksinmiştim hatta, bir orangutanın bile düşünebileceği şeylerin "stephen hawking insanlığı uyardıııı!" falan diye parlatılıp durmasından.

geçmişte bilime yaptığı katkıları hariç tutuyorum elbette. ama işte bir yerlere geldikten sonra boş boş söylemleriyle gündeme gelmesi beni çok irite etmişti.

epstein adasının vıp üyesi. hiçbir zaman kanım ısınmamıştı bu sakat oevladına, hislerim haklıymış.

adamlar bir şekilde savunuyor kendilerini helal olsun yalan dolan da olsa inanıyor adamlar kendi yalanlarina

boşa söylenmiş bir söz değil. makul bir alt yapısı ve mazisi var. bu şerefsiz haşerelerin derdi ne din ne de vatan tek amaçları bunların arkasına saklanarak türk ruhunu yeniden kafalarına vura vura diriltmiş atatürk'e ve devrimlerine düşmanlık etmek üzerine kurgulu.

çünkü atatürk bunların riyakarlığını görmüş, dini kullanarak nasıl saltanatlarını sağlamlaştırdıklarını bilmiş, dini sorgulanamaz bir konumdan çıkarıp hurafelerini ayyuka çıkarmış. yani işleyen düzenlerinin içinden geçmiş tabiri caizse çüküp atmış. bundan kaynaklı tüm karın ağrıları.

atatürk inançlı veya inançsız biriydi bu benim umrumda değil, niçe efendi'nin dediği gibi dininiz siz de kalsın bize insanlığınız lazım. adil olmadıktan sonra seni müslüman yönetmiş veya inançsız ne fark eder ki?

inanç kul ile allah arasındadır lakin adalet ve omurga herkese lazımdır.

bu sebeple ne kadar türk düşmanı varsa hepsinin... diyor ve başlığı terkediyorum.

yine yollarda, istasyon diplerindeki çayhanelerde, kafelerde, gövdem evet ama ruhum bir yere sığamıyor.

almayı düşündüğüm ancak ekşi’de ve diğer mecralardaki paylaşımlar sebebiyle çekimser kaldığım platform.

sevgili dostlar, fikirlerinize ve tecrübelerinize ihtiyacım var. maçları izlemek için uzun süredir adı lazım değilleri kullanıyorum. yalnız yaşadığım dönemde 50 mb’lik kablonet’imle sorunsuz izledim. şimdilerde 25 mb’lik ttnet’le sürekli sorun yaşıyorum. hatta galatasaray-beşiktaş derbisini izleyemedim bile, o denli rezil durumdayım.

yaşadığım evde henüz çanak anten yok. önceki ev sahibi sökmüş götürmüş. tv işini tv+’la hallettiğim için çanak anten taktırma işini çok önemsemedim. pazartesi günü derbi var ve ben bunu izlemek istiyorum. tek bir donmaya, kasmaya tahammülüm yok. çamur gibi ekran istemiyorum.

tod tv alıp yoluma bakmalı mıyım yoksa derbiyi feda ederek çanak taktırıp kutulu yayın mı almalıyım? tod kullanan dostlar, bir mesaj kadar yakınım.

youtube'da bir gün önce yüklenen son videosunun 8.7 milyon izlendiğini görünce, aslında bugünkü sorumluluklarımı da biraz daha ertelemek için, ilk iki bölümüne hızlı hızlı baktım. zaten dizilerimiz sarmadan da çekilmiyor maalesef.
yunan bir aileye evlatlık verilen karadenizli eleni, gerçeği öğrenip ailesini bulmaya çalışıyor. köyüne giderken yolda yapay zekasıyla karadeniz hakkında konuşuyor. yapay zeka diyor ki: "karadeniz insanı misafirperverliğiyle tanınır". yapay zeka niko daha sözünü bitirmeden kızın başına gelmeyen kalmıyor. köye vardığı gibi herkes dışlıyor. bir grup da kendisini öldürmeye çalışıyor. *
silah kullanımı, kolluk yokluğu, kendisini ilah sanan delikanlı, cevval erkekler* ve bol bol bağıran karakter mevcut. yüksek ses beni yoruyor. başım ağrıdı valla. daha da izlemem.
riv riv riv.
-3/10

pamela spence - şehir rehberi.

türkçülük adı altında islam'a sövüp batı kültürüne ve ahlakına tapan zinacı soysuz gavatlatdan da ben nefret ediyorum.

adam daha türk ile türkçülük arasındaki farkı bilmiyor, gelmiş başlık açıyor?

türk, bir soydur.

türkçülük, soyun ideolojiye dönüşmüş halidir.

hangi müslüman türk olduğu için birinden nefret etmiş?

bunu yaptığı taktirde islam çizgisinden çıkmış olur; ama bir müslüman kavimiyetçilik yapan, özellikle de kavimiyetçilik ayağına kendi kavmine sapkın kavimlerin kültürünü ve ahlakını geçirmek isteyen hainleri de sevemez. bu taktirde yine dine yamuk yapmış olur.

şey diyorum: bu tartışmayı sonlandırmanın bir yolu var gibi sanki.. öncelikle olmaz diyen paralılar, paralarını olur diyen parasızlara versinler, tamamen test amaçlı yani..
hani bir de öyle deneyelim.. dimi.. ?
(hemen de itirazlar başlamasın. şurada masum bir deney şeedediyoruz efenim. :)

para mutlu etmeyebilir doğru ama parasızlık mutsuz eder.

bu dissosiyasyon çatısı altında bulunan bir şeymiş. kişinin kendisine yabancılaşma hali. dün düzeldim. dünden beri düzgünüm. gayet kendi kolum bacağım kendi kolum bacağım gibi.

böyle söyleyince inanılmaz büyük bir manyaklık gibi gelse de aslında çeşitleri varmış ve insanların deli olmaksızın da çeşitli durumlarda yaşayabildiği bir şeymiş.

bana ara ara oluyordu bu ayarda şeyler. ama bu kadar uzun süreli ve net oluşunu ilk kez deneyimledim. bok gibi bir deneyimdi. millet böyle şeyler yaşamak için asit masit atıyor, bir şeyler yapıyor. allah akıl fikir versin.

benim yaşadığım daha çok bir senkronizasyon sorunu gibiydi. kolumun bacağımın kendi kolum bacağım olduğunu biliyordum, orada bir sıkıntı yoktu. sadece tam komutlarla eş hızda değiller gibiydi, ben çalıştırmıyorum gibi yani.

benim panik ataklarım son 3 seferdir banyoda cereyan ediyor. o yüzden o 3 gün boyunca işemeye kedimle gittim. zaten kendisi hassas biri, hemen de geldi. zaten panikle karışık dehşet kendi başına bombok bir şey. bi de bedenini tam kontrol ediyor musun emin olamadığında tabi panik de tetikleniyor ister istemez.

garip bir deneyimdi.
sonu iyi biten her şey iyidir diyoruz.
neyse ki virginia woolf'a da oluyormuş böyle şeyler. onun sonu iyi bitmedi ama olsun :d.