süreden çok yaşanılan olaylara bağlı. bazen 1 an, bazen 1 saat, bazen ise 1 ömür. :) ama tam doğru tanıtır mı emin değilim. çünkü insanlar tuhaf ve çok rol kesiciler. bunun yanında kendilerini kandıracak kadar uçmuşlar; laf ve icraat çok farklı.
çok kolay yalan söylüyorlar, akıllı olduklarından değil, gayette tam bir aptal ve karaktersiz olduklarından. çünkü söylediklerini hafızalarında tutacak akılları yok. hadi diyelim biraz akılları var ama o da bir süreden sonra patlak veriyor.
aptal ve karaktersizi dürüstlükle yerine getirse saygı duyarım belki bu hâliyle güven bile. ama yapmacık 4/4'lük profil saygı duyma isteği bile uyandırmıyor ne uyandırıyor ağzına etme isteği tabi ki. :) böyle insanlara hiç gelemiyorum ama onlar bana geliyor. şans. (!) (:
devamını gör...
bir insanı tanımak mı? daha kendimizi ne kadar tanıyoruz tanıyabilir miyiz farkında mıyız? neyi yapıp yapamayacağımızdan haberimiz yok. anlar yaşandıkça farkediyor yada yaşamış bulunuyoruz. hiç yapmam dediğimiz şeyi yapabilir söylemem dediğimiz sözleri sarfedebiliriz. bu şartlar altında başka bir insanı nasıl tanıyabiliriz ki? ama ortalama olarak katı kalpli mi yoksa yumuşak ruhlu mu bu bazen bir kaç saniye bazen bir ömür sürebilir.
devamını gör...
bir insanı tanımak için gerekenler sadece süreye bağıl değil, bu veya bu süreyi aşkın süre boyunca arada derede ne tür olaylara girilip çıkıldığı ve karşı tarafın ne tavırlarla ne eylemler yaptığıdır.
devamını gör...
bazen uzun yıllar gerekir bazen de tek bir an kâfi olur.

burada asıl mesele zamanın ne kadar geçmesiyle ilgili değil, yüzleşmeni sağlayacak olayla ne zaman karşılaşırsan geçmesi gereken süre de o kadardır.

gerçi bazen insan gözden kaçırır veya görmek istemez ve kendini kandırır. bu bakış açısıyla 1000 yıl da geçse göremez çünkü bilirsiniz insanlar sadece işine geleni görmekte de çok mahir varlıklardır.

sözün özü, görmek için dikkatle bakan bir çift göz ve sevse dahi hakikatten sapmayacak bir bilinç gerekir.
devamını gör...
tanıyamazsın.

mesele kendini ne kadar tanıyorsun. nelere hazırlıklısın. nelerle baş edebilirsin.
devamını gör...
tanımak bir ömür sürer tanışmak bir dakika. evet.
devamını gör...
11 yıl sonunda bile laaağn ben bu adamı hiç tanıyamamışım bile diyebilirsiniz. ya da bu kadını. böyle bir ihtimal varken, süre belirsizdir. çekilecek çile kutsaldır. sizi büyütür.
devamını gör...
'bir insan'ın kendini doğru dürüst tanıtmak isteği ve becerisine göre değişkenlik gösterir.


kendini gizleyerek/paketleyerek tanıtma anlayışına/kültürüne sahip bir insanı tanıdığınıza pişman olabilirsiniz. tanıyacağınız şey aslında bu acayiplik olacaktır. bir kişiliği yoktur ki tanıyıp sevesiniz.

laf aramızda, gerçek bir kişiliği olan insanları tanıyabilirsiniz (sevebilirsiniz hatta) ama o insanların size uygun olma ihtimali çok düşüktür.
simone de beauvoir eşini bırakmış j. p. sartre için. eşiyle sorun yaşadığı için değil, ortak tutkuları için birlikte olmuşlar. böyle bir şeyin aşkla yaşanamayacağını düşünmez varoluşçular. *
devamını gör...
çok uzun bir süredir. bazen hiç tanıyamazsın. seneler geçer ama hala kim bu dersin içinden.
sevgiye maalesef söz geçmez arkadaşlar. tıpkı vileda gibidir bazı duygular. zamanla aşınır, yıpranır.
devamını gör...
o kadar belirsizdir ki anlatamam.

anlatayım.

iki yıl öğretmenlik yaptıktan sonra kendimi g.i.joe gibi hissettiğim bir görev için askere alındım. evet, kendi isteğimle gitmedim. alındım. ve bu duruma içten içe biraz alındım. bu iki cümle için özür dilerim.

geri döndüğüm zaman kendime bir ev bulmam gerekti. ve bir şekilde üç oda bir salon, komple eşyalı bir ev buldum ve kirası da 200 lira idi. benim maaşım o zaman 5000 lira idi ki bu kira türünün güzellerinden sayılan bir devede kulak bile değildi.

ev sahibi ile görüştükten sonra diğer öğretmen arkadaşlar bana okula bir edebiyat öğretmeninin atandığını ve ev aradığını söylediler. ben de telefon numarasını istedim, hemen aradım.

şöyle bir diyalog geçti aramızda:

- hocam ben insan olun biraz. kendime üç oda bir salon bir ev tuttun. eşyalı. kirası da çok uygun. istersen ev arkadaşı olalım. adres şu. ben on dakikaya evin önünde olacağım.

- tamam geliyorum ben hocam.

evin önünde tanıştık. oldukça uzun boylu, zayıf, kemal sunal'ın gençliği gibi görünen bir adamdı ev arkadaşım. apartmanın önünde tanıştık. ama sanki on yıldır tanışıyor gibiydik.

eve girdik. bu tuhaf adam eve girdikten iki dakika sonra şöyle dedi bana:

- bu oda benim.

ben zaten öyle büyük bir oda istemezdim. ben de daha küçük olan odayı aldım. boş odayı boş bıraktık. uğraşamazdık onunla. bir sene ev arkadaşlığı yaptık. muhteşem bir sene idi. en ufak bir anlaşmazlık yaşamadık. öyle de uyumlu insanlarız.

bir kış günü eve geldiğimizde mutfak camının kırılmış olduğunu gördük. yaptıralım dedik. ama üşendik. ben kış bitene kadar mutfağı kapalı tutmayı önerdim. ev arkadaşım hemen kabul etti. kapıyı kilitledik. yaza kadar mutfağa girmedik. dışarıda yemek yedik bir iki ay.

inanılmaz bir arkadaşlıktı. demem o ki bazen harika dostluklar hiç ummadığınız kadar hızlı gelişir. insanları tanımak için yıllara ihtiyaç duyulmayan anlar vardır bazen.
devamını gör...
süre değil dönemdir. bir insanı tanımak için hem kötü hem de iyi günlerinizi görmesi gerekiyor. bunlar yoksa 30 sene de geçse kimseyi tanıyamazsınız.
devamını gör...
bir ömür.
devamını gör...
365 gün 5 saat 48 dakika 46 saniye.
devamını gör...
insan tanıma denilen durum, kendini onda ne kadar görebiliyorsun, kendine ne kadar adapte edebiliyorsun, kendini ne kadar kabullendirebiliyorsun, sana ne kadar uyum sağlayabiliyor bunu görmektir aslında.
şekli, şemali, boyu-posu vs... gibi fiziksel özellikleri ile sen olmayan, ama sana benzemesini istediğin bir insan profili yaratmakta diyebilirim sanırım.
çünkü bizler severiz bizi anlayanı, onayanı, öyle çok karşılık vermeyeni, muhalif olmayanı, güldüğümüzde gülen ağladığımız da ise ağlayanı.
bizce biz, bizi en iyi anlayan ve ne halt edersek edelim yüzde 95 oranında bizi haklı bulan insanı, yani kendimizi çok seviyoruz.
yorulmak istemiyoruz efendim birşeyler yaparken ya da anlatırken.
hadi itiraf edelim...
çabucak haklı bulunmak ve götümüzün birazcık kaldırılması kadar hoşumuza giden başka birşey olmadığını düşünüyorum ben.
o sebepten insan tanıma denilen olayın %95 oranında tamamen kendimizi bulmak, kendimiz gibi bir insan mı acaba ona bakmak olduğunu düşünüyorum.
ha ne kadar buldum, ne kadar buldunuz ya da bulunabilir mi gerçekten bilmiyorum. ama ömür denilen tek ve yegane hazinemizin büyük bir bölümünü bu arayışlarla heba etmedik mi zaten?
devamını gör...
yakın gözlüğümü bulana kadar. evlat, seni tanıdım. bildim bildim.
devamını gör...
herkes için geçerli kesin bir süre verilemez kanımca. kimisinde iki gün kimisinde belki on yıl gerekebilir. (bazan artık tanıdığınızı sanmakta bile yanıldığınızı ancak çok sonra anlayabilirsiniz.) ama illa da süre istiyorsanız: 'tanıyana kadar' diyelim.
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"bir insanı tanımak için geçmesi gereken süre" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim