komedi
8.9 / 10
puan ver

öne çıkanlar | diğer yorumlar

ilk yedi bölümünü bitirmiş bulunmaktayım. kelime oyunlarıyla yapılmış esprilerin çeşitlendirilerek sahnelere dökülmesinden dizi yapılmış. gayet güzel ve klişe değil.

leyla ile mecnun konuşma tarzı, esintisi hissettirdi. bölüm sonların ali atay ve eşine de teşekkür ettiklerine göre onlardan da fikir alınmış olabilir. belki araştırır, düzenlerim burayı.
devamını gör...
daha ilk bölümden bir şey demek istemiyorum ama yine önceki sezonlar gibi kendisini izlettirecek saçmalıkta ve keyifli bir bölüm olmuş.

sezonun ilk bölümünde (bkz: sarışın ve kotlu) yılmaz'ın bedo'ya sorduğu sorulardan istediği cevabı almak için soracağı doğru soruları bulma taktiğini acilen bana da öğretmesi lazım çünkü etrafımda bedo benzeri o kadar çok insan var ki bir türlü onlardan sorduğum soruların cevabını alamıyorum.
devamını gör...
yeni sezonun ilk bölümünün 1 saat olduğunu görünce direkt kapattım.

2. sezonun çoğu bölümü 45 dakikayken bile bayıyordu, 1 saat böyle bir dizi için aşırı fazla. zaten çok ağır tempoda ilerliyor 1 saat olunca çekilmez hale geliyor.

bilmiyorum gibiyi çok aşermezsem eski bölümler ile yetinmeye devam ederim gibi duruyor.
devamını gör...
"sınıfsal veda", benim için bu dizinin en iyi bölümüydü. yılmaz'ın koyduğu her tavır ve sergilediği davranışta derin bir anlam vardı.

kaburga için kanını satan adam 'ersoy'.
devamını gör...
özellikle şu son birkaç zamandır, dizinin çok iyi sosyolojik tespitler yaptığı noktasına gelinmiş hep. biz bunu dizinin daha ilk zamanları, hiç de abartmayarak en az nuri bilge seviyesinde tespitler yaptığını yazdığımızda; abartma gül geç diyenler oluyordu, artık iyice gülüp geçiyoruz evet. iyyice...

ilgili edit, yorum ve twitlerimiz;

toplumsal bilinç

arkadaş çemberi ve varoluşçuluk

gibi'nin diyaloglar ve nuri bilge

seyrani, çehov, feyyaz yiğit
devamını gör...
ilkkan gibi bir karakteri türk dizi tarihine kazandırdığı için şahsımı mutlu eden bir dizi. babaanne mevzusu ile aklıma geldikçe tebessüm ettiriyor. adamın babannesini yemişler şu konuştuğunuz mevzuya bak ya!
devamını gör...
3. sezonu ilk 2 sezon kadar olmasa da güzel. fakat 3. sezonda bir tutarsızlık var. hatta bu tutarsızlığın sebebi de bölüm senaryolarındaki tutarlılıklar. aynen böyle. ilk iki sezonda hiçbir bölümün bir önceki ya da sonrakiyle bağlantısı yoktu. atın bulunuşu olsun, vatka olsun, çok sürrealist işlerdi.

3. sezonda sürekli önceki bölümlerde yaşanan olaylara atıfta bulunma, karakterlerin başından geçenleri hatırlatma durumları yaşanıyor. burada aslında senaristin de kafası karışık. dizi biraz daha seinfeld, friends çizgisine kayıyor hatta. hemen hiçbir bölüm bir önceki hikayenin devamı değil ama karakterler en ufak detayına kadar aynılar. zaman zaman da önceki bölümlerde yaşananlara atıflar var. bböyle bir tutarlılık yoluna gittiler.

bence bu ekip bu diziyi bu sezonla tadında bırakıp, sonraki projelerinde tam da bu amerikan sitcom tarzı bir iş yapmalılar. 4-5 kişilik bir arkadaş grubu, her bölüm tanışılan yeni bir karakterle gelişen olaylar, ana karakterlerinin derinliği olan farklı bir iş. o zaman kendilerini daha iyi ifade edecekler gibi geliyor. gibi'de sanki sürrealistliğin dibini sıyırdılar. hikaye çıkmıyor artık.
devamını gör...
anlaşıldı ki bizim milletimiz en güzel malzemeyi bulmuş olsa bile ülke insanının en büyük problemi olan istikrarı hiçbir zaman yakalayamıyor. sakin, ölüm sessizliklerinin olduğu, bağıra bağıra "ben buradayım" şakalarının değil ince ve daha çok ayrıntı bölümlerinin olduğu dizi sezonları geride kaldı. dizinin en güzel sezonu 1 iken, en güzel bölümleri de ilk sezonlardaki bölümler. yönetmen değişimi, feyyaz yiğit'in aylar önce söylediği "disney plus çok yüklü bir teklif verdi" yorumu ile fark ettik ki "para önemli değil bizden olan kazansın" zihniyeti ile yerle bir oldular. acun kariyeri boyunca hiç kalitesiz insanlarla çalışmazken feyyaz ve ekibi acun'u değiştirmeyi göze alamadılar. oysa acun onların yerinde olsa projeyi büyütmek için gerekirse kadroya yeni elemanlar alır projeyi de daha büyük bir şirkete satardı. yönetmenin değişmesi bir yana, eğer disney'e geçmiş olsa hem projenin ilerlemesi için maddi anlamda daha güçlü olacaklar hem de karakterlerin değil hikayenin güçlü olduğu sezonlar olmaya devam ederdi. son sezonunda 3 ana karakterin birbirine bağırdığı ve kafa ütüleyen bir düzene geçtiler. bu dizi insanların birbirine bağırdıkları bir dizi değil, bir tarafın bağırıp diğer tarafın sakın kalarak onu utandırdığı bir diziydi. ana hatlarıyla sakin bir diziydi.

rezalet 3. sezonun beğenilmesi için bu diziye gereksiz anlam yüklemeniz gerekir. sırf vefalı olmak için kötü giden dizi "aman bölüm çekmeye devam etsinler. ne kadar çok görürsek bu karakterleri o kadar iyi" diye övülürse o iş olmaz. profesyonel ve az imkanla sessizlik olan sahnelerde dahi dolu dolu olan bir dizi gereksiz uzun bölümler olan ve gereksiz bağırış çağırışlar olan bir şeye dönüştü. bağırma çağırma sevsek milyon tane örneği var onlar seyrederiz.
devamını gör...
#2352351

on numero beş yıldız tespit gelmiş.

entry'e sonuna kadar katılmakla birlikte, karakterlerin aşırı değişimi ile de kendinden soğutan dizi olmuştur. ilkkan'a hırsızlık, yaşlı yıkamayı kendine görev edinen yılmaz'dan nazilli'ye gitmemek için kırk takla atan yılmaz'a bir sürü değişim var karakterlerde. ve ayrıca; absürd olacağız diye işin iyice bokunu çıkarttıklarını düşünüyorum.
ilk iki sezondaki bölümlerde pekala hepimizin başına gelebilir olaylardan çıkan bir absürdlük vardı. işte kokariç bölümünde olanlar, çaça ve cosplay bölümü, vücutcu yalvaç, vatka, badana, eroy'un patavatsız akrabasının olduğu bölüm falan ne bileyim çevremizde yaşanabilecek olayların küçük bir tık absürd hali idi. kokariç bölümündeki olayın benzerini lisede yaşamıştım mesela ben. sezon finalleri, karanlık güç gibi bölümlerde absürdlük dozu bir tık artsa da sıkmıyordu ancak 3. sezonda olaylar sırf absürd olalım diye aşırı abartılmış gibi geliyor bana. ev bakıyolar da keskin nişancıyla karşılaşıyolar fuji ticaret bakanı vuruluyo falan falan.

ve yine üstteki yazarın bahsettiği üzere; geleceği ayan beyan belli espriler, karakterlerin vereceği tahmin edilebilir tepkiler vs de fazlaca sıktı beni. ilkkan'ın oyun oynarken sinirlendiği herkesin bişiler itiraf ettiği bölümden sonra bıraktım izlemeyi. devam edemeyeceğim sanırım.
devamını gör...
senaryosu feyyaz yiğit ve aziz kedi tarafından kaleme alınan ve başrolünde yine feyyaz yiğit'in oynadığı ve exxen'de yayınlanan dizidir. kaliteli bir mizah olduğu da kesindir.

son zamanlarda komedi kategorisinde başı çektiğini düşündüğüm ve tüm bölümlerini eksiksiz izlediğim, hatta bazı bölümleri tekrar tekrar izlediğim dizidir aynı zamanda.

son olarak dizideki isimleri ile yılmaz, ilkkan ve ersoy'un normal hayatta da böyle olduğunu ve normal hallerini çekerek dizi yaptıklarını düşünüyorum :)
devamını gör...
hayatta bir şeyler ters gittiğinde, beklediğim haberler gelmediğinde, zaman gerekecek şeyler için beklemeyi değil pes etmeyi seçtiğimde, yani her yenilişimde bu adamların bir sezon daha (kesin olan bu, umarım birkaç sezon) karşıma çıkacağı aklıma geliyor ve rahatlıyorum. sadece çok çok fazla mesaj kaygısı gütmesinler, dizinin akışkanlığını bozmasınlar. normal gibi takılsınlar kafi.

(ha bi de ömer sinir beyfendi tekrar gelse mesela:))
devamını gör...
bu kadar absürt olup bu kadar harika olan nadir dizilerden biri. tüm bölümlerini izleyeli birkaç haftayı geçtiğinden şu an spesifik olarak bir sahneden bahsedemeyeceğim. 4. sezonunu sabırsızlıkla bekliyorum.
devamını gör...
insanı iyi anlayıp doğru yansıtabilen canım dizim. dördüncü sezonunun ilk bölümü olan övgü'yü izledim. bu adamlara bayılıyorum! hem güldürüyor hem düşündürüyor. arkasında toplumun hikayesini barındırıyor. övgü özelinde konuşacak olursam poh pohlanmayı seven yanımızın (idin içerisinde düşünebiliriz) ne dereceye vardığını gözler önüne seriyor. insanın iradesinin sınırlarına değinmiş. bu bölümün sosyal medya ve tanrılaşma arzusu bağlamında dahi incelemeye açık olduğunu düşünüyorum. şeffaflık toplumunun getirilerine de göz kırpmışlar, iyi yapmışlar.
devamını gör...
birçok yapımda olduğu gibi çok bozdu kafasına girilmiş yavaş yavaş. genelde bu çok bozdu tayfası proje bitirilince bitirildiği iyi oldu, bozmuştu demek yerine isyandan isyana koşuyor ama neyse. bu açıdan behzat ç'nin yaşadıklarını yaşıyor gibi. behzat ç'nin ilk sezonu 3 tane canon 500d ile çekilmişti. sonra bütçe büyüyünce çok bozdu tayfası ortaya çıkmıştı dizi her anlamda iyiye gitmesine rağmen. en son bitince de amirim amirim 10 sene ağladılar.

3. sezon ve sonrasında bozduğu iddia ediliyor. bunun biraz da işlenen konularla ilgisi olduğunu düşünüyorum. mesela birinin babaannesinin erasmusla gelen yamyam tarafından yenmesi herkes için komik. çünkü bize olabildiğince uzak ve absürd bir konu. 3 sezondaki büfe, bilanço, sınıfsal veda, 4. sezondan övgü büyütelerek biraz da absürd işlense de çok hayatın içinden çok gerçek durumları ele alıyor. ben bunun insanları içten içe rahatsız ettiğine inanıyorum. insanlar çoğu zaman kendi hayatlarından uzaklaşmak istiyorlar çünkü.

ben 3. sezonu genel olarak beğendim. 4. sezonun da ilk 2 bölümü bence çok iyiydi. proje ne zaman bitirilir, ne zaman bitirmeye karar verirler bilemem. instagramda paylaşmalık komik küfürlü sahne yoksunluğu belki izleyici sayısını azaltabilir ancak ben geldiği noktadan çok memnun bir kitle olduğunu düşünüyorum.
devamını gör...
4. sezonun 3. bölümü 'orta yaş krizi' dizinin en iyi bölümlerindendi.
hem yeterince uzun (53 dk) hem de konu gerçekten muhteşem.
hasret kaldığım sağlam gibi bölümlerinden biriydi. kahkaha atmaktan yoruldum gerçekten.
devamını gör...
dördüncü sezonun ilk bölümü olan "övgü" bölümünü an itibariyle bitirdim. sanıyorum izlediklerim içerisinde en iyi bölüm buydu. diğer bölümlerin aksine bu bölümde hem söyleyecekleri var hem de karakterler hakkında bize anlatmak istedikleri bir şeyler var.

buradan sonrası biraz spoiler içerebilir!

öncelikle gelelim karakterlere. ilkan ve yılmaz birbirinden çok farklı iki karakter olsa da aralarındaki bağın ne kadar kıymetli olduğunu bu bölüm ile anladık. hatta final sahnesinde yılmaz övülürken, o gücü kırmak adına ilkkan'ın cümlelerini düşünür.

bu ikilinin dostluğunun yanında ersoy hala üçüncü kişi. yılmaz'ın istediklerini yapmaya çalışırken hem yılmaz hem de ilkkan'dan sürekli azar işitir. ikisine de yakın olmaya çalışırken ikisi tarafından da dışlanır. final sahnesinde ise bölüm sonu canavarında hemen yelkenleri suya indirir. bölüm boyu gözümüze sokulan zayıf karakteri bu sahnede final yapar.

bölümün anlatacaklarına gelirsek de insanın zaafiyetini konu alıyor. o zaaf yani yaralı taraf doğru yönlendirilirse bilinç altında yatan aşağılık kompleksinin kibir ile nasıl ortaya çıktığını görüyoruz. yılmaz, ilkkan'ın telefonunu kurcalarken, ilkkan'ın mesaj attığı 5 kadının da yanıt vermediğini söylüyor. yılmaz'ın ilgiye ne kadar muhtaç olduğunu ve ilgi karşısında nasıl da aşağılık kompleksinin açığa çıktığını da buradan anlıyoruz.

son olarak, bölüm yine absürd ve durum komedisi ile devam etse de senaryo üzerine en çok düşünülmüş bölüm olmuş bence. önceki 3 sezon aksine insan psikolojisine derinlemesine girdikleri ilk bölüm sanırım. sezonun devamı nasıl bilmiyorum ama bu bölüm epey karanlık. karanlığı aydınlatmak için de yılmaz, ilkkan'ı gerçeğe ulaştıracağını söylerek bölümdeki son cümleyi kuruyor.
devamını gör...
güncel hayatlarımızda başımıza gelen ama kimsenin burdan senaryo yazılır diye düşünmediği şeyleri çok komik bir şekilde bize gösteren dizi.

bazı bölümlerini beğenmesem de komik olan bölümleri aşırı komik. güncel hayatta sadece bu diziyi izleyenlerin anlayabileceği tuhaf replikler soktular hayatımıza. her bölümünde absürt birkaç repliği mutlaka var zaten.

ayrıca zaman zaman siyasi iğnelemesi, insanların birbirinin yaşam şekline müdahale etmesi konularını farklı durumlarla eleştirmeleri falan güzel.


"benim zevklerim sizin nezdinizde makul bir zemine oturmak zorunda değil"
gibi.

ayrıca yakın arkadaşlık ya da insan sarraflığı konusuna da bambaşka bir bakış açısı getirmiştir "ben senin gözlerinin içine bakıyorum ve god deliğini görüyorum, o kadar şeffafsın bana" repliğiyle. ulan bu nasıl bir benzetme nasıl bir bakış açısı, senelerce düşünsem aklıma gelmez.

dostuna güveni anlatan bir replikle de kapatalım bari.

"ilkkan bizim seninle sırt sırta verip de silkemeyeceğimiz adam yok."
devamını gör...
bu kadar güzel bir dizi neden exxen gibi bir platformda harcanmış diye hayıflandım belki de ilk kez bir diziyi kaçak göçek izlemek için uğraştım ama olmadı maalesef. arkadaşlar gerçekten hepiniz mi exxen aldınız ya?!
devamını gör...
bir sit-com * dizisidir. eşimle beraber izlemek suretiyle 3. sezonu bitirdim ve sürekli durdurup"bak şu aynı bizim x'in vereceği tepki" diye birilerine benzetmekten neredeyse diziyi izleyemiyoruz. inanılmaz bir gözlem var ve tabii bu gözlem çok iyi aktarılmış. feyyaz yiğit bir youtube videosunda * oyunculuk yapmayı çok beceremediğini yazmanın daha keyifli olduğunu falan söylemişti. yani sevme meselesini bilemem ancak yılmaz karakteriyle gayet güzel aktarmış bence anlatmak istediklerini. dizideki irili ufaklı tüm karakterler ayrı güzel ancak bir de ersoy karakterine çok gülüyorum. bir arkadaşımın aynısı resmen tip ve karakter olarak. *
devamını gör...
gibi dizisinin 4 sezonunu da izlemiş biri olarak bu diziye dair sevdiğim noktalardan bir inceleme yazmak istiyorum.

dizi genel olarak bana göre, benim gibi sorgulamalar yapmayı seven insanlar için ufuk açıcı, önce onu rahatlıkla belirtebilirim. bunu belirtmemin sebebi şu, diziyi izleyenler, gerçekten anlayarak izliyorlarsa fark etmez etmişlerdir ki, olay sadece durum komedisi ile insanları güldürebilmek değil, yer yer diyaloglardaki kurulan cümleler ile düşündürebilmek de var. ki olayı, diziyi haz verici hale de bu durum getiriyor.

örnek vermek gerekirse, dizinin ilk sezonunda apartman sakinleri ile bir konu hakkında konuştukları sırada biri ispanyolca bildiğini söyler ve bildiği şekilde de ispanyolca konuşur yahut konuşmaya çalışır. yılmaz karakteri de orada " kimsenin hiçbir şey bilmediği yerde, bir insan her şeyi bilebilir." sözünü ortaya atar, ki bu söz bana kalırsa dizideki en anlamlı sözlerden de biridir.

bunun dışında 2 yahut 3. sezonunda olan cosplay ve çaçaya dair bir bölüm vardı. bölümün sonuna kadar işler her ne kadar değişse de, o bölümde de yılmaz diğer karakterlere şöyle bir şey söylüyordu, hatta repliği direkt yazayım.

"ersoy: büşra ile konuştuk sana birini ayarlayacağız.
yılmaz: olmaz. ben hazır değilim ben senin aksine bir bireyim. benim bir karakterim var."

burada yılmaz şunu anlatmak istiyordu, dizide her iki karakter de, yani yılmaz'ın yanında bulunan ersoy ve ilkkan isimli karakterler sırf sevgilileri de seviyor diye bir hobi edinmiş ve onu sevmeye başlamışlar yahut seviyor gibi gösteriyorlar. yılmaz karakterinin de yukarıdaki cevabından kastı, sevdiği bir insan için karakterinden ödün vermediğine dair gayet akla ve mantığa uygun bir cevap. ki bu eminim toplumumuzda çoğu özellikle birey olmayan insanlar için geçerli bir durum. sevgilisine yaranmak için bir hobi edinmek, yahut bir filmi pek bilmese de biliyormuşçasına yorum yapmak şeklinde örnekler arttırılabilir.

bu diziye dair de bu örnekleri çokça arttırabilirim ve zaten bu diziye dair bu tarz kısa kısa repliklere internetten ulaşabilirsiniz, ben sadece sizlere dizinin mantığını ve olayını anlatmaya çalıştım.

beni diziyi izlerken en yoran durumu süresinin bana göre uzun olması, şahsen bu 25-30 dakika olması türüne göre çok daha uygun diye düşünüyorum, fakat elbette bir içeriğin her bir özelliği de istediğimiz gibi olacak diye bir şey yok.

gayet heyecan ve merakla dizinin 5. sezonunu bekliyor, henüz başlamamış olanlara da huzur içinde tavsiye ediyorum.
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"gibi (dizi)" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim