21.
çocukluk için ideal... her gün itinayla tarih atılır, sevgili günlük diye başlayıp devam eder... günlük'le olan sohbetleşmeler.
15 yaştan sonra bayar ve bırakılır. böyleyken böyle.
15 yaştan sonra bayar ve bırakılır. böyleyken böyle.
devamını gör...
22.
ben uzun tatavaya gelemeyen biriyim, "yıllık" yazıyorum ben.
-2021: boş...
-2021: boş...
devamını gör...
23.
15 yaşından sonra başladığım be neredeyse 30 yıldır düzenli yaptığım bir şey günlük tutmak.
öyle günü gününe olan şeyleri yazdığımı hatırlamıyorum. benim durumum daha çok şöyleydi. anlatacak çok şeyim olurdu ama dinleyen pek olmazdı.
mesela bir örnek vereyim. istanbul’da öğrenciyken ev arkadaşlarımla sabaha karşı arkadaşın kedisiyle oynuyoruz.
arkadaş kedisine top atıyor kedi de topu kovalıyor. bu böyle epey devam etti. ben de dedim ki acaba biz mi kediyi oynatıyoruz yoksa kedi mi bizi oynatıyor.
bir sessizlik oluyor tabi. hep anlatır gülerler böyle biriktirdikleri bir arşivleri oldu tabi.
öyle günü gününe olan şeyleri yazdığımı hatırlamıyorum. benim durumum daha çok şöyleydi. anlatacak çok şeyim olurdu ama dinleyen pek olmazdı.
mesela bir örnek vereyim. istanbul’da öğrenciyken ev arkadaşlarımla sabaha karşı arkadaşın kedisiyle oynuyoruz.
arkadaş kedisine top atıyor kedi de topu kovalıyor. bu böyle epey devam etti. ben de dedim ki acaba biz mi kediyi oynatıyoruz yoksa kedi mi bizi oynatıyor.
bir sessizlik oluyor tabi. hep anlatır gülerler böyle biriktirdikleri bir arşivleri oldu tabi.
devamını gör...
24.
25.
çooook eskiden tutmuştum. geçen gün yazlık kıyafetlerimi ararken buldum.
iyi ki bulmuşum. bu sözü oraya yazmışım.
insanım;
yorulurum bazen.
umudumu kaybederim.
kırılırım. incinirim. isyan eder, öfkelenirim.
tam o anda, gözlerine takılır gözlerim. ruhumun kıyısına vurur sözlerin.
asude bir denize döner, sakinleşirim... !
iyi ki bulmuşum. bu sözü oraya yazmışım.
insanım;
yorulurum bazen.
umudumu kaybederim.
kırılırım. incinirim. isyan eder, öfkelenirim.
tam o anda, gözlerine takılır gözlerim. ruhumun kıyısına vurur sözlerin.
asude bir denize döner, sakinleşirim... !
devamını gör...
26.
evdeki lise ortaokuldan kalma günlükleri şöyle bi okumamla -senelerdir elime almıyordum neler yazdığı hakkında hiç fikrim yoktu- beni beynimden vurulmuşa çeviren defterler. birincisi 16 yaşındayken çok çok çok parlak biriymişim gibi göründü, ufak tefek diyaloglar filan yazmışım -hep hikaye yazmak isterdim ama bi türlü sonunu getiremezdim- ve o diyalogları şimdi twitter'a yazsam 20k favı var öyle söyliyim. tamam şaka. ama en azından beni şaşırttı.. ikincisi hep mi isolated alienated hissedip duruyordun be kızım?? ufacık şehirdeki ufacık lisede bile mi be abla.. neyse tamam bi şey demiyorum kendine göre haklı yanların var. lan şiir bile yazmışım??? bunlar bir tür şaka olmalı... 18. doğum günümün ne kadar boktan geçtiğini anlatmışım olayı dinleyin: o gün okulda biyoloji sınavı varmış artı okul çıkışı dersaneye deneme sınavına gitmişim sekizde eve gelmişim akşam yemeğinde de balık varmış (o sıralar hiç sevmezdim). harbi boktanmış he allah sabır versin çocuğa. sonra başka bi zaman, tripleri dinleyin benim:
seçimler yaparak binayı istediğim gibi inşa edebilirim sanıyorsun. ama hiç öyle değil, hiç. ancak dış cephe boya rengini seçebilirsin, sadece bu. sadece bu gelir elinden. frances glass, 2018. bu gece de bunları okuyup yazarak oyalandık yarına allah kerim. buraya kadar okuduysanız eywallah saolun eksik olmayın.
seçimler yaparak binayı istediğim gibi inşa edebilirim sanıyorsun. ama hiç öyle değil, hiç. ancak dış cephe boya rengini seçebilirsin, sadece bu. sadece bu gelir elinden. frances glass, 2018. bu gece de bunları okuyup yazarak oyalandık yarına allah kerim. buraya kadar okuduysanız eywallah saolun eksik olmayın.
devamını gör...
27.
taze olandır.
devamını gör...
28.
ios 17.2.1 sürümü ile gelen özellik. gün içerisinde gittiğiniz, oturduğunuz yerleri işaretleyip “hadi bunlar hakkında bir iki kelam yaz” gibi uyarı veriyor. hadi kardeş yandan yandan uzaklaş ya. hiç işim olmaz.
devamını gör...
29.
ne yazdığın ve nasıl şartlarda yazdığın önemlidir.
günlük olayları kendin ile yüzleşerek yazarsan günlük çıtasını bir üst noktaya çıkarırsın zaman geçer okur ve şimdi olduğun yer ile mukayese etme şansın yükselir.
adına günlük denir ama içerisi itiraf ve yüzleşmeler ile doludur.
günlük olayları kendin ile yüzleşerek yazarsan günlük çıtasını bir üst noktaya çıkarırsın zaman geçer okur ve şimdi olduğun yer ile mukayese etme şansın yükselir.
adına günlük denir ama içerisi itiraf ve yüzleşmeler ile doludur.
devamını gör...
30.
şahsen kalem ve kağıt kullanarak tutulmasını tercih ettiğim, hayattaki herhangi bir şeyin konusunu oluşturabileceği not tutma biçimi.
devamını gör...
31.
bir yazarın roman, hikaye, şiir, deneme türleri haricinde fikirlerini yansıttığı gündelik düşünce yazıları ve yorumlarıdır.
devamını gör...
32.
hayali bir günlüktür.
iki aylık ayrılığın ardında dört mart günü tekrar buluştuk. biraz yakındı bana, suçladı, içini boşalttı. sonra istemem yan cebime koy hesabı bir affediş sundu. tüm koşullarını kabul ettim. ettim mi?
bu kadın her defasında bana dönmesini aklım asla almıyor. bunu çok sevdiğinden mi yapıyor yoksa benden elde etmek istediği ve henüz edemediği o şey için mi sürdürüyor? hiçbir zaman bilemeyeceğim sanırım. gerçi benden elde edeceği ne olabilir ki? bak yine bir soru daha: benim gibi işe yaramaz, serseri bir herifle ne diye takılırsın ki-hangi amaçla? yalnızca eğlenmek mi? o zaman ne diye bu kadar ciddiye alıyor beni. anlamıyorum, anlamıyorum, anlamıyorum. ona söz versem de üst benliğimin sorularından kaçamıyorum.
5 martta işi bıraktım.
6 martta yeniden buluşmak istedi. gittim. suçluluk psikolojisiyle mesafeli davranıyordum. sonra buzları eritti. sanırım eskisi gibi olacağız yine. memelerini özlemişim ne yalan söyleyeyim. dipdiriydi.
buraya onunla buluştuğumuz günleri detaylı yazma kararı aldım. bu kararı alana kadar iki günü kaçırmış olsam da kalan günleri eksiksiz yazacağım. çünkü hafızama pek güvenmiyorum. bu ilişki bir casusluk oyunundan farksız benim için. bir kadının benimle birlikte olmasının başka bir açıklaması olamaz. ya iyileşeceğim ya da kendi ellerimle bitireceğim. zaman gösterecek... ikincisini yapmaya denediysem de başaramadım. iyileşmek benim için daha uzak bir yol...
kaybettiğim hiçbir şey yok şu durumda. başlarda kendimi özel hissederdim; evli kadının kocası yerine tercih edilme fikri gururlandırıyordu beni. yaptığım şeyin doğruluğuyla veya yanlışlığıyla hiç ilgilenmedim çünkü onu aldatan bir kadın olarak görmedim hiçbir zaman. erken evliliğinden kurtulmak isteyen bir kadın gibi görüyordum. bir tür özgürlük arayışı. ama gel gelelim bu kadın bir yalancı; zira öyle olmak zorunda yoksa bütün taşlar yıkılır. onun yalancılığı bizim ilişkimizi yürüten şey.
bu tekinsiz kadın hakkında ne düşüneceğimi hiç bilemiyorum doğrusu. o yüzden bu günlükler ileride benim için bir tür meşale görevini üstlenecek.
şimdilik mutlu hissediyorum. bu, kadından bağımsız, karakterim dolayısıyla gerçekleşen bir mutluluk. o kadının yerine birçok şey koyabilir, bağlanabilirim. bağlılığa müsait karakter yapısına sahibim. bu bir zamanlar bilgisayar oyunlarıydı, sonra kitaplar oldu, sonra yazarlık uğraşı oldu vesaire. herhangi bir şey beni uzun süre oyalayabilir yani. bu şeyin bir kadın olması ya da bir kadına rastlaması tesadüften başka bir şey olmamalı. en azından buna inanmak istiyorum. ve kadınlar benim hiç tecrübe etmediğim, hayatıma dahil olmamış yaratıklar. bu yüzden aşırı ilgiye kapılmış olmam muhtemeldir. öyle ki ilk sevişmelerimizde kaburgalarına dokunmak, kemiklerini hissetmek, elimi ağzının içinde gezdirmek gibi kimi yönden sapıkça kimi yönden aptalca görünen bu tür davranışlarla keşfetmeye çalışıyordum kadın bedenini. hiçbir şeyden bunca zevk duyduğumu hatırlamıyorum... böylelikle yeni zaafımı, şehveti keşfetmiş oldum... hayatımda yeni bir dönemin başlangıcıydı.
her şey o kadar karmaşık ve baş ağrıtıcı geliyor ki... bir kadının hayatını yazmak istemekle başlayıp o kadının hayatına dahil olmak için baş karakteri oynamak ve hesapta olmayan bir ilişkinin peyda olması... sanırım fazla ileri gittim bu yazarlık oyununda. şimdi olmak istediğim kişiden çok uzakta, ondan hiçbir iz kalmamış bir varlığa bürünmüş durumdayım. neyin daha iyi ya da kötü olacağını kestiremiyorum. yaklaşık iki buçuk senedir hem her şeyi yapan hem de hiçbir şeye müdahil olmayan tuhaf biri gibi hissediyorum.
bugün erken uyudu. belki de kocasıyla bir şeyler planlamıştır? bunu ancak tanrı bilebilir. neden umurumdaysa?
kasım ayında olduğumuzu unutmuşum. kafa martta kalmış hey gidi hey...
hayali bir günlüktür.
iki aylık ayrılığın ardında dört mart günü tekrar buluştuk. biraz yakındı bana, suçladı, içini boşalttı. sonra istemem yan cebime koy hesabı bir affediş sundu. tüm koşullarını kabul ettim. ettim mi?
bu kadın her defasında bana dönmesini aklım asla almıyor. bunu çok sevdiğinden mi yapıyor yoksa benden elde etmek istediği ve henüz edemediği o şey için mi sürdürüyor? hiçbir zaman bilemeyeceğim sanırım. gerçi benden elde edeceği ne olabilir ki? bak yine bir soru daha: benim gibi işe yaramaz, serseri bir herifle ne diye takılırsın ki-hangi amaçla? yalnızca eğlenmek mi? o zaman ne diye bu kadar ciddiye alıyor beni. anlamıyorum, anlamıyorum, anlamıyorum. ona söz versem de üst benliğimin sorularından kaçamıyorum.
5 martta işi bıraktım.
6 martta yeniden buluşmak istedi. gittim. suçluluk psikolojisiyle mesafeli davranıyordum. sonra buzları eritti. sanırım eskisi gibi olacağız yine. memelerini özlemişim ne yalan söyleyeyim. dipdiriydi.
buraya onunla buluştuğumuz günleri detaylı yazma kararı aldım. bu kararı alana kadar iki günü kaçırmış olsam da kalan günleri eksiksiz yazacağım. çünkü hafızama pek güvenmiyorum. bu ilişki bir casusluk oyunundan farksız benim için. bir kadının benimle birlikte olmasının başka bir açıklaması olamaz. ya iyileşeceğim ya da kendi ellerimle bitireceğim. zaman gösterecek... ikincisini yapmaya denediysem de başaramadım. iyileşmek benim için daha uzak bir yol...
kaybettiğim hiçbir şey yok şu durumda. başlarda kendimi özel hissederdim; evli kadının kocası yerine tercih edilme fikri gururlandırıyordu beni. yaptığım şeyin doğruluğuyla veya yanlışlığıyla hiç ilgilenmedim çünkü onu aldatan bir kadın olarak görmedim hiçbir zaman. erken evliliğinden kurtulmak isteyen bir kadın gibi görüyordum. bir tür özgürlük arayışı. ama gel gelelim bu kadın bir yalancı; zira öyle olmak zorunda yoksa bütün taşlar yıkılır. onun yalancılığı bizim ilişkimizi yürüten şey.
bu tekinsiz kadın hakkında ne düşüneceğimi hiç bilemiyorum doğrusu. o yüzden bu günlükler ileride benim için bir tür meşale görevini üstlenecek.
şimdilik mutlu hissediyorum. bu, kadından bağımsız, karakterim dolayısıyla gerçekleşen bir mutluluk. o kadının yerine birçok şey koyabilir, bağlanabilirim. bağlılığa müsait karakter yapısına sahibim. bu bir zamanlar bilgisayar oyunlarıydı, sonra kitaplar oldu, sonra yazarlık uğraşı oldu vesaire. herhangi bir şey beni uzun süre oyalayabilir yani. bu şeyin bir kadın olması ya da bir kadına rastlaması tesadüften başka bir şey olmamalı. en azından buna inanmak istiyorum. ve kadınlar benim hiç tecrübe etmediğim, hayatıma dahil olmamış yaratıklar. bu yüzden aşırı ilgiye kapılmış olmam muhtemeldir. öyle ki ilk sevişmelerimizde kaburgalarına dokunmak, kemiklerini hissetmek, elimi ağzının içinde gezdirmek gibi kimi yönden sapıkça kimi yönden aptalca görünen bu tür davranışlarla keşfetmeye çalışıyordum kadın bedenini. hiçbir şeyden bunca zevk duyduğumu hatırlamıyorum... böylelikle yeni zaafımı, şehveti keşfetmiş oldum... hayatımda yeni bir dönemin başlangıcıydı.
her şey o kadar karmaşık ve baş ağrıtıcı geliyor ki... bir kadının hayatını yazmak istemekle başlayıp o kadının hayatına dahil olmak için baş karakteri oynamak ve hesapta olmayan bir ilişkinin peyda olması... sanırım fazla ileri gittim bu yazarlık oyununda. şimdi olmak istediğim kişiden çok uzakta, ondan hiçbir iz kalmamış bir varlığa bürünmüş durumdayım. neyin daha iyi ya da kötü olacağını kestiremiyorum. yaklaşık iki buçuk senedir hem her şeyi yapan hem de hiçbir şeye müdahil olmayan tuhaf biri gibi hissediyorum.
bugün erken uyudu. belki de kocasıyla bir şeyler planlamıştır? bunu ancak tanrı bilebilir. neden umurumdaysa?
kasım ayında olduğumuzu unutmuşum. kafa martta kalmış hey gidi hey...
hayali bir günlüktür.
devamını gör...
33.
her gün de yapılmaz ki.
haftalık belki.
haftalık belki.
devamını gör...
34.
iş görüşmesine gittim. pazartesi işbaşı yapacağım.
bir haftalık diyetim ve egzersizler sonuç verdi: seksen dört kiloyum ve karnımdaki şişkinlik tamamen indi. biçim kazanması için birkaç haftaya ihtiyaç var.
gücüm yerinde, cildim temiz.
hiçbir şey planlamıyorum. zamanın hızına boyun eğdim artık. usturuplu bir serseri gibi yaşayacağım.
yeniden blues.
bir haftalık diyetim ve egzersizler sonuç verdi: seksen dört kiloyum ve karnımdaki şişkinlik tamamen indi. biçim kazanması için birkaç haftaya ihtiyaç var.
gücüm yerinde, cildim temiz.
hiçbir şey planlamıyorum. zamanın hızına boyun eğdim artık. usturuplu bir serseri gibi yaşayacağım.
yeniden blues.
devamını gör...
35.
bugün de böyle geçti ama yarına daha sağlam kalkmış olacağım.
daha kendimden emin kendime odaklı.
daha az düşünüp geçmişi daha sağlıklı olmak için çabalayacağım.
her şey bitti o anda kaldı ve yepyeni bir ben olarak hayatıma yeniden odaklanacağım.
başaracağım keşfederek, o neşemi yine görerek ama bu sefer daha kontrollü. değecek insanlarla. bugünleri unutmayacağım belki ama hatırlayıp acı da çekmeyeceğim sürekli.
bu kızı yeniden büyüteceğim..
daha kendimden emin kendime odaklı.
daha az düşünüp geçmişi daha sağlıklı olmak için çabalayacağım.
her şey bitti o anda kaldı ve yepyeni bir ben olarak hayatıma yeniden odaklanacağım.
başaracağım keşfederek, o neşemi yine görerek ama bu sefer daha kontrollü. değecek insanlarla. bugünleri unutmayacağım belki ama hatırlayıp acı da çekmeyeceğim sürekli.
bu kızı yeniden büyüteceğim..
devamını gör...
36.
bugün bahçeye gittik. yarın zeytin toplayacağız, dipteki zeytinleri topladık. daha doğrusu bizimkiler topladı, ben pek bir iş yapmadım. ben temiz hava maksadıyla gittim. kahvaltımı güzel gün ışığını hissederek yaptım. kendi yaktığım ateşte kahvemi pişirdim. ve tabii benimkiyle konuştum...
bana sarma sarmış... buna pazartesi değineceğim. ama beni ikilemde bırakmayı çok iyi bildiğini söylemeden geçemeyeceğim...
şimdi ingilizce çalışmalıyım.
bana sarma sarmış... buna pazartesi değineceğim. ama beni ikilemde bırakmayı çok iyi bildiğini söylemeden geçemeyeceğim...
şimdi ingilizce çalışmalıyım.
devamını gör...
37.
sevgili...
devamını gör...
38.
çok boş bi olay bence ya
ünlü biri değilse neden günlük tutar bi insan
ünlü biri değilse neden günlük tutar bi insan
devamını gör...
39.
bahçeye gidiyoruz!
dün benimki yine biraz yalan söyledi üzerinize afiyet...
önce kız kardeşiyle gezeceğini söyledi, sonra annesine kahvaltıya gideceğini söyledi; kocası sabah bir yere gidecekmiş de bilmem ne...saat altıda. saat altıda kim nereye gider be? üstelik beni gecenin bir yarısı rahatça aramasına da şaşmamalı. belli ki geceden yola çıkmıştı adam.
iyi de bana ne diye yalan söylüyorsun? ben bu ilişkide kıskançlık yapacak konumda değilim. çünkü bana ait bir şey yok ortada. sadece aptal olduğumun düşünülmesi canımı sıkıyor. yanınızda bir başkasına yalan söyleyen biri, nasıl yalan söylediğini bildiğiniz o kişi size yalan söylemeye kalkıştığında hemen beliriveriyor neyin ne olduğu. ama o bunu bilemeyecek kadar akılsız. neyse, gün içinde detayları öğrenirim elbette. ona göre yorumumu değiştirebilirim.
nasılsa artık yalnız bedensel haz için birlikteliği sürdürüyorum. sevgi var tabii ama bu da olmadan sevişilmiyor ki...
gidemedik. arabanın rot balans ayarı bozulmuş sanırım. ağır ağır geri döndük. işe bak ki kapının önüne park edeceğim sırada tamamen dağıldığını bildiren o takırtı sesi geldi...
saat on gibi uyanmış benimki. sesi uykuluydu. ben de o sırada çekmeyen bir bölgede olduğumdan pek konuşamadık. eve geldiğimde aradım çoktan uyanmış, hazırlanmaya başlamıştı. konuştuğumuz sırada kardeşim, abim, annem arıyor diye birkaç kez beklemeye aldı beni. hareketli bir gün ha?
iyi eğlenceler. tüm gün ingilizce çalışacağım...
tek bir sözüne bile inanmıyorum. ama şunu düşünüyorum: ya haklıysam? bu durumda kaybettiğim hiçbir şey yok. haftada birkaç sevişme ve seks. ama onun açısından bakarsak epey yorucu bir mesai. iş, ev, koca, ben ve bir başkası? bu çok aşırı geliyor ilk bakışta ama kocasını işin içinden çıkarırsak makul bir durum. yine de mantıklı gelmiyor. her şey hem çok mantıklı hem de değil. neden düşünüp duruyorum bilmiyorum. nikahlı karım değil, kıskanmayı çoktan bıraktım ama gerçeği bilme arzumu bastıramıyorum... direkt sorsam yalancı olduğu ortaya çıkacağından kaçıp gider diye korkuyorum. böylesi ateşli bir kadından mahrum kalmak istemiyorum...
bu arada buluşma günlüğü tutacağım ayrıca. çünkü belli beni çok ekecek ileride. daha bir ay sonrası için yaptığı planlardan bahsediyor. sorgulamadan inanmam için güzel bir yöntem. bir de kamera sistemleri değişti türünden bir yalan uydurdu. muhtemelen evden çıkamayacağım gibi şeyler söyleyecek. bu kadının bu kadar salak olduğuma inanması dışında beni delirten bir şey yok. ben, zaten benim olmayan bir kadını kaybetme korkusu yaşamıyorum; ben aptal olarak görülmekten rahatsız oluyorum. yemin ederim tek derdim bu.
evet. bugün epey ingilizce çalıştım. başka bir düşüncem yok. ilişkiyi saldım sayılır. ciddi bir şey aramıyorum artık. zaten aramıyordum da bazen ikna edici olmak için role kapılabiliyorum...
ya ben, doğrusunu isterseniz, çocukken satranç öğrenmemek hatasına düşerek bu hayatı içinden çıkılmaz hale getirdim. kabul ediyorum. öyle hamlelerle kendimi köşeye sıkıştırmış haldeyim ki buradan kurtuluşum söz konusu olamaz. ama şu var ki ben ne satrancı ne de yaşamı sevebildim. o yüzden kendime kızsam bile şans verilse dahi farklı davranacağıma inanmıyorum.
yarın ilk iş günüm. iş yerim, sitedeki fotoğraflarında temiz görünüyordu. prosedür gereği içeriyi gezemedim. ama zannediyorum çok da farklı bir ortamla karşılaşmayacağım. ama beklediğim rahatlıkta bir iş olacak mı emin değilim. sorun değil. sabit saatli, vardiyasız, temiz bir iş. en azından günün dokuz saatini kara kara düşünerek geçirmeyeceğim. iyi tarafı bu. bir de her gün buluşma fırsatı olabilir.
uyumadan önce birkaç saat daha ingilizce çalışmak istiyorum. yeri gelmişken, bunu neden yapıyorum? aslında bu temel olarak sıkıntı ve geçmiş takıntılarımla ilgili bir durum. ama birkaç sene için üniversiteye gitmeyi düşünüyorum. çünkü gerçekten çok sıkılıyorum. çalışmaya çok erken değilse de normalin altında bir yaşta başladım. çeşitli fabrikalar, çalışma sahaları, iş biçimleri, insanlar gördüm. bu hem mecburiyetten hem de yazar olma hevesiyle atıldığım bir maceraydı. ancak askerlik ve bir kadın bu serüveni altüst ettiğinden beri tadım kaçtı. ben de geri dönülmez bu yolda artık yaşayacağım şeyleri öngörebilir hale geldim ve açıkçası bu muhtemel geleceği yaşamak şöyle dursun hayalimde seyretmeyi bile ıstırap verici buluyorum. o yüzden, kırklı yaşlarımda şimdikinden farklı bir yerde olmak istiyorum. bugüne kadar duymadığım meslek ya da statü gereğinin nedenini ise kırklı yaşlarda aşağılanmayı kaldıramayacak olma ihtimaline yoruyorum. evet bugüne kadar böyle bir şeyden ötürü utanç duymadım ve hala da duymuyorum. çünkü bu benim seçimimdi ve bundan pişman olmamayı öğrendim. fakat insan değişiyor. ve kahretsin ki ben de insanım... neyse, bu da böyle bir heves diyelim. henüz programlı biçimde adapte olamadığım için henüz hedef olarak anamayacağım bir düşünce.
kafamın içinin bomboş olmasına karşın hissettiğim bu karmaşıklığın sebebini asla anlayamıyorum. her şey bölük pörçük, hafızam silik gibi... o kadar yarım hissediyorum ki kendimi... kalan yaşamımı eksikliğimi tamamlamak için harcayacağım.
dün benimki yine biraz yalan söyledi üzerinize afiyet...
önce kız kardeşiyle gezeceğini söyledi, sonra annesine kahvaltıya gideceğini söyledi; kocası sabah bir yere gidecekmiş de bilmem ne...saat altıda. saat altıda kim nereye gider be? üstelik beni gecenin bir yarısı rahatça aramasına da şaşmamalı. belli ki geceden yola çıkmıştı adam.
iyi de bana ne diye yalan söylüyorsun? ben bu ilişkide kıskançlık yapacak konumda değilim. çünkü bana ait bir şey yok ortada. sadece aptal olduğumun düşünülmesi canımı sıkıyor. yanınızda bir başkasına yalan söyleyen biri, nasıl yalan söylediğini bildiğiniz o kişi size yalan söylemeye kalkıştığında hemen beliriveriyor neyin ne olduğu. ama o bunu bilemeyecek kadar akılsız. neyse, gün içinde detayları öğrenirim elbette. ona göre yorumumu değiştirebilirim.
nasılsa artık yalnız bedensel haz için birlikteliği sürdürüyorum. sevgi var tabii ama bu da olmadan sevişilmiyor ki...
gidemedik. arabanın rot balans ayarı bozulmuş sanırım. ağır ağır geri döndük. işe bak ki kapının önüne park edeceğim sırada tamamen dağıldığını bildiren o takırtı sesi geldi...
saat on gibi uyanmış benimki. sesi uykuluydu. ben de o sırada çekmeyen bir bölgede olduğumdan pek konuşamadık. eve geldiğimde aradım çoktan uyanmış, hazırlanmaya başlamıştı. konuştuğumuz sırada kardeşim, abim, annem arıyor diye birkaç kez beklemeye aldı beni. hareketli bir gün ha?
iyi eğlenceler. tüm gün ingilizce çalışacağım...
tek bir sözüne bile inanmıyorum. ama şunu düşünüyorum: ya haklıysam? bu durumda kaybettiğim hiçbir şey yok. haftada birkaç sevişme ve seks. ama onun açısından bakarsak epey yorucu bir mesai. iş, ev, koca, ben ve bir başkası? bu çok aşırı geliyor ilk bakışta ama kocasını işin içinden çıkarırsak makul bir durum. yine de mantıklı gelmiyor. her şey hem çok mantıklı hem de değil. neden düşünüp duruyorum bilmiyorum. nikahlı karım değil, kıskanmayı çoktan bıraktım ama gerçeği bilme arzumu bastıramıyorum... direkt sorsam yalancı olduğu ortaya çıkacağından kaçıp gider diye korkuyorum. böylesi ateşli bir kadından mahrum kalmak istemiyorum...
bu arada buluşma günlüğü tutacağım ayrıca. çünkü belli beni çok ekecek ileride. daha bir ay sonrası için yaptığı planlardan bahsediyor. sorgulamadan inanmam için güzel bir yöntem. bir de kamera sistemleri değişti türünden bir yalan uydurdu. muhtemelen evden çıkamayacağım gibi şeyler söyleyecek. bu kadının bu kadar salak olduğuma inanması dışında beni delirten bir şey yok. ben, zaten benim olmayan bir kadını kaybetme korkusu yaşamıyorum; ben aptal olarak görülmekten rahatsız oluyorum. yemin ederim tek derdim bu.
evet. bugün epey ingilizce çalıştım. başka bir düşüncem yok. ilişkiyi saldım sayılır. ciddi bir şey aramıyorum artık. zaten aramıyordum da bazen ikna edici olmak için role kapılabiliyorum...
ya ben, doğrusunu isterseniz, çocukken satranç öğrenmemek hatasına düşerek bu hayatı içinden çıkılmaz hale getirdim. kabul ediyorum. öyle hamlelerle kendimi köşeye sıkıştırmış haldeyim ki buradan kurtuluşum söz konusu olamaz. ama şu var ki ben ne satrancı ne de yaşamı sevebildim. o yüzden kendime kızsam bile şans verilse dahi farklı davranacağıma inanmıyorum.
yarın ilk iş günüm. iş yerim, sitedeki fotoğraflarında temiz görünüyordu. prosedür gereği içeriyi gezemedim. ama zannediyorum çok da farklı bir ortamla karşılaşmayacağım. ama beklediğim rahatlıkta bir iş olacak mı emin değilim. sorun değil. sabit saatli, vardiyasız, temiz bir iş. en azından günün dokuz saatini kara kara düşünerek geçirmeyeceğim. iyi tarafı bu. bir de her gün buluşma fırsatı olabilir.
uyumadan önce birkaç saat daha ingilizce çalışmak istiyorum. yeri gelmişken, bunu neden yapıyorum? aslında bu temel olarak sıkıntı ve geçmiş takıntılarımla ilgili bir durum. ama birkaç sene için üniversiteye gitmeyi düşünüyorum. çünkü gerçekten çok sıkılıyorum. çalışmaya çok erken değilse de normalin altında bir yaşta başladım. çeşitli fabrikalar, çalışma sahaları, iş biçimleri, insanlar gördüm. bu hem mecburiyetten hem de yazar olma hevesiyle atıldığım bir maceraydı. ancak askerlik ve bir kadın bu serüveni altüst ettiğinden beri tadım kaçtı. ben de geri dönülmez bu yolda artık yaşayacağım şeyleri öngörebilir hale geldim ve açıkçası bu muhtemel geleceği yaşamak şöyle dursun hayalimde seyretmeyi bile ıstırap verici buluyorum. o yüzden, kırklı yaşlarımda şimdikinden farklı bir yerde olmak istiyorum. bugüne kadar duymadığım meslek ya da statü gereğinin nedenini ise kırklı yaşlarda aşağılanmayı kaldıramayacak olma ihtimaline yoruyorum. evet bugüne kadar böyle bir şeyden ötürü utanç duymadım ve hala da duymuyorum. çünkü bu benim seçimimdi ve bundan pişman olmamayı öğrendim. fakat insan değişiyor. ve kahretsin ki ben de insanım... neyse, bu da böyle bir heves diyelim. henüz programlı biçimde adapte olamadığım için henüz hedef olarak anamayacağım bir düşünce.
kafamın içinin bomboş olmasına karşın hissettiğim bu karmaşıklığın sebebini asla anlayamıyorum. her şey bölük pörçük, hafızam silik gibi... o kadar yarım hissediyorum ki kendimi... kalan yaşamımı eksikliğimi tamamlamak için harcayacağım.
devamını gör...
40.
08.11.2025
mutsuzluk insanlara bir ceza olmuş. herkes dertsiz hayatlarının yanında kendilerine dert arıyor. insanoğlunun çok derdi var. bu dertleri yaratan da insanoğlu. üstesinden gelen de insanoğlu. gelemeyen de insanoğlu, fakat dertsiz adam yok etrafta. bu dertleri insanlar yaratıyorsa. yaratmamayı seçen neden yok?
mutsuzluk insanlara bir ceza olmuş. herkes dertsiz hayatlarının yanında kendilerine dert arıyor. insanoğlunun çok derdi var. bu dertleri yaratan da insanoğlu. üstesinden gelen de insanoğlu. gelemeyen de insanoğlu, fakat dertsiz adam yok etrafta. bu dertleri insanlar yaratıyorsa. yaratmamayı seçen neden yok?
devamını gör...
