yazar: sabahattin ali
yayım yılı: 1940
günümüzün büyük sorunlarından anlamsızlık, monotonluk, tembellik, gerçekleri görmekten kaçınma isteği gibi konulara, kitabın ana karakteri ömer'in iç diyalogları ile değiniyor usta yazar sabahattin ali. kitabın ikinci teması ise ömer ile macide'nin birbirlerine duydukları sevgi oluyor.
siz siz olun, dışınıza değil içinize kıymet verin. kim bilir, belki içinizdeki şeytan'a rastlarsınız.
yayım yılı: 1940
günümüzün büyük sorunlarından anlamsızlık, monotonluk, tembellik, gerçekleri görmekten kaçınma isteği gibi konulara, kitabın ana karakteri ömer'in iç diyalogları ile değiniyor usta yazar sabahattin ali. kitabın ikinci teması ise ömer ile macide'nin birbirlerine duydukları sevgi oluyor.
siz siz olun, dışınıza değil içinize kıymet verin. kim bilir, belki içinizdeki şeytan'a rastlarsınız.
öne çıkanlar | diğer yorumlar
başlık "kitap var dediler geldik" tarafından 13.11.2020 19:38 tarihinde açılmıştır.
21.
hüseyin nihat atsız denen faşist ve necip fazıl kısakürek denen din bezirganının ne biçim insanlar oldukları, bunların o çürük zihinleri, insanları kandırmaya çalışan kurnazlıklarının işlendiği kitap.
devamını gör...
22.
karakter adlarını çok hatırlamıyorum ama sonunda kadın karakterin müzik hocasıyla beraber olup ömer'in buna göz yumması aklımda kalan son acı şey. karakter psikolojileri harika işlenmişti ve keşke tekrar hafızam sıfırlansa da tekrar okusam dediğim kitaplardan biriydi.
devamını gör...
23.
içinde veznedar hafız'ın mükemmel tiradını barındıran kitap. okuyalı o kadar uzun zaman olmasına rağmen aklımdan çıkmamış. sabahattin ali'nin romanları arasından en beğendiğim bu olmuştu. o mükemmel tiradı da şöyle bırakayım:
“dünyayı bizim kayınbirader gibi adamlar istila etmiş… benim gibi bir acizin debelenmesi fayda verir mi? beş çocukla bir karıyı süründürmeye ne hakkım var… sen simdi bu sözlerinle benim kararımı takviye ettin… sana teşekkür borçluyum evlat… bana dünyanın hakikaten suratına tükürülmeye bile değmez olduğunu ve bu dünyada suratına tükürülmeyecek bir tek, ama bir tek insan bile bulunmadığını sağlam bir şekilde ispat ettin. böyle biri olsa bu sen olurdun ve şimdi buraya gelinceye kadar içimde bir şüphe vardı. su kainatta belki bir de iyi taraf vardır, fakat görmek bize nasip olmuyor diyor ve seni düşünüyordum. bir daha teşekkür ederim. beni boş hayallerle avunmaktan, yaptığıma pişman olmaktan kurtardın. ben de kendimi, adam tanır birşey zannederdim. senin suratına bakınca melanet dolu ruhunu göreceğime yüreği çarpan bir insan görüyordum. nah, bunak kafa…”
“dünyayı bizim kayınbirader gibi adamlar istila etmiş… benim gibi bir acizin debelenmesi fayda verir mi? beş çocukla bir karıyı süründürmeye ne hakkım var… sen simdi bu sözlerinle benim kararımı takviye ettin… sana teşekkür borçluyum evlat… bana dünyanın hakikaten suratına tükürülmeye bile değmez olduğunu ve bu dünyada suratına tükürülmeyecek bir tek, ama bir tek insan bile bulunmadığını sağlam bir şekilde ispat ettin. böyle biri olsa bu sen olurdun ve şimdi buraya gelinceye kadar içimde bir şüphe vardı. su kainatta belki bir de iyi taraf vardır, fakat görmek bize nasip olmuyor diyor ve seni düşünüyordum. bir daha teşekkür ederim. beni boş hayallerle avunmaktan, yaptığıma pişman olmaktan kurtardın. ben de kendimi, adam tanır birşey zannederdim. senin suratına bakınca melanet dolu ruhunu göreceğime yüreği çarpan bir insan görüyordum. nah, bunak kafa…”
devamını gör...
24.
lisede edebiyat dersi için verilen performans ödevime konu olmuş kitaptır. "eeööhh kitap oku özet çıkar 80'lerde miyiz abiee" diye sıka sıka okumaya başladıktan sonra liseli aklımla bile beni boğup boğup duvara atmıştır bu kitap. o dönemlerde her ergen bebesinde olduğu gibi ben de "ben kimim, noluyor kardeşim ne bu tantana" sorularına cevap arayıp birçok kez hayatın anlamsızlığından, mutluluğa ve sevgiye değer hiçbir şey olmadığından falan yakındığım için tam zamanında okumuş olabilirim. o yüzden beni sağlam çarpmıştı.
hatta ondan sonra demek ben bu hikayelerden mana çıkaracak olgunluğa eriştim diye gaza gelip oğuz atay okuyayım dedim. okuyamadım sözlük. gittim twilight serisine sardım. macide & ömer aşkıyla yediğim tokadı edward & bella aşkıyla teselli ettim. ergenlique.
hatta ondan sonra demek ben bu hikayelerden mana çıkaracak olgunluğa eriştim diye gaza gelip oğuz atay okuyayım dedim. okuyamadım sözlük. gittim twilight serisine sardım. macide & ömer aşkıyla yediğim tokadı edward & bella aşkıyla teselli ettim. ergenlique.
devamını gör...
25.
sabahattin ali'nin ne kadar harika bir yazar olduğunun ispatı, su gibi akıp giden bir roman. karakterleri de ince ince işlenmiş. keşke genç yaşında sırtından vurulmasa böyle eserler bırakmaya devam edebilseydi canım benim.
devamını gör...
26.
son okudugum sabahhatin ali kitabi genel bir degerlendirme yapacak olursam,
baslarda verilen betimlemeleri cok uzun ve gereksiz bulsamda sonralarinda o kadar uzamadigini gördüm. omerin icinde olan bir seytan olarak tanimladigi sey cogumuzun icinde o düşüncelerden barindigina eminim. sayin sabahattin bey cok detay detay insanin ic dusuncelerine deginmis bunu guzel buldum cogu kitapta ic dusunceler bu kadar uzun olmaz. bunun yani sira evliligin bu kadar korkunc bir sey olarak gorunmemesi gerektiginin kanisindayim para bulmak gecinmek icin bu kadar dusulmemeli, para bir aracken amac olmamali ya. omeri cok yanlis buldugum macideden kendimden parcalar buldugum da oldu ozellikle omer icin yazdığı o mektupta durup durup dusuncelere daldim. cok gercekte olmasi muhtemel bir temasi var. fakat omere cok kizginim insan biricik karisini son bir görmek istemez mi tahliye olurken, onunla duzelip bir yuva kurmak sevgiyle evinin tuglalari ormek istemez mi korkak herifin teki. yüzü bile yok macidenin yuzune bakicak o meyhanedeki yaptiklari neydi ben macidenin yerinde olsam hayatta katlanamaz musade vermezdim. gercekten cok sinirliyim sana ömer yaziklar olsun. bi de bedri konusu var oraya deginecek olursam beni heyecanlandirdi boyle bir asigin olmasi. hayallerimde bedri ve macide beraber o yuzden huzurluyum.
baslarda verilen betimlemeleri cok uzun ve gereksiz bulsamda sonralarinda o kadar uzamadigini gördüm. omerin icinde olan bir seytan olarak tanimladigi sey cogumuzun icinde o düşüncelerden barindigina eminim. sayin sabahattin bey cok detay detay insanin ic dusuncelerine deginmis bunu guzel buldum cogu kitapta ic dusunceler bu kadar uzun olmaz. bunun yani sira evliligin bu kadar korkunc bir sey olarak gorunmemesi gerektiginin kanisindayim para bulmak gecinmek icin bu kadar dusulmemeli, para bir aracken amac olmamali ya. omeri cok yanlis buldugum macideden kendimden parcalar buldugum da oldu ozellikle omer icin yazdığı o mektupta durup durup dusuncelere daldim. cok gercekte olmasi muhtemel bir temasi var. fakat omere cok kizginim insan biricik karisini son bir görmek istemez mi tahliye olurken, onunla duzelip bir yuva kurmak sevgiyle evinin tuglalari ormek istemez mi korkak herifin teki. yüzü bile yok macidenin yuzune bakicak o meyhanedeki yaptiklari neydi ben macidenin yerinde olsam hayatta katlanamaz musade vermezdim. gercekten cok sinirliyim sana ömer yaziklar olsun. bi de bedri konusu var oraya deginecek olursam beni heyecanlandirdi boyle bir asigin olmasi. hayallerimde bedri ve macide beraber o yuzden huzurluyum.
devamını gör...
27.
basım tarihinin 1939 olmasına karşın, anlatılan olayların ve kişilerin, atsız ve arkadaşlarının 1944'teki ırkçılık-turancılık olarak bilinen davalarını birebir anlatması açısından ilginç bir eser özelliği de taşır. ayrıca atsız'ın karşılık olarak içimizdeki şeytanlar adında yayımladığı bir yazı da mevcuttur.
devamını gör...
28.
sabahattin alinin muhteşem romanlarından biridir.
romanda yer yer hüseyin nihal atsız ve dönemin türkçü çevrelerine göndermelerden bulunmuştur.
okurların kalplerine dokunacak bir aşk hikayesi üzerinden bu eleştirileri çok ustaca yapmıştır yazar.
oldukça akıcı ve saf bir türkçeyle yazılmıştır. mutlaka okunmalı...
romanda yer yer hüseyin nihal atsız ve dönemin türkçü çevrelerine göndermelerden bulunmuştur.
okurların kalplerine dokunacak bir aşk hikayesi üzerinden bu eleştirileri çok ustaca yapmıştır yazar.
oldukça akıcı ve saf bir türkçeyle yazılmıştır. mutlaka okunmalı...
devamını gör...
29.
okudukça insanların içinde iyisiyle kötüsüyle birçok potansiyelin olduğunu daha da iyi anlayabildiğiniz ve mutlak iyinin varlığını da yalanlayabildiğimiz kitaptır. benim okurken etkilendiğim kısımlar spoiler vermeden söylemek gerekirse hafız efendinin ömere söyledikleri bütünüdür.
devamını gör...
30.
sabahattin ali’nin kitapları ilk başlarda sarmıyor gibi oluyor sıkıcı başlıyor . ama devamında nasıl oluyorsa işler hep bi karışıklaşıyor bi heyecanlı oluyor . sonu bi boşluk gibi içine hapsediyor . içimizdeki şeytan da öyle . ama en sevdiğim kısım ömer’in kendisi ile gerçekten yüzleşip sonunda söyledikleriydi
devamını gör...
31.
sabahattin ali’nin türü kurgu olan 255 sayfalık romanıdır. aslında ilk başta sıkıcı olup sonradan akıp gidiyor mübarek.
kitabın konusu hayat bakışları tamamen farklı olan ve farklı dünyaların insanları olan iki kişinin boşanma sürecini anlatır. ana fikri ise bir kişi ne kadar yalancı dahi olsa herkesi dahi kandırsa eninde sonunda yalancının mumu yatsıya kadar yanar.
sonu çok etkileyici oldu benim için. sonunda, macide'nin ömer'i tutuklanmasından önce terk etmeye karar verdiğini gören bedri, yıllardır sevdiği macide ile birlikte yeni bir hayata başlayacakmış. vay anasını sayın seyirciler. ilginç ve de sürükleyici bir şey bu ya.
kitabın konusu hayat bakışları tamamen farklı olan ve farklı dünyaların insanları olan iki kişinin boşanma sürecini anlatır. ana fikri ise bir kişi ne kadar yalancı dahi olsa herkesi dahi kandırsa eninde sonunda yalancının mumu yatsıya kadar yanar.
sonu çok etkileyici oldu benim için. sonunda, macide'nin ömer'i tutuklanmasından önce terk etmeye karar verdiğini gören bedri, yıllardır sevdiği macide ile birlikte yeni bir hayata başlayacakmış. vay anasını sayın seyirciler. ilginç ve de sürükleyici bir şey bu ya.
devamını gör...
32.
sabahattin ali'nin kaleme aldığı kitaplarından biri. bence kürk mantolu madonna ve kuyucaklı yusuf kitaplarını okuduktan sonra etkisini fazla göstermiyor. ama diğer kitaplarının aksine olaylarıyla degil de düşünceleriyle etkiliyor bizleri . içimizde şeytan yok onu bizler var ediyoruz içimizdeki acizlik ile ...
devamını gör...
33.
(tematik)
kitapta altını çizdiğin tüm cümlelerin senin de hak verdiğin cümleler olmasının mükemmelliği.. kitapta altını çizdiğim cümleler uzun uzun anlatmaya çalıştığım sayfaları çok güzel özetledi. çok güzel ve içe dokunur bir şekilde..
devamını gör...
34.
nihal atsız (nihat)
diye anlatılır.
sonra bir bölümde biri şair "yeni bir şeyler yazdım" deyip okur.
nasıl buldunuz deyince de:
sabahattin ali "bilmiyorum ki. allah dedin, din dedin bir şeyler dedin işte" minvalinde bir yorumda bulunur.
içimizdeki şeytan'dan kasıt nihal atsız ve necip fazıl gibi biri ırkçı öteki din bezirganı kişilerin bizatihi kendileridir.
bir sabahattin ali kitabı.
diye anlatılır.
sonra bir bölümde biri şair "yeni bir şeyler yazdım" deyip okur.
nasıl buldunuz deyince de:
sabahattin ali "bilmiyorum ki. allah dedin, din dedin bir şeyler dedin işte" minvalinde bir yorumda bulunur.
içimizdeki şeytan'dan kasıt nihal atsız ve necip fazıl gibi biri ırkçı öteki din bezirganı kişilerin bizatihi kendileridir.
bir sabahattin ali kitabı.
devamını gör...
35.
ömer ve nihat adlı iki arkadaşın çevrenin kışkırtmalarıyla nasıl düşman olduklarını, parasızlık yüzünden yolsuzluk yapmalarını aynı zamanda da bir kadının nasıl çaresiz kaldığını, dönemin çevresel etkenlerini, kısacası yazıldığı dönemi iliklerimize kadar hissettirerek anlatıyor sabahattin ali.
ben en çok macide'ye üzüldüm. yazık kızın çektikleri neydi öyle...
sabahattin ali kitapta iç düşüncelere ve bazen sayfalarca karakterin iç konuşmasına çok yer vermiş. biraz ağır yönü bu olduysa da sürükleyici, akıcı anlatım ile su gibi akıp biten bir kitap olduğunu söyleyebilirim. yazarın diğer kitapları da efsane tabii ki.
ben en çok macide'ye üzüldüm. yazık kızın çektikleri neydi öyle...
sabahattin ali kitapta iç düşüncelere ve bazen sayfalarca karakterin iç konuşmasına çok yer vermiş. biraz ağır yönü bu olduysa da sürükleyici, akıcı anlatım ile su gibi akıp biten bir kitap olduğunu söyleyebilirim. yazarın diğer kitapları da efsane tabii ki.
devamını gör...
36.
son yaz dizisinde referans verildiği günden beri okumak istediğim bir kitaptı ama flu tv de karşılaştırmalı edebiyat profesörü olan nevzat bey kitabı yerden yere vurunca beklemeye aldım.
bu arada hiç izlememiş olan varsa son yaz dizisinin ilk sezonunu şiddetle tavsiye ediyorum.
bu arada hiç izlememiş olan varsa son yaz dizisinin ilk sezonunu şiddetle tavsiye ediyorum.
devamını gör...
37.
insanın içinde doğal olarak var olan, zaman zaman istem dışı da olsa ortaya çıkabilen dürtüleri evirmeden çevirmeden her satırda okuyucunun yüzüne vurulduğu eser. herkesin içinde bir düşman var...
devamını gör...
38.
25 şubat 1907 doğumla yazar sabahattin ali’nin 1940 yılında yayınladığı ikinci romanıdır. kitap ömer’in toplumsal değerler yüzünden içindeki şeytanla hesaplaşması anlatılıyor. karakter sürekli bir şeyleri sorguluyor, bir şeylere çözüm üretmeye çalışıyor ama hep başarısız oluyor.
öte yandan kitap macide - ömer aşkının üzerinde durmuş. bu aşk ne kadar güzel gözüksede, bedri karakterinin macide’ye hissettiği duygular inkar edilemeyecek şekilde güzel, etkileyiciydi.
bunun yanı sıra kitaptaki diğer karakterler aslında gerçek hayattaki karakterlerle bağdaştırılmıştır. ismet şerif karakteri - peyami safa, emin kamil karakteri - necip fazıl, nihat karakteri - hüseyin nihal atsız, ömer karakteri ise sabahattin ali’nin ta kendisidir aslında.
kitapta ne demiş üstat, yepyeni ve daha manalı bir hayata başlamak istiyorum. içimdeki bu melun şeytanı boğacağım!
öte yandan kitap macide - ömer aşkının üzerinde durmuş. bu aşk ne kadar güzel gözüksede, bedri karakterinin macide’ye hissettiği duygular inkar edilemeyecek şekilde güzel, etkileyiciydi.
bunun yanı sıra kitaptaki diğer karakterler aslında gerçek hayattaki karakterlerle bağdaştırılmıştır. ismet şerif karakteri - peyami safa, emin kamil karakteri - necip fazıl, nihat karakteri - hüseyin nihal atsız, ömer karakteri ise sabahattin ali’nin ta kendisidir aslında.
kitapta ne demiş üstat, yepyeni ve daha manalı bir hayata başlamak istiyorum. içimdeki bu melun şeytanı boğacağım!
devamını gör...
39.
türkiye'de roman okuyan insanlar ikiye ayrılır. birincisi senaryosal roman okuyanlar, ikincisi edebi roman okuyanlar.
kürk mantolu madonna senaryosal bir kitaptır. ağır düşünceler barındırmaz, yenilir yutulurdur. bir olay akışı içinde sürüklenip gideriz. bize haz veren senaryonun şaşırtıcı oluşudur.
içimizdeki şeytan ise daha çok edebiyatın kendisinden hoşlanan insanların kitabıdır. felsefe ve senaryonun birleştiği bu kitapların okunması nispeten zor olsa da bizi aydınlatıcı düşünceler barındırır ve bize düşünsel hazlar verir.
türkiyede ise en çok (oğuz atay popülaritesi hariç) senaryosal kitaplar okunur. bu sebepten kürk mantolu madonna en çok okunan kitaplardan biridir. öyleyse bir insana sabahattin alinin hangi kitabını daha çok sevdiğini sorarak okuma zevki hakkında iyi bir öngörü edinebilirsiniz.
kürk mantolu madonna senaryosal bir kitaptır. ağır düşünceler barındırmaz, yenilir yutulurdur. bir olay akışı içinde sürüklenip gideriz. bize haz veren senaryonun şaşırtıcı oluşudur.
içimizdeki şeytan ise daha çok edebiyatın kendisinden hoşlanan insanların kitabıdır. felsefe ve senaryonun birleştiği bu kitapların okunması nispeten zor olsa da bizi aydınlatıcı düşünceler barındırır ve bize düşünsel hazlar verir.
türkiyede ise en çok (oğuz atay popülaritesi hariç) senaryosal kitaplar okunur. bu sebepten kürk mantolu madonna en çok okunan kitaplardan biridir. öyleyse bir insana sabahattin alinin hangi kitabını daha çok sevdiğini sorarak okuma zevki hakkında iyi bir öngörü edinebilirsiniz.
devamını gör...
40.
sabahattin ali'nin en sevdiğim kitabı. o kadar çok seviyorum ki yayımlandığı tarih telefonumun şifresi ama bu sevgi eleştirmeme engel değildir diye umuyorum.
ömer, macide ile vapurda karşılaşıyor ve sonra bir bakıyor ki macide, okul için ömer'in akrabasının yanında yaşıyor. macide'yi görür görmez vurulan ömer, sürekli akrabasının yanına gitmeye başlıyor; işin garip tarafı da ömer daha önce akrabasının yüzüne bakmazken artık oradan çıkmaz oluyor çünkü işin içine güzeller güzeli macide giriyor.
macide ile ömer bir süre sonra birlikte yaşamaya başlıyor ve tabii araya geçim sıkıntısı giriyor, birbirlerinden uzaklaşmaya başlıyorlar. ömer, yediği her naneyi içindeki şeytana atıyor; hiçbir suçu üstlenmese de kendini çok sorguluyor, bazı şeyleri düzeltmek için fırsat kolluyor... ömer biraz hovarda ve garip bir adam; eve sürekli birilerini getiriyor, sürekli dışarı çıkıyor. bu durum macide'yi rahatsız ediyor çünkü ömer'in o saçma arkadaşları macide'ye asılıyor ve ömer, macide dışında diğer kızlarla da ilgileniyor yani bir nevi macide'yi hiç önemsemiyor. bana kalırsa macide ömer için bir hevesti, macide ise kaldığı evden kurtulmak için ömer'i seçti. yoksa böyle birinin ömer gibi gevşek bir adamla yaşamak isteyeceğini sanmıyorum.
ne olursa olsun ömer bir insan ama o kadar çok hata yaptı ki aralarında bir aşk varsa bile bunu mahvetti. sonradan macide ile ömer bitiyor, macide eskiden hoşlandığı bedri'ye gidiyor aslında bedri'den vazgeçtiğini, onu unuttuğunu düşünmüyorum sadece konuşmamışlardı. belki de konuşsalardı macide'nin hayatına ömer hiçbir zaman girmeyecekti. ömer fazlasıyla sorumsuz ve macide'ye fazlasıyla ters bir adamdı. macide bunu bilmesine rağmen ömer ile olmaya devam etti. insan neden mutsuz olduğu, ilgisiz ve sevgisiz kaldığı bir ilişkiyi devam ettirir bunu da anlamıyorum. adam seni alkolden önünü göremeyen onca iğrenç adamın yanına sokuyor ve sana bir kere dönüp bakmıyor başkalarıyla ilgileniyor, başka kadınlara bakıyor... e hani ölüyordun macide için?
macide okuduğum en saf karakterlerden biriydi. "yeter, artık bırak şu adamı," diye söylenip durdum okurken. bir ara gerçekten bırakmayacak sandım. o kadar sinir bozucu bir hikâye ki gerçekten... sabahattin ali'nin dilini çok fazla sevdiğim için her şeyine katlanıyorum. ne kadar en sevdiğim kitaplardan biri olsa da çok sinir bozucu olduğunu söylemekten çekinmeyeceğim. ömer gibi bir adam düşman başına...
artık yeter ömer... sana kızgın değilim... sana kızmayacak kadar seni iyi tanıyorum... sonra seni seviyorum... neden sevdiğimi bilmeden seviyorum... bu sevgiyi her gittiğim yere beraber götüreceğim...
ömer, macide ile vapurda karşılaşıyor ve sonra bir bakıyor ki macide, okul için ömer'in akrabasının yanında yaşıyor. macide'yi görür görmez vurulan ömer, sürekli akrabasının yanına gitmeye başlıyor; işin garip tarafı da ömer daha önce akrabasının yüzüne bakmazken artık oradan çıkmaz oluyor çünkü işin içine güzeller güzeli macide giriyor.
macide ile ömer bir süre sonra birlikte yaşamaya başlıyor ve tabii araya geçim sıkıntısı giriyor, birbirlerinden uzaklaşmaya başlıyorlar. ömer, yediği her naneyi içindeki şeytana atıyor; hiçbir suçu üstlenmese de kendini çok sorguluyor, bazı şeyleri düzeltmek için fırsat kolluyor... ömer biraz hovarda ve garip bir adam; eve sürekli birilerini getiriyor, sürekli dışarı çıkıyor. bu durum macide'yi rahatsız ediyor çünkü ömer'in o saçma arkadaşları macide'ye asılıyor ve ömer, macide dışında diğer kızlarla da ilgileniyor yani bir nevi macide'yi hiç önemsemiyor. bana kalırsa macide ömer için bir hevesti, macide ise kaldığı evden kurtulmak için ömer'i seçti. yoksa böyle birinin ömer gibi gevşek bir adamla yaşamak isteyeceğini sanmıyorum.
ne olursa olsun ömer bir insan ama o kadar çok hata yaptı ki aralarında bir aşk varsa bile bunu mahvetti. sonradan macide ile ömer bitiyor, macide eskiden hoşlandığı bedri'ye gidiyor aslında bedri'den vazgeçtiğini, onu unuttuğunu düşünmüyorum sadece konuşmamışlardı. belki de konuşsalardı macide'nin hayatına ömer hiçbir zaman girmeyecekti. ömer fazlasıyla sorumsuz ve macide'ye fazlasıyla ters bir adamdı. macide bunu bilmesine rağmen ömer ile olmaya devam etti. insan neden mutsuz olduğu, ilgisiz ve sevgisiz kaldığı bir ilişkiyi devam ettirir bunu da anlamıyorum. adam seni alkolden önünü göremeyen onca iğrenç adamın yanına sokuyor ve sana bir kere dönüp bakmıyor başkalarıyla ilgileniyor, başka kadınlara bakıyor... e hani ölüyordun macide için?
macide okuduğum en saf karakterlerden biriydi. "yeter, artık bırak şu adamı," diye söylenip durdum okurken. bir ara gerçekten bırakmayacak sandım. o kadar sinir bozucu bir hikâye ki gerçekten... sabahattin ali'nin dilini çok fazla sevdiğim için her şeyine katlanıyorum. ne kadar en sevdiğim kitaplardan biri olsa da çok sinir bozucu olduğunu söylemekten çekinmeyeceğim. ömer gibi bir adam düşman başına...
artık yeter ömer... sana kızgın değilim... sana kızmayacak kadar seni iyi tanıyorum... sonra seni seviyorum... neden sevdiğimi bilmeden seviyorum... bu sevgiyi her gittiğim yere beraber götüreceğim...
devamını gör...