roman / edebiyat
9 / 10
puan ver

öne çıkanlar | diğer yorumlar

101.
kötü bir roman. sabahattin ali'nin çok daha iyi eserleri mevcutken bu kitap niçin bu kadar popüler oldu anlamak güç... kurgusu ve sembolizmi oldukça zayıf. belki de bu yüzden sabahattin ali'nin en meşhur romanı oldu.
devamını gör...
102.
bu kitabı okumadan önce yüzlerce kitap okumuştum yabancı veya yerli fark etmeksizin bana göre dünyanın en iyi kitabıdır 153 sayfaydı sanırım çerezlik bi oturuşta okunur beni çok etkilemişti. aşk romanıdır
devamını gör...
103.
sabun üretiminde gelişmek adına babası tarafından almanya'ya fabrikaya gönderilen raif beyin hayatını kapsayan bir kitap.
anlatımı akıcı ve güzel. toplumsal yozlaşma, çıkara dayalı ilişkiler, bir başka tarafta ise karşıdakini de düşünen, empatik, duyarlı ilişki. hepsini çok iyi resmetmiş sabahattin ali.

hayatını kitap okumayla, onların içinde dolaşmayla, kahramanlarla iç içe geçmeyle geçiren ve gerçek hayatta da bunu isteyen birisi. ancak çok kısa bir süre bu şekilde mükemmel bir insanı buluyor. yine de belki düşündüğü gibi değildir, belki hayatın koşturmacasında kaybolan o sorumluluk sahibi, hayata atılan, sürekli çalışan insanlardan daha doya doya yaşamıştı hayatını...
devamını gör...
104.
sabahattin ali’nin; güçlü bir tutkunun ve aşkın olanaksızlığını dile getirdiği kitabı.
beni en çok etkileyen ve hala içimi sızlatan satırları;” dünyada bana hiçbir şey, tabiattan gördüğüm melül bir insanın zorla gülmeye çalışmadı kadar acı gelmemiştir.” oldu.

raif ile maria’nın tanışmaları, aşkları, ayrılıkları ve sonlarının anlatıldığı derin duygu geçişleri yaşayacağınız bir hayat öyküsü.




“ fakat insanlar nedense daha ziyade ne bulacaklarını tahmin ettikleri şeyleri araştırmayı tercih ediyorlar. dibinde bir ejderhanın yaşadığı bilinen bir kuyuya inecek bir kahraman bulmak, muhakkak ki, dibinde ne olduğunu hiç bilmeyen bir kuyuya inmek cesaretini gösterecek bir insan bulmaktan daha kolaydır.”




niçin ilk gördüğümüz bir peynirin evsafı hakkında söz söylemekten kaçtığımız halde ilk rast geldiğimiz insan hakkında son kararımızı verip gönül rahatlığı ile söyleyiveriyoruz?



kendisinden daha dün ayrılmış gibi taze bir hasret duydum.
devamını gör...
105.
kürk mantolu madonna sabahattin ali'nin en sevdiğim eseridir. şu dünyada herkesin okuması gerektiğini düşündüğüm bir kitaptır. kürk mantolu madonna'yı ilk önce kütüphanede almıştım okuyup bıraktım ama o kadar beğendim ki daha sonradan kitabı sipariş ettim. kitabın ilk başını okuduğunuzda monoton ilerliyor birkaç sayfa sonra birkaç olayın ilerlemesi ile beraber farklı bir hikaye ortaya çıkıyor. o hikayeyi okurken daha doğrusu o anaları okurken onların anı olduğunu unutuyorsunuz. bir aşk hikayesi ve gerçekten beklenmedik bir kişinin böylesine müthiş bir aşk hikayesini anlatıyor. açıkçası okurken kitabın ortalarından sonra az çok nasıl biteceğini anlamıştım. ama sabahattin ali böyle güzel tasvirmiş öyle güzel betimlemiş ki resmen kitabın sonunda ağladım. yani düşünsenize bir kişiye âşıksınız çok güzel vakit geçiriyorsunuz sonra o kişi bir anda gidiyor siz onun sizi aldattığını zannediyorsunuz sonra hayatınızda başka biri giriyor o kişiyle evleniyorsunuz çocuklarınız oluyor mutlu değilsiniz burası da ayrı bir konu aradan vakit geçiyor ve aldattığını düşündüğünüz o sevgiliniz aslında kendisi gitmek zorunda olduğunu düşündüğü için sizinle vedalaşıyor yani aldatıldığınızı zannederken aldatıyorsunuz. gerçekten çok güzel bir kitap okumanızı şiddetle tavsiye ederim. hâlâ o adama üzülmeli miyim yoksa yaşadıklarının müstehak olduğunu mu düşünmeliyim bilemiyorum.
devamını gör...
106.
zamansız ölümü ile her daim can yakacak olan ve insan ruhunu en az dostoyevski kadar iyi bilen sevgili sabahattin ali romanıdır, askerde yazdığı bilinmektedir. kolu kırılmış gene de yazmaya devam etmiştir.

kitap ilk okunduğunda ağlatır, raif efendi'nin gencecik bir adam iken bir anda yaşlanması, sevmediği kadınla evlenmesi, çocuklarının ve ailesindeki hiç kimsenin onu zerre anlamak istememesi can yakar. adamı sadece inek gibi sağar, aylık gelir olarak görürler, yaşayan bir hazinedir raif efendi.
oldukça sessiz bir gençtir, babası ölmeden almanya'ya gider ve bir sergiye gider, gördüğü otoportreye vurulur. aynı sevmek zamanı filmini anımsatır. o sadece resmini sevmektedir. insanı değil.

daha sonra alman asıllı maria puder ile yakınlık kurarlar. kadın deli dolu bir kadındır, ressamdır. tıpkı raif efendi gibi.
raif efendinin babası ölür ve türkiye'ye döner, bu süre zarfında maria'dan kopar. kadının bilerek koptuğunu zanneder. oysaki öyle değildir. raif efendi aşık olmadığı bir kadınla evlenir, onu zerre anlamayan insanlar ailesi olur. kürk mantolu madonna ile evlenmek, bir ömür yaşamak dururken bunlar olmaz. bu zaten hayatının acısıdır. sevdiğin insandan ayrılmak.

ölüm döşeğindeyken ona evrak getiren kişiye çekmecesinde bir defter olduğunu söyler. onu yok etmesini istiyordu, yanlış hatırlamıyorsam. oysaki o yok etmeden evvel defteri okur. okuduğu defter ise kürk mantolu madonna'nın ta kendisidir. bu tıpkı kurgunun içinde kurgu, aynanın içinde ayna gibidir.

raif efendi, dünyanın en hüzünlü insanının defterini okur, defter budur.
kitabın en hüzünlü bölümü galiba kızını görmesi ve kavuştukları gün ayrılmalarıdır.
çok can alıcıdır. evladından ayrılmak. ihtimalleri düşünmek ve yaşanamayanları bir ömür içinde tutmak, seni kimsenin anlamaması, ailenin raif efendi olduğunu bilmemeleri...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...
107.
hala okumayanlar için[ [spoiler]]

raif, 1920'li yıllarda bir batı anadolu kasabasında izafen zengin sayılabilecek bir ailenin tek erkek evladıdır. cinsi manada bir anomalisi olmamakla beraber, ruhen kadınlara has duygusal ve narin bir tabiata sahip olduğundan mütevellit, kasabanın delikanlıları gibi hovardalık veya külhani tavırları yoktur. bu yüzden de arkadaş edinememiş ve kendisini kitapların yüksek dünyasına hapsetmiştir. yaptığı tek sosyal aktivite, teraviden döndükleri zaman kasabanın kızlarını uzaktan dikizlemektir.

milli mücadele başladığında, raif'in babası bizim salak oğlan dağa çıkar da bok yoluna gider diye, raif'i aile mesleği olan basit kimyevi maddelerin istihsali hususunda tahsil amacıyla almanya'ya göndermiştir. raif, bu 20'lerin zengin ve şaşaalı almanya'sının en nadide incisi olan berlin'de lisanını geliştirirken, zanaatle ilgili pek bir şey yapmamış, vaktini daha ziyade sanatsal faaliyetleri takiple geçirmiştir.

yine bir gün bir resim sergisinde çeşitli tablolar arasında gezinirken, maria puder adındaki şöhretsiz bir ressamın oto portresine denk gelmiş ve bu resimden heyecan duymuştur. muhtemelen tabloda kendi annesine duyduğu, cinsellikle karışık perestiş duygusu canlanıyordu. sürekli sergiye gelip, kendi resminin başında sapık gibi dikilerek tarassut etmesinden bıkan amatör ressam maria, bir gün raif'e kendisini takdim eder. aslında maria puder ablamız sado mazo eğilimleri olan, kitabı önce baştan sona sonra da tersten yüzüne okumuş bir genç hanımdır. ancak erkeklerin tek derdinin ne olduğuna dair tecrübeyi en zor yoldan elde eden hanım ablamız, oyunu kurallarına göre oynamak suretiyle sahte bir alaycılık ve umursamazlık tavrı geliştirmiştir. bu da 1920'lerin batı'daki özgür kadın imajına uygundur.

esasen maria puder, raif'teki çocuksuluğu sevmiş, ona anaç bir duyguyla yaklaşmıştır. nitekim bakir olduğu 5 deniz milinden anlaşılan raif'e bir kere vermiş, sonra da onu başından savmıştır. ancak olaylar öyle getirmiştir ki raif ile maria tekrar müteaddit şekillerde bir araya gelmiş ve kader onları bağlamıştır. yine de içten içe maria, raif'ten bir halt olmayacağını bilmektedir.

durum bu hal üzere giderken, raif'e memleketten babasının öldüğüne dair bir telgraf gelir ve işlerin başına geçmesi istenir. raif, maria'ya en kısa sürede işleri yoluna koyup geri döneceğim, seni tezek kokulu kasabamızın gelini yapacağım demiştir. maria, bu sözlere forrest gump'ı dinleyen jenny gibi peki demiş ve deli eğlemiştir. nitekim raif sözünü tutamamış ve geri dönmemiş, raif henüz oradayken, rahatsızlanan maria bir süre sonra ölmüştür.

yıllar sonra ankara'da orta karar bir şirkette mütercimlik yapıp, ömür tüketen raif, almanya'dan tanıdığı bir kadını görür. kadın, yanındaki çocuğun maria puder'in kızı olduğu, maria'nın öldüğü, tek bildiğinin çocuğun babasının kimliği belirsiz bir türk olduğunu söyler. raif, kıza mel mel bakar ve piçine bile sahip çıkamaz. o andan sonra acınası hayatını çalıştığı şirketin patronundan zılgıt yemek ve evde bakmakla yükümlü olduğu moron çocukları, sığıntı baldızları ve kayınbiraderlerinin boğazına yetişmekle tüketecektir. bu onun lanetidir.

kıssadan hisse. ''karaktersiz bir beta erkek olursanız, doğru kadın bile sizi kurtaramaz. ''
[[/spoiler]]
devamını gör...
108.
sabahattin ali'nin ikinci kez askere alındığında yazdığı kitabı. hatta attan düşüp elini kırmış ve tenekede su ısıtıp kolunu sıcak suya sokarak yazmış bu eseri. eskiden kitaplar bugünkü tv dizileri gibi gazetelerde bölüm bölüm yayımlanırmış ve buna da tefrika deniyor. eli kırık olsa da düzenli olarak yazıp eserinin tefrika edildiği gazeteye düzenli olarak yollamayı başarmış sabahattin ali. kitapların yazılış hikayelerini öğrenmeyi seven biri olarak bu hikayeyi öğrendiğimde sabahattin ali sevgim daha da artmıştı. hatta bu kitabı ilk okuduğum dönemde raif efendi ile epey özdeşlik kurmuştum.
devamını gör...
109.
yazar sabahattin ali’nin en sevilen ve en bilinen eserlerinden biridir.
roman okuyanlara güzel bir konu ve anlatım sunmakta.
roman hakkında bahsedecek olursak.baş kahramanımız olan rasim’in işsiz kalması ile başlar. günlerini iş aramakla geçiren rasim bir gün arkadaşına rastlar. bir yerde oturup bir şeyler içmeye giderler sohbet sırasında rasim arkadaşına işsiz kaldığından ve iş aradığından bahseder. arkadaşı rasime müdürlüğünü yaptığı kurumda ona bir iş ayarlayabileceğinden bahseder. rasim ilk başlarda bu konudan rahatsız olsa da arkadaşının bu teklifini kabul eder. çalışacağı yerde bir de oda arkadaşı vardır. bu kişi raif efendidir. raif efendi kendi halinde,sessiz, verilen işleri titizlik ve doğru bir şekilde yapan yaşlı bir adamdır. raif efendi bir gün hastalanır ve işe gelmemeye başlar. bu durumdan şüphelenen rasim raif efendinin evine onu ziyarete gider. ve karşılaştığı manzara onu çok şaşırtır. sessiz bir adam olan raif efendinin evi oldukça gürültülüdür çünkü çok kalabalık bir aileye sahiptir. evdeki tek çalışan olmasına rağmen kendi evinde ailesi tarafından değer görmez. bu manzarayla karşılaşan rasim raif efendinin durumuna oldukça içerlenir. hasta yatağında yatan raif efendiyi ziyaret etmeye başlar ancak raif efendinin asıl hikayesi çalıştığı odasında bulunun kara kaplı defterde saklıdır. tüm hikayesi o defterde saklıdır.

hüzünlü güzel bir romandır kürk mantolu madonna.
keyifli okumalar dilerim.
devamını gör...
110.
sabahattin ali eseri.

kitabını okudum. tiyatrosuna gittim. en cok bana soracaksınız:)
sevdigimiz saydıgımız bir eserdir.

raif efendi sıradan evliligi, sıradan memurlugu gorunurde cok sıradan bir adamdır. ama kalbinde gecmisten cok buyuk askı, cok buyuk hikayeyi, maria puder i saklamaktadır:

aklımda kaldıgı kadarıyla en sevdigim alıntıları bırakıyorum kitaptan:


-raif efendi: berlin de yalnız mısınız?
-maria puder: ben hep yalnızım.. cocuklugumdan beri.. kopek gibi yalnız.
**
insanlar bu kadar komplike ruhlarken ederlerini bes dakikada nasıl veriyorduk, sasip kalıyordu.
**
-maria puder: simdi gidiyorum. ama ne zaman cagırırsan gelirim. nereye cagırırsan gelirim.
devamını gör...
111.
raif; berlin’ de bir resim galerisinde kürk mantolu bir kadın portresi görür ve ruhunda derin bir tutku belirir. sürekli her gün o tabloyu görmeye gider ve sonunda portrenin modeli ve ressamının aynı kişi olduğunu öğrenir. aralarında ki tüm farklılıklara rağmen başlayan aşk; raif’ in memleketine dönmesi üzerine yıllarca süren bir yalnızlığa evrilir. ölmek üzereyken iş arkadaşına bıraktığı kara kaplı defterde; anılarını, aşkını ve pişmanlıklarını yazar.

harikulade bir kadını böyle büyük bir aşkla severken bırakmak zorunda kalan ve öldüğü ana kadar bunun üzüntüsü ile hayatını heba eden, pısırık ve korkak ama bir o kadar da derin bir aşkın sahibi raif efendinin hayat hikayesi; beni hem çok kızdırmış hem de ya öbür türlüsü olsaydı nasıl güzel olurduyu düşündürmüştür.

okurken de çok beğendiğim iki alıntıyı aşağıya bırakıyorum.


“kendisinden dün ayrılmış gibi taze bir hasret duydum.”

“dünyada bana hiçbir şey, tabiatten melük bir insanın zorla gülmeye çalışması kadar acı gelmemiştir.”
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"kürk mantolu madonna" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim